Geçmiş

one down

"one down" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 1 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
Technical
1	Teknik	one down expr.	eksi bir

"one down" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 239 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
General
1	Genel	one-down position i.	bir alt pozisyon
2	Genel	one-down position i.	bir alt konum
3	Genel	be down to one number f.	bir numarayla kaybetmek
4	Genel	be down to one number f.	bir sayıyla kaçırmak
5	Genel	be down to one number f.	altılıda beşte kalmak
Phrasals
6	Öbek Fiiller	bring something crashing down (around one) f.	(bir şeyi) yerle bir etmek
7	Öbek Fiiller	bring something crashing down (around one) f.	(bir şeyin) yıkılmasına sebep olmak
8	Öbek Fiiller	bring something crashing down (around one) f.	(bir şeyi) göçürtmek
9	Öbek Fiiller	bring something crashing down (around one) f.	(bir yapının) çökmesine sebep olmak
10	Öbek Fiiller	bring something crashing down (around one) f.	hayatını derinden etkileyecek (bir şeye) sebep olmak
11	Öbek Fiiller	bring something crashing down (around one) f.	hayatını alt üst etmek
12	Öbek Fiiller	peg (one) down as (something) f.	olarak düşünmek
13	Öbek Fiiller	peg (one) down as (something) f.	olduğunu düşünmek
14	Öbek Fiiller	peg (one) down as (something) f.	olduğuna inanmak
15	Öbek Fiiller	peg (one) down as (something) f.	olarak bilmek
16	Öbek Fiiller	peg (one) down to (something) f.	uyum sağlatmak
17	Öbek Fiiller	peg (one) down to (something) f.	uymasını sağlamak (kurallara, standartlara, belli bir davranış biçimine)
18	Öbek Fiiller	peg (one) down to (something) f.	(kurallara, standartlara, belli bir davranış biçimine) uydurmaya çalışmak
19	Öbek Fiiller	see (one) down (to something or some place) f.	-e kadar geçirmek
20	Öbek Fiiller	see (one) down (to something or some place) f.	uğurlamak
21	Öbek Fiiller	see (one) down (to something or some place) f.	yolcu etmek
22	Öbek Fiiller	see (one) down (to something or some place) f.	aşağıya kadar eşlik etmek
23	Öbek Fiiller	write down to (one) f.	birini/okuyucuyu aşağılar bir dille yazmak
24	Öbek Fiiller	write down to (one) f.	birini/okuyucuyu küçümser bir dille yazmak
25	Öbek Fiiller	jew (one) down f.	bir şey için pazarlık etmek
26	Öbek Fiiller	jew (one) down f.	bir şeyin fiyatını indirmeye çalışmak
27	Öbek Fiiller	get (one) down f.	(birinin) moralini bozmak
28	Öbek Fiiller	get (one) down f.	(birinin) canını sıkmak
29	Öbek Fiiller	get (one) down f.	(birini) üzmek
30	Öbek Fiiller	get (one) down f.	(birinin) keyfini kaçırmak
31	Öbek Fiiller	hand down from (someone) to (one) f.	(birinden birine) geçmek
32	Öbek Fiiller	hand down from (someone) to (one) f.	(birinden birine) devrolmak
33	Öbek Fiiller	hand down from (someone) to (one) f.	(birinden/birine) miras kalmak
34	Öbek Fiiller	haul (one) down to (some place) f.	(birini bir yere) düşürmek/çekmek
35	Öbek Fiiller	hoot (one) down f.	(birini) yuhalamak
36	Öbek Fiiller	hoot (one) down f.	(birini) ıslıklamak
37	Öbek Fiiller	hoot (one) down f.	(birini) yuhalayıp/ıslıklayıp sahneden indirmek
38	Öbek Fiiller	howl (one) down f.	(birini) yuhalayarak/ıslıklayarak susturmak
39	Öbek Fiiller	howl (one) down f.	(birini) yuhalayarak/ıslıklayarak sahneden indirmek
40	Öbek Fiiller	look (one) up and down f.	(birini) baştan aşağı süzmek
41	Öbek Fiiller	look (one) up and down f.	(birini) baştan aşağı incelemek
42	Öbek Fiiller	set (one) down as (something) f.	(birini olumsuz bir şey) olarak değerlendirmek
43	Öbek Fiiller	set (one) down as (something) f.	(birini olumsuz bir şey olarak) düşünmek
44	Öbek Fiiller	set (one) down as (something) f.	(birini olumsuz bir şey) olarak farz etmek
