conscience - Türkisch Englisch Wörterbuch

conscience

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "conscience" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 17 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
conscience n. vicdan
I did everything that I could, so my conscience is clear.
Elimden geleni yaptım, bu yüzden vicdanım rahat.

More Sentences
General
conscience n. vicdan
This proves that a) he has a conscience and b) he is also a campaign leader.
Bu da a) vicdan sahibi olduğunu ve b) aynı zamanda bir kampanya lideri olduğunu kanıtlamaktadır.

More Sentences
conscience n. vicdan yapma
I felt a pang of conscience at blaming him when he was actually innocent.
Aslında masum olduğu halde onu suçladığım için vicdan azabı çektim.

More Sentences
Law
conscience n. vicdan
It is a choice with far-reaching implications, one to be made on the basis of conscience.
Bu, geniş kapsamlı sonuçları olan ve vicdan temelinde yapılması gereken bir seçimdir.

More Sentences
Technical
conscience n. vicdan
Rich world states should search their own conscience.
Zengin dünya devletleri kendi vicdanlarını sorgulamalıdır.

More Sentences
Psychology
conscience n. vicdan
Today, after mature consideration and in complete accord with my conscience, I have voted 'no'.
Bugün, olgun bir değerlendirmenin ardından ve vicdanımla tam bir uyum içerisinde 'hayır' oyu kullandım.

More Sentences
General
conscience n. bulunç
conscience n. vicdanlılık
conscience n. inanç
conscience n. duyunç
conscience n. bilinç
conscience n. suçluluk hissi
Law
conscience n. adalet hissi
conscience n. ahlaki duygu
conscience n. insaf
Linguistics
conscience n. bilinç
Philosophy
conscience n. törel bilinç

Bedeutungen, die der Begriff "conscience" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 202 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
clear conscience n. vicdan rahatlığı
These are not designed to give it a clear conscience and they must not be forgotten.
Bunlar vicdanları rahatlatmak için tasarlanmamıştır ve unutulmamalıdır.

More Sentences
bad conscience n. vicdan azabı
I frequently have a bad conscience about answering questions that no one has heard.
Kimsenin duymadığı soruları yanıtlamaktan dolayı sık sık vicdan azabı çekiyorum.

More Sentences
guilty conscience n. vicdan azabı
Do you have a guilty conscience?
Vicdan azabı çekiyor musun?

More Sentences
pangs of conscience n. vicdan azabı
He felt the pangs of conscience.
Vicdan azabı çekti.

