|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
engellere rağmen ilerlemek |
push f.
|
|
We pushed ahead despite the obstacles.
Engellere rağmen ilerlemeye devam ettik.
More Sentences
|
|
2 |
Genel |
buna rağmen |
nevertheless zf.
|
|
Nevertheless, he feels the cold in all its reality.
Buna rağmen üşüme hissini bütün gerçekçiliği ile yaşar.
More Sentences
|
3 |
Genel |
her şeye rağmen |
for all that zf.
|
|
His story may sound false, but it is true for all that.
Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.
More Sentences
|
4 |
Genel |
buna rağmen |
notwithstanding zf.
|
|
Notwithstanding this, the Czech Republic is trying, by activating the reactor, to present us with a fait accompli.
Buna rağmen Çek Cumhuriyeti reaktörü faaliyete geçirerek bize bir oldu bitti sunmaya çalışıyor.
More Sentences
|
5 |
Genel |
her şeye rağmen |
after all zf.
|
|
This is therefore a great way of keeping produce fresh after all.
Dolayısıyla bu, her şeye rağmen ürünleri taze tutmanın harika bir yoludur.
More Sentences
|
6 |
Genel |
her şeye rağmen |
nonetheless zf.
|
|
They are nonetheless quite pressing, and I cannot understand why it should be so difficult to put them into effect.
Her şeye rağmen bu konular oldukça acil ve bunları yürürlüğe koymanın neden bu kadar zor olduğunu anlayamıyorum.
More Sentences
|
7 |
Genel |
her şeye rağmen |
despite everything zf.
|
|
Despite everything, that is not, however, the worst of it.
Her şeye rağmen, en kötüsü de bu değildir.
More Sentences
|
8 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
nevertheless zf.
|
|
Nevertheless, I'm immensely proud.
Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.
More Sentences
|
9 |
Genel |
buna rağmen |
however zf.
|
|
However, if you definitely want me to go, I will go.
Buna rağmen, muhakkak benim gitmemi istiyorsanız, giderim.
More Sentences
|
10 |
Genel |
tüm bunlara rağmen |
despite all zf.
|
|
Despite all that, however, there is a major source of dissatisfaction.
Ancak tüm bunlara rağmen, önemli bir memnuniyetsizlik kaynağı var.
More Sentences
|
11 |
Genel |
buna rağmen |
nonetheless zf.
|
|
We nonetheless still have underutilisation to the tune of EUR 9 billion, which is an unacceptable figure.
Buna rağmen hala 9 milyar Euro'luk bir eksik kullanımımız var ki bu kabul edilemez bir rakam.
More Sentences
|
12 |
Genel |
olmasına rağmen |
although bağ.
|
|
We are discussing two different things, although they are interlinked.
Birbirleriyle bağlantılı olmalarına rağmen iki farklı şeyi tartışıyoruz.
More Sentences
|
13 |
Genel |
olmasına rağmen |
even though bağ.
|
|
These gains have been achieved even though important gaps remain within the legal framework.
Yasal çerçevede önemli boşluklar olmasına rağmen bu kazanımlar elde edilmiştir.
More Sentences
|
14 |
Genel |
buna rağmen |
yet bağ.
|
|
Yet how many other women and how many men are lying in prison or are charged and hanged?
Buna rağmen kaç kadın ve kaç erkek cezaevinde yatıyor ya da suçlanıp asılıyor?
More Sentences
|
15 |
Genel |
-e rağmen |
though bağ.
|
|
The apartment, though small, was very functional.
Küçük olmasına rağmen daire çok kullanışlıydı.
More Sentences
|
16 |
Genel |
buna rağmen |
yet bağ.
|
|
This is very serious and yet the Irish Government is not setting up an independent enquiry.
Bu çok ciddi bir durum ve buna rağmen İrlanda Hükümeti bağımsız bir soruşturma başlatmıyor.
More Sentences
|
17 |
Genel |
olmasına rağmen |
while bağ.
|
|
While there were lots to eat, she didn't offer us drinks.
Yiyecek çok şey olmasına rağmen, bize içki teklif etmedi.
More Sentences
|
Phrases |
|
18 |
İfadeler |
buna rağmen |
despite this expr.
|
|
It is regrettable that pre-trade transparency is provided for despite this.
Buna rağmen işlem öncesi şeffaflığın öngörülmesi üzüntü vericidir.
More Sentences
|
Colloquial |
|
19 |
Konuşma Dili |
buna rağmen |
all the same expr.
|
|
Everyone opposed it, but Sally and Bob got married all the same.
Herkes ona karşı çıktı fakat buna rağmen Sally ve Bob evlendiler.
