|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
hayvanın ısırmasına veya zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri gibi kaf |
mouthpiece i.
|
|
2 |
Genel |
kendini bir şey zannetmesine sebep olmak |
go to one's head f.
|
|
3 |
Genel |
değersiz bir şey olmak |
not to be worth a shit f.
|
|
4 |
Genel |
bir şey birinin lehinde olmak |
tell in someone's favor f.
|
|
5 |
Genel |
parası olmak (bir şey için) |
afford f.
|
|
6 |
Genel |
birinin elde edemeyeceği bir şey olmak |
be beyond someone's grasp f.
|
|
7 |
Genel |
bir şey başka bir şeye bağlı olmak |
be conditioned by f.
|
|
8 |
Genel |
bir şey için göz kulak olmak |
keep an eye out for f.
|
|
9 |
Genel |
uzmanlık alanı (belirli bir şey) olmak |
specialize in f.
|
|
10 |
Genel |
malı olmak (bir şey birinin) |
belong to f.
|
|
11 |
Genel |
bir şey artık geçmişe ait bir şey olmak |
be a thing of the past f.
|
|
12 |
Genel |
çok iyi bir şey olmak |
be quite something f.
|
|
13 |
Genel |
bir şey yapmak itiyadında olmak |
be given to f.
|
|
14 |
Genel |
aşağılık bir şey olmak |
not to be worth a shit f.
|
|
|
15 |
Genel |
birinin elde edebileceği bir şey gibi olmak |
be within someone's grasp f.
|
|
16 |
Genel |
bir şey için deli olmak |
go gaga over f.
|
|
17 |
Genel |
birinin tenezzül etmeyeceği bir şey olmak |
be beneath someone f.
|
|
18 |
Genel |
birinde bir şey belirli bir miktarda eksik olmak |
be short f.
|
|
19 |
Genel |
birinin hiç bilmediği bir şey olmak |
be beyond one's ken f.
|
|
20 |
Genel |
olağanüstü bir şey olmak |
be quite something f.
|
|
21 |
Genel |
bir şey birinin aleyhinde olmak |
tell against f.
|
|
22 |
Genel |
emin olmak (bir şey hakkında) |
tell f.
|
|
23 |
Genel |
bir şey kılığına girmiş olmak |
be something in disguise f.
|
|
24 |
Genel |
bir şey için birine borçlu olmak |
have someone to thank for f.
|
|
25 |
Genel |
özel ilgi alanı (belirli bir şey) olmak |
specialize in f.
|
|
26 |
Genel |
(kötü bir şey) geçirmek üzere olmak |
be in for it f.
|
|
27 |
Genel |
nerdeyse (bir şey yapıyor olmak) |
come closer f.
|
|
28 |
Genel |
bir şey yapma ayrıcalığı olmak |
have the prerogative of doing something f.
|
|
29 |
Genel |
bir şey hakkında bilgiye sahip olmak |
have knowledge of a thing f.
|
|
30 |
Genel |
gibi bir şey olmak |
be something of a f.
|
|
31 |
Genel |
gibi bir şey olmak |
be somewhat of a f.
|
|
32 |
Genel |
(bir şey) hakkında endişeli olmak |
be nervous about f.
|
|
33 |
Genel |
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak |
know very little about something f.
|
|
34 |
Genel |
bir şey ile meşgul olmak |
busy oneself with someone or something f.
|
|
|
35 |
Genel |
aralarında bir şey olmak |
have a thing going with someone f.
|
|
36 |
Genel |
arasında bir şey olmak |
have a thing going with someone f.
|
|
37 |
Genel |
birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak |
lead someone to do something f.
|
|
38 |
Genel |
bir şey bakımından zengin olmak |
be rich in something f.
|
|
39 |
Genel |
emin olmak (bir şey hakkında) |
be sure of/about f.
|
|
40 |
Genel |
bir şey yapmaya alışık olmak |
be used to doing something f.
|
|
41 |
Genel |
(bir şey hakkında) açık/net olmak |
be clear on something f.
|
|
42 |
Genel |
bir şey hakkında fikir sahibi olmak |
get an idea of something f.
|
|
43 |
Genel |
bir şey hakkında fikir sahibi olmak |
get an idea on something f.
|
|
44 |
Genel |
(bir şey elde etmek için) birisiyle arkadaş olmak |
buddy up f.
|
|
45 |
Genel |
bir şey için birine sinirli olmak |
be angry with someone for something f.
|
|
46 |
Genel |
(bir şey ile) dolu olmak |
abound with f.
|
|
47 |
Genel |
bir şey ile dolu olmak |
be littered with f.
|
|
48 |
Genel |
(biri/bir şey için) mezar olmak |
entomb f.
|
|
49 |
Genel |
(bir şey) üzerinde güçlü ve hoş bir etkiye sahip olmak |
whow f.
|
|
50 |
Genel |
kötü bir şey olmak |
worth f.
|
|
51 |
Genel |
(bir şey) hakkında bilgisi olmak |
be aware of (something) f.
|
|
52 |
Genel |
(bir şey) bilgisi dahilinde olmak |
be aware of (something) f.
|
|
53 |
Genel |
(bir şey) üzerinde kontrol sahibi olmak |
hold f.
|
|
54 |
Genel |
(bir şey için) alana veya kapasiteye sahip olmak |
hold f.
|
|
55 |
Genel |
(kendisine bir şey)müstahak olmak |
deserve f.
|
|
56 |
Genel |
(bir şey hakkında) önbilgi sahibi olmak |
foreknow f.
|
|
57 |
Genel |
(bir şey) için çok ağır olmak |
outweigh f.
|
|
58 |
Genel |
(bir şey) için külfetli olmak |
outweigh f.
|
|
59 |
Genel |
(bir şey) olmak |
bear f.
|
|
60 |
Genel |
bir şey olmak isteyip beceremeyen |
would-be s.
|
|
Phrasals |
|
61 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up as (something) f.
|
|
62 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up (as)( something ) to become something f.
|
|
63 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
(bir şey bir yere) çarpıp paramparça olmak |
break against (something) f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
(bir şey bir yere) çarpıp paramparça olmak |
break against something f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak |
brood about (someone or something) f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood about (someone or something) f.
