enjoy - English Turkish Sentences
English Turkish
enjoy hoşlanmak v.
  • He enjoys cooperating and always works within the consensus.
  • İşbirliği yapmaktan hoşlanıyor ve her zaman fikir birliği içinde çalışıyor.
  • Tom seems to really enjoy doing that.
  • Tom bunu yapmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
  • Tom enjoyed playing baseball with his friends.
  • Tom arkadaşlarıyla beyzbol oynamaktan hoşlanıyordu.
Show More (914)
enjoy zevk almak v.
  • Now I am penniless, a poor pensioner, but I am happy because I have enjoyed my life.
  • Şimdi beş parasızım, fakir bir emekliyim ama mutluyum çünkü hayatımdan zevk aldım.
  • Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
  • Ziyaret etmekten her zaman zevk aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
  • Because when I do finally give in, I want us to enjoy it all the more.
  • Çünkü sonunda kabul ettiğimde, bundan daha fazla zevk almamızı istiyorum.
Show More (287)
enjoy keyif almak v.
  • On both occasions I appreciated and enjoyed the outstanding cooperation with the EP delegation.
  • Her iki durumda da AP delegasyonuyla olan olağanüstü işbirliğini takdir ettim ve bundan keyif aldım.
  • It is one of the fundamental requirements of the Community method that we all enjoy and support.
  • Bu, hepimizin keyif aldığı ve desteklediği Topluluk yönteminin temel gerekliliklerinden biridir.
  • For the rest, I enjoyed his expertise.
  • Geri kalanı için, onun uzmanlığından keyif aldım.
Show More (240)
enjoy tadını çıkarmak v.
  • We have enjoyed sound cooperation in the committee.
  • Komitede sağlam bir işbirliğinin tadını çıkardık.
  • We constantly obstruct their path towards enjoying a full human existence.
  • Onların tam bir insani varoluşun tadını çıkarma yollarını sürekli olarak engelliyoruz.
  • I hope that you all enjoy a very well-deserved, happy, peaceful break with your loved ones.
  • Umarım hepiniz sevdiklerinizle birlikte hak ettiğiniz mutlu ve huzurlu bir tatilin tadını çıkarırsınız.
Show More (169)
enjoy sevmek v.
  • Do you enjoy talking?
  • Konuşmayı seviyor musun?
  • Tom used to enjoy cooking.
  • Tom eskiden yemek yapmayı severdi.
  • I know you'll enjoy Boston.
  • Boston'u seveceğini biliyorum.
Show More (153)
enjoy hoşuna gitmek v.
  • I enjoyed the meal, president.
  • Yemek hoşuma gitti, müdür bey.
  • Didn't you enjoy dinner last night?
  • Dün akşam yemeği hoşuna gitmedi mi?
  • Did you enjoy that?
  • Hoşuna gitti mi?
Show More (108)
enjoy beğenmek v.
  • I'll guarantee that you'll enjoy this movie.
  • Bu filmi beğeneceğinizi garanti ederim.
  • Tom and Mary both enjoyed that movie.
  • Tom ve Mary o filmi çok beğendiler.
  • I have to admit I enjoyed it.
  • Bunu beğendiğimi itiraf etmek zorundayım.
Show More (50)
enjoy keyfini çıkarmak v.
  • I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
  • Rüyamda Avrupa Parlamentosu'nun üç üyesinin birlikte yemek yemenin keyfini çıkardığını gördüm.
  • In fact, it is even enjoying a phase of permanent expansion at European and global level.
  • Aslına bakarsan Avrupa'da ve küresel düzeyde sürekli bir genişleme evresinin keyfini çıkarmaktadır.
  • Natural cotton fibers create the optimum sleeping climate for you to enjoy a comfortable and healthy sleep.
  • Doğal pamuk lifleri, size rahat ve sağlıklı bir uykunun keyfini çıkarmanız için ideal bir ortam sağlar.
Show More (16)
enjoy keyfini çıkar expr.
  • Enjoy the flight.
  • Uçuşun keyfini çıkarın.
  • Get yourself some popcorn, sit back and enjoy the show.
  • Kendinize biraz patlamış mısır alın, arkanıza yaslanın ve gösterinin keyfini çıkarın.
  • Enjoy the weekend.
  • Hafta sonunun keyfini çıkar.
Show More (12)
enjoy yararlanmak v.
  • Authors enjoy the protection of the Berne Convention and of the WIPO copyright treaties.
  • Yazarlar Bern Sözleşmesi ve WIPO telif hakkı anlaşmalarının korumasından yararlanmaktadır.
  • These refugees too must come to enjoy the positive advantages that the association agreement can provide.
  • Bu mülteciler de ortaklık anlaşmasının sağlayabileceği olumlu avantajlardan yararlanmaya başlamalıdır.
  • A person who is hungry, who has no work and who has no home, is in no position to enjoy civil rights.
  • Aç olan, işi olmayan ve evi olmayan bir kişi medeni haklardan yararlanacak durumda değildir.
Show More (10)
enjoy sahip olmak v.
  • They must enjoy self-government within a federal democratic Iraq.
  • Federal demokratik bir Irak içerisinde kendi kendilerini yönetme hakkına sahip olmalıdırlar.
  • Will it enjoy effective powers?
  • Etkili yetkilere sahip olacak mı?
  • Secondly, it is important that temporary workers enjoy good employment conditions.
  • İkinci olarak geçici işçilerin iyi istihdam koşullarına sahip olması önemlidir.
Show More (1)
enjoy yaşamak v.
  • I will heal my people and will let them enjoy abundant peace and security.
  • Halkımı iyileştireceğim ve onların bol huzur ve güven içinde yaşamalarını sağlayacağım.
  • The computer industry is enjoying a boom.
  • Bilgisayar endüstrisi bir patlama yaşıyor.
  • The area enjoyed a rapid development after the opening of the subway line in the early 2000s.
  • Bölge 2000'lerin başında metro hattının açılmasının ardından hızlı bir gelişim yaşadı.
Show More (1)
enjoy keyfine varmak v.
  • The beautiful scene of a lake was not able to be enjoyed because of rain and fog.
  • Gölün güzel manzarasının yağmur ve sisten dolayı keyfine varılamadı.
  • Thanks to television, we can enjoy watching baseball games in our rooms.
  • Televizyon sayesinde, kendi odamızda beyzbol maçlarını seyretmenin keyfine varabiliyoruz.
Show More (-1)
enjoy tadına varmak v.
  • Enjoy the little things!
  • Küçük şeylerin tadına var!
Show More (-2)