1 |
enjoy |
keyif almak |
v. |
|
- On both occasions I appreciated and enjoyed the outstanding cooperation with the EP delegation.
- Her iki durumda da AP delegasyonuyla olan olağanüstü işbirliğini takdir ettim ve bundan keyif aldım.
- It is one of the fundamental requirements of the Community method that we all enjoy and support.
- Bu, hepimizin keyif aldığı ve desteklediği Topluluk yönteminin temel gerekliliklerinden biridir.
- For the rest, I enjoyed his expertise.
- Geri kalanı için, onun uzmanlığından keyif aldım.
- I learned a lot and enjoyed myself greatly.
- Çok şey öğrendim ve büyük keyif aldım.
- The temperature was 14-15 degrees and it was as if Spring had come; we all enjoyed it very much.
- Sıcaklık 14-15 dereceydi ve sanki bahar gelmiş gibiydi; hepimiz bundan çok keyif aldık.
- I also enjoyed working with her during that period.
- O dönemde onunla çalışmaktan da büyük keyif aldım.
- I hope you are enjoying the debate and finding it constructive.
- Umarım tartışmadan keyif alıyor ve yapıcı buluyorsunuzdur.
- I hope you are enjoying the debate and finding it constructive.
- Umarım tartışmadan keyif alıyor ve bunu yapıcı buluyorsunuzdur.
- I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
- Rüyamda üç Avrupa Parlamentosu Üyesinin birlikte akşam yemeği yemekten keyif aldıklarını gördüm.
- I certainly also enjoyed working into the night with Dagmar.
- Dagmar ile gece boyunca çalışmaktan da kesinlikle keyif aldım.
- I am really enjoying my job, and you know why?
- İşimden gerçekten keyif alıyorum ve neden biliyor musunuz?
- He also knew how to enjoy the pleasant sides of his job.
- İşinin keyifli yanlarından nasıl keyif alacağını da biliyordu.
- First of all, I very much enjoyed working on the report with Manuel Medina.
- Öncelikle, Manuel Medina ile birlikte rapor üzerinde çalışmaktan büyük keyif aldım.
- We ran wild, played games, enjoyed one another.
- Çılgınca koştuk, oyunlar oynadık, birbirimizden keyif aldık.
- We enjoyed talking with her because she was such a nice lady.
- Çok tatlı bir kadın olduğu için onunla konuşmaktan keyif aldık.
- I enjoyed the meal, president.
- Yemekten keyif aldım, Başkan bey.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Ziyaret etmekten her zaman keyif aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- We enjoyed talking with her because she was such a nice lady.
- Onunla konuşmaktan keyif alıyorduk çünkü çok hoş bir kadındı.
- It was something they obviously did their whole lives and enjoyed.
- Bu belli ki hayatları boyunca yaptıkları ve keyif aldıkları bir şeydi.
- We ran wild, played games, enjoyed one another.
- Bolcana kudurduk, oyunlar oynadık, keyif aldık birbirimizden.
- You don't need to have seen the first two films to enjoy this one.
- Bundan keyif alabilmek için önceki iki filmi izlemiş olmanız gerekmiyor.
- You don't need to have seen the first two films to enjoy this one.
- Bu filmden keyif almak için ilk iki filmi izlemiş olmanıza gerek yok.
- It was something they obviously did their whole lives and enjoyed.
- Belli ki hayatları boyunca yaptıkları ve keyif aldıkları bir şeydi.
- It was something they obviously did their whole lives and enjoyed.
- Belli ki bu onların tüm hayatları boyunca yaptıkları ve keyif aldıkları bir şeydi.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Her zaman ziyaret etmekten keyif aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- We enjoyed talking with her because she was such a nice lady.
- Onunla konuşmaktan keyif alırdık çünkü çok tatlı bir kadındı.
- Sami really enjoyed working for Ford.
- Sami Ford için çalışmaktan gerçekten keyif alıyordu.
- Tom isn't enjoying himself.
- Tom keyif almıyor.