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak |
brood about someone or something f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood about someone or something f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak |
brood on someone or something f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood on someone or something f.
|
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak |
brood over someone or something f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood over someone or something f.
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey belli bir miktar) daha iyi/üstün olmak |
exceed (someone or something) by (something) f.
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey belli bir miktar) daha iyi/üstün olmak |
exceed someone or something by something f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmaktan) keyif almak/memnun olmak/tatmin olmak |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f.
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
(belli bir kişi ya da şey) hakkında hemfikir/mutabık olmak |
concur on (someone or something) f.
|
|
81 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için uygun olmak/düşmek |
come up for (something) f.
|
|
82 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için münasip olmak |
come up for (something) f.
|
|
83 |
Öbek Fiiller |
bir şey ile idare etmek/idareli olmak |
scrape along with something f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
bir şey ile idare etmek/idareli olmak |
scrape along on something f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
bir şey için çok tahrip edici/zararlı olmak |
murder on something f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
bir şey için gönüllü olmak |
volunteer for something f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
(bir şey ile) paniğe kapılmasına neden olmak |
panic someone by something f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
birinden/bir şeyden bir şey beklentisi içinde olmak |
expect something from someone or something f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
birinden/bir şeyden bir şey beklentisi içinde olmak |
expect something (out) of someone or something f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için musallat olmak |
devil (someone or something) for (something) f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir hayvana bir şey) için musallat olmak |
devil (someone or an animal) for something f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
(bir şey/biri) hakkında bilgi edinmiş olmak |
get with (someone or something) f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
(bir şey/biri) hakkında bilgi sahibi olmak |
get with (someone or something) f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmaya) değer olmak |
pay to (do something) f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) karlı olmak |
pay to (do something) f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
zamanla büyüyüp (bir şey) olmak |
grow into (something) f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
zamanla gelişip (bir şey) olmak |
grow into (something) f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
zamanla olgunlaşıp (bir şey) olmak |
grow into (something) f.
|
|
99 |
Öbek Fiiller |
büyüyüp (bir şey) olmak |
grow up into (something) f.
|
|
100 |
Öbek Fiiller |
olgunlaşıp (bir şey) olmak |
grow up into (something) f.
|
|
101 |
Öbek Fiiller |
bir şey yaptırmak için askıntı/musallat olmak |
badger into f.
|
|
102 |
Öbek Fiiller |
bir şey yaptırmak için birine askıntı/musallat olmak |
badger someone into something f.
|
|
103 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için seferber olmak |
campaign for (someone or something) f.
|
|
104 |
Öbek Fiiller |
(birinin) bir şey yapmasına neden olmak/yol açmak |
provoke (one) to f.
|
|
105 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şeyin göstergesi olmak |
represent to (someone or something) f.
|
|
106 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şeyin sembolü olmak |
represent to (someone or something) f.
|
|
107 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şeyin temsili olmak |
represent to (someone or something) f.
|
|
108 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin) biri veya bir şey önünde avukatı, vekili olarak temsilcisi olmak |
represent to (someone or something) f.
|
|
109 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket into (something or some place) f.
|
|
110 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket to (something or some place) f.
|
|
111 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket into (something or some place) f.
|
|
112 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket to (something or some place) f.
|
|
113 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey vererek) destek atmak/olmak |
stake (one) to (something) f.
|
|
114 |
Öbek Fiiller |
birinin bir şey yapmasına neden olmak |
stir someone into something f.
|
|
115 |
Öbek Fiiller |
birinin bir şey yapmasına neden olmak |
stir someone to something f.
|
|
116 |
Öbek Fiiller |
bir şey hakkında bir fikir sahibi olmak |
step inside f.
|
|
117 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin bir şey olması amacında/niyetinde olmak |
intend something as something f.
|
|
118 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında kabak tadı veren bir konuşma yapmasına/hikaye anlatmasına neden olmak |
set off on (something) f.
|
|
119 |
Öbek Fiiller |
neredeyse bir şey olmak |
verge upon something f.
|
|
120 |
Öbek Fiiller |
bir şey olmak üzere olmak |
verge upon something f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
neredeyse bir şey olmak |
verge on something f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
bir şey olmak üzere olmak |
verge on something f.
|
|
123 |
Öbek Fiiller |
(birinin bir şey) yaşamasına neden olmak |
visit (something) on (one) f.
|
|
124 |
Öbek Fiiller |
(birinin bir şey) yaşamasına neden olmak |
visit (something) upon (one) f.
|
|
125 |
Öbek Fiiller |
(birinin bir şey) yaşamasına neden olmak |
visit (something) upon (one) f.
|
|
126 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye biri/bir şey) için göz kulak olmak |
keep (someone or something) for (someone or something) f.
|
|
127 |
Öbek Fiiller |
tadı bir şey gibi olmak |
taste of something f.
|
|
128 |
Öbek Fiiller |
bir şey tadında olmak |
taste of something f.
|
|
129 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkındaki son gelişmelerle ilgili bilgi sahibi olmak |
stay up on (something f.