More Sentences
sting of conscience n. vicdan azabı
prick of conscience n. vicdan azabı
pressure of conscience n. vicdan azabı
liberty of conscience n. vicdan özgürlüğü
national conscience n. milli şuur
pricks of conscience n. vicdan azabı
guilty conscience n. vicdan rahatsızlığı
bad conscience n. kötü vicdan
a clear conscience n. gönül rahatlığı
qualms of conscience n. vicdan azabı
liberty of conscience n. vicdan hürriyeti
prisoner of conscience n. siyasi suçlu
prisoner of conscience n. görüşlerinden ötürü hapis cezasına çarptırılmış kimse
prisoners of conscience n. siyasi suçlular
pangs of conscience n. vicdan sancıları
environmental conscience n. çevre duyarlılığı
the voice of conscience n. vicdanının sesi
freedom of conscience n. vicdan hürriyeti
guilty conscience n. suçluluk psikolojisi
inner conscience n. vicdan
inner conscience n. iç vicdan
conscience [obsolete] n. hürmet
conscience [obsolete] n. saygı
conscience [obsolete] n. riayet etme
conscience [obsolete] n. uyma
suffer a twinge of conscience v. vicdan azabı çekmek
have a guilty conscience v. vicdan azabı çekmek
suffer a pang of conscience v. vicdan azabı çekmek
salve one's conscience v. vicdanını rahatlatmak
sleep with a clear conscience v. vicdanen rahat olmak
listen to the voice of conscience v. vicdanının sesini dinlemek
sleep with a clear conscience v. başını yastığa rahat koymak
wrestle with one's conscience v. vicdanıyla boğuşmak
wrestle with one's conscience v. vicdanıyla mücadele etmek
sleep with a clear conscience v. yatağa girince huzurlu uyumak
have a guilty conscience v. vicdanı rahat etmemek
appease one's conscience v. vicdanını rahatlamak
soothe one's conscience v. vicdanını rahatlamak
salve one's conscience v. vicdanını rahatlamak
have a conscience v. vicdanlı olmak
weigh on one's conscience v. vicdanına yük olmak
ease one’s conscience v. vicdanını rahatlatmak
clear one's conscience v. vicdanını rahatlatmak
make conscience of v. vicdanının sesini dinlemek
conscience-proof adj. duygusuz
conscience-proof adj. yüzsüz
conscience-stricken adj. vicdan azabı çeken
conscience-smitten adj. vicdandan etkilenmiş
with clear conscience adv. vicdanı müsterih olarak
in all conscience adv. vicdanen
in all conscience adv. pek haklı olarak
with clear conscience adv. açık alınlı
on one's conscience adv. vicdanını rahatsız eden
in all conscience adv. mutlaka
with clear conscience adv. huzurlu kalple
in all conscience adv. doğrusu
in conscience adv. şüphenin ötesinde
Phrases
with a clear conscience adv. açık alınla
with a clear conscience adv. vicdanı rahat olarak
without a twinge of conscience expr. vicdanı sızlamadan
in good conscience expr. vicdanı rahat biçimde
in conscience expr. doğrusu
in conscience expr. vicdanen
in conscience expr. vicdanı rahat biçimde
Proverb
a guilty conscience needs no accuser suçluluk duygusu içindeki bir zihnin kendisini suçlayan birisine ihtiyacı yoktur
a clean conscience is a good pillow vicdanı temiz olan rahat uyur
conscience does make cowards of us all vicdan hepimizi korkak yapar
a clean conscience is a good pillow iyi bir vicdan en rahat yastıktır
a clean conscience is a good pillow vicdanı rahat olanın uykusu da rahat olur
a clean conscience makes a soft pillow vicdanı temiz olan rahat uyur
a clean conscience makes a soft pillow vicdanı temiz olan başını yastığa rahat koyar
a clean conscience makes a soft pillow vicdanı rahat olan rahat uyur
a clean conscience makes a soft pillow vicdanı rahat olanın uykusu da rahat olur
a guilty conscience needs no accuser vicdan azabı kişiyi itirafa teşvik eder
a guilty conscience needs no accuser vicdan azabı çeken biri dışarıdan birinin suçlaması olmadan da sonunda suçunu itiraf eder
a guilty conscience needs no accuser vicdan azabından kurtulmanın yolu suçunu itiraf etmektir
Colloquial
a prick of conscience n. vicdan azabı
a twinge of conscience n. vicdan azabı
matter of conscience n. vicdan meselesi
a pang of conscience n. vicdan azabı
let someone walk by with a clean conscience v. vicdanı rahat bir şekilde gezmesini sağlamak
every thief has some excuse to ease their conscience expr. her hırsızın vicdanını rahatlatmak için bir mazereti vardır
Idioms
dictates of conscience n. vicdana yön veren ilkeler
dictates of conscience n. kişinin doğru bildiği ilkeler bütünü
dictates of conscience n. vicdanın direktifleri
voice of conscience n. iç ses
voice of conscience n. içses
clear conscience n. vicdan rahatlığı
clear conscience n. vicdanın temiz olması
voice of conscience n. vicdanın sesi
dictates of conscience n. vicdanın sesi
dictates of conscience n. vicdani değerler
dictates of conscience n. vicdanen doğru olduğuna inanılan/doğru bulunan şeyler
dictates of conscience n. vicdanın dedikleri
dictates of conscience n. vicdanın emri
the dictates of conscience [cliché] n. vicdana yön veren ilkeler
the dictates of conscience [cliché] n. kişinin doğru bildiği ilkeler bütünü
the dictates of conscience [cliché] n. vicdanın direktifleri
the dictates of conscience [cliché] n. vicdanın sesi
the dictates of conscience [cliché] n. vicdani değerler
the dictates of conscience [cliché] n. vicdanen doğru olduğuna inanılan/doğru bulunan şeyler
the dictates of conscience [cliché] n. vicdanın dedikleri
the dictates of conscience [cliché] n. vicdanın emri
