başı - Türkçe İngilizce Sözlük

başı

"başı" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 1 sonuç

İngilizce Türkçe
Gastronomy
basi i. filipin yerlilerinin yaptığı fermente bir içecek

"başı" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 2 sonuç

Türkçe İngilizce
Colloquial
başı day one zf.
Technical
başı start i.

"başı" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
başı ile onaylamak nod f.
Tom nodded without saying anything.
Tom bir şey söylemeden başı ile onayladı.

More Sentences
başı dönen dizzy s.
I get dizzy when I stand up.
Ayağa kalktığımda başım dönüyor.

More Sentences
General
madde başı sözcük headword i.
This dictionary contains about 40,000 headwords.
Bu sözlük yaklaşık 40.000 madde başı sözcük içeriyor.

More Sentences
evden yapılan parça başı iş outwork i.
She is planning to engage in domestic outwork these days.
Bugünlerde evden parça başı iş yapmayı planlıyor.

More Sentences
başı dönmek feel giddy f.
I feel giddy.
Başım dönüyor.

More Sentences
başı belada olmak be in trouble f.
I knew I was in trouble.
Başımın belada olduğunu biliyordum.

More Sentences
başı derde girmek get into trouble f.
Tom got into trouble with the cartel in Mexico.
Tom'un Meksika'da kartelle başı derde girdi.

More Sentences
başı belaya girmek get into trouble f.
Has Tom been getting into trouble?
Tom'un başı belaya girdi mi?

More Sentences
başı çekmek take the lead f.
It may be observed that Parliament takes the lead when it comes to efforts to open up our institutions.
Kurumlarımızı açmaya yönelik çabalar söz konusu olduğunda Parlamento'nun başı çektiği gözlemlenebilir.

More Sentences
başı ağrımak get a headache f.
I've got a headache right now.
Şimdi başım ağrıyor.

More Sentences
başı çekmek lead f.
The City of London, which I proudly represent, leads the way at 0.4% of UK GDP devoted to this cause.
Gururla temsil ettiğim Londra Şehri, Birleşik Krallık GSYİH'sinin %0.4'ünü bu amaca ayırarak başı çekmektedir.

More Sentences
başı ağrımak have a headache f.
Tom had a headache.
Tom'un başı ağrıyormuş.

More Sentences
başı dönmek feel dizzy f.
Tom was starting to feel dizzy.
Tom'un başı dönmeye başlamıştı.

More Sentences
iş başı yapmak start work f.
When can you start working?
Ne zaman iş başı yapabilirsiniz?

More Sentences
başı sıkışmak be in trouble f.
He stands by me whenever I am in trouble.
Ne zaman başım sıkışsa yanımda olur.

More Sentences
başı dertte olmak be in trouble f.
Tom could tell right away that Mary was in trouble.
Tom, Mary'nin başının dertte olduğunu hemen anladı.

More Sentences
saat başı hourly s.
I want an hourly update about what's happening.
Neler olduğu hakkında saat başı bilgi istiyorum.

More Sentences
başı dertte in trouble s.
The left-wing democrats are in trouble.
Solcu demokratların başı dertte.

More Sentences
başı belada in trouble s.
I know why they're in trouble.
Neden başlarının belada olduğunu biliyorum.

More Sentences
başı kesilen beheaded s.
Antoine Lavoisier was beheaded during the French revolution.
Antoine Lavoisier Fransız devrimi sırasında başı kesilerek idam edildi.

More Sentences
başı açık bareheaded s.
When I saw Ali last time, he was barefoot and bareheaded.
Ali'yi son gördüğümde yalınayaktı ve başı açıktı.

More Sentences
başı dönen dizzy s.
Tom was starting to feel very dizzy.
Tom'un başı dönmeye başlamıştı.

More Sentences
başı kesik decapitated s.
A decapitated body was on the coroner's table.
Adli tabibin masasında başı kesilmiş bir ceset vardı.

More Sentences
saat başı on the hour zf.
We broadcast news on the hour.
Saat başı haber yayınlıyoruz.

More Sentences
her saat başı every hour zf.
They play a slow song at the top of every hour for couples skate.
Çiftler pateni için her saat başında slow bir şarkı çalıyorlar.

More Sentences
Colloquial
başı belaya girmek get into trouble f.
Tom got into trouble because of Mary.
Mary'nin yüzünden Tom'un başı belaya girdi.

