öğüt

"öğüt" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 25 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	öğüt	advice i.
That's good advice. Bu güzel bir öğüt. More Sentences
General
2	Genel	öğüt	counsel i.
You should listen to your father's wise counsel. Babanın bilge öğütlerini dinlemelisin. More Sentences
3	Genel	öğüt	admonition i.
This common admonition seems to be very relevant in the case of Europe's security. Bu genel öğüt Avrupa'nın güvenliği söz konusu olduğunda da son derece geçerli görünmektedir. More Sentences
4	Genel	öğüt	advice i.
His advice would be very useful to you. Onun öğüdü size çok yararlı olacaktır. More Sentences
Law
5	Hukuk	öğüt	advice i.
The boy took no notice of his father's advice. Çocuk babasının öğütlerini dikkate almadı. More Sentences
General
6	Genel	öğüt	rede i.
7	Genel	öğüt	warning i.
8	Genel	öğüt	recommendation i.
9	Genel	öğüt	a piece of advice i.
10	Genel	öğüt	injunction i.
11	Genel	öğüt	sermon i.
12	Genel	öğüt	guidance i.
13	Genel	öğüt	tip i.
14	Genel	öğüt	admonishment i.
15	Genel	öğüt	adviso [obsolete] i.
16	Genel	öğüt	adhortation i.
17	Genel	öğüt	recommendative [obsolete] i.
18	Genel	öğüt	charge i.
19	Genel	öğüt	harangue i.
Colloquial
20	Konuşma Dili	öğüt	straight tip i.
Idioms
21	Deyim	öğüt	an earful i.
22	Deyim	öğüt	an earful i.
Computer
23	Bilgisayar	öğüt	tip i.
Archaic
24	Eski Kullanım	öğüt	documentation i.
25	Eski Kullanım	öğüt	predication i.

"öğüt" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 104 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	öğüt vermek	advise f.
Tom can advise you. Tom size öğüt verebilir. More Sentences
General
2	Genel	öğüt vermek	exhort f.
It says we need to exhort one another every day. Her gün birbirimize öğüt vermemiz gerektiğini söylüyor. More Sentences
3	Genel	öğüt vermek	preach f.
To preach is easier than to practice. Öğüt vermek, uygulamaktan daha kolaydır. More Sentences
4	Genel	öğüt vermek	give advice f.
Giving advice to him is like talking to a brick wall. Ona öğüt vermek duvara konuşmak gibi bir şey. More Sentences
5	Genel	öğüt vermek	advise f.
He advises us. O bize öğüt verir. More Sentences
Phrasals
6	Öbek Fiiller	(birine) öğüt vermek	preach to (one) f.
I'm fed up with him always preaching to me. Bana her zaman öğüt vermesinden bıktım. More Sentences