eat (away) at (someone's) conscience v. içi içine yemek
eat (away) at (someone's) conscience v. (birinin) vicdanını sızlatmak
eat (away) at (someone's) conscience v. içine dert olmak
prick (one's) conscience v. (birinin() vicdanını sızlatmak
prick (one's) conscience v. vicdan azabı çektirmek
prick (one's) conscience v. içine dert olmak
prick (one's) conscience v. birini suçlu hissettirmek
prick (one's) conscience v. kendini suçlu hissetmek
prick your conscience v. (birinin() vicdanını sızlatmak
prick your conscience v. vicdan azabı çektirmek
prick your conscience v. içine dert olmak
prick your conscience v. birini suçlu hissettirmek
prick your conscience v. kendini suçlu hissetmek
your conscience pricks you v. vicdan azabı çektirmek
your conscience pricks you v. içine dert olmak
your conscience pricks you v. birini suçlu hissettirmek
your conscience pricks you v. kendini suçlu hissetmek
search (one's) conscience v. iyice bir düşünmek
search (one's) conscience v. vicdanını yoklamak
search (one's) conscience v. kendine bir sormak
search (one's) conscience v. kendine gerçekten ne istediğini sormak
search (one's) conscience v. enine boyuna düşünmek
search (one's) conscience v. vicdan muhasebesi yapmak
search (one's) conscience v. yapıp ettiklerini tartmak
search your heart/soul/conscience v. iyice bir düşünmek
search your heart/soul/conscience v. vicdanını yoklamak
search your heart/soul/conscience v. kendine bir sormak
search your heart/soul/conscience v. kendine gerçekten ne istediğini sormak
search your heart/soul/conscience v. yüreğinden geçenlerini tartmak
search your heart/soul/conscience v. enine boyuna düşünmek
search your heart/soul/conscience v. gerçekten ne hissettiğini düşünmek
search your heart/soul/conscience v. vicdan muhasebesi yapmak
search your heart/soul/conscience v. yapıp ettiklerini tartmak
have on one's conscience v. kendini suçlu hissetmek
prick somebody's conscience v. kendini suçlu hissettirmek
have a clean conscience about something v. vicdanı rahat olmak
cause pangs of conscience v. vicdanını rahatsız etmek/sızlatmak
prick somebody's conscience v. vicdanını rahatsız etmek/sızlatmak
have on one's conscience v. vicdanı sızlamak
have a clear conscience about something v. vicdanı rahat olmak
have on one's conscience v. vicdanı rahatsız olmak
be on (one's) conscience v. (birinin) vicdanını rahatsız etmek
be on (one's) conscience v. kendini suçlu hissetmek
be on (one's) conscience v. (birinin) vicdanı sızlamak
have a clear conscience v. vicdanı rahat olmak
have a clear conscience v. içi rahat olmak
have a clear conscience v. alnı açık olmak
your conscience pricks you v. vicdanını sızlatmak
have (something) on (one's) conscience v. kendini suçlu hissetmek
have (something) on (one's) conscience v. vicdanı sızlamak
have (something) on (one's) conscience v. vicdanı rahatsız olmak
have a clean conscience v. vicdanı rahat olmak
have a clean conscience v. içi rahat olmak
have a clean conscience v. alnı açık olmak
have a clean conscience about (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında vicdanı rahat olmak
have a clean conscience about (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında içi rahat olmak
have a clean conscience about (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında alnı açık olmak
on (one's) conscience adj. (birinin) vicdanını rahatsız eden
on (one's) conscience adj. (birinin) vicdanını sızlatan
on (one's) conscience adj. (birine) suçlu hissettiren
(one's) conscience is clean expr. (birinin) vicdanın rahat olması
in all good conscience expr. vicdanı rahatsız etmeden
in good conscience expr. vicdanı rahatsız etmeden
in all good conscience expr. vicdanı rahat biçimde
in good conscience expr. vicdanı rahat biçimde
on conscience expr. vicdanını rahatsız eden
on conscience expr. vicdanını sızlatan
on conscience expr. suçlu hissettiren
on your conscience expr. vicdanını rahatsız eden
on your conscience expr. vicdanını sızlatan
on your conscience expr. suçlu hissettiren
Speaking
I would not have the conscience to do it expr. bunu yapmaya vicdanım razı olmaz
her conscience pricked her expr. vicdanı kendisini rahatsız etti
my conscience is clear expr. vicdanım rahat
Law
freedom of religion and conscience n. din ve vicdan özgürlüğü
liberty of conscience n. din özgürlüğü
conscience money n. kazanç vergisi
court of conscience n. küçük davaların görüldüğü meslek mahkemesi
conscience money n. vicdan emriyle verilen para
freedom of conscience n. vicdan hürriyeti
liberty of conscience n. vicdan özgürlüğü
conscience money n. vicdanını rahatlatmak için verilen para
qualms of conscience n. vicdan azabı
court of conscience n. vicdan mahkemesi
conscience clause n. bir eylemde bulunmayı vicdani nedenle reddedenleri muaf tutan madde
from equity and conscience expr. hakkaniyet ve nesafete göre
Politics
freedom of religion and conscience n. din ve inanış özgürlüğü
freedom of thought and conscience n. fikir ve vicdan hürriyeti
public conscience n. kamu vicdanı
right of conscience n. vicdan özgürlüğü
keeper of the king's conscience n. lordlar kamarası başkanlığı görevi kiliseye bağlıyken verilen bir unvan
Psychology
humanistic conscience n. insancıl vicdan
collective conscience n. kolektif şuur
collective conscience n. ortak vicdan
authoritarian conscience n. otoriter vicdan