break - Türkçe İngilizce Sözlük

break

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"break" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 399 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
break i. mola
Trish, I think this break will help you get over Chalky Heads breaking up.
Trish, bence bu mola Chalky Heads'in dağılmasının üstesinden gelmene yardımcı olacak.

More Sentences
break i. ara
Shall we take a break? You must be tired.
Biraz ara verelim mi? Yorulmuşsundur herhalde.

More Sentences
break f. kopmak
A link of confidence between the political class and its people has been broken.
Siyasi sınıf ile halk arasındaki güven bağı kopmuştur.

More Sentences
break f. kırmak
We had to break the windows to get out of the car.
Arabadan çıkmak için camları kırmamız gerekti.

More Sentences
break f. bozmak
I’m sure he is the one who broke the coffee machine.
Eminim ki kahve makinesini bozan oydu.

More Sentences
General
break i. kırılma
For precisely that condition will help break the present deadlock in the Middle East.
Tam da bu koşul, Orta Doğu'daki mevcut çıkmazın kırılmasına yardımcı olacaktır.

More Sentences
break i. fırsat
This is the big break I've been waiting for.
Bu benim beklediğim büyük fırsat.

More Sentences
break i. kaçma
Let's make a break for it.
Hadi kaçalım.

More Sentences
break i. şans
Give me a break, come down!
Bana bir şans ver, aşağı in!

More Sentences
break i. teneffüs
I haven’t seen him since the first break.
İlk teneffüsten beri onu görmedim.

More Sentences
break i. ara verme
If she has been studying since 9 o'clock, she will need to take a break.
Eğer saat 9'dan beri çalışıyorsa, biraz ara vermesi gerekecek.

More Sentences
break i. kırık
The doctor noticed a break on the x-ray.
Doktor röntgen filminde bir kırık fark etti.

More Sentences
break i. uzaklaşma
I need a break from my family.
Ailemden uzaklaşmaya ihtiyacım var.

More Sentences
break i. tatil
We drove upstate for a weekend break.
Hafta sonu tatili için şehir dışına çıktık.

More Sentences
break i. noktayı koyma
She finally made the break and broke up with him.
Sonunda noktayı koydu ve ondan ayrıldı.

More Sentences
break i. boşluk
We could see the full Moon through a break in the clouds.
Bulutların arasındaki boşluktan dolunayı görebiliyorduk.

More Sentences
break i. (tenis) servis kırma
She was up two breaks in the first set.
İlk sette servis kırdığı iki oyunla öndeydi.

More Sentences
break i. talihin yüze gülmesi
The band is desperate for a lucky break.
Grup talihin yüzlerine güleceği günü dört gözle bekliyordu.

More Sentences
break f. çiğnemek
We cannot enforce international law by breaking international law.
Uluslararası hukuku çiğneyerek uluslararası hukuku uygulayamayız.

More Sentences
break f. mola vermek
It is important that they be safer when they take their breaks.
Mola verdiklerinde daha güvende olmaları önemlidir.

More Sentences
break f. şafak sökmek
Let's dance till the break of dawn!
Şafak sökene kadar dans edelim!

More Sentences
break f. parçalamak
Break it down.
Onu parçala.

More Sentences
break f. kırmak
He fell and broke his leg.
Düşüp bacağını kırmış.

More Sentences
break f. ihlal etmek
I broke the law.
Ben kanunu ihlal ettim.

More Sentences
break f. yıkmak
Be strong; don’t let your divorce break you.
Güçlü ol; boşanmanın seni yıkmasına izin verme.

More Sentences
break f. dağıtmak
You stole my bike, and now I'm going to break your face.
Bisikletimi çaldın ve şimdi suratını dağıtacağım.

More Sentences
break f. koparmak
Under your reforms you will break the link between production and subsidy.
Reformlarınız kapsamında üretim ve sübvansiyon arasındaki bağı koparacaksınız.

More Sentences
break f. bozmak
He told a story to break the silence.
Sessizliği bozmak için bir hikaye anlattı.

More Sentences
break f. ağarmak
We must part; the day will soon break.
Ayrılmalıyız; gün yakında ağaracak.

More Sentences
break f. söylemek
I don't want to be the one who breaks the news to her.
Haberi ona söyleyen kişi ben olmak istemem.

More Sentences
break f. ara vermek
Let’s break for a meal; we’ll continue later.
Yemek için ara verelim; sonra devam ederiz.

More Sentences
break f. gün doğmak
We must part; the day will soon break.
Biz ayrılmalıyız; yakında gün doğacak.

More Sentences
break f. dönmek
He forgave me breaking my promise.
Sözümden döndüğüm için beni affetti.

More Sentences
break f. (işkence yaparak) konuşturmak
Why did he break off his speech?
Neden konuşmasını yarıda kesti?

More Sentences
break f. geçmek
Our army broke through the enemy defenses.
Ordumuz düşman savunmasını yardı geçti.

More Sentences
break f. aşmak
Would you not agree that trade is a wonderful way of breaking through political quarrels?
Ticaretin siyasi çekişmeleri aşmanın harika bir yolu olduğu konusunda hemfikir değil misiniz?

More Sentences
break f. çatlamak
As heavy as you are, the ice will break.
Buz senin ağırlığın altında çatlar.

More Sentences
break f. çökmek
And when the client insists and expresses disagreement, they break down psychologically.
Müşteri ısrarcı olduğunda ve aynı fikirde olmadığını ifade ettiğinde psikolojik olarak çöküyor.

More Sentences
break f. dağılmak
We could see the waves breaking from our hotel room.
Otel odamızdan dalgaların dağılışını görebiliyorduk.

More Sentences
break f. ayrılmak
The explosion was so powerful that the hull almost broke in two.
Patlama o kadar güçlüydü ki gövde neredeyse ikiye ayrılıyordu.

More Sentences
break f. kesilmek
The Commission tabled this proposal when talks between the social partners broke down in May 2001.
Komisyon, sosyal ortaklar arasındaki görüşmelerin Mayıs 2001'de kesilmesi üzerine bu öneriyi sunmuştur.

More Sentences
break f. sözünü tutmamak
People who break their promises can't be trusted.
Sözünü tutmayan insanlara güvenilemez.

More Sentences
break f. kesmek
We are not even breaking off trade relations.
Ticari ilişkilerimizi bile kesmiyoruz.

More Sentences
break f. durdurmak
The trial broke off what was slow but positive progress, which is reprehensible.
Dava, yavaş ama olumlu ilerleyen süreci durdurmuştur ki bu kınanacak bir durumdur.

More Sentences
break f. kırarak açmak
We succeeded in breaking the door open after trying for half an hour.
Yarım saat boyunca denedikten sonra kapıyı kırarak açmayı başardık.

