drop! - Türkçe İngilizce Sözlük

drop!

"drop!" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
drop i. düşüş
There was a dramatic drop in temperatures throughout the country.
Ülke genelinde sıcaklıklarda çarpıcı bir düşüş yaşandı.

More Sentences
drop i. düşme
This phone can survive a 15-meter drop.
Bu telefon 15 metreden düşmeye dayanıklıdır.

More Sentences
drop i. damla
A drop of sweat ran down his forehead.
Alnından bir damla ter aktı.

More Sentences
drop f. düşmek
In recent years our number of miners has dropped from twenty-four thousand to around eight thousand.
Son yıllarda madenci sayımız yirmi dört binden sekiz bin civarına düşmüştür.

More Sentences
drop f. düşürmek
He accidentally dropped his phone and broke it.
Yanlışlıkla telefonunu düşürüp kırmış.

More Sentences
General
drop i. azalma
This has led to a drop in consumption by 31%.
Bu da tüketimin %31 oranında azalmasına yol açmıştır.

More Sentences
drop of i. damlası
She also pleaded with them not to let a single drop of the people’s blood stain the earth.
Ayrıca halkın kanının tek bir damlasının bile yeryüzünü kirletmesine izin vermemelerini rica etti.

More Sentences
cough drop i. öksürük pastili
Do you have cough drops?
Öksürük pastiliniz var mı?

More Sentences
drop i. damla
LIFE is just a drop in the ocean of European policy.
LIFE, Avrupa politikasının okyanusunda sadece bir damladır.

More Sentences
drop-off i. teslimat noktası
Please leave your package at the drop-off located at the front desk.
Lütfen paketinizi teslimat noktasına bırakınız.

More Sentences
drop i. bir damla
Add ice and a drop of mint-flavored liqueur for a more fresh taste.
Daha taze bir tat için buz ve bir damla nane aromalı likör ekleyin.

More Sentences
drop i. teslimat
My last drop today is boxes of clothes for the homeless shelter.
Bugünkü son teslimatım, evsizler barınağına gidecek giysi kutuları.

More Sentences
drop-off i. düşüş
There has been a drop-off in sales.
Satışlarda bir düşüş var.

More Sentences
drop f. alçaltmak
He dropped his voice.
Sesini alçalttı.

More Sentences
drop in f. bırakmak
Let's drop in on the Fukudas.
Fukudas üzerinde bırakalım.

More Sentences
drop f. kesilmek
Any violations should be penalised by a drop in financial support.
Herhangi bir ihlal, mali desteğin kesilmesiyle cezalandırılmalıdır.

More Sentences
drop out f. ayrılmak
He dropped out of high school.
O, liseden ayrıldı.

More Sentences
drop in f. ziyaret etmek
I just dropped in.
Habersiz ziyaret ettim.

More Sentences
drop off f. düşmek
One of her shoes dropped off.
Onun ayakkabılarından biri düştü.

More Sentences
drop f. düşürmek
Perhaps we should focus on the fact that the prosecution is now recommending that the charges against her be dropped.
Belki de savcılığın şu anda kendisine yönelik suçlamaların düşürülmesini tavsiye ettiği gerçeğine odaklanmalıyız.

More Sentences
drop a bomb f. bomba atmak
I've dropped a bomb on Moscow.
Moskova'ya bir bomba attım.

More Sentences
drop f. atmak
Drop that space gun or I'll shoot, like so.
At uzay tabancasını yoksa seni vururum, işte böyle.

More Sentences
drop anchor f. demir atmak
The ship dropped anchor in the harbor.
Gemi limana demir atmış.

More Sentences
drop around f. uğramak
Why don't you drop around sometime?
Neden bir ara uğramıyorsun?

More Sentences
drop by f. uğramak
Would you mind if I dropped by tomorrow evening?
Yarın akşam uğramamın sizin için bir sakıncası var mı?

More Sentences
drop in on f. ziyaret etmek
That boy used to drop in on me.
O çocuk eskiden beni ziyaret ederdi.

More Sentences
drop by f. geçerken uğramak
Tom wasn't asleep when I dropped by.
Geçerken uğradığımda Tom uyumuyordu.

