|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
bir bitkinin kış nedeniyle ölmesi |
winterkill n.
|
|
2 |
General |
hareket nedeniyle hava akımı oluşan yüzey |
periptery n.
|
|
3 |
General |
özellikle tipi nedeniyle havada ve yerde kardan başka hiçbir şey görememe hali |
white out n.
|
|
4 |
General |
görevi nedeniyle kendini birşey sanan memur |
panjandrum n.
|
|
5 |
General |
arıza nedeniyle elektrik kesintisi |
power failure n.
|
|
6 |
General |
mevsimlerin değişimi nedeniyle paganlar ve cadılar tarafından yapılan sekiz festivalden biri |
sabbat n.
|
|
7 |
General |
tornado veya hortum nedeniyle suyun kabarması ve yukarı çekilmesi |
waterspout n.
|
|
8 |
General |
hastalık veya diğer acil durumlar nedeniyle gezmenin yabancı bir ülkeden kendi ülkesine getirilmesi |
repatriation n.
|
|
9 |
General |
kayıp (ölüm nedeniyle) |
bereavement n.
|
|
10 |
General |
ebeveyn ya da onların ebeveyninin ingiltere'de doğmuşlukları nedeniyle orada yaşama hakkı |
patriality n.
|
|
11 |
General |
bir bitkinin kış nedeniyle ölümü |
winterkilling n.
|
|
12 |
General |
hamilelik nedeniyle yapılmaya zorlanan evlilik |
shotgun marriage n.
|
|
13 |
General |
hukuku ihlal nedeniyle verilen ceza |
sanction n.
|
|
14 |
General |
ölüm nedeniyle kayıp |
bereavement n.
|
|
15 |
General |
şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma |
high-conflict divorce n.
|
|
16 |
General |
sel nedeniyle kara veya demiryolunda meydana gelen çöküntü |
wash-out n.
|
|
17 |
General |
trafik tıkanıklığı nedeniyle oluşan kuyruk |
tailbacks n.
|
|
18 |
General |
parası veya toplumdaki konumu nedeniyle yaşlı bir adamla evlendirilen genç kadın |
trophy wife n.
|
|
19 |
General |
çevirinin aşırı edebi kullanımlar nedeniyle dilbilgisi kurallarına uymayacak hale gelmesi |
translationese n.
|
|
20 |
General |
çevirinin aşırı edebi kullanımlar nedeniyle dilbilgisi kurallarına uymayacak hale gelmesi |
translatese n.
|
|
21 |
General |
hamilelik nedeniyle yapılmaya zorlanan evlilik |
a shotgun wedding n.
|
|
22 |
General |
düşünce farklılığı nedeniyle ana gruptan ayrılan grup |
splinter group n.
|
|
23 |
General |
trafiğin sıkışması nedeniyle oluşan araç kuyruğu |
tailback n.
|
|
24 |
General |
öfke veya hastalık nedeniyle ani patlama veya kriz |
access n.
|
|
25 |
General |
özellikle dini veya siyasi inançları veya ırkları nedeniyle insanlara acımasızca davranan kişi veya grup |
persecutor n.
|
|
26 |
General |
ciltte sürtünme nedeniyle meydana gelen tahriş |
chafing n.
|
|
27 |
General |
kontrast nedeniyle belirginlik veya canlılık |
relief n.
|
|
28 |
General |
istifa, emeklilik veya ölüm nedeniyle personel veya üyen kademeli olarak azalması |
natural wastage n.
|
|
|
29 |
General |
farmakolojik etkileri nedeniyle endojen olarak üretilen bir interferon formu |
alpha-interferon n.
|
|
30 |
General |
fazla maske kullanımı nedeniyle yüzde oluşan sivilce |
maskne n.
|
|
31 |
General |
bir suç nedeniyle hüküm giymiş veya ihtar almış genç kimse |
young offender n.
|
|
32 |
General |
(yalnızlık nedeniyle) üzgünlük |
lonesomeness n.
|
|
33 |
General |
suyun, suyu önleyici bir yapının altına girmesi nedeniyle toprakta yüzey toprağında oluşan bozulma |
bile [dialect] n.
|
|
34 |
General |
havadaki bir şey nedeniyle büzüşme |
blastment n.
|
|
35 |
General |
deneyim, yargı gücü ve bilgeliği nedeniyle saygı duyulan kadın |
wise woman n.
|
|
36 |
General |
mantarlar nedeniyle oluşan yumuşak, sulu sebze veya meyve küfü |
leak n.
|
|
37 |
General |
gözetim ve hukuk sistemlerinin eksikliği nedeniyle genel düzeni bozan davranışların sergilendiği yer veya durum |
wild west n.
|
|
38 |
General |
üzerindeki ağaçların rüzgar nedeniyle devrildiği arazi |
windfall n.
|
|
39 |
General |
rüzgar nedeniyle devrilme |
windfall n.
|
|
40 |
General |
rüzgar nedeniyle yıkılmış olma |
windfall n.
|
|
41 |
General |
suyun set gibi bir yapının altına girmesi nedeniyle toprak yüzeyinde meydana gelen hareket |
boil n.
|
|
42 |
General |
aşırı kaygı veya suçluluk nedeniyle elleri ovuşturma |
handwringing n.
|
|
43 |
General |
aşırı kaygı veya suçluluk nedeniyle elleri ovuşturma |
hand-wringing n.
|
|
44 |
General |
aşınma veya erozyon nedeniyle aşınmış nokta |
worn spot n.
|
|
45 |
General |
işleme nedeniyle aşınmış arazi |
worn land n.
|
|
46 |
General |
hayranlığı nedeniyle bir şahsın biyografisini yazan kimse |
boswell n.
|
|
47 |
General |
güçlü rüzgarlar nedeniyle çok şiddetli ve tehlikeli hale gelmiş deniz |
high sea n.
|
|
48 |
General |
büyük önemi nedeniyle aranan nesne |
holy grail n.
|
|
49 |
General |
bacak kısalığı nedeniyle ayaktaki yüksekliği oturma yüksekliğine göre daha kısa olan kimse |
hypomorph n.
|
|
50 |
General |
aşınma nedeniyle malzemelerin sertleşmesi veya renginin solması |
burning n.
|
|
51 |
General |
olağanüstülüğü nedeniyle dikkate değer şey |
must n.
|
|
52 |
General |
yetersiz aydınlatma nedeniyle belirsiz olma |
obscureness n.
|
|
53 |
General |
yetersiz aydınlatma nedeniyle kesin olmama |
obscureness n.
|
|
54 |
General |
aşırı gerginlik nedeniyle potansiyelini gerçekleştiremeyen kimse |
choker n.
|
|
55 |
General |
bakteri, mantar veya kimyasal etki nedeniyle çürüme |
decaying n.
|
|
56 |
General |
(kar veya artan masraf nedeniyle) aynı mülkün karşılıklı anlaşma yolu ile birinden diğerine devredilmesi |
demise and redemise n.
|
|
57 |
General |
yaşı ve tarihsel önemi nedeniyle değer verilen bina veya kurum |
grande dame n.
|
|
58 |
General |
uzun gelişim süreci nedeniyle büyük veya etkileyici olan şey |
grandfather n.
|
|
59 |
General |
(eskiden) moda nedeniyle kadınların kambur duruşu |
grecian bend n.
|
|
60 |
General |
resmi yetki kullanması sonucu zarar gören kimselere karşı sorumluluk nedeniyle bir kamu görevlisine tanınan kişisel dokunulmazlık |
official immunity n.
|
|
61 |
General |
eğimi nedeniyle açı yapan şey |
inclined n.
|
|
62 |
General |
ahşap mantarları nedeniyle ahşapta oluşan renk bozulması |
spalting n.
|
|
63 |
General |
(yaş nedeniyle) hafızası zayıflayan kimse |
doater n.
|
|
64 |
General |
(yaş nedeniyle) hafızası zayıflayan kimse |
doter n.