More Sentences
|
General |
|
20 |
Genel |
bütün engellere rağmen |
a slim chance i.
|
|
21 |
Genel |
muhalif olmalarına rağmen birlikte çalışmak zorunda olan kişiler |
frenemy i.
|
|
22 |
Genel |
olunan zaman veya mekandan farklı bir zamanı ve mekanı işleyen bir eser karşısında anlatılan yerde veya zamanda olunmadığının bilinmesine rağmen okurun istemli bir şekilde kendisini orada ve o anda imiş gibi hissederek eseri anlamaya çalışması |
the willing suspension of disbelief i.
|
|
23 |
Genel |
emeklilik yaşı gelmesine rağmen çalışmaya devam eden kişi |
nevertiree i.
|
|
24 |
Genel |
yanlış olmasına rağmen genel anlamda kabul gören şey |
factoid i.
|
|
25 |
Genel |
(yasağa rağmen) sigara içilmesine müsaade edilen yer |
smokeeasy i.
|
|
26 |
Genel |
(yasağa rağmen) sigara içilmesine müsaade edilen yer |
smoke-easy i.
|
|
27 |
Genel |
(yasağa rağmen) sigara içilmesine müsaade edilen yer |
smokeasy i.
|
|
28 |
Genel |
başkalarına rağmen bir şeyi destekleyen kimse |
bastion i.
|
|
29 |
Genel |
zorluklara rağmen bir amaç uğruna mücadele eden kimse |
dead ender i.
|
|
30 |
Genel |
imkansız gibi görülmesine rağmen meydana gelen bir olay |
black swan i.
|
|
31 |
Genel |
açık kanıtlara rağmen gerçeği reddeden kimse |
flat-earther i.
|
|
32 |
Genel |
düşük ihtimale rağmen kazanılan bahis |
skinner i.
|
|
33 |
Genel |
zorluklara rağmen gayret etmek |
slug on f.
|
|
34 |
Genel |
-e rağmen çok zarar görmemek |
be none the worse f.
|
|
35 |
Genel |
ehliyetine geçici olarak el konulmuş olmasına rağmen araç kullanmak |
be driving on a suspended driving licence f.
|
|
36 |
Genel |
zorluklara rağmen başarmak |
bring off f.
|
|
37 |
Genel |
araçta ön koltuk boş olmasına rağmen arka koltukta seyahat etmek |
vip f.
|
|
38 |
Genel |
zorluklara rağmen başarmak |
live through f.
|
|
39 |
Genel |
her şeye rağmen ümitli olmak |
hope against hope f.
|
|
40 |
Genel |
zorluklara rağmen tamamlamak |
see through f.
|
|
41 |
Genel |
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak |
could not be saved despite all medical efforts f.
|
|
|
42 |
Genel |
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak |
could not be saved despite all the efforts deployed by f.
|
|
43 |
Genel |
tüm çabalara rağmen kurtarılamamak |
despite all efforts can not be saved f.
|
|
44 |
Genel |
karşı çıkanlara rağmen muvaffak olmak |
weather a point f.
|
|
45 |
Genel |
tehlike veya risklere rağmen açıklamak |
venture f.
|
|
46 |
Genel |
kararmaya veya kısmi silinmeye rağmen okumak veya yorumlamak |
decipher f.
|
|
47 |
Genel |
engellere rağmen sonuca varmak |
drive f.
|
|
48 |
Genel |
(bir şeyi) engellere rağmen tamamlamak |
drive f.
|
|
49 |
Genel |
zorluklara rağmen başarmak |
outlive f.
|
|
50 |
Genel |
zorluklara rağmen yolunda ilerlemek |
press f.
|
|
51 |
Genel |
engellere rağmen yapmak |
push f.
|
|
52 |
Genel |
her şeye rağmen başarmak |
stagger f.
|
|
53 |
Genel |
(tam zamanlı çalışmak istemesine rağmen) yarı zamanlı çalışan |
underemployed s.
|
|
54 |
Genel |
(olgun olmasına rağmen) kibar olmayan |
unmellow s.
|
|
55 |
Genel |
(olgun olmasına rağmen) kaba |
unmellow s.
|
|
56 |
Genel |
resmi olarak doğrulanmamasına rağmen tanınmış |
conceded s.
|
|
57 |
Genel |
olmasına rağmen |
nevertheless zf.
|
|
58 |
Genel |
buna rağmen |
still zf.
|
|
59 |
Genel |
bütün tehlikelere rağmen |
at all hazards zf.
|
|
60 |
Genel |
bütün zorluklara rağmen |
come hell or high water zf.
|
|
61 |
Genel |
buna rağmen |
after all zf.
|
|
62 |
Genel |
buna rağmen |
just the same zf.
|
|
63 |
Genel |
teessürüne rağmen |
to one's regret zf.
|
|
64 |
Genel |
her şeye rağmen |
regardless zf.
|
|
65 |
Genel |
ona rağmen |
anyhow zf.
|
|
66 |
Genel |
öyle olmasına rağmen |
even so zf.
|
|
67 |
Genel |
her şeye rağmen |
in spite of the low chances zf.
|
|
68 |
Genel |
her şeye rağmen |
altogether zf.
|
|
69 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
notwithstanding zf.
|
|
70 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
for all that zf.
|
|
71 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
despite all zf.
|
|
72 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
even so zf.
|
|
73 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
even then zf.
|
|
74 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
still zf.
|
|
75 |
Genel |
herşeye rağmen |
disregardless zf.
|
|
76 |
Genel |
herşeye rağmen |
irregardless zf.
|
|
77 |
Genel |
herşeye rağmen |
disregarding zf.
|
|
78 |
Genel |
her şeye rağmen |
anyhow zf.
|
|
79 |
Genel |
-e rağmen |
for all that zf.
|
|
80 |
Genel |
-e rağmen |
no matter zf.
|
|
81 |
Genel |
-e rağmen |
to the contrary zf.