45	Öbek Fiiller	set (one) down as (something) f.	(birini olumsuz bir şey) olarak görmek
46	Öbek Fiiller	set (one) down as (something) f.	(birine olumsuz bir şey) olarak bakmak
47	Öbek Fiiller	set (one) down as (something) f.	(birine olumsuz bir şey) gözüyle bakmak
48	Öbek Fiiller	talk down to (one) f.	(birini) aşağılayarak konuşmak
49	Öbek Fiiller	talk down to (one) f.	(biriyle) küçümseyici bir biçimde konuşmak
50	Öbek Fiiller	talk down to (one) f.	(birinin) seviyesinde/seviyesine inerek konuşmak
51	Öbek Fiiller	talk down to (one) f.	(biriyle) yüksekten konuşmak
Phrases
52	İfadeler	one down, one to go expr.	biri gitti biri kaldı
53	İfadeler	two down one to go expr.	ikisi gitti, biri kaldı
Colloquial
54	Konuşma Dili	(horse race betting) I was down to one number f.	altılıda beşte kalmak
55	Konuşma Dili	(horse race betting) I was down to one number f.	1 numarayla kaçırmak
56	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birinin) görevi olmak
57	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birinin) işi olmak
58	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birinin) sorumluluğu olmak
59	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birinin) kararı olmak
60	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birine) düşmek
61	Konuşma Dili	be down to (one) f.	(birine) kalmak
62	Konuşma Dili	one-down s.	menfaatinden ödün vermiş
63	Konuşma Dili	one-down s.	önceliği başkasına vermiş
64	Konuşma Dili	one-down s.	geride durmuş
Idioms
65	Deyim	up one side and down the other i.	baştan ayağa
66	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	yakıp yıkmak
67	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	mahvetmek
68	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	yakıp yıkmak
69	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	mahvetmek
70	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	yere devirmek
71	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	yerle bir etmek
72	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	yere devirmek
73	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	yerle bir etmek
74	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	yıkıp geçmek
75	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	yıkıp geçmek
76	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	darmaduman etmek
77	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	darmaduman etmek
78	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	yıkmak
79	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	yerle bir etmek
80	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	yerle yeksan etmek
81	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	hâk ile yeksan etmek
82	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	(birinin) hayatını mahvetmek
83	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	(birinin) hayatını cehenneme çevirmek
84	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	(birinin) hayatını yerle bir etmek
85	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	(birinin) hayatını darmaduman etmek
86	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	(birinin) hayatını duman etmek
87	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	(birinin) hayatını kaydırmak
88	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	(birinin) dünyasını başına/tepesine yıkmak
89	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	(birine) dünyayı zindan etmek
90	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	(birine) dünyayı zehir etmek
91	Deyim	bring (something) crashing down (around) (one) f.	dünyayı (birinin) başına dar etmek
92	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	kendi üstüne yıkılmasına neden olmak
