Geçmiş

pretty

"pretty" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 54 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	pretty s.	şirin
2	Yaygın Kullanım	pretty s.	tatlı
3	Yaygın Kullanım	pretty s.	güzel
4	Yaygın Kullanım	pretty s.	hoş
5	Yaygın Kullanım	pretty s.	sevimli
6	Yaygın Kullanım	pretty zf.	oldukça
7	Yaygın Kullanım	pretty zf.	bayağı
8	Yaygın Kullanım	pretty zf.	hayli
General
9	Genel	pretty i.	güzel kimse
10	Genel	pretty i.	şirin şey
11	Genel	pretty s.	yosma
12	Genel	pretty s.	cici
13	Genel	pretty s.	zarif
14	Genel	pretty s.	kıyak
15	Genel	pretty s.	iyi
16	Genel	pretty s.	şeker
17	Genel	pretty s.	ala
18	Genel	pretty s.	gökçe
19	Genel	pretty s.	akça pakça
20	Genel	pretty s.	çekici
21	Genel	pretty s.	bir hayli
22	Genel	pretty s.	hafif olup kulağa hoş gelen (müzik)
23	Genel	pretty s.	ustalık gerektiren
24	Genel	pretty s.	maharet gösteren
25	Genel	pretty s.	münasip
26	Genel	pretty s.	yerinde
27	Genel	pretty s.	zavallı
28	Genel	pretty s.	sefil
29	Genel	pretty s.	mazur görülemez
30	Genel	pretty s.	büyükçe
31	Genel	pretty s.	hatırı sayılır
32	Genel	pretty s.	açık (hava)
33	Genel	pretty s.	güneşli ve ılık (hava)
34	Genel	pretty s.	zeki
35	Genel	pretty s.	zekice
36	Genel	pretty s.	marifetli
37	Genel	pretty s.	hoş ama boş olan
38	Genel	pretty s.	(mecazen) bir acayip
39	Genel	pretty zf.	çok
40	Genel	pretty zf.	epeyce
41	Genel	pretty zf.	epey
42	Genel	pretty zf.	gayet
43	Genel	pretty zf.	şirin bir şekilde
44	Genel	pretty zf.	tatlı bir şekilde
45	Genel	pretty zf.	hoş bir şekilde
46	Genel	pretty zf.	büyüleyerek
47	Genel	pretty zf.	cezbedici bir şekilde
48	Genel	pretty zf.	uygun bir şekilde
49	Genel	pretty zf.	isabetli bir şekilde
50	Genel	pretty zf.	anlamlı olarak
51	Genel	pretty zf.	açıkça
Colloquial
52	Konuşma Dili	pretty s.	erkeksi olmayan
53	Konuşma Dili	pretty s.	kadınsı
54	Konuşma Dili	pretty s.	zarif

"pretty" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 267 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
General
1	Genel	pretty girl i.	güzel kız
2	Genel	pretty girl i.	sevimli kız
3	Genel	pretty cat i.	şirin kedi
4	Genel	pretty [dialect] i.	oyuncak
5	Genel	pretty-pretty i.	işe yaramaz süs
6	Genel	pretty-pretty i.	önemsiz şey
7	Genel	pretty-pretty i.	süs eşyası
8	Genel	pretty-pretty i.	biblo
9	Genel	be pretty well suited to f.	iyi uymak
10	Genel	cost a pretty penny f.	epey pahalıya mal olmak
11	Genel	sit pretty f.	tuzu kuru olmak
12	Genel	pretty up f.	güzelleştirmek
13	Genel	be very pretty f.	çok güzel olmak
14	Genel	be pretty far behind f.	bayağı bir geride olmak
15	Genel	pretty (up) f.	güzelleştirmek
16	Genel	pretty (up) f.	daha çekici hale getirmek
17	Genel	pretty (up) f.	süsleyip püslemek
18	Genel	fairly pretty s.	eli yüzü düzgün
19	Genel	pretty big s.	oldukça büyük
20	Genel	pretty difficult s.	hayli güç
21	Genel	in a pretty pickle s.	başı belada
22	Genel	pretty difficult s.	epey zor
23	Genel	pretty much the same s.	hemen hemen aynı
24	Genel	pretty good s.	oldukça iyi
25	Genel	pretty ugly s.	oldukça çirkin
26	Genel	pretty boring s.	oldukça sıkıcı
27	Genel	pretty boring s.	bir hayli sıkıcı
28	Genel	pretty close s.	oldukça yakın
29	Genel	pretty short s.	oldukça kısa
30	Genel	pretty harmful s.	oldukça zararlı
31	Genel	pretty-spoken s.	tatlılıkla söylenmiş
32	Genel	pretty-spoken s.	tatlı dilli
33	Genel	pretty-spoken s.	güzellikle konuşan
34	Genel	pretty much zf.	oldukça fazla
35	Genel	pretty much the same zf.	yine öyle
36	Genel	in a pretty pickle zf.	zor veya kötü durumda
37	Genel	pretty well zf.	aşağı yukarı
