on - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

on

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "on" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 154 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
on prep. üstünde
on prep. üzerinde
General
on v. yanmak
on adj. makbul
on adj. olmakta olan
on adj. giyilmiş
on adj. hazır
on adj. devam etmekte olan
on adj. çalışmakta
on adj. yanık
on adj. giymiş
on adj. sahnede
on adj. yanmakta
on adj. devrede
on adj. çakırkeyif
on adj. çalışır
on adj. açık
on adj. gözlem altında
on adj. planlı
on adj. planlanmış
on adj. kasıtlı
on adj. bir şeyi yapmaya istekli (kimse)
on adj. gösteri yapan
on adj. yayın yapan
on adj. aşırı canlı hareket eden
on adj. teatral davranan
on adj. açık kapaktan akmasına izin verilen
on adj. kapalı anahtardan akmasına izin verilen
on adj. akan
on adv. durmadan
on adv. ileriye
on adv. boyuna
on adv. ileride
on adv. amacıyla
on adv. sürekli
on adv. halinde
on adv. kıyısında
on adv. hususunda
on adv. aralıksız
on adv. hakkında
on adv. kenarında
on adv. ileriye doğru
on adv. konusunda
on adv. üstünde (giysi için)
on adv. ileri
on adv. ilerde
on adv. giymiş olarak
on adv. sürekli olarak
on adv. durumunda
on adv. ile ilgili
on adv. uyarınca
on adv. -e
on adv. -e doğru
on adv. desteklenme durumunda
on adv. temas durumunda
on adv. ileriki zamanda
on adv. farklı bir duruma doğru
on adv. faal durumda
on adv. işlem aşamasında
on adv. eylem aşamasında
on adv. faaliyet durumunda
on adv. şimdiki durumda
on adv. mevcut şartta
on adv. programlanma veya karara bağlanma durumunda
on adv. dayalı vaziyette
on adv. peş peşe
on adv. birinden diğerine
on adv. sıra ile
on adv. süreklilik içerisinde
on adv. bir şeyin farkında
on adv. farkındalık durumunda
on adv. haberdar vaziyette
on adv. bilgisi dahilinde
on adv. katılma arzusunda
on adv. sonradan
on adv. daha sonra
on prep. üzerine
on prep. içinde
on prep. için
on prep. üstüne
on prep. yanında
on prep. de
on prep. yönünde
on prep. ile
on prep. beri
on prep. zarfında
on prep. civarında
on prep. üzerindeki
on prep. göre
on prep. -ince
on prep. -de
on prep. -da
on prep. olmaya yaklaşarak
on prep. başlayarak
on prep. bağ kurarak
on prep. kullanarak
on prep. meşgul olarak
on prep. yakınında
on prep. o zamanda
on prep. imtiyazıyla
on prep. kısıtlamasıyla
on prep. yoluyla
on prep. tarzında
on prep. referans olarak
on prep. sebebiyle
on prep. yüzünden
on prep. sonucu olarak
on prep. akabinde
on prep. eşiğinde
on prep. etkisinde
on pref. üzerinde anlamını veren bir ön ek
on pref. karşı anlamını veren bir ön ek
on pref. tarafına doğru anlamını veren bir ön ek
on pref. üzerine anlamını veren bir ön ek
Colloquial
on adj. yüksek kabiliyetle çalışan
on adj. yüksek enerji ile işleyen
on adj. dayanılabilir
on adj. uygulanabilir
on adj. kabul edilebilir
on prep. mülkiyetinde
on prep. eşliğinde
on prep. ile beraber
on prep. alışkanlıkla kullanan
on prep. müptela
on prep. sürekli dırdır eden
on prep. devamlı kusur bulan
on prep. kötü etkileyerek
Technical
on adj. çalışır durumda
Computer
on adj. etkin
on prep. üzerinde
on expr. açtı
on expr. açık
on expr. bilgisayar açık
on expr. çalışır
on expr. eşittir
on expr. tarih
on expr. tarihinde
Math
on prep. özdeş tanım ve değer kümeleri bulunan
on prep. tarafından üretilen
Archaeology
on n. modern kahire'nin kuzeyinde yer alan antik bir kent
Military
on expr. tamam! komutu
Sport
on adj. (krikette) topu atan
on adj. kriket sahasının bacak tarafı ile ilişkili
on adj. kriket sahasının bacak tarafına dair
on adj. saha tarafında olan (krikette)
on adv. (krikette) sahanın vurucunun bacak tarafında kalan yarısında
on adv. (krikette) sahanın vurucunun bacak tarafında kalan yarısına doğru
on adv. (krikette) bacak tarafında
Baseball
on adj. kaleye güvenle ulaşmış
on adj. kalede
on adv. kaleye ulaşmış
on adv. kalede
Music
on prep. (caz, pop müzik) çalan
Printery
on adv. -e kadar

Bedeutungen von dem Begriff "on" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 7 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
on ten n.
