1 |
enjoy |
hoşlanmak |
v. |
|
- He enjoys cooperating and always works within the consensus.
- İşbirliği yapmaktan hoşlanıyor ve her zaman fikir birliği içinde çalışıyor.
- Tom seems to really enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom enjoyed playing baseball with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla beyzbol oynamaktan hoşlanıyordu.
- Tom seems to enjoy teasing Mary.
- Tom, Mary'ye sataşmaktan hoşlanıyor gibi.
- Felicja enjoys watching TV.
- Felicja, televizyon izlemekten hoşlanır.
- I think everyone will enjoy our concert.
- Sanırım herkes konserimizden hoşlanacak.
- Tom will probably enjoy doing that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaktan hoşlanacaktır.
- Layla enjoyed the types of dogs that Sami raised.
- Layla, Sami'nin yetiştirdiği köpek türlerinden hoşlanıyordu.
- I don't really enjoy singing with Tom.
- Tom ile şarkı söylemekten pek hoşlanmıyorum.
- Tom certainly seemed to enjoy the party last Friday night.
- Tom kesinlikle geçen Cuma gecesi partiden hoşlanmış görünüyordu.
- Even if you don't like music, you'll enjoy his concert.
- Müzikten hoşlanmasanız bile onun konserini seveceksiniz.
- Tom didn't think Mary would enjoy his party, so he didn't invite her.
- Tom, Mary'nin partiden hoşlanmayacağını düşündüğü için onu davet etmedi.
- I enjoy talking to the ladies.
- Hanımlarla konuşmaktan hoşlanıyorum.
- Do you enjoy traveling?
- Seyahat etmekten hoşlanıyor musun?
- Tom enjoys spending time with Mary.
- Tom Mary ile vakit geçirmekten hoşlanıyor.
- Tom told Mary that he didn't enjoy doing that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmaktan hoşlanmadığını söyledi.
- Do you enjoy going on picnics?
- Pikniğe gitmekten hoşlanıyor musun?
- Do you think Tom really enjoys doing that?
- Sence Tom bunu yapmaktan gerçekten hoşlanıyor mu?
- I think Tom would enjoy doing that.
- Bence Tom bunu yapmaktan hoşlanacaktır.
- Didn't you enjoy dinner last night?
- Dün gece akşam yemeğinden hoşlanmadınız mı?
- I've enjoyed reading this novel.
- Bu romanı okumaktan hoşlandım.
- I don't think I'd enjoy living in Boston.
- Boston'da yaşamaktan hoşlanacağımı sanmıyorum.
- I'm sure Tom would enjoy that movie.
- Tom'un o filmden hoşlanacağına eminim.
- I enjoy speaking in French.
- Fransızca konuşmaktan hoşlanırım.
- Tom enjoys reading French literature.
- Tom Fransız edebiyatı okumaktan hoşlanıyor.
- He has begun to enjoy country life.
- Kırsal yaşamdan hoşlanmaya başladı.
- Tom said Mary wouldn't enjoy doing that.
- Tom Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanmadığını söyledi.
- I know you'll enjoy this book.
- Bu kitaptan hoşlanacağını biliyorum.
- I really enjoy this stuff.
- Bu şeylerden gerçekten hoşlanıyorum.
- Tom said he didn't enjoy watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanmadığını söyledi.
- Tom enjoys woodworking.
- Tom ahşap işlerinden hoşlanır.
- I don't enjoy horseback riding.
- Ata binmekten hoşlanmam.
- Tom enjoys being with Mary.
- Tom, Mary ile olmaktan hoşlanıyor.
- Tom really enjoyed living on the farm.
- Tom çiftlikte yaşamaktan gerçekten hoşlanıyordu.
- Not all Brazilians enjoy Carnival.
- Bütün Brezilyalılar karnavaldan hoşlanmaz.
- I enjoy going to Boston.
- Boston'a gitmekten hoşlanıyorum.
- I thought Tom was going to enjoy the party.
- Tom'un partiden hoşlanacağını düşündüm.
- Tom said that he thought that he wouldn't enjoy going skin diving with Mary.
- Tom, Mary ile serbest dalışa gitmekten hoşlanmayacağını düşündüğünü söyledi.
- When did you find out that Tom didn't enjoy doing that?
- Tom'un onu yapmaktan hoşlanmadığını ne zaman öğrendin?
- I enjoy climbing trees every once in a while.
- Arada bir ağaçlara tırmanmaktan hoşlanırım.
- I really enjoy swimming.
- Gerçekten yüzmekten hoşlanıyorum.
- Tom won't likely enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan pek hoşlanmayacaktır.
- Tom certainly seems to enjoy talking with Mary.
- Tom kesinlikle Mary ile konuşmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Do you enjoy losing?
- Kaybetmekten hoşlanır mısın?
- He enjoys eating ice cream.
- O dondurma yemekten hoşlanır.
- Do you enjoy going to museums?
- Müzelere gitmekten hoşlanıyor musunuz?
- I actually enjoyed the movie.
- Ben gerçekten filmden hoşlandım.
- He enjoys watching baseball games on TV.
- Televizyonda beyzbol maçı izlemekten hoşlanıyor.
- What do you enjoy doing?
- Ne yapmaktan hoşlanırsın?
- Do you enjoy visiting museums?
- Müzeleri gezmekten hoşlanır mısın?
- Mountain climbing isn't something I really enjoy so much.
- Dağ tırmanışı pek hoşlandığım bir şey değil.
- All the boys enjoyed skiing.
- Bütün erkekler kayaktan hoşlandı.
- Did you enjoy the salad?
- Salatadan hoşlandın mı?
- Tom doesn't enjoy giving speeches.
- Tom konuşma yapmaktan hoşlanmaz.
- Tom enjoys manipulating people.
- Tom insanları idare etmekten hoşlanıyor.
- This story is for adults, so children won't enjoy it.
- Bu hikaye yetişkinler için, bu yüzden çocuklar bundan hoşlanmayacaktır.
- I don't enjoy fighting.
- Kavga etmekten hoşlanmam.
- Tom enjoys being the boss.
- Tom patron olmaktan hoşlanıyor.
- I think I wouldn't enjoy doing that with Tom.
- Bunu Tom'la yapmaktan hoşlanmayacağımı düşünüyordum.
- Maybe Tom would enjoy doing that.
- Belki Tom bunu yapmaktan hoşlanır.
- Tom told Mary that he enjoyed doing that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmaktan hoşlandığını söyledi.
- I don't enjoy acting.
- Oyunculuktan hoşlanmıyorum.
- I'm sure you won't enjoy it.
- Bundan hoşlanmayacağına eminim.
- Do you enjoy talking about sports?
- Spor hakkında konuşmaktan hoşlanıyor musunuz?
- I don't think you'd enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanacağını sanmıyorum.
- Tom seems to enjoy putting people down.
- Tom insanları küçümsemekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom enjoys gardening.
- Tom bahçıvanlıktan hoşlanıyor.
- What makes you think Tom will enjoy doing that?
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanacağını düşündüren nedir?
- I don't enjoy tennis.
- Tenisten hoşlanmıyorum.
- I really enjoy playing putt-putt.
- Gerçekten putt-putt golf oynamaktan hoşlanıyorum.
- I think I won't enjoy doing that.
- Sanırım bunu yapmaktan hoşlanmayacağım.
- Tom doesn't really enjoy swimming laps.
- Tom yüzme turlarından gerçekten hoşlanmaz.
- Tom and Mary enjoy each other's company.
- Tom ve Mary birbirlerinin arkadaşlıklarından hoşlanırlar.
- Tom says he really enjoys figure skating.
- Tom artistik patinajdan gerçekten hoşlandığını söylüyor.
- Tom is the only person Mary knows who enjoys opera.
- Tom, Mary'nin tanıdığı operadan hoşlanan tek kişidir.
- I don't enjoy doing things like this.
- Böyle şeyler yapmaktan hoşlanmıyorum.
- I enjoy watching butterflies.
- Kelebekleri izlemekten hoşlanırım.
- Tom doesn't enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanmıyor.
- Tom says Mary doesn't enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanmadığını söylüyor.
- Tom enjoys traveling.
- Tom seyahat etmekten hoşlanır.
- Why does Tom enjoy doing that?
- Tom neden bunu yapmaktan hoşlanıyor?
- I'm sure Tom would enjoy doing that.
- Tom'un onu yapmaktan hoşlanacağından eminim.
- I enjoy speaking in French.
- Fransızca konuşmaktan hoşlanıyorum.
- I enjoy teaching French.
- Fransızca öğretmekten hoşlanırım.
- I think I'm going to enjoy being here.
- Burada olmaktan hoşlanacağımı düşünüyorum.
- I don't enjoy watching game shows.
- Yarışma programlarını izlemekten hoşlanmıyorum.
- He enjoyed reading detective stories.
- Dedektif hikayeleri okumaktan hoşlanırdı.
- Have you ever asked Tom why he doesn't enjoy doing that?
- Tom'a bunu yapmaktan neden hoşlanmadığını hiç sordun mu?
- Everyone in my family enjoys watching TV.
- Ailemdeki herkes televizyon izlemekten hoşlanır.
- Nancy enjoys indoor games.
- Nancy, kapalı alanda oynanan oyunlardan hoşlanır.
- Tom and Mary both enjoy playing basketball.
- Hem Tom hem de Mary basketbol oynamaktan hoşlanıyorlar.
- Do you enjoy dancing?
- Dans etmekten hoşlanıyor musun?
- Do you enjoy making me feeling like the dead?
- Beni bir ölü gibi hissettirmekten hoşlanıyor musun?
- Why does Tom enjoy doing that?
- Tom bunu yapmaktan neden hoşlanıyor?
- Tom told Mary how much he enjoyed watching baseball on TV.
- Tom Mary'ye televizyonda beyzbol izlemekten ne kadar hoşlandığını söyledi.
- Tom told me he enjoyed the drive.
- Tom bana araba sürmekten hoşlandığını söyledi.
- I thought Tom wouldn't enjoy the movie.
- Tom'un filmden hoşlanmayacağını düşünmüştüm.
- Did you enjoy the film?
- Filmden hoşlandınız mı?
- Tom enjoyed working on the farm.
- Tom, çiftlikte çalışmaktan hoşlanıyordu.
- I think Tom will enjoy doing that.
- Bence Tom bunu yapmaktan hoşlanacaktır.
- He enjoys exploring remote areas.
- Uzak bölgeleri keşfetmekten hoşlanır.
- Tom's dog enjoys being hoovered.
- Tom'un köpeği süpürülmekten hoşlanır.
- Tom really enjoys watching basketball.
- Tom basketbol izlemekten gerçekten hoşlanıyor.
- Do you think I enjoyed it?
- Bundan hoşlandığımı düşünüyor musun?
- We enjoy reading novels.
- Biz roman okumaktan hoşlanırız.
- Tom said he didn't enjoy watching baseball.
- Tom beyzbol izlemekten hoşlanmadığını söyledi.
- Tom enjoys telling jokes.
- Tom fıkra anlatmaktan hoşlanır.
- Hemingway enjoyed big game hunting in Africa.
- Hemingway Afrika'da büyük av hayvanları avlamaktan hoşlanırdı.
- I thought you'd enjoy this.
- Bundan hoşlanacağını düşünmüştüm.
- Do you enjoy watching horror movies?
- Korku filmi izlemekten hoşlanır mısın?
- I've always enjoyed working with kids.
- Çocuklarla çalışmaktan her zaman hoşlandım.
- Do you think Tom enjoyed the party?
- Sence Tom partiden hoşlandı mı?
- Tom will enjoy it.
- Tom bundan hoşlanacak.
- You never seemed to enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hiç hoşlanmıyor gibiydin.
- I thought you enjoyed my company.
- Arkadaşlığımdan hoşlandığını sanıyordum.
- Mary enjoys being a celebrity.
- Mary bir ünlü kişi olmaktan hoşlanır.
- Tom says Mary enjoys doing that.
- Tom, Mary'nin onu yapmaktan hoşlandığını söylüyor.
- Tom didn't think anyone would enjoy doing that.
- Tom herhangi birinin bunu yapmaktan hoşlanacağını düşünmüyordu.
- Do you really think Tom enjoys doing that?
- Sence Tom bunu yapmaktan gerçekten hoşlanıyor mu?
- Tom doesn't enjoy eating spicy food.
- Tom baharatlı yemeklerden hoşlanmıyor.
- I suspect that Tom and Mary don't really enjoy doing that.
- Tom ve Mary'nin bunu yapmaktan gerçekten hoşlanmadığından şüpheleniyorum.
- I thought Tom would enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanacağını düşünmüştüm.
- I don't enjoy riddles.
- Bilmecelerden hoşlanmam.
- I don't enjoy horseback riding.
- Ata binmekten hoşlanmıyorum.
- I enjoy chess.
- Satrançtan hoşlanırım.
- I didn't think Tom would enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanacağını sanmıyordum.
- Do you still enjoy playing live?
- Hala canlı oynamaktan hoşlanıyor musun?
- I don't think Tom enjoys doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlandığını sanmıyorum.
- Tom said that he thought Mary knew why John never seemed to enjoy watching cricket.
- Tom, Mary'nin John'un kriket izlemekten neden hiç hoşlanmadığını bildiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom seems to enjoy insulting people.
- Tom insanları aşağılamaktan hoşlanıyor gibi.
- I don't enjoy talking with Tom.
- Tom'la konuşmaktan hoşlanmıyorum.
- Tom said that he didn't enjoy his job.
- Tom işinden hoşlanmadığını söyledi.
- Tom seemed to enjoy watching Mary and John fighting.
- Tom, Mary ve John'un dövüşmesini izlemekten hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Tom thought that Mary would enjoy the concert.
- Tom Mary'nin konserden hoşlanacağını düşündü.
- Tom said that he thought Mary didn't enjoy the movie.
- Tom, Mary'nin filmden hoşlanmadığını düşündüğünü söyledi.
- Tom seemed to enjoy being with us.
- Tom bizimle olmaktan hoşlanıyor gibiydi.
- We enjoyed singing songs together.
- Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.
- I hope that you'll enjoy this next song.
- Umarım bir sonraki şarkıdan hoşlanırsınız.
- I thought Tom enjoyed doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlandığını sanıyordum.
- I'm probably going to enjoy being here.
- Muhtemelen burada olmaktan hoşlanacağım.
- Tom is enjoying this, isn't he?
- Tom bundan hoşlanıyor, değil mi?
- Did you enjoy that?
- Ondan hoşlandın mı?
- I enjoyed spending the afternoon with you.
- Öğleden sonrayı seninle geçirmekten hoşlandım.
- He enjoys movies.
- Filmlerden hoşlanıyor.
- Tom didn't seem to enjoy the concert very much.
- Tom konserden pek fazla hoşlanmış görünmüyordu.
- I'm not enjoying this.
- Ben bundan hoşlanmıyorum.
- Tom enjoys taking a nap in the early afternoon.
- Tom öğleden sonra erken saatlerde kestirmekten hoşlanır.
- I figured that you'd enjoy this movie.
- Bu filmden hoşlanacağını düşündüm.
- Tom's dog enjoys being vacuumed.
- Tom'un köpeği süpürülmekten hoşlanıyor.
- Tom enjoyed talking with Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaktan hoşlanıyordu.
- Tom thinks you'll enjoy this.
- Tom bundan hoşlanacağını düşünüyor.
- He enjoys putting people down.
- İnsanları aşağılamaktan hoşlanıyor.
- Tom says Mary didn't enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanmadığını söylüyor.
- I still don't enjoy doing that.
- Hâlâ onu yapmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't enjoy hanging out with Tom.
- Tom'la takılmaktan hoşlanmıyorum.
- I didn't think Tom would enjoy that movie.
- Tom'un o filmden hoşlanacağını sanmıyordum.
- I'm sure you're going to enjoy it.
- Ondan hoşlanacağına eminim.
- I've enjoyed talking to you.
- Seninle konuşmaktan hoşlandım.
- I didn't really enjoy doing that with Tom.
- Tom'la bunu yapmaktan pek hoşlanmadım.
- I enjoy coming to Boston.
- Boston'a gelmekten hoşlanıyorum.
- He enjoyed cycling.
- Bisiklete binmekten hoşlanıyordu.
- I thought that Tom was going to enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanacağını düşünmüştüm.
- Tom enjoys eating out.
- Tom dışarıda yemek yemekten hoşlanıyor.
- I enjoy visiting Boston.
- Ben Boston'u ziyaret etmekten hoşlanırım.
- I enjoy spending time with you.
- Seninle vakit geçirmekten hoşlanıyorum.
- Which do you enjoy more, ice skating or roller skating?
- Hangisinden daha çok hoşlanıyorsun, buz pateni mi yoksa tekerlekli paten mi?
- Tom enjoys watching sports on TV.
- Tom TV'de spor izlemekten hoşlanıyor.
- Tom enjoyed Mary's story.
- Tom, Mary'nin hikayesinden hoşlandı.
- I can't believe that you enjoyed that movie.
- Senin o filmden hoşlandığına inanamıyorum.
- Do you think Tom would enjoy playing tennis with us?
- Sence Tom bizimle tenis oynamaktan hoşlanır mı?
- Tom enjoyed fishing with his father.
- Tom babasıyla balık tutmaktan hoşlanırdı.
- Do you still think Tom enjoys doing that?
- Sence Tom hala bunu yapmaktan hoşlanıyor mu?
- Tom said that he enjoys studying French.
- Tom Fransızca çalışmaktan hoşlandığını söyledi.
- I didn't enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanmadım.
- All the boys enjoyed skiing.
- Bütün çocuklar kayak yapmaktan hoşlanıyordu.
- Sami didn't seem to enjoy the concert very much.
- Sami konserden pek fazla hoşlanmış görünmüyordu.
- I enjoy making new friends.
- Yeni arkadaşlar edinmekten hoşlanıyorum.
- Tom doesn't enjoy tennis and never has.
- Tom tenisten hoşlanmıyor ve asla hoşlanmadı.
- I don't think Tom will ever enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanacağını sanmıyorum.
- I don't think I would enjoy doing that again.
- Onu tekrar yapmaktan hoşlanacağımı sanmıyorum.
- I enjoy eating many different kinds of food.
- Birçok farklı türde yemek yemekten hoşlanıyorum.
- Tom enjoys watching baseball games on TV with his grandfather.
- Tom dedesiyle TV'de beyzbol maçları izlemekten hoşlanır.
- I don't enjoy being here.
- Burada olmaktan hoşlanmıyorum.
- I enjoy long walks on the beach.
- Sahilde uzun yürüyüşlerden hoşlanırım.
- I told Tom you'd enjoy doing that.
- Tom'a senin bunu yapmaktan hoşlanacağını söyledim.
- They enjoy playing together.
- Onlar birlikte oynamaktan hoşlanırlar.
- I thought Tom enjoyed doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlandığını düşündüm.
- Did you enjoy watching the night game last night?
- Dün gece gece maçını izlemekten hoşlandın mı?
- I enjoy listening to Russian speech.
- Rusça konuşmaları dinlemekten hoşlanıyorum.
- I enjoy doing things like this.
- Ben böyle şeyler yapmaktan hoşlanırım.
- Tom enjoyed that.
- Tom ondan hoşlandı.
- I don't think Tom will ever enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanacağını hiç sanmam.
- Tom enjoys being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor.
- I knew you wouldn't enjoy the party.
- Partiden hoşlanmayacağını biliyordum.
- I'm sure you won't enjoy it.
- Eminim bundan hoşlanmazsın.
- My son isn't the only one who enjoys eating her cooking.
- Oğlum onun pişirdiklerini yemekten hoşlanan tek kişi değil.
- I enjoy watching dog racing.
- Köpek yarışlarını izlemekten hoşlanıyorum.
- I wouldn't enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanmazdım.
- I enjoy taking pictures.
- Ben fotoğraf çekmekten hoşlanıyorum.
- I enjoyed being here.
- Burada olmaktan hoşlanıyordum.
- I think I wouldn't enjoy doing that again.
- Sanırım bunu tekrar yapmaktan hoşlanmazdım.
- Tom said he enjoyed the party.
- Tom partiden hoşlandığını söyledi.
- You said I wouldn't enjoy it.
- Ondan hoşlanmayacağımı söyledin.
- I wonder why Tom enjoys doing that.
- Tom'un onu yapmaktan neden hoşlandığını merak ediyorum.
- Tom used to enjoy swimming.
- Tom yüzmekten hoşlanırdı.
- I enjoy eating out.
- Dışarıda yemek yemekten hoşlanırım.
- Tom enjoys playing chess with Mary.
- Tom, Mary ile satranç oynamaktan hoşlanıyor.
- I enjoyed talking to Tom.
- Tom'la konuşmaktan hoşlandım.
- I enjoy fishing.
- Balık tutmaktan hoşlanırım.
- I know that my Chinese female friends enjoy my disciplining them.
- Çinli kadın arkadaşlarımın onları disipline etmemden hoşlandıklarını biliyorum.
- Tom says he actually enjoys dancing.
- Tom aslında dans etmekten hoşlandığını söylüyor.
- Tom certainly seems to enjoy reading books by Mark Twain.
- Tom kesinlikle Mark Twain tarafından yazılmış kitapları okumaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I know you'll enjoy Boston.
- Boston'dan hoşlanacağını biliyorum.
- I think you'll enjoy the picnic.
- Piknikten hoşlanacağınızı düşünüyorum.
- Tom enjoys your company.
- Tom arkadaşlığınızdan hoşlanıyor.
- He says that he enjoyed it very much.
- O ondan çok hoşlandığını söylüyor.
- Tom seemed to enjoy studying French.
- Tom Fransızca okumaktan hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Tom certainly seems to enjoy Mary's company.
- Tom kesinlikle Mary'nin şirketinden hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom would enjoy doing this.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanırdı.
- Do you enjoy living like that?
- Böyle yaşamaktan hoşlanıyor musunuz?
- Tom enjoys playing tricks on me.
- Tom bana oyun oynamaktan hoşlanıyor.
- Tom enjoys manipulating people.
- Tom insanları manipüle etmekten hoşlanıyor.
- I've been here three months, and so far I've enjoyed it.
- Üç aydır buradayım ve şimdiye kadar bundan hoşlandım.
- I enjoy reading, cuddling by the fireplace and slow dancing.
- Okumaktan, şömine başında sarılmaktan ve yavaş dans etmekten hoşlanırım.
- I didn't enjoy doing that.
- Onu yapmaktan hoşlanmadım.
- Tom enjoys doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanıyor.
- Tom and Mary don't usually enjoy the same things.
- Tom ve Mary genellikle aynı şeylerden hoşlanmazlar.
- Tom didn't enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanmadı.
- She enjoys reading scientific articles.
- Bilimsel makaleler okumaktan hoşlanıyor.
- Tom certainly seems to enjoy Mary's company.
- Tom kesinlikle Mary'nin arkadaşlığından hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom really enjoyed teaching.
- Tom öğretmenlikten gerçekten hoşlanıyordu.
- He enjoys playing tricks on me.
- Bana oyun oynamaktan hoşlanıyor.
- Susan enjoys listening to music.
- Susan müzik dinlemekten hoşlanıyor.
- I think Tom wouldn't enjoy this movie.
- Bence Tom bu filmden hoşlanmazdı.
- Tom seemed to enjoy being outdoors.
- Tom dışarıda olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- I don't enjoy teaching French.
- Fransızca öğretmekten hoşlanmıyorum.
- I thought Tom would enjoy doing that.
- Tom'un onu yapmaktan hoşlanacağını düşündüm.
- I think Tom wouldn't enjoy this movie.
- Tom'un bu filmden hoşlanmayacağını düşünüyorum.
- I really enjoy helping disabled people.
- Engelli insanlara yardım etmekten gerçekten hoşlanıyorum.
- Tom seemed to be enjoying the party.
- Tom partiden hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Tom and Mary seem to enjoy doing that.
- Tom ve Mary bunu yapmaktan hoşlanıyor gibi görünüyorlar.
- You don't enjoy doing that, do you?
- Onu yapmaktan hoşlanmıyorsun, değil mi?
- Tom and I enjoy taking walks together.
- Tom ve ben birlikte yürümekten hoşlanıyoruz.
- Tom said he enjoyed doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlandığını söyledi.
- I enjoy playing the piano.
- Piyano çalmaktan hoşlanıyorum.
- Sami didn't seem to enjoy the concert very much.
- Sami konserden pek hoşlanmış gibi değildi.
- Tom didn't think anyone would enjoy doing that.
- Tom kimsenin bunu yapmaktan hoşlanacağını düşünmüyordu.
- I enjoy doing things like this.
- Böyle şeyler yapmaktan hoşlanıyorum.
- Tom and I enjoy spending time together.
- Tom ve ben birlikte vakit geçirmekten hoşlanıyoruz.
- I really enjoyed the movie.
- Ben gerçekten filmden hoşlandım.
- You never seem to enjoy being with us.
- Bizimle olmaktan hiç hoşlanıyor gibi görünmüyorsun.
- We enjoy movies.
- Biz filmlerden hoşlanırız.
- Tom was enjoying the party.
- Tom partiden hoşlanıyordu.
- I enjoy talking with her.
- Onunla konuşmaktan hoşlanıyorum.
- I really enjoy spending time with you.
- Seninle vakit geçirmekten gerçekten hoşlanıyorum.
- I knew you'd enjoy that.
