Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
General | ||
Genel | çalmak davul | beat i. |
Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | çalmak (davul) | beat f. | ||
The drums of war are beating. Savaş tamtamları çalıyor. More Sentences |
||||
Genel | davul çalmak | play drums f. | ||
If Kenner could read as well as he plays drums, he'd be president. Kenner davul çaldığı kadar ders çalışsaydı şimdi cumhurbaşkanı olurdu. More Sentences |
||||
Genel | davul çalmak | beat the drum f. | ||
We must keep on beating the drum. Davul çalmaya devam etmeliyiz. More Sentences |
||||
Music | ||||
Müzik | davul çalmak | play the drums f. | ||
Tom plays the drums. Tom davul çalıyor. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | davul çalmak | drum f. | ||
Genel | davul çalmak | shout something from the rooftops f. | ||
Genel | patırtı şeklinde çalmak (davul) | ruffle f. | ||
Military | ||||
Askeri | düşmanla müzakere etmek amacıyla sinyal olarak davul çalmak | beat a parley f. | ||
Music | ||||
Müzik | davul çalmak | tympanize [obsolete] f. | ||
Müzik | kısa vuruşla davul çalmak | roll f. |