|
|
65 |
General |
(uygunsuz davranış nedeniyle) kendi toplumundan dışlanma |
coventry n.
|
|
66 |
General |
yaşlanma nedeniyle beceride zayıflık |
crack n.
|
|
67 |
General |
yoksunluk veya ihtiyaç nedeniyle hareket etme |
drive n.
|
|
68 |
General |
iş nedeniyle sürekli seyahat edenler |
itineracy n.
|
|
69 |
General |
geleneksellik nedeniyle orijinal olmama |
conventionality n.
|
|
70 |
General |
dini sanrılar nedeniyle konvülsiyon geçiren kimse |
convulsionary n.
|
|
71 |
General |
adres sorunu nedeniyle teslim ve iade edilemeyen posta |
dead mail n.
|
|
72 |
General |
(kilo nedeniyle) şişme |
fleshment n.
|
|
73 |
General |
hastalığı nedeniyle dışarı çıkamayan kimse |
shut-in n.
|
|
74 |
General |
yatalak hastada statik pozisyon ve sıkışma nedeniyle dolaşım sorunu yaşanabilen bölge |
pressure point n.
|
|
75 |
General |
yelkenlinin rüzgar nedeniyle yön değiştirmesi |
tack n.
|
|
76 |
General |
park cezası nedeniyle gelen mahkeme celbi |
sticker n.
|
|
77 |
General |
hava muhalefeti nedeniyle mahsur kalma |
stress of weather n.
|
|
78 |
General |
hava şartları nedeniyle kısıtlanma |
stress of weather n.
|
|
79 |
General |
ısı, nem ve güneş nedeniyle bitki dokularında yaralanma |
sunscald n.
|
|
80 |
General |
(ağaç veya dallarında) yetersiz ışık nedeniyle büyümeme |
suppression n.
|
|
81 |
General |
sinmek (korku vb nedeniyle) |
cower v.
|
|
82 |
General |
hastalık nedeniyle işe gelmemiş olmak |
be off sick v.
|
|
83 |
General |
evde kalmak zorunda olmak (hastalık vb nedeniyle) |
be laid up with v.
|
|
84 |
General |
yağmur nedeniyle solmak |
weather v.
|
|
85 |
General |
yatakta kalmak zorunda olmak (hastalık vb nedeniyle) |
be laid up with v.
|
|
86 |
General |
yaşlılık nedeniyle titremek |
dodder v.
|
|
87 |
General |
bir kaza ya da hastalık nedeniyle ölmek |
die of something v.
|
|
88 |
General |
cinayetlerle bağlantısı nedeniyle aranmak |
be sought in connection to the killings v.
|
|
89 |
General |
yüzünü buruşturmak (korku/acı nedeniyle) vücudunda bir yer seğirmek |
flinch v.
|
|
90 |
General |
hava nedeniyle rengi solmak |
weather v.
|
|
91 |
General |
hava nedeniyle rengi atmak |
weather v.
|
|
92 |
General |
(kağıt) hatalı kalenderleme nedeniyle normalden daha koyu hale gelmek |
blacken v.
|
|
93 |
General |
atletik başarı nedeniyle okul arması kazanmak |
letter v.
|
|
94 |
General |
hazırlıksızlık nedeniyle başarısız olmak |
halfcock v.
|
|
95 |
General |
hazırlıksızlık nedeniyle başarısız olmak |
half-cock v.
|
|
96 |
General |
(düşük kalite nedeniyle) kötü olmak |
blow v.
|
|
97 |
General |
dikkatsizlik nedeniyle kaybetmek |
blunder (away) v.
|
|
98 |
General |
düşüncesizlik nedeniyle kaybetmek |
blunder (away) v.
|
|
99 |
General |
(yeni boya) özellikle nem nedeniyle donuklaşmak |
blush v.
|
|
100 |
General |
darboğaz nedeniyle engellenmek |
bottleneck v.
|
|
101 |
General |
(ses) özellikle duygusal gerginlik nedeniyle aniden değişmek |
break v.
|
|
102 |
General |
(hareket nedeniyle) nefessiz kalmak |
breathe v.
|
|
103 |
General |
alıştırma eksikliği nedeniyle gerilemek |
molder v.
|
|
104 |
General |
egzersiz eksikliği nedeniyle kötüleşmek |
molder v.
|
|
105 |
General |
açlık nedeniyle bir şey yapmak zorunda kalmak |
hunger v.
|
|
106 |
General |
(fırtına nedeniyle) sığınmak |
hunker v.
|
|
107 |
General |
bağlılık nedeniyle sunmak |
give v.
|
|
108 |
General |
ani hızlanma veya fren nedeniyle tekerlek içinde dönmek |
gerbil v.
|
|
109 |
General |
hata veya şanssızlık nedeniyle başarısız olmak |
gutser v.
|
|
110 |
General |
damlama nedeniyle nem kaybetmek |
guttate v.
|
|
111 |
General |
liyakat nedeniyle almak |
command v.
|
|
112 |
General |
(siyasi, ekonomik) baskı nedeniyle gitmeye zorlamak |
drive v.
|
|
113 |
General |
(kilo nedeniyle) şişmek |
flesh v.
|
|
114 |
General |
yasal zorunluluk nedeniyle akıl hastanesine yatırmak |
section [uk] v.
|
|
115 |
General |
(grev nedeniyle) çalışmaya ara vermek |
strike v.
|
|
116 |
General |
(grev nedeniyle) işi bırakmak |
strike v.
|
|
117 |
General |
(grev nedeniyle) işi askıya almak |
strike v.
|
|
118 |
General |
yaşı nedeniyle elemek |
superannuate v.
|
|
119 |
General |
kış nedeniyle ölmüş bitki |
winterkilled adj.
|
|
120 |
General |
don nedeniyle mahvolmuş |
frostbitten adj.
|
|
121 |
General |
evde hapis olan (hastalık vb nedeniyle) |
housebound adj.
|
|
122 |
General |
sürtünme nedeniyle yaralı |
chafed adj.
|
|
123 |
General |
uzun süreli kullanımı nedeniyle kabul gören |
time-honored adj.
|
|
124 |
General |
(basınç nedeniyle) çökebilir |
yieldable adj.
|
|
125 |
General |
yıpranma nedeniyle |
attritional adj.
|
|
126 |
General |
fırtına nedeniyle harabeye dönmüş |
storm-racked adj.
|
|
127 |
General |
kabuğunun çok sıkı veya yapışık olması nedeniyle gelişmeyen |
barkbound adj.
|
|
128 |
General |
tenha (yalnızlık nedeniyle) üzgün |
lonesome adj.
|
|
129 |
General |
patlayıcı, şimşek veya rüzgar nedeniyle yarılmış veya yaralanmış |
blasted adj.
|
|
130 |
General |
kışın şiddetli hava koşulları nedeniyle tahrip olmuş |
winter-beaten adj.
|
|
131 |
General |
(korku veya endişe nedeniyle) dudakları beyazlamış |
white-lipped adj.
|
|
132 |
General |
kabuslar veya anlamsız korkular nedeniyle tükenmiş |
hag-ridden adj.
|
|
133 |
General |
rüzgar nedeniyle düşen (şey) |
windfallen adj.
|
|
134 |
General |
(ağzı kapalı yiyecek kabı) içeriğinin bozulması nedeniyle şişmiş |
blown adj.
|
|
135 |
General |
patlama nedeniyle parçalanmış |
blown adj.
|
|
136 |
General |
yıkım veya patlama nedeniyle zarar görmüş |
blown-up adj.
|
|
137 |
General |
fakirlik nedeniyle aba giyen |
woolen [obsolete] adj.
|
|
138 |
General |
büyük partiküller nedeniyle işlemesi zor |
harsh adj.
|
|
139 |
General |
(boşanma nedeniyle) yıkılmış |
broken adj.
|
|
140 |
General |
(boşanma nedeniyle) dağılmış |
broken adj.
