rağmen - Türkçe İngilizce Sözlük

rağmen

"rağmen" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 39 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
rağmen despite ed.
Despite his good looks, he never does well with women.
Yakışıklı olmasına rağmen kadınlarla arası hiç iyi değil.

More Sentences
rağmen although bağ.
We are yet to see it, although we have heard it will come in the near future.
Yakın gelecekte geleceğini duymamıza rağmen henüz onu görmedik.

More Sentences
General
rağmen even zf.
They have not even been charged with any offence, yet all their financial assets have been frozen.
Herhangi bir suçla itham edilmemiş olmalarına rağmen tüm mali varlıkları dondurulmuştur.

More Sentences
rağmen in spite of ed.
We now see that, in spite of our having obtained a financial services directive, there is still a lot to be done.
Şimdi görüyoruz ki, bir mali hizmetler direktifi elde etmiş olmamıza rağmen, hala yapılması gereken çok şey var.

More Sentences
rağmen despite ed.
Despite a compromise, the European Parliament and the Council are still far apart.
Uzlaşmaya varılmasına rağmen Avrupa Parlamentosu ve Konsey hala birbirlerinden çok uzaktadır.

More Sentences
rağmen notwithstanding ed.
Notwithstanding those remarks, as the saying goes, the devil is in the detail.
Bu açıklamalara rağmen, ne demişler, şeytan ayrıntıda gizlidir.

More Sentences
rağmen as ed.
Young as she was, she devotedly attended on her sick grandmother.
Genç olmasına rağmen, hasta büyükannesine özveriyle baktı.

More Sentences
rağmen considering ed.
Tom is doing very well considering his lack of experience.
Tom deneyimsizliğine rağmen çok iyi iş çıkarıyor.

More Sentences
rağmen after ed.
After a whole month, I never laid a hand on her.
Bir ay geçmesine rağmen ona asla dokunmadım.

More Sentences
rağmen though bağ.
There did not seem to be any objections though.
Buna rağmen herhangi bir itiraz gelmemiştir.

More Sentences
rağmen even though bağ.
I have voted in favour of the joint resolution even though it contains certain points with which I do not agree.
Katılmadığım bazı noktalar içermesine rağmen ortak karar tasarısı lehinde oy kullandım.

More Sentences
rağmen although bağ.
The proposals contained in this report are broadly to be welcomed, although they uphold the original framework.
Bu raporda yer alan teklifler, orijinal çerçeveyi korumalarına rağmen genel olarak memnuniyetle karşılanmalıdır.

More Sentences
Technical
rağmen although bağ.
Consequently, although I requested a split vote on this matter, I have voted against the paragraph in question.
Sonuç olarak bu konuda bölünmüş oylama talep etmeme rağmen söz konusu paragrafa karşı oy kullandım.

More Sentences
General
rağmen to the contrary zf.
rağmen e'en zf.
rağmen ever so zf.
rağmen much as/though zf.
rağmen in face of ed.
rağmen in the face of ed.
rağmen in contravention of ed.
rağmen counter to ed.
rağmen in defiance of ed.
rağmen in contrast to ed.
rağmen malgrado ed.
rağmen by [scotland] ed.
rağmen over ed.
rağmen but what bağ.
rağmen if bağ.
rağmen albeit bağ.
rağmen altho bağ.
rağmen but yet bağ.
rağmen albe bağ.
Phrases
rağmen when in fact expr.
rağmen in the face expr.
Colloquial
rağmen still and all zf.
Idioms
rağmen in the teeth of expr.
Archaic
rağmen maugre ed.
rağmen mauger ed.
rağmen maugre ed.

"rağmen" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 362 sonuç

Türkçe İngilizce
General
engellere rağmen ilerlemek push f.
We pushed ahead despite the obstacles.
Engellere rağmen ilerlemeye devam ettik.

More Sentences
buna rağmen nevertheless zf.
Nevertheless, he feels the cold in all its reality.
Buna rağmen üşüme hissini bütün gerçekçiliği ile yaşar.