- Tom enjoyed reading Mary's letters.
- Tom, Mary'nin mektuplarını okumaktan keyif aldı.
Show More (26)
|
2 |
enjoy |
tadını çıkarmak |
v. |
|
- We have enjoyed sound cooperation in the committee.
- Komitede sağlam bir işbirliğinin tadını çıkardık.
- We constantly obstruct their path towards enjoying a full human existence.
- Onların tam bir insani varoluşun tadını çıkarma yollarını sürekli olarak engelliyoruz.
- I hope that you all enjoy a very well-deserved, happy, peaceful break with your loved ones.
- Umarım hepiniz sevdiklerinizle birlikte hak ettiğiniz mutlu ve huzurlu bir tatilin tadını çıkarırsınız.
- He also knew how to enjoy the pleasant sides of his job.
- Ayrıca işinin keyifli yanlarının da tadını çıkarmayı biliyordu.
- This does not prevent us from sharing and enjoying the same world together.
- Bu, aynı dünyayı birlikte paylaşmamızı ve tadını çıkarmamızı engellemez.
- The candidate countries are enjoying strong economic growth and will be able to accommodate their own citizens.
- Aday ülkeler güçlü ekonomik büyümenin tadını çıkarıyor ve kendi vatandaşlarını barındırabilecekler.
- People have to enjoy true justice without having to pay for it.
- İnsanlar, bedelini ödemek zorunda kalmadan gerçek adaletin tadını çıkarmalıdır.
- We on the committee and in Parliament as a whole have enjoyed some quite excellent levels of cooperation.
- Komitede ve bir bütün olarak Parlamento'da oldukça mükemmel düzeyde bir işbirliğinin tadını çıkardık.
- German ports, at any rate, are currently enjoying impressive growth, and doing so without this directive.
- Her halükarda, Alman limanları şu anda etkileyici bir büyümenin tadını çıkarıyor ve bunu bu direktif olmadan yapıyor.
- Without the workers in this industry we would not enjoy the fish we take for granted.
- Bu sektörde çalışanlar olmasaydı, doğal karşıladığımız balığın tadını çıkaramazdık.
- Allegedly many were not homosexual but just enjoying the western culture of drinking alcohol and dancing.
- İddialara göre birçoğu homoseksüel değildi, sadece alkol ve dans gibi batı kültürünün tadını çıkarıyordu.
- I trust that you will all now go and enjoy a nice juicy steak.
- Şimdi hepinizin gidip güzel ve sulu bir bifteğin tadını çıkaracağınıza inanıyorum.
- The candidate countries are enjoying strong economic growth and will be able to accommodate their own citizens.
- Aday ülkeler güçlü ekonomik büyümenin tadını çıkarmaktadır ve böylece kendi vatandaşlarını barındırabileceklerdir.
- Now at look at him - enjoying lunch like nothing happened.
- Şimdi ona bakın, hiçbir şey olmamış gibi öğle yemeğinin tadını çıkarıyor.
- To look like a local, check out these ten tips to enjoy the trip.
- Yerel biri gibi görünmek için, seyahatin tadını çıkarmak için bu on ipucuna göz atın.
- In this world you have come to enjoy peace and joy.
- Bu dünyaya huzurun ve neşenin tadını çıkarmak için geldiniz.
- I will heal my people and will let them enjoy abundant peace and security.
- Halkıma şifa vereceğim ve onların bol bol huzur ve güvenliğin tadını çıkarmalarını sağlayacağım.
- In this world you have come to enjoy peace and joy.
- Bu dünyaya huzur ve neşenin tadını çıkarmak için geldiniz.
- I will heal my people and will let them enjoy abundant peace and security.
- Halkımı iyileştireceğim ve bol esenlik ve güvenliğin tadını çıkarmalarını sağlayacağım.
- In this world you have come to enjoy peace and joy.
- Bu dünyaya, huzur ve sevincin tadını çıkarmak için geldiniz.
- Now at look at him - enjoying lunch like nothing happened.
