|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
arasında gidip gelmek |
go between f.
|
|
He could come and go between heaven and earth at will.
İstediği zaman cennet ve dünya arasında gidip gelebiliyordu.
More Sentences
|
Phrasals |
|
2 |
Öbek Fiiller |
(biriyle başka biri) arasında gidip gelmek |
fluctuate between (someone and someone else) f.
|
|
The Europe that the Heads of State are building fluctuates between powerlessness and contempt.
Devlet Başkanlarının inşa etmekte olduğu Avrupa, güçsüzlük ve küçümseme arasında gidip gelmektedir.
More Sentences
|
3 |
Öbek Fiiller |
arasında gidip gelmek |
hover between f.
|
|
For nearly a month, Tom hovered between life and death.
Neredeyse bir aydır, Tom hayatla ölüm arasında gidip geldi.
More Sentences
|
Common Usage |
|
4 |
Yaygın Kullanım |
gidip gelmek |
shuttle f.
|
|
General |
|
5 |
Genel |
gidip gelmek |
run f.
|
|
6 |
Genel |
gidip gelmek |
ply between f.
|
|
7 |
Genel |
gidip gelmek |
seesaw f.
|
|
8 |
Genel |
banliyödeki ev ile şehirdeki işyeri arasında her gün gidip gelmek |
commute f.
|
|
9 |
Genel |
arasında gidip gelmek (iki durum) |
alternate between f.
|
|
10 |
Genel |
iki şey arasında gidip gelmek |
hover f.
|
|
11 |
Genel |
gidip gelmek |
go regularly f.
|
|
12 |
Genel |
gidip gelmek (arasında) |
run f.
|
|
13 |
Genel |
gidip gelmek |
go and return f.
|
|
14 |
Genel |
birkaç yer arasında gidip gelmek |
shuttle f.
|
|
15 |
Genel |
gidip gelmek |
get about f.
|
|
16 |
Genel |
çaprazlama gidip gelmek |
crisscross f.
|
|
17 |
Genel |
arasında gidip gelmek |
shuttle between f.
|
|
18 |
Genel |
oradan oraya gidip gelmek |
get about f.
|
|
|
19 |
Genel |
oraya buraya gidip gelmek |
get about f.
|
|
20 |
Genel |
gidip gelmek |
call for f.
|
|
21 |
Genel |
gidip gelmek |
ply f.
|
|
22 |
Genel |
(markete kadar) gidip gelmek |
run up to the store f.
|
|
23 |
Genel |
işe yürüyerek gidip gelmek |
walk to and from work f.
|
|
24 |
Genel |
gidip gelmek (sarkaç gibi iki nokta arasında) |
lurch f.
|
|
25 |
Genel |
ev iş arası gidip gelmek |
commute f.
|
|
26 |
Genel |
bir koşu gidip gelmek |
nip f.
|
|
27 |
Genel |
gidip gelmek |
traffic f.
|
|
28 |
Genel |
gidip gelmek |
traffick f.
|
|
29 |
Genel |
defalarca gidip gelmek |
weave f.
|
|
30 |
Genel |
gidip gelmek |
alternate f.
|
|
31 |
Genel |
aşağı yukarı gidip gelmek |
bobble f.
|
|
32 |
Genel |
aynı rotada gidip gelmek |
run f.
|
|
33 |
Genel |
gidip gelmek |
double f.
|
|
34 |
Genel |
ileri geri gidip gelmek |
parade f.
|
|
35 |
Genel |
(bir yeri) gidip gelmek |
parade f.
|
|
36 |
Genel |
karşılıklı gidip gelmek |
intervisit f.
|
|
37 |
Genel |
gidip gelmek |
shoggle f.
|
|
38 |
Genel |
gidip gelmek |
showd f.
|
|
|
39 |
Genel |
ileri geri gidip gelmek |
shuttlecock f.
|
|
40 |
Genel |
işe gidip gelmek |
commute f.
|
|
41 |
Genel |
işe gidip gelmek için uygun olan |
commutable s.
|
|
Phrasals |
|
42 |
Öbek Fiiller |
gidip gelmek |
swing around f.
|
|
43 |
Öbek Fiiller |
gidip gelmek |
spin around f.
|
|
44 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
45 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek |
hover between something (and something else) f.
|
|
46 |
Öbek Fiiller |
(bir yere) uğramak/gidip gelmek/girip çıkmak |
run by (some place) f.