More Sentences
her şeye rağmen for all that zf.
His story may sound false, but it is true for all that.
Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.

More Sentences
buna rağmen notwithstanding zf.
Notwithstanding this, the Czech Republic is trying, by activating the reactor, to present us with a fait accompli.
Buna rağmen Çek Cumhuriyeti reaktörü faaliyete geçirerek bize bir oldu bitti sunmaya çalışıyor.

More Sentences
her şeye rağmen after all zf.
This is therefore a great way of keeping produce fresh after all.
Dolayısıyla bu, her şeye rağmen ürünleri taze tutmanın harika bir yoludur.

More Sentences
her şeye rağmen nonetheless zf.
They are nonetheless quite pressing, and I cannot understand why it should be so difficult to put them into effect.
Her şeye rağmen bu konular oldukça acil ve bunları yürürlüğe koymanın neden bu kadar zor olduğunu anlayamıyorum.

More Sentences
her şeye rağmen despite everything zf.
Despite everything, that is not, however, the worst of it.
Her şeye rağmen, en kötüsü de bu değildir.

More Sentences
bütün bunlara rağmen nevertheless zf.
Nevertheless, I'm immensely proud.
Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.

More Sentences
buna rağmen however zf.
However, if you definitely want me to go, I will go.
Buna rağmen, muhakkak benim gitmemi istiyorsanız, giderim.

More Sentences
tüm bunlara rağmen despite all zf.
Despite all that, however, there is a major source of dissatisfaction.
Ancak tüm bunlara rağmen, önemli bir memnuniyetsizlik kaynağı var.

More Sentences
buna rağmen nonetheless zf.
We nonetheless still have underutilisation to the tune of EUR 9 billion, which is an unacceptable figure.
Buna rağmen hala 9 milyar Euro'luk bir eksik kullanımımız var ki bu kabul edilemez bir rakam.

More Sentences
olmasına rağmen although bağ.
We are discussing two different things, although they are interlinked.
Birbirleriyle bağlantılı olmalarına rağmen iki farklı şeyi tartışıyoruz.

More Sentences
olmasına rağmen even though bağ.
These gains have been achieved even though important gaps remain within the legal framework.
Yasal çerçevede önemli boşluklar olmasına rağmen bu kazanımlar elde edilmiştir.

More Sentences
buna rağmen yet bağ.
Yet how many other women and how many men are lying in prison or are charged and hanged?
Buna rağmen kaç kadın ve kaç erkek cezaevinde yatıyor ya da suçlanıp asılıyor?

More Sentences
-e rağmen though bağ.
The apartment, though small, was very functional.
Küçük olmasına rağmen daire çok kullanışlıydı.

More Sentences
buna rağmen yet bağ.
This is very serious and yet the Irish Government is not setting up an independent enquiry.
Bu çok ciddi bir durum ve buna rağmen İrlanda Hükümeti bağımsız bir soruşturma başlatmıyor.

More Sentences
olmasına rağmen while bağ.
While there were lots to eat, she didn't offer us drinks.
Yiyecek çok şey olmasına rağmen, bize içki teklif etmedi.

More Sentences
Phrases
buna rağmen despite this expr.
It is regrettable that pre-trade transparency is provided for despite this.
Buna rağmen işlem öncesi şeffaflığın öngörülmesi üzüntü vericidir.

More Sentences
Colloquial
buna rağmen all the same expr.
Everyone opposed it, but Sally and Bob got married all the same.
Herkes ona karşı çıktı fakat buna rağmen Sally ve Bob evlendiler.