|
|
82 |
Genel |
-e karşı yoğun engellere rağmen |
despite overwhelming odds against zf.
|
|
83 |
Genel |
ilerleyen yaşına rağmen |
despite his/her advancing age zf.
|
|
84 |
Genel |
benzerliğe rağmen |
despite similarity zf.
|
|
85 |
Genel |
buna rağmen |
nevertheless zf.
|
|
86 |
Genel |
buna rağmen |
ne’ertheless zf.
|
|
87 |
Genel |
olmasına rağmen |
ne’ertheless zf.
|
|
88 |
Genel |
kendisine rağmen |
malgré lui zf.
|
|
89 |
Genel |
her şeye rağmen |
no matter zf.
|
|
90 |
Genel |
her şeye rağmen |
irrespective zf.
|
|
91 |
Genel |
her şeye rağmen dışarı çıktık. |
regardless zf.
|
|
92 |
Genel |
-e rağmen |
despite ed.
|
|
93 |
Genel |
rağmen (bir gürültüye) |
through ed.
|
|
94 |
Genel |
zorluklara rağmen |
in defiance of ed.
|
|
95 |
Genel |
her şeye rağmen |
regardless of ed.
|
|
96 |
Genel |
-e rağmen |
in contrast with ed.
|
|
97 |
Genel |
-e rağmen |
in defiance of ed.
|
|
98 |
Genel |
-e rağmen |
in despite of ed.
|
|
99 |
Genel |
-e rağmen |
with ed.
|
|
100 |
Genel |
-e rağmen |
notwithstanding ed.
|
|
101 |
Genel |
-e rağmen |
for ed.
|
|
102 |
Genel |
-e rağmen |
in spite of ed.
|
|
103 |
Genel |
-e rağmen |
as ed.
|
|
104 |
Genel |
kanuna rağmen |
in defiance of the law zm.
|
|
105 |
Genel |
sına rağmen |
even though bağ.
|
|
106 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
howbeit bağ.
|
|
107 |
Genel |
-e rağmen |
albeit bağ.
|
|
108 |
Genel |
-e rağmen |
despite the fact that bağ.
|
|
109 |
Genel |
-e rağmen |
even though bağ.
|
|
110 |
Genel |
-e rağmen |
no matter that bağ.
|
|
111 |
Genel |
-e rağmen |
while bağ.
|
|
112 |
Genel |
-e rağmen |
if bağ.
|
|
113 |
Genel |
gerçeğine rağmen |
in spite of the fact that bağ.
|
|
114 |
Genel |
-e rağmen |
albe bağ.
|
|
115 |
Genel |
olmasına rağmen |
neverthelater [obsolete] bağ.
|
|
116 |
Genel |
buna rağmen |
yit [dialect] bağ.
|
|
117 |
Genel |
(başkasının) gücüne rağmen |
in despite expr.
|
|
118 |
Genel |
(başkasının) isteğine rağmen |
in despite expr.
|
|
119 |
Genel |
sana rağmen |
in your despite expr.
|
|
Phrasals |
|
120 |
Öbek Fiiller |
zorluklara rağmen yürütmek |
pull off f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
engellere rağmen devam etmek |
carry on f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
zorluklara rağmen elde etmek |
muster up f.
|
|
123 |
Öbek Fiiller |
(bir işi) bütün aksiliklere rağmen başarmak |
bring off f.
|
|
124 |
Öbek Fiiller |
zorluklara rağmen yürümek |
worry along f.
|
|
125 |
Öbek Fiiller |
zorluklara rağmen yürümek |
worry through f.
|
|
126 |
Öbek Fiiller |
her şeye rağmen devam etmek |
go through f.
|
|
127 |
Öbek Fiiller |
her şeye rağmen sürdürmek |
go through f.
|
|
128 |
Öbek Fiiller |
her şeye rağmen devam etmek |
go forward f.
|
|
129 |
Öbek Fiiller |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
go forward f.
|
|
130 |
Öbek Fiiller |
fiziksel bir engele rağmen ilerlemek |
press forward f.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
her şeye rağmen devam etmek |
press forward f.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
press forward f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
zorluklara rağmen gelişme göstermek |
press forward f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
zorluklara, güçlüklere rağmen ilerlemek |
push forward f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
her şeye rağmen devam etmek |
push forward f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
push forward f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
zorluklara rağmen gelişme göstermek |
push forward f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
zorluklara, engellere rağmen ilerlemek |
push forward f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
zorluklara, engellere rağmen devam etmek |
push forward f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
zorluklara, güçlüklere rağmen ilerlemek |
push forward f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
her şeye rağmen devam etmek |
push forward f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
push forward f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
zorluklara rağmen gelişme göstermek |
push forward f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
her şeye rağmen dediğini yapmak |
go through f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
her şeye rağmen sözünden/planından dönmemek |
go through f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
yaralanmasına rağmen oynamaya devam etmek |
play through f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
yaralanmasına rağmen rekabeti bırakmamak |
play through f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
her şeye rağmen devam etmek/ettirmek |
press onward f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
şanssızlığa rağmen güçlü durmak |
rise above f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
zorluklara rağmen devam etmek |
rub along f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
her şeye rağmen (bir şeye) devam etmek |
go forward with f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) her şeye rağmen sürdürmek/tamamlamak/yürütmek |
go through with (something) f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
zorluklara/engellere rağmen bir şeyi devam ettirmek/sürdürmek |
tough something out f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
engellere veya zorluklara rağmen bir şeyi yapmaya devam etmek |
plough ahead f.