|
|
130 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
stack up to someone or something f.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) kadar saygıdeğer/değerli olmak |
stack up to someone or something f.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
bir şey için gerekli niteliklere sahip olmak |
qualify for something f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
bir şey için yeterli olmak |
qualify for something f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için değerli olmak |
credit to someone or something f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için onur kaynağı olmak |
credit to someone or something f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
bir şey açısından/yönünden zengin olmak |
abound in something f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
bir şey dolu olmak |
abound in something f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey açısından/yönünden zengin olmak |
abound with someone or something f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
çok sayıda biri/bir şey olmak |
abound with someone or something f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
bol bol biri/bir şey olmak |
abound with someone or something f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) kadar olmak |
add up to (something) f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) niyetinde olmak |
aim at (something) f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
bir şey ile eş anlamlı olmak |
amount to something f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
bir şey tutarında olmak |
amount to something f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) niyetinde olmak |
aim at (something) f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
bir şey ile eş anlamlı olmak |
amount to something f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
bir şey tutarında olmak |
amount to something f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için olmak |
apply to someone or something f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için uygun olmak |
apply to someone or something f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
bir şey nedeniyle olmak |
arise from something f.
|
|
155 |
Öbek Fiiller |
bir şey yüzünden olmak |
arise from something f.
|
|
156 |
Öbek Fiiller |
bir şey nedeniyle olmak |
arise out of something f.
|
|
157 |
Öbek Fiiller |
bir şey yüzünden olmak |
arise out of something f.
|
|
158 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) nedeniyle olmak |
arise out of (something) f.
|
|
159 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yüzünden olmak |
arise out of (something) f.
|
|
160 |
Öbek Fiiller |
bir şey peşinde olmak |
aspire to something f.
|
|
161 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey için) destek olmak/vermek |
back (someone) for (something) f.
|
|
162 |
Öbek Fiiller |
bir şey ile meşgul olmak |
have on f.
|
|
163 |
Öbek Fiiller |
neredeyse (bir şey) olmak |
border on f.
|
|
164 |
Öbek Fiiller |
neredeyse (bir şey) olmak |
border upon f.
|
|
165 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin bir şey yapmasına) neden olmak |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
|
166 |
Öbek Fiiller |
birinin bir şey yapmasına neden olmak |
bring someone to do something f.
|
|
167 |
Öbek Fiiller |
bir şey olmasına neden olmak |
bring something on f.
|
|
168 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) bir şey ortağı/arkadaşı olmak |
buddy up (with someone) f.
|
|
169 |
Öbek Fiiller |
(bir şey bir durumda) gerekli olmak |
call for (something) f.
|
|
170 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) arayışında olmak |
cast around for (someone or something) f.
|
|
171 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmamak için) kendine hakim olmak |
chomp down on (something) f.
|
|
172 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmaya) engel olmak |
chomp down on (something) f.
|
|
173 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) aracılığıyla dolaşmak/dolaşımda olmak |
circulate through (something) f.
|
|
174 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey üzerinde) baskıcı olmak |
clamp down (on someone or something) f.
|
|
175 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yüzünden olmak |
come from (something) f.
|
|
176 |
Öbek Fiiller |
işe yarar bir şey olmak/haline gelmek |
come to something f.
|
|
177 |
Öbek Fiiller |
doğru dürüst bir şey olmak/haline gelmek |
come to something f.
|
|
178 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) saldırısı altında olmak |
come under (something) f.
|
|
179 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey hakkında aynı fikirde olmak |
concur on someone or something (with someone) f.
|
|
180 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey hakkında hemfikir olmak |
concur on someone or something (with someone) f.
|
|
181 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey hakkında mutabık olmak |
concur on someone or something (with someone) f.
|
|
182 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey hakkında aynı fikirde olmak |
concur (on someone or something) with someone f.
|
|
183 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey hakkında hemfikir olmak |
concur (on someone or something) with someone f.
|
|
184 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey hakkında mutabık olmak |
concur (on someone or something) with someone f.
|
|
185 |
Öbek Fiiller |
birinin bir şey yapmasına mani olmak |
constrain someone from doing something f.
|
|
186 |
Öbek Fiiller |
birinin bir şey yapmasına engel olmak |
constrain someone from doing something f.
|
|
187 |
Öbek Fiiller |
(birinin bir şey yapmasına) mani olmak |
constrain (one) from (doing something) f.
|
|
188 |
Öbek Fiiller |
(birinin bir şey yapmasına) engel olmak |
constrain (one) from (doing something) f.
|
|
189 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) değişip (bir şey) olmak |
convert from (something) into (something) f.
|
|
190 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) değişip (bir şey) olmak |
convert from (something) to (something) f.
|
|
191 |
Öbek Fiiller |
(bir şey, ses, karmaşa) arasından fark edilir, duyulur olmak |
cut through (something) f.
|
|
192 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) ile haşır neşir olmak |
deal in (something) f.
|
|
193 |
Öbek Fiiller |
(biriyle biri/bir şey hakkında) karşıt görüşlere sahip olmak |
disagree (with someone) (about someone or something) f.
|
|
194 |
Öbek Fiiller |
(biriyle biri/bir şey hakkında) karşıt görüşlere sahip olmak |
disagree (with someone) (on someone or something) f.
|
|
195 |
Öbek Fiiller |
(biriyle bir şey hakkında/bir konuda) karşıt görüşlere sahip olmak |
disagree with (one) on (something) f.
|
|
196 |
Öbek Fiiller |
aynı zamanda bir şey daha olmak |
double as f.
|
|
197 |
Öbek Fiiller |
aynı zamanda bir şey de olmak |
double as f.
|
|
198 |
Öbek Fiiller |
bir şey katılımcısı olmak |
enter in something f.
|
|
199 |
Öbek Fiiller |
büyüyüp bir şey olmak |
expand into something f.
|
|
200 |
Öbek Fiiller |
büyüyüp (bir şey) olmak |
expand (something) into (something) f.
|
|
201 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) kapsamı içerisinde olmak |
fall under (something) f.
|
|
202 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) dahilinde olmak |
fall under (something) f.
|
|
203 |
Öbek Fiiller |
dolaylı yoldan (bir şey) peşinde olmak |
fish for (something) f.