93	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	(birinin) hayatını mahvetmek
94	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	(birinin) hayatını cehenneme çevirmek
95	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	(birinin) hayatını yerle bir etmek
96	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	(birinin) hayatını darmaduman etmek
97	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	(birinin) hayatını duman etmek
98	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	(birinin) hayatını kaydırmak
99	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	(birinin) dünyasını başına/tepesine yıkmak
100	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	(birine) dünyayı zindan etmek
101	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	(birine) dünyayı zehir etmek
102	Deyim	bring something crashing down (around one) f.	dünyayı (birinin) başına dar etmek
103	Deyim	catch one with one's pants down f.	hazırlıksız yakalamak
104	Deyim	sell one down the river f.	öperken ısırmak
105	Deyim	catch one with one's pants down f.	rezil bir durumda/halde yakalamak
106	Deyim	catch one with one's pants down f.	savunmasız yakalamak
107	Deyim	catch one with one's pants down f.	suçüstü yakalamak
108	Deyim	cut (one) down in (one's) prime f.	kariyerinin zirvesindeyken ölmek
109	Deyim	cut (one) down in (one's) prime f.	hayatının baharında ölmek
110	Deyim	cut (one) down in (one's) prime f.	hayatının en parlak evresinde ölmek
111	Deyim	cut (one) down in (one's) prime f.	bir şeyin yarıda kesilmesine neden olmak
112	Deyim	cut (one) down in (one's) prime f.	yarıda kesilmek
113	Deyim	cut (one) down in (one's) prime f.	en parlak/başarılı döneminde bir engelle karşılaşmak
114	Deyim	cut (one) down in (one's) prime f.	en parlak/başarılı dönemi yarıda kalmak
115	Deyim	cut (one) down in (one's) prime f.	en güzel zamanların yarıda kalmasına neden olmak
116	Deyim	cut (one) down in (one's) prime f.	zirvede bırakmak zorunda kalmak
117	Deyim	give (one) the low-down f.	(birine) hesap vermek
118	Deyim	give (one) the low-down f.	gerçeği anlatmak
119	Deyim	give (one) the low-down f.	gerekli bilgileri paylaşmak
120	Deyim	let (one) down easy f.	alıştıra alıştıra söylemek
121	Deyim	let (one) down easy f.	birine bir şeyi onu kırmadan söylemek
122	Deyim	sell (one) down the river f.	birini satmak
123	Deyim	sell (one) down the river f.	adam satmak
124	Deyim	sell (one) down the river f.	ihanet etmek
125	Deyim	sell (one) down the river f.	kendi çıkarları için birini satmak
126	Deyim	sell (one) down the river f.	sırtından vurmak/bıçaklamak
127	Deyim	sell (one) down the river f.	arkasından vurmak
128	Deyim	whistle (one) down the wind f.	birini salmak/salıvermek
129	Deyim	whistle (one) down the wind f.	birini terk etmek
130	Deyim	whistle (one) down the wind f.	birine yol vermek (terk etmek)
131	Deyim	whistle (one) down the wind f.	birini karalamak
132	Deyim	whistle (one) down the wind f.	birine çamur atmak/iftira atmak
133	Deyim	whistle (one) down the wind f.	birini kötülemek
134	Deyim	whistle (one) down the wind f.	adına leke çalmak
135	Deyim	be down on (one) like a ton of bricks f.	(birinin) tepesine balyoz gibi inmek
136	Deyim	be down on (one) like a ton of bricks f.	(birinin) tepesine gülle gibi inmek
137	Deyim	be down on (one) like a ton of bricks f.	(birini) bir güzel benzetmek
138	Deyim	be down on (one) like a ton of bricks f.	(birini) eşekten düşmüşe çevirmek
139	Deyim	kick (one) when (one) is down f.	düşene bir tekme daha vurmak
140	Deyim	kick (one) when (one) is down f.	başına kötü bir şey gelmiş/savunmasız birine kötü davranmak
