play - Türkisch Englisch Wörterbuch

play

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "play" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 103 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
play n. piyes
Tom's parents didn't come to the school play.
Tom'un ailesi okul piyesine gelmedi.

More Sentences
play n. oyun
That too is a play by Shakespeare, which he wrote in 1601.
Bu da Shakespeare'in 1601 yılında yazdığı bir oyundur.

More Sentences
play v. oynamak
They really did not play any part in that attack, but that does not affect the fundamental problem.
Bu saldırıda gerçekten hiçbir rol oynamadılar ancak bu temel sorunu etkilemez.

More Sentences
play v. çalmak
This comment probably applies to us all, given the drum rolls we play all over the place.
Her yerde çaldığımız davul sesleri göz önüne alındığında, bu yorum muhtemelen hepimiz için geçerlidir.

More Sentences
General
play n. davranış
My job's to recover the sculpture, not play nice.
Benim işim heykeli geri almak, millete iyi davranmak değil.

More Sentences
play n. tiyatro
We need to do some research on those plays, and fast.
O tiyatrolar hakkında araştırma yapmamız lazım, hem de çabuk.

More Sentences
play n. oyun
For him, it was a place to play, like any other.
Onun için burası da diğerleri gibi oyun oynanacak bir yerdi.

More Sentences
play v. oynatmak
Play it again.
Tekrar oynat.

More Sentences
play v. numarası yapmak
Don't play dumb!
Aptal numarası yapma.

More Sentences
play v. müzik aleti çalmak
Learning to play a musical instrument requires thousands of hours of practice.
Bir müzik aletini çalmayı öğrenmek binlerce saat uygulama gerektirir.

More Sentences
play v. hareket etmek
Tom doesn't always play by the rules.
Tom her zaman kurallara göre hareket etmez.

More Sentences
play v. çalmak
There is no point in trying to pacify wild animals by playing music.
Yabani hayvanları müzik çalarak sakinleştirmeye çalışmanın hiçbir anlamı yoktur.

More Sentences
play v. oynamak
You must see to it that they all play their part.
Hepsinin kendi rolünü oynadığından emin olmalısınız.

More Sentences
Colloquial
play v. başarılı olmak
His play was a hit.
Oyunu çok başarılı oldu.

More Sentences
Computer
play n. oyun
That is not an anti-nuclear remark, that is a pro-fair play remark.
Bu nükleer karşıtı bir yorum değil, adil oyun yanlısı bir yorumdur.

More Sentences
play expr. çal
The organ started to play.
Org çalınmaya başladı.

More Sentences
Music
play v. çalmak
At the end of six months I hope that the music is still playing and that the European people are still listening.
Altı ayın sonunda umarım müzik hala çalıyordur ve Avrupa halkı hala dinliyordur.

More Sentences
Theatre
play n. piyes
What kind of play is it?
Ne tür bir piyes bu?

More Sentences
play v. canlandırmak
The actor will play five characters in less than half an hour.
Aktör yarım saatten az bir sürede beş karakteri canlandıracak.

More Sentences
play v. oynamak
Starting with Parliament, our institutions must play a prominent role in the coming weeks and months.
Meclisten başlayarak kurumlarımız önümüzdeki haftalarda ve aylarda önemli bir rol oynamalıdır.