- Bundan hoşlanacağını biliyordum.
- Did you enjoy the movie you saw last night?
- Dün gece izlediğin filmden hoşlandın mı?
- You should do something you enjoy doing.
- Yapmaktan hoşlandığın bir şey yapmalısın.
- I know that my Chinese female friends enjoy my disciplining them.
- Çinli kadın arkadaşlarımın onları disipline sokmamdan hoşlandıklarını biliyorum.
- Tom seems to really enjoy talking with Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Do you enjoy it?
- Bundan hoşlanıyor musun?
- I didn't enjoy the party, but Tom did.
- Ben partiden hoşlanmadım ama Tom hoşlandı.
- I enjoy being a teacher.
- Öğretmen olmaktan hoşlanıyorum.
- Did you enjoy the picnic?
- Piknikten hoşlandın mı?
- Tom enjoys fishing trips.
- Tom balık tutma gezilerinden hoşlanıyor.
- I didn't know you enjoyed doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlandığını bilmiyordum.
- Tom won't enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanmayacaktır.
- Did you enjoy your trip to Boston?
- Boston gezinizden hoşlandınız mı?
- Tom asked Mary if she enjoyed doing that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmaktan hoşlanıp hoşlanmadığını sordu.
- Tom enjoys spending time with Mary.
- Tom, Mary ile vakit geçirmekten hoşlanıyor.
- I've enjoyed this novel very much.
- Ben bu romandan çok hoşlandım.
- Which one of your guitars do you enjoy playing the most?
- Gitarlarından en çok hangisini çalmaktan hoşlanıyorsun?
- I enjoy singing, but I don't like dancing.
- Şarkı söylemekten hoşlanıyorum ama dans etmeyi sevmiyorum.
- I really do enjoy it.
- Gerçekten bundan hoşlanıyorum.
- I'm glad you enjoyed the party.
- Partiden hoşlanmana sevindim.
- You'll probably enjoy this.
- Muhtemelen bundan hoşlanacaksın.
- Tom enjoys playing tennis.
- Tom tenis oynamaktan hoşlanıyor.
- Tom said he thought Mary would enjoy the movie.
- Tom, Mary'nin filmden hoşlanacağını düşündüğünü söyledi.
- Tom clearly enjoys driving.
- Tom açıkça araba sürmekten hoşlanıyor.
- I enjoy being in Boston.
- Boston'da olmaktan hoşlanıyorum.
- Do you enjoy walking on the beach?
- Sahilde yürümekten hoşlanır mısınız?
- I don't think you'd enjoy doing that.
- Senin onu yapmaktan hoşlanacağını sanmıyorum.
- Tom enjoys talking about himself.
- Tom kendisi hakkında konuşmaktan hoşlanır.
- I enjoy teaching French.
- Fransızca öğretmekten hoşlanıyorum.
- He really enjoys and appreciates classical music.
- O gerçekten klasik müzikten hoşlanır ve takdir eder.
- I enjoy hanging out with Tom.
- Tom'la takılmaktan hoşlanıyorum.
- She enjoys riding a bicycle.
- O bisiklet sürmekten hoşlandı.
- I'm pretty sure Tom doesn't enjoy watching baseball on TV.
- Tom'un televizyonda beyzbol izlemekten hoşlanmadığına eminim.
- He enjoys playing tennis.
- Tenis oynamaktan hoşlanıyor.
- Did you enjoy it?
- Bundan hoşlandın mı?
- Tom never enjoyed fishing with his father.
- Tom babasıyla balık tutmaktan hiç hoşlanmazdı.
- I don't think Tom would enjoy doing that.
- Tom'un onu yapmaktan hoşlanacağını sanmıyorum.
- Does Tom enjoy it?
- Tom bundan hoşlanıyor mu?
- Tom and Mary seem to enjoy talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmaktan hoşlanıyor gibiler.
- I enjoyed that movie.
- O filmden hoşlanıyordum.
- I don't think Tom would enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanacağını sanmıyorum.
- Tom and Mary both enjoy playing basketball.
- Tom ve Mary'nin ikisi de basketbol oynamaktan hoşlanırlar.
- Tom enjoyed doing that.
- Tom onu yapmaktan hoşlandı.
- Did you enjoy the party yesterday?
- Dün partiden hoşlandın mı?
- Tom said he thought Mary would enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanacağını düşündüğünü söyledi.
- Did you enjoy the tour?
- Turdan hoşlandın mı?
- Layla enjoyed talking about her crimes.
- Layla işlediği suçlar hakkında konuşmaktan hoşlanıyordu.
- I don't enjoy teaching young children to swim.
- Küçük çocuklara yüzme öğretmekten hoşlanmıyorum.
- Tom enjoyed that.
- Tom bundan hoşlandı.
- I enjoy making new friends.
- Yeni arkadaşlar edinmekten hoşlanırım.
- I hope you enjoyed the show.
- Gösteriden hoşlandığını umuyorum.
- I think you'll enjoy this movie.
- Bence bu filmden hoşlanacaksın.
- I know you'll enjoy this.
- Bundan hoşlanacağını biliyorum.
- Tom said he thought that Mary would enjoy the movie.
- Tom, Mary'nin filmden hoşlanacağını düşündüğünü söyledi.
- Tom seems to really enjoy talking with Mary.
- Tom Mary ile konuşmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom enjoys that.
- Tom bundan hoşlanıyor.
- The Johnsons are very sociable people, who enjoy hosting parties often.
- Johnsonlar çok sosyal insanlardır ve sık sık parti vermekten hoşlanırlar.
- I enjoy listening to jazz.
- Caz dinlemekten hoşlanırım.
- I enjoyed the party a lot.
- Ben partiden çok hoşlandım.
- I never enjoyed doing that.
- Bunu yapmaktan hiç hoşlanmadım.
- Tom enjoys reading detective stories.
- Tom dedektif hikayeleri okumaktan hoşlanıyor.
- I don't really enjoy swimming with Tom.
- Tom'la yüzmekten pek hoşlanmıyorum.
- I'm not enjoying this, either.
- Ben de bundan hoşlanmıyorum.
- Do you enjoy your classes?
- Derslerinden hoşlanıyor musun?
- Did you enjoy the movies?
- Filmden hoşlandınız mı?
- I enjoy watching dog racing.
- Köpek yarışını izlemekten hoşlanırım.
- I enjoy spending time with them.
- Onlarla vakit geçirmekten hoşlanıyorum.
- Some people don't enjoy doing that.
- Bazı insanlar bunu yapmaktan hoşlanmıyor.
- I'm the only one who enjoyed doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanan tek kişi benim.
- I think I'm going to enjoy being here.
- Sanırım burada olmaktan hoşlanacağım.
- Tom, Mary, John and Alice all enjoy dancing.
- Tom, Mary, John ve Alice dans etmekten hoşlanıyorlar.
- I know you'll enjoy spending the day with Tom.
- Günü Tom'la geçirmekten hoşlanacağını biliyorum.
- I knew that Tom wouldn't enjoy the party.
- Tom'un partiden hoşlanmayacağını biliyordum.
- Tom said that Mary looked like she was enjoying the party.
- Tom, Mary'nin partiden hoşlanıyor gibi göründüğünü söyledi.
- Tom enjoys playing baseball.
- Tom beyzbol oynamaktan hoşlanıyor.
- He enjoys wine sometimes, but mostly he drinks whisky.
- Bazen şaraptan hoşlanır ama çoğunlukla viski içer.
- Perhaps Tom would enjoy doing that with you.
- Belki Tom bunu seninle yapmaktan hoşlanır.
- Tom wondered if Mary enjoyed hiking.
- Tom, Mary'nin yürüyüşten hoşlanıp hoşlanmadığını merak etti.
- I enjoy studying French.
- Fransızca okumaktan hoşlanıyorum.
- Tom didn't really enjoy studying French.
- Tom Fransızca çalışmaktan pek hoşlanmıyordu.
- Does Tom still think Mary enjoys doing that?
- Tom hala Mary'nin bunu yapmaktan hoşlandığını düşünüyor mu?
- Tom doesn't seem to enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanmıyor gibi görünüyor.
- I figured they would enjoy that.
- Ben ondan hoşlanacaklarını düşündüm.
- Does Tom still think Mary enjoys doing that?
- Tom hâlâ Mary'nin bunu yapmaktan hoşlandığını düşünüyor mu?
- I'm surprised that Tom didn't enjoy the concert.
- Tom'un konserden hoşlanmamasına şaşırdım.
- She enjoys listening to classical music.
- Klasik müzik dinlemekten hoşlanır.
- Tom seems to enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I've never enjoyed flying.
- Uçmaktan hiç hoşlanmadım.
- Tom doesn't think Mary enjoyed doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlandığını düşünmüyor.
- Most people don't enjoy this.
- Çoğu insan bundan hoşlanmaz.
- Tom said he thought he wouldn't enjoy doing that by himself.
- Tom bunu tek başına yapmaktan hoşlanmayacağını söyledi.
- Mary enjoys movies.
- Mary filmlerden hoşlanır.
- Which one of your guitars do you enjoy playing the most?
- Gitarlarınızdan en çok hangisini çalmaktan hoşlanıyorsunuz?
- I don't enjoy doing that with Tom.
- Tom'la bunu yapmaktan hoşlanmıyorum.
- Tom's dog enjoys being hoovered.
- Tom'un köpeği süpürülmekten hoşlanıyor.
- What are some things you enjoy doing?
- Yapmaktan hoşlandığın şeyler nelerdir?
- Tom asked Mary if she enjoyed reading murder mysteries.
- Tom, Mary'ye cinayet romanları okumaktan hoşlanıp hoşlanmadığını sordu.
- Tom was wondering if Mary enjoyed hiking.
- Tom, Mary'nin yürüyüş yapmaktan hoşlanıp hoşlanmadığını merak ediyordu.
- Tom told me that he enjoyed the drive.
- Tom bana araba sürmekten hoşlandığını söyledi.
- Tom seems to enjoy putting people down.
- Tom insanları aşağılamaktan hoşlanıyor gibi.
- We enjoyed talking with each other.
- Birbirimizle konuşmaktan hoşlandık.
- They enjoyed torturing me.
- Bana işkence etmekten hoşlanıyorlardı.
- What kind of things do you enjoy doing?
- Ne tür şeyler yapmaktan hoşlanıyorsun?
- The only thing Tom really enjoys is playing chess with Mary.
- Tom'un gerçekten hoşlandığı tek şey Mary ile satranç oynamak.
- Do you think everyone enjoyed the party?
- Herkesin partiden hoşlandığını düşünüyor musunuz?
- Tom enjoys playing the piano.
- Tom piyano çalmaktan hoşlanır.
- Felicja enjoys watching TV.
- Felicja televizyon izlemekten hoşlanıyor.
- Tom doesn't seem to be enjoying the party.
- Tom partiden hoşlanıyor gibi görünmüyor.
- Tom enjoyed school.
- Tom okuldan hoşlandı.
- Do you still enjoy playing chess?
- Hâlâ satranç oynamaktan hoşlanıyor musun?
- I enjoyed this book so much!
- Ben bu kitaptan çok hoşlandım.
- I think Tom will enjoy this.
- Sanırım Tom bundan hoşlanacak.
- I know that Tom didn't really enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan pek hoşlanmadığını biliyorum.
- Tom said he didn't know why Mary didn't enjoy the movie.
- Tom, Mary'nin neden bu filmden hoşlanmadığını bilmediğini söyledi.
- I wonder why Tom doesn't enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan neden hoşlanmadığını merak ediyorum.
- Tom and Mary enjoy doing things together.
- Tom ve Mary birlikte bir şeyler yapmaktan hoşlanırlar.
- I enjoy watching soccer on TV.
- Ben televizyonda futbol izlemekten hoşlanırım.
- Tom seemed to enjoy talking with Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaktan hoşlanıyor gibiydi.
- Tom doesn't think Mary will enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanacağını düşünmüyor.
- I suppose you enjoy that sort of thing.
- Sanırım bu tür şeylerden hoşlanırsın.
- I don't enjoy playing tennis with Tom.
- Tom'la tenis oynamaktan hoşlanmam.
- Tom said he thought he wouldn't enjoy going skin diving with Mary.
- Tom, Mary ile deri dalışı yapmaktan hoşlanmayacağını düşündüğünü söyledi.
- I'm starting to enjoy it.
- Bundan hoşlanmaya başlıyorum.
- The more time I spend doing this, the less time I have to do things I enjoy doing.
- Bunu yapmak için ne kadar çok zaman harcarsam, yapmaktan hoşlandığım şeyleri yapmak için o kadar az zamanım olur.
- I'm glad you enjoy skiing, but I guess it's just not my cup of tea.
- Kayak yapmaktan hoşlanmana sevindim ama sanırım bana göre değil.
- Tom enjoys reading books in French.
- Tom Fransızca kitap okumaktan hoşlanıyor.
- I'm glad you enjoyed it.
- Ondan hoşlandığına memnun oldum.
- I think Tom would enjoy doing that.
- Bence Tom onu yapmaktan hoşlanıyor.
- I don't enjoy watching golf.
- Golf izlemekten hoşlanmam.
- I really enjoy playing miniature golf.
- Gerçekten minyatür golf oynamaktan hoşlanıyorum.
- I don't enjoy reading comic books.
- Çizgi roman okumaktan hoşlanmıyorum.
- One thing Tom really enjoys is playing chess with Mary.
- Tom'un gerçekten hoşlandığı tek şey Mary ile satranç oynamak.
- Tom said he enjoys teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekten hoşlandığını söyledi.
- Have you ever asked Tom why he doesn't enjoy doing that?
- Hiç Tom'a bunu yapmaktan neden hoşlanmadığını sordunuz mu?
- Do you enjoy talking about sports?
- Spor hakkında konuşmaktan hoşlanıyor musun?
- I really enjoy coming here.
- Buraya gelmekten gerçekten hoşlanıyorum.
- I don't enjoy giving speeches.
- Konuşma yapmaktan hoşlanmam.
- Tom wondered why Mary didn't enjoy doing that.
- Tom Mary'nin onu yapmaktan neden hoşlanmadığını merak etti.
- Tom doesn't enjoy tennis and never has.
- Tom tenisten hoşlanmaz ve hiç hoşlanmamıştır.
- He enjoys wine sometimes, but mostly he drinks whisky.
- O bazen şaraptan hoşlanır ama çoğunlukla viski içer.
- Doesn't Tom enjoy watching baseball?
- Tom beyzbol izlemekten hoşlanmıyor mu?
- I knew you'd enjoy the concert.
- Konserden hoşlanacağını biliyordum.
- She doesn't enjoy the food that Bríd makes for her.
- Brid'in onun için yaptığı yemeklerden hoşlanmıyor.
- Do you think Tom would enjoy doing that?
- Sence Tom bunu yapmaktan hoşlanır mı?
- I assume you still enjoy drinking beer.
- Sanırım hala bira içmekten hoşlanıyorsun.
- I'm really enjoying it.
- Ben gerçekten bundan hoşlanıyorum.
- Tom told Mary that he didn't enjoy doing that.
- Tom, Mary'ye onu yapmaktan hoşlanmadığını söyledi.
- I don't think I'd enjoy playing tennis with Tom.
- Tom'la tenis oynamaktan hoşlanacağımı sanmıyorum.
- Tom said Mary wouldn't enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanmayacağını söyledi.
- I know why Tom doesn't enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan neden hoşlanmadığını biliyorum.
- Tom seems to enjoy being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I knew you'd enjoy that movie.
- Bu filmden hoşlanacağını biliyordum.
- I never thought I would enjoy living in the country.
- Kırsalda yaşamaktan hoşlanacağımı hiç düşünmemiştim.
- Tom asked Mary if she enjoyed doing that.
- Tom Mary'ye bunu yapmaktan hoşlanıp hoşlanmadığını sordu.
- Would you tell Tom why you don't enjoy doing that?
- Tom'a bunu yapmaktan neden hoşlanmadığını söyler misin?
- I don't enjoy tennis.
- Ben tenisten hoşlanmıyorum.
- Tom enjoys fishing.
- Tom balık tutmaktan hoşlanır.
- I enjoy the way hurdy-gurdy sounds a lot.
- Laterna sesinden çok hoşlanıyorum.
- Tom enjoyed talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaktan hoşlanıyordu.
- Layla started pretending she really enjoyed that.
- Layla bundan gerçekten hoşlanmış gibi davranmaya başladı.
- Tom seemed to really enjoy talking with Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Tom enjoys watching people.
- Tom insanları izlemekten hoşlanıyor.
- Tom enjoys what he does.
- Tom yaptığından hoşlanıyor.
- Tom says he enjoys doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlandığını söylüyor.
- Tom seems to enjoy teasing Mary.
- Tom Mary ile alay etmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I enjoyed Tom's wit.
- Tom'un ince zekasından hoşlandım.
- I didn't really enjoy studying French.
- Fransızca çalışmaktan pek hoşlanmadım.
- Tom didn't enjoy studying French.
- Tom Fransızca öğrenmekten hoşlanmıyordu.
- Does Tom think Mary enjoys doing that?
- Tom, Mary'nin onu yapmaktan hoşlandığını mı düşünüyor?
- I kind of enjoyed doing that.
- Onu yapmaktan biraz hoşlandım.
- Washing dishes is something I don't really enjoy doing.
- Bulaşık yıkamak, yapmaktan pek hoşlanmadığım bir şey.
- Do you still enjoy playing chess?
- Satranç oynamaktan hâlâ hoşlanıyor musun?
- I enjoyed talking with Tom.
- Tom'la konuşmaktan hoşlanıyordum.
- Tom doesn't enjoy family gatherings very much.
- Tom aile toplantılarından pek hoşlanmıyor.
- Tom seems to enjoy just sitting on the dock and watching the seagulls.
- Tom iskelede oturup martıları izlemekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- He enjoys playing tennis.
- O tenis oynamaktan hoşlanıyor.
- Some people don't enjoy doing that.
- Bazı insanlar onu yapmaktan hoşlanmazlar.
- You're enjoying this, aren't you?
- Bundan hoşlanıyorsun, değil mi?
- He really enjoys and appreciates classical music.
- Klasik müzikten gerçekten hoşlanıyor ve takdir ediyor.
- You don't seem to enjoy doing that?
- Bunu yapmaktan hoşlanmıyor gibisin?
- She enjoys riding a bicycle.
- Bisiklete binmekten hoşlanıyor.
- I don't think Tom will enjoy this movie.
- Tom'un bu filmden hoşlanacağını sanmıyorum.
- Tom doesn't enjoy giving speeches.
- Tom konuşma yapmaktan hoşlanmıyor.
- I don't enjoy swimming.
- Yüzmekten hoşlanmıyorum.
- We enjoyed the dinner my mother prepared.
- Annemin hazırladığı akşam yemeğinden hoşlandık.
- The Johnsons are very sociable people, who enjoy hosting parties often.
- Johnsonlar, partilere sık sık ev sahipliği yapmaktan hoşlanan, çok sosyal insanlardır.
- Tom says he doesn't enjoy watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanmadığını söylüyor.
- Tom seemed to enjoy speaking French.
- Tom Fransızca konuşmaktan hoşlanıyor gibiydi.
- Tom is going to enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanacak.
- I enjoy reading novels.
- Roman okumaktan hoşlanıyorum.
- I'm sure Tom would enjoy doing that.
- Eminim Tom bunu yapmaktan hoşlanır.
- I really enjoy this stuff.
- Ben gerçekten bu şeyden hoşlanıyorum.
- In her leisure time, she enjoys swimming and tennis.
- Boş zamanlarında yüzmekten ve tenisten hoşlanmaktadır.
- You'll soon come to enjoy the food and drink here.
- Yakında buradaki yiyecek ve içeceklerden hoşlanmaya başlayacaksınız.
- What do you enjoy doing?
- Ne yapmaktan hoşlanıyorsun?
- Tom doesn't really enjoy hanging out with Mary.
- Tom, Mary ile takılmaktan pek hoşlanmıyor.
- Tom enjoys a glass of wine every now and then.
- Tom arada sırada bir kadeh şarap içmekten hoşlanır.
- Tom didn't enjoy the concert at all.
- Tom konserden hiç hoşlanmadı.
- Tom and Mary enjoyed that movie.
- Tom ve Mary o filmden hoşlandılar.
- I don't enjoy playing tennis with Tom.
- Tom'la tenis oynamaktan hoşlanmıyorum.
- When did you find out that Tom didn't enjoy ice skating?
- Tom'un buz pateninden hoşlanmadığını ne zaman öğrendin?
- Do you enjoy talking?
- Konuşmaktan hoşlanır mısın?
- Tom doesn't enjoy doing that sort of thing.
- Tom bu tür şeyleri yapmaktan hoşlanmaz.
- Tom seems to enjoy being here.
- Tom burada olmaktan hoşlanıyor gibi.
- I thought Tom wouldn't enjoy doing that.
- Tom'un onu yapmaktan hoşlanmayacağını düşünüyordum.
- I don't think I would enjoy doing that again.
- Bunu bir daha yapmaktan hoşlanacağımı sanmıyorum.
- Tom seemed to enjoy studying French.
- Tom Fransızca çalışmaktan hoşlanıyor gibiydi.
- Did you enjoy the show?
- Gösteriden hoşlandın mı?
- You never seemed to enjoy fishing with us.
- Bizimle balık tutmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyordun.
- I thought you'd enjoy that.
- Ondan hoşlanacağını düşündüm.
- Tom's dog seems to enjoy riding in the back of Tom's pickup truck.
- Tom'un köpeği, Tom'un kamyonetinin arkasına binmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom enjoys swimming almost as much as he enjoys skiing.
- Tom yüzmekten neredeyse kayak yapmaktan hoşlandığı kadar hoşlanıyor.
- Tom didn't enjoy the concert very much.
- Tom konserden pek hoşlanmadı.
- Do you enjoy singing Christmas songs?
- Noel şarkıları söylemekten hoşlanır mısın?
- I enjoy cooking, but I don't like the cleaning up afterwards.
- Yemek pişirmekten hoşlanırım ama sonrasında temizlik yapmayı sevmiyorum.
- Hemingway enjoyed big game hunting in Africa.
- Hemingway, Afrika'daki büyük hayvan avından hoşlandı.
- I assume you still enjoy drinking beer.
- Sanırım hâlâ bira içmekten hoşlanıyorsun.
- I don't enjoy eating ice cream during the winter.
- Kış aylarında dondurma yemekten hoşlanmıyorum.
- I enjoyed it very much.
- Ben ondan çok hoşlandım.
- Which sport do you most enjoy watching?
- En çok hangi sporu izlemekten hoşlanıyorsun?
- I know that my Chinese female friends enjoy my disciplining them.
- Çinli bayan arkadaşlarımın onları disipline sokmamdan hoşlandıklarını biliyorum.
- I enjoy working.
- Çalışmaktan hoşlanıyorum.
- You never seem to enjoy being with us.
- Bizimle olmaktan hiç hoşlanmıyor gibisin.
- Even if you don't like music, you'll enjoy his concert.
- Müzikten hoşlanmasan bile, onun konserini seveceksin.
- I enjoy playing the blues.
- Blues çalmaktan hoşlanırım.
- Does Tom enjoy watching horror movies?
- Tom korku filmi izlemekten hoşlanır mı?
- Do you enjoy reading books in French?
- Fransızca kitap okumaktan hoşlanır mısınız?
- One of the things Tom enjoys doing is swimming.
- Tom'un yapmaktan hoşlandığı şeylerden biri yüzmedir.
- I enjoy music.
- Müzikten hoşlanırım.
- I know you'll enjoy that movie.
- Bu filmden hoşlanacağını biliyorum.
- Tom and Mary enjoy singing together.
- Tom ve Mary birlikte şarkı söylemekten hoşlanıyorlar.
- I think Tom didn't really enjoy doing that.
- Bence Tom bunu yapmaktan pek hoşlanmadı.
- We may not enjoy living together, but dying together isn't going to solve anything.
- Birlikte yaşamaktan hoşlanmıyor olabiliriz ama birlikte ölmek hiçbir şeyi çözmeyecek.
- Both children and adults enjoy his books.
- Hem çocuklar hem de yetişkinler onun kitaplarından hoşlanıyorlar.
- Tom doesn't seem to enjoy being here.
- Tom burada olmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyor.
- I enjoy embroidering.
- Nakış işlemekten hoşlanıyorum.
- He enjoyed reading detective stories.
- O, polisiye hikâyeler okumaktan hoşlandı.
- I don't think I'd enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanacağımı sanmıyorum.
- I'm glad you enjoy skiing, but I guess it's just not my cup of tea.
- Kayak yapmaktan hoşlanmanıza sevindim ama sanırım benim tarzım değil.
- What makes you think Tom enjoyed doing that?
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlandığını sana ne düşündürüyor?
- Tom doesn't really enjoy singing with Mary.
- Tom, Mary ile şarkı söylemekten pek hoşlanmıyor.
- Tom could tell that Mary didn't enjoy the concert.
- Tom, Mary'nin konserden hoşlanmadığını söyleyebilirdi.
- Do you enjoy visiting museums?
- Müzeleri ziyaret etmekten hoşlanıyor musun?
- I used to enjoy swimming.
- Yüzmekten hoşlanırdım.
- Tom says he hopes Mary enjoys doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanacağını umduğunu söyledi.
- Tom enjoys watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanıyor.