More Sentences
break f. (kural) çiğnemek
He was suspended for breaking school rules.
Okul kurallarını çiğnediği için uzaklaştırma aldı.

More Sentences
break f. (söz) tutmamak
He broke his word and went to see her.
Sözünü tutmadı ve onu görmeye gitti.

More Sentences
break f. çökertmek
The new bill has the power to break struggling companies.
Yeni yasa tasarısı zor durumdaki şirketleri çökertecek güce sahip.

More Sentences
break f. gün ağarmak
We left just as the day was breaking.
Tam gün ağarırken ayrıldık.

More Sentences
break f. (fırtına) kopmak
A storm broke while we were at sea.
Biz denizdeyken bir fırtına koptu.

More Sentences
break f. (hava) bozmak
The weather broke a few days ago; it has been cold ever since.
Hava birkaç gün önce bozdu; o zamandan beri soğuk.

More Sentences
break f. (ses) çatallaşmak
His voice broke at the age of fourteen.
Sesi on dört yaşında çatallaştı.

More Sentences
break f. (haber) vermek
The police had to break the news to the girl’s family.
Polis haberi kızın ailesine vermek zorunda kaldı.

More Sentences
Trade/Economic
break f. ihlal etmek
He broke the law.
O yasayı ihlal etti.

More Sentences
Technical
break i. ara
Mayor Smith will be with us after the break.
Belediye Başkanı Smith ara sonra bizimle olacak.

More Sentences
break f. bozulmak
I had had my watch repaired, but it broke again.
Ben saatimi tamir ettirdim ama tekrar bozuldu.

More Sentences
break f. kesmek
That country broke off diplomatic relations with the neighboring countries.
O ülke, komşu ülkelerle diplomatik ilişkilerini kesti.

More Sentences
Computer
break f. bozmak
Robert Mugabe breaks promise after promise made to surrounding countries.
Robert Mugabe çevre ülkelere verdiği sözleri ardı ardına bozuyor.

More Sentences
Automotive
break f. parçalamak
They did not break apart easily.
Onlar kolaylıkla parçalamadı.

More Sentences
Military
break f. dağılmak
And when the client insists and expresses disagreement, they break down psychologically.
Müşteri ısrarcı olduğunda ve aynı fikirde olmadığını ifade ettiğinde psikolojik olarak dağılır.

More Sentences
Archaic
break f. dağılmak
They did not break apart easily.
Kolay kolay dağılmadılar.