More Sentences
General
play n. oynama payı
play n. faaliyet
play n. gevşeme
play n. şaka
play n. ilgi
play n. hareket serbestliği
play n. kumar
play n. işleme
play n. gösteri
play n. laçkalık
play n. eğlence
play n. fiil
play n. hareket
play n. oynama
play n. boşluk
play n. oynama sırası
play n. oynaşma
play n. öpüşüp koklaşma
play n. sözcük oyunu
play n. tatil
play n. fuar
play n. girişim
play n. eylem kapsamı veya fırsatı
play n. geçici ilgi
play n. geçici koruma
play n. elde etme girişimi
play n. teklif
play n. zorlu değişiklik
play v. tutmak
play v. eğlenmek
play v. çalmak (çalgı/müzik)
play v. bahis yapmak
play v. icra etmek
play v. turneye çıkmak
play v. rol almak
play v. oynaşmak
play v. gezdirmek
play v. sallanmak
play v. kımıldanmak
play v. kımıldamak
play v. sunmak
play v. (su) serpmek
play v. tiyatro oynamak
play v. cinsel ilişkiye girmek
play v. kelime oyunu yapmak
play v. belirli sınırlar dahilinde serbestçe hareket etmek
play v. onay almak
play v. oyunda meydan okumak
play v. satranç, dama, tavla gibi oyunlarda bir taşı hareket ettirmek
Colloquial
play v. kabul edilmek
play v. etkili olmak
Media
play n. (özellikle kitle iletişim araçlarında yapılan) tanıtım amaçlı vurgulama
Technical
play n. boşluk
play n. oynama payı
play n. (ses veya görüntü oynatma cihazında) başlatma veya durdurma mekanizması
play v. (radyoyu veya fonografı) çalmak
play v. (ses kaydını) çoğaltmak
Computer
play expr. oynat
play expr. kullan
play expr. ses çal
play expr. yürüt
Mechanic
play n. gevşeklik (hareket eden bir elemanda)
Automotive
play n. gezinme
play n. iki parça arasındaki hareket
Fishery
play v. (oltaya takılan balığı) ipi çekerek yormak
Geology
play n. petrol veya doğal gaz çökeltisi
Sport
play v. (kriket topuna) sopayla vurmak
play v. (atılan kriket topuna) savunma amacıyla vurmak
play v. (atılan topu) yakalamak
play v. (topa) vurmak
play v. (topu) sektirmek
Football
play n. futbol oyunu
Card
play n. iskambil oyunu
play v. kartı yüzü açık şekilde masaya koymak
Wagering
play v. kumar oynamak
play v. bahse girmek
Music
play n. fonograf kaydını oynatma
play v. ses çıkarmak
Theatre
play n. sahne oyunu
play n. pandomim
Archaic
play v. silahla savaşmak
play v. silah kullanmak
play v. kılıç kullanmak

Bedeutungen, die der Begriff "play" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
play with fire v. ateşle oynamak
So I can only urge you not to play with fire.
Bu yüzden size sadece ateşle oynamamanızı tavsiye edebilirim.

More Sentences
General
foul play n. cinayet
Detectives don't suspect foul play.
Dedektifler cinayetten şüphelenmiyor.

More Sentences
play on words n. kelime oyunu
This is a play on words.
Bu bir kelime oyunu.

More Sentences
fair play n. adil oyun
For harsh criticism to be justified it must be based on fair play and impartial treatment.
Sert eleştirilerin haklı olabilmesi için adil oyun ve tarafsız muameleye dayanması gerekir.

More Sentences
foul play n. faul
It was a foul play.
Bu faullü bir oyundu.

More Sentences
state of play n. durum
What is the state of play with regard to the Donors' Conference?
Donörler Konferansı ile ilgili olarak son durum nedir?

More Sentences
last play n. son oyun
His last play was a great success.
Son oyunu çok başarılıydı.

More Sentences
theater play n. tiyatro oyunu
I don't know the theater play, but I know the author well.
Tiyatro oyununu bilmiyorum ama yazarını iyi tanıyorum.

More Sentences
play along v. uyumlu davranmak
I played along.
Ben uyumlu davrandım.

More Sentences
play with v. oynamak
I'm playing with my cat.
Kedimle oynuyorum.

More Sentences
play the violin v. keman çalmak
Are you sure that Midori plays the violin well?
Midori'nin iyi keman çaldığına emin misin?

More Sentences
play a part v. bir rolü oynamak
This too must play a part in today's debate.
Bu da bugünkü tartışmalarda bir rol oynamalıdır.

More Sentences
play truant v. okuldan kaçmak
I often played truant.
Sık sık okuldan kaçardım.

More Sentences
play around v. oynamak
You remember when the Ivory Coast was playing around with money and the hammer fell.
Fildişi Sahili'nin parayla oynadığı ve çekicin düştüğü zamanı hatırlıyorsunuz.

More Sentences
play a part v. rol oynamak
The European Parliament must monitor legislation at European level and play a part in shaping it.
Avrupa Parlamentosu, Avrupa düzeyindeki mevzuatı izlemeli ve şekillendirilmesinde rol oynamalıdır.