38	Genel	pretty well zf.	hemen hemen
39	Genel	pretty much zf.	hemen hemen
40	Genel	pretty well zf.	büyük ölçüde
41	Genel	pretty much zf.	büyük ölçüde
42	Genel	pretty well zf.	neredeyse
43	Genel	pretty much zf.	neredeyse
44	Genel	pretty much zf.	aşağı yukarı
Phrases
45	İfadeler	pretty soon expr.	çok yakında
46	İfadeler	pretty many expr.	haylice
47	İfadeler	pretty unfazed by it expr.	fazla istifini bozmamış
48	İfadeler	pretty cool expr.	oldukça iyi
49	İfadeler	pretty unfazed by it expr.	pek etkilenmemiş
50	İfadeler	pretty cool expr.	son derece iyi
Proverb
51	Atasözü	be in a pretty scrape	ayıkla pirincin taşını
52	Atasözü	we're in a pretty scrape	ayıkla şimdi pirincin taşını
53	Atasözü	pretty is as pretty does	insanlar kıyafetiyle karşılanır fikirleriyle ağırlanır/uğurlanır
54	Atasözü	pretty is as pretty does	insanları dış görünüşlerine göre yargılamayın
Colloquial
55	Konuşma Dili	a pretty penny i.	büyük miktarda para
56	Konuşma Dili	a pretty penny i.	çok para
57	Konuşma Dili	a pretty penny i.	epey para
58	Konuşma Dili	pretty oneself up f.	kendine çeki düzen vermek
59	Konuşma Dili	pretty oneself up f.	kendini güzelleştirmek
60	Konuşma Dili	pretty amazing s.	oldukça şaşırtıcı
61	Konuşma Dili	pretty close s.	oldukça yakın
62	Konuşma Dili	pretty-pretty s.	güzellikle kafayı bozmuş
63	Konuşma Dili	pretty-pretty s.	güzelliğine düşkün
64	Konuşma Dili	pretty-pretty s.	güzel ama anlamsız
65	Konuşma Dili	pretty much zf.	neredeyse tamamen
66	Konuşma Dili	pretty well zf.	neredeyse tamamen
67	Konuşma Dili	who's a pretty boy then ünl.	kimmiş bu güzel/tatlı çocuk
68	Konuşma Dili	who's a pretty boy then ünl.	hanimiş benim güzel oğlum
69	Konuşma Dili	pretty smart expr.	epey zekice
70	Konuşma Dili	come to a pretty a pass expr.	işler öyle bir noktaya geldi ki
71	Konuşma Dili	reach a pretty pass expr.	işler öyle bir noktaya geldi ki
72	Konuşma Dili	come to a pretty a pass expr.	işler öylesine berbat bir noktaya geldi ki
73	Konuşma Dili	reach a pretty pass expr.	işler öylesine berbat bir noktaya geldi ki
74	Konuşma Dili	not just a pretty face expr.	yalnızca güzel değil zeki de
75	Konuşma Dili	pretty please with a cherry on top? expr.	lütfen
76	Konuşma Dili	pretty please with a cherry on top? expr.	zahmet olmazsa
77	Konuşma Dili	pretty please with a cherry on top? expr.	bir zahmet
78	Konuşma Dili	pretty please with a cherry on top? expr.	çok rica ediyorum
79	Konuşma Dili	pretty please with sugar on top? expr.	lütfen
80	Konuşma Dili	pretty please with sugar on top? expr.	zahmet olmazsa
81	Konuşma Dili	pretty please with sugar on top? expr.	bir zahmet
82	Konuşma Dili	pretty please with sugar on top? expr.	çok rica ediyorum
83	Konuşma Dili	that's pretty much it expr.	genel olarak böyle (bu şekilde)
84	Konuşma Dili	that's pretty much it expr.	bu kadar
85	Konuşma Dili	xyzpdq (examine your zipper pretty darn/damn quick) expr.	dükkanın açık
86	Konuşma Dili	xyzpdq (examine your zipper pretty darn/damn quick) expr.	fermuarın açık
87	Konuşma Dili	xyzpdq (examine your zipper pretty darn/damn quick) expr.	pantolonunun fermuarını kapat/çek
Idioms
88	Deyim	pretty pickle i.	bela
89	Deyim	a pretty kettle of fish i.	güç durum
90	Deyim	a pretty kettle of fish i.	zor durum
91	Deyim	just another pretty face i.	güzel ama özelliği olmayan biri
92	Deyim	just another pretty face i.	sıradan hoş biri
93	Deyim	just another pretty face i.	sadece güzel bir yüz
94	Deyim	just another pretty face i.	sadece güzel/yakışıklı biri