- Do you think Tom really enjoys doing that?
- Sizce Tom gerçekten onu yapmaktan hoşlanıyor mu?
- Many children enjoy eating peanut butter sandwiches.
- Birçok çocuk fıstık ezmeli sandviç yemekten hoşlanır.
- Tom said he thought he wouldn't enjoy doing that by himself.
- Tom, bunu kendi başına yapmaktan hoşlanmayacağını düşündüğünü söyledi.
- I knew Tom wouldn't enjoy the party.
- Tom'un partiden hoşlanmayacağını biliyordum.
- Tom began to really enjoy jogging after a few days.
- Tom birkaç günden sonra koşudan gerçekten hoşlanmaya başladı.
- She enjoys going clubbing with her friends.
- O arkadaşlarıyla gece kulübüne gitmekten hoşlanır.
- Tom enjoyed Mary's company.
- Tom, Mary'nin arkadaşlığından hoşlandı.
- Tom told me he enjoyed it.
- Tom bana bundan hoşlandığını söyledi.
- Tom enjoys studying French.
- Tom Fransızca çalışmaktan hoşlanıyor.
- Mr Grey did not enjoy his job.
- Bay Grey işinden hoşlanmıyordu.
- Tom said he enjoys teaching French.
- Tom, Fransızca öğretmekten hoşlandığını söyledi.
- Tom and Mary enjoy spending time together.
- Tom ve Mary birlikte vakit geçirmekten hoşlanıyorlar.
- She enjoys Russian pop music.
- Rus pop müziğinden hoşlanıyor.
- Does Tom still enjoy watching horror movies?
- Tom hala korku filmi izlemekten hoşlanıyor mu?
- I don't enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanmıyorum.
- Tom seemed to enjoy teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekten hoşlanıyor gibiydi.
- Tom didn't seem to enjoy talking with Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaktan pek hoşlanmıyor gibiydi.
- Tom enjoys studying French.
- Tom, Fransızca okumaktan hoşlanıyor.
- I don't really enjoy being here.
- Burada olmaktan pek hoşlanmıyorum.
- Tom enjoys talking about himself.
- Tom kendinden bahsetmekten hoşlanır.
- I didn't really enjoy that.
- Bundan pek hoşlanmadım.
- Do you really think Tom enjoys eating with Mary?
- Sence Tom gerçekten Mary ile yemek yemekten hoşlanıyor mu?
- Tom didn't enjoy the party.
- Tom partiden hoşlanmadı.
- What do you enjoy doing in your free time?
- Boş zamanlarında ne yapmaktan hoşlanırsın?
- I'm starting to think you enjoy being with me.
- Benimle olmaktan hoşlandığını düşünmeye başlıyorum.
- We enjoyed swimming.
- Yüzmekten hoşlandık.
- Tom really enjoyed living on the farm.
- Tom gerçekten bir çiftlikte yaşamaktan hoşlanıyordu.
- I can tell you don't enjoy it here.
- Burada olmaktan hoşlanmadığını söyleyebilirim.
- I don't enjoy cleaning the kitchen.
- Mutfağı temizlemekten hoşlanmam.
- I've enjoyed a college a lot.
- Bir kolejden çok hoşlandım.
- Does Tom really think Mary enjoys doing that?
- Tom gerçekten Mary'nin bunu yapmaktan hoşlandığını düşünüyor mu?
- I'd enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanırım.
- Tom seems to really enjoy doing that.
- Tom onu yapmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- He enjoys reading novels.
- Roman okumaktan hoşlanıyor.
- I'm the only one who enjoys doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanan tek kişi benim.
- One of the things Tom enjoys doing is swimming.
- Tom'un yapmaktan hoşlandığı şeylerden biri de yüzmek.
- Tom enjoys teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekten hoşlanıyor.
- Tom wondered if Mary enjoyed hiking.
- Tom, Mary'nin yürüyüş yapmaktan hoşlanıp hoşlanmadığını merak ederdi.
- Does Tom still enjoy it?
- Tom hâlâ bundan hoşlanıyor mu?
- Tom and his wife both enjoy playing chess.
- Tom ve karısı satranç oynamaktan hoşlanıyorlar.
- Tom doesn't really enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan pek hoşlanmıyor.
- I told Tom you'd enjoy doing that.
- Ben Tom'a onu yapmaktan hoşlanacağını söyledim.
- Tom enjoyed swimming in the lake.
- Tom gölde yüzmekten hoşlandı.
- I wonder why Tom doesn't enjoy doing that.
- Tom'un neden bunu yapmaktan hoşlanmadığını merak ediyorum.
- I enjoy your company.
- Senin arkadaşlığından hoşlanıyorum.
- I enjoy being with you.
- Ben seninle olmaktan hoşlanıyorum.
- The only thing Tom really enjoys is playing chess with Mary.
- Tom'un gerçekten hoşlandığı tek şey Mary ile satranç oynamaktır.
- I enjoy classical music.
- Klasik müzikten hoşlanırım.
- You enjoy reading novels, don't you?
- Roman okumaktan hoşlanıyorsun, değil mi?
- I don't think Tom enjoys swimming.
- Tom'un yüzmekten hoşlandığını sanmıyorum.
- You enjoy movies, don't you?
- Filmlerden hoşlanıyorsun, değil mi?
- Tom would probably enjoy listening to this.
- Tom muhtemelen bunu dinlemekten hoşlanırdı.
- I enjoy watching soccer on TV.
- Televizyonda futbol izlemekten hoşlanıyorum.
- Tom enjoys teasing Mary.
- Tom, Mary'ye sataşmaktan hoşlanıyor.
- We enjoyed the dinner.
- Biz akşam yemeğinden hoşlandık.
- Tom enjoys playing sports.
- Tom spor yapmaktan hoşlanır.
- Tom didn't seem to enjoy the movie very much.
- Tom filmden pek hoşlanmış gibi değildi.
- I figured you'd enjoy this movie.
- Bu filmden hoşlanacağını düşündüm.
- Tom didn't seem to really enjoy talking with Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaktan pek hoşlanmıyor gibiydi.
- He enjoys engaging in macabre activities such as dissecting animal corpses and stalking people on the street at night.
- Hayvan cesetlerini parçalamak ve geceleri sokakta insanları takip etmek gibi ürkütücü faaliyetlerde bulunmaktan hoşlanıyor.
- Tom used to enjoy doing that.
- Tom eskiden bunu yapmaktan hoşlanırdı.
- I think Tom wouldn't enjoy doing that.
- Bence Tom bunu yapmaktan hoşlanmazdı.
- There was no one who did not enjoy the party.
- Partiden hoşlanmayan kimse yoktu.
- Tom didn't really enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan pek hoşlanmıyordu.
- Tom seems to enjoy provoking arguments.
- Tom tartışmaları kışkırtmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't enjoy watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanmıyor.
- I also enjoy traveling.
- Ben ayrıca seyahat etmekten hoşlanırım.
- Tom didn't enjoy the play.
- Tom oyundan hoşlanmadı.
- Tom really enjoys his job.
- Tom işinden gerçekten hoşlanıyor.
- She enjoys movies.
- O filmlerden hoşlanır.
- Tom enjoys watching old black and white movies on YouTube.
- Tom YouTube'da eski siyah beyaz filmleri izlemekten hoşlanıyor.
- Tom doesn't seem to enjoy being here.
- Tom burada olmaktan hoşlanmıyor gibi görünüyor.
- Many children enjoy eating peanut butter sandwiches.
- Çoğu çocuk fıstık ezmeli sandviç yemekten hoşlanır.
- Tom seems to really enjoy being in Boston.
- Tom Boston'da olmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I really enjoy helping disabled people.
- Engelli insanlara yardım etmekten gerçekten hoşlanırım.
- Everyone in my family enjoys watching TV.
- Ailemdeki herkes TV izlemekten hoşlanıyor.
- What places do you enjoy?
- Hangi yerlerden hoşlanırsınız?
- I enjoy visiting exciting cities like New York, Chicago, and Boston.
- New York, Chicago ve Boston gibi heyecan verici şehirleri ziyaret etmekten hoşlanıyorum.
- Tom enjoys taking pictures.
- Tom fotoğraf çekmekten hoşlanıyor.
- Tom used to enjoy being with Mary.
- Tom eskiden Mary ile birlikte olmaktan hoşlanırdı.
- I didn't know you used to enjoy doing that.
- Senin onu yapmaktan hoşlandığını bilmiyordum.
- Do you enjoy studying?
- Ders çalışmaktan hoşlanır mısın?
- I hope you enjoy doing that.
- Umarım onu yapmaktan hoşlanıyorsundur.
- Tom said he doesn't think that Mary enjoys doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlandığını düşünmediğini söyledi.
- I enjoy running.
- Ben koşmaktan hoşlanıyorum.
- I enjoy talking with him.
- Onunla konuşmaktan hoşlanıyorum.
- I think I wouldn't enjoy doing that again.
- Sanırım onu tekrar yapmaktan hoşlanmazdım.
- I don't enjoy watching golf.
- Golf izlemekten hoşlanmıyorum.
- Tom and Mary seem to be enjoying each other's company.
- Tom ve Mary birbirlerinin arkadaşlığından hoşlanıyor gibi görünüyorlar.
- I enjoy the way hurdy-gurdy sounds a lot.
- Laternanın ses çıkarma biçiminden çok hoşlanıyorum.
- I enjoy cooking, but I don't like the cleaning up afterwards.
- Yemek yapmaktan hoşlanıyorum ama sonrasında temizlik yapmayı sevmiyorum.
- I think Tom doesn't enjoy doing that.
- Bence Tom bunu yapmaktan hoşlanmıyor.
- I didn't enjoy the movie.
- Filmden hoşlanmadım.
- Tom won't likely enjoy doing that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaktan hoşlanmayacaktır.
- I enjoy listening to the radio.
- Radyo dinlemekten hoşlanıyorum.
- I wonder why Tom enjoys doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan neden hoşlandığını merak ediyorum.
- Tom seemed to enjoy speaking French.
- Tom Fransızca konuşmaktan hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Tom and Mary enjoyed that movie.
- Tom ve Mary o filmden hoşlandı.
- Tom said that he enjoyed the party.
- Tom partiden hoşlandığını söyledi.
- Tom won't enjoy doing that.
- Tom onu yapmaktan hoşlanmayacak.
- Tom doesn't enjoy hanging out with Mary.
- Tom Mary ile takılmaktan hoşlanmıyor.
- Tom certainly seems to enjoy swimming with his dog.
- Tom kesinlikle köpeğiyle yüzmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I really enjoyed that.
- Bundan gerçekten hoşlandım.
- You don't seem to enjoy doing that?
- Bunu yapmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyorsun?
- He enjoys movies.
- O, filmlerden hoşlanıyor.
- I enjoy spending time with her.
- Onunla vakit geçirmekten hoşlanıyorum.
- Tom seemed to enjoy teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekten hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- I enjoy looking at old family pictures.
- Eski aile fotoğraflarına bakmaktan hoşlanırım.
- I'm sure you'll enjoy the party.
- Partiden hoşlanacağına eminim.
- Nancy enjoys indoor games.
- Nancy kapalı alan oyunlarından hoşlanır.
- I enjoy Tom's company.
- Tom'un arkadaşlığından hoşlanıyorum.
- Do you enjoy Mary's company?
- Mary'nin arkadaşlığından hoşlanıyor musun?
- Tom enjoys his classes.
- Tom derslerinden hoşlanıyor.
- I really enjoyed being here.
- Burada olmaktan gerçekten hoşlandım.
- I used to enjoy watching TV.
- Eskiden televizyon izlemekten hoşlanırdım.
- Tom is the only one who enjoys doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanan tek kişi Tom.
- Tom said that he enjoyed the food.
- Tom yemekten hoşlandığını söyledi.
- I don't really enjoy swimming with Tom.
- Tom ile yüzmekten hoşlanmıyorum.
- I didn't really enjoy doing that with Tom.
- Aslında onu Tom'la yapmaktan hoşlanmadım.
- I didn't know you used to enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlandığını bilmiyordum.
- Tom and Mary didn't enjoy walking in the rain.
- Tom ve Mary yağmurda yürümekten hoşlanmıyorlardı.
- Sami enjoyed Layla's video.
- Sami, Leyla'nın videosundan hoşlandı.
- Even Tom seemed to enjoy the movie.
- Tom bile filmden hoşlanmış görünüyordu.
- I went to the cinema, but I didn't enjoy the film much.
- Sinemaya gittim ama filmden çok hoşlanmadım.
- Tom says that he always enjoys playing cards with Mary.
- Tom Mary ile iskambil oynamaktan her zaman hoşlandığını söylüyor.
- Tom enjoys reading books.
- Tom kitap okumaktan hoşlanır.
- Tom enjoys sailing.
- Tom yelkencilikten hoşlanıyor.
- I didn't enjoy that.
- Bundan hoşlanmadım.
- Tom thought that Mary would enjoy the concert.
- Tom, Mary'nin konserden hoşlanacağını düşündü.
- Have you ever asked Tom why he enjoys doing that?
- Tom'a bunu yapmaktan neden hoşlandığını hiç sordun mu?
- Tom apparently enjoys doing that.
- Görünüşe göre Tom bunu yapmaktan hoşlanıyor.
- Tom enjoys working here, I think.
- Tom burada çalışmaktan hoşlanıyor, sanırım.
- Tom wondered why Mary didn't enjoy swimming.
- Tom, Mary'nin neden yüzmekten hoşlanmadığını merak etti.
- I enjoy her company.
- Onun arkadaşlığından hoşlanıyorum.
- I don't enjoy traveling in large groups.
- Büyük gruplarla seyahat etmekten hoşlanmam.
- Tom enjoys trying new things.
- Tom yeni şeyler denemekten hoşlanır.
- What makes you think I wouldn't enjoy that?
- Bundan hoşlanmayacağımı nereden çıkardın?
- I didn't enjoy the party at all.
- Ben partiden hiç hoşlanmadım.
- I enjoy spending time with him.
- Onunla vakit geçirmekten hoşlanıyorum.
- I didn't think Tom would enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanacağını düşünmemiştim.
- Tom enjoys hanging out with Mary.
- Tom, Mary ile takılmaktan hoşlanıyor.
- Tom thought Mary wouldn't enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanmayacağını düşündü.
- Tom enjoys watching basketball games on TV.
- Tom televizyonda basketbol maçı izlemekten hoşlanıyor.
- Mary enjoys being with Tom.
- Mary, Tom'la olmaktan hoşlanıyor.
- Tom enjoyed looking at the paintings hanging on Mary's wall.
- Tom, Mary'nin duvarında asılı olan tablolara bakmaktan hoşlanıyordu.
- Tom says Mary enjoys doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlandığını söylüyor.
- I can't believe that you wouldn't enjoy playing cards with me and my friends.
- Benimle ve arkadaşlarımla kağıt oynamaktan hoşlanmadığına inanamıyorum.
- Does Tom really think Mary enjoys doing that?
- Tom gerçekten Mary'nin bunu yapmaktan hoşlandığını mı düşünüyor?
- Mary enjoys being a celebrity.
- Mary ünlü olmaktan hoşlanıyor.
- I think Tom would've enjoyed tonight's concert.
- Bence Tom bu akşamki konserden hoşlanırdı.
- Do you think Tom enjoys doing that?
- Sence Tom bunu yapmaktan hoşlanıyor mudur?
- Do you think Tom would've enjoyed going to Boston with us?
- Sence Tom bizimle Boston'a gitmekten hoşlanır mıydı?
- Tom said he thought that Mary would enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanacağını düşündüğünü söyledi.
- Tom suggested that you might enjoy going to the zoo with us.
- Tom bizimle hayvanat bahçesine gitmekten hoşlanabileceğini söyledi.
- Does Tom still enjoy watching horror movies?
- Tom hâlâ korku filmleri izlemekten hoşlanıyor mu?
- I don't enjoy teaching children to swim when their parents are around.
- Aileleri yanımdayken çocuklara yüzme öğretmekten hoşlanmıyorum.
- You didn't seem to enjoy the concert very much.
- Konserden pek hoşlanmış görünmüyordun.
- I really enjoyed the talk we had about politics.
- Politika hakkında yaptığımız konuşmadan gerçekten hoşlandım.
- Tom seemed to enjoy being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibiydi.
- Most young adults enjoy going out at night.
- Çoğu genç yetişkin geceleri dışarı çıkmaktan hoşlanır.
- Did you enjoy staying in Hokkaido?
- Hokkaido'da kalmaktan hoşlandın mı?
- She enjoys reading novels.
- Roman okumaktan hoşlanıyor.
- Tom doesn't know why Mary didn't enjoy the movie.
- Tom, Mary'nin filmden neden hoşlanmadığını bilmiyor.
- When did you find out that Tom didn't enjoy doing that?
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanmadığını ne zaman öğrendin?
- He enjoys eating ice cream.
- Dondurma yemekten hoşlanıyor.
- I enjoyed the concert.
- Konserden hoşlandım.
- I enjoy the challenge.
- Meydan okumaktan hoşlanıyorum.
- Tom didn't seem to enjoy talking with Mary.
- Tom Mary ile konuşmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyordu.
- I enjoy gardening.
- Bahçecilikten hoşlanırım.
- Tom and Mary both enjoy playing basketball.
- Tom ve Mary basketbol oynamaktan hoşlanıyorlar.
- I enjoy eating with you.
- Seninle yemek yemekten hoşlanıyorum.
- Tom enjoys going to the beach.
- Tom sahile gitmekten hoşlanıyor.
- Tom enjoys reading novels.
- Tom roman okumaktan hoşlanıyor.
- I think you'll enjoy the picnic.
- Pinikten hoşlanacağını düşünüyorum.
- I enjoy studying French.
- Fransızca çalışmaktan hoşlanıyorum.
- I enjoy his company.
- Onun arkadaşlığından hoşlanıyorum.
- We enjoy watching TV.
- Biz TV izlemekten hoşlanırız.
- I don't think Tom enjoys hiking.
- Tom'un yürüyüş yapmaktan hoşlandığını düşünmüyorum.
- I enjoy eating hot soup.
- Sıcak çorba içmekten hoşlanırım.
- You don't enjoy doing that, do you?
- Bunu yapmaktan hoşlanmıyorsun, değil mi?
- You don't seem to enjoy doing that?
- Onu yapmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyorsun.
- Tom told me he enjoyed the concert.
- Tom bana konserden hoşlandığını söyledi.
- Tom and Mary enjoy playing music together.
- Tom ve Mary birlikte müzik yapmaktan hoşlanıyorlar.
- I enjoy horseback riding.
- Ata binmekten hoşlanırım.
- Tom said he thought that Mary enjoyed swimming.
- Tom, Mary'nin yüzmekten hoşlandığını düşündüğünü söyledi.
- My paternal grandmother enjoys tea ceremonies.
- Babaannem çay seremonilerinden hoşlanır.
- Tom certainly seems to enjoy swimming with his dog.
- Tom kesinlikle köpeği ile yüzmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to enjoy the party very much.
- Tom partiden pek hoşlanmışa benzemiyordu.
- Swimming is one thing I enjoy.
- Yüzmek hoşlandığım bir şey.
- My son isn't the only one who enjoys eating her cooking.
- Onun yemeklerini yemekten hoşlanan tek kişi oğlum değil.
- I enjoy being with Tom.
- Tom'la birlikte olmaktan hoşlanıyorum.
- Tom seemed to enjoy watching Mary and John fighting.
- Tom, Mary ve John'un kavgasını izlemekten hoşlanıyor gibiydi.
- Tom and I both enjoy watching horror movies.
- Tom ve ben korku filmi izlemekten hoşlanırız.
- Tom used to enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanırdı.
- Tom said that he didn't really enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan pek hoşlanmadığını söyledi.
- I enjoy being with her.
- Onunla olmaktan hoşlanıyorum.
- You enjoy working here, don't you?
- Burada çalışmaktan hoşlanıyorsun, değil mi?
- Tom seemed to enjoy talking with Mary.
- Tom Mary ile konuşmaktan hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- We enjoy reading books.
- Biz kitap okumaktan hoşlanırız.
- You'll probably enjoy this.
- Muhtemelen bundan hoşlanacaksınız.
- I always enjoy playing tennis.
- Her zaman tenis oynamaktan hoşlanırım.
- She enjoys going clubbing with her friends.
- Arkadaşlarıyla kulübe gitmekten hoşlanıyor.
- It seems you enjoy travelling the world.
- Dünyayı seyahat etmekten hoşlanıyor gibi görünüyorsun.
- I enjoy collecting rare coins.
- Nadir paraları toplamaktan hoşlanırım.
- Tom enjoys playing sports.
- Tom spor yapmaktan hoşlanıyor.
- Tom said he enjoyed it.
- Tom bundan hoşlandığını söyledi.
- I enjoy working out in the gym.
- Ben spor salonunda çalışmaktan hoşlanırım.
- Tom and Mary both enjoyed that movie.
- Hem Tom hem Mary o filmden hoşlandılar.
- I don't enjoy traveling.
- Seyahat etmekten hoşlanmam.
- There are men who enjoy being punished.
- Cezalandırılmaktan hoşlanan erkekler var.
- I think Tom will enjoy this.
- Bence Tom bundan hoşlanacak.
- Swimming is one thing I enjoy.
- Yüzme hoşlandığım bir şeydir.
- I enjoy communicating with people.
- İnsanlarla iletişim kurmaktan hoşlanıyorum.
- People always seem to enjoy talking about other people's problems.
- İnsanlar her zaman başkalarının sorunları hakkında konuşmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I wondered why Tom didn't seem to enjoy fishing with us.
- Tom'un neden bizimle balık tutmaktan hoşlanmadığını merak ediyordum.
- We all enjoyed the film.
- Biz hepimiz filmden hoşlandık.
- Tom apparently enjoys doing that.
- Tom görünüşe göre bunu yapmaktan hoşlanıyor.
- I enjoy doing things with Tom.
- Tom'la bir şeyler yapmaktan hoşlanıyorum.
- Tom is enjoying this, I think.
- Sanırım Tom bundan hoşlanıyor.
- Most women enjoy shopping.
- Çoğu kadın alışveriş yapmaktan hoşlanır.
- Do you think Tom would enjoy doing that?
- Tom'un onu yapmaktan hoşlanacağını düşünüyor musun?
- I think Tom would've enjoyed tonight's concert.
- Sanırım Tom bu geceki konserden hoşlanacaktı.
- You never seemed to enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanıyormuş gibi görünmüyordun.
- Mountain climbing isn't something I really enjoy so much.
- Dağ tırmanışı gerçekten çok hoşlandığım bir şey değil.
- They enjoy playing together.
- Birlikte oynamaktan hoşlanıyorlar.
- I thought Tom wouldn't enjoy the movie.
- Tom'un filmden hoşlanmadığını düşündüm.
- Tom seems to enjoy studying French.
- Tom, Fransızca öğrenmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I still don't enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hala hoşlanmıyorum.
- I think you're going to enjoy this movie.
- Bence bu filmden hoşlanacaksın.
- I enjoy talking with you.
- Seninle konuşmaktan hoşlanıyorum.
- What kind of music do you enjoy listening to?
- Ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsın?
- Tom said he enjoyed the concert.
- Tom konserden hoşlandığını söyledi.
- You never seemed to enjoy fishing with us.
- Bizimle balık tutmaktan hiç hoşlanmıyor gibiydin.
- I'm really beginning to enjoy this.
- Gerçekten bundan hoşlanmaya başlıyorum.
- Tom told me that he enjoys hanging out with Mary.
- Tom bana Mary ile takılmaktan hoşlandığını söyledi.
- I used to enjoy playing tennis with Tom.
- Eskiden Tom'la tenis oynamaktan hoşlanırdım.
- Sami enjoyed interacting with Layla.
- Sami, Layla ile etkileşime girmekten hoşlanıyordu.
- I think I'm going to enjoy that.
- Bundan hoşlanacağımı düşünüyorum.
- We enjoy reading novels.
- Roman okumaktan hoşlanıyoruz.
- We hope you will enjoy the show.
- Gösteriden hoşlanacağınızı umuyoruz.
- I wonder why Tom doesn't enjoy doing that.
- Acaba neden Tom bunu yapmaktan hoşlanmıyor?
- I knew Tom would enjoy the party.
- Tom'un partiden hoşlanacağını biliyordum.
- Tom enjoys playing computer games.
- Tom bilgisayar oyunları oynamaktan hoşlanıyor.
- Tom says he doesn't know why Mary didn't enjoy the movie.
- Tom Mary'nin filmden niçin hoşlanmadığını bilmediğini söylüyor.
- Tom enjoys gardening.
- Tom bahçe işlerinden hoşlanır.
- Does Tom enjoy watching horror movies?
- Tom korku filmleri izlemekten hoşlanır mı?
- I think Tom enjoyed singing with us.
- Bence Tom bizimle şarkı söylemekten hoşlandı.
- I think Tom really would enjoy doing that.
- Bence Tom gerçekten bunu yapmaktan hoşlanırdı.
- Tom told Mary why he enjoyed doing that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmaktan neden hoşlandığını anlattı.
- I think you're going to enjoy this.
- Sanırım bundan hoşlanacaksın.
- I thought you enjoyed talking about baseball.
- Beyzbol hakkında konuşmaktan hoşlandığını sanıyordum.