More Sentences
başı derde girmek get into trouble f.
Tom got into trouble with the Penose in the Netherlands.
Tom'un Hollanda'da Penose ile başı derde girdi.

More Sentences
(biriyle) başı belada in trouble with (someone) expr.
Between you and me, he's in trouble with the boss.
Aramızda kalsın, onun patronuyla başı belada.

More Sentences
(biriyle) başı dertte in trouble with (someone) expr.
You're in trouble with the teacher.
Öğretmenle başın dertte.

More Sentences
ile başı dertte in trouble with expr.
Her boyfriend is in trouble with the law.
Sevgilisinin yasa ile başı dertte.

More Sentences
dağ başı middle of nowhere expr.
We're lost in the middle of nowhere!
Dağ başında kaybolduk.

More Sentences
Common Usage
bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çemberi halo i.
kuyu başı düzeneği wellhead equipment i.
General
direk başı masthead i.
insan başı avlayıcı head hunter i.
ocak başı inglenook i.
parça başı iş piecework i.
mızrak başı spearhead i.
meme başı teat i.
ocak başı chimney corner i.
pınar başı headwaters i.
başı öne eğilmişlik crestfallenness i.
meme başı tit i.
hortum başı hose nozzle i.
çıban başı head of a boil i.
dümen başı rudder head i.
dağ başı mountain top i.
yatak başı bedhead i.
devenin başı stuff and nonsense! i.
sütun başı capital i.
madde başı sözcük key word i.
bazı ülkelerde devlet ve hükümet başı president i.
paragraf başı yapma indent i.
kılıç başı pommel i.
haham başı chief rabbi i.
aşçı başı head cook i.
topuz başı mace head i.
omuz başı end of the shoulder i.
ocak başı fireside i.
çivi başı nail head i.
dört başı mamur the all round i.
yatak başı headboard i.
geyik başı staghead i.
gemi başı süsü figurehead i.
balta başı axe head i.
satır başı karakteri new line character i.
musluk başı faucet knob i.
üstü başı perişan çocuk ragamuffin i.
hortum başı nozzle i.
pınar başı fountainhead i.
başı çekme heading i.
at başı sucker rod i.
sallama (başı/yumruğu) shake i.
baca başı mantelpiece i.
başı siyah olan sivilce blackhead i.
çete başı ringleader i.
at başı horsehead i.
balta başı ax head i.
iğne başı pinhead i.
hafta başı the first day of the week i.
bölüm başı department head i.
dağ başı the wild i.
atın omuz başı withers i.
dağ başı wild and remote place i.
topluiğne başı pinhead i.
dişicik başı (çiçek) stigma i.
dağ başı summit i.
başağa benzer çiçek başı spike i.
çıban başı source of trouble i.
ekip başı ganger i.
ay başı payday i.
parça başı iş anlaşması contract i.
çekiç başı hammer head i.
duş başı showerhead i.
pınar başı head i.
çivi başı nailhead i.
meme başı nipple i.
başı öne düşme nutation i.
ocak başı hearthside i.
kişi başı milli gelir per capita income i.
başı çekme spearheading i.
iki yüzyılın sonu ile başı arasındaki süre turn of the century i.
çete başı bellwether i.
meme başı çevresi areola i.
kemik başı capitulum i.
başı dikenliler thorny-headed (worms) i.
iş başı eğitim on-the-job training i.
saat başı gözlem hourly observation i.
geminin başı bow i.
aşçı başı chef i.
başı bozuk civilian i.
papaz meclisi başı dean i.
dukalık başı duke i.
gelin başı saç modelleri bridal hair styles i.
gelin başı saç modelleri bridal hair-do i.
meme başı mamilia i.
kuyrukluyıldızın parlak başı nucleus i.
dişicik başı stigma i.
sezon başı start of season i.
sezon başı beginning of season i.
köprü başı bridgehead i.
havuz başı pool side i.
havuz başı poolside i.
başı çeken presider i.
mezar başı graveside i.
toplu iğne başı pinhead i.
ses getiren liste başı şarkı/parça megahit i.
ses getiren liste başı şarkı/parça smash hit i.
ses getiren liste başı şarkı/parça blockbuster i.
geyik başı deer head i.
saat başı ücret alan temizlikçi hourly-rate cleaner i.