|
|
141 |
General |
hastalık nedeniyle (bir yere) bağlı olan |
homebound adj.
|
|
142 |
General |
(zar) ağırlık fazlalığı nedeniyle dengesiz |
loaded adj.
|
|
143 |
General |
(ağırlık nedeniyle) yavaş |
lumbering adj.
|
|
144 |
General |
(ağırlık nedeniyle) zahmetli |
lumbering adj.
|
|
145 |
General |
(ağırlık nedeniyle) yorucu |
lumbering adj.
|
|
146 |
General |
(ağırlık nedeniyle) yavaş |
lumberly adj.
|
|
147 |
General |
(ağırlık nedeniyle) zahmetli |
lumberly adj.
|
|
148 |
General |
(ağırlık nedeniyle) yorucu |
lumberly adj.
|
|
149 |
General |
yangın nedeniyle yok olmuş |
burned-over adj.
|
|
150 |
General |
yangın nedeniyle ağır hasar almış |
burned-over adj.
|
|
151 |
General |
(özellikle dikenli olması nedeniyle) pıtrak gibi |
burrlike adj.
|
|
152 |
General |
gerilim nedeniyle kırılmış |
burst adj.
|
|
153 |
General |
gerilim nedeniyle kırılmış |
bursted adj.
|
|
154 |
General |
(çamur, kum, kil nedeniyle) ilerlemesi zor |
heavy adj.
|
|
155 |
General |
kart dizisindeki aralık nedeniyle kesintiye uğrayan veya eksik |
open adj.
|
|
156 |
General |
dili veya içeriği nedeniyle okunamayan |
illegible adj.
|
|
157 |
General |
… nedeniyle meydana gelen |
incidental (upon) adj.
|
|
158 |
General |
internet paylaşımı nedeniyle işten atılmış |
dooced adj.
|
|
159 |
General |
(kan, serum) hasta özellikleri nedeniyle nakle uygun olmayan |
incompatible adj.
|
|
160 |
General |
parazit nedeniyle gelişen |
parasitical adj.
|
|
161 |
General |
(dövüş horozu) özellikle bacakları felç bırakan bir sırt yarası nedeniyle felç kalmış |
coupled adj.
|
|
162 |
General |
kalitesizlik nedeniyle ıskartaya ayrılan |
cull adj.
|
|
163 |
General |
yorumlama nedeniyle yapılan |
interpretive adj.
|
|
164 |
General |
itaatsizlik nedeniyle cezalandırılmış |
disciplined adj.
|
|
165 |
General |
bakteri veya mantar kontaminasyonu nedeniyle jelatinimsi hale gelen |
ropey adj.
|
|
166 |
General |
deniz hareketleri nedeniyle oluşmuş |
sea adj.
|
|
167 |
General |
deniz hareketleri nedeniyle şekillenmiş |
sea adj.
|
|
168 |
General |
(olgunlaşma nedeniyle) yumuşamış |
squashy adj.
|
|
169 |
General |
(yıldız etkisi nedeniyle) talihsiz |
starred adj.
|
|
170 |
General |
(yıldız etkisi nedeniyle) bahtsız |
starred adj.
|
|
171 |
General |
(yıldız etkisi nedeniyle) şanssız |
starred adj.
|
|
172 |
General |
(sıkışma nedeniyle) yapışık gibi görünen |
strangulate adj.
|
|
173 |
General |
stres nedeniyle gelişen |
stress-related adj.
|
|
174 |
General |
nadir olması nedeniyle |
because of its rarity adv.
|
|
175 |
General |
iş nedeniyle |
with business purposes adv.
|
|
176 |
General |
kayıp nedeniyle |
due to loss adv.
|
|
177 |
General |
kayıp nedeniyle |
due to a loss adv.
|
|
178 |
General |
kayıp nedeniyle |
because of loss adv.
|
|
179 |
General |
iptali nedeniyle |
due to the cancellation adv.
|
|
180 |
General |
güvenlik nedeniyle |
for security reasons adv.
|
|
181 |
General |
hangisi nedeniyle |
whereupon [obsolete] adv.
|
|
182 |
General |
olasılığı nedeniyle |
in case prep.
|
|
183 |
General |
hangisi nedeniyle |
whereby pron.
|
|
184 |
General |
olması nedeniyle |
on the grounds that conj.
|
|
185 |
General |
hangisi nedeniyle |
wherethrough conj.
|
|
Phrasals |
|
186 |
Phrasals |
yağmur nedeniyle ertelemek veya iptal etmek (maç, oyun, açık hava etkinliği vb. gibi) |
rain out v.
|
|
187 |
Phrasals |
yağmur nedeniyle ertelemek veya iptal etmek (maç, oyun, açık hava etkinliği vb. gibi) |
rain off v.
|
|
188 |
Phrasals |
nedeniyle olmak |
grow out of v.
|
|
189 |
Phrasals |
(birini bir şey) nedeniyle ihmal etmek |
place behind (someone or something) v.
|
|
190 |
Phrasals |
(birini bir şey) nedeniyle göz ardı etmek |
place behind (someone or something) v.
|
|
191 |
Phrasals |
(birine bir şey) nedeniyle gereken önemi vermemek |
place behind (someone or something) v.
|
|
192 |
Phrasals |
(birine bir şey) nedeniyle gereken ilgiyi göstermemek |
place behind (someone or something) v.
|
|
193 |
Phrasals |
yangın nedeniyle bulunduğu yeri terk etmek zorunda kalmak |
burn (one) out of (something) v.
|
|
194 |
Phrasals |
yangın nedeniyle bulunduğu yeri terk etmek zorunda bıraktırmak |
burn someone out of something v.
|
|
195 |
Phrasals |
yangın nedeniyle bulunduğu yeri terk etmek zorunda bıraktırmak |
burn someone out v.
|
|
196 |
Phrasals |
hastalık nedeniyle işten bir süreliğine izin almak |
book off v.
|
|
197 |
Phrasals |
nedeniyle hastalanmak |
come down with v.
|
|
198 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle çok sevinmek |
exult over (something) v.
|
|
199 |
Phrasals |
(korku, tiksinme nedeniyle) yüzünde renk kalmamak |
blanch at (something) v.
|
|
200 |
Phrasals |
(bir şey nedeniyle) kaçmak |
run at (someone or something) v.
|
|
201 |
Phrasals |
(bir şey nedeniyle) suratını ekşitmek |
wince at (something) v.
|
|
202 |
Phrasals |
(aldığı darbe nedeniyle) geriye doğru sendelemek |
reel back (from something) v.
|
|
203 |
Phrasals |
(bir haber nedeniyle) beyninden vurulmuşa dönmek |
reel back (from something) v.
|
|
204 |
Phrasals |
(bir haber nedeniyle) aklı durmak |
reel back (from something) v.
|
|
205 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle yumruk atmak |
punch out of (something) v.
|
|
206 |
Phrasals |
olumsuz hava koşulları nedeniyle ulaşılmaz hale gelmek |
weather in v.
|
|
207 |
Phrasals |
olumsuz hava koşulları nedeniyle ertelenmek/iptal edilmek |
weather out v.
|
|
208 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle piyasa aniden yükselmek |
surge off (of) (something) v.
|
|
209 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle aniden borsanın değeri artmak |
surge off (of) (something) v.
|
|
210 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle aniden hissenin fiyatı artmak |
surge off (of) (something) v.
|
|
211 |
Phrasals |
(kar veya sis nedeniyle) görüşü kaybetmek |
white out v.
|
|
212 |
Phrasals |
(kar veya sis nedeniyle) görüşe sahip olmamak |
white out v.
|
|
213 |
Phrasals |
(organizasyonu, etkinliği) şiddetli rüzgar nedeniyle iptal etmek |
wind off v.
|
|
214 |
Phrasals |
bir şey nedeniyle olmak |
arise from something v.
|
|
215 |
Phrasals |
bir şey nedeniyle olmak |
arise out of something v.
|
|
216 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle olmak |
arise out of (something) v.