- I've always enjoyed playing tennis with Tom.
- Ben her zaman Tom ile tenis oynamaktan hoşlandım.
- I think you're going to enjoy being here.
- Sanırım burada olmaktan hoşlanacaksın.
- Tom seems to really enjoy being here.
- Tom burada olmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Do you still enjoy doing that?
- Hâlâ bunu yapmaktan hoşlanıyor musun?
- Tom seems to enjoy being here.
- Tom burada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't think Mary really enjoyed doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan gerçekten hoşlandığını düşünmüyor.
- Do you enjoy doing that?
- Bunu yapmaktan hoşlanıyor musun?
- Tom enjoys eating out.
- Tom dışarıda yemekten hoşlanır.
- Everyone seemed to enjoy the concert.
- Herkes konserden hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- I enjoy being with you.
- Seninle olmaktan hoşlanıyorum.
- Tom doesn't seem to be enjoying the party.
- Tom partiden pek hoşlanmamış gibi görünüyor.
- Tom says he doesn't know why Mary didn't enjoy the movie.
- Tom, Mary'nin filmden neden hoşlanmadığını bilmediğini söylüyor.
- Tom certainly seems to enjoy reading Mark Twain.
- Tom kesinlikle Mark Twain okumaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I know you'll enjoy Tom's concert.
- Tom'un konserinden hoşlanacağını biliyorum.
- Tom seems to enjoy insulting people.
- Tom insanlara hakaret etmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't think Mary really enjoys doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan gerçekten hoşlandığını düşünmüyor.
- Do you enjoy working here?
- Burada çalışmaktan hoşlanıyor musunuz?
- I think you'll enjoy this book.
- Sanırım bu kitaptan hoşlanacaksın.
- I hope you'll enjoy the concert.
- Konserden hoşlanacağınızı umuyoruz.
- Tom and Mary seem to enjoy doing that.
- Tom ve Mary bunu yapmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- You enjoy that, don't you?
- Bundan hoşlanıyorsun, değil mi?
- I don't enjoy cleaning the kitchen.
- Mutfağı temizlemekten hoşlanmıyorum.
- Tom enjoys being in Boston.
- Tom Boston'da olmaktan hoşlanıyor.
- I think I wouldn't enjoy doing that.
- Sanırım bunu yapmaktan hoşlanmazdım.
- Tom said he enjoys doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlandığını söyledi.
- Tom didn't enjoy studying French.
- Tom Fransızca çalışmaktan hoşlanmıyordu.
- I thought Tom wouldn't enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanmayacağını düşündüm.
- I enjoy working out in the gym.
- Spor salonunda çalışmaktan hoşlanıyorum.
- Tom and Mary enjoy each other's company.
- Tom ve Mary birbirlerinin arkadaşlığından hoşlanıyorlar.
- Do you enjoy going to museums?
- Müzelere gitmekten hoşlanır mısın?
- Tom thought Mary would enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanacağını düşündü.
- Tom doesn't really enjoy doing that.
- Tom onu yapmaktan gerçekten hoşlanmıyor.
- I really enjoy working with Tom.
- Tom'la çalışmaktan gerçekten çok hoşlanıyorum.
- Did you enjoy the game?
- Oyundan hoşlandın mı?
- I really enjoy being here.
- Burada olmaktan gerçekten hoşlanıyorum.
- Tom will enjoy this.
- Tom bundan hoşlanacak.
- I don't enjoy playing chess and I never have.
- Satranç oynamaktan hoşlanmıyorum ve hiç hoşlanmadım.
- Tom didn't seem to enjoy the concert very much.
- Tom konserden pek hoşlanmamış gibiydi.
- Do you enjoy living dangerously?
- Tehlikeli yaşamaktan hoşlanır mısınız?
- I know Tom didn't really enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan gerçekten hoşlanmadığını biliyorum.
- They enjoy movies.
- Onlar filmlerden hoşlanıyor.
- Tom enjoyed being a celebrity.
- Tom ünlü olmaktan hoşlanıyordu.
- I enjoy being with my kids.
- Çocuklarımla birlikte olmaktan hoşlanıyorum.
- I enjoyed the party.
- Ben partiden hoşlandım.
- I didn't really enjoy that.
- Ben gerçekten ondan hoşlanmadım.
- I enjoyed it a lot.
- Ben bundan çok hoşlandım.
- She really enjoyed the pizza party at the neighbor's.
- Komşularının pizza partisinden çok hoşlanmıştı.
- I know you'll enjoy the food at Chuck's Diner.
- Chuck's Diner'daki yemekten hoşlanacağınızı biliyorum.
- Tom certainly seems to enjoy reading Mark Twain.
- Tom kesinlikle Mark Twain'i okumaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I enjoy playing the blues.
- Blues çalmaktan hoşlanıyorum.
- You enjoy movies, don't you?
- Filmlerden hoşlanırsın, değil mi?
- I don't think Tom would enjoy this movie.
- Tom'un bu filmden hoşlanacağını sanmıyorum.
- Tom said he thought he wouldn't enjoy going skin diving with Mary.
- Tom, Mary ile aletsiz dalışa gitmekten hoşlanmayacağını düşündüğünü söyledi.
- Do you enjoy working here?
- Burada çalışmaktan hoşlanıyor musun?
- They enjoy movies.
- Onlar filmlerden hoşlanır.
- Tom seems to enjoy watching horror movies.
- Tom korku filmi izlemekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Did you enjoy your trip to Boston?
- Boston'a olan gezinizden hoşlandınız mı?
- Tom really enjoys talking with Mary, doesn't he?
- Tom Mary ile konuşmaktan gerçekten hoşlanıyor, değil mi?
- Tom didn't think Mary would enjoy the concert.
- Tom Mary'nin konserden hoşlanacağını düşünmüyordu.
- Do you enjoy studying French?
- Fransızca çalışmaktan hoşlanıyor musun?
- Gamblers enjoy taking risks.
- Kumarbazlar risk almaktan hoşlanır.
- Tom enjoys watching TV.
- Tom televizyon izlemekten hoşlanır.
- He enjoys engaging in macabre activities such as dissecting animal corpses and stalking people on the street at night.
- O, hayvan cesetlerini parçalayarak incelemek ve geceleri sokaklarda insanları gizlice takip etmek gibi korkunç aktivitelerle uğraşmaktan hoşlanır.
- Tom didn't really enjoy eating with us, did he?
- Tom bizimle yemek yemekten pek hoşlanmadı, değil mi?
- Tom enjoys being in Boston.
- Tom, Boston'da olmaktan hoşlanıyor.
- I enjoy watching football on TV.
- Televizyonda futbol izlemekten hoşlanıyorum.
- I don't really enjoy studying French.
- Fransızca çalışmaktan pek hoşlanmıyorum.
- Tom seems to enjoy studying French.
- Tom Fransızca çalışmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to enjoy being here.
- Tom burada olmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyordu.
- Tom didn't think Mary would enjoy his party.
- Tom, Mary'nin partiden hoşlanacağını düşünmüyordu.
- I told Tom you wouldn't enjoy doing that.
- Tom'a bunu yapmaktan hoşlanmayacağını söyledim.
- Susan enjoys listening to music.
- Susan müzik dinlemekten hoşlanır.
- Tom said he didn't know why Mary didn't enjoy the movie.
- Tom, Mary'nin filmden neden hoşlanmadığını bilmediğini söyledi.
- I don't enjoy skiing.
- Kayak yapmaktan hoşlanmıyorum.
- I enjoy working here.
- Burada çalışmaktan hoşlanıyorum.
- I enjoyed talking with Tom.
- Tom'la konuşmaktan hoşlandım.
- Tom enjoys playing the piano.
- Tom piyano çalmaktan hoşlanıyor.
- Tom asked Mary if she enjoyed opera.
- Tom, Mary'ye operadan hoşlanıp hoşlanmadığını sordu.
- Tom says Mary won't enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanmayacağını söylüyor.
- I think Tom didn't really enjoy doing that.
- Bence Tom gerçekten onu yapmaktan hoşlanmadı.
- Tom clearly enjoys driving.
- Tom açıkça araba sürmekten hoşlanır.
- Tom really enjoys cooking.
- Tom gerçekten yemek pişirmekten hoşlanır.
- Do you think that you would enjoy being famous?
- Ünlü olmaktan hoşlanacağınızı düşünüyor musunuz?
- This story is for adults, so children won't enjoy it.
- Bu hikaye yetişkinler için, yani çocuklar bundan hoşlanmayacaktır.
- I thought you'd might enjoy this book.
- Bu kitaptan hoşlanabileceğini sandım.
- I enjoy visiting Boston.
- Boston'u ziyaret etmekten hoşlanıyorum.
- I've always enjoyed being with you.
- Ben her zaman seninle olmaktan hoşlandım.
- Do you enjoy making me feeling like the dead?
- Beni ölü gibi hissettirmekten hoşlanıyor musun?
- Tom said he thought that Mary would enjoy the movie.
- Tom, Mary'nin filmden hoşlandığını düşündüğünü söyledi.
- It seems you enjoy travelling the world.
- Görünüşe göre dünyayı gezmekten hoşlanıyorsunuz.
- I'm going to enjoy this.
- Bundan hoşlanacağım.
- Tom says he hopes Mary enjoys doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlandığını umduğunu söylüyor.
- Tom said that he thought that he wouldn't enjoy going skin diving with Mary.
- Tom, Mary ile aletsiz dalışa gitmekten hoşlanmayacağını düşündüğünü söyledi.
- Tom enjoys listening to live music.
- Tom canlı müzik dinlemekten hoşlanıyor.
- Do you enjoy bowling?
- Bowling oynamaktan hoşlanır mısınız?
- I really enjoy playing putt-putt.
- Putt-putt oynamaktan gerçekten hoşlanıyorum.
- I don't think Tom enjoys being here.
- Tom'un burada olmaktan hoşlandığını sanmıyorum.
- Tom enjoys watching baseball on TV.
- Tom televizyonda beyzbol izlemekten hoşlanıyor.
- Tom enjoys teaching French.
- Tom, Fransızca öğretmekten hoşlanıyor.
- This is something I really enjoy doing.
- Bu gerçekten yapmaktan hoşlandığım bir şey.
- Tom enjoys playing the flute.
- Tom flüt çalmaktan hoşlanıyor.
- You enjoyed that, didn't you?
- Ondan hoşlandın, değil mi?
- Felicja enjoys watching TV.
- Felicja, TV izlemekten hoşlanır.
- Tom certainly seems to enjoy reading books by Mark Twain.
- Tom kesinlikle Mark Twain'in kitaplarını okumaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I don't enjoy fighting.
- Ben kavga etmekten hoşlanmam.
- Do you still enjoy watching cartoons?
- Hâlâ çizgi film izlemekten hoşlanıyor musun?
- Tom enjoyed spending time with Mary.
- Tom, Mary ile vakit geçirmekten hoşlanıyordu.
- What snacks do you enjoy eating?
- Hangi aperatifleri yemekten hoşlanıyorsun?
- I really enjoy your company.
- Arkadaşlığınızdan gerçekten hoşlanıyorum.
- You never seemed to really enjoy doing that.
- Onu yapmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünmüyordun.
- I enjoy listening to many kinds of music.
- Birçok türde müzik dinlemekten hoşlanırım.
- You seem to enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanıyor gibisin.
- Sami enjoyed the champagne.
- Sami şampanyadan hoşlandı.
- I enjoy taking pictures.
- Fotoğraf çekmekten hoşlanıyorum.
- I don't enjoy hanging out with Tom.
- Ben Tom'la takılmaktan hoşlanmıyorum.
- Tom said he enjoyed Mary's speech.
- Tom, Mary'nin konuşmasından hoşlandığını söyledi.
- They enjoy reading novels.
- Roman okumaktan hoşlanıyorlar.
- You won't enjoy it.
- Bundan hoşlanmayacaksın.
- Tom doesn't enjoy hanging out with Mary.
- Tom, Mary ile takılmaktan hoşlanmıyor.
- Tom said that he doesn't think that Mary enjoyed doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlandığını düşünmediğini söyledi.
- I think I wouldn't enjoy doing that with Tom.
- Sanırım bunu Tom'la yapmaktan hoşlanmazdım.
- Do you enjoy losing?
- Kaybetmekten hoşlanıyor musun?
- What snacks do you enjoy eating?
- Hangi atıştırmalıkları yemekten hoşlanırsın?
- I thought you said you enjoyed golf.
- Golften hoşlandığını söylediğini sandım.
- I suppose you enjoy that sort of thing.
- Sanırım bu tür şeylerden hoşlanıyorsunuz.
- Tom certainly seemed to enjoy the party last Friday night.
- Tom kesinlikle geçen cuma gecesi partiden hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- What makes you think Tom will enjoy doing that?
- Tom'un onu yapmaktan hoşlanacağını sana düşündüren nedir?
- Does Tom think Mary enjoys doing that?
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlandığını mı düşünüyor?
- Tom used to enjoy rock climbing.
- Tom kaya tırmanışından hoşlanırdı.
- Do you enjoy reading books in French?
- Fransızca kitap okumaktan hoşlanıyor musun?
- Tom enjoys school.
- Tom okuldan hoşlanıyor.
- Tom is doing what he enjoys doing.
- Tom yapmaktan hoşlandığı şeyi yapıyor.
- What makes you think Tom enjoyed doing that?
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlandığını düşündüren nedir?
- I really enjoy playing miniature golf.
- Minyatür golf oynamaktan gerçekten hoşlanıyorum.
- Tom would probably enjoy listening to this.
- Tom muhtemelen bunu dinlemekten hoşlanacaktır.
- I don't enjoy hanging out with him.
- Onunla takılmaktan hoşlanmıyorum.
- Tom didn't enjoy the concert very much.
- Tom konserden çok fazla hoşlanmadı.
- Tom and I both enjoy watching horror movies.
- Tom ve ben ikimiz de korku filmleri izlemekten hoşlanıyoruz.
- Tom enjoys going to the beach.
- Tom plaja gitmekten hoşlanıyor.
- I thought you'd enjoy this.
- Bundan hoşlanacağını düşündüm.
- I'm sure Tom will enjoy the party.
- Tom'un partiden hoşlanacağına eminim.
- What places do you enjoy?
- Ne tür mekanlardan hoşlanırsın?
- What kind of music do you enjoy listening to?
- Ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsınız?
- Tom enjoyed being a celebrity.
- Tom ünlü bir kişi olmaktan hoşlandı.
- Tom says Mary didn't enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan hoşlanmadığını söyledi.
- Tom doesn't really enjoy translating.
- Tom çeviri yapmaktan pek hoşlanmıyor.
- I enjoyed your company.
- Arkadaşlığınızdan hoşlandım.
- Tom didn't seem to enjoy being here.
- Tom burada olmaktan pek hoşlanmıyor gibiydi.
- I thought you might enjoy it.
- Bundan hoşlanabileceğini düşündüm.
- I enjoy poker.
- Pokerden hoşlanıyorum.
- Tom enjoys listening to classical music.
- Tom klasik müzik dinlemekten hoşlanır.
- Jane appears to be enjoying the party.
- Jane partiden hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I enjoy being with her.
- Onunla birlikte olmaktan hoşlanıyorum.
- I enjoy living in Boston.
- Boston'da yaşamaktan hoşlanıyorum.
- Tom enjoys being outside.
- Tom dışarıda olmaktan hoşlanıyor.
- We may not enjoy living together, but dying together isn't going to solve anything.
- Birlikte yaşamaktan hoşlanmayabiliriz ama birlikte ölmek bir şeyi çözmeyecek.
- I wonder if Tom will enjoy doing that.
- Acaba Tom bunu yapmaktan hoşlanacak mı?
- I enjoy that.
- Bundan hoşlanıyorum.
- I don't think Tom enjoys hiking.
- Tom'un yürüyüş yapmaktan hoşlandığını sanmıyorum.
- Tom enjoys movies.
- Tom filmlerden hoşlanır.
- Tom wondered why Mary didn't enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan neden hoşlanmadığını merak etti.
- Tom seemed to really enjoy talking with Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaktan gerçekten hoşlanıyor gibiydi.
- Tom never seems to enjoy being with us.
- Tom bizimle olmaktan hiç hoşlanmıyor.
- Tom asked Mary why she enjoyed doing that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmaktan neden hoşlandığını sordu.
- I have enjoyed reading this novel.
- Bu romanı okumaktan hoşlandım.
Show More (914)
|
2 |
enjoy |
zevk almak |
v. |
|
- Now I am penniless, a poor pensioner, but I am happy because I have enjoyed my life.
- Şimdi beş parasızım, fakir bir emekliyim ama mutluyum çünkü hayatımdan zevk aldım.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Ziyaret etmekten her zaman zevk aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- Because when I do finally give in, I want us to enjoy it all the more.
- Çünkü sonunda kabul ettiğimde, bundan daha fazla zevk almamızı istiyorum.
- You enjoyed doing that, didn't you?
- Bunu yapmaktan zevk aldın, değil mİ?
- I've enjoyed working with you.
- Sizinle çalışmaktan zevk aldım.
- I enjoy working here.
- Burada çalışmaktan zevk alıyorum.
- You never seemed to really enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan hiç zevk almıyor gibiydin.
- He seemed to enjoy his life and his work.
- Hayatından ve işinden zevk alıyor gibiydi.
- She enjoys reading scientific articles.
- Bilimsel makaleleri okumaktan zevk alır.
- He began to enjoy talking to them.
- Onlarla konuşmaktan zevk almaya başladı.
- I don't enjoy doing things like this.
- Böyle şeyler yapmaktan zevk almıyorum.
- Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.
- I'm not enjoying this.
- Bundan zevk almıyorum.
- Tom said Mary was enjoying the party.
- Tom Mary'nin partiden zevk aldığını söyledi.
- I'm enjoying it.
- Bundan zevk alıyorum.
- Mary doesn't know how to relax and enjoy life.
- Mary nasıl dinleneceğini ve hayattan nasıl zevk alacağını bilmiyor.
- I was enjoying it.
- Ondan zevk alıyordum.
- Tom enjoys playing golf.
- Tom golf oynamaktan zevk alıyor.
- All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
- Tom is enjoying this, I think.
- Tom bundan zevk alıyor, sanırım.
- I have just moved to Zurich and enjoy doing many things.
- Zürih'e yeni taşındım ve birçok şey yapmaktan zevk alıyorum.
- I'm not sure that Tom enjoyed the party as much as we did.
- Tom'un partiden bizim kadar çok zevk aldığından emin değilim.
- Which sport do you most enjoy watching?
- En çok hangi sporu izlemekten zevk alırsın?
- Did you enjoy doing that?
- Bunu yapmaktan zevk aldınız mı?
- I've been enjoying it.
- Bundan zevk alıyorum.
- Tom is enjoying this, isn't he?
- Tom bundan zevk alıyor, değil mi?
- I don't enjoy acting.
- Oyunculuktan zevk almıyorum.
- I was enjoying that.
- Bundan zevk alıyordum.
- Tom told Mary why he enjoyed doing that.
- Tom, Mary'ye neden bu işten zevk aldığını söyledi.
- You'll enjoy working here.
- Burada çalışmaktan zevk alacaksın.
- Tom and I enjoyed talking with each other.
- Tom ve ben birbirimizle konuşmaktan zevk alıyorduk.
- I didn't enjoy that.
- Bundan hiç zevk almadım.
- You should enjoy this.
- Bundan zevk almalısın.
- I don't want you to enjoy it.
- Bundan zevk almanı istemiyorum.
- I enjoy being with my kids.
- Ben çocuklarımla birlikte olmaktan zevk alıyorum.
- Tom didn't enjoy the play.
- Tom oyundan zevk almadı.
- You should enjoy your life without making others' lives unpleasant.
- Başkalarının hayatını tatsız yapmadan hayatından zevk almalısın.
- We all enjoyed the concert.
- Hepimiz konserden zevk aldık.
- I really enjoy coming here.
- Buraya gelmekten gerçekten zevk alıyorum.
- I really enjoy working in my yard.
- Bahçemde çalışmaktan gerçekten zevk alıyorum.
- I couldn't think of anything I'd enjoy more.
- Daha çok zevk alacağım bir şey düşünemiyordum.
- There are some people who enjoy work - in fact, they love to work.
- İşinden zevk alan bazı insanlar var, aslında onlar çalışmayı seviyor.
- Do you enjoy the work?
- İşten zevk alıyor musun?
- I'm sure you'll enjoy doing that.
- Eminim bunu yapmaktan zevk alırsınız.
- I enjoy working.
- Ben çalışmaktan zevk alırım.
- I enjoy spending time with them.
- Onlarla zaman geçirmekten zevk alıyorum.
- We would've enjoyed our trip if it wasn't for the rain.
- Yağmur olmasaydı yolculuğumuzdan zevk alırdık.
- I enjoy coming to Boston.
- Boston'a gelmekten zevk alıyorum.
- We enjoyed swimming in the river.
- Nehirde yüzmekten zevk aldık.
- I always enjoy being with you.
- Her zaman seninle olmaktan zevk alıyorum.
- I hope you're enjoying this.
- Umarım bundan zevk alıyorsunuzdur.
- In spite of the rain, we enjoyed our holiday.
- Yağmura rağmen tatilimizden zevk aldık.
- Did Tom enjoy it?
- Tom ondan zevk aldı mı?
- Tom would enjoy doing this.
- Tom bunu yapmaktan zevk alırdı.
- One of the keys to happiness is to do what you enjoy doing.
- Mutluluğun anahtarlarından biri de yapmaktan zevk aldığın şeyi yapmaktır.
- Did you enjoy your swim?
- Yüzmenden zevk aldın mı?
- Tom is doing what he enjoys doing.
- Tom yapmaktan zevk aldığı şeyi yapıyor.
- Tomás enjoyed Máire's story.
- Tomás Maire'nin hikayesinden zevk aldı.
- Maybe Tom would enjoy doing that.
- Belki Tom bunu yapmaktan zevk alırdı.
- I still enjoy playing tennis from time to time.
- Zaman zaman tenis oynamaktan hala zevk alıyorum.
- Tom thinks you'll enjoy this.
- Tom bundan zevk alacağını düşünüyor.
- Tom enjoys movies.
- Tom filmlerden zevk alıyor.
- You said I wouldn't enjoy it.
- Bundan zevk almayacağımı söylemiştin.
- Does Tom still enjoy it?
- Tom hala bundan zevk alıyor mu?
- You should try spending most of your time doing something you enjoy.
- Zamanının çoğunu zevk aldığın bir şey yaparak geçirmeyi denemelisin.
- I'd like to find a job that I enjoy doing.
- Yapmaktan zevk alacağım bir iş bulmak istiyorum.
- I know that Tom didn't really enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan gerçekten zevk almadığını biliyorum.
- I really enjoy doing this.
- Bunu yapmaktan gerçekten zevk alıyorum.
- Tom enjoyed doing that.
- Tom bunu yapmaktan zevk alıyordu.
- I didn't think that I'd enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan zevk alacağımı düşünmemiştim.
- I'm glad you're enjoying this.
- Bundan zevk almana sevindim.
- I think I'll enjoy being here.
- Sanırım burada olmaktan zevk alacağım.
- We really enjoyed that.
- Bundan gerçekten zevk aldık.
- She enjoys Russian pop music.
- O, Rus pop müziğinden zevk alır.
- I enjoy talking with him.
- Onunla konuşmaktan zevk alıyorum.
- I've enjoyed working with you.
- Seninle çalışmaktan zevk aldım.
- I always enjoy hearing you sing.
- Şarkı söylemeni duymaktan her zaman zevk alıyorum.
- Do you enjoy going on picnics?
- Piknik yapmaktan zevk alır mısınız?
- Mary enjoys movies.
- Mary filmlerden zevk alıyor.
- Tom and Mary enjoyed singing songs together.
- Tom ve Mary birlikte şarkılar söylemekten zevk aldılar.
- I don't enjoy skiing.
- Ben kayak yapmaktan zevk almıyorum.
- I'm enjoying this.
- Bundan zevk alıyorum.
- Tom and I enjoyed talking with each other.
- Tom ve ben birbirimizle konuşmaktan zevk aldık.
- I always enjoy visiting Boston.
- Boston'u ziyaret etmekten her zaman zevk alırım.
- You enjoyed doing that, didn't you?
- Bunu yapmaktan zevk alıyorsun, değil mi?
- Tom enjoys playing the flute.
- Tom flüt çalmaktan zevk alıyor.
- I'm really enjoying the challenge.
- Bu meydan okumadan gerçekten zevk alıyorum.
- I went to the cinema, but I didn't enjoy the film much.
- Sinemaya gittim ama filmden pek zevk almadım.
- I think I'll enjoy doing that.
- Sanırım bunu yapmaktan zevk alacağım.
- I enjoy talking with her.
- Onunla konuşmaktan zevk alıyorum.
- Tom enjoys watching basketball games on TV.
- Tom televizyonda basketbol maçlarını izlemekten zevk alıyor.
- I always enjoy hearing you sing.
- Seni şarkı söylerken dinlemekten her zaman zevk almışımdır.
- Tom enjoys mountain climbing.
- Tom dağa tırmanmaktan zevk alır.
- Tom enjoys that.
- Tom ondan zevk alır.
- Tom seemed to enjoy being with us.
- Tom bizimle olmaktan zevk alıyor gibi görünüyordu.
- I enjoy communicating with people.