More Sentences
drop f. indirmek
Just drop me off on the corner of 5th and Broadway.
Beni 5. Cadde ile Broadway'in köşesinde indir.

More Sentences
drop in at f. uğramak
Please drop in at my house on your way home.
Lütfen eve giderken benim eve uğra.

More Sentences
drop f. çıkarmak
He was dropped from the team for using drugs.
Uyuşturucu kullandığı için takımdan çıkarıldı.

More Sentences
drop f. vazgeçmek
Our opinion was thus dropped at the time.
Bu nedenle o zamanki görüşümüzden vazgeçtik.

More Sentences
drop in f. uğramak
I just dropped in to say goodbye.
Ben sadece hoşça kal demek için uğradım.

More Sentences
drop off f. azalmak
His customers dropped off.
Onun müşterileri azaldı.

More Sentences
drop f. alçalmak
The path dropped away into the lush woods.
Yol yemyeşil ormana doğru alçalıyordu.

More Sentences
drop in on f. uğramak
Tom said he wanted to drop in on some old friends while he was in Boston.
Tom, Boston'dayken bazı eski arkadaşlarına uğramak istediğini söyledi.

More Sentences
drop f. bırakmak
It's been more than ten years, just drop it already!
On yıldan fazla oldu, bırak artık şunu ya!

More Sentences
drop out f. bırakmak
Tom dropped out of school.
Tom okulu bıraktı.

More Sentences
drop out f. okulu bırakmak
Tom decided to drop out of school and work full-time.
Tom okulu bırakmaya ve tam zamanlı çalışmaya karar verdi.

More Sentences
drop out f. kaydını sildirmek
She dropped out of school.
O, okuldan kaydını sildirdi.

More Sentences
drop f. damlatmak
She dropped lemon juice into her tea.
Çayına limon suyu damlattı.

More Sentences
drop out of f. çıkmak
Tom wondered why Mary had dropped out of school.
Tom Mary'nin okuldan neden çıktığını merak ediyordu.

More Sentences
drop f. damlamak
Drop by drop, the lake fills.
Damlaya damlaya göl olur.

More Sentences
drop off f. uykuya dalmak
I wish I could drop off to sleep like that.
Keşke böyle uykuya dalabilsem.

More Sentences
drop the subject f. konuyu kapatmak
Let's drop the subject.
Konuyu kapatalım.

More Sentences
(one's price) drop f. fiyatı düşmek
The price of meat dropped.
Etin fiyatı düştü.

More Sentences
drop out f. okuldan ayrılmak
Who told you that I dropped out of school?
Okuldan ayrıldığımı sana kim söyledi.

More Sentences
drop the ball f. topu düşürmek
Somebody dropped the ball.
Biri topu düşürdü.

More Sentences
drop the ball f. topu düşürmek
Somebody dropped the ball.
Birisi topu düşürdü.

More Sentences
drop f. (yorgunluktan) çökmek
Tom dropped to his knees.
Tom dizlerinin üzerine çöktü.

More Sentences
drop f. kendini bırakmak
She dropped down onto the bed and closed her eyes.
Kendini yatağın üzerine bıraktı ve gözlerini kapattı.

More Sentences
drop f. araçtan inmek
Can I drop you off?
Seni araçtan indirebilir miyim?

More Sentences
drop f. uğramak
How about you drop by for a glass of wine?
Uğrayıp bir kadeh şarap içmeye ne dersin?

More Sentences
drop f. (yüz) asılmak
Layla's face dropped.
Leyla'nın yüzü asıldı.

More Sentences
drop f. azalmak
The interest in real estate dropped sharply.
Gayrimenkule olan ilgi hızla azaldı.

More Sentences
drop f. (fiyat) düşürmek
I needed money, so I dropped the price of my car.
Paraya ihtiyacım vardı, bu yüzden arabamın fiyatını düşürdüm.

More Sentences
drop f. çıkarılmak
Their star player was dropped from the team.
Yıldız oyuncuları takımdan çıkarıldı.

More Sentences
drop f. (suçlama vb.) geri çekmek
We convinced her to drop all charges against him.
Adama karşı yaptığı tüm suçlamaları geri çekmeye onu ikna ettik.