General
on dix n.
on 10 n.
Colloquial
on decimal dozen n.
Idioms
on decimal dozen [australia/ne zealand] n.
Latin
on decem n.
British Slang
on cockle n.

Bedeutungen, die der Begriff "on" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
non-ferrous metallic coatings on steel wire n. çelik tel üzerinde demir dışı metalik kaplamalar
step on the gas v. gazlamak
step on it v. gaza basmak
get on v. binmek
draw on v. yararlanmak
go on v. devam etmek
rely on v. güvenmek
put on v. giymek
call the meeting on short notice v. acil toplantıya çağırmak
go on a walk v. yürüyüşe çıkmak
step on it v. gazlamak
turn on v. açmak
on purpose adv. kasıtlı olarak
on one's own adv. kendi kendine
on time adv. vaktinde
on purpose adv. kasten
on purpose adv. bile bile
on purpose adv. bilerek
on the contrary adv. aksine
on the occasion of prep. münasebetiyle
General
call on n. deklare
sliced meat on a vertical spit n. döner kebap
clip on earring n. klipsli küpe
on a war foot n. yolcu durumunda
limit on the right n. sağdan limit
rock on a seashore n. kepez
money doesn't grow on trees n. para kolay kazanılmıyor
insurance on freight n. yük sigortası
drug on the market n. satılmayan mal
tariff on farm produce n. çiftlik ürünlerinde tarife
call on n. davet
law on the prevention and prosecution of smuggling n. kaçakçılığın men ve takibine ilişkin kanun
descent on n. inip saldırma (düşmana)
workman on the night shift n. gece işçisi
life on other planets n. diğer gezegenlerde yaşam
a new one on me n. şaşırtıcı bir şey
general agreement on tariffs and trade n. gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması
looker on n. seyirci
effect of technological innovations on n. teknolojik yeniliklerin (bir şeye) etkisi
montreux conference on the regime of the straits n. boğazların idaresi montreux konferansı
life on other planets n. başka gezegenlerdeki hayat
add on n. ekleme
oil on canvas n. tuval üzerine yağlıboya
cash on hand n. kasa bakiyesi
on tab n. burgulanmış
views on religion n. dini görüşler
call on n. kısa ziyaret
limit on the left n. soldan limit
on the air n. radyo tv yayında
the bench on which the corpse is washed n. teneşir
code on criminal procedures n. ceza mukameleri usül kanunu
pharmacy on duty n. nöbetçi eczane
doctor on call n. nöbetçi doktor
relationship on the rock n. bitmek üzere olan ilişki
social adaptation on cultural facts n. akkültürasyon
sticking on n. yapıştırma
insurance on buildings n. bina sigortası
effect of taxation on n. vergilendirmenin etkisi
on saturday n. cumartesi günü
law on the prevention and prosecution of smuggling n. kaçakçılığın men ve takibine ilişkin kanun
convention on european social security n. avrupa sosyal güvenlik sözleşmesi
social adaptation on cultural facts n. kültürel kaynaşma
on business n. iş veya ticaret maksadıyla
effects of education on n. eğitimin etkileri
convention on children’s rights n. çocuk haklarına dair sözleşme
swoop down on n. polis baskını
tariff on medical instruments and apparatus n. tıbbi aletler ve donanımda gümrük
a book on ethics n. pendname
outlook on n. görüş
play on words n. cinas
person who works on a morning shift n. sabahçı
switching on n. açma
nurse on call n. nöbetçi hemşire
law on criminal procedure n. ceza muhakemesi hukuku
following on advertisement n. devam kampanyası
scurf on baby's hand n. uykuluk
purchase on credit n. veresiye alış
landing on water n. su üzerine iniş
spike on a goad n. nodul
effect of inflation on n. enflasyon/enflasyon etkisi
the crescent and the star on top of a minaret n. alem
not on the permanent staff n. kadro dışı
curves on surfaces n. yüzey eğrileri
money on deposit n. mevduat
man influence on nature n. doğaya insan etkisi
agreement on what to say n. ağızbirliği
release on probation n. meşruten tahliye
political and social views on turkey n. türkiye’den siyasal ve sosyal görünüş
call on n. bağırış
animadversion on n. ağır eleştiri
counting on the fingers n. parmak hesabı