- İnsanlarla iletişim kurmaktan zevk alıyorum.
- I enjoy reading.
- Okumaktan zevk alırım.
- I'm pretty sure Tom doesn't enjoy watching baseball on TV.
- Tom'un televizyonda beyzbol izlemekten zevk almadığından oldukça eminim.
- We enjoyed having you as our guest.
- Sizi misafirimiz olarak ağırlamaktan zevk aldık.
- We enjoyed playing football.
- Biz futbol oynamaktan zevk aldık.
- I'd enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan zevk alırdım.
- Do you enjoy watching horror movies?
- Korku filmlerini izlemekten zevk alır mısınız?
- I do it because I enjoy it.
- Zevk aldığım için bunu yapıyorum.
- Tom enjoyed the party.
- Tom partiden zevk aldı.
- I don't enjoy watching game shows.
- Oyun gösterilerini izlemekten zevk almıyorum.
- I don't enjoy riddles.
- Ben bilmecelerden zevk almıyorum.
- I enjoy spending time with her.
- Onunla zaman geçirmekten zevk alıyorum.
- Tom doesn't seem to enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan zevk alıyor gibi görünmüyor.
- I was enjoying that.
- Ondan zevk alıyordum.
- She enjoyed herself at the concert.
- O, konserden zevk aldı.
- I enjoy doing things with Tom.
- İşleri Tom'la yapmaktan zevk alıyorum.
- We enjoyed every minute of the party.
- Partinin her dakikasından zevk aldık.
- I'm sure you'll enjoy studying French with Tom.
- Eminim Tom'la Fransızca çalışmaktan zevk alacaksın.
- Tom and his wife both enjoy playing chess.
- Hem Tom hem de onun karısı satranç oynamaktan zevk alırlar.
- I enjoy it more each time.
- Her seferinde daha çok zevk alıyorum.
- Tom told me that he enjoyed the movie.
- Tom bana filmden zevk aldığını söyledi.
- I've enjoyed doing that a lot.
- Bunu yapmaktan çok zevk aldım.
- Do you think Tom would enjoying doing that?
- Sence Tom bunu yapmaktan zevk alır mı?
- Tom enjoyed cycling.
- Tom bisiklete binmekten zevk aldı.
- I don't enjoy doing that with Tom.
- Bunu Tom'la yapmaktan zevk almıyorum.
- Tom's really enjoying his new job.
- Tom yeni işinden gerçekten zevk alıyor.
- Do Tom and Mary both still enjoy doing that?
- Tom da Mary de bunu yapmaktan hala zevk alıyor mu?
- I wonder if he enjoyed the last match.
- Acaba son maçtan zevk aldı mı?
- I wonder if he enjoyed the last match.
- Onun son maçtan zevk alıp almadığını merak ediyorum.
- After that he began to enjoy life again and gradually recovered.
- Ondan sonra hayattan tekrar zevk almaya başladı ve yavaş yavaş iyileşti.
- We enjoyed watching TV.
- Televizyon izlemekten zevk alıyorduk.
- I know that I'm supposed to enjoy this class, but I don't.
- Bu dersten zevk almam gerektiğini biliyorum ama almıyorum.
- Tom seems to enjoy watching horror movies.
- Tom korku filmleri izlemekten zevk alıyor gibi görünüyor.
- They enjoy reading novels.
- Onlar roman okumaktan zevk alır.
- I'm going to enjoy this.
- Bundan zevk alacağım.
- Tom said that he doesn't think that Mary enjoyed doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan zevk aldığını düşünmediğini söyledi.
- Tom enjoys what he does.
- Tom yaptığı işten zevk alıyor.
- If you enjoy the work you do, you have something worth more than money.
- Eğer yaptığınız işten zevk alıyorsanız, paradan daha değerli bir şeyiniz var demektir.
- I enjoy walking.
- Yürümekten zevk alıyorum.
- Tom enjoyed working for Mary.
- Tom, Mary için çalışmaktan zevk alıyordu.
- Tom didn't seem to enjoy the party very much.
- Tom partiden çok zevk alıyor gibi görünmüyordu.
- I enjoy spending time with him.
- Onunla zaman geçirmekten zevk alıyorum.
- We all enjoyed the picnic.
- Hepimiz piknikten zevk aldık.
- I don't enjoy swimming.
- Yüzmekten zevk almam.
- Most people don't enjoy this.
- Çoğu insan bundan zevk almaz.
- Tom seems to be enjoying the party.
- Tom partiden zevk alıyor gibi görünüyor.
- Tom enjoys watching TV.
- Tom televizyon izlemekten zevk alır.
- The more time I spend doing this, the less time I have to do things I enjoy doing.
- Bunu yapmak için ne kadar çok zaman harcarsam, zevk aldığım şeyleri o kadar az zamanda yapmak zorunda kalırım.
- I still enjoy that.
- Hâlâ bundan zevk alıyorum.
- Did they enjoy their holiday in Scotland?
- İskoçya'daki tatillerinden zevk aldılar mı?
- Did you enjoy your weekend?
- Hafta sonundan zevk aldın mı?
- I'm going to enjoy being here.
- Burada olmaktan zevk alacağım.
- Even in rain and snow I enjoy mountain-climbing.
- Yağmurda ve karda bile dağ tırmanışından zevk alırım.
- Tom and Mary didn't enjoy walking in the rain.
- Tom ve Mary yağmurda yürümekten zevk almadı.
- They enjoyed torturing me.
- Bana işkence etmekten zevk aldılar.
- He did not enjoy his lessons.
- Derslerinden zevk almadı.
- Tom and I enjoy talking with each other.
- Tom ve ben birbirimizle konuşmaktan zevk alırız.
- Does Tom enjoy it?
- Tom bundan zevk alıyor mu?
- Tom enjoyed it.
- Tom ondan zevk aldı.
- I enjoy every moment of it.
- Her anından zevk alıyorum.
- I thought you'd enjoy the party.
- Partiden zevk alacağını düşünmüştüm.
- Tom said he enjoyed doing that.
- Tom bunu yapmaktan zevk aldığını söyledi.
- Even Tom seemed to enjoy the movie.
- Tom bile filmden zevk alıyor gibi görünüyordu.
- We all enjoyed it.
- Hepimiz ondan zevk aldık.
- I would enjoy that.
- Bundan zevk alırdım.
- Tom will enjoy doing it.
- Tom bunu yapmaktan zevk alacak.
- I enjoy watching football on TV.
- Televizyonda futbol izlemekten zevk alıyorum.
- She enjoyed talking with him.
- Onunla konuşmaktan zevk alıyordu.
- I'm sure you'll enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan zevk alacağınızdan eminim.
- I've enjoyed working with Tom.
- Tom'la çalışmaktan zevk aldım.
- We'll enjoy this.
- Bundan zevk alacağız.
- Enjoy your life while you are able to.
- Alabiliyorken, hayattan zevk alın.
- We must never forget the sacrifices our ancestors made so that we could enjoy our current liberties.
- Şu anki özgürlüklerimizden zevk alabilmemiz için atalarımızın yapmış olduğu fedakarlıkları asla unutmamalıyız.
- Tom and Mary don't usually enjoy the same things.
- Tom ve Mary genellikle aynı şeylerden zevk almazlar.
- The teacher enjoyed talking with some of the graduates.
- Öğretmen, mezunlardan bazıları ile konuşmaktan zevk aldı.
- When I was a child, I enjoyed destroying anthills.
- Çocukken karınca yuvalarını yok etmekten zevk alırdım.
- I cook, but I don't enjoy it much.
- Ben yemek yaparım ama bundan çok zevk almam.
- I think you'll really enjoy reading this book.
- Bu kitabı okumaktan gerçekten zevk alacağını düşünüyorum.
- Tom enjoyed it.
- Tom bundan zevk aldı.
- I don't need to do this, but I enjoy doing it.
- Bunu yapmama gerek yok ama bunu yapmaktan zevk alıyorum.
- I know you'll enjoy that movie.
- O filmden zevk alacağını biliyorum.
- I'm really enjoying it.
- Gerçekten zevk alıyorum.
- I still enjoy playing tennis from time to time.
- Hala zaman zaman tenis oynamaktan zevk alıyorum.
- I don't enjoy studying because I don't make any progress.
- Herhangi bir ilerleme yapmadığım için ders çalışmaktan zevk almıyorum.
- I enjoy classical music.
- Klasik müzikten zevk alırım.
- I enjoy traveling.
- Ben seyahat etmekten zevk alırım.
- I enjoy riding my bicycle.
- Bisikletimi sürmekten zevk alıyorum.
- I enjoy swimming.
- Ben yüzmekten zevk alırım.
- Would you tell Tom why you don't enjoy doing that?
- Onu yapmaktan neden zevk almadığını Tom'a söyler misin?
- Just get off the internet and do something you enjoy.
- İnternetten çık ve zevk aldığın bir şey yap.
- I'll enjoy this.
- Bundan zevk alacağım.
- The boy enjoyed painting a picture.
- Çocuk bir resim çizmekten zevk aldı.
- I can't believe you're enjoying this.
- Bundan zevk aldığına inanamıyorum.
- I've never enjoyed flying.
- Uçmaktan hiç zevk almadım.
- I enjoy spending time with you.
- Seninle zaman geçirmekten zevk alıyorum.
- I don't enjoy teaching French.
- Fransızca öğretmekten zevk almıyorum.
- Tom looks like he's enjoying the party.
- Tom partiden zevk alıyor gibi görünüyor.
- After that he began to enjoy life again and gradually recovered.
- Daha sonra hayattan yeniden zevk almaya başladı ve gitgide iyileşti.
- I've always enjoyed playing tennis with Tom.
- Tom'la tenis oynamaktan her zaman zevk almışımdır.
- I'm enjoying this so much.
- Bundan çok zevk alıyorum.
- I didn't say you were going to enjoy it.
- Ondan zevk alacağını söylemedim.
- I've enjoyed talking to you.
- Sizinle konuşmaktan zevk aldım.
- All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- İnsan dışındaki tüm hayvanlar, hayatın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu bilirler.
- I'm enjoying my time here.
- Burada vakit geçirmekten zevk alıyorum.
- I don't enjoy teaching young children to swim.
- Genç çocuklara yüzme öğretmekten zevk almıyorum.
- I'm enjoying the process.
- Bu süreçten zevk alıyorum.
- I enjoy visiting exciting cities like New York, Chicago, and Boston.
- New York, Chicago ve Boston gibi heyecan verici şehirleri ziyaret etmekten zevk alıyorum.
- Is it so wrong to enjoy life this much?
- Hayattan bu kadar zevk almak çok mu yanlış?
- I enjoy working with Tom.
- Tom'la çalışmaktan zevk alıyorum.
- Do you still enjoy doing that?
- Bunu yapmaktan hâlâ zevk alıyor musun?
- Did Tom enjoy it?
- Tom bundan zevk aldı mı?
- One of the keys to happiness is to do what you enjoy doing.
- Mutluluğun anahtarlarından biri yapmaktan zevk aldığınız şeyi yapmaktır.
- I enjoy traveling.
- Seyahat etmekten zevk alıyorum.
- I think Tom really would enjoy doing that.
- Bence Tom bunu yapmaktan gerçekten zevk alırdı.
- Tom Jackson's new novel is very well written and I'm sure you'll enjoy reading it.
- Tom Jackson'ın yeni romanı çok iyi yazılmış ve eminim okumaktan zevk alacaksınız.
- Did you enjoy your swim?
- Yüzmekten zevk aldın mı?
- Tom Jackson's new novel is very well written and I'm sure you'll enjoy reading it.
- Tom Jackson'un yeni romanı çok iyi yazılmış ve onu okumaktan zevk alacağınızdan eminim.
- Layla was enjoying this.
- Layla bundan zevk alıyordu.
- I really enjoy speaking to you.
- Senle konuşmaktan hakikaten zevk alıyorum.
- We enjoyed ourselves at the party.
- Biz partiden zevk aldık.
- I'm beginning to enjoy myself.
- Kendimden zevk almaya başlıyorum.
- But he can't enjoy hot summers.
- Ama sıcak yazlardan zevk alamıyor.
- I enjoy what I do.
- Yaptığım işten zevk alıyorum.
- I don't enjoy traveling.
- Ben seyahat etmekten zevk almıyorum.
- I don't really enjoy singing with Tom.
- Tom ile şarkı söylemekten zevk almıyorum.
- I enjoy doing this.
- Bunu yapmaktan zevk alıyorum.
- I always enjoy playing tennis with Tom.
- Tom'la tenis oynamaktan her zaman zevk almışımdır.
- Most, if not all, people enjoy eating.
- Hepsi olmasa da çoğu insan yemek yemekten zevk alır.
- Tom never seems to enjoy being with us.
- Tom bizimle olmaktan zevk alıyor gibi görünmüyor.
- I really enjoy it a lot.
- Gerçekten bundan çok zevk alıyorum.
- You seem to enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan zevk alıyor gibisin.
- Tom is going to enjoy it.
- Tom bundan zevk alacak.
- Sami enjoyed the country lifestyle.
- Sami kırsal yaşam tarzından zevk alıyordu.
- I couldn't think of anything I'd enjoy more.
- Daha çok zevk alacağım bir şey düşünemedim.
- I didn't enjoy the movie.
- Filmden zevk almadım.
- I used to enjoy playing tennis with Tom.
- Tom'la tenis oynamaktan zevk alırdım.
- She used to enjoy being with him.
- Onunla birlikte olmaktan zevk alırdı.
- He enjoys playing tricks on me.
- Bana oyun oynamaktan zevk alır.
- I enjoy the time we spend together.
- Birlikte geçirdiğimiz zamandan zevk alıyorum.
- Sami was enjoying his life.
- Sami hayatından zevk alıyordu.
- I've enjoyed reading this novel.
- Bu romanı okumaktan zevk aldım.
- Do you enjoy living dangerously?
- Tehlikeli bir şekilde yaşamaktan zevk alır mısın?
- We enjoy movies.
- Biz filmlerden zevk alıyoruz.
- I enjoy watching Tom dance.
- Tom'u dans ederken izlemekten zevk alıyorum.
- I'll enjoy showing you around the city.
- Sana şehri gezdirmekten zevk alacağım.
- I enjoy it in here.
- Burada olmaktan zevk alıyorum.
- We enjoyed our travels in Europe.
- Avrupa'daki seyahatlerimizden zevk aldık.
- Tom enjoys trying new things.
- Tom yeni şeyleri denemekten zevk alır.
- I know you'll enjoy spending the day with Tom.
- Günü Tom'la harcamaktan zevk alacağını biliyorum.
- I enjoy reading, cuddling by the fireplace and slow dancing.
- Okumaktan, şöminenin yanında sarılmaktan ve yavaş dans etmekten zevk alırım.
- What are some things you enjoy doing?
- Yapmaktan zevk aldığın bazı şeyler nelerdir?
- I don't enjoy eating ice cream during the winter.
- Kışın dondurma yemekten zevk almam.
- I really enjoy what I do.
- Yaptığım işten gerçekten zevk alıyorum.
- Tom says that he enjoyed the concert.
- Tom konserden zevk aldığını söylüyor.
- I've enjoyed it.
- Bundan zevk aldım.
- You should do something you enjoy doing.
- Yapmaktan zevk aldığın bir şey yapmalısın.
- Tom used to enjoy being with Mary.
- Tom Mary ile olmaktan zevk alırdı.
- The bath was not hot enough and I was unable to enjoy it.
- Banyo yeterince sıcak değildi ve ben zevk alamadım.
- I enjoy doing that.
- Bunu yapmaktan zevk alıyorum.
- Mary always greatly enjoyed reading Tom's poetic letters.
- Mary her zaman Tom'un şiirsel mektuplarını okumaktan büyük zevk aldı.
- Tom really enjoyed doing that.
- Tom bunu yapmaktan gerçekten zevk aldı.
- We enjoyed a long voyage across the Pacific Ocean.
- Pasifik Okyanusundaki uzun bir yolculuktan zevk aldık.
- I don't enjoy teaching children to swim when their parents are around.
- Ebeveynleri etraftayken çocuklara yüzme öğretmekten zevk almıyorum.
- I enjoy talking with them.
- Onlarla konuşmaktan zevk alıyorum.
- I don't think Tom will enjoy this movie.
- Tom'un bu filmden zevk alacağını düşünmüyorum.
- Tom enjoys doing that.
- Tom onu yapmaktan zevk almıyor.
- I enjoy what I do.
- Yaptığımdan zevk alıyorum.
- Not all Brazilians enjoy Carnival.
- Bütün Brezilyalılar Karnavaldan zevk almaz.
- I know Tom didn't really enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan gerçekten zevk almadığını biliyorum.
- I enjoy hanging out with Tom.
- Tom ile takılmaktan zevk alıyorum.
- I really enjoy what I do.
- Yaptığım şeyden gerçekten zevk alıyorum.
- At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
- Başta işimi sevmiyordum ama artık zevk almaya başladım.
- I never thought I would enjoy living in the country.
- Taşrada yaşamaktan zevk alacağımı hiç düşünmemiştim.
- I enjoy watching children play.
- Çocukları oynarken izlemekten zevk alırım.
- I don't need to do this, but I enjoy doing it.
- Bunu yapmama gerek yok ama yapmaktan zevk alıyorum.
- I really enjoy it a lot.
- Bundan gerçekten çok zevk alıyorum.
- Tom said that he didn't enjoy his job.
- Tom işinden zevk almadığını söyledi.
- I enjoy hanging out with you.
- Seninle takılmaktan zevk alıyorum.
- Perhaps Tom would enjoy doing that with you.
- Belki de Tom bunu seninle yapmaktan zevk alır.
- I'm enjoying every minute of it.
- Her dakikasından zevk alıyorum.
- I always enjoy playing tennis.
- Tenis oynamaktan her zaman zevk almışımdır.
- We all enjoyed doing that.
- Hepimiz bunu yapmaktan zevk aldık.
- I don't think you'd enjoy it.
- Bundan zevk alacağını sanmıyorum.
- He enjoys reading novels.
- O, roman okumaktan zevk alır.
- I don't enjoy studying because I don't make any progress.
- Çalışmaktan zevk almıyorum çünkü hiçbir ilerleme kaydedemiyorum.
- I'm the only one who enjoyed doing that.
- Bunu yapmaktan zevk alan tek kişi benim.
- Tom doesn't know how to enjoy life.
- Tom hayattan nasıl zevk alacağını bilmiyor.
- How did you enjoy the concert?
- Konserden zevk aldın mı?
- She enjoys movies.
- O, filmlerden zevk alıyor.
- Sami enjoyed the fine things of life.
- Sami hayatın güzelliklerinden zevk alıyordu.
- Tom is going to enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan zevk alacak.
- I don't enjoy doing that.
- Onu yapmaktan zevk almıyorum.
- Did you enjoy your visit?
- Ziyaretinizden zevk aldınız mı?
- Sometimes I enjoy sitting down with a good book.
- Bazen iyi bir kitapla oturmaktan zevk alırım.
- You're enjoying this, aren't you?
- Bundan zevk alıyorsun, değil mi?
Show More (287)
|
3 |
enjoy |
keyif almak |
v. |
|
- On both occasions I appreciated and enjoyed the outstanding cooperation with the EP delegation.
- Her iki durumda da AP delegasyonuyla olan olağanüstü işbirliğini takdir ettim ve bundan keyif aldım.
- It is one of the fundamental requirements of the Community method that we all enjoy and support.
- Bu, hepimizin keyif aldığı ve desteklediği Topluluk yönteminin temel gerekliliklerinden biridir.
- For the rest, I enjoyed his expertise.
- Geri kalanı için, onun uzmanlığından keyif aldım.
- I learned a lot and enjoyed myself greatly.
- Çok şey öğrendim ve büyük keyif aldım.
- The temperature was 14-15 degrees and it was as if Spring had come; we all enjoyed it very much.
- Sıcaklık 14-15 dereceydi ve sanki bahar gelmiş gibiydi; hepimiz bundan çok keyif aldık.
- I also enjoyed working with her during that period.
- O dönemde onunla çalışmaktan da büyük keyif aldım.
- I hope you are enjoying the debate and finding it constructive.
- Umarım tartışmadan keyif alıyor ve yapıcı buluyorsunuzdur.
- I hope you are enjoying the debate and finding it constructive.
- Umarım tartışmadan keyif alıyor ve bunu yapıcı buluyorsunuzdur.
- I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
- Rüyamda üç Avrupa Parlamentosu Üyesinin birlikte akşam yemeği yemekten keyif aldıklarını gördüm.
- I certainly also enjoyed working into the night with Dagmar.
- Dagmar ile gece boyunca çalışmaktan da kesinlikle keyif aldım.
- I am really enjoying my job, and you know why?
- İşimden gerçekten keyif alıyorum ve neden biliyor musunuz?
- He also knew how to enjoy the pleasant sides of his job.
- İşinin keyifli yanlarından nasıl keyif alacağını da biliyordu.
- First of all, I very much enjoyed working on the report with Manuel Medina.
- Öncelikle, Manuel Medina ile birlikte rapor üzerinde çalışmaktan büyük keyif aldım.
- We ran wild, played games, enjoyed one another.
- Çılgınca koştuk, oyunlar oynadık, birbirimizden keyif aldık.
- We enjoyed talking with her because she was such a nice lady.
- Çok tatlı bir kadın olduğu için onunla konuşmaktan keyif aldık.
- I enjoyed the meal, president.
- Yemekten keyif aldım, Başkan bey.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Ziyaret etmekten her zaman keyif aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- We enjoyed talking with her because she was such a nice lady.
- Onunla konuşmaktan keyif alıyorduk çünkü çok hoş bir kadındı.
- It was something they obviously did their whole lives and enjoyed.
- Bu belli ki hayatları boyunca yaptıkları ve keyif aldıkları bir şeydi.
- We ran wild, played games, enjoyed one another.
- Bolcana kudurduk, oyunlar oynadık, keyif aldık birbirimizden.
- You don't need to have seen the first two films to enjoy this one.
- Bundan keyif alabilmek için önceki iki filmi izlemiş olmanız gerekmiyor.
- You don't need to have seen the first two films to enjoy this one.
- Bu filmden keyif almak için ilk iki filmi izlemiş olmanıza gerek yok.
- It was something they obviously did their whole lives and enjoyed.
- Belli ki hayatları boyunca yaptıkları ve keyif aldıkları bir şeydi.
- It was something they obviously did their whole lives and enjoyed.
- Belli ki bu onların tüm hayatları boyunca yaptıkları ve keyif aldıkları bir şeydi.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Her zaman ziyaret etmekten keyif aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- We enjoyed talking with her because she was such a nice lady.
- Onunla konuşmaktan keyif alırdık çünkü çok tatlı bir kadındı.
- Sami really enjoyed working for Ford.
- Sami Ford için çalışmaktan gerçekten keyif alıyordu.
- Tom isn't enjoying himself.
- Tom keyif almıyor.
- Tom enjoyed reading Mary's letters.
- Tom, Mary'nin mektuplarını okumaktan keyif aldı.
- Did you enjoy the tour?
- Turdan keyif aldınız mı?
- Tom began to really enjoy jogging after a few days.
- Tom birkaç gün sonra koşu yapmaktan gerçekten keyif almaya başladı.
- Did you enjoy going to exhibits in Romania?
- Romanya'daki sergilere gitmekten keyif aldın mı?
- I also enjoy writing a lot.
- Yazmaktan da çok keyif alırım.
- Sami enjoyed the fine things of life.
- Sami hayatın güzel yönlerinden keyif alıyordu.
- Tom really enjoyed teaching.
- Tom öğretmekten gerçekten keyif aldı.
- I don't really enjoy being here.
- Aslında burada olmaktan keyif almıyorum.
- Tom doesn't enjoy doing that.
- Tom onu yapmaktan keyif almıyor.
- We all enjoyed the film.
- Hepimiz filmden keyif aldık.
- Tom enjoyed spending time with Mary.
- Tom, Mary ile vakit geçirmekten keyif alıyordu.
- Wouldn't you rather spend your time doing something you enjoy?
- Zamanınızı keyif aldığınız bir şey yaparak geçirmeyi tercih etmez miydiniz?
- Tom seemed to be enjoying the party.
- Tom partiden keyif alıyor gibiydi.
- I'm not sure that Tom enjoyed the party as much as we did.
- Tom'un partiden bizim kadar keyif aldığından emin değilim.
- We all enjoyed the concert.
- Hepimiz konserden keyif aldık.
- I've enjoyed a college a lot.
- Üniversiteden çok keyif aldım.
- Tom enjoys watching old black and white movies on YouTube.
- Tom, You Tube'daki eski siyah beyaz filmleri izlemekten keyif alır.
- Tom says that he enjoyed the concert.
- Tom konserden keyif aldığını söylüyor.
- We enjoyed watching the game.
- Maçı izlemekten keyif aldık.
- I always enjoy visiting Boston.
- Boston'u ziyaret etmekten her zaman keyif alırım.
- I'm surprised that Tom didn't enjoy the concert.
- Tom'un konserden keyif almamasına şaşırdım.
- We would've enjoyed our trip if it wasn't for the rain.
- Yağmur olmasaydı gezimizden çok keyif alacaktık.
- We enjoyed watching the fireworks on a bridge last summer.
- Geçen yaz köprüde havai fişek gösterilerini izlemekten büyük keyif aldık.