More Sentences
Common Usage
break i. paydos
General
break i. firar
break i. pot
break i. iş molası
break i. dinlenme
break i. kırma
break i. atılma
break i. kısım
break i. ani fiyat düşüşü
break i. kaçış
break i. fasıla
break i. gaf
break i. açıklık
break i. durak
break i. parça
break i. çatlak
break i. aralık
break i. bozuşma
break i. program arası
break i. ara dinlenme
break i. başlangıç
break i. ortaya çıkma
break i. ani hareket
break i. depar
break i. atılım
break i. ani değişiklik
break i. belirgin değişiklik
break i. ihlal
break i. bağların kopması
break i. atın binici tarafından belirlenen yürüyüş şeklinin değişmesi
break i. (arabalı at yarışında) atın tırıstan koşuya veya başka bir adıma geçmesi
break i. at arabası
break i. ilişkilerin kopması
break i. ani kesinti
break i. (özellikle beklenmedik şekilde) durumunu düzeltme şansı
break i. büyük miktar
break i. lot
break i. parti
break i. konsinye
break i. zorla haneye girme
break i. su yüzeyinin dalgalanması
break i. bir parti oluşturan çay sandıkları
break i. bir yılda hazırlanan kenevir miktarı
break i. dalga kırılma noktası
break i. sörf bölgesi
break i. gaf
break i. patavatsızca yorum
break i. (sevgiliyle) ilişkiye ara verme
break i. geçici ayrılık dönemi
break i. keskin uç
break i. hafif gem
break i. kesilme
break i. talih kuşu
break i. yırtma
break f. bitirmek
break f. batmak
break f. benzetmek
break f. çözmek
break f. kaçmak
break f. bozdurmak
break f. haklamak
break f. tan ağarmak
break f. parçalanmak
break f. patlamak
break f. bozuşmak
break f. kopmak (fırtına)
break f. şafak atmak
break f. fırlamak
break f. yenmek
break f. uymamak
break f. yaralamak
break f. ortalık ağarmak
break f. iflas etmek
break f. batırmak
break f. dalmak
break f. çıtlatmak
break f. müflis olmak
break f. (bilardo) açılış vuruşunu yapmak
break f. (ses) gitmek/kısılmak
break f. iptal etmek
break f. sındırmak
break f. (seti) bozmak
break f. delmek
break f. içine girmek
break f. yüzeyi yarmak
break f. yüzeyi delmek
break f. (egzersiz sonucu) terlemek
break f. keserek meydana getirmek
break f. zorlayarak meydana getirmek
break f. (bir şeyin) çözümünü bulmak
break f. (bir şeyin) yolunu bulmak
break f. temel unsurlarını ve dizilimini ortaya çıkarmak
break f. (haber) ilan etmek
break f. geride bırakmak
break f. (özellikle güç kullanarak) son vermek
break f. üstesinden gelmek
break f. gücünü azaltmak
break f. etkisini azaltmak
break f. (psikoloji, sağlık) zayıflatmak
break f. (psikoloji, sağlık) bozmak
break f. sıkıntılar altında ezmek
break f. sonunu getirmek
break f. alçaltmak
break f. rütbesini düşürmek
break f. derecesini düşürmek
break f. (alışkanlık) bırakmak
break f. (alışkanlık) bıraktırmak
break f. uysallaştırmak
break f. ehlileştirmek
break f. bölünmek
break f. yıkılmak
break f. müdahale etmek
break f. içeri sızmak
break f. ortaya çıkmak
break f. meydana gelmek
break f. bekleme süresi sonucu ortaya çıkmak
break f. öğrenilmek
break f. fark edilmek
break f. yön değiştirmek
break f. aniden hareket etmek
break f. (at) belirlenen yürüyüş şeklini değiştirmek
break f. ilişkisi bozulmak
break f. anlaşmadan çıkmak
break f. birinden ayrılmak
break f. aniden azalmak
break f. aniden durmak
break f. sona ermek
break f. bitmek
break f. (su, dalga) çarparak köpük veya püskürtü haline gelmek
break f. break dans yapmak
break f. anlaşmaya uymamak
break f. yasaya uymamak
break f. (psikolojik olarak) zayıflamak
break f. (psikolojik olarak) çökmek
break f. sırasını kaybetmek
break f. patlayıcılarla açmak
break f. kasa patlatmak
break f. (başkalarıyla birlikte) yemek yemek
break f. bütünlüğünü bozmak
break f. sürekliliğini bozmak
break f. (skor, rekor) yükseltmek
break f. (bir şeyin) yanlışlığını kanıtlamak
break f. (plan, kampanya) başlatmak
break f. bir duyguyu göstermeye başlamak
break f. (haber) yayınlanmak
break f. (fırtına, kötü hava koşulları) kesilmek
break f. (kalp) kırılmak
break f. (ses) özellikle duygusal gerginlik nedeniyle aniden değişmek
break f. sonlandırmak
break f. tamamlanmasını önlemek
break f. (dalga) köpükler halinde çatlamak
break f. (ergen erkeklerin buluğ çağındaki sesi) çatallaşmak
break f. (işkence sırasında) kolunu bacağını kırmak
break f. sakat bırakmak
break f. vücudun uzuvlarını kesmek
break f. yırtarak açmak
break f. içini açmak
break f. kapağını açmak
break f. toplamak
break f. (vücuttaki lifleri) yumuşatmak
break f. alıştırmak
break f. gönderilen şeyi doğrulamak için telgraf operatörünü durdurmak
break f. bir yazıyı başlangıç sayfasından hemen sonra gelmeyen bir sayfada devam ettirmek
break f. bir satırdaki yazıyı bir sonraki satırda devam etmek üzere kesmek
break f. (kampanya, eylem) törenle başlatmak
break f. (renk tonunu) başka bir renk veya ton ekleyerek değiştirmek
break f. zorla ortaya çıkmak
break f. zorla dışarı çıkmak
break f. çabucak hızlanmak
break f. (av köpeği, avı bulmak için bulunduğu yerden) hızla fırlamak
break f. dans ederken partnerin elini bırakmak
break f. açılmak
break f. boylu boyunca dalgalanmak
break f. (niyet, ruh hali, tavır) ciddi bir şekilde değişmek
break f. kamerayı başka bir yere yerleştirmek
break f. (remi kart oyununda) her oyuncu bir el daha oynadıktan sonra oyunun biteceğini duyurmak
break f. (remi kart oyununda) kartları karıştıracak ilk oyuncu olmak
break f. (dikiş, oluk veya eklemde) katlanmak, bükülmek veya ayrılmak
break f. dallanmak
break f. şevkini kırmak
break f. (ateş) hastalığın en ağır dönemini atlatmak
break f. (ateş) düşmek
break f. bariyerin kapatıcılığını ortadan kaldırmak
break f. yumurta kabuğunu kırmak
break f. kasayı kırarak açmak
break f. düşüşü durdurmak
break f. (tavla) bir noktadaki iki taştan birini kırmak
break f. gerçek karakterine ve namına zarar vermek
break f. kovmak
break f. (sivilce) patlatmak
Irregular Verb
break f. broke - broken
Colloquial
break i. başka bir şans
break i. ikinci bir şans
break i. bir şans daha
break i. break dans
break i. rahatlık
break i. nahoş veya gülünç bir durumdan kurtulma
break f. açıklığa kavuşmak
break f. solo çalmak
break f. ilerlemek
break f. gerçekleşmek
break f. başarılı olmak
break f. atılım yapmak
Trade/Economic
break f. batmak
break f. iflas etmek
break f. (değer, miktar) sert bir şekilde azalmak
Law
break f. (vasiyeti) hükümsüz kıldırmak
break f. (vasiyeti) mahkeme yoluyla bozmak
break f. zorla haneye girmek
break f. ölüm, boşanma veya anlaşmazlık nedeniyle ayrılmak
Politics
break i. oyların bir eğilim oluşturacak şekilde toplu halde değişimi
Industry
break i. ketenin veya kenevirin sapını kırma
break i. tekstil lifi ayırma makinesi
Media
break i. köşe yazısının arka sayfada devam etmek üzere bölündüğü nokta
Technical
break i. ani düşme
break i. aralık
break i. çatlak
break i. kırık
break i. kesilme
break i. paydos
break i. sökme
break i. kırma, bükme, değiştirme ve kontrol için kullanılan bir alet
break i. sac büküm aleti
break i. hamur yoğurma aleti
break i. hamur yoğurma tezgahı
break i. keten lifi ayırma makinesi
break i. buğday öğütücü
break i. taş değirmen
break i. telgraf
break i. yangın kontrol şeridi
break f. ayırmak
break f. elektrik devreyi bozmak
break f. kapatmak
break f. ufalamak
break f. (keten, kenevir) lifleri odunsu çekirdekten ayırmak
break f. (ısıtılan bitkisel yağlar) yoğunlaşmak ve bulanıklaşmak
break f. (ısıtılan bitkisel yağlar) jelatinimsi çökelti veya süspansiyon oluşturmak
break f. (emülsiyon) yağ ve su tabakalarına ayrılmak
Computer
break i. kesme
break i. satır sonu
break i. sayfa sonu
break expr. bitir
break expr. çık
break expr. kes
break expr. kesme bitir
Electric
break i. elektrik akışının kesilmesi
break i. elektrik devresinde boşluk oluşturma
break f. (devreyi) bozarak işlevsiz hale getirmek
break f. açmak
Radio
break i. radyo kanalına halk bandı operatörü ile erişme
Textile
break i. (kıyafette) buruşuk, katlanma, dikiş gibi çizgi kesintisi
break i. dikiş çizgisinde değişiklik
break i. derinin katlanma yerinde oluşan kırışma
break i. yapağı liflerinin düşük kaliteli bir parçayla kesintiye uğraması
Architecture
break i. çıkıntı
break i. yön değişimi
break i. yapısal çizginin sürekliliğini bozan özellik
Marine
break i. kasara sonu
break f. bayrak savlosunun çekilerek açılması
Mining
break i. cevher damarı kırığı
break i. cevher yatağı kırığı
Medical
break i. (insanda veya evcil hayvanda) bağışıklık sahibi olduğu düşünülen bir hastalığın çıkması
break f. (hamilelikte) suyu gelmek
Printing
break i. iki paragraf arasındaki boşluk
break i. üç nokta
break i. satır sonunda kelimenin bölündüğü yer
break i. kalıba yeni dökülmüş harfin gövdesindeki kaba metal püskürtüsü
Gastronomy
break f. (krema) yayıklama sırasında yağ ve sıvıya ayrılmak
Chemistry
break f. (emülsiyon) bileşenlerine ayırmak
break f. (emülsiyon) bileşenlerine ayırmak
Biology
break i. mutasyon
break f. çözünmek
Botanic
break i. çiçeğin normal renginde meydana gelen belirgin değişim
break i. bazı bitkisel yağlar ısıtıldığında ayrılan jelatinimsi madde
break i. yaşlanma sonucu metabolizmadan ayrılan jelatinimsi madde
break f. sporlanmak
break f. varyasyon göstermek
Agriculture
break i. mera veya otlak bitkilerinin sınırlı bir süre için otlanılabilecek bölümü
break i. dal
break i. uç veya filiz alma sonrası oluşan dal
break i. tahıl öğütmede kepeğin ayrıldığı aşama
break f. sabanla sürmek
break f. öğütme sırasında tahıl tanelerini un ve kepek olarak ayırmak
Tobacco
break i. tütün fıçısını kırarak açma
break i. fıçılardan çıkarılan tütün satışı
break f. satılabilir kalitede olup olmadığını incelemek için tütün topağını fıçıdan çıkarıp yaymak
break f. (kurutulmuş tütün yapraklarını) ortadan demetlemek ve bağlamak için kurutma çıtasından ip koparmak
Forestry
break i. kontrolden çıkan orman yangını
Linguistics
break i. durak
break f. ses kırılması geçirmek
break f. (sesli harf) diftong haline gelmek
Religious
break f. komünyona katılmak
break f. komünyon uygulamak
Meteorology
break i. kırık
Geology
break i. (fay, derin vadi) topografyadaki belirgin değişiklik
break i. stratigrafik eksiklik
Military
break f. ordu saflarını bozmak
break f. dağılarak geri çekilmek
Hunting
break f. temizlemek veya doldurmak için silahın arkasını açmak
Sport
break i. krikette sopayla topu yakın tarafa gönderecek şekilde yapılan vuruş
break i. (beyzbol, kriket) topun düz rotadan sapması
break i. yarış başlangıcı
break i. hızlı hücum
break i. bilardoda topları dağıtan açılış vuruşu
break i. (bilardo, kroket) arka arkaya bir dizi başarılı atış
break i. bovling çerçevesindeki labutların tamamını devirememe
break i. servis kırma
break i. (bilardo) topları dağıtan açılış vuruşunu yapma hakkı
break i. (müsabakada) ara
break i. (on kuka bovlingde) ikinci deneme sonrası tüm labutları devirememe
break i. (hokeyde) hücum oyuncusunun defans oyuncularından kurtulup kaleye doğru koşması
break f. (teniste) rakibin servisini kırarak oyunu kazanmak
break f. servis kırmak
break f. (kriket topu) zıplarken yön değiştirmek
break f. (kriket oyuncusu) en az bir tahta devirmek
break f. (spor müsabakalarında) işaret verilmeden başlamak
break f. karşı atak yapmak
Baseball
break f. kaleye yakın kavis çizmek
break f. kale üstünden kavis çizmek
Boxing
break i. (boksta sarılma hareketinden) ayrılma
break f. (sarılma hareketinden) ayrılmak
break ünl. boks maçında hakemin rakiplere verdiği ayrıl komutu
Wagering
break f. ödeme tutarını yuvarlamak
Art
break f. tablodaki bir rengi bileşenlerine ayırmak ve palette karıştırmak yerine tuval üzerinde yay yana koymak
Music
break i. solo bölüm caz
break i. cazda seçilmiş ritim biçimi veya ezgi
break i. ses perdesi veya tonunun değiştiği nokta
break i. ses perdesi veya tonundaki değişim
break i. pop şarkıda enstrümantal bölüm
break f. perdeyi aniden değiştirmek
break f. (müzik akorunu arpejdeki gibi) tonları ayrı ayrı çalarak bölmek
Archaic
break f. çözülmek
break f. çözmek
break f. dağıtmak
Slang
break f. oyunun dengesini oyuncu lehinde değiştirecek bir strateji tasarlamak
break f. oyunun dengesini kendi lehine değiştirmek
break f. internette paylaşım rekorları kırmak
break f. viral olmak