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak wobbler i.
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak bobblehead doll i.
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak bobbing head doll i.
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak nodder i.
liste başı (şarkı) chart-topper i.
mart başı early-march i.
çete başı gang leader i.
ekmeğin kafası/başı heel i.
ercik başı anther i.
yatak başı bedside i.
liste başı kitap best seller i.
saat başı the top of the hour i.
insan başı avlayıcı head-hunter i.
tohum başı seed head i.
penis başı penis head i.
meme başı asimetrisi asymmetry of the nipples i.
ayın başı beginning of month i.
1900'lerin başı early 1900s i.
golf sopası başı golf club head i.
usta başı craft supervisor i.
dört başı mamur yemek square meal i.
üstü başı kirli çocuk raggamuffin i.
üstü başı perişan çocuk raggamuffin i.
üstü başı yırtık kimse tatterdemalion i.
üstü başı yırtık kimse tatterdemallion i.
üstü başı yırtık kimse tatterdemalion i.
üstü başı yırtık kimse tatterdemallion i.
üstü başı yırtık kimse tatterdemalion i.
üstü başı yırtık kimse tatterdemallion i.
(armacılıkta) başı öne dönük şekilde şaha kalkma rampant gardant i.
(armacılıkta) başı arkaya dönük şekilde şaha kalkma rampant regardant i.
(onaylama/selam verme amacıyla) başı öne eğme nod i.
başı ile tasdik etme nod i.
başı ile selam verme nod i.
başı öne düşme nod i.
(bir şeyin) en başı the off i.
köpek, kurt veya tilki başı mask i.
işçi başı master workman i.
başı çeken at leader i.
sürenin sonu ve başı dışında kalan kısım midst i.
başı yukarıda ve vücudu dik balık figürü hauriant i.
haddehane çekicinde ucunda çekiç başı bulunan sap helve i.
bazı fantastik saatlerde saat başı zili çalan figür minute-jack i.
tepe başı bray [dialect] [scotland] i.
çıbanın başı ringleader i.
eşkıyaların başı ringleader i.
ocak başı tezgahı chimney corner i.
masa başı işi deskwork i.
masa başı çalışması deskwork i.
ocak başı hearthstone i.
öküz başı oxhead i.
söz başı incipit i.
vuruşla belirtilen saat başı clock [obsolete] i.
yoncanın tohum başı cob [uk] i.
metre kare başı bir newton'a denk gelen basınç birimi pa i.
kişi başı vergi pollage i.
kılıç başı pomel i.
dakika başı frekans count per minute i.
dakika başı frekans counts/minute i.
mızrak başı cronel i.
iş başı eğitim dönemi interneship i.
masa başı çalışan kimse penpusher i.
büyük maça başı porty i.
çelik fabrikasında pres tezgahında çalışan işçilerin başı codder [dialect] i.
başı örtmek için takılan sıkı takke coif i.
başı dertte olma corner i.
demir eğik mızrak başı coronel i.
başı dönmüş olma dazzlement i.
başı çekme firing line i.
başı çeken kimse foregoer i.
işçi başı foreperson i.
usta başı foreperson i.
maça başı print i.
(posta hizmetinde) ekip başı shoofly i.
atın kuyruk başı bölgesi crup i.
parça başı iş yapılan bir atölyede dizgicinin nüsha bitince üzerine adını yazdığı taş slate [uk] i.
çıban başı pointing i.
başı dertte olmak be in a jam f.
başı göğe ermek be overjoyed f.
başı dinç olmak be carefree f.
başı çekmek spearhead f.
başı daralmak be pushed for money f.
sallamak (başı/yumruğu) shake f.
dönmek (birinin başı) swim f.
başı dara düşmek get into trouble f.
birinin üstü başı yırtık pırtık olmak be dressed in tatters f.
at başı gitmek match f.
iş başı yapmak start a job f.
başı çekmek head f.
başı öne düşmek nod f.
başı darda olmak come to grief f.
başı hoş olmamak be in bad with something f.
başı dertte olmak be in deep water f.
başı dönmek feel woozy f.
başı dertte olmak in a jam f.
saçı başı ağarmak grow old f.
dönmek (başı) reel f.
başı olmak lead f.
başı bağlı olmak be tied down f.
başı bağlı olmak be dependent f.
