Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | hiç durmadan | at a stretch zf. | ||
He worked ten hours at a stretch. Hiç durmadan on saat çalıştı. More Sentences |
||||
Genel | hiç durmadan | day and night zf. | ||
Genel | hiç durmadan | continually zf. | ||
Genel | hiç durmadan | night and day zf. | ||
Genel | hiç durmadan | constantly zf. | ||
Genel | hiç durmadan | alday zf. | ||
Colloquial | ||||
Konuşma Dili | hiç durmadan | twenty four hours a day expr. | ||
Konuşma Dili | hiç durmadan | nineteen to the dozen expr. | ||
Idioms | ||||
Deyim | hiç durmadan | without breaking (one's) stride zf. | ||
Deyim | hiç durmadan | without breaking stride [us] zf. | ||
Deyim | hiç durmadan | without breaking stride [us] expr. |
Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
Phrasals | ||
Öbek Fiiller | hiç durmadan konuşmak | run on f. |
Öbek Fiiller | hiç durmadan/oyalanmadan içinden geçmek | breeze through f. |
Idioms | ||
Deyim | (biri ve bir şey hakkında) hiç durmadan konuşmak | keep (going) on about someone or something f. |
Deyim | (biri ve bir şey hakkında) hiç durmadan konuşmak | keep (going) on about (something) f. |
Deyim | (biri ve bir şey hakkında) hiç durmadan konuşmak | keep (going) on about (someone or something) f. |
Deyim | önemsiz şeyler hakkında hiç durmadan konuşma | yap, yap, yapping all day long expr. |
Trade/Economic | ||
Ticaret/Ekonomi | ülke topraklarından geçiş sırasında hiç durmadan başka bir ülkeye geçen mallar için gümrüksüz geçme | transit i. |