More Sentences
General
bütün engellere rağmen a slim chance i.
muhalif olmalarına rağmen birlikte çalışmak zorunda olan kişiler frenemy i.
olunan zaman veya mekandan farklı bir zamanı ve mekanı işleyen bir eser karşısında anlatılan yerde veya zamanda olunmadığının bilinmesine rağmen okurun istemli bir şekilde kendisini orada ve o anda imiş gibi hissederek eseri anlamaya çalışması the willing suspension of disbelief i.
emeklilik yaşı gelmesine rağmen çalışmaya devam eden kişi nevertiree i.
yanlış olmasına rağmen genel anlamda kabul gören şey factoid i.
(yasağa rağmen) sigara içilmesine müsaade edilen yer smokeeasy i.
(yasağa rağmen) sigara içilmesine müsaade edilen yer smoke-easy i.
(yasağa rağmen) sigara içilmesine müsaade edilen yer smokeasy i.
başkalarına rağmen bir şeyi destekleyen kimse bastion i.
zorluklara rağmen bir amaç uğruna mücadele eden kimse dead ender i.
imkansız gibi görülmesine rağmen meydana gelen bir olay black swan i.
açık kanıtlara rağmen gerçeği reddeden kimse flat-earther i.
düşük ihtimale rağmen kazanılan bahis skinner i.
zorluklara rağmen gayret etmek slug on f.
-e rağmen çok zarar görmemek be none the worse f.
ehliyetine geçici olarak el konulmuş olmasına rağmen araç kullanmak be driving on a suspended driving licence f.
zorluklara rağmen başarmak bring off f.
araçta ön koltuk boş olmasına rağmen arka koltukta seyahat etmek vip f.
zorluklara rağmen başarmak live through f.
her şeye rağmen ümitli olmak hope against hope f.
zorluklara rağmen tamamlamak see through f.
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak could not be saved despite all medical efforts f.
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak could not be saved despite all the efforts deployed by f.
tüm çabalara rağmen kurtarılamamak despite all efforts can not be saved f.
karşı çıkanlara rağmen muvaffak olmak weather a point f.
tehlike veya risklere rağmen açıklamak venture f.
kararmaya veya kısmi silinmeye rağmen okumak veya yorumlamak decipher f.
engellere rağmen sonuca varmak drive f.
(bir şeyi) engellere rağmen tamamlamak drive f.
zorluklara rağmen başarmak outlive f.
zorluklara rağmen yolunda ilerlemek press f.
engellere rağmen yapmak push f.
her şeye rağmen başarmak stagger f.
(tam zamanlı çalışmak istemesine rağmen) yarı zamanlı çalışan underemployed s.
(olgun olmasına rağmen) kibar olmayan unmellow s.
(olgun olmasına rağmen) kaba unmellow s.
resmi olarak doğrulanmamasına rağmen tanınmış conceded s.
olmasına rağmen nevertheless zf.
buna rağmen still zf.
bütün tehlikelere rağmen at all hazards zf.
bütün zorluklara rağmen come hell or high water zf.
buna rağmen after all zf.
buna rağmen just the same zf.
teessürüne rağmen to one's regret zf.
her şeye rağmen regardless zf.
ona rağmen anyhow zf.
öyle olmasına rağmen even so zf.
her şeye rağmen in spite of the low chances zf.
her şeye rağmen altogether zf.
bütün bunlara rağmen notwithstanding zf.
bütün bunlara rağmen for all that zf.
bütün bunlara rağmen despite all zf.
bütün bunlara rağmen even so zf.
bütün bunlara rağmen even then zf.
bütün bunlara rağmen still zf.
herşeye rağmen disregardless zf.
herşeye rağmen irregardless zf.
herşeye rağmen disregarding zf.
her şeye rağmen anyhow zf.
-e rağmen for all that zf.
-e rağmen no matter zf.
-e rağmen to the contrary zf.
-e karşı yoğun engellere rağmen despite overwhelming odds against zf.
ilerleyen yaşına rağmen despite his/her advancing age zf.
benzerliğe rağmen despite similarity zf.
buna rağmen nevertheless zf.
buna rağmen ne’ertheless zf.
olmasına rağmen ne’ertheless zf.
kendisine rağmen malgré lui zf.
her şeye rağmen no matter zf.