|
|
Phrases |
|
155 |
İfadeler |
aksini düşünmesine rağmen |
against one's better judgement i.
|
|
156 |
İfadeler |
her şeye rağmen gülümse |
smile whatever happens i.
|
|
157 |
İfadeler |
bütün zorluklara rağmen/karşın |
by hell or high water expr.
|
|
158 |
İfadeler |
bütün zorluklara rağmen/karşın |
hell or high water expr.
|
|
159 |
İfadeler |
belli (olumsuz) özelliklerine ya da sorunlarına rağmen … |
for all (one's) (something) expr.
|
|
160 |
İfadeler |
(bir şeyin) tüm …larına rağmen |
for all (one's) (something) expr.
|
|
161 |
İfadeler |
bütün engellere rağmen |
in spite of the low chances expr.
|
|
162 |
İfadeler |
bütün bunlara rağmen |
in spite of all these things expr.
|
|
163 |
İfadeler |
çok uğraşmasına rağmen |
try as he may expr.
|
|
164 |
İfadeler |
çok uğraşmasına rağmen |
no matter how hard he tries expr.
|
|
165 |
İfadeler |
her şeye rağmen |
in spite of everything expr.
|
|
166 |
İfadeler |
hiç bir anlamı/değeri olmamasına rağmen |
such as it is expr.
|
|
167 |
İfadeler |
ilerlemiş yaşına rağmen |
despite his/her advanced age expr.
|
|
168 |
İfadeler |
ilerleyen yaşına rağmen |
despite his/her advanced age expr.
|
|
169 |
İfadeler |
istememe rağmen |
much as i would like to expr.
|
|
170 |
İfadeler |
polisin dur ihtarına rağmen |
despite the officer's warning to stop expr.
|
|
171 |
İfadeler |
savaşa rağmen |
despite the war expr.
|
|
172 |
İfadeler |
uyarıya rağmen |
despite the warning expr.
|
|
173 |
İfadeler |
gecikmesine rağmen |
though delayed expr.
|
|
174 |
İfadeler |
aksini düşünmene rağmen |
against your better judgement [uk] expr.
|
|
175 |
İfadeler |
aksini düşünmene rağmen |
against your better judgment [us] expr.
|
|
176 |
İfadeler |
aksini düşünmene rağmen |
against your better judgement [uk] expr.
|
|
177 |
İfadeler |
aksini düşünmene rağmen |
against your better judgment [us] expr.
|
|
178 |
İfadeler |
(bir şeye) rağmen |
in defiance of (something) expr.
|
|
179 |
İfadeler |
(bir şeye) rağmen |
in spite of (something) expr.
|
|
180 |
İfadeler |
(bir şeye) rağmen |
in the face of (something) expr.
|
|
181 |
İfadeler |
tüm zorluklara rağmen |
in spite of all odds expr.
|
|
Colloquial |
|
182 |
Konuşma Dili |
biyolojik olarak kadın olmasına rağmen drag queen gibi giyinen kadın |
bio queen i.
|
|
183 |
Konuşma Dili |
çevredeki insanların rahatsız olmasına rağmen sürekli cep telefonu ile konuşan kişi |
cellfish i.
|
|
184 |
Konuşma Dili |
hiçbir şeyi umursamadan herhangi bir durumda tüm zorluklara rağmen istediğini elde etmek anlamına gelen bir ifade |
thug life i.
|
|
185 |
Konuşma Dili |
sağlam/özgüvenli görünmeye çalışmasına rağmen çaresiz kimse |
hog on ice i.
|
|
186 |
Konuşma Dili |
tutsak olmamasına rağmen içinde bulunduğu durumdan dolayı eli kolu bağlı kimse |
hog on ice i.
|
|
187 |
Konuşma Dili |
aile işletmesinden yüksek gelir elde etmesine rağmen kar amacı güden bir kurumda çalışan kimse |
lota [philippines] i.
|
|
188 |
Konuşma Dili |
imkansız veya mantıksız görünmesine rağmen bel bağlanan şey |
skyhook i.
|
|
189 |
Konuşma Dili |
karşılığında para alınmasına rağmen samimiymiş gibi görünüp bir ürünü destekleyerek ve tanıtarak ürün hakkında ses getirmeye çalışma |
shilling i.
|
|
190 |
Konuşma Dili |
(uygunsuz bir duruma rağmen) kasıla kasıla/kurum kurum kurumlanarak yapmaya devam etmek |
brave it out f.
|
|
191 |
Konuşma Dili |
(uygunsuz bir duruma rağmen) kasıla kasıla/kurum kurum kurumlanarak yapmaya devam etmek |
brazen it out f.
|
|
192 |
Konuşma Dili |
uzun zamandır kullanılmasına rağmen iyi durumda olmak |
wear well f.
|
|
193 |
Konuşma Dili |
her şeye rağmen katlanmak |
wear (it) f.
|
|
194 |
Konuşma Dili |
çok uğraşmasına rağmen |
try as (one) may f.
|
|
195 |
Konuşma Dili |
bütün engellere rağmen |
against the chances expr.
|
|
196 |
Konuşma Dili |
bütün bunlara rağmen |
in spite of all expr.