95	Deyim	just another pretty face i.	güzelliğinden/yakışıklılığından başka özelliği olmayan biri
96	Deyim	a pretty pass i.	zor bir durum
97	Deyim	a pretty pass i.	berbat bir nokta
98	Deyim	a pretty pass i.	nahoş bir durum
99	Deyim	a pretty pass i.	kötü bir nokta
100	Deyim	a pretty pass i.	beter bir nokta
101	Deyim	a pretty pass i.	zor bir aşama
102	Deyim	a pretty pass i.	sıkıntılı bir hal
103	Deyim	a pretty pass i.	zor/kötü bir hal
104	Deyim	a pretty pass i.	berbat bir hal
105	Deyim	a pretty pass i.	boka sarmış bir hal/durum
106	Deyim	a pretty pass i.	sarpa sarmış bir hal/durum
107	Deyim	a pretty state of affairs i.	işlerin zor bir aşamaya geldiği durum
108	Deyim	a pretty state of affairs i.	işlerin sıkıntılı bir hale geldiği durum
109	Deyim	a pretty state of affairs i.	işlerin bok/sarpa sardığı bir durum
110	Deyim	a pretty state of affairs i.	işlerin zorlaştığı bir durum
111	Deyim	a pretty state of affairs i.	işlerin berbat bir hal aldığı surum
112	Deyim	pretty kettle of fish [us] i.	tuhaf durum
113	Deyim	pretty kettle of fish [us] i.	karışıklık
114	Deyim	pretty kettle of fish [us] i.	karışık durum
115	Deyim	pretty kettle of fish [us] i.	zor durum
116	Deyim	pretty penny i.	büyük meblağ
117	Deyim	pretty penny i.	çok para
118	Deyim	come to a pretty pass f.	nahoş bir duruma gelmek/erişmek
119	Deyim	come to a pretty pass f.	üzücü bir hal almak
120	Deyim	lead a person a merry pretty dance f.	başına çorap örmek
121	Deyim	cost a pretty penny f.	bir servete mal olmak
122	Deyim	bother one's pretty little head about something f.	bir şeye kafasını takmak
123	Deyim	cost somebody a pretty penny f.	bir servete mal olmak
124	Deyim	leave someone sitting pretty f.	birine büyük bir miras bırakmak
125	Deyim	sit pretty f.	cebi dolu olmak
126	Deyim	cost (somebody) a pretty penny f.	dünya kadar paraya mal olmak
127	Deyim	cost a pretty penny f.	çok pahalıya mal olmak
128	Deyim	lead someone a pretty dance f.	canından bezdirmek
129	Deyim	cost somebody a pretty penny f.	çok pahalıya mal olmak
130	Deyim	not trouble one's pretty little head about f.	endişelenmemek
131	Deyim	pretty oneself (or something) up f.	kendine çeki düzen vermek
132	Deyim	come to a pretty pass f.	kötü bir noktaya gelmek
133	Deyim	pretty oneself (or something) up f.	kendini güzelleştirmek
134	Deyim	cost a pretty penny f.	pahalıya mal olmak
135	Deyim	come to a pretty pass f.	sarpa sarmak
136	Deyim	cost a pretty penny f.	pahalıya patlamak
137	Deyim	sit pretty f.	tuzu kuru olmak
138	Deyim	bring to a pretty pass f.	üzücü bir noktaya gelmesine neden olmak
139	Deyim	be sitting pretty f.	(maddi anlamda) rahatı yerinde olmak
140	Deyim	not be a pretty sight f.	yüzüne bakılacak gibi olmamak
141	Deyim	be just a pretty face f.	güzel ama özelliği olmayan biri olmak
142	Deyim	be just a pretty face f.	sıradan hoş biri olmak
143	Deyim	be just a pretty face f.	sadece güzel bir yüz olmak
144	Deyim	be just a pretty face f.	sadece güzel/yakışıklı olmak
145	Deyim	be just a pretty face f.	güzelliğinden/yakışıklılığından başka özelliği olmamak
146	Deyim	be just another pretty face f.	güzel ama özelliği olmayan biri olmak
147	Deyim	be just another pretty face f.	sıradan hoş biri olmak
148	Deyim	be just another pretty face f.	sadece güzel bir yüz olmak
149	Deyim	be just another pretty face f.	sadece güzel/yakışıklı olmak
150	Deyim	be just another pretty face f.	güzelliğinden/yakışıklılığından başka özelliği olmamak
151	Deyim	be not just another pretty face f.	sadece güzel veya yakışıklı değil aynı zamanda akıllı da/yetenekli de/başarılı da olmak