|
|
217 |
Phrasals |
yangın nedeniyle birini bulunduğu yeri (işini/evini) terk etmek zorunda bırakmak |
burn someone out of something v.
|
|
218 |
Phrasals |
yangın nedeniyle bulunduğu yeri (işini/evini) terk etmek zorunda bırakmak |
burn out of v.
|
|
219 |
Phrasals |
(bitki) fazla su verilmesi nedeniyle büyüyememek |
dampen off v.
|
|
220 |
Phrasals |
(özellikle geçici hafıza kaybı nedeniyle) kafası karışmak |
go up v.
|
|
221 |
Phrasals |
nedeniyle ölmek |
perish from v.
|
|
222 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle ölmek |
perish from (something) v.
|
|
223 |
Phrasals |
nedeniyle yumruk atmak |
punch out of v.
|
|
224 |
Phrasals |
nedeniyle huzuru kaçmak |
put off by v.
|
|
225 |
Phrasals |
için/nedeniyle seyahate çıkmak |
travel for v.
|
|
226 |
Phrasals |
(bir şey) için/nedeniyle seyahate çıkmak |
travel for (something) v.
|
|
227 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle uyanmak |
wake (up) to (something) v.
|
|
228 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle uyanmak |
waken to (something) v.
|
|
Phrases |
|
229 |
Phrases |
bulunduğu konum nedeniyle |
by its location expr.
|
|
230 |
Phrases |
ekonomik güçlükler nedeniyle |
due to the economic difficulties expr.
|
|
231 |
Phrases |
iç savaş nedeniyle |
because of civil war expr.
|
|
232 |
Phrases |
küçümsenmeyecek/azımsanmayacak ölçüde...nedeniyle |
due in no small part to expr.
|
|
233 |
Phrases |
sadece bu gerçek nedeniyle |
eo ipso (by that fact alone) expr.
|
|
234 |
Phrases |
sağlık nedeniyle |
due to health reasons expr.
|
|
235 |
Phrases |
sağlık nedeniyle |
because of health reasons expr.
|
|
236 |
Phrases |
tadilat nedeniyle kapalıyız |
closed for renovations expr.
|
|
237 |
Phrases |
(bir şey) nedeniyle |
out of consideration of (something) expr.
|
|
238 |
Phrases |
(birine/bir şeye) bağlılığı nedeniyle |
out of sympathy with (someone or something) expr.
|
|
239 |
Phrases |
(bir şey) nedeniyle |
as a result of (something) expr.
|
|
240 |
Phrases |
(biri/bir şey) nedeniyle |
due to (someone or something) expr.
|
|
241 |
Phrases |
(bir şey) nedeniyle |
in virtue of (something) expr.
|
|
242 |
Phrases |
(biri/bir şey) nedeniyle |
on account of (someone or something) expr.
|
|
Colloquial |
|
243 |
Colloquial |
açlık nedeniyle aşırı sinirli olan kimse |
hangry n.
|
|
244 |
Colloquial |
yorgunluk/uykusuzluk nedeniyle göz altında oluşan morluk(lar) |
coon eye(s) n.
|
|
245 |
Colloquial |
uyuşturucu nedeniyle görülen kötü halüsinasyonlar |
bad trip n.
|
|
246 |
Colloquial |
eşi spor ya da hobi nedeniyle sık sık bir yere giden kadın |
widow n.
|
|
247 |
Colloquial |
tıbbi tedaviye ihtiyacı olmayıp güven duymak için veya duygusal sorunlar nedeniyle doktora giden kimseler |
worried well n.
|
|
248 |
Colloquial |
gerginlik nedeniyle mide bölgesinde karıncalanma |
butterflies n.
|
|
249 |
Colloquial |
içinde çözünmüş kalsiyum sülfat nedeniyle tadı bozulmuş kuyu suyu |
gyp water n.
|
|
250 |
Colloquial |
fazladan rezervasyon nedeniyle (birinin) uçak biletini açığa almak |
bump v.
|
|
251 |
Colloquial |
(temaslı sporlarda karın bölgesine alınan sert bir darbe nedeniyle) bir süre nefes alamamak |
get the wind knocked out of v.
|
|
252 |
Colloquial |
(temaslı sporlarda karın bölgesine alınan sert bir darbe nedeniyle) bir süre nefes alamamak |
get winded v.
|
|
253 |
Colloquial |
(bir hastalık nedeniyle) ölmek üzere olmak |
be dying of (something) v.
|
|
254 |
Colloquial |
yağmur nedeniyle ertelenmek |
be rained off v.
|
|
255 |
Colloquial |
yağmur nedeniyle iptal edilmek |
be rained off v.
|
|
256 |
Colloquial |
yağmur nedeniyle geciktirilmek |
be rained off v.
|
|
257 |
Colloquial |
yağmur nedeniyle ertelenmek |
be rained out v.
|
|
258 |
Colloquial |
yağmur nedeniyle iptal edilmek |
be rained out v.
|
|
259 |
Colloquial |
yağmur nedeniyle geciktirilmek |
be rained out v.
|
|
260 |
Colloquial |
kar nedeniyle ertelenmek |
be snowed out v.
|
|
261 |
Colloquial |
kar nedeniyle iptal edilmek |
be snowed out v.
|
|
262 |
Colloquial |
kar nedeniyle geciktirilmek |
be snowed out v.
|
|
263 |
Colloquial |
(bir şey) nedeniyle olmak |
be down to something v.
|
|
264 |
Colloquial |
(gebelik nedeniyle) karnı belli olmak |
show v.
|
|
265 |
Colloquial |
(yoksulluktan gelme nedeniyle) aşırı hırslı |
hungry adj.
|
|
266 |
Colloquial |
(bir şey) nedeniyle kafası güzel/sarhoş |
hepped up on (something) adj.
|
|
267 |
Colloquial |
ailesi veya ilişkileri nedeniyle ünlü olan kişi |
famous for being famous expr.
|
|
268 |
Colloquial |
(biri/bir şey) nedeniyle |
in (someone's or something's) name expr.
|
|
269 |
Colloquial |
yağmur nedeniyle ertelendi/gecikti/iptal edildi |
rain stopped play [uk/ireland] expr.
|
|
270 |
Colloquial |
yağmur/yağış nedeniyle sekteye uğradı |
rain stopped play [uk/ireland] expr.
|
|
271 |
Colloquial |
biri/bir şey nedeniyle |
thanks to somebody/something expr.
|
|
Idioms |
|
272 |
Idioms |
(yağmur nedeniyle) etkinliğin iptal edilmesi |
rain-off n.
|
|
273 |
Idioms |
(yağmur nedeniyle) etkinliğin iptal edilmesi |
rainout n.
|
|
274 |
Idioms |
yağmur nedeniyle iptal edilen etkinlik |
rain-off n.
|
|
275 |
Idioms |
yağmur nedeniyle iptal edilen etkinlik |
rainout n.
|
|
276 |
Idioms |
yağmur nedeniyle iptal edilmiş etkinlik |
rain-off n.
|
|
277 |
Idioms |
yağmur nedeniyle iptal edilmiş etkinlik |
rainout n.
|
|
278 |
Idioms |
imla hatası nedeniyle reddedilme |
death by spell check n.
|
|
279 |
Idioms |
hamilelik nedeniyle yapılmaya zorlanan evlilik |
shotgun wedding n.
|
|
280 |
Idioms |
hamilelik nedeniyle yapılmaya zorlanan evlilik |
a shotgun marriage n.
|
|
281 |
Idioms |
yorgunluk/uykusuzluk nedeniyle göz altında oluşan morluk |
raccoon eyes n.
|
|
282 |
Idioms |
yorgunluk/uykusuzluk nedeniyle göz altında oluşan morluklar |
raccoon eyes n.
|
|
283 |
Idioms |
yorgunluk/uykusuzluk nedeniyle göz altında oluşan morluk |
raccoon eye n.