More Sentences
drop f. (bir yere) bırakmak
I'll drop your laptop around on my to work.
İşe giderken senin dizüstü bilgisayarı da bırakırım.

More Sentences
drop f. terk etmek
Kelly dropped Mike after a massive argument about their future.
Kelly, gelecekleri hakkında büyük bir tartışmanın ardından Mike'ı terk etti.

More Sentences
a drop of s. bir damla
A drop of sweat ran down the side of his temple.
Şakağının kenarından bir damla ter aktı.

More Sentences
drop by drop zf. damla damla
Drop by drop, the lake fills.
Damla damla göl doluyor.

More Sentences
Phrasals
drop off f. bırakmak
I drop off my children at school every morning before going to work.
Her sabah işe gitmeden önce çocuklarımı okula bırakırım.

More Sentences
drop off f. uyuyakalmak
I wish I could drop off to sleep like that.
Keşke ben de öyle uyuyakalabilsem.

More Sentences
drop out of (something) f. yarıda bırakmak
He dropped out of high school.
Liseyi yarıda bıraktı.

More Sentences
General
back drop i. temel
drop i. şeker
a drop of water i. su damlası
drop of blood i. kan damlası
drop i. az miktar
vertical drop i. dikey düşüş
drop stamp i. karaman
drop leaf table i. açılır kapanır kanatları olan masa
drop arm i. pitman kolu
drop i. bir yudum
drop i. pastil
drop arch i. basık kemer
drop i. pano
drop valve i. ters supap
a drop of water i. bir damla su
peppermint drop i. naneşekeri
a drop in prices i. fiyatlarda düşüş
false drop i. sahte bilgi
drop i. eksilme
drop i. iniş
drop i. katre
drop i. pek az miktar
drop cap i. büyük harf
false drop i. hatalı bilgi
drop earrings i. küpe
drop i. inme
drop arch i. basık sivri kemer
drop off zone i. yolcu indirme yeri
a drop in the bucket i. devede kulak
sharp drop i. keskin düşüş
drop cloth i. mobilya örtüsü
high school drop out i. lise terk
college drop out i. üniversite terk
university drop out i. üniversite terk
air drop i. havanın düşmesi
drop i. düşürme
drop table i. açılır kapanır masa
drop i. şut
drop-out i. yitim
drop-off i. dik iniş
drop-off i. düşme
drop-off i. azalma
drop i. içki
drop-time i. damla süresi
pearl drop i. inci tanesi
dead drop i. mesaj ve çeşitli dokümanların değiş-tokuş edildiği gizli yer
drop-off and pick-up area i. yolcu indirme/bindirme alanı
drop earrings i. damla küpe
half-drop-match i. yarım (soter) raport
drop-off i. yamaç
dew drop i. çiy damlacığı
drop-off address i. teslimat adresi
drop in sales i. satışlardaki düşüş
drop i. takas
sheer drop i. dik yamaç
a drop of paint i. bir damla boya
parent drop-off i. çocuğu okula ebeveyinlerinin bırakması
drop earrings i. mengeç
precipitous drop i. hızlı düşüş
tear drop i. gözyaşı
drop i. darağacı
drop i. darağacında mahkumun üzerinde durduğu menteşeli platform
drop i. ayaklı seyyar merdiven
drop-in center i. (evsizler/akıl hastaları için) yardım merkezi
lemon drop i. limon şekeri
lemon drop i. limonlu şeker
mail drop i. postanın tesliminin yapıldığı hazne veya delik
mail drop i. genellikle gizemli bir posta alınıp sakini olunmayan adres veya yer
mail drop i. gizli haberleşme materyallerinin veya yasadışı malların tutulduğu ve sonrasında hemen elden çıkarıldığı önceden belirlenmiş yer
mail drop i. gizli haberleşme materyallerini veya yasadışı malları depolama faaliyeti
life drop i. yaşamsal açıdan gerekli olan kan
heavy drop i. paraşütle ağır yük dağıtma sistemi
elementary school drop-out i. ilkokul terk