candidacy on equal footing n. eşit temelde adaylık
beer on draft n. fıçı birası
soldier on patrol n. karakol nöbetçisi
effect of inflation on accounting n. muhasebede enflasyon etkisi
pieces of grilled meat on a stick n. çöp kebabı
landing on the moon n. aya iniş
return on sales n. satış gelirleri
views on modernity n. yeniliklere bakış
speech on press n. basında söylev
entrenching on n. bir başkasının hakkını çiğneme
play on words n. kelime oyunu
loss on ignition n. akkor kaybı
call on n. sesleniş
attack on n. saldırı
landing on the ground n. yere iniş
call on n. telefonla arama
hanger on n. dalkavuk
call on n. resmi çağrı
a drag on someone n. ayak bağı
call on n. hakem kararı
acting on n. bir şeye uygun olarak hareket etme
drain on the purse n. masraf
someone who is on sick leave n. raporlu
turning on n. tahrik
person putting on airs n. müstekbir
spying on n. gözetleme
dependency on foreign countries n. dış ülkelere bağımlılık
a drain on the resources n. bütçeye yük olan şey
law on criminal execution n. ceza infaz hukuku
confinement on bread and water n. katıksız hapis
add on n. üzerine ekleme
taxable income on shares n. vergiye tabi kar payları
world summit on the information society n. bilgi toplumu dünya zirvesi
papers on appeal n. celp
papers on appeal n. davetiye
fuel on hand n. yakacak mevcudu
sale on account n. veresiye satış
consignment on approval n. seçmek üzere gönderme
go bad cop on someone n. kötü polis oyunu oynayarak bilgi alma taktiği
test which is written on paper n. yazılı imtihan
violence on television n. televizyonda şiddet
an outlook on life n. hayata bakış (açısı)
one's outlook on life n. hayata bakışı
fruit on a tree n. ağaçtaki meyve
some of the people on the committee n. komiteden birileri
video on demand n. ısmarlama video
ban on smoking n. sigara yasağı
walker on n. yaya
effect on employment n. istihdam etkisi
like a house on fire n. süratle
like a house on fire n. hızla
being founded on n. baz alınarak
officer on call n. nöbetçi memur
on duty officer n. nöbetçi memur
metrical system based on a count of syllables n. parmak hesabı
land surrounded by water on its three sides n. üç tarafı denizlerle çevrili
carpet on underlay n. halı altlığı
days on end n. birbiri ardınca geçen günler
add-on n. ek
a head-on collision n. kafa kafaya çarpışma
clip-on n. yaka
come-on n. yeşil ışık
head-on collision n. kafa kafaya çarpışma
goings-on n. gidişat
come-on n. tuzak
hanger-on n. izleyici
follow-on operational test and evaluation n. daha önceki işletim ve değerlendirmede elde edilmeyen bilgiyi tamamlayan değerlendirme
looker-on n. seyirci
follow-on evaluation n. takip değerlendirmesi
hanger-on n. beleşçi kimse
hanger-on n. beleşçi
have-on n. aldatma
knock-on effect n. ikincil etki
knock-on effect n. zincirleme etki
hanger-on n. tufeyli
hanger-on n. asalak
carryings-on n. şamata
put-on n. takılma
on-scene coordinator n. olay mahalli koordinatörü
walker-on n. yaya
on-the-spot investigation n. yerinde tetkik
on-position n. akımlı durum
on-slaught n. saldırı
walker-on n. yürüyen kimse
on-position n. işleme durumu
try-on n. prova
putting on a belt during a master ceremony according to an ahi-order n. şed kuşanma
on-slaught n. saldırma
on-road vehicles n. karayolu araçları
on-line bibliographic searching n. online bibliyografik tarama
on-site doctor n. işyeri doktoru
slip-on n. geçme
walker-on the scene n. sahnedeki figüran
roll-on roll-off n. ro-ro
percentage of on-time deliveries n. zamanıda yapılan teslimatların yüzdesi
on-site doctor n. işyeri hekimi
on off button n. açma-kapama düğmesi
try-on n. blöf
on-off mechanism n. açma kapama mekanizması
on-hook dial n. ahize kaldırmadan arama
hands on training n. pratik eğitim
hanger-on n. dalkavuk
adam and eve on a raft n. kızarmış ekmek üzerine kırılmış iki yumurta
infringement on n. -e tecavüz etme
play on words n. sözcük oyunu
(a) relationship based on self-interest n. çıkar ilişkisi
handwriting on the wall n. kötüye alamet