More Sentences
play around v. oyalanmak
Don't play around too much after school.
Okuldan sonra fazla oyalanma.

More Sentences
play the trumpet v. trompet çalmak
Tom wanted to learn how to play the trumpet.
Tom trompet çalmayı öğrenmek istedi.

More Sentences
play at v. oynamak
Lastly, these crops have an essential role to play at an agronomic and environmental level.
Son olarak, bu ürünler tarımsal ve çevresel düzeyde önemli bir rol oynamaktadır.

More Sentences
play chess v. satranç oynamak
Billion people around the world watching two guys play chess.
Dünya çapında milyarlarca insan iki adamın satranç oynamasını izliyor.

More Sentences
play backgammon v. tavla oynamak
Tom and Mary played backgammon.
Tom ve Mary tavla oynadı.

More Sentences
play an instrument v. alet çalmak
Can you play an instrument?
Bir müzik aleti çalabiliyor musun?

More Sentences
play drums v. davul çalmak
If Kenner could read as well as he plays drums, he'd be president.
Kenner davul çaldığı kadar ders çalışsaydı şimdi cumhurbaşkanı olurdu.

More Sentences
play cards v. iskambil oynamak
Tom and Mary often play cards together.
Tom ve Mary sık sık birlikte iskambil oynarlar.

More Sentences
play house v. evcilik oynamak
Girls like to play house.
Kızlar evcilik oynamayı sever.

More Sentences
play ball v. top oynamak
I found them playing ball.
Onları top oynarken buldum.

More Sentences
play sports v. spor yapmak
I don't play sports.
Ben spor yapmıyorum.

More Sentences
play on v. oynamak
Let us not play on the hopes and fears of sufferers.
Hastaların umutları ve korkularıyla oynamayalım.

More Sentences
play football v. top oynamak
I often play football after school.
Okuldan sonra top oynarım genelde.

More Sentences
play music v. çalgı çalmak
I love playing music with Tom.
Tom'la çalgı çalmayı seviyorum.

More Sentences
play the piano v. piyano çalmak
They taught her to speak French, play the piano and good manners.
Onlardan Fransızca konuşmayı, piyano çalmayı ve görgüyü öğrendi.

More Sentences
play an instrument v. enstrüman çalmak
I'd like to be able to play an instrument.
Bir enstrüman çalabilmek isterdim.

More Sentences
play hooky v. okuldan kaçmak
Have you ever played hooky?
Hiç okuldan kaçtın mı?

More Sentences
play cards v. kağıt oynamak
Then I'll stop in and we'll all play cards.
Sonra ben uğrarım ve hep birlikte kağıt oynarız.

More Sentences
play a role v. rol oynamak
Unfortunately, this development also plays a role in Europe.
Ne yazık ki bu gelişme Avrupa'da da rol oynamaktadır.

More Sentences
play tennis v. tenis oynamak
We usually play tennis after school.
Genellikle okuldan sonra tenis oynarız.

More Sentences
want to play v. oynamak istemek
Do we want to play a leading role in this globalisation?
Bu küreselleşmede öncü bir rol oynamak istiyor muyuz?

More Sentences
play basketball v. basketbol oynamak
Playing basketball doesn't make you grow taller.
Basketbol oynamak senin boyunu uzatmaz.

More Sentences
play piano v. piyano çalmak
During her free time, she most often plays piano.
Boş zamanlarında çoğunlukla piyano çalar.

More Sentences
play hide-and-seek v. saklambaç oynamak
Let's play hide-and-seek!
Hadi saklambaç oynayalım!

More Sentences
play for time v. zaman kazanmaya çalışmak
Tom was playing for time.
Tom zaman kazanmaya çalışıyordu.

More Sentences
play hookey v. okuldan kaçmak
We often play hookey from school.
Biz sık sık okuldan kaçarız.

More Sentences
play hopscotch v. seksek oynamak
Mary played hopscotch.
Mary seksek oynadı.

More Sentences
play computer games v. bilgisayarda oyun oynamak
Tom plays computer games for hours on end.
Tom saatlerce bilgisayar oyunları oynuyor.

More Sentences
play a part v. payı olmak
I thank all those who have played a part in this.
Bunda payı olan herkese teşekkür ediyorum.