drop [obsolete] [scotland] i. eski bir iskoç ağırlık birimi
drop i. kullanışlı en küçük ölçü birimi
drop i. sıvı damlasına benzer şey
drop i. sallantılı takı
drop i. takılarda sallantılı parça
drop i. sallantılı küpe
drop i. damla küpe
drop i. ucunda sallantılı süs bulunan küpe
drop i. amerika'nın erken koloni dönemine ait evlerde öne doğru çıkıntı yapan ikinci katın altındaki dikey kalasın ucu
drop i. (hanedan armalarında) armut biçimli küçük motif
drop i. yavrulama
drop i. yavru
drop i. denizcilikte bir derinlik ölçüsü
drop i. yükseklikler arası fark
drop i. bir şeyin alçalma mesafesi
drop i. düşme mesafesi
drop i. dik yamaç
drop i. sarp yokuş
drop i. içine bir şey atılması için bırakılmış açıklık
drop i. içine bir şey atılan delik
drop i. nesnenin içine bırakıldığı kutu
drop i. döllenmemiş olup yere düşen ham meyve
drop i. yere düşmüş hastalıklı ham meyve
drop i. yere düşmüş sağlıklı ve olgun meyve
drop i. kanala zarar vermeksizin fazla suyu daha düşük seviyeye tahliye edebilen açık su kanalı yapısı
drop i. düşmanı silahla ateş altına alma avantajı
drop i. rakibe karşı kazanılan üstünlük
drop i. gizli mektup veya paketlerin dikkat çekmeden bırakılıp teslim alınabildiği, önceden kararlaştırılmış yer
drop i. (tavanda, çatıda veya yerde) kapak şeklinde kapı
drop i. (kumarhanede) çiplerin satışından elde edilen kazanç
drop i. genellikle sırlı metalden yapılmış bir tür küçük işaret bayrağı
drop i. iz
drop i. işaret
drop i. ipucu
drop i. (kadında) göğüs ile kalça ölçüsü arasındaki fark
drop i. (erkekte) göğüs ile bel ölçüsü arasındaki fark
drop earring i. sallantılı küpe
drop earring i. damla küpe
drop earring i. ucunda sallantılı süs bulunan küpe
drop lake i. brezilya odunundan elde edilen bir pigment
drop letter i. aynı postaneden gönderilip teslim alınan mektup
drop seat i. tek parça giysinin alt yarısındaki ayrıca açılıp indirilebilen arka bölüm
drop waist i. dikiş yeri bel yerine kalçada olan kadın elbisesi
drop-in i. çat kapı gelen kimse
drop-in i. gündelik toplanma
drop-in centre [uk] i. (britanya'da) gündüz istendiği gibi ziyaret edilebilen bakım evi
drop-off i. kısa süreliğine eşya bırakma
drop-off i. kısa süreliğine teslim etme
bass drop i. şarkının kırılma noktası
drop i. bir elektronik müzik parçasındaki ani bir ritim veya bas değişikliğinin meydana geldiği nokta
beat drop i. bir elektronik müzik parçasındaki ani bir ritim veya bas değişikliğinin meydana geldiği nokta
drop f. dirsek çevirmek
drop f. çıkagelmek
drop down f. düşmek
drop off f. indirmek
drop off f. azaltmak
drop in f. damlamak
drop by f. şöyle bir uğramak
drop in f. çat kapı ziyaret etmek
drop f. söylemek
drop behind f. geride kalmak
drop a hint f. dokundurmak
drop back f. gerilemek
drop a curtsy f. reverans yapmak
drop f. öldürmek
drop f. serpmek
drop dead f. düşüp ölmek
drop behind f. geri kalmak
drop a brick f. çam devirmek
drop line f. pusula göndermek
drop out f. ayrılmak (üyelikten)
drop f. yıkılmak
take a drop too much f. içkiyi fazla kaçırmak
drop a curtsey f. reverans yapmak
drop f. ilişkisini kesmek
drop f. dalmak
drop off f. inmek
drop out f. okula devam etmemek
drop away f. azalmak
drop in a faint f. serilmek
drop off f. gerilemek
drop f. bitmek
drop off f. düşme göstermek
drop away f. seviyenin düşmesi
drop behind f. gerilemek
drop by f. habersiz uğramak
have a drop too much f. içkiyi fazla kaçırmak
drop out f. bırakmak (okulu)