|
|
204 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) olmak |
run to f.
|
|
205 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) karşısında şok olmak |
gasp at (someone or something) f.
|
|
206 |
Öbek Fiiller |
neredeyse (bir şey) olmak |
get on for (something) f.
|
|
207 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için dezavantajlı/istenmeyen bir durum olmak |
go against (someone or something) f.
|
|
208 |
Öbek Fiiller |
(bir şey için) büyümüş olmak |
grow out of (something) f.
|
|
209 |
Öbek Fiiller |
olgunlaşıp biri/bir şey olmak |
grow up into someone or something f.
|
|
210 |
Öbek Fiiller |
büyüyüp biri/bir şey olmak |
grow up into someone or something f.
|
|
211 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyi) olmak |
have (something) for (someone or something) f.
|
|
212 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir çözümü) olmak |
have (something) for (someone or something) f.
|
|
213 |
Öbek Fiiller |
birine ayırdığı bir şey olmak |
have something for someone f.
|
|
214 |
Öbek Fiiller |
bir şey için kullanılabilecek bir şeyi olmak |
have something for something f.
|
|
215 |
Öbek Fiiller |
(birinin) lehine/avantajına (bir şey) olmak |
have (something) going for (one) f.
|
|
216 |
Öbek Fiiller |
(birinin) iyiliğine (bir şey) olmak |
have (something) going for (one) f.
|
|
217 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerinde etkisi olmak |
impact upon (someone or something) f.
|
|
218 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerinde etkisi olmak |
impact on (someone or something) f.
|
|
219 |
Öbek Fiiller |
(birinin bir şey yapmasına) mani olmak |
inhibit (someone) from (doing something) f.
|
|
220 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) olması amacında/niyetinde olmak |
intend as f.
|
|
221 |
Öbek Fiiller |
(birinin evine/yaşadığı yere bir şey için) davetsiz misafir olmak |
invite (oneself) over (for something) f.
|
|
222 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmasına) engel olmak |
keep from (doing something) f.
|
|
223 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) sınırları içerisinde olduğundan emin olmak |
keep to (something) f.
|
|
224 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında bilgili olmak |
know about (something) f.
|
|
225 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında yetenekli olmak |
know about (something) f.
|
|
226 |
Öbek Fiiller |
bir şey hakkında bilgisi olmak |
know from something f.
|
|
227 |
Öbek Fiiller |
bildiği/duyduğu (biri/bir şey) olmak |
know of (someone or something) f.
|
|
228 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) karşısında (birinin/bir şeyin) lideri olmak |
lead (someone or something) against (someone or something else) f.
|
|
229 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için var olmak |
live to f.
|
|
230 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) peşinde olmak |
look for (something) f.
|
|
231 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda uyanık olmak |
look out for (something) f.
|
|
232 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun göstergesi olmak |
mark (someone or something) as (something) f.
|
|
233 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun kanıtı olmak |
mark (someone or something) as (something) f.
|
|
234 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun göstergesi olmak |
mark (someone or something) down as (something) f.
|
|
235 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun kanıtı olmak |
mark (someone or something) down as (something) f.
|
|
236 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
match up to (someone or something) f.
|
|
237 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) söylemekteki/yapmaktaki maksadı (bir şey) olmak |
mean (something) as (something else) f.
|
|
238 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) söylemekteki/yapmaktaki niyeti (bir şey) olmak |
mean (something) as (something else) f.
|
|
239 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
measure up (to someone or something) f.
|
|
240 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak |
nurse (someone or something) through (something) f.
|
|
241 |
Öbek Fiiller |
kökeni (bir yer/bir şey) olmak |
originate from (some place or something) f.
|
|
242 |
Öbek Fiiller |
kökeni (bir yer/bir şey) olmak |
originate in (some place or something) f.
|
|
243 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) tarafından başlatılmış olmak |
originate with (someone or something) f.
|
|
244 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye bir şey) borcu olmak |
owe (something) to (someone or something) f.
|
|
245 |
Öbek Fiiller |
(bir şey birinin/bir şeyin) sayesinde olmak |
owe (something) to (someone or something) f.
|
|
246 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) karşısında panik olmak |
panic at (something) f.
|
|
247 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmakta) ısrarcı olmak |
persist in (doing something) f.
|
|
248 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) iddiasında olmak |
pretend to (something) f.
|
|
249 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasına) mani/engel olmak |
prevent (someone or something) from (doing something) f.
|
|
250 |
Öbek Fiiller |
(birinin) kötü/zor/travmatik bir şey yaşamasına neden olmak |
put (someone) through (something) f.
|
|
251 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) arayışında olmak |
quest for (someone or something) f.
|
|
252 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerinde egemen/hakim olmak |
reign over (someone or something) f.
|
|
253 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) olarak aday olmak |
run as (something) f.
|
|
254 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) boyunca çizgi halinde var olmak |
run through (something) f.
|
|
255 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyin) işareti olmak |
spell (something) for (someone or something) f.
|
|
256 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyin) göstergesi olmak |
spell (something) for (someone or something) f.
|
|
257 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması) muhtemel olmak |
stand to (do something) f.
|
|
258 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması) olası olmak |
stand to (do something) f.
|
|
259 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapma) olasılığı olmak |
stand to (do something) f.
|
|
260 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmaya) gücü olmak |
stand to (do something) f.
|
|
261 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması) yararlı olmak |
stand to (do something) f.
|
|
262 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) dolu olmak |
stink with (something) f.
|
|
263 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) çabası içinde olmak |
struggle for (something) f.
|
|
264 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için uygun olmak |
suffice for (something) f.
|
|
265 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için yeterli olmak |
suffice for (something) f.
|
|
266 |
Öbek Fiiller |
(birine biri/bir şey) hakkında bir gösterge olmak |
tell (one) about (someone or something) f.