"break" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
tax break i. vergi indirimi
But biofuels remain uncompetitive without significant government tax breaks.
Ancak biyoyakıtlar, hükümetin önemli vergi indirimleri olmaksızın rekabetsiz kalmaya devam ediyor.

More Sentences
break up f. ayrılmak
The enlargement negotiations are broken up into 38 different chapters.
Genişleme müzakereleri 38 farklı başlığa ayrılmıştır.

More Sentences
break off f. kopmak
The collar broke off and the dog ran away.
Tasma koptu ve köpek kaçtı.

More Sentences
break down f. bozulmak
In many areas, sound legislation breaks down as a result of insufficient monitoring and enforcement.
Birçok alanda yetersiz izleme ve uygulama sonucunda sağlam mevzuat bozulmaktadır.

More Sentences
break away f. kopmak
Scotland wants to break away from England.
İskoçya, İngiltere'den kopmak istiyor.

More Sentences
have a break f. ara vermek
We cannot, though, have a break, as that would disrupt the timetable.
Yine de ara veremeyiz, çünkü bu zaman çizelgesini bozar.

More Sentences
break off f. koparmak
I've broken off contact with Tom.
Tom'la teması koparttım.

More Sentences
break into f. zorla girmek
Tom broke into a research laboratory.
Tom bir araştırma laboratuvarına zorla girdi.

More Sentences
General
short break i. kısa ara
We'll be back after this short break.
Bu kısa aradan sonra döneceğiz.

More Sentences
break up i. dağılma
We had this problem with an ACP meeting, which broke up as a result.
Bu sorunu ACP toplantısında da yaşadık ve toplantı bu nedenle dağıldı.

More Sentences
lunch break i. öğle tatili
Tom just got back from his lunch break.
Tom öğle tatilinden yeni döndü.

More Sentences
break-up i. dağılma
The major powers bear a huge part of the responsibility for the break-up of the former Yugoslavia.
Büyük güçler, eski Yugoslavya'nın dağılmasındaki sorumluluğun büyük bir kısmını taşımaktadır.

More Sentences
a short break i. kısa bir ara
Could I please take a short break?
Kısa bir ara verebilir miyim lütfen?

More Sentences
coffee break i. kahve molası
Our boss doesn't let us take coffee breaks.
Patronumuz kahve molası vermemize izin vermez.

More Sentences
lunch break i. yemek molası
Tom is on his lunch break.
Tom öğle yemeği molasında.

More Sentences
meal break i. yemek molası
Robots are great in the workplace, because they don't need toilet or meal breaks, don't get sick or come to work with a hangover.
Robotlar işyerinde harikalar çünkü tuvalet ya da yemek molasına ihtiyaç duymuyorlar, hastalanmıyorlar ya da akşamdan kalma bir şekilde işe gelmiyorlar.

More Sentences
commercial break i. reklam arası
We'll be right back after this commercial break.
Bu reklam arasından sonra hemen geri geleceğiz.

More Sentences
break dancing i. break dans
I love break dancing.
Break dansı seviyorum.

More Sentences
break in f. zorla girmek
We didn't break in.
Zorla girmedik.