drop a line f. pusula göndermek
drop f. görüşmemek
drop f. alçalmak (ses)
drop off f. uyumak
drop off f. dalmak
drop off f. uyuklamak
drop a line f. iki satır yazıvermek
drop f. eksilmek
drop off f. eksilmek
drop off f. içi geçmek
drop into a habit f. alışkanlık edinmek
drop the reins f. vazgeçmek
drop f. alçaltmak (sesi)
drop f. ekmek
drop f. yavrulamak
drop anchor f. demirlemek
drop f. tutulmak
drop a brick f. pot kurmak
drop f. kesmek
drop out f. çıkmak
(blood pressure) drop f. tansiyonu düşmek
drop over f. ziyaret etmek
drop over f. istendiği zaman ziyaret etmek
drop in f. habersiz uğramak
drop off f. araçtan indirmek
drop a hint f. imada bulunmak
drop a brick f. pot kırmak
drop around f. ziyaret etmek
drop a brick f. baltayı taşa vurmak
drop f. (arabadan) indirmek
drop f. son vermek
drop down f. yıkılmak
drop across f. karşılaşmak
drop f. salıvermek
drop somebody completely f. defterden silmek
drop a clanger f. gaf yapmak
drop f. çıkmak
drop around f. damlamak
drop off f. vefat etmek
drop asleep f. uyuyakalmak
drop off f. boşaltmak
drop a clanger f. pot kırmak
drop f. dokundurmak
drop asleep f. uykuya dalmak
drop leaves f. yaprak dökmek
drop off passenger f. yolcu indirmek
drop off a passenger f. yolcu indirmek
drop down from one's hands f. elinden düşürmek
drop load f. yük boşaltmak
drop below f. altına inmek
drop one's load f. yük boşaltmak
drop down below a certain level f. belli bir seviyenin altına düşmek
drop into the water f. suya düşürmek
drop below f. altına düşmek
drop load f. yük dökmek
drop the load f. yükü indirmek
(the sun) drop f. güneş batmak
drop one's head f. başını eğmek
drop one's head f. başını öne eğmek
drop trousers f. pantolon çıkarmak
drop like a bombshell f. bomba gibi düşmek
drop a kiss f. öpücük kondurmak
drop something out of use (word etc.) f. kullanımdan kaldırmak
drop litter f. çöp atmak
drop out of the sky f. gökten düşmek
air drop f. paraşütle atmak
air drop f. havadan atmak
drop off f. damlamak
drop over f. uğramak
drop out f. vazgeçmek
drop round f. uğramak
drop off f. düşme yaşamak
drop off f. çok azalmak
drop off f. düşüş göstermek
drop off f. düşüş yaşamak
drop back f. geride kalmak
air-drop f. havadan atmak
name-drop f. konuşmasında veya yazısında ünlü isimlerden bahsedip kendine paye çıkarmak
drop f. sarkmak
drop into someone's lap f. şans ile başarmak
drop into someone's lap f. (fırsat vb) ayağına gelmek
drop by f. yolu düşmek
drop f. (fiyat) kırmak
drop f. bırakıp düşmek
price to drop f. fiyat düşmek
drop innuendos f. laf sokuşturmak
drop innuendos f. dokundurmak
drop innuendos f. laf sokmak
drop in unexpectedly f. çat kapı gelmek
drop by unexpectedly f. çat kapı gelmek
begin to drop into the low 20s f. sıcaklık 20 derecelere (22-23) düşmeye başlamak
drop in on f. bir yere uğramak
drop one’s book f. kitabını düşürmek
drop somebody off to hotel f. otele bırakmak
drop somebody off to the airport f. havaalanına bırakmak
drop somebody home f. eve bırakmak
drop out of school f. okuldan ayrılmak
drop something to the floor f. bir şeyi yere düşürmek
drop to below zero f. sıfırın altına düşmek
drop open f. bilinçsizce/gayri ihtiyari açmak
drop one's obsession with f. (birine/bir şeye olan/karşı) saplantısından vazgeçmek/kurtulmak
remove/drop/eliminate something from inventory f. stoktan düşürmek
drop in the toilet f. tuvalete düşürmek
