İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | immune s. | bağışık | ||
After receiving the vaccination, he became immune to the flu. Aşı olduktan sonra gribe karşı bağışıklık kazandı. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | immune s. | dokunulmaz | ||
They are immune to attack. Onlar dokunulmaz. More Sentences |
||||
Genel | immune s. | etkilenmeyen | ||
Her unwavering self-confidence made her immune to criticism. Kendine olan sarsılmaz güveni sayesinde eleştirilerden etkilenmez oldu. More Sentences |
||||
Genel | immune s. | bağışıklığı olan | ||
The terrorist attack in Bali, coming as it did out of the blue, has shown that no one is immune. Bali'de aniden meydana gelen terör saldırısı hiç kimsenin bağışıklığı olmadığını göstermiştir. More Sentences |
||||
Genel | immune s. | bağışık | ||
The European Union is not immune to accidents, of course, or even the appearance of a new virus. Avrupa Birliği elbette kazalara ve hatta yeni bir virüsün ortaya çıkmasına karşı bağışık değildir. More Sentences |
||||
Genel | immune s. | muaf | ||
No woman or child in any country is immune from this violence. Hiçbir ülkede hiçbir kadın ya da çocuk bu şiddetten muaf değildir. More Sentences |
||||
Law | ||||
Hukuk | immune s. | muaf | ||
No country will remain immune to the economic impact of the horrendous terrorist attacks in America. Hiçbir ülke Amerika'da meydana gelen korkunç terör saldırılarının ekonomik etkilerinden muaf kalmayacaktır. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | immune s. | bağışık | ||
Today, Africa is, out of all the continents, the one which is the most immune to the influence of the global empire. Bugün Afrika, tüm kıtalar arasında küresel imparatorluğun etkisine en bağışık olanıdır. More Sentences |
||||
Teknik | immune s. | muaf | ||
Nobody should be immune from that sort of scrutiny where taxpayers' money is involved. Vergi mükelleflerinin parasının söz konusu olduğu durumlarda hiç kimse bu tür bir incelemeden muaf tutulmamalıdır. More Sentences |
||||
Medical | ||||
Medikal | immune s. | bağışık | ||
Only a strengthened Europe is immune to political opportunists who exploit dissatisfaction. Sadece güçlenmiş bir Avrupa, memnuniyetsizliği istismar eden siyasi fırsatçılara karşı bağışıklığa sahiptir. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | immune i. | bağışık kimse | ||
Genel | immune s. | ayrıcalıklı | ||
Genel | immune s. | duyarsız | ||
Genel | immune s. | cezadan muaf | ||
Genel | immune s. | dokunulmazlığı olan | ||
Textile | ||||
Tekstil | immune s. | (pamuk ipliği) boya giderici şekilde işlenmiş | ||
Medical | ||||
Medikal | immune i. | immun |