|
|
197 |
Konuşma Dili |
buna rağmen |
for all that expr.
|
|
198 |
Konuşma Dili |
bütün bunlara rağmen |
despite all expr.
|
|
199 |
Konuşma Dili |
her şeye rağmen |
(but) still and all expr.
|
|
200 |
Konuşma Dili |
her şeye rağmen |
against the chances expr.
|
|
201 |
Konuşma Dili |
o kadar uğraşmama rağmen |
for the life of one expr.
|
|
202 |
Konuşma Dili |
tüm çabalara rağmen |
despite all efforts expr.
|
|
203 |
Konuşma Dili |
tüm sorunlarına rağmen |
for all someone's problems expr.
|
|
204 |
Konuşma Dili |
tüm uğraşlara rağmen |
despite all efforts expr.
|
|
205 |
Konuşma Dili |
yaşına rağmen genç görünüyor |
looking young despite his age expr.
|
|
206 |
Konuşma Dili |
(fakat) buna rağmen |
(but) still and all expr.
|
|
207 |
Konuşma Dili |
(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor |
(one) can't win for losing expr.
|
|
208 |
Konuşma Dili |
(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor |
(one) can't win for trying expr.
|
|
209 |
Konuşma Dili |
buna rağmen |
just the same expr.
|
|
210 |
Konuşma Dili |
buna rağmen |
all the same expr.
|
|
211 |
Konuşma Dili |
buna rağmen |
just the same expr.
|
|
212 |
Konuşma Dili |
'-e rağmen/karşın |
as much as expr.
|
|
213 |
Konuşma Dili |
tüm sorunlara rağmen |
for all problems expr.
|
|
214 |
Konuşma Dili |
'-e rağmen |
for all... expr.
|
|
215 |
Konuşma Dili |
'-e rağmen |
no thanks to expr.
|
|
216 |
Konuşma Dili |
buna rağmen |
still and all expr.
|
|
217 |
Konuşma Dili |
öyle olmasına rağmen |
that having been said expr.
|
|
218 |
Konuşma Dili |
bütün bunlara rağmen |
that having been said expr.
|
|
219 |
Konuşma Dili |
buna rağmen |
that having been said expr.
|
|
Idioms |
|
220 |
Deyim |
düşük fiyatına rağmen kaliteli olan şey |
a good value i.
|
|
221 |
Deyim |
sabah kesilmesine rağmen günün sonuna doğru yeniden uzayan sakal |
five o'clock shadow i.
|
|
222 |
Deyim |
kaçınılmaz olmasına rağmen inatla değişim ve reformlara direnen kişi |
dame partington and her mop i.
|
|
223 |
Deyim |
kilit oyunculardan biri olmamasına rağmen devam eden etkinlik |
hamlet without the prince i.
|
|
224 |
Deyim |
genç yaşına rağmen olgun kimse |
an old head on young shoulders i.
|
|
225 |
Deyim |
genç yaşına rağmen olgun kimse |
an old head on young shoulders i.
|
|
226 |
Deyim |
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek karşılaşmayan kişiler |
ships in the night i.
|
|
227 |
Deyim |
(birlikte yaşamalarına rağmen) birbirinin yüzünü pek görmeyen kişiler |
ships in the night i.
|
|
228 |
Deyim |
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek denk gelmeyen kişiler |
ships in the night i.
|
|
229 |
Deyim |
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek karşılaşmayan kişiler |
ships that pass in the night i.
|
|
230 |
Deyim |
(birlikte yaşamalarına rağmen) birbirinin yüzünü pek görmeyen kişiler |
ships that pass in the night i.
|
|
231 |
Deyim |
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek denk gelmeyen kişiler |
ships that pass in the night i.
|
|
232 |
Deyim |
ciddi zorluklara rağmen devam etmek |
walk through the fire f.
|
|
233 |
Deyim |
yarasına rağmen çalışmaya devam etmek |
take a licking but keep on ticking f.
|
|
234 |
Deyim |
aksiliklere rağmen çalışmaya devam etmek |
take a licking but keep on ticking f.
|
|
235 |
Deyim |
her şeye rağmen ümitli olmak |
hope against all hope f.
|
|
236 |
Deyim |
genç yaşına rağmen yılların birikimine sahip olmak |
have an old head on young shoulders f.
|
|
237 |
Deyim |
genç yaşına rağmen yılların birikimine sahip olmak |
have a wise head on young shoulders f.
|
|
238 |
Deyim |
her şeye rağmen ümitli olmak |
hope against hope f.
|
|
239 |
Deyim |
otuz yaşında olmasına rağmen yaşlı görünmek |
seem over-the-hill at thirty f.
|
|
240 |
Deyim |
göz önünde olup/olmasına rağmen görülmemek |
hide in plain view f.
|
|
241 |
Deyim |
apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmemek |
hide in plain view f.
|
|
242 |
Deyim |
herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmemek |
hide in plain view f.
|
|
243 |
Deyim |
apaçık ortada olmasına rağmen tepki çekmeden ve değişmeden kalmak |
hide in plain view f.
|
|
244 |
Deyim |
apaçık ortada olmasına rağmen alışıldığı için görünmez olmak |
hide in plain view f.