Common Usage
7	Yaygın Kullanım	uzun öğüt	lecture i.
General
8	Genel	can sıkıcı öğüt	jaw i.
9	Genel	öğüt verme	expostulating i.
10	Genel	öğüt veren kişi	admonisher i.
11	Genel	öğüt verme	preaching i.
12	Genel	öğüt verme	preachment i.
13	Genel	öğüt verme	exhorting i.
14	Genel	öğüt verme	admonishment i.
15	Genel	dini öğüt	homily i.
16	Genel	akıllı ve yaşlı öğüt verici kimse	nestor i.
17	Genel	karşısındakinin talebi olmaksızın verilen öğüt	unsolicited advice i.
18	Genel	öğüt veren	advisor i.
19	Genel	öğüt veren	adviser i.
20	Genel	öğüt veren	admonisher i.
21	Genel	öğüt veren	admonitioner i.
22	Genel	öğüt veren kadın	admonitrix i.
23	Genel	öğüt veren kişi	admonitor i.
24	Genel	öğüt veren kimse	recommender i.
25	Genel	yetkin olunmayan konularda görüş belirtme ve öğüt verme alışkanlığı	ultracrepidarianism i.
26	Genel	uzun öğüt	jobation i.
27	Genel	tepeden bakan öğüt	homily i.
28	Genel	yanlış öğüt	misadvice i.
29	Genel	kötü öğüt	misadvice i.
30	Genel	yanlış öğüt verme	miscounselling i.
31	Genel	öğüt veren kimse	monisher i.
32	Genel	kilise yetkililerinin verdiği öğüt	commonition i.
33	Genel	öğüt veren kimse	sermonist i.
34	Genel	öğüt vermek	recommend f.
35	Genel	öğüt almak	get advice f.
36	Genel	öğüt istemek	ask for advice f.
37	Genel	öğüt vermek	expostulate f.
38	Genel	sorulmadan öğüt vermek	be free with one's advice f.
39	Genel	yanlış öğüt veya bilgi vermek	misadvise f.
40	Genel	öğüt vermek	counsel f.
41	Genel	öğüt vermek	admonish f.
42	Genel	öğüt vermek	adhort f.
43	Genel	öğüt vermek	advertise [obsolete] f.
44	Genel	öğüt vermek	advertize [obsolete] f.
45	Genel	yeniden öğüt vermek	readvise f.
46	Genel	öğüt vermek	rede f.
47	Genel	yetkin olunmayan konularda görüş belirtmek ve öğüt vermek	ultracrepidate f.
48	Genel	öğüt vermek	wise f.
49	Genel	yanlış öğüt vermek	misavize f.
50	Genel	yanlış öğüt vermek	misavise f.
51	Genel	yanlış öğüt vermek	miscounsel f.
52	Genel	öğüt vermek	mone f.
53	Genel	öğüt vermek	monest [obsolete] f.
54	Genel	-e karşı öğüt vermek	disadvise f.
55	Genel	daha çok öğüt vermek	outrede f.
56	Genel	öğüt vermek	pulpit f.
57	Genel	öğüt almış	got advice s.
58	Genel	öğüt olarak	hortative s.
59	Genel	öğüt verilmiş	expostulated s.
60	Genel	kulak asmaz (öğüt eleştiri vb'ne)	impervious to s.
61	Genel	öğüt içeren	expostulatory s.
62	Genel	dinlemez (öğüt eleştiri vb'ni)	impervious to s.
63	Genel	öğüt veren	hortative s.
64	Genel	öğüt veren	advisory s.
65	Genel	öğüt veren	adhortatory s.
66	Genel	öğüt verebilir	adviceful s.
67	Genel	öğüt veren	recommendatory s.
68	Genel	öğüt içeren	mentorial s.
69	Genel	kötü öğüt verilmiş	miscounselled s.
70	Genel	öğüt veren	monitive s.
71	Genel	öğüt vermeyen	discounselled [obsolete] s.
72	Genel	öğüt veren	pulpital s.
73	Genel	öğüt veren	pulpitical s.
74	Genel	öğüt veren	pulpitish s.
75	Genel	öğüt verilen	sermonish s.
76	Genel	öğüt veren	protreptic s.
77	Genel	öğüt veren	protreptical [obsolete] s.
Phrasals
78	Öbek Fiiller	öğüt vererek küçük düşürmek	preach down f.
79	Öbek Fiiller	öğüt vermek	advise on f.
80	Öbek Fiiller	(bir şey yapmasını) öğüt vermek	exhort (one) to (do something) f.
81	Öbek Fiiller	hakkında öğüt vermek	preach about f.
82	Öbek Fiiller	(birine) öğüt vermek	preach at (one) f.
Proverb
83	Atasözü	kendi ununu kendin öğüt	if you want a thing done well do it yourself
84	Atasözü	kendi ununu kendin öğüt	serve yourself
85	Atasözü	kendi ununu kendin öğüt	if you would be well served
86	Atasözü	iyi bir örnek olmak öğüt/nasihat vermekten daha etkilidir	a good example is the best sermon
87	Atasözü	en iyi öğüt yaptıklarınla örnek olmaktır	a good example is the best sermon
88	Atasözü	kendi ununu kendin öğüt	if you want a thing done well/right, do it yourself
89	Atasözü	kendi ununu kendin öğüt	if you want it done right, do it yourself
90	Atasözü	kendi ununu kendin öğüt	if you want it done well, do it yourself
91	Atasözü	kendi ununu kendin öğüt	if you want something done right, do it yourself
92	Atasözü	kendi ununu kendin öğüt	if you want something done well, do it yourself
93	Atasözü	kendi ununu kendin öğüt	if you want something done well/right, do it yourself
Idioms
94	Deyim	altın öğüt	a pearl of wisdom i.
95	Deyim	bilgece öğüt	sage advice i.
96	Deyim	iş işten geçtikten sonra öğüt veren kimse	a monday morning quarterback i.
97	Deyim	(öğüt vb) dinlenmemek	fall on stony ground f.
98	Deyim	(birine yaptığı bir hatayla ilgili) ders/öğüt vermek	call (one) to task f.
Speaking
99	Konuşma	bana öğüt vermeyi bırak	don't lecture me expr.
Literature
100	Edebiyat	öğüt verebilirlik	advisedness i.
Philosophy
101	Felsefe	öğüt/tavsiye	paraenesis i.
102	Felsefe	öğüt/tavsiye	parenesis i.
Archaic
103	Eski Kullanım	öğüt verme	predication i.
104	Eski Kullanım	öğüt vermek	sermon f.