152	Deyim	be not a pretty sight f.	yüzüne bakılacak gibi olmamak
153	Deyim	be not a pretty sight f.	çirkin olmak
154	Deyim	be not just a pretty face f.	sadece güzel/yakışıklı olmamak (aynı zamanda akıllı, yetenekli olmak)
155	Deyim	be not just a pretty face f.	dış görünüşten/güzellikten ibaret olmamak
156	Deyim	be not just a pretty face f.	güzelliğinin/yakışıklılığının yanında akıllı da, yetenekli de, becerikli de olmak
157	Deyim	be sitting pretty f.	tuzu kuru olmak
158	Deyim	be sitting pretty f.	cebi dolu olmak
159	Deyim	be sitting pretty f.	güvende olmak
160	Deyim	be sitting pretty f.	rahat olmak
161	Deyim	be sitting pretty f.	durumu iyi olmak
162	Deyim	be sitting pretty f.	keyfi yerinde olmak
163	Deyim	be sitting pretty f.	başarılı olmak
164	Deyim	be sitting pretty f.	zengin olmak
165	Deyim	bother one's (pretty little) head about someone or something f.	birine/bir şeye kafasını takmak
166	Deyim	bother one's (pretty little) head about someone or something f.	biri/bir şey hakkında endişelenmek
167	Deyim	bother one's (pretty little) head about someone or something f.	biri/bir şey için kaygılanmak
168	Deyim	bother one's (pretty little) head about someone or something f.	biriyle/bir şeyle ilgili canını sıkmak
169	Deyim	bother one's (pretty little) head about someone or something f.	birini/bir şeyi merak etmek
170	Deyim	bother one's (pretty little) head about someone or something f.	biri/bir şey için üzülmek
171	Deyim	bother one's (pretty little) head about someone or something f.	birini/bir şeyi dert etmek
172	Deyim	cost a pretty penny [us] f.	çok paraya mal olmak
173	Deyim	cost a pretty penny [us] f.	(bir) servete mal olmak
174	Deyim	cost a pretty penny [us] f.	çok pahalıya mal olmak
175	Deyim	cost a pretty penny [us] f.	pahalıya patlamak
176	Deyim	(as) pretty as a picture s.	tablo gibi (güzel)
177	Deyim	(as) pretty as a picture s.	çizilmiş gibi (güzel)
178	Deyim	pretty as a picture s.	çok güzel
179	Deyim	pretty as a picture s.	taş bebek gibi
180	Deyim	pretty as a picture s.	tablo gibi (güzel)
181	Deyim	pretty as a picture s.	çizilmiş gibi (güzel)
182	Deyim	(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr.	kırk fırın ekmek yemen lazım
183	Deyim	gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr.	kırk fırın ekmek yemen lazım
184	Deyim	(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr.	canını dişine katman lazım
185	Deyim	gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr.	canını dişine katman lazım
186	Deyim	(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr.	sen giderken ben dönüyordum
187	Deyim	gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr.	sen giderken ben dönüyordum
188	Deyim	(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr.	gidilecek çok yolun var
189	Deyim	gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr.	gidilecek çok yolun var
190	Deyim	sitting pretty expr.	cebi dolu