More Sentences
play volleyball v. voleybol oynamak
Would you rather play volleyball or watch it?
Voleybol oynamayı mı yoksa izlemeyi mi tercih edersin?

More Sentences
play god v. tanrı'yı oynamak
Sami played God with people.
Sami insanlarla Tanrı'yı oynadı.

More Sentences
play soccer v. futbol oynamak
A ball hit the back of my head while I was playing soccer.
Futbol oynarken bir top kafamın arkasına çarptı.

More Sentences
play football v. futbol oynamak
It's not like I forgot how to play football overnight.
Bir gecede futbol oynamayı unutmuş değilim.

More Sentences
play the lead v. başrol oynamak
It needs to play the lead role and now it has the chance to play the role which it should have been playing for years.
Başrol oynaması gerekiyor ve şimdi yıllardır oynaması gereken rolü oynama şansına sahip.

More Sentences
play video games v. video oyunları oynamak
Tom doesn't play video games.
Tom video oyunları oynamaz.

More Sentences
play with friends v. arkadaşlarla oynamak
What's your favorite game to play with friends?
Arkadaşlarınla oynamak için favori oyunun nedir?

More Sentences
play dead v. ölü numarası yapmak
Don't play dead.
Ölü numarası yapma.

More Sentences
play handball v. hentbol oynamak
We watched Tom and Mary playing handball.
Tom ve Mary'yi hentbol oynarken izledik.

More Sentences
play squash v. squash oynamak
I play squash.
Squash oynuyorum.

More Sentences
play better v. daha iyi oynamak
If we want to keep sustaining, then we'll have to play better than we did tonight, for sure.
Eğer devam etmek istiyorsak, kesinlikle bu gece oynadığımızdan daha iyi oynamamız gerekecek.

More Sentences
play pool v. bilardo oynamak
I don't play pool.
Ben bilardo oynamam.

More Sentences
play dominoes v. domino oynamak
Have you ever played dominoes?
Hiç domino oynadınız mı?

More Sentences
play marbles v. bilye oynamak
The children are playing marbles.
Çocuklar bilye oynuyorlar.

More Sentences
play squash v. duvar tenisi oynamak
We should play squash together sometime.
Bir ara birlikte duvar tenisi oynamalıyız.

More Sentences
play tag v. kovalamaca oynamak
Tom and Mary are playing tag.
Tom ve Mary kovalamaca oynuyor.

More Sentences
play catch v. yakalamaç oynamak
Don't play catch in the room.
Odada yakalamaç oynamayın.

More Sentences
play marbles v. misket oynamak
The children are playing marbles.
Çocuklar misket oynuyorlar.

More Sentences
play hooky v. asmak (okul)
Did he use to play hooky?
Eskiden okulu asar mıydı?

More Sentences
play poker v. poker oynamak
I just wanted to play poker.
Sadece poker oynamak istedim.

More Sentences
play outside v. dışarıda oynamak
Tom wondered why Mary wasn't able to play outside with the other kids.
Tom Mary'nin neden diğer çocuklarla dışarıda oynayamadığını merak ediyordu.