drop out of one's pocket f. cebinden düşmek
drop out f. yenilgiyi kabul etmek
drop the ball f. topu elinden kaçırmak
drop the ball f. topu kaptırmak
drop f. aşağı meyletmek
drop f. aşağı doğru eğim yapmak
drop f. yere yığılmak
drop f. yere çökmek
drop f. vefat etmek
drop f. ölmek
drop f. kendini aşağı bırakmak
drop f. istenen rüzgar veya akıntıyla gitmek
drop f. geride kalmak
drop f. tempoyu sürdürememek
drop f. gerisine düşmek
drop f. (köpek) çömelmek
drop f. kısa süreliğine ziyaret etmek
drop f. fark etmeden bir duruma düşmek
drop f. kendini (bir işin) içinde bulmak
drop f. tükenmek
drop f. nihayet bulmak
drop f. gündemden düşmek
drop f. söz konusu olmaktan çıkmak
drop f. durmak
drop f. zaman geçmek
drop f. dolmak
drop f. ortadan kaybolmak
drop f. yok olmak
drop f. katılmaktan geri durmak
drop f. üyelikten çıkmak
drop f. gözden kaybolmak
drop f. gemiden indirmek
drop f. taşıttan indirmek
drop f. yükünü boşaltmak
drop f. (eşyayı) bırakmak
drop f. havadan atmak
drop f. reverans yapmak
drop f. eksik bırakmak
drop f. yarım bırakmak
drop f. hesaba katmamak
drop f. kovmak
drop f. (deniz seyahatinde) arkada bırakmak
drop f. işini bitirip gitmek
drop f. laf arasında bahsetmek
drop f. gelişigüzel söylemek
drop f. çaktırmadan konuyu açmak
drop f. (kartpostal, mektup) postayla göndermek
drop f. kaybetmek
drop f. harcamak
drop f. dışarıdaki bir noktadan çizgi çekmek
drop f. çaba göstermeden (bir durumun) içine düşmek
drop f. geçerken uğramak
drop f. yaralanmak
drop f. (insanları, ikmal malzemelerini) paraşütle indirmek
drop f. serbestçe sallanmak
drop f. kötüleşmek
drop f. boş zamanında yazıvermek
drop f. aklından atmak
drop f. sohbette öylesine bahsetmek
drop f. tesadüfen değinmek
drop anchor f. dışkılamak
drop away f. kötüleşmek
drop away f. kötüye gitmek
drop back f. geri çekilmek
drop back f. çekilmek
drop f. aşağı inmek
drop-dead s. değiştirilmesi mümkün olmayan (teslim tarihi)
drop-in s. kısa süreli kullanım için temin edilen
drop-in s. takılıp hemen kullanılabilen
drop-off s. teslimat veya iadeye ait
drop-off s. teslimat veya iadeye ilişkin
drop-off s. teslimat veya iade içeren
at the drop of a hat zf. hemen istekle
drop zf. hemen
at the drop of a hat zf. işaret verilince
at the drop of a hat zf. tereddütsüz
even if just a drop zf. biraz da olsa
even if just a drop zf. az da olsa
dz (drop zone) kısalt. atlama bölgesi
dz (drop zone) kısalt. atma bölgesi
Phrasals
drop off f. ölmek
drop through f. suya düşmek
drop through f. boşa çıkmak
drop off f. nalları dikmek
drop through f. başarısız olmak
drop away f. düşmek
drop behind f. gerisine düşmek
drop off f. içi geçmek
drop out of f. okulu bırakmak
drop off f. teslim etmek
drop below f. (bir şeyin) altına inmek
drop below f. (bir şeyin) altına düşmek
drop off f. vermek
drop up (some place) f. (kuzeyde/daha yüksek bir yerde) bir yeri ziyaret etmek
drop (someone or something) on (someone or something) f. bir şeyi bir şeyin üstüne düşürmek
drop (someone or something) on (someone or something) f. elinden düşürmek
drop (someone or something) on (someone or something) f. birine kötü bir haber vermek
drop (someone or something) on (someone or something) f. birine tatsız şeyler anlatmak
drop (someone or something) on (someone or something) f. anlattıklarıyla birinin canını sıkmak
drop (someone or something) on (someone or something) f. birine dert yüklemek