141	Deyim	kick (one) when (one) is down f.	kötü durumdaki birine zarar vermek/üzmek
142	Deyim	beat (one) down to size f.	(birinin) boyunun ölçüsün almak
143	Deyim	beat (one) down to size f.	(birine) dersini vermek
144	Deyim	beat (one) down to size f.	(birine) haddini bildirmek
145	Deyim	beat (one) down to size f.	(birinin) burnunu sürtmek
146	Deyim	beat (one) hands down f.	(birini) kolayca/hiç zorluk çekmeden yenmek
147	Deyim	beat (one) hands down f.	(birini) açık ara farkla yenmek/alt etmek
148	Deyim	beat (one) hands down f.	(birini) açık ara farkla mağlup etmek
149	Deyim	beat (one) hands down f.	(birine) açık ara farkla galip gelmek
150	Deyim	beat (one) hands down f.	(birini) kolayca bozguna/hezimete uğratmak
151	Deyim	bring (one) back (down) to earth f.	(birini) gerçeklerle tekrar yüzleştirmek
152	Deyim	bring (one) back (down) to earth f.	(birinin) ayaklarını tekrar yere bastırmak
153	Deyim	bring (one) back (down) to earth f.	(birini) hayal aleminden uyandırmak
154	Deyim	bring (one) back (down) to earth f.	(birini) gerçek dünyaya döndürmek
155	Deyim	bring (one) down a peg (or two) f.	(birinin) ağzının payını vermek
156	Deyim	bring (one) down a peg (or two) f.	(birinin) burnunu sürtmek
157	Deyim	bring (one) down a peg (or two) f.	(birinin) fiyakasını bozmak
158	Deyim	bring (one) down a peg (or two) f.	(birinin) karizmasını çizmek
159	Deyim	bring (one) down a peg (or two) f.	(birini) rezil etmek
160	Deyim	bring (one) down a peg (or two) f.	(birinin) maskesini düşürmek
161	Deyim	bring (one) down to earth f.	(birini) gerçeklerle yüzleştirmek
162	Deyim	bring (one) down to earth f.	(birinin) ayaklarını yere bastırmak
163	Deyim	bring (one) down to earth f.	(birini) hayal aleminden uyandırmak
164	Deyim	bring (one) down to earth f.	(birini) gerçek dünyaya döndürmek
165	Deyim	get down on one knee f.	(evlenme teklif etmek için) diz çökmek
166	Deyim	get down on one knee f.	diz çöküp evlenme teklif etmek
167	Deyim	get down on one knee f.	evlenme teklif etmek
168	Deyim	hit (one) when (one) is down f.	düşene tekme atmak
169	Deyim	hit (one) when (one) is down f.	düşene bir tekme daha vurmak
170	Deyim	hit (one) when (one) is down f.	başına kötü bir şey gelmiş/savunmasız birine kötü davranmak
171	Deyim	hit (one) when (one) is down f.	kötü durumdaki birine zarar vermek/üzmek
172	Deyim	knock (one) down a notch (or two) f.	(birinin) ağzının payını vermek
173	Deyim	knock (one) down a notch (or two) f.	(birinin) egosunu yerle bir etmek
174	Deyim	knock (one) down a notch (or two) f.	(birine) gününü göstermek
175	Deyim	knock (one) down a notch (or two) f.	(birini) rezil etmek
176	Deyim	knock (one) down a notch (or two) f.	(birini) yerin dibine sokmak
177	Deyim	knock (one) down a peg (or two) f.	(birinin) ağzının payını vermek
178	Deyim	knock (one) down a peg (or two) f.	(birinin) egosunu yerle bir etmek
179	Deyim	knock (one) down a peg (or two) f.	(birine) gününü göstermek
180	Deyim	knock (one) down a peg (or two) f.	(birini) rezil etmek
181	Deyim	knock (one) down a peg (or two) f.	(birini) yerin dibine sokmak
182	Deyim	knock (one) down a peg (or two) f.	(birine) dersini vermek
183	Deyim	knock (one) down to size f.	(birinin) ağzının payını vermek
184	Deyim	knock (one) down to size f.	(birinin) egosunu yerle bir etmek
185	Deyim	knock (one) down to size f.	(birine) gününü göstermek
186	Deyim	knock (one) down to size f.	(birini) rezil etmek
187	Deyim	knock (one) down to size f.	(birini) yerin dibine sokmak
188	Deyim	knock (one) down to size f.	(birine) dersini vermek
189	Deyim	lead (one) down the garden path f.	(birini) aldatmak
190	Deyim	lead (one) down the garden path f.	(birini) kandırmak
191	Deyim	lead (one) down the garden path f.	(birine) karşı dürüst olmamak