başı derde girmek get into hot water f.
başı sıkışmak be against a wall f.
liste başı olmak (müzik) top the chart f.
başı dik durmak hold one's head high f.
başı sıkışmak run into a trouble f.
üstü başı dökülmek be down at the heels f.
başı kalabalık olmak be busy f.
başı sonu olmamak have neither beginning nor end f.
başı boş bırakmak let (a child) run loose f.
başı tutmak have a headache f.
başı boş bırakmak set loose f.
bir işten dolayı başı ağrımak (a certain thing) give someone a headache f.
başı boş bırakmak leave unattended f.
gördüğü alakadan başı dönmek be overwhelmed with attention f.
gördüğü ilgiden başı dönmek be overwhelmed with attention f.
başı çekmek lead the way f.
başı boş dolaşmak taver [scottish] f.
(onaylama/selam verme amacıyla) başı öne eğmek nod f.
başı öne düşmek nod f.
başı ile işaret etmek nod f.
başı öne düşmek noddle f.
başı dönmek turn f.
bir şeyin başı ve sonu görevi görmek bookend f.
başı darda olmak fall in [australia/new zealand] f.
başı çekmek head f.
başı kalabalık olmak run around f.
başı boş bırakmak solve [obsolete] f.
başı dumanlı tipsy s.
dört başı mamur perfect s.
başı dumanlı in love s.
başı havada over the moon s.
başı ve sonu olmayan eternal s.
başı bağlı married s.
üstü başı dökülen kadın dowdy s.
başı dönen lightheaded s.
başı dönen vertiginous s.
başı dinç at ease s.
dört başı mamur flourishing s.
başı dönen giddy s.
dört başı mamur prosperous s.
başı ve sonu olmayan eterne s.
üstü başı yırtık pırtık tattered s.
başı belada in a pretty pickle s.
başı önde headfirst s.
başı kalabalık busy s.
başı belada in a fine pickle s.
ok başı şeklinde olan sagittally s.
mızrak başı şeklinde hastate s.
başı havada happy s.
üstü başı eski püskü olan shabby s.
başı kesilmiş beheaded s.
başı dönen light headed s.
başı önüne eğilmiş crestfallen s.
başı çeken heading s.
başı ağrıyan headachy s.
başı çeken spearheading s.
üstü başı darmadağınık bedraggled s.
başı boş kalmış rampant s.
ok başı biçiminde sagittate s.
başı kapalı turbaned s.
başı kapalı headscarfed s.
liste başı (olan) chart-topping s.
dört başı mamur excellent in every aspect s.
dört başı mamur full-dress s.
dört başı mamur perfect in every way s.
dört başı mamur complete s.
saçı başı dağınık blowzy s.
başı dönen light-headed s.
hasta başı chairside s.
(saçı başı üstü başı) darmadağınık messy looking s.
boyunsuz, yüzü açıkça görülen canavar başı imgesi caboched s.
(üstü başı) yırtık pırtık tatterdemalion s.
(üstü başı) yırtık pırtık tatterdemallion s.
(üstü başı) yırtık pırtık tatterdemalion s.
(üstü başı) yırtık pırtık tatterdemallion s.
(üstü başı) yırtık pırtık tatterdemalion s.
(üstü başı) yırtık pırtık tatterdemallion s.
meme başı olan teated s.
iğne başı büyüklüğünde pinhead-sized s.
başı dönen reeling s.
başı kalabalık throng [scottish] s.
başı bağlı (mecaz) attached s.
başı ve sonu olmayan unbegot s.
başı açık uncovered s.
başı dinç undiscomfited s.
başı dertte olan enmeshed s.
çabuk başı dönen weak-headed s.
meme başı gibi mammillate s.
mızrak başı şeklinde halberd-shaped s.
başı dönen wifty s.
başı dönen mazey [dialect] s.
başı dönen maziest s.
başı dönen mazier s.
başı dönen mazy [uk] s.
başı dik heads up s.
başı dik heads-up s.
başı öne eğik bowed s.
başı dertte mired s.
başı dönen light s.
masa başı deskbound s.
yalnızca masa başı iş yapan deskbound s.
üstü başı temiz groomed s.
birden fazla başı bulunan multicapitate s.
birden çok başı bulunan multiheaded s.
başı açık open-headed s.
üstü başı dağınık in dishabille s.
(armada başı ön pati üzerinde yer alarak) uzanan dormant s.
başı dönen cock-brained s.
böcekle kaplı gibi üstü başı gıdıklanan crawly s.
başı dönmüş dazzled s.