|
|
245 |
Deyim |
uykusuz/yorgun olmasına rağmen ayakta durmaya çalışmak |
be out on (one's) feet f.
|
|
246 |
Deyim |
engellere/zorluklara rağmen mücadeleye devam etmek |
be still in the game f.
|
|
247 |
Deyim |
sorunlara/strese rağmen devam etmek |
praise the lord, and pass the ammunition f.
|
|
248 |
Deyim |
sorunlara/strese rağmen pes etmemek |
praise the lord, and pass the ammunition f.
|
|
249 |
Deyim |
her şeye rağmen devam etmek |
take a licking and keep on ticking f.
|
|
250 |
Deyim |
yenilgiye rağmen yılmamak |
take a licking and keep on ticking f.
|
|
251 |
Deyim |
suçunu bilmesine rağmen ukala/umursamaz bir tavrın arkasına gizlenmek |
look like the cat that ate the canary f.
|
|
252 |
Deyim |
göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen |
hidden in plain view s.
|
|
253 |
Deyim |
apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmeyen |
hidden in plain view s.
|
|
254 |
Deyim |
herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmeyen |
hidden in plain view s.
|
|
255 |
Deyim |
her şeye rağmen yıkılmamış/vazgeçmemiş/boyun eğmemiş |
bloody but unbowed s.
|
|
256 |
Deyim |
göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen |
hidden in plain sight s.
|
|
257 |
Deyim |
onca şeye rağmen |
of all things zf.
|
|
258 |
Deyim |
bütün engellere rağmen |
against all odds expr.
|
|
259 |
Deyim |
bütün engellere rağmen |
against the clock expr.
|
|
260 |
Deyim |
buna rağmen |
even so expr.
|
|
261 |
Deyim |
bütün olanaksızlıklara rağmen |
against the odds expr.
|
|
262 |
Deyim |
bütün çabalarına rağmen |
for all one's trouble expr.
|
|
263 |
Deyim |
bütün engellere rağmen |
against all the odds expr.
|
|
264 |
Deyim |
her şeye rağmen |
against all the odds expr.
|
|
265 |
Deyim |
her şeye rağmen |
against all odds expr.
|
|
266 |
Deyim |
ona rağmen |
in the teeth of expr.
|
|
267 |
Deyim |
tüm olanaksızlıklara rağmen |
against all the odds expr.
|
|
268 |
Deyim |
tüm olanaksızlıklara rağmen |
against all odds expr.
|
|
269 |
Deyim |
tüm zahmetlerine rağmen |
for all one's trouble expr.
|
|
270 |
Deyim |
tüm zorluklara rağmen |
against all the odds expr.
|
|
271 |
Deyim |
tüm tuhaflıklara rağmen |
against all odds expr.
|
|
272 |
Deyim |
tüm zorluklara rağmen |
against all odds expr.
|
|
273 |
Deyim |
tüm tuhaflıklara rağmen |
against all the odds expr.
|
|
274 |
Deyim |
-e rağmen |
in the teeth of expr.
|
|
275 |
Deyim |
tehlikeye rağmen (bir şey yapmak) |
(do something) in the teeth of danger expr.
|
|
276 |
Deyim |
her şeye rağmen taviz verilmeyecek şey |
hill to die on expr.
|
|
277 |
Deyim |
zorluklara rağmen sıkı sıkıya bağlı kalınacak şey |
hill to die on expr.
|
|
278 |
Deyim |
o (kadın) buna rağmen vazgeçmedi |
nevertheless, she persisted expr.
|
|
279 |
Deyim |
(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor |
(one) can't do right for doing wrong [uk] expr.
|
|
280 |
Deyim |
reçetesiz satılmasına rağmen eczacı tarafından hazırlanan/yalnızca yetkili kişinin erişebileceği alanda bulunan (ilaçlar) |
behind the counter expr.
|
|
281 |
Deyim |
reçetesiz satılmasına rağmen direkt hastanın erişimine açık olmayan (ilaçlar) |
behind the counter expr.
|
|
282 |
Deyim |
reçetesiz satılmasına rağmen eczacı tarafından tedarik edilen (ilaçlar) |
behind the counter expr.
|
|
283 |
Deyim |
bütün zorluklara rağmen |
come hell and high water expr.
|
|
284 |
Deyim |
birinin çabalarına rağmen |
for one's trouble expr.
|
|
285 |
Deyim |
birinin çabalarına rağmen |
for one's pains expr.
|
|
286 |
Deyim |
(bir şeye) rağmen |
in the teeth of (something) expr.
|
|
287 |
Deyim |
(bir şeye) rağmen çok zarar görmemiş/iyi durumda |
none the worse (for something) expr.
|
|
288 |
Deyim |
'-e rağmen çok zarar görmemiş/iyi durumda |
none the worse for expr.
|
|
289 |
Deyim |
o kadar çabaya rağmen |
not for (a) lack of trying expr.
|
|
290 |
Deyim |
o kadar uğraşmasına rağmen |
not for (a) lack of trying expr.
|
|
291 |
Deyim |
o kadar çabaya rağmen |
not for (a) want of trying expr.
|
|
292 |
Deyim |
o kadar uğraşmasına rağmen |
not for (a) want of trying expr.
|
|
293 |
Deyim |
uykusuz/yorgun olmasına rağmen ayakta durmaya çalışan |
out on (one's) feet expr.