192	Deyim	let (one) down gently f.	(birini) yavaş yavaş alıştırarak hayal kırıklığına uğratmak
193	Deyim	let (one) down gently f.	(birine) kötü haberi alıştıra alıştıra vermek
194	Deyim	put (one) down for (something) f.	(birini bir şey) için bir listeye yazmak/eklemek
195	Deyim	put (one) down for (something) f.	(birinin adını bir şey) için bir listeye yazmak
196	Deyim	put (one) down for (something) f.	(birinin ismini bir şey) için not almak
197	Deyim	put (one) down for (something) f.	(birini/birinin ismini bir şeye) yazmak/eklemek
198	Deyim	take (one) down memory lane f.	(birini) anılara götürmek
199	Deyim	take (one) down memory lane f.	(birini) eski günlere/maziye götürmek
200	Deyim	take (one) down memory lane f.	(birini) geçmişe götürmek
201	Deyim	take (one) down memory lane f.	(birine) anıları hatırlatmak
202	Deyim	take (one) down memory lane f.	(birine) eskiyi anımsatmak
203	Deyim	up one side and down the other expr.	bir uçtan bir uca
204	Deyim	up one side and down the other expr.	iyiden iyiye
205	Deyim	up one side and down the other expr.	tamamen
206	Deyim	up one side and down the other expr.	tamamıyla
207	Deyim	(one) doesn't know which way is up or down expr.	(birinin) kafası allak bullak olmuş
208	Deyim	(one) doesn't know which way is up or down expr.	(birinin) aklı iyice karışmış
209	Deyim	(one) doesn't know which way is up or down expr.	(birinin) zihni karman çorman olmuş
210	Deyim	(one's) whole world came crashing down around (one) expr.	(birinin) bütün dünyası başına yıkılmış
211	Deyim	(one's) whole world came crashing down around (one) expr.	(birinin) her şeyi başına yıkılmış
212	Deyim	(one's) whole world came crashing down around (one) expr.	(birinin) dünyası yıkılmış
213	Deyim	down on one knee expr.	tek dizinin üzerine çökmüş
214	Deyim	down on one knee expr.	(evlilik teklifi için) diz çökmüş
Computer
215	Bilgisayar	move down one paragraph i.	bir paragraf aşağı taşı
Automotive
216	Otomotiv	one touch up-down driver's power window i.	tek dokunuşla açılıp-kapanan sürücü camı
Sport
217	Spor	knocking down of all pins at one time i.	bowlingde tek atışta bütün labutların devrilmesi
Slang
218	Argo	pick up what (one) is putting down f.	çakmak (anlamak)
219	Argo	pick up what (one) is putting down f.	ne demek istediğini anlamak
220	Argo	pick up what (one) is putting down f.	ne kast ettiğini/ima ettiğini anlamak
221	Argo	go down on (one) f.	(birine) oral seks yapmak
222	Argo	go down on (one) f.	(birine) sakso çekmek
223	Argo	come down on (one) like a ton of bricks f.	(birine) bir ton laf söylemek
224	Argo	come down on (one) like a ton of bricks f.	(birine) bir ton fırça çekmek/atmak
225	Argo	come down on (one) like a ton of bricks f.	(birini) fena halde azarlamak
226	Argo	come down on (one) like a ton of bricks f.	(birini) fena halde paylamak
227	Argo	come down on (one) like a ton of bricks f.	(birini) fena halde haşlamak
228	Argo	come down on (one) like a ton of bricks f.	(birine) bir güzel giydirmek
229	Argo	come down on (one) like a ton of bricks f.	öfkeyle birinin üstüne gelmek/yürümek
230	Argo	jaw (one) down f.	(birini) azarlamak
231	Argo	jaw (one) down f.	(birini) küçük düşürmek
232	Argo	jaw (one) down f.	(birini) bastırmak
233	Argo	run it down (to one) f.	(birine) tüm gerçeği anlatmak/açıklamak
234	Argo	run it down (to one) f.	(birine) her şeyi anlatmak
235	Argo	run it down for (one) f.	(birine) tüm gerçeği anlatmak/açıklamak
236	Argo	run it down for (one) f.	(birine) her şeyi anlatmak
237	Argo	run it down for (one) f.	(biri) için açıklamak/açıklama yapmak
British Slang
238	İngiliz Argosu	curl one off/down f.	kaka yapmak
239	İngiliz Argosu	curl one off/down f.	sıçmak