her şeye rağmen irrespective zf.
her şeye rağmen dışarı çıktık. regardless zf.
-e rağmen despite ed.
rağmen (bir gürültüye) through ed.
zorluklara rağmen in defiance of ed.
her şeye rağmen regardless of ed.
-e rağmen in contrast with ed.
-e rağmen in defiance of ed.
-e rağmen in despite of ed.
-e rağmen with ed.
-e rağmen notwithstanding ed.
-e rağmen for ed.
-e rağmen in spite of ed.
-e rağmen as ed.
kanuna rağmen in defiance of the law zm.
sına rağmen even though bağ.
bütün bunlara rağmen howbeit bağ.
-e rağmen albeit bağ.
-e rağmen despite the fact that bağ.
-e rağmen even though bağ.
-e rağmen no matter that bağ.
-e rağmen while bağ.
-e rağmen if bağ.
gerçeğine rağmen in spite of the fact that bağ.
-e rağmen albe bağ.
olmasına rağmen neverthelater [obsolete] bağ.
buna rağmen yit [dialect] bağ.
(başkasının) gücüne rağmen in despite expr.
(başkasının) isteğine rağmen in despite expr.
sana rağmen in your despite expr.
Phrasals
zorluklara rağmen yürütmek pull off f.
engellere rağmen devam etmek carry on f.
zorluklara rağmen elde etmek muster up f.
(bir işi) bütün aksiliklere rağmen başarmak bring off f.
zorluklara rağmen yürümek worry along f.
zorluklara rağmen yürümek worry through f.
her şeye rağmen devam etmek go through f.
her şeye rağmen sürdürmek go through f.
her şeye rağmen devam etmek go forward f.
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek go forward f.
fiziksel bir engele rağmen ilerlemek press forward f.
her şeye rağmen devam etmek press forward f.
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek press forward f.
zorluklara rağmen gelişme göstermek press forward f.
zorluklara, güçlüklere rağmen ilerlemek push forward f.
her şeye rağmen devam etmek push forward f.
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek push forward f.
zorluklara rağmen gelişme göstermek push forward f.
zorluklara, engellere rağmen ilerlemek push forward f.
zorluklara, engellere rağmen devam etmek push forward f.
zorluklara, güçlüklere rağmen ilerlemek push forward f.
her şeye rağmen devam etmek push forward f.
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek push forward f.
zorluklara rağmen gelişme göstermek push forward f.
her şeye rağmen dediğini yapmak go through f.
her şeye rağmen sözünden/planından dönmemek go through f.
yaralanmasına rağmen oynamaya devam etmek play through f.
yaralanmasına rağmen rekabeti bırakmamak play through f.
her şeye rağmen devam etmek/ettirmek press onward f.
şanssızlığa rağmen güçlü durmak rise above f.
zorluklara rağmen devam etmek rub along f.
her şeye rağmen (bir şeye) devam etmek go forward with f.
(bir şeyi) her şeye rağmen sürdürmek/tamamlamak/yürütmek go through with (something) f.
zorluklara/engellere rağmen bir şeyi devam ettirmek/sürdürmek tough something out f.
engellere veya zorluklara rağmen bir şeyi yapmaya devam etmek plough ahead f.
Phrases
aksini düşünmesine rağmen against one's better judgement i.
her şeye rağmen gülümse smile whatever happens i.
bütün zorluklara rağmen/karşın by hell or high water expr.
bütün zorluklara rağmen/karşın hell or high water expr.
belli (olumsuz) özelliklerine ya da sorunlarına rağmen … for all (one's) (something) expr.
(bir şeyin) tüm …larına rağmen for all (one's) (something) expr.
bütün engellere rağmen in spite of the low chances expr.
bütün bunlara rağmen in spite of all these things expr.
çok uğraşmasına rağmen try as he may expr.
çok uğraşmasına rağmen no matter how hard he tries expr.
her şeye rağmen in spite of everything expr.
hiç bir anlamı/değeri olmamasına rağmen such as it is expr.
ilerlemiş yaşına rağmen despite his/her advanced age expr.