|
|
284 |
Idioms |
yorgunluk/uykusuzluk nedeniyle göz altında oluşan morluklar |
raccoon eye n.
|
|
285 |
Idioms |
hamilelik nedeniyle yapılmaya zorlanan evlilik |
a shotgun wedding [old-fashioned] n.
|
|
286 |
Idioms |
hamilelik nedeniyle yapılmaya zorlanan evlilik |
a shotgun marriage [old-fashioned] n.
|
|
287 |
Idioms |
tutucu politik görüşleri nedeniyle gazetelere katılmadığı konularda sinirini/şikayetini belirten mektuplar gönderen kimse |
disgusted of tunbridge wells [uk] n.
|
|
288 |
Idioms |
(bir şey nedeniyle) duygulanmak |
be touched with (something) v.
|
|
289 |
Idioms |
bir hastalık nedeniyle yataklara düşmek |
be down with (something) v.
|
|
290 |
Idioms |
bir hastalık nedeniyle yataklara/yatağa düşmek |
be down with v.
|
|
291 |
Idioms |
(bir şey) nedeniyle (birine) sıkıntı vermek/rahatsızlık vermek |
burden someone or something with someone or something v.
|
|
292 |
Idioms |
(bir şey) nedeniyle (birine) zahmet vermek/zahmet çektirmek |
burden someone or something with someone or something v.
|
|
293 |
Idioms |
(bir şey nedeniyle) kirlenmek/bozulmak |
be tainted by (something) v.
|
|
294 |
Idioms |
(bir şey nedeniyle) sağlık için tehlikeli hale gelmek |
be tainted by (something) v.
|
|
295 |
Idioms |
(biriyle/bir grupla olan) ilişkisi/bağlantısı nedeniyle lanetlemek |
damn by association v.
|
|
296 |
Idioms |
(biri/bir şey) nedeniyle huzuru kaçmak |
put off by someone or something v.
|
|
297 |
Idioms |
yetkili makamlarca verilen karar nedeniyle işi bırakmak |
cease and desist v.
|
|
298 |
Idioms |
(hastalık/sakatlık nedeniyle) yatağa bağlanmak |
lay up v.
|
|
299 |
Idioms |
(birinin) yaptığı iyi/başarılı bir iş nedeniyle kendisine harcanan parayı hak etmek |
earn (one's) corn [uk] v.
|
|
300 |
Idioms |
(birinin) yaptığı iyi/başarılı bir iş nedeniyle kendisine harcanan parayı hak etmek |
earn your corn [uk] v.
|
|
301 |
Idioms |
(bir şey nedeniyle) mahvolmak |
be tainted by (something) v.
|
|
302 |
Idioms |
sahtekarlık/görevi kötüye kullanma nedeniyle hukuki görevinden atılmak |
strike someone off the rolls v.
|
|
303 |
Idioms |
sahtekarlık/görevi kötüye kullanma nedeniyle hukuki görevinden atılmak |
strike someone off the roll v.
|
|
304 |
Idioms |
özellikle ihmal veya suiistimal nedeniyle azarlamak |
bring to account v.
|
|
305 |
Idioms |
(temaslı sporlarda karın bölgesine alınan sert bir darbe nedeniyle) bir süre nefes alamamak |
get the wind knocked out of (one) v.
|
|
306 |
Idioms |
sağlık nedeniyle çıkarılmak |
medical out [us] v.
|
|
307 |
Idioms |
sağlık nedeniyle çıkarmak |
medical out [us] v.
|
|
308 |
Idioms |
(özellikle uzun süreli stres nedeniyle) tükenmiş |
burned-out adj.
|
|
309 |
Idioms |
(özellikle uzun süreli stres nedeniyle) yıpranmış |
burned-out adj.
|
|
310 |
Idioms |
çapraşık işler içinde/arasında/nedeniyle |
between the jigs and the reels adv.
|
|
311 |
Idioms |
içinden çıkılması zor/güç bir durum/hal nedeniyle |
between the jigs and the reels adv.
|
|
312 |
Idioms |
tam bir kaos içinde/nedeniyle |
between the jigs and the reels adv.
|
|
313 |
Idioms |
açık yürekliliği nedeniyle çevresindeki kişilerin rahatsız olduğu kişi |
skunk at the picnic expr.
|
|
314 |
Idioms |
genelde avustralya'nın kırsal kesimlerinde bir işi veya sabit bir adresi olmadan, eğlence amaçlı ya da ekonomik koşullar nedeniyle seyahat etmek |
on the wallaby (track) expr.
|
|
315 |
Idioms |
(bir şey) nedeniyle |
by virtue of (something) expr.
|
|
316 |
Idioms |
bir şey nedeniyle |
by/in virtue of something expr.
|
|
317 |
Idioms |
bir şey nedeniyle |
by virtue of something expr.
|
|
Formal |
|
318 |
Formal |
(britanya parlamentosunda) askeriye mensubu olması nedeniyle seçkin |
gallant adj.
|
|
Trade/Economic |
|
319 |
Trade/Economic |
ailesinden ayrılıp yalnız yaşadıktan sonra ekonomik sıkıntılar nedeniyle ailesinin yanına geri dönen genç grup |
boomerang generation n.
|
|
320 |
Trade/Economic |
bir fabrikanın bakım ve onarım nedeniyle işlemediği dönem |
down period n.
|
|
321 |
Trade/Economic |
birleşme nedeniyle hisse senetlerinin değiştirilmesi |
conversion of securities in the merger n.
|
|
322 |
Trade/Economic |
devamsızlıklar nedeniyle yitirilen zamanı telafi etmek maksadıyla normal çalışma programı dışında yapılan iş |
make up work n.
|
|
323 |
Trade/Economic |
ekonomik kriz nedeniyle işletme faaliyetlerinin en düşük düzeye inmesi |
bust n.
|
|
324 |
Trade/Economic |
hile nedeniyle satış sözleşmesinin feshi |
redhibition n.
|
|
325 |
Trade/Economic |
işte kaza nedeniyle kaybedilen zamanın tümü |
accident severity n.
|
|
326 |
Trade/Economic |
İlgili ülkeden çıkış nedeniyle elde edilen kazançlar üzerinden ödenecek vergi |
exit tax n.
|
|
327 |
Trade/Economic |
iş kazası veya iş kaynaklı rahatsızlık nedeniyle verilen ücretli izin |
workers' compensation leave n.
|
|
328 |
Trade/Economic |
iştirakler ve bağlı ortaklıklarda içsel kaynaklardan yapılan sermaye artırımı nedeniyle elde edilen bedelsiz hisse senedi tutarları |
amount of non-paid up shares received from participations and subsidiaries due to capital increase realised from internal resources n.
|
|
329 |
Trade/Economic |
kiracının (charterer) yükleme veya boşaltma gecikmesi nedeniyle armatöre ödemesi gereken tazminat |
demurrage n.
|
|
330 |
Trade/Economic |
maluliyet nedeniyle emeklilik |
disability retirement n.
|
|
331 |
Trade/Economic |
liman vb'nin grev nedeniyle hizmet verememe durumu |
strikebound n.
|
|
332 |
Trade/Economic |
sakatlık nedeniyle emeklilik |
disability retirement n.
|
|
333 |
Trade/Economic |
zaman aşımı nedeniyle tahsili mümkün olmayan alacak |
bad debt n.
|
|
334 |
Trade/Economic |
zaman aşımı nedeniyle tahsili mümkün olmayan alacaklar |
bad debts n.
|
|
335 |
Trade/Economic |
(tatil nedeniyle) işyerinin kapanması |
vacation shutdown n.
|
|
336 |
Trade/Economic |
belirli koşullara uygunluk nedeniyle müşterisi olunmaya değer ticari işletmelerin listesi |
white list n.
|
|
337 |
Trade/Economic |
belirli koşullara uygunluk nedeniyle müşterisi olunmaya değer ticari işletmelerin listesi |
whitelist n.