|
|
Speaking |
|
294 |
Konuşma |
aç olmasına rağmen |
although she was hungry expr.
|
|
295 |
Konuşma |
aç olmasına rağmen |
although he was hungry expr.
|
|
296 |
Konuşma |
anne babasının karşı çıkmasına rağmen evi terk etti |
she left home in the face of strong opposition from her parents expr.
|
|
297 |
Konuşma |
hepsine rağmen |
for all that I know expr.
|
|
298 |
Konuşma |
her şeye rağmen |
for all that I know expr.
|
|
299 |
Konuşma |
hakkımda düşündüğün şeylere rağmen |
despite what you think of me expr.
|
|
300 |
Konuşma |
sana yaptıklarıma rağmen |
after all I've done to you expr.
|
|
301 |
Konuşma |
yaşadığımız onca şeye rağmen |
after all we've been through expr.
|
|
302 |
Konuşma |
zengin olmasına rağmen mutsuzdu |
although he was rich he was unhappy expr.
|
|
Trade/Economic |
|
303 |
Ticaret/Ekonomi |
sergilediği ürünler kendisine ait olmasına rağmen başka bir perakendecinin mağazasından yer kiralayarak o perakendeci adına satış yapan perakendeci |
leased department i.
|
|
304 |
Ticaret/Ekonomi |
özsermayesi sıfırın altında olmasına rağmen hükümetin açıktan veya örtülü olarak desteğiyle ayakta duran finansal kurum |
zombie bank i.
|
|
305 |
Ticaret/Ekonomi |
süre dolmasına rağmen görevine devam etmek |
hold over f.
|
|
306 |
Ticaret/Ekonomi |
satıcının vergiyi geri talep edebilmesine rağmen alıcının kdv ödemediği (ürün) |
zero-rated s.
|
|
Law |
|
307 |
Hukuk |
kira süresinin bitmesine rağmen mülkte ikamet etmeye devam eden kiracı |
tenant at sufferance i.
|
|
308 |
Hukuk |
sürenin dolmasına rağmen kiracının meskende oturmaya devam etmesi |
holdover tenancy i.
|
|
309 |
Hukuk |
yetkisi olmamasına rağmen vasiyeti infaz memuru gibi hareket eden kimse |
executor of his own wrong i.
|
|
310 |
Hukuk |
yetkisi olmamasına rağmen vasiyeti infaz memuru gibi hareket eden kimse |
executor de son tort i.
|
|
311 |
Hukuk |
kira süresi bitmesine rağmen kiracının ikamete devam ettiği mülk |
estate of sufferance i.
|
|
312 |
Hukuk |
ikaza rağmen çıkmayan kiracı yüzünden elde edilemeyen kira getirileri |
violent profits [scotland] i.
|
|
313 |
Hukuk |
hükme rağmen |
non obstante veredicto ed.
|
|
Politics |
|
314 |
Siyasal |
merkezi hükümetin bölgesel hükümete en yüksek miktarda yetki devretmesine rağmen onun üzerindeki egemenliğini koruduğu bir düzenleme |
devo max i.
|
|
Technical |
|
315 |
Teknik |
her şeye rağmen |
altogether expr.
|
|
Mechanic |
|
316 |
Mekanik |
ingiltere'de standart ölçü birimi olmamasına rağmen belirli silindir oranlarını ifade etmek için kullanılan terim |
nominal horse power i.
|
|
Automotive |
|
317 |
Otomotiv |
arızaya rağmen işletim fonksiyonu |
fail-operational function i.
|
|
Medical |
|
318 |
Medikal |
yaşlı olmasına rağmen genç görünme |
agerasia i.
|
|
Psychology |
|
319 |
Psikoloji |
nesne özelliklerinin farklı gösterimlere rağmen aynı görünmesi |
constancy i.
|
|
Pathology |
|
320 |
Patoloji |
sağlıklı işitip okuyabilmeye ve akıcı konuşabilmeye rağmen anlamlandırmanın bozulduğu afazi türü |
receptive aphasia i.
|
|
321 |
Patoloji |
göz içi basıncı normal olmasına rağmen optik sinire zarar gelmesinden kaynaklı glokom hastalığı |
normal tension glaucoma i.
|
|
322 |
Patoloji |
böbreklerde idrar oluşmasına rağmen idrara çıkamama |
anuresis i.
|
|
Physics |
|
323 |
Fizik |
cismin kazandığı ivmenin güçlü bir yerçekim kuvvetine rağmen yerçekimsiz görünmesine sebep olması |
microgravity i.
|
|
324 |
Fizik |
iki partikülün aralarındaki çekime rağmen özel koşullarda birbirinden ayrılabilmesi durumu |
donut i.
|
|
Chemistry |
|
325 |
Kimya |
bileşik oluşturma kapasitesinin farklı ağırlıklara rağmen eşit olması |
equivalence i.
|
|
326 |
Kimya |
(kimyasal bileşiklerde) aynı kristal yapısına rağmen farklı kimyasal bileşimde olma |
homeomorphism i.
|
|
Biology |
|
327 |
Biyoloji |
bir genin canlının hayatta kalma şansını azaltmasına rağmen akrabalarına fayda getiriyorsa gelecek nesillere aktarılacağını ifade eden bir teori |
kin selection i.