ilerleyen yaşına rağmen despite his/her advanced age expr.
istememe rağmen much as i would like to expr.
polisin dur ihtarına rağmen despite the officer's warning to stop expr.
savaşa rağmen despite the war expr.
uyarıya rağmen despite the warning expr.
gecikmesine rağmen though delayed expr.
aksini düşünmene rağmen against your better judgement [uk] expr.
aksini düşünmene rağmen against your better judgment [us] expr.
aksini düşünmene rağmen against your better judgement [uk] expr.
aksini düşünmene rağmen against your better judgment [us] expr.
(bir şeye) rağmen in defiance of (something) expr.
(bir şeye) rağmen in spite of (something) expr.
(bir şeye) rağmen in the face of (something) expr.
tüm zorluklara rağmen in spite of all odds expr.
Colloquial
biyolojik olarak kadın olmasına rağmen drag queen gibi giyinen kadın bio queen i.
çevredeki insanların rahatsız olmasına rağmen sürekli cep telefonu ile konuşan kişi cellfish i.
hiçbir şeyi umursamadan herhangi bir durumda tüm zorluklara rağmen istediğini elde etmek anlamına gelen bir ifade thug life i.
sağlam/özgüvenli görünmeye çalışmasına rağmen çaresiz kimse hog on ice i.
tutsak olmamasına rağmen içinde bulunduğu durumdan dolayı eli kolu bağlı kimse hog on ice i.
aile işletmesinden yüksek gelir elde etmesine rağmen kar amacı güden bir kurumda çalışan kimse lota [philippines] i.
imkansız veya mantıksız görünmesine rağmen bel bağlanan şey skyhook i.
karşılığında para alınmasına rağmen samimiymiş gibi görünüp bir ürünü destekleyerek ve tanıtarak ürün hakkında ses getirmeye çalışma shilling i.
(uygunsuz bir duruma rağmen) kasıla kasıla/kurum kurum kurumlanarak yapmaya devam etmek brave it out f.
(uygunsuz bir duruma rağmen) kasıla kasıla/kurum kurum kurumlanarak yapmaya devam etmek brazen it out f.
uzun zamandır kullanılmasına rağmen iyi durumda olmak wear well f.
her şeye rağmen katlanmak wear (it) f.
çok uğraşmasına rağmen try as (one) may f.
bütün engellere rağmen against the chances expr.
bütün bunlara rağmen in spite of all expr.
buna rağmen for all that expr.
bütün bunlara rağmen despite all expr.
her şeye rağmen (but) still and all expr.
her şeye rağmen against the chances expr.
o kadar uğraşmama rağmen for the life of one expr.
tüm çabalara rağmen despite all efforts expr.
tüm sorunlarına rağmen for all someone's problems expr.
tüm uğraşlara rağmen despite all efforts expr.
yaşına rağmen genç görünüyor looking young despite his age expr.
(fakat) buna rağmen (but) still and all expr.
(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor (one) can't win for losing expr.
(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor (one) can't win for trying expr.
buna rağmen just the same expr.
buna rağmen all the same expr.
buna rağmen just the same expr.
'-e rağmen/karşın as much as expr.
tüm sorunlara rağmen for all problems expr.
'-e rağmen for all... expr.
'-e rağmen no thanks to expr.
buna rağmen still and all expr.
öyle olmasına rağmen that having been said expr.
bütün bunlara rağmen that having been said expr.
buna rağmen that having been said expr.
Idioms
düşük fiyatına rağmen kaliteli olan şey a good value i.
sabah kesilmesine rağmen günün sonuna doğru yeniden uzayan sakal five o'clock shadow i.
kaçınılmaz olmasına rağmen inatla değişim ve reformlara direnen kişi dame partington and her mop i.
kilit oyunculardan biri olmamasına rağmen devam eden etkinlik hamlet without the prince i.
genç yaşına rağmen olgun kimse an old head on young shoulders i.
genç yaşına rağmen olgun kimse an old head on young shoulders i.
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek karşılaşmayan kişiler ships in the night i.