More Sentences
break open f. kırmak
The magic lamp broke open and the genie was released.
Sihirli lamba kırılarak açıldı ve cin serbest kaldı.

More Sentences
break through f. yarıp geçmek
The protestors broke through the barricades in front of the presidential palace.
Protestocular başkanlık sarayının önündeki barikatları yarıp geçtiler.

More Sentences
break off f. koparmak
We have broken off relations with them.
Onlarla ilişkileri kopardık.

More Sentences
break off f. bitmek
Our negotiations broke off.
Görüşmelerimiz birden bitti.

More Sentences
break the record f. rekoru kırmak
He has broken the record.
Rekoru kırdı.

More Sentences
break through f. zorla geçmek
They attempted to break through the enemy line.
Düşman hattını zorla geçmeye kalkıştılar.

More Sentences
break out in f. dökmek
When Tom was accused of the murder, he broke out in a cold sweat.
Tom cinayetle suçlandığında soğuk terler döktü.

More Sentences
break out f. çıkmak
The struggles for power and for the social face of Europe have now really broken out.
İktidar ve Avrupa'nın sosyal çehresi için verilen mücadeleler artık gerçekten çığırından çıkmıştır.

More Sentences
break down f. kırmak
I therefore invite the Commission to take the necessary steps to break down this reluctance.
Bu nedenle Komisyonu bu isteksizliği kırmak için gerekli adımları atmaya davet ediyorum.

More Sentences
break off f. ilişkiyi kesmek
We've broken off relations with them.
Onlarla ilişkimizi kestik.

More Sentences
break down f. kendini kaybetmek
I'm trying really hard not to break down in front of you.
Senin önünde kendimi kaybetmeyeyim diye gerçekten çok çabalıyorum.

More Sentences
break in f. terbiye etmek
The horse had to be broken in before it could be ridden.
At, binilmeden önce terbiye edilmek zorunda kaldı.

More Sentences
break away f. kaçmak
The prisoner broke away from the guards who were holding him.
Mahkum kendisini tutan gardiyanlardan kaçtı.

More Sentences
break out f. hapisten kaçmak
Three men broke out of prison yesterday.
Dün üç adam hapisten kaçtı.

More Sentences
break in f. alıştırmak
The horse had to be broken in before it could be ridden.
Ata binmeden önce atın alıştırılması gerekiyordu.

More Sentences
break up with f. ilişkiyi bitirmek
Tom finally decided to break up with Mary.
Tom nihayet Mary ile ilişkiyi bitirmeye karar verdi.

More Sentences
have a break f. ara vermek
We cannot, though, have a break, as that would disrupt the timetable.
Yine de ara veremeyiz, çünkü bu takvimi bozar.

More Sentences
break up f. parçalanmak
The dough broke up when Tom tried to stretch it.
Tom onu germeye çalıştığında hamur parçalandı.

More Sentences
break up f. sona ermek
The meeting broke up at four.
Toplantı saat dörtte sona erdi.

More Sentences
break the fast f. oruç bozmak
Does chewing gum break the fast?
Sakız çiğnemek orucu bozar mı?

More Sentences
break down f. arıza yapmak
This old car breaks down all the time.
Bu eski araba sürekli arıza yapıyor.

More Sentences
break the rules f. kuralları çiğnemek
I sometimes break the rules.
Bazen kuralları çiğniyorum.

More Sentences
break loose f. kopmak (kıyamet)
In fact, all hell broke loose in some municipalities in my province.
Hatta benim ilimdeki bazı belediyelerde kıyamet koptu.

More Sentences
break up with f. bitirmek
I resolved to break up with her cleanly.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.

More Sentences
break down f. parçalamak
Other studies have found that it can reduce the production of specific enzymes that break down cartilage.
Diğer çalışmalar, kıkırdağı parçalayan spesifik enzimlerin üretimini azaltabileceğini bulmuştur.

More Sentences
break down f. arızalanmak
Tom would've been here by now if his car hadn't broken down.
Tom arabası arızalanmamış olsaydı şimdi burada olacaktı.

More Sentences
break through f. görünmek
The sun broke through the clouds.
Güneş, bulutların arasından göründü.

More Sentences
break the ice f. havayı yumuşatmak
The meeting started with some general chit-chat to break the ice.
Toplantı havayı yumuşatmak için genel bir sohbet ile başladı.

More Sentences
break through f. çıkmak
The sun broke through the clouds.
Güneş bulutların arasından çıktı.

More Sentences
take a break f. mola vermek
I want to take a break.
Mola vermek istiyorum.

More Sentences
break a promise f. sözünden dönmek
Tom hardly ever breaks a promise.
Tom neredeyse hiç sözünden dönmez.

More Sentences
break up f. parçalamak
It threatens to break up families.
Aileleri parçalamakla tehdit ediyor.

More Sentences
break down f. yıkılmak
Aziz, at a time like this, one should go for it, not break down.
Aziz, böyle bir zamanda yıkılmak yerine devam etmek gerekir.

More Sentences
break up f. bitirmek
Your mother is trying to break up our marriage.
Annen evliliğimizi bitirmeye çalışıyor.

More Sentences
break down f. bozmak
It can break down the dynamics of the work and can easily convert it into something different.
İşin dinamiğini bozabilir ve kolayca farklı bir şeye dönüştürebilir.

More Sentences
break with f. ayrılmak
Sami refused to break with Layla.
Sami, Leyla'dan ayrılmayı reddetti.

More Sentences
break into f. zorla girmek
Our house was broken into last week, but it seems nothing was taken.
Geçen hafta evimize zorla girildi ama görünüşe göre hiçbir şey alınmamış.

More Sentences
break up f. kırmak
It breaks up and imposes internal competition between services provided by the same service provider.
Aynı hizmet sağlayıcı tarafından sağlanan hizmetler arasında iç rekabeti kırar ve dayatır.

More Sentences
break into f. tecavüz etmek
Sami broke into Layla's house and raped her.
Sami, Layla'nın evine girip ona tecavüz etmiş.

More Sentences
break in f. sözünü kesmek
John broke in as Alice was speaking.
Alice konuşuyorken, John sözünü kesti.

More Sentences
break out f. patlamak
All humanity will suffer if a nuclear war breaks out.
Bir nükleer savaş patlarsa tüm insanlık acı çeker.

More Sentences
break a promise f. dönmek
I'd never break a promise.
Verdiğim sözden asla dönmem.

More Sentences
break out f. kopmak
Vigorous applause then broke out in the galleries.
Bunun üzerine salonda şiddetli alkışlar koptu.

More Sentences
break the law f. suç işlemek
He knows how to break the law without being caught.
O, yakalanmadan nasıl suç işleyeceğini biliyor.

More Sentences
break away f. ayrılmak
She broke away crying.
Ağlayarak ayrıldı.