|
|
47 |
Öbek Fiiller |
(bir yere) uğramak/gidip gelmek/girip çıkmak |
run by f.
|
|
48 |
Öbek Fiiller |
(iş, okul) arasında her gün gidip gelmek |
commute (something) into (something) f.
|
|
49 |
Öbek Fiiller |
arasından gidip gelmek/koşturmak |
run between f.
|
|
50 |
Öbek Fiiller |
(ev ile iş) (iki şehir/yer vb) arasında gidip gelmek |
commute between f.
|
|
51 |
Öbek Fiiller |
hızlıca/kısa süreliğine gidip gelmek |
scoot down f.
|
|
52 |
Öbek Fiiller |
hemen gidip gelmek |
scoot down f.
|
|
53 |
Öbek Fiiller |
iki yer/şey arasında araçla gidip gelmek |
drive between f.
|
|
54 |
Öbek Fiiller |
iki yer/şey arasında araçla gidip gelmek |
drive between f.
|
|
55 |
Öbek Fiiller |
(iki şey arasında) gidip gelmek |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
56 |
Öbek Fiiller |
(iki şey arasında) gidip gelmek |
hover between something (and something else) f.
|
|
57 |
Öbek Fiiller |
(iki durum/hal) arasında gidip gelmek |
vacillate between (thing) and (another) f.
|
|
58 |
Öbek Fiiller |
seçenekler arasında gidip gelmek |
bounce (something) back and forth f.
|
|
59 |
Öbek Fiiller |
(biriyle başka biri) arasında gidip gelmek |
alternate between (someone and someone else) f.
|
|
60 |
Öbek Fiiller |
biriyle başka biri arasında gidip gelmek |
alternate between something and something else f.
|
|
61 |
Öbek Fiiller |
(insanlar/bir şeyler) arasında gidip gelmek |
alternate between (people or things) f.
|
|
62 |
Öbek Fiiller |
(biriyle başka biri) arasında gidip gelmek |
alternate between (someone and someone else) f.
|
|
63 |
Öbek Fiiller |
biriyle başka biri arasında gidip gelmek |
alternate between something and something else f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
(insanlar/bir şeyler) arasında gidip gelmek |
alternate between (people or things) f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
seçenekler arasında gidip gelmek |
bounce back and forth f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
(iş/okul ve ev) arasında her gün gidip gelmek |
commute between (places) f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
(iki yer) arasında sürekli gidip gelmek |
commute between (places) f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
her gün (yaşadığı ve çalıştığı yer) arasında gidip gelmek |
commute between (places) f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
(iş, okul arasında her gün) gidip gelmek |
commute into f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
bir yerde bir oraya bir buraya gidip gelmek |
dash across something f.
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle bir şey) arasında gidip gelmek |
fluctuate between (something) and (something) f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında gidip gelmek |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
etrafında oradan oraya koşuşturmak/gidip gelmek |
jockey around f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya şey) arasında gidip gelmek |
oscillate between (two people or things) f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
(birileri/bir şeyler) arasında gidip gelmek |
run between (someone or something) f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle/bir yerle başka bir şey/bir yer) arasında gidip gidip gelmek |
shuttle from (something or some place) to (something or some place) f.
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey) arasında gidip gelmek |
vary between (something) f.
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
vary between (something) f.
|
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında gidip gelmek |
vary between (something) f.
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle bir şey) arasında gidip gelmek |
vary between (something) and (something else) f.
|
|
81 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
vary between (something) and (something else) f.
|
|
82 |
Öbek Fiiller |
(bir durumla/halle başka bir durum/hal) arasında gidip gelmek |
vary between (something) and (something else) f.
|
|
83 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle bir şey) arasında değişmek/gidip gelmek |
vary from (something) f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
(bir durumla/halle başka bir durum/hal) arasında değişmek/gidip gelmek |
vary from (something) f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında gidip gelmek |
waver between (someone or something) and (someone or something else) f.
|
|
Colloquial |
|
86 |
Konuşma Dili |
iki seçenek arasında gidip gelmek |
be a toss-up f.
|
|
87 |
Konuşma Dili |
iki seçenek arasında gidip gelmek |
be a toss-up (between a and b) f.
|
|
88 |
Konuşma Dili |
iki arada gidip gelmek |
yo-yo f.
|
|
89 |
Konuşma Dili |
gidip gelmek |
go in and out f.