More Sentences
child's play n. oyuncak
play and playthings n. oyun ve oyuncaklar
stage play n. temsil
child's play n. kolay iş
puppet play n. kukla oyunu
period of play n. oyun zamanı
shadow play n. gölge tiyatrosu
a play on words n. kelime oyunu
foul play n. hatalı oyun
fair play n. tarafsızlık
child's play n. çocuk işi
triple play n. üçlü oyun
stage play n. oyun
foul play n. suikast
shadow play n. gölge oyunu
free play n. esneklik
long play n. uzunçalar
free play n. tolerans
football play n. futbol oyunu
word play n. kelime oyunu
free play n. görkem
child's play n. çok kolay iş
long play n. longpley
play on words n. cinas
play of light n. ışık oyunu
stage play n. piyes
radio play n. radyo tiyatrosu
play table n. oyun masası
play school n. anaokulu
child's play n. çok kolay
child's play n. basit iş
foul play n. kurallara aykırı oyun
foul play n. hainlik
extended-play n. genellikle 3-4 şarkı içeren kayıtlar
extended-play n. kırkbeşlik plak
play-off n. pleyof
play-off n. final
child's play n. çocuk oyuncağı
play-off n. beraberliği bozmak için oynanan oyun
play on words n. sözcük oyunu
state of play n. gidişat
state of play n. mevcut vaziyet
state of play n. işlerin gidişatı
fair play n. hilesiz oyun
fair play n. dürüst oyun
karagöz shadow play n. karagöz oyunu
play station n. oyun istasyonu
play pen n. portatif çocuk parkı
play pen n. çocuk kafesi
play pen n. etrafı parmaklıklı oyun yeri
play-by-play description n. anbean betimleme
play poster n. oyun afişi
big play n. büyük maç
big play n. büyük oyun
a kitchen-sink play n. sıradan insanlarla ilgili sahne eseri
a play pool n. oyun havuzu
play pool n. oyun havuzu
theatrical play n. seyirlik oyun
play dough n. oyun hamuru
play writer n. oyun yazarı
costume play n. kostüm oyunu
costume play n. kostümlü oyun
role play n. rol canlandırma
theatre play n. tiyatro oyunu
pretend play n. sembolik oyun
play age n. oyun çağı
play console n. oyun konsolu
play board n. oyun tahtası
team play n. ortak güç ve işbirliği
play yard n. park yatak
a play upon words n. kelime oyunu
hand-play n. yumruk yumruğa dövüşte karşılıklı vuruşlar
hand-play n. skat oyununda yüksek bahis veren kişi olarak oynama
word play n. kelime oyunu yapma
word play n. kelime oyunu
fair play n. konulmuş kurallara riayet
fair play n. adil ve onurlu davranış
boy's play n. çocukça eğlence
boy's play n. önemsiz şey
morality play n. doğru-yanlış çatışmasını içerip ahlaki ders çıkarılabilecek şey
play actor n. oyuncu
play date n. oyun buluşması
play [obsolete] n. cinsel ilişki
play date n. farklı ailelerin küçük çocuklarının birlikte oynaması için ayarladıkları görüşme
play group n. kreşte oyun grubu
play of colors n. renk oyunu
play pleasure n. boş eğlence
play reading n. okurların bir oyunu sergilemesi
play yard n. oyun alanı
play yard n. çocuk bahçesi
play-acting n. yapmacıklık
play-actor n. turne yapan aktör
play-box n. (özellikle yatılı okullarda) çocukların oyuncak ve eşya sandığı
play-by-play n. dakikası dakikasına anlatım
play-day n. oyun günü
play-doh® n. bir oyun hamuru markası
play-lunch [new zealand] n. okul çocuklarının öğlene doğru yediği atıştırmalık
power play n. güçlü ve etkili siyasi atılım
power play n. politikada güç savaşı
power play n. güç ile elde edilen diplomatik başarı
power play n. güce ve işbirliğine dayalı askeri taktik
shuffle play n. (cd oynatıcıda) rastgele oynatma özelliği
cudgel play n. sopalı oyun
cudgel play n. sopalarla edilen kavga
foul play n. kural ihlali
play to the grandstand v. sahneye koymak
let somebody play v. çaldırmak
play a dirty trick on v. kalleşlik etmek
play with one another v. oynaşmak
play a joke on someone v. birine şaka yapmak
play with v. kandırmak
play truant v. dersi asmak
play the devil's advocate v. kendi görüşlerinin doğruluğunu ölçmek için karşıt görüşlerin savunmasını yapmak
play ball v. katılmak
play an active role v. aktif olarak yer almak
play fast and loose with v. çarpıtmak
play politics v. siyasi çıkarlarına göre davranmak