|
|
338 |
Trade/Economic |
kayıp veya gider nedeniyle kazancın düşürülmesi |
write-off n.
|
|
339 |
Trade/Economic |
kayıp veya gider nedeniyle bir mülkün değerinin düşürülmesi |
write-off n.
|
|
340 |
Trade/Economic |
maddi sıkıntılar nedeniyle daha az önemli faturaları ödemeyi erteleme |
load-shedding n.
|
|
341 |
Trade/Economic |
fon tahsis edilen fakat acil durum operasyonu nedeniyle yükümlü olunmayacak maliyetler |
offset costs n.
|
|
342 |
Trade/Economic |
şirketin vergi nedeniyle yurtdışında faaliyet göstermesi |
offshoring n.
|
|
343 |
Trade/Economic |
kalitesizlik nedeniyle satıcıya iade |
comeback n.
|
|
344 |
Trade/Economic |
kısa süreli iyileşme ardından düşük talep nedeniyle ikinci bir düşüş dalgasının yaşandığı durgunluk |
double dip n.
|
|
345 |
Trade/Economic |
teşvikler nedeniyle ödenmeyen verginin, ödenmiş gibi yabancı ülkede ödenecek vergiden mahsubu |
tax sparing n.
|
|
346 |
Trade/Economic |
kıtlık veya fiyat artışı söylentileri nedeniyle normalden erken veya fazla ürün satın alma |
panic buying n.
|
|
347 |
Trade/Economic |
yatırımcının kaynakları taahhüdünden önce çekmesi nedeniyle doğan ceza |
penalty n.
|
|
348 |
Trade/Economic |
mali koşullara bağlı oluşu nedeniyle ekonominin mevcut durumunu yansıtan istatistiksel gösterge |
coincident n.
|
|
349 |
Trade/Economic |
mali koşullara bağlı oluşu nedeniyle ekonominin mevcut durumunu yansıtan istatistiksel gösterge |
coincident indicator n.
|
|
350 |
Trade/Economic |
ticari işlemden çok erken çıkılması nedeniyle kaybedilen para |
deadwood n.
|
|
351 |
Trade/Economic |
grev nedeniyle işsiz kalmak |
be unemployed due to a strike v.
|
|
352 |
Trade/Economic |
yükümlülük nedeniyle vermek |
render v.
|
|
353 |
Trade/Economic |
(ürünün hatalı olması veya satıcının adını olumsuz etkilemesi nedeniyle) tüketicileri satın almamaya teşvik etmek |
demarket v.
|
|
354 |
Trade/Economic |
tüm yatırımlar için geçerli olmayıp belirli bir yatırımın belirli tahvilleri nedeniyle ortaya çıkan (yatırım riski) |
nonsystemic adj.
|
|
355 |
Trade/Economic |
grev nedeniyle felç olmuş |
strikebound adj.
|
|
356 |
Trade/Economic |
grev nedeniyle sekteye uğramış |
strikebound adj.
|
|
357 |
Trade/Economic |
grev nedeniyle hizmet veremeyen |
strikebound adj.
|
|
358 |
Trade/Economic |
vergi yükü nedeniyle yatırım fonlarını değiştiremeyen |
locked in adj.
|
|
359 |
Trade/Economic |
(gayrimenkul) haciz nedeniyle satılık |
distressed adj.
|
|
360 |
Trade/Economic |
birleşme nedeniyle |
by virtue of the merger expr.
|
|
361 |
Trade/Economic |
varlık yokluğu nedeniyle |
due to lack of assets expr.
|
|
Law |
|
362 |
Law |
tarafgirlik nedeniyle jüri üyesinin reddedilmesi |
challenge to the favor n.
|
|
363 |
Law |
aynı fiil nedeniyle birden fazla ceza yargılaması yapılmaması |
double jeopardy n.
|
|
364 |
Law |
anlaşma nedeniyle itiraz hakkının düşmesi |
estoppel by convention n.
|
|
365 |
Law |
alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesi nedeniyle borcun ortadan kalkması |
confusion of debts n.
|
|
366 |
Law |
anlaşma nedeniyle itiraz hakkının düşmesi |
estoppel by agreement n.
|
|
367 |
Law |
akıl hastalığı nedeniyle hacir altında bulunan kimselerin mallarının idare edilmesi için görevlendirilmiş vesayet memuru |
master in lunacy n.
|
|
368 |
Law |
bir tanığın taraf tuttuğu, taraflardan birine düşmanlığı, davada kişisel ilişkisi veya kötü şöhret sahibi olması nedeniyle ifadesinin gerçeğe aykırı olduğunu iddia etme |
impeachment of a witness n.
|
|
369 |
Law |
bir mahkeme kararının temyize götürülmesi neticesinde haciz kararının askıya alınması nedeniyle davayı kazanan tarafın uğradığı zarar ve ziyan |
intervening damages and costs n.
|
|
370 |
Law |
davacının mahkemeye gelmemesi nedeniyle davanın düşmesi |
compulsory nonsuit n.
|
|
371 |
Law |
dikkatsizlik nedeniyle ölüme sebebiyet verme |
negligent homicide n.
|
|
372 |
Law |
gasp nedeniyle dava edilen |
deforceor n.
|
|
373 |
Law |
görevi ihmal nedeniyle kanuni müeyyideye maruz kalan kimse |
cessor n.
|
|
374 |
Law |
görevi kötüye kullanma nedeniyle hazırlanmış ithamname |
articles of impeachment n.
|
|
375 |
Law |
hile nedeniyle satış sözleşmesinin feshi |
redhibition n.
|
|
376 |
Law |
haksız doğum (sağlık çalışanlarının yetersiz bilgilendirmesi nedeniyle engelli çocuk sahibi olan ailenin bu konuda açtığı dava) |
wrongful birth n.
|
|
377 |
Law |
işledikleri ağır cürümler nedeniyle mahkum olmuş kişilerin seçme hakkından mahrum bırakılması |
felony disenfranchisement n.
|
|
378 |
Law |
ihmal nedeniyle bir başkasının ölümüne neden olma |
negligent homicide n.
|
|
379 |
Law |
kan dökme nedeniyle verilen para cezası |
bloodwit n.
|
|
380 |
Law |
kan dökme nedeniyle verilen para cezası |
bloodwite n.
|
|
381 |
Law |
kiracının ihmal nedeniyle kiralanan mülke zarar vermesi |
passive waste n.
|
|
382 |
Law |
kocanın kusuru nedeniyle ayrı yaşamak zorunda kalan eşinin açtığı nafaka davası |
action for separate maintenance n.
|
|
383 |
Law |
sanığın daha önceden de aynı suç nedeniyle mahkum olduğunu gösteren defi |
plea of autrefois convict n.
|
|
384 |
Law |
sanığın daha önceden aynı suç nedeniyle masum bulunduğunu gösteren defi |
plea of autrefois acquit n.
|
|
385 |
Law |
sözleşmenin ihlal edilmesi nedeniyle açılan zarar ziyan davası |
action of assumpsit n.
|
|
386 |
Law |
sözleşmenin ihlal edilmesi nedeniyle açılan zarar ziyan davası |
assumpsit n.
|
|
387 |
Law |
tarafgirlik nedeniyle jüri üyesinin reddedilmesi |
challenge for favor n.
|
|
388 |
Law |
üzerindeki tarih veya eskiliği nedeniyle gerçek kabul edilen herhangi bir tanıklığa gerek duyulmayan kanıt niteliğindeki belge |
ancient document n.
|
|
389 |
Law |
zaman aşımı nedeniyle yasal hakkın yitirilmesi |
acquiescence n.
|
|
390 |
Law |
mahkemeye itaatsizlik nedeniyle tutuklanma |
attachment n.
|
|
391 |
Law |
yargıç veya mahkemenin davayı özel bir şekilde değerlendirmesi nedeniyle hükmün gecikme süresi |
avizandum n.