- Şimdi ona bakın, sanki hiçbir şey olmamış gibi öğle yemeğinin tadını çıkarıyor.
- I enjoyed the meal, president.
- Yemeğin tadını çıkardım, sayın başkan.
- We enjoyed swimming in the lake.
- Biz gölde yüzmenin tadını çıkardık.
Show More (20)
|
3 |
enjoy |
hoşlanmak |
v. |
|
- He enjoys cooperating and always works within the consensus.
- İşbirliği yapmaktan hoşlanıyor ve her zaman fikir birliği içinde çalışıyor.
- Tom seems to really enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom enjoyed playing baseball with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla beyzbol oynamaktan hoşlanıyordu.
- Tom seems to enjoy teasing Mary.
- Tom, Mary'ye sataşmaktan hoşlanıyor gibi.
- Felicja enjoys watching TV.
- Felicja, televizyon izlemekten hoşlanır.
- I think everyone will enjoy our concert.
- Sanırım herkes konserimizden hoşlanacak.
- Tom will probably enjoy doing that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaktan hoşlanacaktır.
- Layla enjoyed the types of dogs that Sami raised.
- Layla, Sami'nin yetiştirdiği köpek türlerinden hoşlanıyordu.
- I don't really enjoy singing with Tom.
- Tom ile şarkı söylemekten pek hoşlanmıyorum.
- Tom certainly seemed to enjoy the party last Friday night.
- Tom kesinlikle geçen Cuma gecesi partiden hoşlanmış görünüyordu.
- Even if you don't like music, you'll enjoy his concert.
- Müzikten hoşlanmasanız bile onun konserini seveceksiniz.
- Tom didn't think Mary would enjoy his party, so he didn't invite her.
- Tom, Mary'nin partiden hoşlanmayacağını düşündüğü için onu davet etmedi.
- I enjoy talking to the ladies.
- Hanımlarla konuşmaktan hoşlanıyorum.
- Do you enjoy traveling?
- Seyahat etmekten hoşlanıyor musun?
- Tom enjoys spending time with Mary.
- Tom Mary ile vakit geçirmekten hoşlanıyor.
- Tom told Mary that he didn't enjoy doing that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmaktan hoşlanmadığını söyledi.
Show More (13)
|
4 |
enjoy |
yararlanmak |
v. |
|
- Authors enjoy the protection of the Berne Convention and of the WIPO copyright treaties.
- Yazarlar Bern Sözleşmesi ve WIPO telif hakkı anlaşmalarının korumasından yararlanmaktadır.
- These refugees too must come to enjoy the positive advantages that the association agreement can provide.
- Bu mülteciler de ortaklık anlaşmasının sağlayabileceği olumlu avantajlardan yararlanmaya başlamalıdır.
- A person who is hungry, who has no work and who has no home, is in no position to enjoy civil rights.
- Aç olan, işi olmayan ve evi olmayan bir kişi medeni haklardan yararlanacak durumda değildir.
- The companies operating in the domain of port services must enjoy full equality of treatment.
- Liman hizmetleri alanında faaliyet gösteren şirketler tam bir eşit muameleden yararlanmalıdır.
- We want the two communities to share a common future and enjoy the benefits accession has to offer.
- İki toplumun ortak bir geleceği paylaşmasını ve katılımın sunduğu avantajlardan yararlanmasını istiyoruz.
- Should they not enjoy the same international protection as all their colleagues in the music world?
- Müzik dünyasındaki tüm meslektaşlarıyla aynı uluslararası korumadan yararlanmamaları gerekmez mi?
- Why exclude people who enjoy temporary protection or subsidiary protection status?
- Geçici koruma veya ikincil koruma statüsünden yararlanan kişiler neden kapsam dışı bırakılıyor?
- Why exclude people who enjoy temporary protection or subsidiary protection status?
- Geçici koruma ya da ikincil koruma statüsünden yararlanan kişiler neden kapsam dışı bırakılıyor?
- In such an area, citizens must enjoy the right to freely express their opinions and to assemble in a peaceful manner.