play off v. berabere kalan bir oyunu sonradan tamamlamak
play false v. hilekarlık etmek
play someone false v. birine oyun oynamak
play down v. önemini azaltmak
play hooky v. dersi asmak
play a double game v. ikili oynamak
play to v. -e oynamak
play a dirty trick on v. kancıklık etmek
play to the audience v. tribünlere oynamak
play a false note v. falso yapmak
play out v. tükenmek
begin to play v. vizyona girmek
play a prank on somebody v. oyun oynamak
play for high stakes v. büyük oynamak
play a trick on v. azizlik etmek
play on v. çalmaya devam etmek
play the fool v. maskaralık etmek
play defensively v. defans yapmak
play on v. oynaşmak
play a joke on someone v. birine oyun oynamak
play the fool v. aptallık etmek
play smb a trick v. oyuna getirmek
not to play the game v. mızıkçılık etmek
play a trick on somebody v. oyun oynamak
play fast and loose with v. hafife almak
play for time v. ağırdan almak
play up v. abartmak
play pranks on smb v. muziplik yapmak
play smb for a sucker v. enayi yerine koymak
play fast and loose with v. oynamak
play truant v. dersleri kırmak
play a trick v. azizlik etmek
make play v. oynatmak
play one's cards well v. kartlarını iyi oynamak
play possum v. hasta numarası yapmak
play a joke on somebody v. oyun etmek
cause to play v. oynatmak
play with v. ellemek
play somebody false v. ihanet etmek
play somebody for a sucker v. enayi yerine koymak
play the fool v. ahmakça davranmak
play snowball v. kar topu oynamak
play a prank on somebody v. muziplik etmek
play out v. bitirmek
play a part v. rol almak
play to a full house v. kapalı gişe oynamak
play down v. önemsememek
play a double game v. iki tarafı da idare etmek
play false v. ihanet etmek
play an instrument v. çalgı çalmak
come into play v. etkili olmak
play possum v. ölü numarası yapmak
play tricks v. dümen çevirmek
give a play v. bir piyes oynamak
play a game of billiards v. bilardo oynamak
play hooky v. dersleri kırmak
play with one's health v. sağlığı ile oynamak
play an instrument v. kerizlemek
play truant v. asmak
play on someone's affections v. karşısındakinin hislerine hitap etmek
play somebody a trick v. oyun etmek
play a trick on somebody v. muziplik etmek
play into the hands of v. ekmeğine yağ sürmek
play somebody foul v. hainlik etmek
come into play v. kullanılmaya başlamak
play somebody a trick v. oyuna getirmek
play with v. oynaşmak
play to v. vurgulamak
play politics v. entrika çevirmek
play havoc with v. mahvetmek
play back v. tekrarlamak
play a dirty trick on v. külah giydirmek
play with oneself v. mastürbasyon yapmak
play the deuce with v. altüst etmek
play a part in v. rolü olmak
play truant v. okulu asmak
play a trick v. hile yapmak
play someone false v. birini aldatmak
play possum v. uyur gibi yapmak
play to the crowd v. tribünlere oynamak
play something down v. bir şeyi önemsizmiş gibi göstermek
play into somebody's hands v. ekmeğine yağ sürmek
play fast and loose with v. aldatmak
play ball v. oyuna başlamak
play with oneself v. otuzbir çekmek
play up v. üzerinde durmak
play on the violin v. keman çalmak
play truant v. vazifeden kaçmak
play a joke on somebody v. şaka yapmak
play with somebody's pride v. gururuyla oynamak
play ducks and drakes with money v. para yemek
play pranks on somebody v. muziplik yapmak
play to the grandstand v. sahnelemek
come into play v. meydana çıkmak
play straight man v. anahtar vermek
play with fire v. barutla oynamak
play a role in v. rol üstlenmek
play second fiddle v. ikinci derecede rol oynamak
play leapfrog v. birdirbir oynamak
play the market v. spekülasyon yapmak
play hob with v. yaramazlık etmek
play upon v. oynaşmak
play backgammon v. tavla atmak
play a trick on somebody v. oyun etmek
play with v. karıştırmak
play the role of v. bürünmek
play up v. yaramazlık etmek
play a trick v. oyun etmek
play havoc with v. altüst etmek
bring one's power into play v. ağırlık koymak
play a prank on somebody v. oyun etmek
play with each other v. oynaşmak
