tahammül

"tahammül" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 22 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	tahammül	endurance i.
I was amazed at Tom's endurance. Tom'un tahammül gücü beni hayrete düşürmüştü. More Sentences
2	Yaygın Kullanım	tahammül	toleration i.
General
3	Genel	tahammül	hardihood i.
4	Genel	tahammül	hardiness i.
5	Genel	tahammül	forbear i.
6	Genel	tahammül	fortitude i.
7	Genel	tahammül	bearing i.
8	Genel	tahammül	resistance i.
9	Genel	tahammül	stress i.
10	Genel	tahammül	patience i.
11	Genel	tahammül	stamina i.
12	Genel	tahammül	endurance i.
13	Genel	tahammül	forbearance i.
14	Genel	tahammül	tolerance i.
15	Genel	tahammül	sufferance i.
16	Genel	tahammül	perseverance i.
17	Genel	tahammül	endurement [obsolete] i.
18	Genel	tahammül	enduring i.
19	Genel	tahammül	improbity [obsolete] i.
20	Genel	tahammül	constance [obsolete] i.
21	Genel	tahammül	suffrance i.
Law
22	Hukuk	tahammül	sufferance i.

"tahammül" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 130 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	tahammül etmek	tolerate f.
We cannot tolerate any argument for resorting to it, otherwise we recognise its ends as legitimate. Buna başvurmak için herhangi bir argümana tahammül edemeyiz; aksi takdirde amaçlarını meşru olarak kabul ederiz. More Sentences
2	Yaygın Kullanım	tahammül etmek	endure f.
I can't endure that noise a moment longer. Bir an bile o gürültüye tahammül edemem. More Sentences
General
3	Genel	tahammül etmek	stand f.
I can't stand this noise anymore. Artık bu gürültüye tahammülüm kalmadı. More Sentences
4	Genel	tahammül etmek	suffer f.
He suffered great losses. O büyük kayıplara tahammül etti. More Sentences
5	Genel	tahammül etmek	abide f.
How you can abide him? Ona nasıl tahammül edebiliyorsun? More Sentences
6	Genel	tahammül etmek	bear f.
John can't bear the noise. John, gürültüye tahammül edemez. More Sentences
7	Genel	tahammül etmek	endure f.
We can not endure violence. Şiddete tahammül edemeyiz. More Sentences
8	Genel	tahammül etmek	put up with f.
No democrat should put up with that. Hiçbir demokrat buna tahammül etmemeli. More Sentences
9	Genel	tahammül edememek	cannot stand f.
Mary's parents cannot stand Tom. Mary'nin anne ve babası Tom'a tahammül edemez. More Sentences
10	Genel	tahammül edememek	can't stand f.
I do love Finland, but I can't stand the Finns. Finlandiya'yı elbette seviyorum ama Finlere tahammül edemiyorum. More Sentences
11	Genel	tahammül edilemez	untenable s.
Untenable situations have arisen at the Eurotunnel caused by stowaways on trains. Eurotunnel'de trenlerdeki kaçak yolcuların neden olduğu tahammül edilemez durumlar ortaya çıkmıştır. More Sentences
12	Genel	tahammül edilir	bearable s.
The pain finally became bearable. Ağrı nihayet tahammül edilebilir düzeye geldi. More Sentences
13	Genel	tahammül edilmez	intolerable s.
This is an intolerable situation. Bu tahammül edilemez bir durumdur. More Sentences
14	Genel	tahammül edilmez	unbearable s.
Change the channel, please; that music is unbearable. Lütfen kanalı değiştir; o müziğe tahammül edilemez. More Sentences
Idioms
15	Deyim	tahammül etmek	put up with f.
We can no longer put up with the existence of such huge risks. Bu kadar büyük risklerin varlığına daha fazla tahammül edemeyiz. More Sentences