good news (tidings) on pay rise for civil servants/labourers etc n. (memura/işçiye vb) zam müjdesi
shoulder to cry on n. ağlanacak omuz
loose cannon on deck n. serseri mayın
loose cannon on deck n. delifişek
shoulder to cry on n. dert ortağı
loose cannon on deck n. sorumsuz ve pervasız
a marriage based on love n. aşk evliliği
attack on personal rights n. kişilik haklarına saldırı
pay for on delivery n. teslim anında ödeme
pay on delivery n. teslim anında ödeme
the first item on the agenda n. gündemin ilk sırası
the voice on the other side of the line n. telefonun diğer ucundaki ses
the voice on the end of the line n. telefonun ucundaki ses
the voice on the other side of the line n. telefonun ucundaki ses
the voice on the end of the line n. telefonun diğer ucundaki ses
store on the main street n. cadde üzerindeki mağaza
items on hand n. eldeki maddeler
saving on time n. zamandan tasarruf
saving on time n. zaman tasarrufu
on-air guest n. canlı yayın konuğu
excitement on the first day n. ilk günkü heyecan
walking on air n. büyük mutluluk
walking on air n. mutluluk
smile on the face n. yüzde gülümse
smile on the face n. yüzdeki gülümseme
limitation on time n. zamansal kısıtlama
latest update on n. edinilen son bilgi
latest update on n. alınan son bilgi
latest update on n. edinilen son bilgiler
latest update on n. alınan son bilgiler
cursing on air n. canlı yayında küfür etme
nine on a ten point scale n. 10 üzerinden dokuz
9 on a 10 point scale n. on üzerinden dokuz
9 on a 10 point scale n. 10 üzerinden dokuz
the war on terror n. teröre karşı savaş
wind on the roof n. çatıdaki rüzgar
the train on platform two n. iki numaralı perondaki tren
the smile on one's lips n. dudaklarındaki tebessüm
aerial on the roof n. çatıdaki anten
strap-on n. belden bağlamalı vibratör
an identifying mark on the suspect n. şüphelinin üzerinde kimlik tespitinde yardımı dokunabilecek bir işaret (dövme/ben vb)
a general outlook on the issue of slavery n. kölelik konusuna genel bir bakış
a card with a child's picture on it n. üzerinde çocuk resmi olan bir kart
sensitive dependence on initial condition n. başlangıç durumuna hassas bağlılık
hazardous substances on human health n. insan sağlığına zararlı maddeler
the facts on the ground n. fiili gerçekler
on-air interview n. canlı yayın röportajı
dead on arrival n. hastaneye yetiştirilemeden yolda ölen veya hastaneye ölü gelen
dead on arrival n. hastaneye giderken yolda hayatını kaybeden kişi
carry-on baggage n. el bagajı
accountability on the fireground n. yangın yerindeki mesuliyet
responsibility on the fireground n. yangın yerindeki mesuliyet
standing on hind legs n. arka ayakları üzerinde durma
twist on lid n. çevir aç kapak
roll-on lawn n. rulo çim
on-site daycare n. iş yerinde veya iş yerine yakın bir tesiste yapılan bakım
wealth on a large scale n. büyük çapta zenginlik
pay on time n. zamanında ödeme
first person to set foot on the moon n. aya ilk ayak basan kişi
first person to step on the moon n. aya ilk ayak basan kişi
meat on the bone n. kemikli et
the bench on which the corpse is washed n. salacak
release on parole n. şartlı tahliye etmek/salıvermek
jack on the rocks n. buzlu jack daniel's
pin the tail on the donkey n. bir çocuk oyunu
cut on finger n. parmak kesiği
feature on demand n. istenilen özellik
run-on sentence n. bağlaçsız birleşik cümle
chat on the internet n. internette sohbet
mirror on the wall n. duvardaki ayna
documentary on penguins n. penguen belgeseli
relationship based on mutual interests n. karşılıklı çıkar ilişkisi
on-time payment n. zamanında ödeme
game on n. oyuna başlama işareti/sinyali
have one's eyes on v. gözü olmak
elaborate on something v. özenmek
put down a deposit on something v. depozito vermek
hold on v. beklemek
tread on v. çiğnemek
take on v. almak (taşıt kargoyu/yolcuyu)
go on attack v. atağa kalkmak
turn thumbs down on v. reddetmek
pin hope on v. ümit bağlamak
foist on v. başına yıkmak
