İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | polluted s. | kirli | ||
The Baltic Sea, which will soon be virtually an internal sea of the EU, is the world's most polluted sea. Yakında fiilen AB'nin bir iç denizi haline gelecek olan Baltık Denizi, dünyanın en kirli denizi konumundadır. More Sentences |
||||
Genel | polluted s. | kirletilmiş | ||
More than 300 km of coastline have been polluted. 300 km'den fazla kıyı şeridi kirletilmiştir. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | polluted s. | kirlenmiş | ||
Many rivers have been so polluted that they can no longer be used for drinking water. Birçok nehir o kadar çok kirlenmiş ki artık içme suyu için kullanılamıyorlar. More Sentences |
||||
Teknik | polluted s. | kirletilmiş | ||
We need to mark out corridors for tankers so as to ensure that these areas are not polluted. Bu alanların kirletilmemesini sağlamak için tankerler için koridorlar belirlememiz gerekiyor. More Sentences |
||||
Slang | ||||
Argo | polluted s. | çok sarhoş | ||
Argo | polluted s. | zilzurna sarhoş | ||
Argo | polluted s. | körkütük sarhoş | ||
Argo | polluted s. | fitil gibi | ||
Argo | polluted s. | zom | ||
Argo | polluted s. | küfelik | ||
Argo | polluted s. | dut gibi | ||
Argo | polluted s. | küp gibi | ||
Argo | polluted s. | kafası iyi | ||
Argo | polluted s. | kafası güzel | ||
Argo | polluted s. | kafası dumanlı | ||
Argo | polluted s. | kafası kıyak |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | be polluted f. | kirlenmek | ||
The water was polluted with oil. Su petrolle kirlendi. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | polluted water i. | kirli su | ||
For example, we allow 5.500 children to die every day because of polluted air, polluted food and polluted water. Örneğin, kirli hava, kirli gıda ve kirli su nedeniyle her gün 5.500 çocuğun ölmesine izin veriyoruz. More Sentences |
||||
Environment | ||||
Çevre | polluted water i. | kirli su | ||
Every year three million people die of infectious diseases transmitted through polluted water. Her yıl üç milyon insan kirli su yoluyla bulaşan bulaşıcı hastalıklardan ölmektedir. More Sentences |
||||
Çevre | polluted air i. | kirli hava | ||
The city is notorious for its polluted air. Şehir, kirli havasıyla tanınıyor. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | be polluted f. | kirli olmak | ||
Speaking | ||||
Konuşma | the air is very polluted expr. | hava çok kirli | ||
Technical | ||||
Teknik | polluted well level meter i. | kirli kuyu seviye ölçü cihazı | ||
Teknik | polluted water i. | kirlenmiş su | ||
Teknik | corrosive effect of atmosphere polluted with sulphur dioxide i. | kükürt dioksit ile kirlenmiş atmosferin korozyon etkisi | ||
Environment | ||||
Çevre | extremely polluted marine environments i. | aşırı şekilde kirlenmiş deniz ortamları | ||
Çevre | lightly polluted surface i. | az kirli yüzey suları | ||
Çevre | guide for the selection of insulators in respect of polluted conditions i. | kirlenme şartlarına göre izolatörlerin seçilme kuralları kılavuzu | ||
Çevre | polluted beaches i. | kirletilmiş plajlar | ||
Çevre | polluted water i. | kirlenmiş su | ||
Çevre | polluted water i. | kirletilmiş su |