establishes - Türkçe İngilizce Sözlük

establishes

"establishes" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 47 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
establish f. kurmak
On the contrary, they established a democracy and a human rights movement under the most adverse of circumstances.
Aksine, en olumsuz koşullar altında bir demokrasi ve insan hakları hareketi kurdular.

More Sentences
establish f. tesis etmek
Because how can we possibly establish a right of ownership, ladies and gentlemen?
Çünkü bir mülkiyet hakkını nasıl tesis edebiliriz, bayanlar ve baylar?

More Sentences
General
establish f. (işe) yerleştirmek
It is taking a while to establish for at least two reasons.
En az iki nedenden ötürü bu görüşün yerleşmesi biraz zaman alıyor.

More Sentences
establish f. belirlemek
The autopsy will establish the cause of his death.
Otopsi onun ölüm nedenini belirleyecektir.

More Sentences
establish f. tespit etmek
Traceability rules should be established so that this is done even when the presence of GMO DNA cannot be identified.
GDO DNA'sının varlığı tespit edilemediğinde bile bunun yapılabilmesi için izlenebilirlik kuralları oluşturulmalıdır.

More Sentences
establish f. yapmak
Finally, a clear timetable for introducing changes to international maritime law must be established.
Son olarak, uluslararası deniz hukukunda yapılacak değişiklikler için net bir takvim belirlenmelidir.

More Sentences
establish f. kurmak
We must establish a political Union and both the foreign policy and defence policy must be drafted.
Siyasi bir Birlik kurmalıyız ve hem dış politika hem de savunma politikası hazırlanmalıdır.

More Sentences
establish f. (düzen/kural) koymak
We need to establish the facts in this case.
Bu davada gerçekleri ortaya koymamız gerekiyor.

More Sentences
establish f. oluşturmak
Through this proposal the Community can establish significant new standards for the health of our citizens.
Bu teklif aracılığıyla Toplum, vatandaşlarımızın sağlığı için önemli yeni standartlar oluşturabilir.

More Sentences
establish f. kanıtlamak
In this regard, LEADER has established itself as an effective development initiative.
Bu bağlamda, LEADER etkili bir kalkınma girişimi olarak kendini kanıtlamıştır.

More Sentences
establish f. (işyeri, şirket vb.) kurmak
Our goal is to establish our own business that we can then pass on to our kids and their kids after.
Hedefimiz kendi işyerimizi kurmak ve bunu çocuklarımıza, sonra da onların çocuklarına devretmek.

More Sentences
establish f. (ilişki vb.) kurmak
You should always establish a relationship with your colleagues.
Meslektaşlarınızla her zaman bir ilişki kurmalısınız.

More Sentences
establish f. edinmek
Anderson Cooper has already begun to establish quite a reputation as a journalist.
Anderson Cooper bir gazeteci olarak şimdiden büyük bir itibar edinmeye başladı.

More Sentences
Law
establish f. tesis etmek
That is why it is so important for the ECB to establish its own credibility.
Bu nedenle Avrupa Merkez Bankası'nın kendi kredibilitesini tesis etmesi çok önemlidir.

More Sentences
Technical
establish f. tesis etmek
He sent a strong message to us to help him to establish peace as soon as possible.
Barışın bir an önce tesis edilmesine yardımcı olmamız için bize güçlü bir mesaj gönderdi.

More Sentences
Card
establish f. sağlamak
And we have also ensured that the citizens can activate popular initiative when the law so establishes.
Ayrıca, yasaların öngördüğü durumlarda vatandaşların halk inisiyatifini harekete geçirebilmelerini de sağladık.

More Sentences
General
establish f. saptamak
establish f. tanıtmak
establish f. pekiştirmek
establish f. yerleşik kılmak
establish f. kabul ettirmek
establish f. (kilise) resmileştirmek
establish f. doğruluğunu ortaya koymak
establish f. (yasa) çıkarmak
establish f. adamak
establish f. (hüküm) koymak/belirlemek
establish f. ispat etmek
establish f. (işe/pozisyona) koymak/yerleştirmek
establish f. ispatlamak
establish f. normalleştirmek
establish f. klasikleştirmek
establish f. sıradanlaştırmak
establish f. büyütmek
establish f. serpilmesini sağlamak
establish f. tanımak
establish f. kabul etmek
establish f. tanınmak
establish f. kabul görmek
establish f. (hayali bir karakteri) tanıtarak güvenilir kılmak
Technical
establish f. saptamak
Botanic
establish f. çekirdekten büyümek
establish f. çekirdekten yetişmek
establish f. çekirdekten yetiştirmek
Military
establish f. yerini almak
establish f. pozisyon almak
Card
establish f. aynı renkten olan tüm kartları toplayarak (desteyi) kazanmak
establish f. sarkıtmak

"establishes" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 153 sonuç

İngilizce Türkçe
General
establish a dialogue f. diyalog kurmak
We have established a dialogue concerning objectives and guidelines at an early stage.
Erken bir aşamada hedefler ve kılavuz ilkelerle ilgili bir diyalog kurduk.