191	Deyim	as pretty as a picture expr.	çok güzel
192	Deyim	as pretty as a picture expr.	çıtı pıtı
193	Deyim	things have reached a pretty pass expr.	işler kötü bir noktaya geldi
194	Deyim	things have reached a pretty pass expr.	işler sarpa sardı
195	Deyim	things have come to a pretty pass expr.	işler kötü bir noktaya geldi
196	Deyim	this is a pretty state of affairs expr.	işler boka sardı
197	Deyim	things have come to a pretty pass expr.	işler sarpa sardı
198	Deyim	this is a pretty state of affairs expr.	işler sarpa sardı
199	Deyim	this is a pretty kettle of fish expr.	işler sarpa sardı
200	Deyim	gotta get up pretty early in the morning to do something expr.	kırk fırın ekmek yemen lazım
201	Deyim	not a pretty sight expr.	pek iç açıcı bir görüntü değil
202	Deyim	as pretty as a picture expr.	resim kadar güzel
203	Deyim	not be just a pretty face expr.	sadece güzel/yakışıklı değil (akıllı da)
204	Deyim	as pretty as a picture expr.	taş bebek gibi
205	Deyim	not just a pretty face expr.	sadece güzel/yakışıklı değil (aynı zamanda akıllı, yetenekli)
206	Deyim	not just a pretty face expr.	dış görünüşten/güzellikten ibaret değil
207	Deyim	not just a pretty face expr.	güzelliğinin/yakışıklılığının yanında akıllı da, yetenekli de, becerikli de
208	Deyim	not just another pretty face expr.	sadece güzel/yakışıklı değil (aynı zamanda akıllı, yetenekli)
209	Deyim	not just another pretty face expr.	dış görünüşten/güzellikten ibaret değil
210	Deyim	not just another pretty face expr.	güzelliğinin/yakışıklılığının yanında akıllı da, yetenekli de, becerikli de
211	Deyim	gotta get up pretty early in the morning to expr.	için kırk fırın ekmek yemen lazım
212	Deyim	gotta get up pretty early in the morning to expr.	için canını dişine katman lazım
213	Deyim	gotta get up pretty early in the morning to expr.	sen giderken ben dönüyordum
214	Deyim	gotta get up pretty early in the morning to expr.	için gidilecek çok yolun var
215	Deyim	gotta get up pretty early in the morning to expr.	için erkenden hazırlanmalısın
216	Deyim	more than just a pretty face expr.	yalnızca güzel değil zeki de
217	Deyim	more than just a pretty face expr.	sadece güzel/yakışıklı değil (aynı zamanda akıllı, yetenekli)
218	Deyim	more than just a pretty face expr.	dış görünüşten/güzellikten ibaret değil
219	Deyim	more than just a pretty face expr.	güzelliğinin/yakışıklılığının yanında akıllı da, yetenekli de, becerikli de
Speaking
220	Konuşma	you're pretty far behind expr.	bayağı bir geridesin
221	Konuşma	you don't think I'm pretty? expr.	beni hoş bulmuyor musun?
222	Konuşma	it looks pretty easy to me expr.	bana çok kolay görünüyor
223	Konuşma	that's pretty awful expr.	bu çok berbat
224	Konuşma	that's pretty awful expr.	bu çok kötü
225	Konuşma	it's pretty good once you get used to the taste expr.	bir kere tadına alıştın mı harika geliyor