(birlikte yaşamalarına rağmen) birbirinin yüzünü pek görmeyen kişiler ships in the night i.
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek denk gelmeyen kişiler ships in the night i.
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek karşılaşmayan kişiler ships that pass in the night i.
(birlikte yaşamalarına rağmen) birbirinin yüzünü pek görmeyen kişiler ships that pass in the night i.
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek denk gelmeyen kişiler ships that pass in the night i.
ciddi zorluklara rağmen devam etmek walk through the fire f.
yarasına rağmen çalışmaya devam etmek take a licking but keep on ticking f.
aksiliklere rağmen çalışmaya devam etmek take a licking but keep on ticking f.
her şeye rağmen ümitli olmak hope against all hope f.
genç yaşına rağmen yılların birikimine sahip olmak have an old head on young shoulders f.
genç yaşına rağmen yılların birikimine sahip olmak have a wise head on young shoulders f.
her şeye rağmen ümitli olmak hope against hope f.
otuz yaşında olmasına rağmen yaşlı görünmek seem over-the-hill at thirty f.
göz önünde olup/olmasına rağmen görülmemek hide in plain view f.
apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmemek hide in plain view f.
herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmemek hide in plain view f.
apaçık ortada olmasına rağmen tepki çekmeden ve değişmeden kalmak hide in plain view f.
apaçık ortada olmasına rağmen alışıldığı için görünmez olmak hide in plain view f.
uykusuz/yorgun olmasına rağmen ayakta durmaya çalışmak be out on (one's) feet f.
engellere/zorluklara rağmen mücadeleye devam etmek be still in the game f.
sorunlara/strese rağmen devam etmek praise the lord, and pass the ammunition f.
sorunlara/strese rağmen pes etmemek praise the lord, and pass the ammunition f.
her şeye rağmen devam etmek take a licking and keep on ticking f.
yenilgiye rağmen yılmamak take a licking and keep on ticking f.
suçunu bilmesine rağmen ukala/umursamaz bir tavrın arkasına gizlenmek look like the cat that ate the canary f.
göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen hidden in plain view s.
apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmeyen hidden in plain view s.
herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmeyen hidden in plain view s.
her şeye rağmen yıkılmamış/vazgeçmemiş/boyun eğmemiş bloody but unbowed s.
göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen hidden in plain sight s.
onca şeye rağmen of all things zf.
bütün engellere rağmen against all odds expr.
bütün engellere rağmen against the clock expr.
buna rağmen even so expr.
bütün olanaksızlıklara rağmen against the odds expr.
bütün çabalarına rağmen for all one's trouble expr.
bütün engellere rağmen against all the odds expr.
her şeye rağmen against all the odds expr.
her şeye rağmen against all odds expr.
ona rağmen in the teeth of expr.
tüm olanaksızlıklara rağmen against all the odds expr.
tüm olanaksızlıklara rağmen against all odds expr.
tüm zahmetlerine rağmen for all one's trouble expr.
tüm zorluklara rağmen against all the odds expr.
tüm tuhaflıklara rağmen against all odds expr.
tüm zorluklara rağmen against all odds expr.
tüm tuhaflıklara rağmen against all the odds expr.
-e rağmen in the teeth of expr.
tehlikeye rağmen (bir şey yapmak) (do something) in the teeth of danger expr.
her şeye rağmen taviz verilmeyecek şey hill to die on expr.
zorluklara rağmen sıkı sıkıya bağlı kalınacak şey hill to die on expr.
o (kadın) buna rağmen vazgeçmedi nevertheless, she persisted expr.
(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor (one) can't do right for doing wrong [uk] expr.
