however - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
however ancak conj.
  • I am worried, however, by some points that Parliament may adopt.
  • Ancak Parlamento'nun kabul edebileceği bazı hususlar beni endişelendiriyor.
  • The Commission's description of how we get there is, however, incorrect and inadequate.
  • Ancak Komisyon'un bu noktaya nasıl ulaşacağımıza ilişkin açıklaması yanlış ve yetersizdir.
  • Kyoto does, however, mean minus 8% and not plus 8%, which will be difficult enough as it is.
  • Ancak Kyoto, artı %8 değil eksi %8 anlamına gelmektedir ki bu da zaten yeterince zor olacaktır.
Show More (1230)
however bununla birlikte adv.
  • There is, however, a problem with the speed of take-up and we agree that social irresponsibility is still out there.
  • Bununla birlikte, uygulama hızıyla ilgili bir sorun var ve sosyal sorumsuzluğun hala devam ettiği konusunda hemfikiriz.
  • However, it is shocking that the PPE-DE Group opposes such a move.
  • Bununla birlikte, PPE-DE Grubunun böyle bir harekete karşı çıkması şok edicidir.
  • We must, however, stop simply passing the buck.
  • Bununla birlikte, sadece sorumluluğu başkalarına atmaktan vazgeçmeliyiz.
Show More (709)
however ne kadar adv.
  • You should start learning the piano, however long it takes.
  • Ne kadar sürerse sürsün piyano öğrenmeye başlamalısın.
  • The unfortunate consequences of these amendments are not alleviated by Amendment No 147, however good its intentions.
  • Her ne kadar iyi niyetli olsa da, bu değişikliklerin talihsiz sonuçları 147 sayılı Değişiklik ile hafifletilmemiştir.
  • No economy, however much aid we give it, can survive unless its citizens enjoy freedom of movement.
  • Ne kadar yardım edersek edelim, hiçbir ekonomi, vatandaşları hareket özgürlüğüne sahip olmadıkça ayakta kalamaz.
Show More (19)
however nasıl adv.
  • However, there are differing interpretations as to how this can be achieved.
  • Ancak bunun nasıl başarılabileceği konusunda farklı yorumlar bulunmaktadır.
  • What remains unclear however is the way in which the costs have been calculated.
  • Ancak belirsizliğini koruyan şey maliyetlerin nasıl hesaplandığıdır.
  • However, we have to consider what kind of future we want.
  • Ancak, nasıl bir gelecek istediğimizi de göz önünde bulundurmalıyız.
Show More (8)
however aynı zamanda conj.
  • The report, however, is also a compendium and a condemnation of incoherences and irresponsibilities.
  • Ancak rapor aynı zamanda tutarsızlıkların ve sorumsuzlukların bir özeti ve kınaması niteliğindedir.
  • The EU consists, however, not only of bureaucrats but also of politicians with ideas and visions.
  • Ancak AB sadece bürokratlardan değil, aynı zamanda fikirleri ve vizyonları olan siyasetçilerden de oluşmaktadır.
  • The chaos he criticises is not just in the texts, however, but also in reality.
  • Ancak eleştirdiği kaos sadece metinlerde değil, aynı zamanda gerçekliktedir.
Show More (6)
however yine de conj.
  • Let us go back briefly to the core of the matter, however.
  • Yine de kısaca konunun özüne dönelim.
  • However, we still have a duty to limit CO2 emissions as far as possible.
  • Ancak yine de CO2 emisyonlarını mümkün olduğunca sınırlama yükümlülüğümüz var.
  • There is cause for hope, however.
  • Yine de umutlanmak için bir neden var.
Show More (0)
however bununla beraber adv.
  • The Council has not, however, so far approved the 4th Financial Protocol.
  • Bununla beraber, Konsey, şimdiye kadar, 4ncü Mali Protokolü onaylamış değildir.
  • SMEs do, however, have difficulty in getting credit.
  • Bununla beraber, KOBİ'ler kredi almakta zorluk çekmektedir.
  • There are, however, many cases of corruption, favouritism and influence peddling.
  • Bununla beraber, yolsuzluk, kayırma ve nüfuz kullanma vakaları çoktur.
Show More (0)
however ancak adv.
  • The first part of the exam was easy, however, the second part was challenging.
  • Sınavın ilk bölümü kolaydı, ancak ikinci bölüm zordu.
Show More (-2)
however nasıl olduysa adv.
  • However, did you finish this painting so soon?
  • Nasıl olduysa, bu resmi bu kadar çabuk mu bitirdiniz yani?
Show More (-2)
however gerçekten de adv.
  • Other sources indicate, however, that the pro-Democracy leader is indeed on hunger strike.
  • Ancak diğer kaynaklar demokrasi yanlısı liderin gerçekten de açlık grevinde olduğunu belirtiyor.
Show More (-2)
however oysa conj.
  • These instruments should, however, apply solely to standardised goods and services.
  • Oysa bu araçlar sadece standartlaştırılmış mal ve hizmetler için geçerli olmalıdır.
Show More (-2)
however ne var ki conj.
  • What appears to be a laudable aim, however, could also be a double-edged sword.
  • Ne var ki, takdire şayan bir amaç gibi görünen bu durumun hem iyi hem kötü tarafları da olabilir.
Show More (-2)
however fakat adv.
  • However, the European Union is concerned at the implications for democratic pluralism and freedom of expression.
  • Fakat, Avrupa Birliği, bu kararın, demokratik çoğulculuk ve ifade özgürlüğüne ilişkin sonuçlarından endişelidir.
Show More (-2)
however ama adv.
  • Obviously, you can pour however much you like into something like this, but is it wise?
  • Açıkçası böyle bir şeye istediğiniz kadar para aktarabilirsiniz ama bu akıllıca mı?
Show More (-2)