|
|
267 |
Öbek Fiiller |
(birine bir/bir şey) hakkında bir emare olmak |
tell (one) about (someone or something) f.
|
|
268 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) sayesinde başarılı olmak |
thrive on (something) f.
|
|
269 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey yapması) için musallat olmak |
torment (one) into (doing something) f.
|
|
270 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için uygun olmak |
work for (someone or something) f.
|
|
271 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için/üzerinde etkili olmak |
work for (something) f.
|
|
272 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerinde etkili olmak |
work on (someone or something) f.
|
|
273 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde etkili olmak |
work on (something) f.
|
|
274 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde onarıcı/iyileştirici/düzeltici etkisi olmak |
work on (something) f.
|
|
275 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin) başına kötü (bir şey) gelmesine neden olmak |
wreak (something) upon (someone or something) f.
|
|
276 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) altında stres olmak/strese girmek |
writhe under (something) f.
|
|
Phrases |
|
277 |
İfadeler |
(bir şey) olsa iyi olmak |
(one) could stand (something) f.
|
|
278 |
İfadeler |
(bir şey) olsa iyi olmak |
(one) could use (something) f.
|
|
279 |
İfadeler |
(bir şey) yapma olasılığı olmak |
be given to (something) f.
|
|
280 |
İfadeler |
(bir şey) yapması muhtemel olmak |
be given to (something) f.
|
|
281 |
İfadeler |
bir şeye/bir şey yapmaya meyilli olmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
282 |
İfadeler |
bir şeye/bir şey yapmaya yatkın olmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
283 |
İfadeler |
bir şey yapma olasılığı olmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
284 |
İfadeler |
bir şey yapması muhtemel olmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
285 |
İfadeler |
yapacağı yalnızca/sadece/ancak (bir şey) (olmak/kalmak) |
can but expr.
|
|
286 |
İfadeler |
(biri/bir şey) dahil olmak üzere |
not forgetting (someone or something) expr.
|
|
Proverb |
|
287 |
Atasözü |
sırf bir şey söylemiş olmak için konuşmamak gerekir |
a closed mouth gathers no feet
|
|
Colloquial |
|
288 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için yeterince erkek olmak |
be man enough to do something f.
|
|
289 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için yeterince cesur olmak |
be man enough to do something f.
|
|
290 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmaya) isteksiz olmak/niyeti olmamak |
not about to f.
|
|
291 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmaya isteksiz olmak/niyeti olmamak |
not be about to do something f.
|
|
292 |
Konuşma Dili |
(terfi, intikam gibi bir şey) peşinde olmak/peşinden koşmak |
be out for (something) f.
|
|
293 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için dışarıda olmak |
be out for (something) f.
|
|
294 |
Konuşma Dili |
aralarında bir şey olmak |
have something going with someone f.
|
|
295 |
Konuşma Dili |
aralarında bir şey olmak |
something happen between them f.
|
|
296 |
Konuşma Dili |
arasında bir şey olmak |
have something going with someone f.
|
|
297 |
Konuşma Dili |
(bir şey hakkında) takıntılı olmak |
be anal about it f.
|
|
298 |
Konuşma Dili |
(birinin) gözü gibi sakladığı bir şey olmak |
be (one's) baby f.
|
|
299 |
Konuşma Dili |
gözü gibi baktığı bir şey olmak |
be (one's) baby f.
|
|
300 |
Konuşma Dili |
(bir şey birinin) hayatı olmak |
be (one's) life f.
|
|
301 |
Konuşma Dili |
(bir şey birinin) dünyası olmak |
be (one's) life f.
|
|
302 |
Konuşma Dili |
tam bir (bir şey) örneği olmak |
be (something) itself f.
|
|
303 |
Konuşma Dili |
tam bir (bir şey) abidesi olmak |
be (something) itself f.
|
|
304 |
Konuşma Dili |
gelecekte (bir şey) olmak |
be a (something) in the making f.
|
|
305 |
Konuşma Dili |
kesinlikle yapmaması gereken bir şey olmak |
be a no-no f.
|
|
306 |
Konuşma Dili |
(birine veya bir şeye) kıyasla hiçbir şey olmak |
be as nothing (compared) to (someone or something) f.
|
|
307 |
Konuşma Dili |
(birinin bir şey yapması) iyi olmak |
behoove (one) to (do something) f.
|
|
308 |
Konuşma Dili |
(birinin bir şey yapmasında) yarar/fayda olmak |
behoove (one) to (do something) f.
|
|
309 |
Konuşma Dili |
giderek/gittikçe (bir şey yapar) olmak |
grow to (do something) f.
|
|
310 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yapmak zorunda olmak |
have (something) to do f.
|
|
311 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmayı birine veya kendine) borçlu olmak |
owe it to (someone or oneself) to (do something) f.
|
|
312 |
Konuşma Dili |
birinin yararına ilerleyen bir şey olmak |
have something going f.
|
|
313 |
Konuşma Dili |
bir şey özellikle biri için olmak |
with your name on it f.
|
|
314 |
Konuşma Dili |
bir şey özellikle birine yönelik olmak |
with your name on it f.
|
|
315 |
Konuşma Dili |
üzerinde (bir şey) olmak |
have (something) on (one) f.
|
|
316 |
Konuşma Dili |
yanında (bir şey) olmak |
have (something) on (one) f.
|
|
317 |
Konuşma Dili |
yanında (bir şey) taşımak/olmak |
have something on (one's person) f.
|
|
318 |
Konuşma Dili |
üzerinde (bir şey) taşımak/olmak |
have something on (one's person) f.
|
|
319 |
Konuşma Dili |
(birinin) üzerinde bir şey olmak |
have (something) on (one) f.
|
|
320 |
Konuşma Dili |
(birinin) yanında bir şey olmak |
have (something) on (one) f.