- Böyle bir alanda vatandaşlar görüşlerini özgürce ifade etme ve barışçıl bir şekilde toplanma hakkından yararlanmalıdır.
- This means that Portugal's eight longliners will continue to enjoy fishing opportunities.
- Bu da Portekiz'in sekiz paragatçısının balıkçılık fırsatlarından yararlanmaya devam edeceği anlamına gelmektedir.
- Everyone in Europe must enjoy the same level of protection.
- Avrupa'daki herkes aynı düzeyde korumadan yararlanmalıdır.
- Mutual recognition is only possible if the consumer enjoys equivalent protection right across the Union.
- Mutlak tanıma ancak tüketicinin Birlik genelinde eşdeğer korumadan yararlanması halinde mümkündür.
Show More (9)
|
5 |
enjoy |
zevk almak |
v. |
|
- Now I am penniless, a poor pensioner, but I am happy because I have enjoyed my life.
- Şimdi beş parasızım, fakir bir emekliyim ama mutluyum çünkü hayatımdan zevk aldım.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Ziyaret etmekten her zaman zevk aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- Because when I do finally give in, I want us to enjoy it all the more.
- Çünkü sonunda kabul ettiğimde, bundan daha fazla zevk almamızı istiyorum.
- You enjoyed doing that, didn't you?
- Bunu yapmaktan zevk aldın, değil mİ?
- I've enjoyed working with you.
- Sizinle çalışmaktan zevk aldım.
- I enjoy working here.
- Burada çalışmaktan zevk alıyorum.
- You never seemed to really enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hiç zevk almıyor gibiydin.
Show More (4)
|
6 |
enjoy |
sahip olmak |
v. |
|
- They must enjoy self-government within a federal democratic Iraq.
- Federal demokratik bir Irak içerisinde kendi kendilerini yönetme hakkına sahip olmalıdırlar.
- Will it enjoy effective powers?
- Etkili yetkilere sahip olacak mı?
- Secondly, it is important that temporary workers enjoy good employment conditions.
- İkinci olarak geçici işçilerin iyi istihdam koşullarına sahip olması önemlidir.
- Secondly, it is important that temporary workers enjoy good employment conditions.
- İkinci olarak, geçici işçilerin iyi istihdam koşullarına sahip olması önemlidir.
Show More (1)
|
7 |
enjoy |
keyfini çıkarmak |
v. |
|
- I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
- Rüyamda Avrupa Parlamentosu'nun üç üyesinin birlikte yemek yemenin keyfini çıkardığını gördüm.
- In fact, it is even enjoying a phase of permanent expansion at European and global level.
- Aslına bakarsan Avrupa'da ve küresel düzeyde sürekli bir genişleme evresinin keyfini çıkarmaktadır.
- Natural cotton fibers create the optimum sleeping climate for you to enjoy a comfortable and healthy sleep.
- Doğal pamuk lifleri, size rahat ve sağlıklı bir uykunun keyfini çıkarmanız için ideal bir ortam sağlar.
- Natural cotton fibers create the optimum sleeping climate for you to enjoy a comfortable and healthy sleep.
- Doğal pamuk lifleri, rahat ve sağlıklı bir uykunun keyfini çıkarmanız için optimum uyku ortamı yaratır.
Show More (1)
|
8 |
enjoy |
hoşuna gitmek |
v. |
|
- I enjoyed the meal, president.
- Yemek hoşuma gitti, müdür bey.
- Didn't you enjoy dinner last night?
- Dün akşam yemeği hoşuna gitmedi mi?
- Did you enjoy that?
- Hoşuna gitti mi?
Show More (0)
|
9 |
enjoy |
yaşamak |
v. |
|
- I will heal my people and will let them enjoy abundant peace and security.
- Halkımı iyileştireceğim ve onların bol huzur ve güven içinde yaşamalarını sağlayacağım.
Show More (-2)
|
10 |
enjoy |
sevmek |
v. |
|
- Do you enjoy talking?
- Konuşmayı seviyor musun?
Show More (-2)
|