trick - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
trick kandırmak v.
  • I believe that consumers are thereby in a way being tricked into buying things that are not of the same quality.
  • Tüketicilerin bu şekilde aynı kalitede olmayan ürünleri satın almaları için kandırıldıklarına inanıyorum.
  • I am not trying to trick anyone or create an effect.
  • Kimseyi kandırmaya ya da bir etki yaratmaya çalışmıyorum.
  • My fear is that this House is being tricked.
  • Benim korkum bu Meclisin kandırılıyor olması.
Show More (82)
trick numara n.
  • He practiced the magic trick to perfection.
  • Sihirbazlık numarasını mükemmel bir şekilde uyguladı.
  • She's a smart woman; she won't fall for your tricks.
  • O akıllı bir kadın; senin numaralarına kanmaz.
  • This little trick, however, is rather too transparent.
  • Ancak bu küçük numara fazla şeffaf.
Show More (59)
trick hile n.
  • Using such tricks to try to fund enlargement is something I can only warn against.
  • Genişlemeyi finanse etmek için bu tür hilelere başvurulmasına karşı uyarmaktan başka bir şey yapamam.
  • She really needs another trick, that one's getting boring.
  • Gerçekten başka bir hileye ihtiyacı var, bu yaptığı sıkıcı olmaya başladı.
  • This is not a trick.
  • Bu bir hile değildir.
Show More (38)
trick hileli adj.
  • That's not a trick question.
  • O hileli bir soru değildir.
  • It was a trick question.
  • Hileli bir soruydu.
  • It's not a trick question.
  • Hileli bir soru değil.
Show More (5)
trick oyun n.
  • I thought I saw a grey hair, but it's just a trick of the light.
  • Gri bir saç gördüm gibi geldi ama ışık oyunundan ibaretmiş.
  • On Sunday, a trick was played in the course of a telephone conversation.
  • Pazar günü bir telefon görüşmesi sırasında bir oyun oynandı.
  • The monkey, trained properly, will be able to do a lot of tricks.
  • Düzgün eğitilmiş olan maymun, bir sürü oyun yapabilecek.
Show More (1)
trick muzip şaka n.
  • He was grounded for playing tricks on his brother.
  • Kardeşine muzip şakalar yaptığı için ceza aldı.
Show More (-2)
trick üçkağıda getirmek v.
  • He was tricked into buying a broken TV.
  • Onu bozuk bir televizyon alsın diye üçkağıda getirmişler.
Show More (-2)
trick sır n.
  • The trick is to keep your left arm straight as you swing the golf club.
  • İşin sırrı, golf sopasını sallarken sol kolunuzu düz tutmak.
Show More (-2)
trick (iskambilde) el n.
  • She picked the card on the left and won the trick.
  • Soldaki kartı seçti ve eli kazandı.
Show More (-2)
trick oyuna getirmek v.
  • I tricked them.
  • Onları oyuna getirdim.
Show More (-2)
trick hüner n.
  • It's hard to teach an old dog new tricks.
  • Yaşlı bir köpeğe yeni hünerler öğretmek zor.
Show More (-2)
trick aldatmaca n.
  • It could've been a trick.
  • Bu bir aldatmaca olabilirdi.
Show More (-2)
trick dalavere n.
  • The older boys are always playing tricks on him.
  • Büyük olan çocuklar her zaman ona dalavere yapıyorlar.
Show More (-2)
trick dolap n.
  • We know about Tom's dirty tricks.
  • Tom'un çevirdiği dolaplardan haberimiz var.
Show More (-2)
trick adet n.
  • You can't teach an old dog new tricks.
  • Eski köye yeni adet getiremezsin.
Show More (-2)
trick püf noktası n.
  • She taught him the tricks of the trade.
  • Ona ticaretin püf noktalarını öğretti.
Show More (-2)