General
16	Genel	tahammül (organizma vb'ne özgü)	tolerance i.
17	Genel	tahammül gücü	lasting i.
18	Genel	tahammül etme	underbearing i.
19	Genel	tahammül ve dayanma gücü yüksek kimse	glutton i.
20	Genel	hesabı ödüyor diye tahammül edilen can sıkıcı tip	shot-clog [obsolete] i.
21	Genel	hesabı ödüyor diye tahammül edilen can sıkıcı tip	shot-log i.
22	Genel	tahammül edilebilir olma	bearability i.
23	Genel	tahammül edilebilir olma	bearableness i.
24	Genel	tahammül etmek	brook f.
25	Genel	tahammül etmek	sustain f.
26	Genel	tahammül etmek (organizma vb)	tolerate f.
27	Genel	tahammül etmek	stomach f.
28	Genel	tahammül etmek	be patient of f.
29	Genel	tahammül etmek (organizma vb)	be tolerant of f.
30	Genel	tahammül etmek	take f.
31	Genel	tahammül edememek	cannot take something f.
32	Genel	tahammül etmek	face f.
33	Genel	tahammül etmek	dree f.
34	Genel	tahammül etmek	persevere f.
35	Genel	-e tahammül etmek	stick f.
36	Genel	zarara tahammül etmek	bear a loss f.
37	Genel	kokuya tahammül edememek	can't stand the smell f.
38	Genel	tahammül edilir olmak	be tolerable f.
39	Genel	-ya tahammül edemez hale gelmek	become intolerant of f.
40	Genel	tahammül edememek	can not stand f.
41	Genel	tahammül etmek	absorb f.
42	Genel	tahammül etmek	abear f.
43	Genel	tahammül etmek (olumsuz bir etkiye)	carry f.
44	Genel	tahammül göstermek	tough f.
45	Genel	tahammül etmek	underbear f.
46	Genel	tahammül etmek	digest f.
47	Genel	tahammül etmek	stand out f.
48	Genel	tahammül olunabilir	tolerable s.
49	Genel	tahammül etmiş	endured s.
50	Genel	tahammül edilebilir	bearable s.
51	Genel	göze batan veya tahammül edilmez (kusur, hata vb)	gross s.
52	Genel	tahammül edilemez (davranış)	unsufferable s.
53	Genel	tahammül edilemez (davranış)	insufferable s.
54	Genel	tahammül edilemez	tough s.
55	Genel	tahammül edilemez	unbearable s.
56	Genel	tahammül etmeyen	unremaining s.
57	Genel	tahammül edilmez	untolerable s.
58	Genel	tahammül edilebilir	light s.
59	Genel	tahammül edilen	borne s.
60	Genel	tahammül gösteren	longanimous s.
61	Genel	tahammül edilmiş	borne s.
62	Genel	tahammül edilemeyen	impatible [obsolete] s.
63	Genel	tahammül edilemez	importable [obsolete] s.
64	Genel	tahammül sınırı aşılmış	fed-up s.
65	Genel	tahammül sınırlarını aşan	transgressive s.
66	Genel	tahammül edilebilir	supportable s.
67	Genel	tahammül ederek	enduringly zf.
68	Genel	tahammül edilebilir şekilde	endurably zf.
Phrasals
69	Öbek Fiiller	tahammül etmek	take with [scottish] f.
70	Öbek Fiiller	tahammül göstermek	live with f.
71	Öbek Fiiller	tahammül etmek	live with something f.
72	Öbek Fiiller	tahammül etmek	stand for f.
73	Öbek Fiiller	bir şeye tahammül etmek	go through f.
74	Öbek Fiiller	(birinin/bir şeyin) kötü muamelesine tahammül etmek	take from (someone or something) f.
75	Öbek Fiiller	tahammül etmek	get along f.
76	Öbek Fiiller	bir soruna tahammül etmek	contend with a problem f.
77	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) tahammül etmek	put up with (someone or something) f.
78	Öbek Fiiller	(bir şeye) tahammül etmek	stand for (something) f.
79	Öbek Fiiller	(bir şeye) tahammül etmek	stick out to (something) f.
80	Öbek Fiiller	tahammül etmek	tough out f.