|
|
392 |
Law |
mallarına kira veya hizmet nedeniyle el konulup aynı nedenle malları haciz edilen bir kimsenin zararlarını tazmin için verilen bir mahkeme emri |
writ of recaption n.
|
|
393 |
Law |
mala verilen zarar nedeniyle ödenen tazminat |
bote n.
|
|
394 |
Law |
(abd ticari marka yasasında) ticari ismin genel ad oluşu nedeniyle kaydedilemez olması |
genericness [us] n.
|
|
395 |
Law |
açık artırmada en yüksek teklifi verenin daha iyi bir teklifte bulunamaması nedeniyle satışın bir sonraki en yüksek teklif yapana devri |
devolution [scotland] n.
|
|
396 |
Law |
kira süresinin sonunda ihmal nedeniyle mülkün bakımsız kalması |
dilapidation n.
|
|
397 |
Law |
karısına kalan mirastan çocukların doğumu nedeniyle faydalandığı halde karısı ölene dek mülkiyet üzerinde işlem hakkı olmayan koca |
initiate tenant by courtesy n.
|
|
398 |
Law |
davacının uygun şekilde devam etmemesi nedeniyle davanın sona erdirilmesi |
discontinuance n.
|
|
399 |
Law |
kamuya mal oluşu nedeniyle yalnızca aleyhine kanıt sunulması halinde dava açılabilen kimse |
public figure n.
|
|
400 |
Law |
sözleşmenin ihlali nedeniyle açılan zarar ziyan davasında sanığın her zaman talebi karşılamaya hazır olduğunu iddia ettiği savunma türü |
semper paratus n.
|
|
401 |
Law |
(gereğinin yapılması nedeniyle) sözleşmenin feshi |
solution n.
|
|
402 |
Law |
yasal işlemde taraflardan alacağı para miktarının bir kısmını, birtakım yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle alıkoymak |
recoup v.
|
|
403 |
Law |
ihlal nedeniyle dava açmak |
bring an action for an infringement v.
|
|
404 |
Law |
vasiyetin konusunu oluşturan şeyin artık mevcut olmaması nedeniyle vasiyeti iptal etmek |
adeem v.
|
|
405 |
Law |
(mevcut veya muhtemel hata nedeniyle) yargıyı durdurmak |
arrest judgment v.
|
|
406 |
Law |
(birini) serserilik nedeniyle tutuklamak |
vag v.
|
|
407 |
Law |
ölüm, boşanma veya anlaşmazlık nedeniyle ayrılmak |
break v.
|
|
408 |
Law |
(birinin kargosuna kaçakçılık nedeniyle) hak kaybı yaşatmak |
infect v.
|
|
409 |
Law |
(birinin kargosunu kaçakçılık nedeniyle) elinden almak |
infect v.
|
|
410 |
Law |
(birinin malını kaçakçılık nedeniyle) elinden almak |
infect v.
|
|
411 |
Law |
(akıl hastalığı nedeniyle) kazai usullere uyarak karar vermek |
cognosce [scotland] v.
|
|
412 |
Law |
hile nedeniyle satış sözleşmesinin feshi ile ilgili |
redhibitory adj.
|
|
413 |
Law |
gasp nedeniyle dava edilen |
deforciant adj.
|
|
414 |
Law |
yasal bir engel nedeniyle başvuru veya kanun yolları kapanmış |
barred adj.
|
|
415 |
Law |
(ilgili kimse ile yakın akrabalık nedeniyle) dava dışı bırakılma |
conjunct adj.
|
|
Politics |
|
416 |
Politics |
duke dükü'nün ingiliz tahtına roma katolikliği nedeniyle aday olamamasına karşı çıkan |
tory n.
|
|
417 |
Politics |
savaş nedeniyle sıkışıp kalmış mülteciler |
war stranded refugee n.
|
|
418 |
Politics |
mensuplarının evlenmediği, ibadet sırasında yaptıkları dans nedeniyle shakers (sallanan insanlar) adını alan bir hristiyan mezhebi |
united society of believers in christ's second appearing n.
|
|
419 |
Politics |
mensuplarının evlenmediği, ibadet sırasında yaptıkları dans nedeniyle shakers (sallanan insanlar) adını alan bir hristiyan mezhebi |
shakers n.
|
|
420 |
Politics |
siyasi amaçlarla seçim bölgelerinin sınırlarının değiştirilmesi nedeniyle büyüklüğü değişen bir ilçe |
gerrymander n.
|
|
421 |
Politics |
19. yüzyıldaki bir italyan partisinin komşu bölgeleri italyan nüfusları nedeniyle ilhak etme politikası |
irredentism n.
|
|
422 |
Politics |
(19. yüzyılda) komşu bölgeleri italyan nüfusları nedeniyle ilhak politikası güden italyan partisinin üyesi |
irredentist n.
|
|
423 |
Politics |
vali kolonideki kamu hizmeti nedeniyle aday gösterdiği için ingiltere'ye bağlı yasama meclisinde hizmet eden |
official adj.
|
|
Industry |
|
424 |
Industry |
istifa, emeklilik veya ölüm nedeniyle işgücünde azalma |
attrition n.
|
|
425 |
Industry |
yasalar gereği iş nedeniyle yaralanan veya sakatlanan bir çalışana yapılan ödemeler |
worker's compensation n.
|
|
426 |
Industry |
uzun süre çırpma ve su emmesi nedeniyle kağıt liflerinde oluşan fiziksel değişim |
hydration n.
|
|
427 |
Industry |
borcu nedeniyle maaşsız çalışma yükümlüsü |
bonded adj.
|
|
Insurance |
|
428 |
Insurance |
savaş gibi durumlar nedeniyle geminin veya emtianın tuzağa düşürülmesi |
trapping risks n.
|
|
429 |
Insurance |
varış limanının buzlanma nedeniyle malın boşaltılmasına elverişli olmaması dolayısıyla geminin en yakın bir diğer limanda malı boşaltabilmesi için yön değiştirmesine izin veren hüküm |
ice deviation clause n.
|
|
430 |
Insurance |
iş kazası veya hastalığı nedeniyle engellilere ödenen primsiz yardım ödemesi |
disablement benefit [uk] n.
|
|
Advertising |
|
431 |
Advertising |
önden aşırı tanıtım yapılması nedeniyle yeni ürünlere olan ilgiyi yitirme |
forelash n.
|
|
Technical |
|
432 |
Technical |
arz sıkıntısının bakım işlerini durdurması nedeniyle sistem ve ekipmanın atanmış görevlerini yerine getiremediğini ifade eden terim |
not mission capable, supply n.
|
|
433 |
Technical |
arıza nedeniyle dikey yer değiştirme miktarı |
throw n.
|
|
434 |
Technical |
arıza nedeniyle durdurma |
fault shutdown n.
|
|
435 |
Technical |
bir maddenin içindeki moleküllerin durumu ve hareketleri nedeniyle sahip olunan yığılmış ısı enerjisi |
internal energy n.
|
|
436 |
Technical |
beyan akımı nedeniyle sıcaklık artışı |
temperature rise due to rated current n.
|
|
437 |
Technical |
erozyon nedeniyle kayaların aşınması |
degradation n.
|
|
438 |
Technical |
geri akış nedeniyle oluşan su kirliliğini |
pollution by backflow n.
|
|
439 |
Technical |
içindeki suyun genişlemesi nedeniyle ısıtılan kristallerin kırılması |
decrepitation n.
|
|
440 |
Technical |
kaynama ile giderilemeyen çözünmüş kalsiyum ve magnezyum kiorürler gibi tuzların varlığı nedeniyle suyun sertliği |
hardness permanent n.
|
|
441 |
Technical |
kızgın bir metalin katlanması nedeniyle oluşan yüzey bozukluğu |
lap n.
|
|
442 |
Technical |
kaynama ile giderilen çözünmüş kalsiyum ve magnezyum bikarbonat gibi tuzların varlığı nedeniyle suyun sertliği |
hardness temporary n.
|
|
443 |
Technical |
kırılma nedeniyle oluşan hasar |
breakage n.