drop someone or something on someone or something f. birini/bir şeyi başka birinin/bir şeyin üstüne düşürmek
drop someone or something on someone or something f. birini veya bir şeyi düşürmek
drop something on someone f. bir şeyi birinin üstüne düşürmek
drop something on someone f. birine kötü bir haber vermek
drop something on someone f. birine tatsız şeyler anlatmak
drop something on someone f. anlattıklarıyla birinin canını sıkmak
drop something on someone f. birine dert yüklemek
drop from (something) f. bir yerden düşürmek
drop from (something) f. yüksek bir yerden aşağı düşürmek
drop from (something) f. (takımdan, gruptan) çıkarmak/atmak
drop from (something) f. bırakmak (ders)
drop someone or something from something f. birini/bir şeyi yüksek bir yerden bırakmak/aşağı atmak
drop someone or something from something f. (takımdan, gruptan) çıkarmak/atmak
drop someone or something from something f. bırakmak (ders)
drop someone or something from something f. dersten bırakmak
drop out f. dışarı düşmek
drop out f. içinden düşmek
drop out f. dışarı saçılmak/dökülmek
drop out f. (bir şeyin) alt kısmı düşmek
drop out f. dışarı atmak/çıkarmak
drop out f. atmak
drop out f. çıkarmak
drop out f. eksik bırakmak
drop out f. elemek
drop out f. es geçmek
drop out f. katmamak
drop out f. dahil etmemek
drop out f. bağlantısı kopmak/kesilmek
drop out f. hattan düşmek
drop out f. toplumsal hayattan kopmak
drop out f. geleneksel değerlerden kopmak
drop out f. toplumu/geleneksel değerleri terk etmek
drop out f. yarıda bırakmak
drop out f. bitirmeden bırakmak
drop out f. bitirmeden terk etmek (aktivite, program, eğitim)
drop out f. bırakmak (okul)
drop out f. yarıda bırakmak
drop out f. bitirmeden terk etmek
drop out f. bir yerden düşürmek/atmak/aşağı bırakmak
drop out f. dışarı atmak
drop out f. çekilmek (oyundan, topluluktan, okuldan)
drop out f. katılmaktan vazgeçmek
drop out f. bırakmak (oyunu, topluluğu, okulu, dersi)
drop out f. toplumsal hayattan kopmak
drop out f. geleneksel değerlerden kopmak
drop out f. toplumu/geleneksel değerleri terk etmek
drop out f. atmak
drop out f. çıkartmak
drop out f. eksik bırakmak
drop out f. elemek
drop out f. es geçmek
drop out f. katmamak
drop out f. dahil etmemek
drop out of (something) f. birini/bir şeyi dışarı atmak
drop out of (something) f. birini/bir şeyi bir yerden atmak
drop out of (something) f. bitirmeden bırakmak
drop out of (something) f. bitirmeden terk etmek (aktivite, program, eğitim)
drop (someone or something) out of f. (birini/bir şeyi) dışarı atmak
drop (someone or something) out of f. (birini/bir şeyi) bir yerden atmak
drop across (someone or something) f. düşüp yayılmak
drop across (someone or something) f. düşüp dağılmak
drop across (someone or something) f. düşüp kaplamak
drop across (someone or something) f. boylu boyunca düşmek
drop across (someone or something) f. üstüne yerleştirmek
drop across (someone or something) f. üstünü kaplayacak şekilde bırakmak
drop across (someone or something) f. yıkılıp (bir şeyi) tıkamak
drop across (someone or something) f. boylu boyunca yerleştirmek
drop something across something f. boylu boyunca sermek
drop something across something f. üstüne yerleştirmek
drop something across something f. üstünü kaplayacak şekilde bırakmak
drop something across something f. boylu boyunca yerleştirmek
drop across someone or something f. düşüp kaplamak