play hob with v. karmakarışık etmek
play one's cards well v. kozunu iyi oynamak
play something by ear v. notasız çalmak
play the harlot v. kahpelik etmek
play somebody false v. aldatmak
play truant v. okulu kırmak
play smb false v. ihanet etmek
play a dirty trick v. alavere dalavere yapmak
play it safe v. riske girmemek
play the deuce with v. berbat etmek
play havoc with v. harap etmek
play safe v. riske girmemek
play down v. hafifsemek
play one's trump card v. kozunu oynamak
play rough v. itişip kakışmak
play the fool v. aptalca davranmak
play the role of v. canlandırmak
play around v. vakit geçirmek
play off against v. birbirine düşürmek
play both ends against the middle v. ikili oynamak
play the part of v. rolünü oynamak
play something by ear v. olayların seyrine göre hareket etmek
play both ends against the middle v. kendi çıkarı için başkalarını birbirine düşürmek
make somebody play v. çaldırmak
play marbles v. bilya oynamak
play ball v. işbirliği yapmak
play up to v. kuyruk sallamak
play a movie v. film oynatmak
play it safe v. sağlama almak
play to v. yaltaklanmak
play up v. vurgulamak
play trump v. koz oynamak
play at v. oynamak (çocuk dilinde)
play the tough v. kabadayılık taslamak
play a trick v. açmaz yapmak
play a joke on somebody v. oyun oynamak
play an active role in v. aktif rol oynamak
play the game v. dürüstçe hareket etmek
play ball v. imece yapmak
play upon v. tutmak
play upon v. üzerine tutmak
play upon v. yapar gibi görünmek
play upon v. oynamak
switch play v. oyunun yönünü değiştirmek
play music v. müzik icra etmek
play to v. üzerinde durmak
play rex v. kral gibi davranmak
play to v. gözüne girmeye çalışmak
play to v. tepesini attırmak
play to v. kızdırmak (yaramazlıkla)
play a dirty trick on somebody v. kalleşlik etmek
play a part in v. rol oynamak
play lotto v. loto oynamak
play truant from v. okuldan kaçmak
play with the adjustment of v. ayarıyla oynamak
play with the adjustment v. ayarıyla oynamak
play with the adjustment v. ayarla oynamak
play with the adjustment of v. ayarla oynamak
play it low down v. kaale almamak
play the victim v. mağduru oynamak
play safe v. kendini emniyete almak
not play guitar v. gitar çalmamak
play a hero v. kahramanlık yapmak
play with the adjustment v. ayarlarıyla oynamak
play in final v. final oynamak
play with fire v. ateş ile oynamak
play by the rules v. kurallara bağlı kalmak
play baglama v. bağlama çalmak
play saz v. saz çalmak
play with toy v. oyuncakla oynamak
play baseball v. beysbol oynamak
not to play by the same rules v. aynı kurallara uymamak
play with one's feelings v. hisleriyle oynamak
play with one's feelings v. duygularıyla oynamak
play by ear v. notasız çalmak
play in the garden v. bahçede oynamak
play on the road v. yolda oynamak
play by rules v. kuralına göre oynamak
play a crucial role v. önemli rol oynamak
play an important role v. önemli rol oynamak
play a fundamental role v. önemli bir rol oynamak
play an essential role v. önemli bir rol oynamak
play a crucial role v. önemli bir rol oynamak
play an important role v. önemli bir rol oynamak
play a significant role v. önemli bir rol oynamak
play a significant role v. önemli rol oynamak
play a fundamental role v. önemli rol oynamak
play an essential role v. önemli rol oynamak
play hard to get v. ağırdan satmak
play hard to get v. kendini ağırdan satmak
breath control play v. orgazmı güçlendirmek için kendi kendini farkında olmadan boğma durumu
play-act v. numara yapmak
play-act v. rol yapmak
play up to v. -e yaltaklanmak
play back v. (plak vb) yeniden çalmak
play the ponies v. at yarışında bahse girmek
play the ponies v. altılı oynamak
play the game by the rules v. oyunu kurallarına göre oynamak
play the glad game v. polyannacılık oynamak
play the game by its rules v. oyunu kurallarına göre oynamak
play pc games v. bilgisayarda oyun oynamak
play along with v. uyum içinde olmak
play a noble part v. şerefli bir rol oynamak
play off v. birbirine düşürmek