More Sentences
break up f. dağıtmak
The police broke up the crowd.
Polis kalabalığı dağıttı.

More Sentences
break up f. kavgayı ayırmak
The police broke up the fight.
Polis kavgayı ayırdı.

More Sentences
break into f. (hırsızlık amacıyla) girmek
The expectation is that they will break into the Ministry of Economy tonight, and presumably do exactly the same thing.
Beklenti, bu gece Ekonomi Bakanlığı'na girecekleri ve muhtemelen aynı şeyi yapacakları yönünde.

More Sentences
have a break f. mola vermek
They're having a break at the moment.
Şu anda mola veriyorlar.

More Sentences
break up f. tatile girmek (okul)
When does your school break up?
Okulun ne zaman tatile giriyor?

More Sentences
break down f. yıkmak
We need to break down all the tariff barriers and phase out all the obstacles to trade.
Tüm tarife engellerini yıkmamız ve ticaretin önündeki tüm engelleri aşamalı olarak kaldırmamız gerekiyor.

More Sentences
break down f. ruhen yıkılmak
He broke down when he heard the bad news.
Kötü haberi duyduğunda ruhen yıkıldı.

More Sentences
break the peace f. barışı bozmak
I was not breaking the peace, but trying to keep the peace by helping to rid the world of nuclear weapons.
Ben barışı bozmuyordum aksine dünyayı nükleer silahlardan kurtarmaya yardım ederek barışı korumaya çalışıyordum.

More Sentences
break up f. bitmek
When does school break up?
Okul ne zaman bitiyor?

More Sentences
break out f. isyan çıkmak
Riots broke out in Boston.
Boston'da isyanlar çıktı.

More Sentences
break out f. kaçmak
Only this last Tuesday, some 100 migrants broke out of a freight train at Dollands Moor in Folkestone.
Daha geçtiğimiz Salı günü, Folkestone'daki Dollands Moor'da bir yük treninden 100 kadar göçmen kaçtı.

More Sentences
break into pieces f. parçalanmak
The tile which fell from the roof broke into pieces.
Çatıdan düşen kiremit parçalandı.

More Sentences
break up f. tatil olmak
When does school break up for Christmas?
Noel için okul ne zaman tatil oluyor?

More Sentences
break off f. bitirmek
Your boyfriend is a problematic person, but that's not a good enough reason to give up or break off your relationship.
Erkek arkadaşınız sorunlu biri ama bu ilişkinizden vazgeçmeniz ya da ilişkinizi bitirmeniz için yeterli bir neden değil.

More Sentences
break off f. aniden kesmek
He was making a speech, but he broke off when he heard a strange noise.
O bir konuşma yapıyordu, ama tuhaf bir ses duyunca aniden kesti.

More Sentences
break glass f. cam kırmak
In case of emergency, break glass.
Acil bir durumda camı kırın.

More Sentences
break the law f. kanunu çiğnemek
We've never broken the law.
Biz hiç kanunu çiğnemedik.

More Sentences
break the law f. yasayı çiğnemek
You're breaking the law.
Yasayı çiğniyorsun.

More Sentences
break apart f. ayrılmak
During the tour he broke apart from the group and found his own way.
Tur sırasında gruptan ayrıldı ve kendi yolunu buldu.

More Sentences
break the glass f. cam kırmak
Tom said that he broke the glass.
Tom camı kırdığını söyledi.

More Sentences
break the silence f. sessizliği bozmak
Break the silence.
Sessizliği boz.

More Sentences
break to pieces f. parçalara ayrılmak
The glass was broken to pieces.
Bardak parçalara ayrılmıştı.

More Sentences
break down f. parçalanmak
It breaks down entirely - obviously, as it is generated biologically.
Biyolojik olarak üretildiği için tamamen parçalanır.

More Sentences
break into tears f. gözyaşlarına boğulmak
The girl broke into tears.
Kız gözyaşlarına boğuldu.

More Sentences
break the deadlock f. çıkmazdan kurtarmak
We must try to break the deadlock.
Bu çıkmazdan kurtulmaya çalışmalıyız.