|
|
328 |
Biyoloji |
yapısal olarak eksik olmasına rağmen tam dişi görevi gören canlı birey |
gynecoid i.
|
|
Astronomy |
|
329 |
Gökbilim |
parlak olmasına rağmen görünmeyen yıldız |
dark star i.
|
|
330 |
Gökbilim |
teleskopla bakılınca birbirine yakın görünmesine rağmen aralarında büyük mesafe bulunan iki yıldız |
optical double star i.
|
|
331 |
Gökbilim |
merkezlerinde etkin bir kuasar bulundurmasına rağmen gözlemlenebilen galaksi |
seyfert galaxy i.
|
|
Zoology |
|
332 |
Zooloji |
kocaman olmasına rağmen sakin ve zararsız olan hayvan |
gentle giant i.
|
|
Social Sciences |
|
333 |
Sosyal Bilimler |
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması |
hedonic treadmill i.
|
|
334 |
Sosyal Bilimler |
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması |
hedonic adaptation i.
|
|
335 |
Sosyal Bilimler |
yüzleştiği zorluklara rağmen inanılmaz başarılar elde edip diğerlerine ilham kaynağı olan engelli kimse |
supercrip i.
|
|
History |
|
336 |
Tarih |
soylu olmamalarına rağmen hanedan arması takmaya yetkili sınıf |
gentry i.
|
|
337 |
Tarih |
soylu olmamalarına rağmen hanedanlık arması takmaya yetkili toprak sahipleri |
gentry i.
|
|
338 |
Tarih |
1415'te fransızlar ve ingilizler arasında yapılan ve fransız askerlerinin sayıca fazla ve daha fazla güç sahibi olmasına rağmen ingilizlere yenildiği savaş |
agincourt i.
|
|
Environment |
|
339 |
Çevre |
avlanmaya rağmen sayısı aşağı yukarı sabit kalan popülasyon |
balanced population i.
|
|
Sport |
|
340 |
Spor |
oynamamasına rağmen sayı toplayan oyuncu |
utility player i.
|
|
341 |
Spor |
hatalı vuruşa rağmen tüm labutların devrildiği bovling oyunu |
spiller i.
|
|
342 |
Spor |
bir turnuvaya elemeleri geçememesine rağmen özel davetiyeyle katılan sporcu/takım |
wildcard i.
|
|
Baseball |
|
343 |
Beysbol |
vuruş sırası gelmesine rağmen topa vurmadığı için atılmak |
strike out f.
|
|
344 |
Beysbol |
vuruş sırası gelmesine rağmen topa vurmadığı için atılmak |
ring up f.
|
|
Theatre |
|
345 |
Tiyatro |
(ağır ilerlemesine rağmen) ilgi uyandıran |
slow-burning s.
|
|
Abbreviation |
|
346 |
Kısaltma |
vuruş sırası gelmesine rağmen topa vurmadığı için atılma |
s.o. (strike out) i.
|
|
347 |
Kısaltma |
buna rağmen |
non obst. ed.
|
|
Latin |
|
348 |
Latince |
istemesine rağmen istemez görünme |
accismus i.
|
|
349 |
Latince |
buna rağmen |
non obstante ed.
|
|
Archaic |
|
350 |
Eski Kullanım |
her şeye rağmen ümitli olmak |
wish f.
|
|
Entomology |
|
351 |
Böcek Bilimi |
çiçeklere sık dadanmasına rağmen aslında etobur olan, yumuşak uzun gövdeli böcek |
cantharid i.
|
|
Slang |
|
352 |
Argo |
çok çalışmasına rağmen eline fazla para geçmeyen |
battler i.
|
|
353 |
Argo |
herhangi bir hukuk eğitim almamış olmasına rağmen engin hukuk bilgisine sahip olan ve adli konularda arkadaşlarını yönlendiren mahkum |
jailhouse lawyer i.
|
|
354 |
Argo |
pandemiye rağmen maskesiz dolaşan tip |
maskhole i.
|
|
355 |
Argo |
evden gitme çağına gelmiş olmasına rağmen evden gitmeyen çocuklar |
kids in parents' pockets eroding retirement savings (kippers) i.
|
|
356 |
Argo |
herhangi bir hukuk eğitim almamış olmasına rağmen engin hukuk bilgisine sahip olan ve adli konularda arkadaşlarını yönlendiren mahkum |
jailhouse attorney i.
|
|
357 |
Argo |
zorluklarına rağmen gerçeklerle yüzleşmeyi seçme |
red pill i.
|
|
358 |
Argo |
zorluklarına rağmen gerçeklerden haberdar olma tercihi |
red pill i.
|
|
Modern Slang |
|
359 |
Modern Argo |
yaşlanmakta olmasına rağmen gençliğinde sahip olduğu güzelliği korumaya çalışan kadın |
aging beauty i.
|
|
360 |
Modern Argo |
cinsel çekim hissetmesine rağmen karşısındaki kişinin harekete geçmesini/karşılık vermesini istemeyen kimse |
akoisexual i.
|
|
361 |
Modern Argo |
bilgiye erişim olmasına rağmen ısrarla sürdürülen cehalet |
aggressive ignorance i.
|
|
362 |
Modern Argo |
genellikle vegan beslenmesine rağmen bazı hayvansal ürünleri tüketen kimse |
almost vegan i.
|
|