Proverb
81	Atasözü	farklı olana tahammül edemezler	the nail that sticks out gets hammered down
Colloquial
82	Konuşma Dili	(birinin) tahammül düzeyine gelme	(one's) fill (of something) i.
83	Konuşma Dili	(birinin) tahammül sınırlarını doldurma	(one's) fill (of something) i.
84	Konuşma Dili	(bir şeye) hiç katlanamamak/tahammül edememek	can't be doing with (something) f.
85	Konuşma Dili	tahammül edilemez olmak	be the limit f.
86	Konuşma Dili	(biri için) kabul/tahammül edilemez olmak	be too much (for somebody) f.
87	Konuşma Dili	tahammül etmek	cut it f.
Idioms
88	Deyim	görmeye bile tahammül edememek	hate the sight of (someone or something) f.
89	Deyim	görmeye bile tahammül gösterememek	hate the sight of (someone or something) f.
90	Deyim	yüzünü görmeye tahammül etmek	bear the sight of (someone or something) f.
91	Deyim	düşünmeye bile tahammül edememek	can't bear to think about (something) f.
92	Deyim	görmeye bile tahammül edememek	not bear the sight of (someone or something) f.
93	Deyim	görüntüsüne tahammül edememek	not bear the sight of (someone or something) f.
94	Deyim	birini görmeye tahammül edememek	can't stomach someone f.
95	Deyim	bir şeyin tahammül edilemeyecek kadarını yaşamak	have a bellyful f.
96	Deyim	birini görmeye tahammül edememek	can't stand (the sight of) someone f.
97	Deyim	cesaretle tahammül etmek	take on the chin f.
98	Deyim	görmeye tahammül edememek	can't stand the sight of f.
99	Deyim	(bir şeye) tahammül etmemek	not hold still for (something) f.
100	Deyim	(bir şeye) tahammül etmemek	not stand still for (something) f.
101	Deyim	(birini/bir şeyi) görmeye bile tahammül edememek	can't stand (the sight of) someone or something f.
102	Deyim	(birini/bir şeyi) görmeye bile tahammül edememek	can't stomach someone or something f.
103	Deyim	fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıya tahammül edememek	able to take just so much f.
104	Deyim	fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar tahammül edebilmek	able to take just so much f.
105	Deyim	fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıya tahammül edememek	able to take only so much f.
106	Deyim	fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar tahammül edebilmek	able to take only so much f.
107	Deyim	(birine/bir şeye) tahammül edememek	can't stand (someone or something) f.
108	Deyim	(bir şeye) tahammül edememek	can't stomach (something) f.
109	Deyim	'-e tahammül etmek	hold still for f.
110	Deyim	'-e tahammül etmek	stand still for f.
111	Deyim	(birini/bir şeyi) görmeye tahammül etmek	stand the sight of (someone or something) f.
112	Deyim	(birine/bir şeye) tahammül etmek	stand the sight of (someone or something) f.
113	Deyim	tahammül sınırlarını aşan	hard-to-stomach s.
114	Deyim	tahammül edilmesi zor	hard-to-stomach s.
Speaking
115	Konuşma	o senin saçmalıklarına tahammül etmez	he won't stand any of your nonsense expr.
116	Konuşma	tahammül edemiyorum	I can't bear expr.
117	Konuşma	ona tahammül edemiyorum	I can't stand him expr.
118	Konuşma	ona tahammül edemiyorum	I can't stand the sight/sound of him expr.
Law
119	Hukuk	tahammül edememe	intolerance i.
Military
120	Askeri	tahammül edilemeyecek gaz yoğunluğu	intolerable concentration i.
121	Askeri	termal tahammül görevi	thermal stress duty i.
Archaic
122	Eski Kullanım	tahammül etmek	abideth f.
123	Eski Kullanım	tahammül etmek	put up f.
124	Eski Kullanım	tahammül etmek	comport f.
125	Eski Kullanım	tahammül etmek	dure f.
Slang
126	Argo	sevimsiz, tahammül edilmesi güç ya da cırlak kadın	real bitch i.
127	Argo	tahammül edilemeyen eski sevgili ya da eş	ex-hole i.
128	Argo	tahammül edememek	can't hack it f.
129	Argo	tahammül etmek	come at [australia] f.
Star Wars
130	Star Wars	tahammül-sınıfı filo kuryesi	endurance-class fleet carrier i.