More Sentences
Common Usage
break up f. ilişkiyi kesmek
break someone's nose f. burnunu kırmak
General
prison break i. hapishaneden kaçış
lunch break i. öğle arası
break point i. kesme noktası
break of day i. şafak
epistemological break i. epistemolojik kopuş
theory of break from social life i. sosyal hayattan kopma teorisi
coffee break i. kahve arası
bad break i. şanssızlık
quick break i. kısa ara
break key i. kesme tuşu
the break of day i. günün ağarması
short break i. günübirlik gezi
page break i. sayfa sonu
double break i. çift kesme
break-in i. meskene tecavüz
break-even point i. ölü nokta
break-in i. zorla girme
break-up i. parçalanma
break time bell i. teneffüs zili
border break i. dış kenar baskı
border break i. kitabe taşması
a sharp break i. keskin bir dönüş
smoke break i. sigara molası
mid-term break i. yarıyıl tatili
mid-term break i. sömestr tatili
cigarette break i. sigara molası
break room i. dinlenme odası
winter break i. sömestr tatili
bathroom break i. ihtiyaç molası
break (time) i. ders arası
brain-break i. kısa zihinsel ara
break dance i. 80'lerde çıkmış hareketli bir dans
rest break i. ara dinlenme
short break i. kısa süreli tatil
mid-term break i. ara tatil
semester break i. sömestr tatili
semester break i. yarıyıl tatili
winter break i. kış tatili
easter break i. paskalya tatili
book break i. kitap molası
water pipe break i. su borusu patlaması
break-off i. bitirme
break-off i. durdurma
break-off i. bilardoda topları dağıtan ilk vuruş
break-off i. ilişkiyi kesme
break seal i. mühür
break-away i. sahadan çıkmak
break-in i. ilk kullanım
break-in i. ilk deneyim
break and entry i. haneye tecavüz
mini-break i. (iki üç günlük) kısa tatil
immersion break i. gerçeklik algısının kırılması
break into f. ayırmak
break off an engagement f. nişanı bozmak
break up the fight f. kavga ayırmak
break taboos f. tabuları yıkmak
break away f. kurtulmak
break the current f. cerayanı kesmek
break up with f. parçalanmak
break down the lesson f. dersi kırmak
break off f. birdenbire durmak
break out into a sweat f. ter basmak
break out f. fırtına koparmak
break up f. ayırmak
break down the lesson f. dersi asmak
break one's word f. sözünden dönmek
break a record f. rekor kırmak
break cover f. gizlendiği yerden çıkmak
break loose f. boşanmak
break an agreement f. anlaşmayı bozmak
take a break f. paydos etmek
make or break f. ya batmak ya çıkmak
break in on f. atılmak
break into f. hırsızlık amacıyla bir yere girmek
break into pieces f. parçalara ayırmak
break even f. ancak masrafını karşılamak
break loose f. kendini kurtarmak
break down f. kendini tutamayıp ağlamak
break the routines f. alışkanlıkları bozmak
break to pieces f. parçalanmak
break one's neck f. boynu kırılmak
have break f. ara vermek
break a spell f. büyüyü bozmak
break new ground f. çığır açmak
break oneself of a habit f. bırakmak
break away with someone f. ipleri koparmak
break one's neck f. kendini paralamak
break up a home f. yuva bozmak
break one's fast f. iftar etmek
break up the fight f. kavga edenleri ayırmak
break one’s silence f. sessizliğini bozmak
break wind f. kokutmak
break into f. basmak
take a short break f. nefes almak
break with f. selamı sabahı kesmek
break into pieces f. parçalamak
break an appointment f. randevuya gitmemek
break something up f. sona erdirmek
break into fragments f. parçalarına ayırmak
break through f. atılım yapmak
break something down f. parçalamak
break one's spirit f. cesaretini kırmak
break one's oath f. yeminini bozmak
break a safe f. kasa soymak
break up the relationship with somebody f. ipleri koparmak
break even f. kar ve zararı eşit olmak
break one's word f. sözünde durmamak
break something up f. noktalamak
break off an engagement f. nişanı atmak
break fast f. oruç açmak
give somebody a break f. şans tanımak
make or break f. ya kazanmak ya batırmak
break up the fight f. kavga (edenleri) ayırmak
break off an engagement f. yüzüğü geriye çevirmek
break into pieces f. parçalarına ayırmak
break in f. hırsızlık amacıyla bir yere girmek
break the blockade f. ablukayı bozmak
break down f. vurup devirmek
break something up f. parçalamak
break wind f. yellenmek
break fast f. iftar açmak
break a promise f. sözünde durmamak
break open f. zorla açmak
break into f. girmek
break off with somebody f. merhabayı kesmek
break out f. fırtına kopmak
break to pieces f. tuzla buz etmek
break the law f. kanuna karşı gelmek
break through f. sökmek
break out f. başlamak (savaş/yangın)
break one's promise f. sözünü tutmamak
cause to break f. kırdırmak
break off f. ilişiğini kesmek
break something up f. ovalamak
break the pen f. kalemini kırmak
break ground f. törenle temel atmak
break fresh ground f. çığır açmak
break down f. bölmek
break oneself of a habit f. kurtulmak
break up f. bozuşmak
likely to break off f. yol ayrımına gelmek
break through f. doğmak
break one's neck f. paralanmak
break in on somebody's conversation f. lafını kesmek
break a promise f. sözünü tutmamak
break the ice f. resmiyeti gidermek
break up f. bölünmek
break up f. ayrılmak (sevdiğinden)
break short f. kısa kesmek
break one's neck f. dişini tırnağına takmak
break in f. çökertmek
break one's promise f. çamura yatmak
break the ice f. ilk defa bir işe girişmek
break down f. çökmek
break the news f. haber vermek
make or break f. batmak ya da çıkmak
break something off f. koparmak
break up with f. parçalamak
break up f. çözülmek
break up f. dağılmak
break to smithereens f. paramparça olmak
cause to break f. kırdırtmak
break something off f. son vermek
break through f. ilerleme kaydetmek
break in f. yarıda kesmek
break out f. patırtı kopmak
break to pieces f. paramparça etmek
take a break f. aralık vermek
break into f. dalmak
break loose f. kendini kurtarıp kaçmak
break the news to f. birine kötü haber vermek
break down f. arıza meydana gelmek
break forth f. kahkahayı basmak
breake (obsolete spelling of break) f. kırmak
break down f. kendinden geçmek
break off f. kırılmak
break up f. üzmek
break one's heart f. kalbini kırmak
break wind f. gaz yapmak
break one's faith f. sözünde durmamak
break to smithereens f. tuzla buz olmak
break off f. paydos etmek
break one's silence f. suskunluğunu bozmak
break in f. lafa karışmak
break up f. ufalamak
break the routines f. alışkanlıkları kırmak
break in f. araya girmek
break loose f. kurtulmak
break an appointment f. randevusuna gitmemek
break down into f. ayırmak
break somebody's heart f. kalbini kırmak
break into parts f. parçalarına ayırmak
break with somebody f. ayrılmak
break into f. zorla içeri girmek
break away from f. -den kaçmak
break off relations f. alakayı kesmek
break out in f. ile kaplanmak
break into small pieces f. ufalamak
break ground f. çığır açmak
break wind f. gaz çıkarmak
break wind f. osurmak
break fast f. orucunu açmak
break fast f. iftarını açmak
break one's promise f. sözünden dönmek
break off relations with f. alakayı kesmek
break up somebody's marriage f. yuvasını yıkmak
break the peace f. asayişi bozmak
break a habit f. kötü alışkanlıktan kurtulmak
break up the link with somebody f. ipleri koparmak
break off f. kopartmak
break away f. kaçıp kurtulmak
break into splinters f. parçalarına ayırmak
break with f. ilgisini kesmek
break free f. serbest kalmak
break one's words f. sözünü tutmamak
make a break f. fasıla vermek
break to pieces f. parça parça etmek
take a break f. ara vermek
break up f. eğlendirmek