More Sentences
establish justice f. adaleti tesis etmek
Bush thinks that he has been sent by God to establish justice on Earth.
Bush, Tanrı tarafından yeryüzünde adaleti tesis etmek için gönderildiğini düşünüyor.

More Sentences
re-establish f. yeniden kurmak
Perhaps I can just re-establish the context in which we are having this debate.
Belki de bu tartışmayı yürüttüğümüz bağlamı yeniden kurabilirim.

More Sentences
establish a company f. bir şirket kurmak
You can't establish a company without people.
İnsanlar olmadan bir şirket kuramazsınız.

More Sentences
re-establish f. yeniden tesis etmek
This will contribute hugely towards re-establishing the confidence of the European citizens in this institution.
Bu, Avrupa vatandaşlarının bu kuruma olan güveninin yeniden tesis edilmesine büyük katkı sağlayacaktır.

More Sentences
Trade/Economic
re-establish f. yeniden tesis etmek
We believe these measures are an important step on the road to re-establishing consumer and public confidence.
Bu tedbirlerin tüketici ve kamu güveninin yeniden tesis edilmesi yolunda önemli bir adım olduğuna inanıyoruz.

More Sentences
Politics
establish diplomatic relations f. diplomatik ilişkiler kurmak
Egypt was the first Arab country to establish diplomatic relations with Israel.
Mısır, İsrail ile diplomatik ilişki kuran ilk Arap ülkesidir.