başı çiçekler ile süslü floricomous s.
başı çiçekli floricomous s.
başı çiçekler ile donatılmış floricomous s.
başı düşen sleepyheaded s.
başı dik stiff s.
başı önde headforemost zf.
başı dertte in deep waters zf.
yarışta at başı beraber neck and neck zf.
başı önde headlong zf.
başı önde olarak headfirst zf.
başı dönerek giddily zf.
başı önde olarak headforemost zf.
başı önde olarak headlong zf.
başı önüne eğilmiş olarak crestfallenly zf.
ay başı first days of a month zf.
adım başı at every step zf.
at başı beraber neck and neck zf.
her saat başı hourly zf.
başı yüksekte with his head held high zf.
başı dik with his head held high zf.
üstü başı başkasının kanına bulanmış covered in someone else's blood zf.
başı öne eğik with the head bent zf.
kasımın başı early november zf.
başı dönerek reelingly zf.
başı ile selam vererek noddingly zf.
mızrak başı şeklinde hastately zf.
saat başı every hour zf.
başı için in the name of ed.
başı için for the sake of ed.
devenin başı bullshit! ünl.
yok devenin başı impossible! ünl.
yok devenin başı bullshit! ünl.
hafta başı w/b (week beginning) kısalt.
Phrasals
başı çekmek lead off f.
satır başı yapmadan eklemek run in f.
başı çekmek be in the forefront f.
başı boş gezmek (araçla) cruise around in something f.
başı boş gezmek (araçla) cruise around in f.
ile başı belada/dertte olmak curse with f.
başı çekmek pull ahead (of someone or something) f.
Phrases
her saat başı every hour on the hour zf.
dağ başı mı burası nasıl konuşuyorsun/ne yapıyorsun öyle there ought to be a law! (tobal) expr.
başı önünde with downcast eyes expr.
yarışta başı çeken out front expr.
Proverb
öküz ayağı olmaktansa buzağı başı olmak yeğdir better be the head of a dog than the tail of a lion
bir boğanın kuyruğu olmaktansa bir tavuğun başı ol better be the head of a dog than the tail of a lion
yılanın başı küçükken ezilir a little fire is quickly trodden out
yılanın başı küçükken ezilir a stitch in time
yılanın başı küçükken ezilir a stitch in time (saves nine)
Colloquial
liste başı number one i.
maç başı kadroda değişiklik yaparak yeni şeyler deneyen teknik direktör tinkerman [brit] i.
götü başı ayrı oynayan a nasty piece (or bit) of work i.
bok yedi başı alec i.
her saat başı by the hour i.
ele başı arch cove [obsolete] i.
dağ başı the hind end of creation [rural] i.
(bir şeyin) başı/erken dönemi the first flush of (something) i.
başı belada a sticky wicket [uk/australia] i.
başı dertte a sticky wicket [uk/australia] i.
bir grubun başı gun i.
başı bir kadının memeleri arasına koyup ağızla sürat teknesi sesi çıkararak iki yana sallama motorboating i.
en başı git-go i.
usta başı pannikin boss [australia] i.
masa başı çalışan kimse pencil pusher i.
başı belaya girecek olmak/gününü görecek olmak be in for it f.
(boks) başı sağa sola ve aşağı yukarı doğru hareket ettirerek darbeden kaçınmak bob and weave f.
başı (biriyle) belaya girmek get burned (by someone) f.
başı dertte olmak be done for f.
başı belada olmak be for it f.
başı bir kadının memeleri arasına koyup ağızla sürat teknesi sesi çıkararak iki yana sallamak motorboat f.
biriyle/bir şeyle başı belaya girmek fall foul of f.
biriyle/bir şeyle başı derde girmek fall foul of f.
masa başı işe sahip olan chairborne s.
(spor müsabakasında) başı dertte in the hole s.
başı dik up high s.
ile başı belaya girmiş mixed up with s.
başı büyük belada olan dead s.
en başı day one zf.
başı dertte on the spot expr.
başı belada in chancery expr.
her şeyin başı sevgi/aşk love comes first expr.
kişi başı yemek biletlerinin fiyatı 40 dolar the tickets for the dinner were $40 a throw expr.
kişi başı a pop expr.
ile başı belada in trouble with expr.