- I enjoy talking with you.
- Ben seninle konuşmaktan keyif alırım.
- We enjoyed driving along the new expressway.
- Yeni otoyol boyunca araba kullanmaktan keyif aldık.
- I didn't think Tom would enjoy doing that.
- Tom'un onu yapmaktan keyif alacağını düşünmedim.
- I've been enjoying it.
- Ondan keyif alıyorum.
- Layla enjoyed talking about her crimes.
- Leyla, suçlarından bahsetmekten keyif alıyordu.
- The boy enjoyed painting a picture.
- Çocuk bir resim çizmekten keyif aldı.
- I really enjoy being here.
- Burada olmaktan gerçekten keyif alıyorum.
- Although the film is bad, I will enjoy it because I'm with friends.
- Film kötü olsa da arkadaşlarımla olduğum için keyif alacağım.
- We enjoyed swimming.
- Yüzmekten keyif aldık.
- I've enjoyed working with you, too.
- Ben de sizinle çalışmaktan keyif aldım.
- I enjoy reading books.
- Kitap okumaktan keyif alırım.
- Tom enjoyed playing baseball with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla beyzbol oynamaktan keyif alır.
- Tom enjoyed his stay in Boston.
- Tom Boston'da kalmaktan keyif aldı.
- I always enjoy being with you.
- Seninle olmaktan her zaman keyif alıyorum.
- Layla enjoyed her extravagant lifestyle.
- Leyla abartılı yaşam tarzından keyif alıyordu.
- Did you enjoy your birthday?
- Doğum gününüzden keyif aldınız mı?
- Robert enjoyed talking with his girlfriend.
- Robert, kız arkadaşı ile konuşmaktan keyif aldı.
- We really enjoyed the circus.
- Sirkten gerçekten keyif aldık.
- I enjoy being with Tom.
- Tom'la olmaktan keyif alıyorum.
- Layla was enjoying this.
- Leyla bundan keyif alıyordu.
- Tom said he really enjoyed the concert.
- Tom konserden gerçekten keyif aldığını söyledi.
- Tom and I enjoy spending time together.
- Tom ve ben birlikte zaman geçirmekten keyif alıyoruz.
- I enjoy that.
- Ondan keyif alırım.
- Tom and Mary enjoyed singing songs together.
- Tom ve Mary birlikte şarkı söylemekten keyif alırlardı.
- We hope you enjoy your stay here.
- Umarız burada kalırken keyif alırsınız.
- Did you enjoy your holiday?
- Tatilden keyif aldın mı?
- We enjoyed the excursion very much.
- Geziden çok keyif aldık.
- We enjoyed swimming in the river.
- Nehirde yüzmekten çok keyif aldık.
- Tom and Mary enjoy spending time together.
- Tom ve Mary birlikte zaman geçirmekten keyif alırlar.
- Tom enjoyed playing baseball.
- Tom beyzbol oynamaktan keyif aldı.
- We enjoyed listening to the music.
- Müzik dinlemekten keyif aldık.
- Tom actually enjoyed it.
- Tom gerçekten keyif aldı.
- I've enjoyed a college a lot.
- Ben üniversiteden çok keyif aldım.
- Tom told me that he enjoyed the drive.
- Tom sürüşten keyif aldığını söyledi.
- I enjoy reading novels.
- Ben roman okumaktan keyif alırım.
- Have you ever asked Tom why he enjoys doing that?
- Tom'a onu yapmaktan neden keyif aldığını hiç sordun mu?
- I think you'll enjoy the picnic.
- Bence piknikten keyif alacaksın.
- Tom also enjoyed traveling.
- Tom da seyahat etmekten keyif aldı.
- Do you enjoy doing that?
- Onu yapmaktan keyif alıyor musun?
- Tom didn't think Mary would enjoy the concert.
- Tom, Mary'nin konserden keyif alacağını düşünmüyordu.
- Everyone seemed to enjoy the concert.
- Herkes konserden keyif almış görünüyordu.
- I thought that Tom was going to enjoy doing that.
- Tom'un onu yapmaktan keyif alacağını düşünmüştüm.
- I'm sure you'll enjoy the party.
- Eminim partiden keyif alacaksın.
- Tom enjoyed Mary's story.
- Tom, Mary'nin hikayesinden keyif aldı.
- We all enjoyed the picnic.
- Hepimiz piknikten keyif aldık.
- Tom said he really enjoyed the movie.
- Tom filmden gerçekten keyif aldığını söyledi.
- This is something I really enjoy doing.
- Bu gerçekten yapmaktan keyif aldığım bir şey.
- Do you enjoy studying?
- Ders çalışmaktan keyif alıyor musun?
- In her leisure time, she enjoys swimming and tennis.
- Boş zamanlarında yüzmekten ve tenisten keyif alır.
- We thoroughly enjoyed the delicious meal.
- Lezzetli yemekten çok keyif aldık.
- We enjoyed swimming in the lake.
- Gölde yüzmekten keyif aldık.
- I always enjoy listening to classical music when I have some free time.
- Boş zamanlarımda klasik müzik dinlemekten her zaman keyif alırım.
- Hopefully, we'll enjoy our China trip.
- Umarım Çin gezimizden keyif alırız.
- Tom asked Mary why she enjoyed doing that.
- Tom, Mary'ye neden onu yapmaktan keyif aldığını sordu.
- There was no one who did not enjoy the party.
- Partiden keyif almayan kimse yoktu.
- I'm surprised that Beth didn't enjoy her time at the farm.
- Beth'in çiftlikte geçirdiği zamandan keyif almamasına şaşırdım.
- I don't often go to Boston, but every time I do, I enjoy it a lot.
- Boston'a pek sık gitmem ama her gittiğimde çok keyif alırım.
- I've enjoyed doing that a lot.
- Bunu yapmaktan çok keyif aldım.
- I've enjoyed your company.
- Arkadaşlığınızdan keyif aldım.
- Tom enjoys himself at everything he does.
- Tom, yaptığı her şeyden keyif alır.
- I've been here three months, and so far I've enjoyed it.
- Üç aydır buradayım ve şimdiye kadar çok keyif aldım.
- We enjoyed playing football.
- Futbol oynamaktan keyif aldık.
- We enjoyed playing baseball.
- Beyzbol oynamaktan keyif aldık.
- Everyone but Tom seemed to enjoy the party.
- Tom dışında herkes partiden keyif almış görünüyordu.
- You enjoy reading novels, don't you?
- Sen roman okumaktan keyif alıyorsun, değil mi?
- We enjoyed watching TV.
- TV izlemekten keyif aldık.
- Tom wasn't enjoying himself.
- Tom keyif almıyordu.
- Tom also enjoyed traveling.
- Tom seyahat etmekten de keyif alırdı.
- We enjoyed watching the baseball game.
- Beyzbol maçını izlemekten keyif aldık.
- Tom thought Mary wouldn't enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan keyif almayacağını sanmıştı.
- I thought Tom would enjoy the party.
- Tom'un partiden keyif alacağını düşünmüştüm.
- Tom will enjoy doing it.
- Tom onu yapmaktan keyif alacak.
- I'm enjoying this so much.
- Bundan çok fazla keyif alıyorum.
- I hope you'll enjoy the concert.
- Umarım konserden de keyif alırsınız.
- I enjoy long walks on the beach.
- Plajda uzun yürüyüşler yapmaktan keyif alırım.
- Did you enjoy your tour?
- Turundan keyif aldın mı?
- I think everyone will enjoy our concert.
- Bence herkes konserimizden keyif alacak.
- I thought Tom was going to enjoy the party.
- Tom'un partiden keyif alacağını sanıyordum.
- Tom enjoyed his stay in Boston.
- Tom Boston'daki kalışından keyif aldı.
- Robert enjoyed talking with his girlfriend.
- Robert kız arkadaşıyla konuşmaktan keyif alıyordu.
- We enjoyed playing chess last night.
- Dün gece satranç oynamaktan keyif aldık.
- Tom enjoyed his stay.
- Tom burada kalmaktan keyif aldı.
- We enjoyed watching the TV.
- Televizyon izlemekten keyif alıyorduk.
- He enjoys the fresh air.
- Açık havadan keyif alır.
- Tom is someone I really enjoy hanging out with.
- Tom birlikte takılmaktan gerçekten keyif aldığım biri.
- Layla enjoyed a long happy life.
- Leyla uzun mutlu bir yaşamdan keyif aldı.
- We often enjoyed going to the movies.
- Sık sık sinemaya gitmekten keyif aldık.
- Tom enjoyed working for Mary.
- Tom Mary için çalışmaktan keyif aldı.
- I think I'll enjoy doing that.
- Sanırım onu yapmaktan keyif alacağım.
- Tom enjoyed talking with Mary.
- Tom Mary ile konuşmaktan keyif aldı.
- I'm glad you enjoy working for us.
- Bizim için çalışmaktan keyif aldığına sevindim.
- We enjoyed watching a circus parade.
- Bir sirk geçit törenini izlemekten keyif aldık.
- Tom enjoys himself at everything he does.
- Tom yaptığı her şeyden keyif alıyor.
- Did you enjoy your trip to Boston?
- Boston seyahatinden keyif aldın mı?
- When the boys go camping, they enjoy living in a primitive way.
- Çocuklar kampa gittiklerinde ilkel bir şekilde yaşamaktan keyif alırlar.
- I hope you'll enjoy your stay.
- Umarım burada kalmaktan keyif alırsınız.
- He is very friendly, so I enjoy working with him.
- Çok arkadaş canlısı, bu yüzden onunla çalışmaktan keyif alıyorum.
- We enjoyed our travels in Europe.
- Avrupa'daki seyahatlerimizden keyif aldık.
- I didn't think Tom would enjoy doing that.
- Tom'un onu yapmaktan keyif alacağını sanmıyordum.
- Tom enjoys watching baseball games on TV with his grandfather.
- Tom büyükbabasıyla televizyonda beyzbol maçı izlemekten keyif alıyor.
- The teacher enjoyed talking with some of the graduates.
- Öğretmen bazı mezunlarla konuşmaktan keyif aldı.
- Tom said that he didn't really enjoy doing that.
- Tom onu yapmaktan gerçekten keyif almadığını söyledi.
- We would've enjoyed our trip if it hadn't been for the rain.
- Yağmur olmasaydı gezimizden çok keyif alacaktık.
- Tom said that he enjoyed the party.
- Tom partiden keyif aldığını söyledi.
- We enjoyed the quiz show on television last night.
- Dün gece televizyondaki bilgi yarışmasından keyif aldık.
- He is enjoying his school life.
- Okul hayatından keyif alıyor.
- She says that she enjoyed it very much.
- Çok keyif aldığını söylüyor.
- People really enjoyed that.
- İnsanlar bundan gerçekten keyif aldı.
- Tom enjoyed the party.
- Tom partiden keyif aldı.
- Did you enjoy the show?
- Gösteriden keyif aldın mı?
- I've enjoyed a college a lot.
- Bir üniversiteden çok keyif aldım.
- Tom appears to be enjoying the party.
- Tom partiden keyif alıyor gibi görünüyor.
- Tom never enjoyed fishing with his father.
- Tom babasıyla balığa çıkmaktan hiç keyif almadı.
- Tom and Mary enjoy singing together.
- Tom ve Mary beraber şarkı söylemekten keyif alırlar.
- I hope to enjoy myself as well.
- Kendim de keyif almayı umuyorum.
- We enjoy watching TV.
- Televizyon izlemekten keyif alıyoruz.
- How did you enjoy the play?
- Oyundan ne kadar keyif aldın?
- Tom really enjoyed the movie.
- Tom filmden gerçekten keyif aldı.
- I think I'll enjoy being here.
- Sanırım burada olmaktan keyif alacağım.
- I hope you enjoy your stay with us.
- Umarım bizimle kalmaktan keyif alırsınız.
- Tom said that he really enjoyed singing with Mary.
- Tom, Mary ile şarkı söylemekten gerçekten keyif aldığını söyledi.
- We enjoyed talking with each other.
- Birbirimizle konuşmaktan keyif aldık.
- We enjoyed having you as our guest.
- Sizi misafir etmekten keyif aldık.
- We hope you enjoy it here.
- Umarız buradan keyif alırsınız.
- I enjoy myself very much at the beach.
- Plajda çok keyif alırım.
- We enjoyed playing tennis.
- Tenis oynamaktan keyif aldık.
- We all enjoyed the movie.
- Hepimiz filmden keyif aldık.
- I'm sure you'll enjoy doing that.
- Eminim bunu yapmaktan keyif alacaksın.
- I didn't enjoy the party at all.
- Partiden hiç keyif almadım.
- I think you'll really enjoy reading this book.
- Bence bu kitabı okumaktan gerçekten keyif alacaksın.
- Sami enjoyed this video.
- Sami bu videodan keyif aldı.
- We enjoyed singing songs together.
- Birlikte şarkı söylemekten keyif aldık.
- Tom enjoyed swimming in the lake.
- Tom gölde yüzmekten keyif aldı.
- I wanted to tell you how much I enjoyed your party.
- Partinden ne kadar keyif aldığımı söylemek istedim.
- I was enjoying it.
- Keyif alıyordum.
- We enjoyed the party very much.
- Partiden çok keyif aldık.
- Tom said that Mary looked like she was enjoying the party.
- Tom, Mary'nin partiden keyif alıyor gibi göründüğünü söyledi.
- Do you still enjoy watching cartoons?
- Hala çizgi film izlemekten keyif alıyor musun?
- We enjoyed the dinner.
- Yemekten keyif aldık.
- Do you enjoy coffee?
- Kahve içmekten keyif alıyor musun?
- We enjoyed every minute of the party.
- Partinin her dakikasından keyif aldık.
- Tom will enjoy this.
- Tom bundan keyif alacak.
- We enjoyed playing tennis.
- Biz tenis oynamaktan keyif aldık.
- You'd probably really enjoy this book.
- Muhtemelen bu kitaptan keyif alacaksın.
- Did you enjoy the game?
- Oyundan keyif aldın mı?
- I don't think Tom enjoys doing that.
- Tom'un onu yapmaktan keyif aldığını sanmıyorum.
- I've enjoyed working with you, too.
- Ben de seninle çalışmaktan keyif aldım.
- We enjoyed the swimming.
- Yüzmekten keyif aldık.
- If you enjoy the work you do, you have something worth more than money.
- Yaptığın işten keyif alıyorsan, paradan daha değerli bir şeyin vardır.
- I think everyone will enjoy this next song.
- Sanırım bu bir sonraki şarkıdan herkes keyif alacaktır.
- Jane appears to be enjoying the party.
- Jane partiden keyif alıyor gibi görünüyor.
- I always enjoy listening to classical music in my free time.
- Boş zamanlarımda klasik müzik dinlemekten her zaman keyif alırım.
- My family enjoyed the picnic.
- Ailem piknikten keyif aldı.
- Tom seems to be enjoying the party.
- Tom partiden keyif alıyor gibi görünüyor.
- Are you enjoying the play?
- Oyundan keyif alıyor musun?
- Mary always greatly enjoyed reading Tom's poetic letters.
- Mary, Tom'un şiirsel mektuplarını okumaktan her zaman büyük keyif alırdı.
- Take a step back, evaluate what is important, and enjoy life.
- Bir adım geri at, neyin önemli olduğunu değerlendir ve hayattan keyif al.
- I hope you're enjoying your stay here.
- Umarım burada kalmaktan keyif alıyorsunuzdur.
- He is very friendly, so I enjoy working with him.
- O çok cana yakın biri, bu yüzden onunla çalışmaktan keyif alıyorum.
- It certainly doesn't look like Tom is enjoying himself.
- Tom hiç de keyif alıyor gibi görünmüyor.
- How did you enjoy the play?
- Nasıl, oyundan keyif aldın mı?
- Did they enjoy their holiday in Scotland?
- İskoçya'daki tatillerinden keyif aldılar mı?
- We really enjoyed that.
- Biz ondan gerçekten keyif aldık.
- She enjoys reading novels.
- O, roman okumaktan keyif alır.
- I always enjoy visiting Tom.
- Tom'u ziyaret etmekten her zaman keyif alırım.
- Tom isn't really enjoying himself.
- Tom gerçekten keyif almıyor.
- I think you're going to enjoy being here.
- Bence burada olmaktan keyif alacaksın.
- I really enjoy doing this.
- Bunu yapmaktan gerçekten keyif alıyorum.
- I've enjoyed my stay here.
- Burada kalmaktan keyif aldım.
- Tom says that he always enjoys playing cards with Mary.
- Tom, Mary ile kart oynamaktan her zaman keyif aldığını söylüyor.
- Tom and I enjoy taking walks together.
- Tom ve ben birlikte yürüyüşe çıkmaktan keyif alırız.
- Tom and Mary enjoyed being together.
- Tom ve Mary birlikte olmaktan keyif alıyorlardı.
- Tom enjoyed Mary's company.
- Tom, Mary'nin arkadaşlığından keyif aldı.
- Both children and adults enjoy his books.
- Hem çocuklar hem de yetişkinler onun kitaplarından keyif alır.
- I enjoy working here a lot.
- Burada çalışmaktan çok keyif alıyorum.
- Tom really enjoyed his meal.
- Tom yemeğinden gerçekten keyif aldı.
- We enjoyed watching the game.
- Biz oyunu izlerken keyif aldık.
- I think I wouldn't enjoy doing that.
- Sanırım onu yapmaktan keyif almazdım.
- He enjoys himself at everything he does.
- Yaptığı her şeyden keyif alıyor.
- Tom and Mary seem to enjoy talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmaktan keyif alıyor gibi görünüyorlar.
- Tom thought Mary would enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin onu yapmaktan keyif alacağını düşünüyordu.
- We enjoyed skating.
- Paten kaymaktan keyif aldık.
- Tom is going to enjoy this.
- Tom bundan keyif alacak.
- He enjoys himself at everything he does.
- Yaptığı her şeyden keyif alır.
- Tom is going to enjoy it.
- Tom bundan keyif alacak.
- I'm going to enjoy being here.
- Burada olmaktan keyif alacağım.
- We hope you enjoy your stay here.
- Umarız burada kalmaktan keyif alırsınız.
- I didn't think Tom would enjoy that movie.
- Tom'un bu filmden keyif alacağını sanmıyordum.
- Did you enjoy the performance last night?
- Dün geceki performanstan keyif aldın mı?
- Even if you don't like music, you'll enjoy his concert.
- Müzikten hoşlanmasanız bile onun konserinden keyif alacaksınız.
- I really enjoy working with Tom.
- Tom ile çalışmaktan gerçekten keyif alıyorum.
- How are you enjoying the trip so far?
- Yolculuktan şu ana kadar keyif aldınız mı?
Show More (240)
|
4 |
enjoy |
tadını çıkarmak |
v. |
|
- We have enjoyed sound cooperation in the committee.
- Komitede sağlam bir işbirliğinin tadını çıkardık.
- We constantly obstruct their path towards enjoying a full human existence.
- Onların tam bir insani varoluşun tadını çıkarma yollarını sürekli olarak engelliyoruz.
- I hope that you all enjoy a very well-deserved, happy, peaceful break with your loved ones.
- Umarım hepiniz sevdiklerinizle birlikte hak ettiğiniz mutlu ve huzurlu bir tatilin tadını çıkarırsınız.
- He also knew how to enjoy the pleasant sides of his job.
- Ayrıca işinin keyifli yanlarının da tadını çıkarmayı biliyordu.
- This does not prevent us from sharing and enjoying the same world together.
- Bu, aynı dünyayı birlikte paylaşmamızı ve tadını çıkarmamızı engellemez.
- The candidate countries are enjoying strong economic growth and will be able to accommodate their own citizens.
- Aday ülkeler güçlü ekonomik büyümenin tadını çıkarıyor ve kendi vatandaşlarını barındırabilecekler.
- People have to enjoy true justice without having to pay for it.
- İnsanlar, bedelini ödemek zorunda kalmadan gerçek adaletin tadını çıkarmalıdır.
- We on the committee and in Parliament as a whole have enjoyed some quite excellent levels of cooperation.
- Komitede ve bir bütün olarak Parlamento'da oldukça mükemmel düzeyde bir işbirliğinin tadını çıkardık.
- German ports, at any rate, are currently enjoying impressive growth, and doing so without this directive.
- Her halükarda, Alman limanları şu anda etkileyici bir büyümenin tadını çıkarıyor ve bunu bu direktif olmadan yapıyor.
- Without the workers in this industry we would not enjoy the fish we take for granted.
- Bu sektörde çalışanlar olmasaydı, doğal karşıladığımız balığın tadını çıkaramazdık.
- Allegedly many were not homosexual but just enjoying the western culture of drinking alcohol and dancing.
- İddialara göre birçoğu homoseksüel değildi, sadece alkol ve dans gibi batı kültürünün tadını çıkarıyordu.
- I trust that you will all now go and enjoy a nice juicy steak.
- Şimdi hepinizin gidip güzel ve sulu bir bifteğin tadını çıkaracağınıza inanıyorum.
- The candidate countries are enjoying strong economic growth and will be able to accommodate their own citizens.
- Aday ülkeler güçlü ekonomik büyümenin tadını çıkarmaktadır ve böylece kendi vatandaşlarını barındırabileceklerdir.
- Now at look at him - enjoying lunch like nothing happened.
- Şimdi ona bakın, hiçbir şey olmamış gibi öğle yemeğinin tadını çıkarıyor.
- To look like a local, check out these ten tips to enjoy the trip.
- Yerel biri gibi görünmek için, seyahatin tadını çıkarmak için bu on ipucuna göz atın.
- In this world you have come to enjoy peace and joy.
- Bu dünyaya huzurun ve neşenin tadını çıkarmak için geldiniz.
- I will heal my people and will let them enjoy abundant peace and security.
- Halkıma şifa vereceğim ve onların bol bol huzur ve güvenliğin tadını çıkarmalarını sağlayacağım.
- In this world you have come to enjoy peace and joy.
- Bu dünyaya huzur ve neşenin tadını çıkarmak için geldiniz.
- I will heal my people and will let them enjoy abundant peace and security.
- Halkımı iyileştireceğim ve bol esenlik ve güvenliğin tadını çıkarmalarını sağlayacağım.
- In this world you have come to enjoy peace and joy.
- Bu dünyaya, huzur ve sevincin tadını çıkarmak için geldiniz.
- Now at look at him - enjoying lunch like nothing happened.
- Şimdi ona bakın, sanki hiçbir şey olmamış gibi öğle yemeğinin tadını çıkarıyor.
- I enjoyed the meal, president.
- Yemeğin tadını çıkardım, sayın başkan.
- We enjoyed swimming in the lake.
- Biz gölde yüzmenin tadını çıkardık.
- Sami enjoyed a privileged life in Egypt.
- Sami Mısır'da ayrıcalıklı bir hayatın tadını çıkardı.
- We enjoyed our vacation.
- Tatilimizin tadını çıkardık.
- We enjoyed singing songs together.
- Birlikte şarkılar söylemenin tadını çıkardık.
- He rented a room on the top floor in order to enjoy a good view.
- İyi manzaranın tadını çıkarmak için en üst katta bir oda kiraladı.
- Enjoy your youth while it lasts.
- Gençliğinin tadını çıkar.
- Take a step back, evaluate what is important, and enjoy life.
- Bir adım geri at, neyin önemli olduğunu değerlendir ve hayatın tadını çıkar.
- I want to enjoy this moment.
- Bu anın tadını çıkarmak istiyorum.
- Weather permitting, we will enjoy the beautiful scenery.
- Hava müsait olursa, biz güzel manzaranın tadını çıkaracağız.
- Just sit back and enjoy the show.
- Arkanıza şöyle bir yaslanın ve gösterinin tadını çıkarın.
- If there were no clouds, we could not enjoy the sun.
- Eğer bulutlar olmasaydı, güneşin tadını çıkaramazdık.
- Otoyo enjoyed the beautiful spring day and walked along the beach.
- Otoyo, güzel ilkbahar gününün tadını çıkardı ve sahil boyunca yürüdü.
- We enjoyed swimming.
- Yüzmenin tadını çıkardık.
- The people enjoyed a taste of freedom.
- İnsanlar özgürlüğün tadını çıkardılar.
- Enjoy the little things!
- Küçük şeylerin tadını çıkarın!
- Are you enjoying the holidays?
- Tatilin tadını çıkarıyor musun?
- The beautiful scene of a lake was not able to be enjoyed because of rain and fog.
- Yağmur ve sis yüzünden güzel göl manzarasının tadını çıkarmak mümkün olmadı.
- Tom enjoys the fresh air.
- Tom temiz havanın tadını çıkarıyor.
- Mary doesn't know how to relax and enjoy life.
- Mary nasıl rahatlayacağını ve hayatın tadını çıkaracağını bilmiyor.
- Enjoy your new car.
- Yeni arabanın tadını çıkar.
- Here we enjoy mountain walks and fresh air.
- Burada dağ yürüyüşlerinin ve temiz havanın tadını çıkarıyoruz.
- Otoyo enjoyed the beautiful spring day and walked along the beach.
- Otoyo güzel bahar gününün tadını çıkardı ve sahil boyunca yürüdü.
- When the boys go camping, they enjoy living in a primitive way.
- Çocuklar kampa gittiğinde, ilkel bir şekilde yaşamanın tadını çıkarıyorlar.
- I was enjoying the view.