More Sentences
General
establish closeness i. yakınlık kurmak
establish in time f. zamanla yerleşmek
establish regulations f. kural koymak
establish the republic f. cumhuriyeti kurmak
establish a connection with f. bağlantı kurmak
establish harmonious relations f. ahenk kurmak
establish rules f. kural koymak
establish a relationship with f. münasebet kurmak
establish competition f. rekabet yaratmak
establish close contact with someone f. biri ile sıcak temas sağlamak
establish close contact f. sıcak temas sağlamak
establish intimacy f. yakınlık kurmak
establish intimacy with f. ile yakınlık kurmak
establish a bond f. bağ kurmak
establish a mutual relation f. bağ kurmak
establish communication f. bağlantı kurmak
establish rapport f. yakınlık kurmak
establish a state f. devlet kurmak
establish an association (or society/club) f. dernek kurmak
establish an open communication f. açık iletişim kurmak
establish control f. kontrol sağlamak
establish a ground f. zemin hazırlamak
establish a committee f. heyet oluşturmak
establish a framework f. çerçeveyi oluşturmak
establish a network f. şebeke kurmak
establish a school f. okul kurmak
establish a relation f. ilişki içine girmek
establish a foundation f. vakıf kurmak
establish an empire f. imparatorluk kurmak
establish a company f. şirket açmak
establish sovereignty f. hakimiyet kurmak
establish domination f. hakimiyet kurmak
establish dominance f. hakimiyet kurmak
establish democracy f. demokrasi oluşturmak
establish democracy f. demokrasi yerleştirmek
establish democracy f. demokrasi kurmak
establish a framework f. çerçevesini kurmak
establish a university f. üniversite açmak
establish empathy f. empati kurmak
establish a committee f. komite kurmak
establish a committee f. komite oluşturmak
establish a committee f. kurul oluşturmak
establish peace f. barış sağlamak
establish a framework f. çerçevesini oluşturmak
establish confidence f. güvence oluşturmak
establish trust f. güvence oluşturmak
establish a party f. parti kurmak
establish a style f. tarz yaratmak
establish a commission f. komisyon kurmak
establish a policy f. politika oluşturmak
establish a formal relationship f. resmi ilişki kurmak
not establish empathy f. empati kurmamak
can not establish empathy f. empati kuramamak
establish a correlation between f. irtibatlandırmak
establish a radio station f. radyo istasyonu kurmak
establish a radio station f. radyo kurmak
establish a reputation f. itibar kazanmak
establish an environment of mutual trust f. karşılıklı güven ortamı yaratmak
establish a mutual trust environment f. karşılıklı güven ortamı yaratmak
establish an environment that is based on mutual respect and trust f. karşılıklı saygı ve güvene dayalı bir ortam yaratmak
establish an environment of mutual trust f. karşılıklı güven ortamı oluşturmak
establish a mutual trust environment f. karşılıklı güven ortamı oluşturmak
establish an environment that is based on mutual respect and trust f. karşılıklı saygı ve güvene dayalı bir ortam oluşturmak
establish global superiority f. küresel üstünlük kurmak
establish conditions f. şartlar koymak
establish terms f. şartları tayin etmek
establish radio communications with f. telsiz bağlantısı kurmak
establish radio communications with f. telsiz teması sağlamak
establish a new company f. yeni bir şirket kurmak
establish a lien f. ipotek tesis etmek
establish connection between f. bağlantı sağlamak
establish trust f. güven tesis etmek
establish trust f. güven oluşturmak
establish a precedent f. emsal teşkil etmek
establish a precedent f. emsal olmak
establish a precedent f. emsal oluşturmak
establish a factory f. fabrika kurmak
establish law f. hukuk oluşturmak
establish a department f. departman kurmak
establish a theory f. teori kurmak
establish a country f. ülke kurmak
establish a city f. şehir kurmak
establish the facts f. gerçekleri tespit etmek
establish vascular access f. damar yolu açmak
establish a buffer zone f. tampon bölge oluşturmak
establish a constitution f. anayasa yapmak
establish a model f. model kurmak
establish an objective f. bir hedef/amaç tesis etmek
establish oneself f. kendini kabul ettirmek
establish oneself f. kendini ispatlamak
establish relationship f. ilişki kurmak
re-establish f. eski durumuna geri getirmek
re-establish f. yeniden kullanıma açmak
re-establish f. yeniden var etmek
re-establish f. farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturmak
pre-establish f. önceden kurmak
pre-establish f. önceden tesis etmek
pre-establish f. önceden belirlemek
pre-establish f. önceden oluşturmak
pre-establish f. önceden sabitlemek
pre-establish f. önceden sağlamlaştırmak
pre-establish f. önceden yerleştirmek
Phrasals
establish as f. olarak kabul etmek
establish as f. olarak onaylamak
establish someone or something as someone or something f. birini/bir şeyi biri/bir şey olarak belirlemek
establish someone or something as someone or something f. birini/bir şeyi biri/bir şey olarak kabul etmek
establish someone or something as someone or something f. birini/bir şeyi biri/bir şey olarak saptamak
establish someone or something as someone or something f. birini/bir şeyi biri/bir şey olarak onaylamak
establish someone or something as someone or something f. birini/bir şeyi biri/bir şey olarak kabul ettirmek
establish (oneself, someone, or something) as (something) f. (kendini/birini/bir şeyi bir şey) olarak belirlemek
establish (oneself, someone, or something) as (something) f. (kendini/birini/bir şeyi bir şey) olarak kabul etmek
establish (oneself, someone, or something) as (something) f. (kendini/birini/bir şeyi bir şey) olarak saptamak
establish (oneself, someone, or something) as (something) f. (kendini/birini/bir şeyi bir şey) olarak onaylamak
establish (oneself, someone, or something) as (something) f. (kendini/birini/bir şeyi bir şey) olarak kabul ettirmek
establish (someone or something) in (something) f. (birini/bir şeyi bir şey) yapmak
establish (someone or something) in (something) f. (birinin/bir şeyin) yerini (bir şey) olarak belirlemek
establish (someone or something) in (something) f. (birini/bir şeyi bir şeye/pozisyona) getirmek
establish (someone or something) in (something) f. (birini/bir şeyi bir şey) olarak atamak
establish in f. yerini belirlemek
establish in f. bir pozisyona getirmek
establish in f. bir şey olarak atamak
Trade/Economic
establish a footing f. bir basamak oluşturmak
establish a firm f. firma açmak
establish factory f. fabrika kurmak
establish a firm f. firma kurmak
establish a company f. firma açmak
establish a company f. firma kurmak
re-establish f. iade-i itibar etmek
establish a market presence f. piyasada yer edinmek
establish a company f. şirket kurmak
establish to the satisfaction of f. tatmin edecek şekilde kanıtlamak
Law
action to establish paternity i. babalık davası
right to establish personal relation i. şahsi ilişki kurma hakkı
establish an organization with the aim of committing criminal acts f. cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak
establish a right f. hak tesis etmek
Politics
right to establish trade unions i. sendika kurma hakkı
establish a ministry f. bakanlık kurmak
establish diplomatic relations f. diplomatik ilişkiler tesis etmek
establish the authority f. otoriteyi sağlamak
establish the authority f. otoriteyi tesis etmek
establish a party f. parti kurmak
establish a political base f. siyasi taban oluşturmak
establish a buffer zone f. tampon bölge oluşturmak
Computer
establish a network f. ağ kurmak
Medical
establish a final diagnosis f. kesin tanı koymak
establish a final diagnosis f. kesin tanıyı koymak