|
|
321 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için zararlı olmak |
hell on (something) f.
|
|
322 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için zarar verici olmak |
hell on (something) f.
|
|
323 |
Konuşma Dili |
başına kötü bir şey gelecek olmak |
have had it f.
|
|
324 |
Konuşma Dili |
bir şey için bir şeyin içinde olmak |
be in it for f.
|
|
325 |
Konuşma Dili |
bir şey için bir şeyin parçası olmak |
be in it for f.
|
|
326 |
Konuşma Dili |
(biri, bir şey ya da kendi) hakkında olmak |
be all about (someone, something, or oneself) f.
|
|
327 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için planda olmak |
be up for (something) f.
|
|
328 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için sırada olmak |
be up for (something) f.
|
|
329 |
Konuşma Dili |
bir şey için uygun olmak |
be up for something f.
|
|
330 |
Konuşma Dili |
(gerçekten) bir şey olmak |
be (really) something f.
|
|
331 |
Konuşma Dili |
olabildiğince (bir şey) olmak |
be as (something) as they come f.
|
|
332 |
Konuşma Dili |
son derece (bir şey) olmak |
be as (something) as they come f.
|
|
333 |
Konuşma Dili |
en üst düzeyde (bir şey) olmak/sergilemek |
be as (something) as they come f.
|
|
334 |
Konuşma Dili |
alabildiğine (bir şey) olmak |
be as (something) as they come f.
|
|
335 |
Konuşma Dili |
(bir şey) üzerinde çalışıyor olmak |
be at (something) f.
|
|
336 |
Konuşma Dili |
(bir şey) üzerinde yoğunlaşmış olmak |
be at (something) f.
|
|
337 |
Konuşma Dili |
(bir şey) üzerinde azimle çalışıyor olmak |
be at (something) f.
|
|
338 |
Konuşma Dili |
(bir şey) üzerinde ısrarla çalışıyor olmak |
be at (something) f.
|
|
339 |
Konuşma Dili |
(bir şey) üzerinde bıkmadan usanmadan çalışıyor olmak |
be at (something) f.
|
|
340 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
341 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
342 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
343 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmaya) hazır olmak |
be down to (do something) f.
|
|
344 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmaya) istekli olmak |
be down to (do something) f.
|
|
345 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için hevesli olmak |
be down to (do something) f.
|
|
346 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yüzünden ölmek üzere olmak |
be dying of (something) f.
|
|
347 |
Konuşma Dili |
bir şey olurken orada olmak |
be in at something f.
|
|
348 |
Konuşma Dili |
bir şey eksik olmak |
be light on something f.
|
|
349 |
Konuşma Dili |
bir şey oldukça azalmış olmak/az kalmak |
be light on something f.
|
|
350 |
Konuşma Dili |
bir şey bitmek/tükenmek üzere olmak |
be light on something f.
|
|
351 |
Konuşma Dili |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) olmak |
be not so much (something) as (something else) f.
|
|
352 |
Konuşma Dili |
(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de olmak |
be not so much (something) as (something else) f.
|
|
353 |
Konuşma Dili |
(bir şeyden) çok (başka bir şey) olmak |
be not so much (something) as (something else) f.
|
|
354 |
Konuşma Dili |
bir şey olmaktan çok başka bir şey olmak |
be not so much something as something f.
|
|
355 |
Konuşma Dili |
bir şey olduğu kadar/olmasının yanı sıra başka bir şey de olmak |
be not so much something as something f.
|
|
356 |
Konuşma Dili |
bir şeyden çok bir şey olmak |
be not so much something as something f.
|
|
357 |
Konuşma Dili |
dayanılmaz/çekilmez biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] f.
|
|
358 |
Konuşma Dili |
sinir bozucu biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] f.
|
|
359 |
Konuşma Dili |
haddini aşan biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] f.
|
|
360 |
Konuşma Dili |
çok can sıkıcı biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] f.
|
|
361 |
Konuşma Dili |
eziyet verici biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] f.
|
|
362 |
Konuşma Dili |
(bir şey, toplantı, etkinlik) için müsait olmak |
able to make (something) f.
|
|
363 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma noktasında olmak |
be after doing something f.
|
|
364 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha iyi olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
365 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha memnun edici olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
366 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha mutlu edici olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
367 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için deli olmak |
be crazy about (someone or something) f.
|
|
368 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için divane olmak |
be crazy about (someone or something) f.
|
|
369 |
Konuşma Dili |
(bir şey) sayesinde olmak |
be down to (something) f.
|
|
370 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yüzünden olmak |
be down to something f.
|
|
371 |
Konuşma Dili |
(bir şey) nedeniyle olmak |
be down to something f.
|
|
372 |
Konuşma Dili |
(bir şey) sayesinde olmak |
be down to something f.
|
|
373 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için iyi olmak |
be good for (someone or something) f.
|
|
374 |
Konuşma Dili |
bir şey verebilecek/sağlayabilecek durumda olmak |
be good for something f.
|
|
375 |
Konuşma Dili |
bir şey vermek/sağlamak için müsait olmak |
be good for something f.
|
|
376 |
Konuşma Dili |
bir şey verebilecek/sağlayabilecek durumu olmak |
be good for something f.
|
|
377 |
Konuşma Dili |
kötü bir şey geçirmek üzere olmak |
be in for something f.
|
|
378 |
Konuşma Dili |
bir durumda ihtiyaç duyulan/istenen tek şey olmak |
be just the thing f.
|
|
379 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) olmadan bir hiç olmak |
be lost without (someone or something) f.
|
|
380 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için yaratılmış olmak |
be made for (someone or something) f.
|
|
381 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için biçilmiş kaftan olmak |
be made for (someone or something) f.
|
|
382 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yapmaya mecbur olmak |
be meant to (do something) f.