- Manzaranın tadını çıkarıyordum.
- Come enjoy the snow with me!
- Gel benimle birlikte karın tadını çıkar.
- In the summer, we enjoy outdoor sports.
- Yazın, açık hava sporlarının tadını çıkarırız.
- Sami enjoyed the champagne.
- Sami şampanyanın tadını çıkardı.
- Get yourself some popcorn, sit back and enjoy the show.
- Kendinize biraz patlamış mısır alın, arkanıza yaslanın ve gösterinin tadını çıkarın.
- Tom and Mary are enjoying a walk along the pilgrims' trail in France.
- Tom ve Mary, Fransa'daki hacılar yolu boyunca yürüyüşün tadını çıkarıyorlar.
- In Hawaii, we can enjoy swimming in the ocean all year round.
- Hawaii'de tüm yıl boyunca okyanusta yüzmenin tadını çıkarabiliriz.
- I enjoy doing this.
- Bunu yapmanın tadını çıkarıyorum.
- Here we enjoy mountain walks and fresh air.
- Burada dağ yürüyüşleri ve temiz havanın tadını çıkarıyoruz.
- Aren't you enjoying your weekend?
- Hafta sonunun tadını çıkarmıyor musunuz?
- Enjoying hospitality is one thing, taking advantage of it is another.
- Misafirperverliğin tadını çıkarmak bir şeydir, bundan yararlanmak başka bir şeydir.
- I'm enjoying this warm weather.
- Bu ılık havanın tadını çıkarıyorum.
- I enjoyed my time in Boston.
- Boston'da zamanımın tadını çıkardım.
- But he can't enjoy hot summers.
- Ama sıcak yazların tadını çıkaramıyor.
- Are you enjoying the evening?
- Akşamın tadını çıkarıyor musun?
- They are enjoying a healthy life in the country.
- Onlar ülkede sağlıklı bir yaşamın tadını çıkarıyor.
- I'm enjoying this warm weather.
- Bu sıcak havanın tadını çıkarıyorum.
- I'm really enjoying the corn.
- Mısırın tadını çıkarıyorum.
- Come out and enjoy the cool breeze.
- Dışarı çıkın ve serin esintinin tadını çıkarın.
- I'm going to enjoy the game.
- Ben oyunun tadını çıkaracağım.
- We have enjoyed peace for more than 40 years.
- Kırk yılı aşkın bir süredir barışın tadını çıkarıyoruz.
- You should enjoy the moment.
- Anın tadını çıkarmalısın.
- The man is enjoying windsurfing alone.
- Adam, tek başına rüzgar sörfü yapmanın tadını çıkarıyor.
- Enjoy life while you may.
- Yapabiliyorken, hayatın tadını çıkarın.
- Enjoy your life while you are able to.
- Yapabiliyorken, hayatın tadını çıkarın.
- I came out here to enjoy nature.
- Buraya doğanın tadını çıkarmaya geldim.
- Spend money and enjoy life!
- Para harca ve hayatın tadını çıkar!
- Let's enjoy the long vacation.
- Uzun tatilin tadını çıkaralım.
- We drove too fast to enjoy the beautiful scenery.
- Güzel manzaranın tadını çıkaramayacak kadar hızlı gittik.
- Sami was enjoying the comfort of his new home.
- Sami yeni evinin rahatlığının tadını çıkarıyordu.
- He enjoys the fresh air.
- Temiz havanın tadını çıkarıyor.
- Sit back and enjoy the show.
- Arkanıza yaslanın ve gösterinin tadını çıkarın.
- Enjoy the game.
- Oyunun tadını çıkar.
- Enjoy your weekend.
- Hafta sonunuzun tadını çıkarın.
- Tom told Mary to enjoy her day off.
- Tom, Mary'ye izin gününün tadını çıkarmasını söyledi.
- Enjoy your meal!
- Yemeğinizin tadını çıkarın!
- Let's enjoy this beautiful day.
- Bu güzel günün tadını çıkaralım.
- Enjoy the life!
- Yaşamın tadını çıkar!
- Tom said Mary was enjoying the party.
- Tom, Mary'nin partinin tadını çıkardığını söyledi.
- Please enjoy your stay at this hotel.
- Lütfen bu otelde kalmanın tadını çıkarın.
- Sami enjoyed the country lifestyle.
- Sami taşra yaşam tarzının tadını çıkardı.
- Spend money and enjoy life!
- Para harcayın ve hayatın tadını çıkarın!
- In the evening quiet, we enjoy the song of the euphonious nightingale.
- Akşam sessizliğinde, bülbülün ötüşünün tadını çıkarırız.
- We enjoyed the cool breeze that came from the river.
- Nehirden gelen serin esintinin tadını çıkardık.
- I'm going to enjoy the game.
- Oyunun tadını çıkaracağım.
- Tom was enjoying the party.
- Tom partinin tadını çıkarıyordu.
- In Hawaii, you can enjoy sea bathing year-round.
- Hawaii'de yıl boyunca denizin tadını çıkarabilirsiniz.
- Enjoy your summer.
- Yazın tadını çıkarın.
- I'm enjoying my time here.
- Burada geçirdiğim zamanın tadını çıkarıyorum.
- You should enjoy this.
- Bunun tadını çıkarmalısın.
- Sami was enjoying his life.
- Sami hayatının tadını çıkarıyordu.
- Enjoy the little things!
- Küçük şeylerin tadını çıkar!
- Come enjoy the snow with me!
- Gel benimle karın tadını çıkar!
- I'm enjoying the process.
- Sürecin tadını çıkarıyorum.
- Japan has enjoyed prosperity since the war.
- Japonya savaştan beri refahın tadını çıkarıyor.
- Are you enjoying your weekend?
- Hafta sonunun tadını çıkarıyor musun?
- Enjoy Edinburgh!
- Edinburgh'un tadını çıkar!
- I can't believe you're enjoying this.
- Bunun tadını çıkaracağına inanamıyorum.
- Enjoy your trip.
- Seyahatin tadını çıkarın.
- Everyone but Tom seems to be enjoying the party.
- Tom dışında herkes partinin tadını çıkarıyor gibi görünüyor.
- We're enjoying another beautiful day here on the beach.
- Sahilde güzel bir günün daha tadını çıkarıyoruz.
- Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl yüz elli bin turist etkileyici manzaranın ve harika plajların tadını çıkarmak için bu adaya geliyor.
- They are enjoying a healthy life in the country.
- Kırsal bölgede sağlıklı bir yaşamın tadını çıkarıyorlar.
- Enjoy your life, while you can.
- Yapabiliyorken hayatının tadını çıkar.
- The people enjoyed a taste of freedom.
- İnsanlar özgürlüğün tadını çıkardı.
- In spite of the rain, we enjoyed our holiday.
- Yağmura rağmen tatilimizin tadını çıkardık.
- Tom is enjoying his life in Boston.
- Tom Boston'daki hayatının tadını çıkarıyor.
- Layla enjoyed a long happy life.
- Layla uzun ve mutlu bir hayatın tadını çıkardı.
- Layla was enjoying her life in Cairo.
- Layla Kahire'deki hayatının tadını çıkarıyordu.
- Did you enjoy your winter holidays?
- Kış tatilinizin tadını çıkardınız mı?
- Enjoy the moment!
- Anın tadını çıkarın!
- Enjoy your day.
- Gününüzün tadını çıkarın.
- The people who live in the north of Japan enjoy skiing in the winter in the snow.
- Japonya'nın kuzeyinde yaşayan insanlar kışın karda kayak yapmanın tadını çıkarır.
- Children enjoying making a splash in water as they come off a waterslide.
- Çocuklar su kaydırağından inerken su sıçratmanın tadını çıkarıyor.
- I enjoyed our trip together.
- Birlikte yolculuğumuzun tadını çıkardım.
- It is difficult for beginners to enjoy windsurfing.
- Yeni başlayanlar için rüzgar sörfünün tadını çıkarmak zordur.
- Weather permitting, we will enjoy the beautiful scenery.
- Hava izin verirse, güzel manzaranın tadını çıkaracağız.
- Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sessiz bir anın tadını çıkardılar.
- Enjoy the moment.
- Anın tadını çıkar.
- I'm opening the window so I can enjoy the fresh air.
- Pencereyi açıyorum, böylece temiz havanın tadını çıkarabilirim.
- Layla and Sami did seem to enjoy a true loving bond.
- Leyla ve Sami gerçek bir sevgi bağının tadını çıkarıyor gibi görünüyorlardı.
- Are you enjoying the city?
- Şehrin tadını çıkarıyor musun?
- He enjoyed a new life under the sea.
- Deniz altında görüğü yeni hayatın tadını çıkardı.
- Tom looks like he's enjoying the party.
- Tom partinin tadını çıkarıyor gibi görünüyor.
- They have time to spend with their families or to enjoy their hobbies.
- Aileleriyle geçirecek ya da hobilerinin tadını çıkaracak zamanları var.
- Please enjoy your stay.
- Lütfen konaklamanızın tadını çıkarın.
- I hope you enjoyed the long weekend.
- Uzun hafta sonunun tadını çıkardığını umuyorum.
- I enjoy doing that.
- Onu yapmanın tadını çıkarıyorum.
- Tom doesn't know how to relax and just enjoy life.
- Tom, rahatlayıp hayatın tadını çıkarmayı bilmiyor.
- Tom enjoyed the time he spent in Boston with Mary.
- Tom, Boston'da Mary ile geçirdiği zamanın tadını çıkardı.
- Enjoy your life.
- Hayatının tadını çıkar.
- He enjoyed a new life under the sea.
- O, denizin altında yeni bir hayatın tadını çıkardı.
- Enjoy your day.
- Günün tadını çıkar.
- I enjoy every moment of it.
- Onun her anının tadını çıkarıyorum.
- I hope you enjoy your vacation.
- Tatilinin tadını çıkardığını umuyorum.
- I always enjoy listening to classical music when I have some free time.
- Biraz boş zamanım olduğunda ben her zaman klasik müzik dinlemenin tadını çıkarırım.
- Tom enjoyed a glass of wine.
- Tom bir kadeh şarabın tadını çıkardı.
- I hope you enjoy your vacation.
- Umarım tatilin tadını çıkarırsın.
- After we finished working, we enjoyed talking together.
- Çalışmayı bitirdikten sonra, birlikte konuşmanın tadını çıkardık.
- Enjoy your vacation.
- Tatilinizin tadını çıkarın.
- Tom appears to be enjoying the party.
- Tom partinin tadını çıkarıyor gibi görünüyor.
- I came out here to enjoy nature.
- Ben doğanın tadını çıkarmak için buraya geldim.
- Enjoy your new car.
- Yeni arabanızın tadını çıkarın.
- I didn't want to go; I preferred to stay home, enjoying my solitude.
- Gitmek istemedim; evde kalıp yalnızlığımın tadını çıkarmayı tercih ettim.
- Enjoy your evening.
- Akşamın tadını çıkarın.
- Enjoy the mild weather before the snow comes.
- Kar gelmeden önce ılıman havanın tadını çıkarın.
- He rented a room on the top floor in order to enjoy a good view.
- O iyi bir manzaranın tadını çıkarmak için üst katta bir oda kiraladı.
- Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami rahat bir hayatın tadını çıkarıyordu.
- She turned off the lights so she could enjoy the moonlight.
- Ay ışığının tadını çıkarabilmek için ışıkları kapattı.
- Enjoy your retirement.
- Emekliliğinizin tadını çıkarın.
- I want to try to enjoy this.
- Bunun tadını çıkarmaya çalışmak istiyorum.
- We enjoyed a long voyage across the Pacific Ocean.
- Pasifik Okyanusu boyunca uzun bir yolculuğun tadını çıkardık.
- Enjoy the show.
- Gösterinin tadını çıkarın.
- Sami enjoyed life fully.
- Sami hayatın tadını çıkarıyordu.
- Tom doesn't know how to relax and just enjoy life.
- Tom nasıl rahatlayacağını ve hayatın tadını çıkaracağını bilmiyor.
- He has begun to enjoy country life.
- Taşra yaşamının tadını çıkarmaya başladı.
- Layla was enjoying her life in Cairo.
- Leyla, Kahire'de hayatının tadını çıkarıyordu.
- I hope you'll enjoy your leave.
- Umarım izninizin tadını çıkarırsınız.
- Did you enjoy your holiday?
- Tatilin tadını çıkardın mı?
- We should just enjoy this and not worry about how much it costs.
- Bunun tadını çıkarmalı ve ne kadara mal olacağı konusunda endişelenmemeliyiz.
- We must never forget the sacrifices our ancestors made so that we could enjoy our current liberties.
- Şu anki özgürlüklerimizin tadını çıkarabilmemiz için atalarımızın yaptığı fedakarlıkları asla unutmamalıyız.
- Enjoy the weekend.
- Hafta sonunun tadını çıkarın.
- I'll enjoy this.
- Bunun tadını çıkaracağım.
- Enjoy yourself at the party, John.
- Partinin tadını çıkar, John.
- Layla enjoyed her extravagant lifestyle.
- Layla abartılı yaşam tarzının tadını çıkarıyordu.
- Enjoy the flight.
- Uçuşun tadını çıkarın.
Show More (169)
|
5 |
enjoy |
sevmek |
v. |
|
- Do you enjoy talking?
- Konuşmayı seviyor musun?
- Tom used to enjoy cooking.
- Tom eskiden yemek yapmayı severdi.
- I know you'll enjoy Boston.
- Boston'u seveceğini biliyorum.
- I enjoy singing, but I don't like dancing.
- Şarkı söylemeyi severim ama dans etmeyi sevmem.
- Tom enjoyed working on the farm.
- Tom çiftlikte çalışmayı seviyordu.
- Einstein enjoyed playing the violin.
- Einstein, keman çalmayı severdi.
- Tom used to enjoy rock climbing.
- Tom eskiden kaya tırmanışını severdi.
- Tom didn't enjoy his job.
- Tom işini sevmiyordu.
- Do you enjoy bowling?
- Bowling oynamayı sever misin?
- Tom enjoys skydiving and scuba diving.
- Tom paraşütle atlamayı ve tüplü dalışı seviyor.
- My grandparents enjoy playing croquet.
- Büyükannem ve büyükbabam kroket oynamayı sever.
- I'm really enjoying the challenge.
- Meydan okumayı gerçekten seviyorum.
- I enjoy reading.
- Okumayı severim.
- Tom enjoys cooking.
- Tom yemek yapmayı sever.
- I enjoy fishing.
- Balık tutmayı severim.
- Tom certainly seems to enjoy life.
- Tom kesinlikle yaşamı seviyor gibi görünüyor.
- Tom told Mary how much he enjoyed watching baseball on TV.
- Tom Mary'ye televizyonda beyzbol izlemeyi ne kadar çok sevdiğini söyledi.
- Tom told Mary why he enjoyed swimming.
- Tom, Mary'ye yüzmeyi neden sevdiğini anlattı.
- I enjoy listening to many kinds of music.
- Birçok türde müzik dinlemeyi severim.
- I'm sure Tom would enjoy that movie.
- Tom'un o filmi seveceğine eminim.
- Tom enjoyed the challenge.
- Tom meydan okumayı severdi.
- I also enjoy traveling.
- Seyahat etmeyi de severim.
- Tom enjoys playing chess with Mary.
- Tom, Mary ile satranç oynamayı seviyor.
- I enjoy movies.
- Filmleri severim.
- Tom enjoys mountain climbing.
- Tom dağa tırmanmayı seviyor.
- Tom enjoyed talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmayı severdi.
- I enjoy music.
- Müziği seviyorum.
- Do you not enjoy the steak at this English restaurant?
- Bu İngiliz restoranında biftek yemeyi sevmiyor musun?
- I thought you said you enjoyed golf.
- Golfü sevdiğini söylediğini sanıyordum.
- Do you enjoy your classes?
- Derslerini seviyor musun?
- Your sister enjoys watching sumo wrestling on TV.
- Kız kardeşin, TV'de sumo güreşi izlemeyi seviyor.
- Tom enjoyed playing baseball.
- Tom beyzbol oynamayı severdi.
- Tom really enjoys talking about himself, doesn't he?
- Tom kendinden bahsetmeyi çok seviyor, değil mi?
- Tom enjoys listening to classical music.
- Tom klasik müzik dinlemeyi seviyor.
- She enjoys dancing and horseback riding.
- O dans etmeyi ve ata binmeyi sever.
- My paternal grandmother enjoys tea ceremonies.
- Benim babaannem çay törenlerini seviyor.
- I didn't really enjoy studying French.
- Fransızca okumayı gerçekten sevmedim.
- Tom seems to be enjoying his new job.
- Tom yeni işini seviyor gibi görünüyor.
- I knew you'd enjoy the concert.
- Konseri seveceğini biliyordum.
- I have no idea why Tom enjoys swimming so much.
- Tom'un yüzmeyi neden çok sevdiği hakkında hiç bir fikrim yok.
- I always enjoy parties.
- Partileri hep sevmişimdir.
- Tom said that he thought Mary didn't enjoy the movie.
- Tom Mary'nin filmi sevmediğini sandığını söyledi.
- I enjoy eating hot soup.
- Sıcak çorba yemeyi severim.
- I don't enjoy reading comic books.
- Çizgi romanlar okumayı sevmem.
- I don't think Tom enjoys swimming.
- Tom'un yüzmeyi sevdiğini sanmıyorum.
- I enjoy playing chess.
- Satranç oynamayı severim.
- I enjoy swimming.
- Yüzmeyi severim.
- I know you'll enjoy this book.
- Bu kitabı seveceğinizi biliyorum.
- Do you enjoy dancing?
- Dans etmeyi sever misin?
- Even in rain and snow I enjoy mountain-climbing.
- Yağmurda ve karda bile dağ tırmanışını severim.
- I think Tom wouldn't enjoy doing that.
- Bence Tom bunu yapmayı sevmezdi.
- Tom seems to enjoy provoking arguments.
- Görünüşe göre Tom tartışmaları provoke etmeyi seviyor.
- He enjoys horseback riding.
- O, ata binmeyi sever.
- Tom enjoys playing golf.
- Tom golf oynamayı seviyor.
- I enjoy poker.
- Pokeri seviyorum.
- Tom enjoys a good challenge.
- Tom iyi bir meydan okumayı sever.
- When I was a child, I enjoyed destroying anthills.
- Çocukken karınca yuvalarını tahrip etmeyi severdim.
- She enjoys dancing and horseback riding.
- Dans etmeyi ve ata binmeyi seviyor.
- Why do you think Tom enjoys climbing trees so much?
- Sizce Tom ağaçlara tırmanmayı neden bu kadar çok seviyor?
- I hope that you will enjoy this song.
- Bu şarkıyı seveceğini umuyorum.
- I enjoy movies.
- Filmleri seviyorum.
- Tom enjoys listening to live music.
- Tom canlı müzik dinlemeyi sever.
- I knew you'd enjoy that movie.
- O filmi seveceğini biliyordum.
- I enjoy warm weather, but this heat is too much for me!
- Sıcak havayı severim, ama bu sıcak bana fazla geliyor!
- Which do you enjoy more, ice skating or roller skating?
- Hangisini daha çok seviyorsun, buz patenini mi yoksa tekerlekli pateni mi?
- I enjoy salsa dancing.
- Salsa dansını severim.
- Tom really enjoys watching basketball.
- Tom basketbol izlemeyi gerçekten çok seviyor.
- Do you enjoy coffee?
- Kahve sever misin?
- I hope that you will enjoy this sentence.
- Bu cümleyi seveceğini umuyorum.
- Gamblers enjoy taking risks.
- Kumarbazlar risk almayı severler.
- Tom really enjoys watching basketball.
- Tom gerçekten basketbol izlemeyi seviyor.
- Tom enjoyed fishing with his father.
- Tom babasıyla balık tutmayı severdi.
- I enjoy embroidering.
- Ben nakışı seviyorum.
- I enjoy riding my bicycle.
- Bisiklete binmeyi seviyorum.
- He enjoys horseback riding.
- At binmeyi seviyor.
- I enjoy a challenge.
- Meydan okumayı severim.
- Tom enjoys reading detective stories.
- Tom dedektif hikayeleri okumayı sever.
- I enjoy playing doubles with Tom.
- Tom'la çiftler maçı oynamayı seviyorum.
- I figured that you'd enjoy this movie.
- Bu filmi seveceğini düşündüm.
- I enjoy playing the piano.
- Piyano çalmayı severim.
- Tom enjoys reading novels.
- Tom roman okumayı sever.
- Tom says he enjoys doing that.
- Tom bunu yapmayı sevdiğini söylüyor.
- Tom doesn't think Mary really enjoys doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmayı gerçekten sevdiğini düşünmüyor.
- Tom doesn't think Mary will enjoy doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmayı seveceğini düşünmüyor.
- Tom enjoyed cycling.
- Tom bisiklete binmeyi severdi.
- I enjoy reading books.
- Kitap okumayı severim.
- I hope you enjoyed the party more than I did.
- Umarım partiyi benim sevdiğimden daha fazla sevdin.
- I really enjoy spending time with you.
- Seninle zaman geçirmeyi gerçekten seviyorum.
- I thought you enjoyed swimming.
- Yüzmeyi sevdiğini sanıyordum.
- I thought Tom might enjoy that movie.
- Tom'un o filmi seveceğini düşündüm.
- I never enjoyed doing that.
- Bunu yapmayı hiç sevmedim.
- Tom really enjoys his job.
- Tom işini gerçekten seviyor.
- Tom asked Mary if she enjoyed reading murder mysteries.
- Tom Mary'ye cinayet hikayelerini okumayı sevip sevmediğini sordu.
- There are men who enjoy being punished.
- Cezalandırılmayı seven adamlar var.
- Tom enjoys being outdoors.
- Tom açık havada olmayı seviyor.
- Tom enjoys his classes.
- Tom derslerini seviyor.
- I enjoy being a teacher.
- Bir öğretmen olmayı seviyorum.
- Do you enjoy comedy TV shows?
- Komedi dizilerini sever misin?
- I think you'll enjoy this movie.
- Sanırım bu filmi seveceksin.
- Do you think Tom would enjoy playing tennis with us?
- Tom'un bizimle tenis oynamayı seveceğini düşünüyor musun?
- Do you enjoy the work?
- İşini seviyor musun?
- Tom wondered why Mary didn't enjoy swimming.
- Tom Mary'nin neden yüzmeyi sevmediğini merak ediyordu.
- Tom enjoys telling jokes.
- Tom fıkra anlatmayı sever.
- Do you still enjoy playing live?
- Canlı oynamayı hâlâ seviyor musun?
- Tom asked Mary if she enjoyed opera.
- Tom Mary'ye operayı sevip sevmediğini sordu.
- Tom is the only one who enjoys doing that.
- Tom bunu yapmayı seven tek kişi.
- You'd probably really enjoy this book.
- Muhtemelen bu kitabı çok seveceksin.
- I enjoy listening to jazz.
- Caz dinlemeyi severim.
- Tom enjoys playing computer games.
- Tom bilgisayar oyunları oynamayı seviyor.
- He is enjoying his school life.
- O, okul hayatını seviyor.
- What places do you enjoy?
- Hangi yerleri seversiniz?
- Tom enjoys fishing trips.
- Tom balık tutmayı sever.
- What do you enjoy most about learning French?
- Fransızca öğrenirken en çok neyi seviyorsun?
- I used to enjoy swimming.
- Eskiden yüzmeyi severdim.
- We enjoy reading books.
- Kitap okumayı seviyoruz.
- I hope that you will enjoy this video.
- Bu videoyu seveceğini umuyorum.
- Tom enjoys reading books in French.
- Tom Fransızca kitaplar okumayı sever.
- Tom's really enjoying his new job.
- Tom yeni işini gerçekten seviyor.
- I know Tom didn't really enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmayı gerçekten sevdiğini biliyorum.
- I have no idea why Tom enjoys swimming so much.
- Tom'un yüzmeyi neden bu kadar sevdiği hakkında hiçbir fikrim yok.
- Tom certainly enjoys his wine.
- Tom kesinlikle şarabını seviyor.
- Tom doesn't enjoy family gatherings very much.
- Tom aile toplantılarını fazla sevmiyor.
- Christopher Columbus enjoyed the torrents of Pirate Bay and would often go surfing there.
- Christopher Columbus, Pirate Bay'in torrentlerini severdi ve sık sık orada sörf yapardı.
- I enjoy horseback riding.
- Ata binmeyi seviyorum.
- In the summer, we enjoy outdoor sports.
- Yazın, açık hava sporlarını severiz.
- Most women enjoy shopping.
- Birçok kadın alışverişi sever.
- Tom enjoys watching baseball on TV.
- Tom televizyonda beyzbol izlemeyi seviyor.
- You'll soon come to enjoy the food and drink here.
- Yakında buradaki yiyecek ve içecekleri seversin.
- Tom told Mary why he enjoyed swimming.
- Tom, Mary'e neden yüzmeyi sevdiğini söyledi.
- Tom really enjoys cooking.
- Tom yemek yapmayı gerçekten seviyor.
- I know you'll enjoy this.
- Bunu seveceğini biliyorum.
- I'm glad you enjoy working for us.
- Bizim için çalışmayı sevdiğine sevindim.
- Tom and Mary enjoy playing music together.
- Tom ve Mary birlikte müzik çalmayı seviyorlar.