başı dertte/belada in deep expr.
zamanında uyanmış ve iş başı yapmış up and at 'em expr.
kişi başı $100 $100 a throw expr.
başı belaya girecek/gününü görecek in for it expr.
başı dertte in shtuck expr.
başı belada in shtuck expr.
yok devenin başı! (well) I'll be a monkey's uncle! exclam.
Idioms
hırsızların başı/lideri arch cove [obsolete] i.
kadın hırsızların başı/lideri arch dell i.
kadın hırsızların başı/lideri arch doxy i.
hırsızların başı/lideri arch rogue i.
çingenelerin başı/lideri arch cove [obsolete] i.
kadın çingenelerin başı/lideri arch dell i.
kadın çingenelerin başı/lideri arch doxy i.
çingenelerin başı/lideri arch rogue i.
at başı beraber nip and tuck i.
çıban başı the villain of the piece i.
çıban başı sticky wicket i.
çıban başı bone of contention i.
çıban başı thorny problem i.
dört başı mamur tiptop i.
kişi başı a throw i.
dört başı mamur durum peaches and cream i.
başı saran ve saç stilini koruyan bir başlık doorag i.
alanında başı çeken teknoloji leading edge i.
alanında başı çeken uygulama/faaliyet leading edge i.
alanında başı çeken çalışma leading edge i.
başı ve sonu alpha and omega i.
(birinin) kariyerinin başı/başlangıcı (one's) start i.
başı dertte bir küçük hanım a damsel in distress i.
saçı başı birbirine girmiş kimse a hot mess [us] i.
sıkıcı masa başı bir işte çalışan kimse a pen pusher [uk] i.
sıkıcı masa başı bir işte çalışan kimse a pencil pusher [us] i.
sıkıcı masa başı bir işte çalışan kimse a paper pusher i.
başı ağrıma a thick head i.
akşamdan kalma veya hasta olmaktan dolayı başı ağrıma/sersem gibi olma a thick head i.
masa başı gezgini an armchair critic i.
masa başı eleştirmeni an armchair traveller i.
masa başı gezgini an armchair critic i.
masa başı eleştirmeni an armchair traveller i.
dağ başı backwater i.
modaya uygun ama saçı başı dağınık herif beau-nasty [obsolete] i.
sona doğru giden/yaklaşan yolun başı beginning of the end i.
sona doğru giden/yaklaşan yolun başı the beginning of the end i.
dağın başı boondocks i.
dağın başı boonies i.
yolun başı bottom of the ladder i.
sıkıcı masa başı bir işte çalışan kimse paper pusher i.
sıkıcı masa başı bir işte çalışan kimse pencil-pusher i.
sorunlarla başı dertte olmak tie oneself (up) in knots f.
başı çok kalabalık olmak be up to ninety f.
üstü başı yırtık pırtık olmak be down at the heel f.
başı belada olduğunda durum tespiti yapmak take bearings f.
(papaz) elini başı üstüne koyarak kutsamak lay hands on f.
başı kesilmek lose one's head f.
başı belaya girmek get into (a bit of) a jam f.
başı belada olmak be in a spot of bother f.
… ile başı dertte olmak be in a spot of bother f.
… ile başı derde girmek be in a spot of bother f.
başı belada olmak have a spot of bother f.
… ile başı dertte olmak have a spot of bother f.
… ile başı derde girmek have a spot of bother f.
başı kalabalık olmak be up to ninety f.
üstü başı/giydikleri/görünüşü kötü olmak be badly turned out f.
başı beladan çıkmak/kurtulmak catch a break f.
başı beladan çıkmak/kurtulmak get a break f.
başı (biriyle) belaya girmek get burned (by someone) f.
toplu iğne başı kadar bile önem/değer vermemek not care two pins (about something) f.
dört başı mamur bir şekilde ağırlamak put out the red carpet (for someone) f.
başı belaya girmek catch the devil f.
başı kesik tavuk gibi oradan oraya koşmak run about like a headless chicken f.
başı kesik tavuk gibi oradan oraya koşmak be running about like a headless chicken f.
başı kesik tavuk gibi oradan oraya koşmak be rushing about like a headless chicken f.
adaletle başı derde girmek get on the wrong side of the law f.
adaletle başı derde girmek find oneself on the wrong side of the law f.