|
|
383 |
Konuşma Dili |
çok (bir şey) olmak |
be more than (something) f.
|
|
384 |
Konuşma Dili |
son derece (bir şey) olmak |
be more than (something) f.
|
|
385 |
Konuşma Dili |
kayda değer biri/bir şey olmak |
be no mean... f.
|
|
386 |
Konuşma Dili |
yapılmaması gereken bir şey olmak |
be not the done thing [uk] f.
|
|
387 |
Konuşma Dili |
(önemli bir şey) keşfetmek üzere olmak |
be on to (something) f.
|
|
388 |
Konuşma Dili |
(önemli bir şey) sürecinde olmak |
be on to (something) f.
|
|
389 |
Konuşma Dili |
tamamen (bir şey olmak) |
be so much/many (something) f.
|
|
390 |
Konuşma Dili |
tamamen bir şey olmak |
be so much/many something f.
|
|
391 |
Konuşma Dili |
baştan aşağı bir şey olmak |
be so much/many something f.
|
|
392 |
Konuşma Dili |
birinin hoşlandığı bir şey olmak |
be somebody's style f.
|
|
393 |
Konuşma Dili |
(bir şeyde) bir şey olmak |
be something to (something) f.
|
|
394 |
Konuşma Dili |
kayda değer bir şey olmak |
be something to shout about f.
|
|
395 |
Konuşma Dili |
gururlanacak/gurur duyulacak bir şey olmak |
be something to shout about f.
|
|
396 |
Konuşma Dili |
heyecan verici bir şey olmak |
be something to shout about f.
|
|
397 |
Konuşma Dili |
çarpıcı/şaşırtıcı bir şey olmak |
be something to shout about f.
|
|
398 |
Konuşma Dili |
övünülecek/övülecek bir şey olmak |
be something to shout about f.
|
|
399 |
Konuşma Dili |
takdire değer bir şey olmak |
be something to shout about f.
|
|
400 |
Konuşma Dili |
dikkat çekici bir şey olmak |
be something to shout about f.
|
|
401 |
Konuşma Dili |
(biriyle/bir şeyle) ilgili ters giden şey olmak |
be the matter (with someone or something) f.
|
|
402 |
Konuşma Dili |
beklenen bir şey olmak |
be to be expected f.
|
|
403 |
Konuşma Dili |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be to be expected f.
|
|
404 |
Konuşma Dili |
gayet muhtemel/oldukça olası bir şey olmak |
be to be expected f.
|
|
405 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için yeterli olmak |
do for (someone or something) f.
|
|
406 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için makul olmak |
do for (someone or something) f.
|
|
407 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için uygun olmak |
do for (someone or something) f.
|
|
408 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmaya) izinli olmak |
get to (do something) f.
|
|
409 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) hakkında bilgisi olmak |
get wise (to someone or something) f.
|
|
410 |
Konuşma Dili |
neredeyse (bir şey) olmak |
be getting on for (something) f.
|
|
411 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapsa) iyi olmak |
had better (do something) f.
|
|
412 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmasında) fayda olmak |
had better (do something) f.
|
|
413 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapsa) iyi olmak |
had better/best do something f.
|
|
414 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmasında) fayda olmak |
had better/best do something f.
|
|
415 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) zorunda olmak |
have got to (do something) f.
|
|
416 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmaya) mecbur olmak |
have got to (do something) f.
|
|
417 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma yeteneği olmak |
have (got) it in you to do something f.
|
|
418 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma becerisi içinde olmak |
have (got) it in you to do something f.
|
|
419 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapma) yeteneği olmak |
have it in you (to do something) f.
|
|
420 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapma) becerisi içinde olmak |
have it in you (to do something) f.
|
|
421 |
Konuşma Dili |
birinin bir şey yapma yeteneği olmak |
have it in one to do something f.
|
|
422 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak |
have it in one to do something f.
|
|
423 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak aklında olmak |
have it in mind to do something f.
|
|
424 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmaya niyeti olmak |
have it in mind to do something f.
|
|
425 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma yeteneği olmak |
have it in one to do something f.
|
|
426 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
have it in one to do something f.
|
|
427 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have it in one to do something f.
|
|
428 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma kapasitesi olmak |
have it in one to do something f.
|
|
429 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma potansiyeli olmak |
have it in one to do something f.
|
|
430 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma yeteneği olmak |
have it in you to do something f.
|
|
431 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
have it in you to do something f.
|
|
432 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have it in you to do something f.
|
|
433 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma kapasitesi olmak |
have it in you to do something f.
|
|
434 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma potansiyeli olmak |
have it in you to do something f.
|
|
435 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
have (got) it in you to do something f.
|
|
436 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have (got) it in you to do something f.
|
|
437 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma kapasitesi olmak |
have (got) it in you to do something f.
|
|
438 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma potansiyeli olmak |
have (got) it in you to do something f.
|
|
439 |
Konuşma Dili |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something f.
|
|
440 |
Konuşma Dili |
(bir şey) olacak gibi olmak |
look like (something) f.
|
|
441 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapma) niyetinde olmak |
mean to (do something) f.
|
|
442 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) zorunda olmak |
mean to (do something) f.
|
|
443 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma konusunda yeterli bilgi sahibi olmak |
know what (one) is doing f.
|
|
444 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) abes olmak |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
|
Idioms |
|
445 |
Deyim |
bir amaca hizmet eden bir şey (olmak) |
(be) a means to an end i.
|
|
446 |
Deyim |
başlangıçta başka bir şey olmak |
start (life) as (something) f.
|
|
447 |
Deyim |
başlangıçta başka bir şey olmak |
start off as (something) f.
|
|
448 |
Deyim |
beklenen bir şey olmak |
be (only) to be expected f.
|
|
449 |
Deyim |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be (only) to be expected f.
|
|
450 |
Deyim |
gayet muhtemel/oldukça olası bir şey olmak |
be (only) to be expected f.