- Tom enjoys reading French literature.
- Tom Fransız edebiyatı okumayı sever.
- I enjoy running.
- Koşmayı severim.
- I thought you'd might enjoy this book.
- Bu kitabı sevebileceğini düşündüm.
- Tom enjoys fishing.
- Tom balık tutmayı seviyor.
- Tom enjoys cooking.
- Tom yemek pişirmeyi sever.
- I enjoy walking.
- Yürümeyi seviyorum.
- Tom doesn't think Mary really enjoyed doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmayı gerçekten sevdiğini düşünmüyor.
- Do you enjoy studying?
- Ders çalışmayı seviyor musun?
- Tom didn't really enjoy studying French.
- Tom gerçekten Fransızca çalışmayı sevmiyordu.
- I've always enjoyed working with kids.
- Çocuklarla çalışmayı her zaman sevmişimdir.
- Tom really enjoys talking about himself, doesn't he?
- Tom gerçekten kendisi hakkında konuşmayı seviyor, değil mi?
- Tom enjoyed school.
- Tom okulu severdi.
- I enjoy gardening.
- Bahçeyle uğraşmayı severim.
- I think you're going to enjoy it here.
- Bence burayı seveceksin.
- I can tell you don't enjoy it here.
- Burayı sevmediğini anlayabiliyorum.
- Tom enjoys reading doom porn websites and now our home computer is infected.
- Tom porno siteleri okumayı seviyor ve şimdi evdeki bilgisayarımıza virüs bulaştı.
- I really enjoy swimming.
- Yüzmeyi gerçekten seviyorum.
- Do you still enjoy playing chess?
- Satranç oynamayı hâlâ seviyor musun?
- He seemed to enjoy his life and his work.
- Yaşamını ve işini seviyor gibi görünüyordu.
- I think you'll enjoy this book.
- Bence bu kitabı seveceksin.
- Einstein enjoyed playing the violin.
- Einstein keman çalmayı severdi.
- I thought Tom might enjoy that movie.
- Tom'un bu filmi seveceğini düşünmüştüm.
- I'm glad to see you enjoy your work so much.
- İşini bu kadar sevmene sevindim.
Show More (153)
|
6 |
enjoy |
hoşuna gitmek |
v. |
|
- I enjoyed the meal, president.
- Yemek hoşuma gitti, müdür bey.
- Didn't you enjoy dinner last night?
- Dün akşam yemeği hoşuna gitmedi mi?
- Did you enjoy that?
- Hoşuna gitti mi?
- Marie told me that she enjoyed the drive.
- Marie bana yolculuğun hoşuna gittiğini söyledi.
- I enjoyed her unexpected visit.
- Beklenmedik ziyareti hoşuma gitti.
- Did you enjoy the concert?
- Konser hoşuna gitti mi?
- I'm enjoying this.
- Bu hoşuma gidiyor.
- I'm really beginning to enjoy this.
- Bu gerçekten hoşuma gitmeye başladı.
- Do you think I enjoyed it?
- Sence hoşuma gitti mi?
- Tom told me he enjoyed it.
- Tom bana hoşuna gittiğini söyledi.
- I enjoy it a lot.
- Çok hoşuma gitti.
- I told Tom you wouldn't enjoy doing that.
- Tom'a bunu yapmanın hoşuna gitmeyeceğini söyledim.
- I'm glad Tom enjoyed it.
- Tom'un hoşuna gitmesine sevindim.
- I enjoyed the conversation we had this afternoon.
- Öğleden sonra yaptığımız sohbet çok hoşuma gitti.
- I enjoyed being here.
- Burada olmak hoşuma gitti.
- I don't enjoy giving speeches.
- Konuşma yapmak hoşuma gitmiyor.
- Tom told me he enjoyed the drive.
- Tom bana yolculuğun hoşuna gittiğini söyledi.
- I really enjoyed hanging out with you.
- Seninle takılmak gerçekten hoşuma gitti.
- Did you enjoy it?
- Hoşuna gitti mi?
- I really do enjoy it.
- Gerçekten hoşuma gidiyor.
- Do you enjoy living like that?
- Öyle yaşamak hoşuna gidiyor mu?
- I think you're going to enjoy spending time with Tom.
- Bence Tom'la vakit geçirmek hoşuna gidecek.
- You would've enjoyed the movie we went to see.
- İzlemeye gittiğimiz film hoşuna giderdi.
- I enjoy being honored by you.
- Senin tarafından onurlandırılmak hoşuma gidiyor.
- I think you're going to enjoy this movie.
- Bence bu film hoşuna gidecek.
- I think this is something Tom would really have enjoyed.
- Bence bu Tom'un gerçekten hoşuna gidecek bir şey.
- Ask Tom if he enjoyed it.
- Tom'a hoşuna gidip gitmediğini sor.
- I would enjoy that.
- Hoşuma giderdi.
- I really enjoyed the talk we had about politics.
- Politika hakkında yaptığımız konuşma çok hoşuma gitmişti.
- I've always enjoyed being with you.
- Seninle olmak her zaman hoşuma gitmiştir.
- I figured they would enjoy that.
- Hoşlarına gideceğini düşündüm.
- I enjoyed that.
- Bu hoşuma gitti.
- I've enjoyed this novel very much.
- Bu roman çok hoşuma gitti.
- I really enjoy your accurate questions.
- Doğru soruların gerçekten hoşuma gidiyor.
- I enjoy collecting rare coins.
- Nadir paraları toplamak hoşuma gidiyor.
- Sometimes I enjoy sitting down with a good book.
- Bazen iyi bir kitapla oturmak hoşuma gidiyor.
- We enjoyed being there.
- Orada olmak hoşumuza gitti.
- We all enjoyed it.
- Hepimizin hoşuna gitti.
- I enjoyed reading about your dreams.
- Rüyalarını okumak hoşuma gitti.
- I enjoy hanging out with you.
- Seninle takılmak hoşuma gidiyor.
- I'm starting to enjoy it.
- Hoşuma gitmeye başladı.
- I think everyone will enjoy this next song.
- Sanırım sıradaki bu şarkı herkesin hoşuna gidecek.
- I enjoyed that movie.
- O film hoşuma gitti.
- I think you're going to enjoy this.
- Bence hoşuna gidecek.
- I enjoyed talking with Tom.
- Tom'la konuşmak hoşuma gitti.
- We all enjoyed doing that.
- Bunu yapmak hepimizin hoşuna gitti.
- I'm sure you're going to enjoy it.
- Eminim hoşuna gidecektir.
- It was enjoyed.
- Hoşuna gitti.
- I really enjoy speaking to you.
- Seninle konuşmak gerçekten hoşuma gidiyor.
- I enjoyed the concert.
- Konser hoşuma gitti.
- Are you enjoying it?
- Hoşuna gidiyor mu?
- I don't enjoy talking with Tom.
- Tom'la konuşmak hoşuma gitmiyor.
- I would've enjoyed that.
- Bu hoşuma giderdi.
- I enjoy living in Boston.
- Boston'da yaşamak hoşuma gitti.
- Do you not enjoy the steak at this English restaurant?
- Bu İngiliz restoranındaki biftek hoşuna gitmiyor mu?
- I have enjoyed seeing you and talking about old times.
- Seni görmek ve eski günlerden konuşmak çok hoşuma gitti.
- I don't think you'd enjoy it.
- Hoşuna gideceğini sanmıyorum.
- You enjoyed that, didn't you?
- Hoşuna gitti, değil mi?
- Tom said he enjoyed it.
- Tom hoşuna gittiğini söyledi.
- I enjoy that show.
- Bu gösteri hoşuma gitti.
- I do it because I enjoy it.
- Bunu yapıyorum çünkü hoşuma gidiyor.
- Tom enjoyed Mary's story.
- Mary'nin hikayesi Tom'un hoşuna gitti.
- You enjoy that, don't you?
- Bu hoşuna gidiyor, değil mi?
- I thought you'd enjoy that.
- Hoşuna gideceğini düşündüm.
- Do you enjoy living like this?
- Böyle yaşamak hoşuna gidiyor mu?
- I enjoyed listening to Tom's band.
- Tom'un grubunu dinlemek hoşuma gitti.
- Did you enjoy reading that book?
- O kitabı okumak hoşuna gitti mi?
- I enjoyed listening to them.
- Onları dinlemek hoşuma gitti.
- I thought you might enjoy it.
- Hoşuna gideceğini düşündüm.
- I didn't say you were going to enjoy it.
- Hoşuna gideceğini söylemedim.
- I enjoyed living in Boston.
- Boston'da yaşamak hoşuma gitti.
- You looked like you enjoyed that.
- Hoşuna gitmiş gibi görünüyordun.
- I enjoy that.
- Bu hoşuma gidiyor.
- She seemed to enjoy it.
- Hoşuna gitmiş gibiydi.
- Did you enjoy the movie?
- Film hoşuna gitti mi?
- I enjoy the way hurdy-gurdy sounds a lot.
- Laterna sesi çok hoşuma gidiyor.
- I enjoyed talking to Tom.
- Tom'la konuşmak hoşuma gitti.
- Do you enjoy walking barefoot on the sand?
- Kumda çıplak ayakla yürümek hoşuna gidiyor mu?
- I enjoyed this book.
- Bu kitap hoşuma gitti.
- I enjoyed the challenge.
- Meydan okumak hoşuma gitti.
- We enjoyed skating.
- Paten yapmak hoşumuza gidiyordu.
- I enjoyed it a lot.
- Çok hoşuma gitti.
- Not everyone enjoyed it.
- Herkesin hoşuna gitmedi.
- I enjoyed talking with her.
- Onunla konuşmak hoşuma gitti.
- I cook, but I don't enjoy it much.
- Yemek yapıyorum ama pek hoşuma gitmiyor.
- I enjoyed my time in Boston.
- Boston'da geçirdiğim zaman hoşuma gitti.
- I enjoyed hanging out with Tom.
- Tom'la takılmak hoşuma gitti.
- I really enjoy working in my yard.
- Bahçemde çalışmak gerçekten hoşuma gidiyor.
- I enjoyed reading about your dreams.
- Hayallerini okumak hoşuma gitti.
- I enjoyed the movie.
- Film hoşuma gitti.
- We enjoyed driving along the new expressway.
- Yeni otoban boyunca araba sürmek hoşumuza gitti.
- I enjoyed spending time with Tom.
- Tom'la vakit geçirmek hoşuma gitti.
- Do you enjoy it?
- Hoşuna gitti mi?
- I actually enjoyed that.
- Aslında hoşuma gitti.
- I really enjoyed that movie.
- O film çok hoşuma gitti.
- I enjoy the challenge.
- Meydan okumak hoşuma gidiyor.
- He seemed to enjoy it.
- Hoşuna gitmiş gibiydi.
- I enjoy feeding the pigeons.
- Güvercinleri beslemek hoşuma gidiyor.
- I think you'll enjoy it.
- Bence hoşuna gidecek.
- Did you enjoy doing that?
- Bunu yapmak hoşuna gitti mi?
- I'm enjoying it.
- Bu hoşuma gidiyor.
- Did you enjoy watching the night game last night?
- Dün gece maçı izlemek hoşuna gitti mi?
- I have to admit I enjoyed it.
- İtiraf etmeliyim ki hoşuma gitti.
- I've enjoyed it.
- Hoşuma gitti.
- I enjoy looking at my old diary.
- Eski günlüğüme bakmak hoşuma gidiyor.
- I enjoyed Tom's wit.
- Tom'un zekası hoşuma gitti.
- Aren't you enjoying this?
- Bu hoşuna gitmiyor mu?
- I enjoy working with Tom.
- Tom'la çalışmak hoşuma gidiyor.
- I think I'm going to enjoy that.
- Sanırım bu hoşuma gidecek.
- Did you enjoy the picnic?
- Piknik hoşuna gitti mi?
- You might enjoy this movie.
- Bu film hoşuna gidebilir.
Show More (108)
|
7 |
enjoy |
beğenmek |
v. |
|
- I'll guarantee that you'll enjoy this movie.
- Bu filmi beğeneceğinizi garanti ederim.
- Tom and Mary both enjoyed that movie.
- Tom ve Mary o filmi çok beğendiler.
- I have to admit I enjoyed it.
- Bunu beğendiğimi itiraf etmek zorundayım.
- Did you enjoy the performance last night?
- Dün geceki gösteriyi beğendin mi?
- Tom is going to enjoy this.
- Tom bunu beğenecek.
- Did you enjoy the movies?
- Filmi beğendin mi?
- Tom enjoyed Mary's story.
- Tom Mary'nin hikayesini beğendi.
- I'll guarantee that you'll enjoy this movie.
- Bu filmi beğeneceğini garanti ederim.
- I'm sure Tom will enjoy the party.
- Tom'un partiyi beğeneceğinden eminim.
- Tom enjoyed the movie.
- Tom filmi beğendi.
- Tom said he enjoyed the concert.
- Tom konseri beğendiğini söyledi.
- I enjoyed this book very much.
- Bu kitabı çok beğendim.
- Sami enjoyed Layla's video.
- Sami, Layla'nın videosunu beğendi.
- I enjoyed the show.
- Gösteriyi beğendim.
- I hope you enjoy the show.
- Umarım gösteriyi beğenirsiniz.
- I hope that you will enjoy this sentence.
- Umarım bu cümleyi beğenirsiniz.
- Did you enjoy your meal?
- Yemeğinizi beğendiniz mi?
- I hope that you will enjoy this song.
- Umarım bu şarkıyı beğenirsiniz.
- I bet Tom enjoyed it a lot.
- Tom'un onu çok beğendiğine bahse girerim.
- Tom didn't seem to enjoy the movie very much.
- Tom filmi çok beğeniyor gibi görünmüyordu.
- I hope that you will enjoy this video.
- Umarım bu videoyu beğenirsiniz.
- Tom said he enjoyed the show.
- Tom gösteriyi beğendiğini söyledi.
- Mary told me she enjoyed the show.
- Mary bana gösteriyi beğendiğini söyledi.
- I enjoyed the movie.
- Ben filmi beğendim.
- I enjoyed this article.
- Bu makaleyi beğendim.
- I can't believe that you enjoyed that movie.
- O filmi beğendiğine inanamıyorum.
- I really enjoyed that movie.
- O filmi çok beğendim.
- Sami enjoyed this video.
- Sami bu videoyu beğendi.
- Both Tom and Mary enjoyed the movie.
- Hem Tom hem de Mary filmi beğendi.
- We hope you enjoy the movie.
- Biz filmi beğeneceğinizi umuyoruz.
- We hope you enjoy the movie.
- Umarız filmi beğenirsiniz.
- We hope you will enjoy the show.
- Umarız gösteriyi beğenirsiniz.
- I'm really enjoying the corn.
- Gerçekten mısırı beğeniyorum.
- Did you enjoy the performance?
- Gösteriyi beğendin mi?
- Tom said he enjoyed Mary's speech.
- Tom, Mary'nin konuşmasını beğendiğini söyledi.
- I hope you enjoy the show.
- Gösteriyi beğeneceğini umuyorum.
- I really enjoyed the show.
- Gösteriyi gerçekten beğendim.
- Did you enjoy the salad?
- Salatayı beğendin mi?
- Tom told me that he enjoyed the movie.
- Tom filmi beğendiğini söyledi.
- I enjoyed that movie a lot.
- Ben o filmi çok beğendim.
- We enjoyed the quiz show on television last night.
- Dün gece televizyondaki yarışma programını beğendik.
- We enjoyed the dinner my mother prepared.
- Annemin hazırladığı akşam yemeğini çok beğendik.
- I hope you enjoy it.
- Onu beğenmenizi ümit ederim.
- I know you'll enjoy Tom's concert.
- Tom'un konserini beğeneceğinizi biliyorum.
- You might enjoy this movie.
- Bu filmi beğenebilirsiniz.
- Tomás enjoyed Máire's story.
- Tomás, Máire'in hikâyesini beğendi.
- Layla enjoyed the types of dogs that Sami raised.
- Leyla, Sami'nin yetiştirdiği köpek türlerini beğeniyordu.
- I knew you'd enjoy that.
- Onu beğeneceğini biliyordum.
- I know you'll enjoy the food at Chuck's Diner.
- Chuck's Diner'daki yemekleri beğeneceğinizi biliyorum.
- I hope that you'll enjoy this next song.
- Umarım sıradaki şarkıyı beğenirsiniz.
- Tom said that he enjoyed the food.
- Tom yemeği beğendiğini söyledi.
- Did you enjoy the film?
- Filmi beğendin mi?
- Tom told me he enjoyed the concert.
- Tom bana konseri beğendiğini söyledi.
Show More (50)
|
8 |
enjoy |
keyfini çıkarmak |
v. |
|
- I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
- Rüyamda Avrupa Parlamentosu'nun üç üyesinin birlikte yemek yemenin keyfini çıkardığını gördüm.
- In fact, it is even enjoying a phase of permanent expansion at European and global level.
- Aslına bakarsan Avrupa'da ve küresel düzeyde sürekli bir genişleme evresinin keyfini çıkarmaktadır.
- Natural cotton fibers create the optimum sleeping climate for you to enjoy a comfortable and healthy sleep.
- Doğal pamuk lifleri, size rahat ve sağlıklı bir uykunun keyfini çıkarmanız için ideal bir ortam sağlar.
- Natural cotton fibers create the optimum sleeping climate for you to enjoy a comfortable and healthy sleep.
- Doğal pamuk lifleri, rahat ve sağlıklı bir uykunun keyfini çıkarmanız için optimum uyku ortamı yaratır.
- In Hawaii, we can enjoy swimming in the ocean all year round.
- Hawaii'de biz okyanusta tüm yıl boyunca yüzmenin keyfini çıkarabiliriz.
- Aren't you enjoying your weekend?
- Sen hafta sonunun keyfini çıkarmıyor musun?
- We enjoyed listening to the music.
- Biz müzik dinlemenin keyfini çıkardık.
- The people who live in the north of Japan enjoy skiing in the winter in the snow.
- Japonya'nın kuzeyinde yaşayan insanlar kışın karda kayak yapmanın keyfini çıkarıyor.
- I hope you'll enjoy your leave.
- Umarım izninizin keyfini çıkarırsınız.
- She turned off the lights so she could enjoy the moonlight.
- Ay ışığının keyfini çıkarabilmek için ışıkları kapattı.
- He enjoyed cycling.
- O, bisiklete binmenin keyfini çıkardı.
- Layla and Sami did seem to enjoy a true loving bond.
- Layla ve Sami gerçek bir sevgi bağının keyfini çıkarıyor gibiydiler.
- When Friday comes around, it's time for me to let my hair down and enjoy the weekend.
- Cuma geldiğinde benim rahatlama ve hafta sonunun keyfini çıkarma zamanım.
- In Hawaii, you can enjoy sea bathing year-round.
- Hawaii'de yıl boyunca deniz banyosunun keyfini çıkarabilirsiniz.
- I didn't want to go; I preferred to stay home, enjoying my solitude.
- Gitmek istemedim; evde kalıp yalnızlığın keyfini çıkarmayı tercih ettim.
- Are you enjoying the city?
- Şehrin keyfini çıkarıyor musun?
- French culture continues to enjoy great prestige.
- Fransız kültürü büyük bir prestijin keyfini çıkarmaya devam ediyor.
- I enjoy eating out.
- Dışarıda yemenin keyfini çıkarıyorum.
- It is difficult for beginners to enjoy windsurfing.
- Yeni başlayanlar için rüzgar sörfünün keyfini çıkarmak zordur.
Show More (16)
|
9 |
enjoy |
keyfini çıkar |
expr. |
|
- Enjoy the flight.
- Uçuşun keyfini çıkarın.
- Get yourself some popcorn, sit back and enjoy the show.
- Kendinize biraz patlamış mısır alın, arkanıza yaslanın ve gösterinin keyfini çıkarın.
- Enjoy the weekend.
- Hafta sonunun keyfini çıkar.
- Enjoy yourself!
- Keyfini çıkar!
- Enjoy the game.
- Oyunun keyfini çıkarın.
- Enjoy your holidays.
- Tatilin keyfini çıkarın.
- Sit back, relax and enjoy.
- Arkanıza yaslanın, rahatlayın ve keyfini çıkarın.
- Enjoy your evening.
- Akşamın keyfini çıkarın.
- Just sit back, relax and enjoy.
- Arkanıza yaslanın, rahatlayın ve keyfini çıkarın.
- Please enjoy yourself at the dance.
- Lütfen dansın keyfini çıkarın.
- Enjoy the moment.
- Anın keyfini çıkarın.
- Please enjoy your stay at this hotel.
- Lütfen bu otelde kalmanın keyfini çıkarın.
- Enjoy the show.
- Gösterinin keyfini çıkar.
- Sit back and enjoy the show.
- Arkanıza yaslanın ve gösterinin keyfini çıkarın.
Show More (12)
|
10 |
enjoy |
yararlanmak |
v. |
|
- Authors enjoy the protection of the Berne Convention and of the WIPO copyright treaties.
- Yazarlar Bern Sözleşmesi ve WIPO telif hakkı anlaşmalarının korumasından yararlanmaktadır.
- These refugees too must come to enjoy the positive advantages that the association agreement can provide.
- Bu mülteciler de ortaklık anlaşmasının sağlayabileceği olumlu avantajlardan yararlanmaya başlamalıdır.
- A person who is hungry, who has no work and who has no home, is in no position to enjoy civil rights.
- Aç olan, işi olmayan ve evi olmayan bir kişi medeni haklardan yararlanacak durumda değildir.
- The companies operating in the domain of port services must enjoy full equality of treatment.
- Liman hizmetleri alanında faaliyet gösteren şirketler tam bir eşit muameleden yararlanmalıdır.
- We want the two communities to share a common future and enjoy the benefits accession has to offer.
- İki toplumun ortak bir geleceği paylaşmasını ve katılımın sunduğu avantajlardan yararlanmasını istiyoruz.
- Should they not enjoy the same international protection as all their colleagues in the music world?
- Müzik dünyasındaki tüm meslektaşlarıyla aynı uluslararası korumadan yararlanmamaları gerekmez mi?
- Why exclude people who enjoy temporary protection or subsidiary protection status?
- Geçici koruma veya ikincil koruma statüsünden yararlanan kişiler neden kapsam dışı bırakılıyor?
- Why exclude people who enjoy temporary protection or subsidiary protection status?
- Geçici koruma ya da ikincil koruma statüsünden yararlanan kişiler neden kapsam dışı bırakılıyor?
- In such an area, citizens must enjoy the right to freely express their opinions and to assemble in a peaceful manner.
- Böyle bir alanda vatandaşlar görüşlerini özgürce ifade etme ve barışçıl bir şekilde toplanma hakkından yararlanmalıdır.
- This means that Portugal's eight longliners will continue to enjoy fishing opportunities.
- Bu da Portekiz'in sekiz paragatçısının balıkçılık fırsatlarından yararlanmaya devam edeceği anlamına gelmektedir.
- Everyone in Europe must enjoy the same level of protection.
- Avrupa'daki herkes aynı düzeyde korumadan yararlanmalıdır.
- Mutual recognition is only possible if the consumer enjoys equivalent protection right across the Union.
- Mutlak tanıma ancak tüketicinin Birlik genelinde eşdeğer korumadan yararlanması halinde mümkündür.
- Why aren't women allowed to enjoy the same civil rights as men?
- Kadınların neden erkeklerle aynı haklardan yararlanmasına izin verilmiyor?
Show More (10)
|
11 |
enjoy |
sahip olmak |
v. |
|
- They must enjoy self-government within a federal democratic Iraq.
- Federal demokratik bir Irak içerisinde kendi kendilerini yönetme hakkına sahip olmalıdırlar.
- Will it enjoy effective powers?
- Etkili yetkilere sahip olacak mı?
- Secondly, it is important that temporary workers enjoy good employment conditions.
- İkinci olarak geçici işçilerin iyi istihdam koşullarına sahip olması önemlidir.
- Secondly, it is important that temporary workers enjoy good employment conditions.
- İkinci olarak, geçici işçilerin iyi istihdam koşullarına sahip olması önemlidir.
Show More (1)
|
12 |
enjoy |
yaşamak |
v. |
|
- I will heal my people and will let them enjoy abundant peace and security.
- Halkımı iyileştireceğim ve onların bol huzur ve güven içinde yaşamalarını sağlayacağım.
- The computer industry is enjoying a boom.
- Bilgisayar endüstrisi bir patlama yaşıyor.
- The area enjoyed a rapid development after the opening of the subway line in the early 2000s.
- Bölge 2000'lerin başında metro hattının açılmasının ardından hızlı bir gelişim yaşadı.
- French culture continues to enjoy great prestige.
- Fransız kültürü büyük prestiji yaşamaya devam ediyor.
Show More (1)
|
13 |
enjoy |
keyfine varmak |
v. |
|
- The beautiful scene of a lake was not able to be enjoyed because of rain and fog.
- Gölün güzel manzarasının yağmur ve sisten dolayı keyfine varılamadı.
- Thanks to television, we can enjoy watching baseball games in our rooms.
- Televizyon sayesinde, kendi odamızda beyzbol maçlarını seyretmenin keyfine varabiliyoruz.
Show More (-1)
|
14 |
enjoy |
tadına varmak |
v. |
|
- Enjoy the little things!
- Küçük şeylerin tadına var!
Show More (-2)
|