sakıncalı - Türkçe İngilizce Sözlük

sakıncalı

"sakıncalı" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 18 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
sakıncalı objectionable s.
This list of what we think are downright objectionable items of expenditure in the EU can be extended still further.
AB'de düpedüz sakıncalı olduğunu düşündüğümüz bu harcama kalemleri listesi daha da uzatılabilir.

More Sentences
General
sakıncalı inconvenient s.
Winston Churchill once said that democracy can be inconvenient, but it is the best system we know.
Winston Churchill bir keresinde demokrasinin sakıncalı olabileceğini ama bildiğimiz en iyi sistem olduğunu söylemişti.

More Sentences
sakıncalı undesirable s.
sakıncalı unfavorable s.
sakıncalı wrong s.
sakıncalı unfavourable s.
sakıncalı disadvantageous s.
sakıncalı prejudicial s.
sakıncalı suspect s.
sakıncalı damaging s.
sakıncalı ill-advised s.
sakıncalı unconvenient s.
sakıncalı gross out s.
sakıncalı ill-favored s.
sakıncalı ill-favoured s.
sakıncalı contrary s.
Colloquial
sakıncalı a bit dicey zf.
sakıncalı a bit dodgy zf.

"sakıncalı" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 40 sonuç

Türkçe İngilizce
General
sakıncalı oluş disadvantageousness i.
sakıncalı içerik explicit content i.
sakıncalı kısımları makaslama castration i.
sakıncalı bir şekilde undesirability i.
ahlaki açıdan en sakıncalı şey worst i.
sakıncalı yer hole i.
sakıncalı olarak görülen kimse gross out i.
müstehcen veya sakıncalı bölümlerini çıkarmak (bir kitap, oyun vb'nin) expurgate f.
sakıncalı olabilmek might be inconvenient f.
sakıncalı görmek find something inconvenient f.
sakıncalı bulmak mind f.
sakıncalı bulmak find something objectionable f.
sakıncalı bulmak find something inconvenient f.
sakıncalı bulunan kısımları çıkarmak castrate f.
sakıncalı olmayan nonprejudicial s.
sakıncalı bulunan kısımları çıkarılmamış uncastrated s.
sakıncalı bulunan kısımları çıkarılmamış uncensored s.
sakıncalı olmayan unobjectionable s.
sakıncalı bir şekilde aşırı miktarda olan obscene s.
sakıncalı olarak disadvantageously zf.
sakıncalı olarak objectionably zf.
sakıncalı bir şekilde awfully zf.
Phrasals
(kitaptan, gösteriden) bazı sakıncalı bulunan sahneleri veya bölümleri çıkarmak/kesmek expurgate something from something f.
(kitapta, gösteride) bazı sakıncalı bulunan sahneleri veya bölümleri sansürlemek expurgate something from something f.
Colloquial
sakıncalı bir şey a no-no i.
sakıncalı kimse public nuisance i.
Idioms
sakıncalı kelime/söz red-flag term i.
bıraktığı sakıncalı/zararlı bir şeye geri başlamak (alkol, sigara, uyuşturucu, aşırı yeme) fall off the wagon f.
son verdiği sakıncalı/zararlı bir şeye geri dönmek (alkol, sigara, uyuşturucu, aşırı yeme) fall off the wagon f.
bıraktığı sakıncalı/zararlı bir şeye geri başlamak (alkol, sigara, uyuşturucu, aşırı yeme) fall off the wagon f.
Informatics
yaş-sakıncalı içerik adult content i.
Linguistics
söylenmesi kaba ve sakıncalı kavramların değişik sözlerle daha uygun ve edepli bir biçimde anlatılması euphemization i.
söylenmesi kaba ve sakıncalı kavramların değişik sözlerle daha uygun ve edepli bir biçimde anlatılması euphemisation i.
Military
sakıncalı bölge reserved area i.
sakıncalı hava sahası airspace reservation i.
Slang
sakıncalı durum cow [australia] [new zealand] i.
biriyle flört etmek (sakıncalı bir durumda) hit upon (someone) f.
birine kur yapmak (sakıncalı bir durumda) hit upon (someone) f.
biriyle flört etmek (sakıncalı bir durumda) hit on (someone) f.
birine kur yapmak (sakıncalı bir durumda) hit on (someone) f.