|
|
90 |
Konuşma Dili |
(iki seçenek arasında) gidip gelmek |
be of two minds f.
|
|
91 |
Konuşma Dili |
(iki seçenek arasında) gidip gelmek |
be in two minds f.
|
|
92 |
Konuşma Dili |
başarıyla başarısızlık arasında gidip gelmek |
be up and down f.
|
|
Idioms |
|
93 |
Deyim |
uçlarda gidip gelmek |
drive to the wall f.
|
|
94 |
Deyim |
iki seçenek arasında gidip gelmek |
have (someone) coming and going f.
|
|
95 |
Deyim |
düşünceleri arasında gidip gelmek |
alternate in between thinking f.
|
|
96 |
Deyim |
iki seçenek arasında gidip gelmek |
blow hot and cold f.
|
|
97 |
Deyim |
yaşam ile ölüm arasında gidip gelmek |
hover between life and death f.
|
|
98 |
Deyim |
yaşamla ölüm arasında gidip gelmek |
lie hovering between life and death f.
|
|
99 |
Deyim |
(iki seçenek arasında) gidip gelmek |
be in two minds f.
|
|
100 |
Deyim |
(iki seçenek arasında) gidip gelmek |
be of two minds f.
|
|
101 |
Deyim |
(iki şey) arasında ince bir çizgide gidip gelmek |
tread a fine line between (something) f.
|
|
102 |
Deyim |
ince bir çizginin iki tarafında gidip gelmek |
tread/walk a fine line f.
|
|
103 |
Deyim |
ince bir çizginin iki tarafında gidip gelmek |
tread/walk a thin line f.
|
|
104 |
Deyim |
araçla (bir yere) gidip gelmek |
take a spin (to some place) f.
|
|
105 |
Deyim |
istekli olmakla olmamak arasında gidip gelmek |
be hot and cold f.
|
|
106 |
Deyim |
hevesli olmakla olmamak arasında gidip gelmek |
be hot and cold f.
|
|
107 |
Deyim |
ilgilenmekle ilgilenmemek arasında gidip gelmek |
be hot and cold f.
|
|
108 |
Deyim |
sıcak davranmakla soğuk davranmak arasında gidip gelmek |
be hot and cold f.
|
|
109 |
Deyim |
yakın davranmakla uzak davranmak arasında gidip gelmek |
be hot and cold f.
|
|
110 |
Deyim |
öbür tarafa gidip gelmek |
go to hell and back f.
|
|
111 |
Deyim |
öbür tarafa gidip gelmek |
go through hell and back f.
|
|
112 |
Deyim |
iki zıt şey arasında gidip gelmek |
sway to and fro f.
|
|
113 |
Deyim |
iki seçenek arasında gidip gelmek |
blow hot and cold f.
|
|
114 |
Deyim |
bisikletle/arabayla (yakın bir yere) gitmek/gidip gelmek |
go for a spin (to some place) f.
|
|
115 |
Deyim |
bisikletle/arabayla (yakın bir yere) gitmek/gidip gelmek |
go out for a spin (to some place) f.
|
|
116 |
Deyim |
işe gidip gelmek |
punch the (time) clock f.
|
|
117 |
Deyim |
ben çocukken okula gidip gelmek için dağlar tepeler aşardım |
when I was a kid, I walked to school uphill both ways expr.
|
|
118 |
Deyim |
ben senin yaşındayken okula gidip gelmek için dağlar tepeler aşardım |
when I was your age, I walked to school uphill both ways expr.
|
|
Tourism |
|
119 |
Turizm |
ters yönlü gidip gelmek |
reverse-commute f.
|
|
Technical |
|
120 |
Teknik |
belli bir alanda gidip gelmek |
travel f.
|
|
121 |
Teknik |
gidip gelmek |
navigate f.
|
|
Television |
|
122 |
Televizyon |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık gidip gelmek |
channel-hop f.
|
|
Transportation |
|
123 |
Ulaştırma |
işe gidip gelmek için olan |
commuter s.
|
|
Archaic |
|
124 |
Eski Kullanım |
oraya buraya gidip gelmek |
dodge f.
|
|
Slang |
|
125 |
Argo |
hızlıca tuvalete gidip gelmek |
pop to the loo f.
|
|
126 |
Argo |
hemen tuvalete gidip gelmek |
pinch (one) off f.
|
|