|
|
444 |
Technical |
motorlardaki silindir çaplarının zamanla aşınma nedeniyle bozulması |
out-of-roundness n.
|
|
445 |
Technical |
sabit bir manyetik alan nedeniyle bir iletkenin direncinin artması |
magneto resistance n.
|
|
446 |
Technical |
metal banyosunun gaz çıkışı nedeniyle kaynıyormuş gibi göründüğü aşama |
boil n.
|
|
447 |
Technical |
hoparlörün kötü tasarımı ve yetersiz sönümlemesi nedeniyle bas notaların düzgün çıkmaması |
hangover n.
|
|
448 |
Technical |
kalıp arızası nedeniyle döküm yüzeyinde oluşan çöküntü veya kusur |
buckle n.
|
|
449 |
Technical |
savaş uçağında arıza nedeniyle ateşlenemeyen silahlar |
hung weapons n.
|
|
450 |
Technical |
(roket, uydu) hava direnci nedeniyle ısınıp buharlaşma |
burnup n.
|
|
451 |
Technical |
(roket, uydu) hava direnci nedeniyle ısınıp buharlaşma |
burnup n.
|
|
452 |
Technical |
balon zarfının bazen iç donanım gerilimi nedeniyle bölündüğü bölümlerden her biri |
lobe n.
|
|
453 |
Technical |
sıkıştırıcı zıt yönlü doğrusal kuvvetler nedeniyle elastik cismin bir tarafındaki kısalmadan kaynaklı stres |
compression n.
|
|
454 |
Technical |
(kurutma, yeniden paketleme nedeniyle) ağırlık kaybı için alıcıya ödenen para miktarı |
draft n.
|
|
455 |
Technical |
güç kesildikten sonra eylemsizlik nedeniyle makine hareketinin devam etmesi |
drift n.
|
|
456 |
Technical |
elektrik arkının ses nedeniyle değişimlerinin bir dizi fotoğrafını çeken bir cihaz |
photographone n.
|
|
457 |
Technical |
yüksek yoğunluğu nedeniyle seyreltilmiş uranyumdan elde edilen metal alaşım |
staballoy n.
|
|
458 |
Technical |
ısı nedeniyle tahrip olmak |
burnisher v.
|
|
459 |
Technical |
kaynama nedeniyle buharlaşmak |
boil away v.
|
|
460 |
Technical |
rüzgarsızlık nedeniyle hareketsiz kalmak (yelkenli) |
becalm v.
|
|
461 |
Technical |
parçalarının sıkışması nedeniyle çalışmaz hale gelmek |
jam v.
|
|
462 |
Technical |
sürekli kullanım nedeniyle kullanılmaz hale gelmek |
wear cut v.
|
|
463 |
Technical |
(kötü ve aşırı çalıştırma nedeniyle) bozulmak |
blow v.
|
|
464 |
Technical |
(pozisyonu nedeniyle normal akım dağılımına müdahale eden bir nesne) elektrokaplamada tek tip birikintiyi önlemek |
shadow v.
|
|
465 |
Technical |
(hareketli parça) sıkışma nedeniyle tutukluk yapmak |
freeze v.
|
|
466 |
Technical |
kötü hava nedeniyle rötar yapmış (gemi veya uçak) |
weather-bound adj.
|
|
467 |
Technical |
yapıdaki bir değişiklik nedeniyle bir faz geçişini tanımlayan |
morphotropic adj.
|
|
468 |
Technical |
(vakum tüpü) içinde biriken gaz nedeniyle bozulmuş |
gassy adj.
|
|
Computer |
|
469 |
Computer |
hata nedeniyle çıkış |
exit due to error n.
|
|
470 |
Computer |
bir dalın var olması nedeniyle kontrolü başka bir talimat dizisine bırakmak |
branch v.
|
|
Informatics |
|
471 |
Informatics |
programdaki kötü kod nedeniyle meydana gelen hata |
software error n.
|
|
472 |
Informatics |
programdaki kötü kod nedeniyle meydana gelen hata |
programming error n.
|
|
Telecom |
|
473 |
Telecom |
gelen radyo sinyalinde ses aralığının devre kusurları nedeniyle azalması |
compression n.
|
|
Electric |
|
474 |
Electric |
elektrik devresinde arıza nedeniyle oluşan anormal ve tehlikeli akım |
fault current n.
|
|
475 |
Electric |
elektrik devresinde arıza nedeniyle oluşan anormal ve tehlikeli akım |
short-circuit current n.
|
|
476 |
Electric |
(sigorta, valf ) aşırı akım nedeniyle yanmak |
blow v.
|
|
Mechanic |
|
477 |
Mechanic |
hareket etmekte olan cıvatanın itici güçten daha büyük direnç nedeniyle durması |
refusal n.
|
|
Textile |
|
478 |
Textile |
iplikte çok fazla bükülme nedeniyle oluşmuş zayıf nokta |
twit n.
|
|
479 |
Textile |
kusurlu olması nedeniyle kabul edilmeyen kumaş |
cobbler n.
|
|
Construction |
|
480 |
Construction |
rutubet nedeniyle en büyük boyutsal değişimlerin ölçülmesi |
measurement of extremes of dimensional variations due to moisture content n.
|
|
481 |
Construction |
su toplanması nedeniyle oluşan yüke dayanım |
resistance to load due to water accumulation n.
|
|
Woodworking |
|
482 |
Woodworking |
ahşabın böceklenme nedeniyle ufalanması |
powder post n.
|
|
Dyeing |
|
483 |
Dyeing |
(boya) çok fazla uygulama nedeniyle akmak |
curtain v.
|
|
Automotive |
|
484 |
Automotive |
uygun vitesin seçilememesi nedeniyle motorun çekişten düşmesi |
lug n.
|
|
Transportation |
|
485 |
Transportation |
denizde meydana gelen hasar nedeniyle ortaya çıkan gemi veya yük kaybı |
average n.
|
|
486 |
Transportation |
taşınan mallardaki farklılık nedeniyle doğan ücret farkı |
differential rate n.
|
|
Traffic |
|
487 |
Traffic |
madde etkisi altında araç kullanımı nedeniyle tutuklama |
dui n.
|
|
Aeronautic |
|
488 |
Aeronautic |
ağırlık nedeniyle dönüş |
gravity turn n.
|
|
489 |
Aeronautic |
yüksek irtifada hava basıncı yetersizliği nedeniyle baş gösteren hastalık |
altitude sickness n.
|
|
490 |
Aeronautic |
hacim değişimi nedeniyle aerostata hava giriş çıkışı |
breathing n.
|
|
491 |
Aeronautic |
(roket, jet motoru) yakıt bitmesi veya kapanma nedeniyle durma |
burnout n.
|
|
492 |
Aeronautic |
(roket, jet motoru) yakıt bitmesi veya kapanma nedeniyle durma noktası |
burnout n.
|
|
493 |
Aeronautic |
aşırı hız nedeniyle sert bir şekilde inip tekrar kalkmak |
bounce v.
|
|
Marine |
|
494 |
Marine |
bir yelkenlinin ters rüzgarlar nedeniyle işleyemez hale gelmesi |
windbound n.
|
|
495 |
Marine |
geminin denizde sallanması nedeniyle hissedilen mide bulantısı |
sea sickness n.
|
|
496 |
Marine |
hava nedeniyle çimentonun bozulması |
weathering of cement n.
|
|
497 |
Marine |
limanın tıkanması nedeniyle geçici olarak fazla alınan navlun |
surcharge n.
|
|
498 |
Marine |
rüzgar nedeniyle kabarma |
wind setup n.
|
|
499 |
Marine |
bir yelkenli geminin diğerine göre (rüzgar nedeniyle) avantajlı konumu |
weather gauge [obsolete] n.
|
|
500 |
Marine |
langmuir sirkülasyonu nedeniyle deniz yüzeyinde meydana gelen tabaka |
windrow n.
|
|