|
|
451 |
Deyim |
iyice (bir şey) dışına çıkmak/dışında olmak |
be well out of (something) f.
|
|
452 |
Deyim |
iyice (bir şey) dışına çıkmak/dışında olmak |
be well out of f.
|
|
453 |
Deyim |
az daha/neredeyse (bir şey) yapacak olmak |
be within a whisker of (something) f.
|
|
454 |
Deyim |
(bir şey için) çok heyecanlı olmak |
be keen about f.
|
|
455 |
Deyim |
(bir şey) olarak çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be (something) f.
|
|
456 |
Deyim |
sonunda/önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up as (something) f.
|
|
457 |
Deyim |
sahne adı (bir şey) olmak |
appear under the name of (some name) f.
|
|
458 |
Deyim |
(birinin) istediği gibi (bir şey) olmak |
ring (one's) bell f.
|
|
459 |
Deyim |
(birinin) aradığı gibi (bir şey) olmak |
ring (one's) bell f.
|
|
460 |
Deyim |
(birinin) hoşlandığı (bir şey) olmak |
ring (one's) bell f.
|
|
461 |
Deyim |
(birinin) istediği gibi (bir şey) olmak |
ring someone's bell [us] f.
|
|
462 |
Deyim |
(birinin) aradığı gibi (bir şey) olmak |
ring someone's bell [us] f.
|
|
463 |
Deyim |
(birinin) hoşlandığı (bir şey) olmak |
ring someone's bell [us] f.
|
|
464 |
Deyim |
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek |
tread a fine line between (something) f.
|
|
465 |
Deyim |
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek |
tread a thin line between (something) f.
|
|
466 |
Deyim |
(bir şey yapmaya) yüzü olmak |
have the brass face to (do something) f.
|
|
467 |
Deyim |
(bir şey yapmaya) cesareti olmak |
have the brass face to (do something) f.
|
|
468 |
Deyim |
(bir şey yapmaya) yüzü olmak |
have the face to (do something) f.
|
|
469 |
Deyim |
(bir şey yapmaya) cesareti olmak |
have the face to (do something) f.
|
|
470 |
Deyim |
içine/üstüne (bir şey) bulaşmış/karışmış olmak |
be tainted by (something) f.
|
|
471 |
Deyim |
... (bir şey yapma) ihtimali olmak |
see (one's) way (clear) to (doing something) f.
|
|
472 |
Deyim |
... (bir şey yapma) ihtimali olmak |
see your way clear to do (or doing) something f.
|
|
473 |
Deyim |
biraz (bir şey) olmak |
be on the (something) side f.
|
|
474 |
Deyim |
'-nin için doğal bir şey olmak |
come easily to (one) f.
|
|
475 |
Deyim |
'-nin için doğal bir şey olmak |
come easy to (one) f.
|
|
476 |
Deyim |
(bir şey) gibi olmak |
turn out like something f.
|
|
477 |
Deyim |
hepsinden daha iyisi/kötüsü bir de (bir şey daha) olmak |
cap it (all) off f.
|
|
478 |
Deyim |
(bir şey yapmaya) istekli olmak |
care to (do something) f.
|
|
479 |
Deyim |
kesinlikle (bir şey olmak) |
be no question that (something will happen/is the case) f.
|
|
480 |
Deyim |
(bir şey olacağına) emin olmak |
be no question that (something will happen/is the case) f.
|
|
481 |
Deyim |
tamamen bir şey hakkında olmak |
be all about someone f.
|
|
482 |
Deyim |
tek olayı bir şey olmak |
be all about something f.
|
|
483 |
Deyim |
tek derdi bir şey olmak |
be all about something f.
|
|
484 |
Deyim |
tamamen bir şey hakkında olmak |
be all about something f.
|
|
485 |
Deyim |
bir şey hakkında heyecanlı olmak |
be keen about f.
|
|
486 |
Deyim |
(bir şey veya birinin) hastası olmak/delisi olmak |
be mad about (someone or something) f.
|
|
487 |
Deyim |
(biri veya bir şey hakkında) bir fikri/düşüncesi/kanaati olmak |
have (any/no) feelings about (someone or something) f.
|
|
488 |
Deyim |
(biri veya bir şey hakkında) şüpheleri olmak |
have (one's) doubts (about someone or something) f.
|
|
489 |
Deyim |
(biri veya bir şey hakkında) çekinceleri olmak |
have (one's) doubts (about someone or something) f.
|
|
490 |
Deyim |
(biri veya bir şey hakkında) tereddütte olmak |
have (one's) doubts (about someone or something) f.
|
|
491 |
Deyim |
(biri veya bir şey hakkında) çekinceleri olmak |
have (some/any) qualms about (something or someone) f.
|
|
492 |
Deyim |
(biri veya bir şey hakkında) tereddütleri olmak |
have (some/any) qualms about (something or someone) f.
|
|
493 |
Deyim |
(biri veya bir şey hakkında) tedirgin/huzursuz/kaygılı olmak |
have (some/any) qualms about (something or someone) f.
|
|
494 |
Deyim |
(biri veya bir şey hakkında) bir fikri/düşüncesi/kanaati olmak |
have (any/no) feelings about (someone or something) f.
|
|
495 |
Deyim |
(bir şey konusunda) heyecanlı olmak |
be keen about f.
|
|
496 |
Deyim |
aklında başka bir şey olmak |
have other fish to fry f.
|
|
497 |
Deyim |
aklında bir şey olmak |
have something on the brain f.
|
|
498 |
Deyim |
aklında bir şey olmak |
have something on one's mind f.
|
|
499 |
Deyim |
bir şey hakkında bir takıntısı/ saplantısı olmak |
get a hang-up about something f.
|
|
500 |
Deyim |
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak |
pull one's hair out f.
|
|