play pc games v. bilgisayar oynamak
play a role v. payı olmak
play computer games v. bilgisayar oynamak
play a part v. katılmak
play a part v. yer almak
play a part v. rol yapmak
play a football match v. maç oynamak
play a football match v. maç yapmak
play leading role v. başrol oynamak
play computer game v. bilgisayar oyunu oynamak
play computer game v. bilgisayar oynamak
play atari v. atari oynamak
play possum v. ölü taklidi yapmak
play computer games v. bilgisayar oyunları oynamak
play in a tv show v. dizide oynamak
play the tough guy v. sert çocuğu oynamak
play a football/soccer match v. futbol maçı yapmak
play a key role v. kilit rol oynamak
play a key role v. kilit bir rol oynamak
play a key role v. önemli bir rol oynamak
play a game v. oyun oynamak
play a critical role v. kritik bir rol oynamak
play a crucial role v. kritik bir rol oynamak
play a guitar v. gitar çalmak
play a big role v. büyük rol oynamak
go to play golf v. golfe gitmek
go to play golf v. golf oynamaya gitmek
play with a full deck v. tam desteyle oynamak
play marco polo v. marco polo oynamak
play hide and seek v. saklambaç oynamak
play piggy in the middle v. ortada sıçan oynamak
play pig in the middle v. ortada sıçan oynamak
play again v. yeniden oynamak
play a prank on someone v. birini işletmek (tlf/şaka)
play again v. tekrar oynamak
play again v. tekrar sahalara dönmek
play the bad guy v. kötü adamı oynamak
play the role so convincingly v. rolü çok inandırıcı oynamak
press play v. oynat tuşuna basmak
play cops and robbers v. hırsız polis oynamak
play too much golf v. çok fazla golf oynamak
play in the dirt v. toprak içinde oynamak
play in the dirt v. toprakta oynamak
play logo v. logo oynamak
play the lottery v. loto oynamak
play for v. için oynamak
play with the numbers v. sayılarla oynamak
play with the numbers v. alacak verecek hesaplarını denkleştirmek
play host v. ev sahipliği yapmak
play saxophone v. saksafon çalmak
play cowboy v. kovboyculuk oynamak
play in a band v. bir grupta çalışmak
play in an orchestra v. bir orkestrada çalmak
play something on the piano v. piyanoda bir şeyler çalmak
play a central role v. merkezi bir rol oynamak
play a central part v. merkezi bir rol oynamak
play loud v. sesli çalmak
play hooky v. izinsiz olarak okula gelmemek
be costarring in the play v. biriyle oyunda baş rolu paylaşmak
play on the swings v. salıncakta salllanmak
play an encore v. (seyircinin çağırması sonrası) (şarkıcı) bis yapmak
stage a play v. oyun sahnelemek
play an active role v. etkin bir rol oynamak
play tambourine v. tef çalmak
play horon v. horon oynamak
play with the cat v. kedi ile oynamak
play in the dirt v. çamur içinde oynamak
play in the mud v. çamur içinde oynamak
choose a play partner v. eş tutmak
play drums v. bateri çalmak
know how to play things on piano v. piyanoda bir şeyler çalmayı bilmek
play a smaller role v. daha küçük (önemsiz) bir rol oynamak
play it safe v. sağlamcı davranmak
play hard v. naz yapmak
play stupid v. salağa yatmak
play playstation v. playstation oynamak
play playstation v. pes atmak
play beach volley v. plaj voleybolu oynamak
play tag v. elim sende oynamak
play in the park v. parkta oynamak
play jigsaw v. yapboz oynamak
play a card game v. kart oyunu oynamak
can't play piano v. piano çalamamak
play okey game v. okey oynamak
play okey v. okey oynamak
play dart v. dart oynamak
play with teddy bear v. ayıcıkla oynamak
play in the classroom v. sınıfta oyun oynamak
write a play v. oyun yazmak
play playstation v. pes oynamak
play playstation v. playstation oynamak
play blind man's buff v. körebe oynamak
play fun games v. eğlenceli oyunlar oynamak
play the pools v. toto oynamak
play dodgeball v. yakartop oynamak
play with the dog v. köpekle oynamak
play as a playmaker v. oyun kurucu olarak oynamak
play with the dog v. köpekle oynamak
play marbles v. gülle oynamak
play hookey v. asmak (okul)
put on a play v. bir oyun sahnelemek
play taboo v. tabu oynamak