reçetesiz satılmasına rağmen eczacı tarafından hazırlanan/yalnızca yetkili kişinin erişebileceği alanda bulunan (ilaçlar) behind the counter expr.
reçetesiz satılmasına rağmen direkt hastanın erişimine açık olmayan (ilaçlar) behind the counter expr.
reçetesiz satılmasına rağmen eczacı tarafından tedarik edilen (ilaçlar) behind the counter expr.
bütün zorluklara rağmen come hell and high water expr.
birinin çabalarına rağmen for one's trouble expr.
birinin çabalarına rağmen for one's pains expr.
(bir şeye) rağmen in the teeth of (something) expr.
(bir şeye) rağmen çok zarar görmemiş/iyi durumda none the worse (for something) expr.
'-e rağmen çok zarar görmemiş/iyi durumda none the worse for expr.
o kadar çabaya rağmen not for (a) lack of trying expr.
o kadar uğraşmasına rağmen not for (a) lack of trying expr.
o kadar çabaya rağmen not for (a) want of trying expr.
o kadar uğraşmasına rağmen not for (a) want of trying expr.
uykusuz/yorgun olmasına rağmen ayakta durmaya çalışan out on (one's) feet expr.
Speaking
aç olmasına rağmen although she was hungry expr.
aç olmasına rağmen although he was hungry expr.
anne babasının karşı çıkmasına rağmen evi terk etti she left home in the face of strong opposition from her parents expr.
hepsine rağmen for all that I know expr.
her şeye rağmen for all that I know expr.
hakkımda düşündüğün şeylere rağmen despite what you think of me expr.
sana yaptıklarıma rağmen after all I've done to you expr.
yaşadığımız onca şeye rağmen after all we've been through expr.
zengin olmasına rağmen mutsuzdu although he was rich he was unhappy expr.
Trade/Economic
sergilediği ürünler kendisine ait olmasına rağmen başka bir perakendecinin mağazasından yer kiralayarak o perakendeci adına satış yapan perakendeci leased department i.
özsermayesi sıfırın altında olmasına rağmen hükümetin açıktan veya örtülü olarak desteğiyle ayakta duran finansal kurum zombie bank i.
süre dolmasına rağmen görevine devam etmek hold over f.
satıcının vergiyi geri talep edebilmesine rağmen alıcının kdv ödemediği (ürün) zero-rated s.
Law
kira süresinin bitmesine rağmen mülkte ikamet etmeye devam eden kiracı tenant at sufferance i.
sürenin dolmasına rağmen kiracının meskende oturmaya devam etmesi holdover tenancy i.
yetkisi olmamasına rağmen vasiyeti infaz memuru gibi hareket eden kimse executor of his own wrong i.
yetkisi olmamasına rağmen vasiyeti infaz memuru gibi hareket eden kimse executor de son tort i.
kira süresi bitmesine rağmen kiracının ikamete devam ettiği mülk estate of sufferance i.
ikaza rağmen çıkmayan kiracı yüzünden elde edilemeyen kira getirileri violent profits [scotland] i.
hükme rağmen non obstante veredicto ed.
Politics
merkezi hükümetin bölgesel hükümete en yüksek miktarda yetki devretmesine rağmen onun üzerindeki egemenliğini koruduğu bir düzenleme devo max i.
Technical
her şeye rağmen altogether expr.
Mechanic
ingiltere'de standart ölçü birimi olmamasına rağmen belirli silindir oranlarını ifade etmek için kullanılan terim nominal horse power i.
Automotive
arızaya rağmen işletim fonksiyonu fail-operational function i.
Medical
yaşlı olmasına rağmen genç görünme agerasia i.
Psychology
nesne özelliklerinin farklı gösterimlere rağmen aynı görünmesi constancy i.
Pathology
sağlıklı işitip okuyabilmeye ve akıcı konuşabilmeye rağmen anlamlandırmanın bozulduğu afazi türü receptive aphasia i.
göz içi basıncı normal olmasına rağmen optik sinire zarar gelmesinden kaynaklı glokom hastalığı normal tension glaucoma i.
böbreklerde idrar oluşmasına rağmen idrara çıkamama anuresis i.
Physics