226	Konuşma	you gotta get up pretty early in the morning to do something expr.	bir şeyler yapmak için erkenden hazırlanmalısın
227	Konuşma	it looks pretty easy to me expr.	bana çok kolay göründü
228	Konuşma	it looks pretty awful expr.	bir hayli kötü görünüyor
229	Konuşma	you look very pretty expr.	çok hoş görünüyorsun
230	Konuşma	you guys seem pretty cool expr.	çok kafa heriflere benziyorsunuz
231	Konuşma	it seems pretty obvious expr.	durum apaçık ortada
232	Konuşma	you are very pretty expr.	çok hoşsun
233	Konuşma	we were pretty decent friends expr.	çok iyi anlaşan iki arkadaştık
234	Konuşma	it's a very pretty name expr.	çok hoş bir isim
235	Konuşma	they seemed to be having a pretty good time expr.	güzel vakit geçiriyor gibiydiler
236	Konuşma	you are pretty as usual expr.	her zamanki gibi çok şirinsin
237	Konuşma	I'm pretty good with faces expr.	insanların yüzlerini kolay kolay unutmam
238	Konuşma	I'm pretty good with faces expr.	insanların suratlarını kolay kolay unutmam
239	Konuşma	I'm pretty sure expr.	oldukça eminim
240	Konuşma	he's pretty set on it expr.	kafaya koymuş
241	Konuşma	how pretty you are expr.	ne kadar hoşsun
242	Konuşma	pretty please? expr.	lütfen ama lütfen?
243	Konuşma	get hurt pretty bad expr.	oldukça kötü yaralanmak
244	Konuşma	things are pretty crazy expr.	ortalık bir hayli karışık
245	Konuşma	pretty extroverted person expr.	oldukça dışadönük kişi
246	Konuşma	a pretty lady like you shouldn't drink that much expr.	sizin gibi hoş bir bayan bu kadar çok içmemeli
247	Konuşma	it was pretty awful expr.	rezaletti
248	Konuşma	don't bother your pretty little head expr.	sıkma tatlı canını
249	Konuşma	this is pretty horrible expr.	bu oldukça korkunç
Telecom
250	Telekom	pretty good privacy i.	çok iyi mahremiyet
Textile
251	Tekstil	none-so-pretty i.	18. yüzyılın sonlarında kullanılan dekoratif bir örgü veya bant
Botanic
252	Botanik	none-so-pretty (silene armeria) i.	doğu kuzey amerika'da adventif olarak yetişen, içi boş sapları ve koyu pembe çiçekleri olan tek yıllık bir avrupa bitkisi
253	Botanik	none-so-pretty i.	batı avrupa'ya özgü, dayanıklı ve çok yıllık bir taşkıran bitkisi
Geography
254	Coğrafya	pretty prairie i.	kansas eyaletinde şehir
Archaic
255	Eski Kullanım	pretty [scotland] s.	güçlü ve cesur
256	Eski Kullanım	pretty [scotland] s.	iri yarı
257	Eski Kullanım	pretty [scotland] s.	dayanıklı
Slang
258	Argo	pretty fly (for a white guy) i.	bir beyazın zenci gibi davranması
259	Argo	pretty boy i.	parlak çocuk
260	Argo	pretty spiffy s.	harika
261	Argo	purty (pretty) s.	sevimli
262	Argo	this is some pretty serious stuff expr.	bu bir hayli sert bir mal
263	Argo	don't worry your pretty little head about it expr.	endişelenme
264	Argo	don't worry your pretty little head about it expr.	kafanı yorma
265	Argo	pretty spiffy expr.	mükemmel
266	Argo	phat (pretty hot and tempting) expr.	yakıyor/ateşli
British Slang
267	İngiliz Argosu	pretty-boy i.	hoş çocuk