break one's word f. sözünü tutmamak
cause to break f. kırılmasına neden olmak
break up f. ilişkiyi bitirmek
break up f. bozulmak (nişan)
break the spell f. tılsımı bozmak
break up f. tatile girmek
take a short break f. birkaç günlük bir tatile çıkmak
break into f. birden bir şeye başlamak
break a siege f. çemberi yarmak
break rudely in a conversation f. hariçten gazel okumak
for all hell break loose f. kıyamet kopmak
give a break f. huzur vermek
break off relations with f. yüz çevirmek
break the ban f. yasağı delmek
break down f. listelemek
break in f. evcilleştirmek
break into f. konuşmayı kesmek
break down f. analiz etmek
break one's tooth f. dişi kırılmak
break news f. haberleri söylemek
break news f. haberleri aktarmak
break news f. bilgi vermek
break the bank f. bütün parsayı toplamak
break the bank f. bütün parayı toplamak (rulette)
break the contract f. sözleşmeyi ihlal etmek
break in half f. ikiye bölmek (ekmeği vb)
break the contract f. sözleşmeye sadık kalmamak
break the agreement f. anlaşmayı ihlal etmek
break in two f. ikiye bölmek (ekmeği vb)
break the agreement f. anlaşmaya sadık kalmamak
break one's leg f. bacağını kırmak
break every bone in somebody's body f. birinin bütün kemiklerini kırmak
break one's foot f. ayağını kırmak
break one's vow of silence f. sessizliğini bozmak
break down in tears f. gözünden yaşlar boşalmak
break news f. haber sunmak
break one's connection f. bağını koparmak
break one's connections f. bağları koparmak
break one's connection f. bağlarını koparmak
break up a family f. yuva yıkmak
break the taboos f. ezberleri yıkmak
break the agreement f. anlaşma bozmak
break the silence f. sesizliği bozmak
break into the market f. piyasaya girmek
break one's leg f. ayağı kırılmak
break the chain f. zinciri kırmak
break the terms of a contract f. sözleşme hükümlerini ihlal etmek
break the chains f. zincirleri kırmak
break up the meeting f. toplantıyı kesmek
break the law f. yasa çiğnemek
break off the engagement f. nişanı bozmak
break off the engagement f. nişanı atmak
break one's heart f. kalp kırmak
break one's neck f. boynunu kırmak
break the agreement f. anlaşmaya uymamak
break apart f. parçalara ayrılmak
break down one's prejudices f. önyargılarını yıkmak
(fire) to break out f. yangın çıkmak
one's watch break f. saati kırılmak
the war break out f. savaş çıkmak
break a rule f. kuralı çiğnemek
break the rule f. kuralı ihlal etmek
take a break f. teneffüse çıkmak
have a break f. teneffüse çıkmak
break new ground f. bir ilki gerçekleştirmek
break new ground f. ilki gerçekleştirmek
break to pieces f. tuzla buz olmak
break out f. birden başlamak
break with f. ilişkisini kesmek
break with f. ile bağını koparmak
break the siege f. kuşatmayı kırmak
break the password f. şifre kırmak
break into market f. piyasaya açılmak
break someone's heart f. birisinin kalbini kırmak
break away f. sıvışmak
make or break f. ya batırmak ya çıkarmak
break a record f. rekora imza atmak
break of f. (tedaviyle) -den vazgeçirmek
break loose from f. -den kopmak
break away from f. -den sıvışmak
break loose from f. -den kopup sarkmak
break with f. -den ayrılmak
break loose from f. -den kopup sallanmak
break the law f. kanun çiğnemek
break oath f. yeminden dönmek
break up with the lover f. sevgilisinden ayrılmak
break up with the lover f. sevgiliden ayrılmak
have a nervous break down f. sinir krizi geçirmek
break the spell f. büyü bozmak
go for a commercial break f. reklama girmek
break up the demonstration f. göstericileri dağıtmak
break a lance f. yarışmaya girişmek
break a lance f. kapışmak
break out of prison f. cezaevinden kaçmak
break out of prison f. hapisten kaçmak
break up the crowd f. kalabalığı dağıtmak
break over f. dalgalarla kuşatmak
break over f. dalgaları arasında bırakmak
break over f. çarpıp dağılmak
break over f. (dalga) dövmek
break over f. (dalga) çarpmak
break up f. tükenmek
break up f. çökmek
break away from f. başlarını kopartmak
break up f. yol ayrımına gelmek
break away from f. köprüleri atmak
break up f. bitkin düşmek
break up f. dağılıp parçalanmak
break up f. yolları ayrılmak
break away from f. ilişkiyi kesmek
break up f. parça parça olmak
break up f. mahvetmek
break up f. yok etmek
break up f. sonu gelmek
break the blockade f. ablukayı yarmak
break the blockade f. ablukayı delmek
break one's concentration f. dikkatini dağıtmak
break off the relation f. ilişkiyi kesmek
break off the relation f. ilişkiyi koparmak
break into a conversation f. tartışmada araya girmek
break into a conversation f. tartışmayı bölmek
break into a conversation f. sözü kesmek
break into a conversation f. söze karışmak
break a seal f. mührü kırmak
break one's leg/foot f. ayağını kırmak
break one's leg/foot f. bacağını kırmak
break grounds f. ilklere imza atmak
break new ground f. bir ilki başarmak
break a seal f. mühür kırmak
break one's nail f. tırnağını kırmak
break through f. zorluğu geçmek
break through f. engeli geçmek
break the glasses f. camları kırmak
break out a sail f. yelken açmak
break bulk f. gemiyi tahliye etmek
break a will f. bir vasiyeti bozmak
break a strike f. grevi dağıtmak
break off f. münasebeti kesmek
break out f. ortaya çıkmak
break off f. kat etmek
break connections f. ilişkiyi kesmek
break off f. ilişik kesmek
break one's faith f. sözünü tutmamak
break a will f. vasiyeti ihlal etmek
(the dawn) break f. tanyeri ağarmak
(the dawn) break f. tan ağarmak
(the dawn) break f. tan yeri ağarmak
break ratings record f. reyting rekoru kırmak
break sales record f. satış rekoru kırmak
break the tradition of gift giving f. hediye verme geleneğini bozmak
break the tradition of f. geleneği bozmak
stay friends after a break up f. ayrıldıktan sonra arkadaş olarak kalmak
be (still) friends after break up f. ayrıldıktan sonra arkadaş olarak kalmak
be (still) friends after break up f. ayrıldıktan sonra arkadaş kalmak
stay friends after a break up f. ayrıldıktan sonra arkadaş kalmak
take a break in the relationship f. ilişkiye ara vermek
break wind f. pırt yapmak
break a heart f. kalp kırmak
break into tears f. ağlamaya başlamak
break the law f. yasaya karşı gelmek
break the confidence f. güveni kırmak
storm to break out f. fırtına çıkmak
break short f. yarıda kesmek
break a fast f. oruç bozmak
go to the toilet at break f. (verilen) arada tuvalete gitmek
break up f. sinirsel çöküntü yaşamak
break up f. sinir krizi geçirmek
break something to pieces f. paramparça etmek
break up with somebody f. (sevgiliden vb) ayrılmak
break through f. üstesinden gelmek
break up with somebody f. ilişkiyi noktalamak
break a code f. şifre kırmak
break a code f. kod kırmak
break the concentration f. konsantrasyonu bozmak
break one's concentration f. konsantrasyonunu bozmak
the traffic jam to break up f. trafik açılmak
break the twigs f. dalları kırmak
break the resistance of f. direncini kırmak
break one’s neck f. boynunu kırmak
break the rule f. kurala uymamak
break a contract f. sözleşmeyi bozmak
break an agreement f. sözleşmeyi bozmak
break one's own record f. kendi rekorunu kırmak
break a drug addiction f. uyuşturucu kullanmayı bırakmak
break a drug addiction f. uyuşturucuyu bırakmak
(feel her) waters break f. suyu gelmek (hamilelikte)
break from the inside f. içeriden kırılmak
slip and break one’s neck f. kayıp boynunu kırmak
have mid-term break f. yarıyıl tatiline girmek
have mid-term break f. sömestr tatiline girmek