cismin kazandığı ivmenin güçlü bir yerçekim kuvvetine rağmen yerçekimsiz görünmesine sebep olması microgravity i.
iki partikülün aralarındaki çekime rağmen özel koşullarda birbirinden ayrılabilmesi durumu donut i.
Chemistry
bileşik oluşturma kapasitesinin farklı ağırlıklara rağmen eşit olması equivalence i.
(kimyasal bileşiklerde) aynı kristal yapısına rağmen farklı kimyasal bileşimde olma homeomorphism i.
Biology
bir genin canlının hayatta kalma şansını azaltmasına rağmen akrabalarına fayda getiriyorsa gelecek nesillere aktarılacağını ifade eden bir teori kin selection i.
yapısal olarak eksik olmasına rağmen tam dişi görevi gören canlı birey gynecoid i.
Astronomy
parlak olmasına rağmen görünmeyen yıldız dark star i.
teleskopla bakılınca birbirine yakın görünmesine rağmen aralarında büyük mesafe bulunan iki yıldız optical double star i.
merkezlerinde etkin bir kuasar bulundurmasına rağmen gözlemlenebilen galaksi seyfert galaxy i.
Zoology
kocaman olmasına rağmen sakin ve zararsız olan hayvan gentle giant i.
Social Sciences
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması hedonic treadmill i.
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması hedonic adaptation i.
yüzleştiği zorluklara rağmen inanılmaz başarılar elde edip diğerlerine ilham kaynağı olan engelli kimse supercrip i.
History
soylu olmamalarına rağmen hanedan arması takmaya yetkili sınıf gentry i.
soylu olmamalarına rağmen hanedanlık arması takmaya yetkili toprak sahipleri gentry i.
1415'te fransızlar ve ingilizler arasında yapılan ve fransız askerlerinin sayıca fazla ve daha fazla güç sahibi olmasına rağmen ingilizlere yenildiği savaş agincourt i.
Environment
avlanmaya rağmen sayısı aşağı yukarı sabit kalan popülasyon balanced population i.
Sport
oynamamasına rağmen sayı toplayan oyuncu utility player i.
hatalı vuruşa rağmen tüm labutların devrildiği bovling oyunu spiller i.
bir turnuvaya elemeleri geçememesine rağmen özel davetiyeyle katılan sporcu/takım wildcard i.
Baseball
vuruş sırası gelmesine rağmen topa vurmadığı için atılmak strike out f.
vuruş sırası gelmesine rağmen topa vurmadığı için atılmak ring up f.
Theatre
(ağır ilerlemesine rağmen) ilgi uyandıran slow-burning s.
Abbreviation
vuruş sırası gelmesine rağmen topa vurmadığı için atılma s.o. (strike out) i.
buna rağmen non obst. ed.
Latin
istemesine rağmen istemez görünme accismus i.
buna rağmen non obstante ed.
Archaic
her şeye rağmen ümitli olmak wish f.
Entomology
çiçeklere sık dadanmasına rağmen aslında etobur olan, yumuşak uzun gövdeli böcek cantharid i.
Slang
çok çalışmasına rağmen eline fazla para geçmeyen battler i.
herhangi bir hukuk eğitim almamış olmasına rağmen engin hukuk bilgisine sahip olan ve adli konularda arkadaşlarını yönlendiren mahkum jailhouse lawyer i.
pandemiye rağmen maskesiz dolaşan tip maskhole i.
evden gitme çağına gelmiş olmasına rağmen evden gitmeyen çocuklar kids in parents' pockets eroding retirement savings (kippers) i.
herhangi bir hukuk eğitim almamış olmasına rağmen engin hukuk bilgisine sahip olan ve adli konularda arkadaşlarını yönlendiren mahkum jailhouse attorney i.
zorluklarına rağmen gerçeklerle yüzleşmeyi seçme red pill i.
zorluklarına rağmen gerçeklerden haberdar olma tercihi red pill i.
Modern Slang
yaşlanmakta olmasına rağmen gençliğinde sahip olduğu güzelliği korumaya çalışan kadın aging beauty i.
cinsel çekim hissetmesine rağmen karşısındaki kişinin harekete geçmesini/karşılık vermesini istemeyen kimse akoisexual i.
bilgiye erişim olmasına rağmen ısrarla sürdürülen cehalet aggressive ignorance i.
genellikle vegan beslenmesine rağmen bazı hayvansal ürünleri tüketen kimse almost vegan i.