bring pressure to bear on v. sıkıştırmak
throw on v. giysiyi giyivermek
have a good head on one's shoulders v. aklı başında biri olmak
bestow on v. ihsan etmek
bear on v. ilgilendirmek
be marooned on v. mahsur kalmak
trespass on v. istismar etmek
smack down on v. küt diye (bir yere) vurmak
go on a jaunt v. gezinti yapmak
on off v. açma kapama
be on the wane v. azalmakta olmak
be etched on one's memory v. kafalara kazınmak
base on v. baz almak
get on to somebody v. temas kurmak
go on trial v. hakim karşısına çıkmak
fix on v. karar vermek
start on a new bottle of wine v. yeni bir şişe şaraba başlamak
be on cloud nine v. havalara uçmak
hand on v. babadan oğula geçirmek
descend on v. inip saldırmak (düşmana)
gag on v. bir şey boğazını tıkamak
base oneself on v. bel bağlamak
commentate on v. nakletmek
gang up on v. karşı cephe oluşturmak (birine)
bestow favors on v. iltifat etmek
cast a cloud on something v. gölgelemek
pour cold water on v. tenkit etmek
look on v. bakıp durmak
pass on an illness v. aşılamak
leave on vacation v. seyahate çıkmak
set one's heart on v. çok istemek
lay one's hands on v. ele geçirmek
get on the stage v. sahneye çıkmak
get on with v. devam etmek
take pity on v. insaf etmek
be in on v. bilmek
be back on amicable terms v. yeniden dostane ilişkiler kurmak
poop on v. kaka yapmak (çocuk dilinde)
play a trick on somebody v. muziplik etmek
throw light on v. aydınlatmak
throw suspicion on v. şüpheye düşürmek
sell somebody on v. ikna etmek
be stuck on v. vurulmak
concentrate on v. konsantre olmak
swoop down on v. birdenbire üstüne çullanmak
welsh on one's promise v. sözünü tutmamak
be located on the land of v. alan üstünde kurulu olmak
train something on v. nişan almak
cheer on v. teşvik etmek
decide on v. hükmetmek
back on one's word v. su koyvermek
dance attendance on somebody v. bir dediğini iki etmemek
put somebody on the shelf v. kızağa çekmek
have a jag on v. sarhoş olmak
hit on the right answer quickly v. cevabı yapıştırmak
chance on v. rastlamak
wreak havoc on v. çok zarar vermek
be too tired to go on v. şişmek
slog on v. zorlanmak
zero in on v. yoğunlaşmak
snitch on v. hakkında bilgi vermek
come on v. gafil avlamak
be keen on v. meraklı olmak
march on v. ilerlemek
spy on v. casusluk yapmak
let on v. sırrı ifşa etmek
stand on v. dikilmek
press on v. üşüşmek
lay on v. sürmek
lash out on v. saçmak
insist on v. ayak diremek
turn on v. düşman olmak
pat on the back v. tebrik etmek
linger on v. yaşamını idame ettirmek
blunder on v. rastlamak
be on someone's side v. birinden yana olmak
slosh on v. sıçratmak
redound on v. etkilemek
roll on v. zaman geçip gitmek
put on fat v. yağ bağlamak
set eyes on v. görmek
cast a slur on v. leke sürmek
trespass on v. izinsiz girmek (başkasının arazisine)
count on v. hesaba katmak
spy on v. gözetlemek
switch on v. çalıştırmak
carry on v. aşırı bir şekilde davranmak
live on v. geçimini sürdürmek
prick something on v. sivri bir şey bir uzva batmak
frown on something v. uygun görmemek
sign someone on v. birini kontratla takıma almak
go on a diet v. perhize başlamak
cut in on v. sözünü kesmek
make good on v. yerine getirmek (sözü)
round on v. birdenbire saldırmak (fiilen)
carry on v. kırıştırmak
be on strike v. grevde olmak
put on one's clothes v. üstünü giymek
take delivery on v. tesellüm etmek
snitch on v. ispiyonlamak
enter on v. başlamak
walk on v. yüzüstü bırakmak
put a ban on v. yasaklamak
pile on the agony v. mazluma yatmak
spy on somebody v. gizlice gözetlemek
sic on v. köpeğe verilen saldır emri
set one's heart on v. gönül bağlamak
puff on v. tüttürerek içmek
be on the road v. yolda olmak
cook on fire v. ateşte pişirmek
be dead set on something v. kafasına koymak
take someone up on his offer v. birinin teklifini kabul etmek
jump on someone v. birine çıkışmak
tread on somebody's corns v. incitmek
lay one's hand on v. bulmak
cut back on something v. kesinti yapmak
bear on v. ilgisi olmak
go on the stage v. tiyatro oyuncusu olmak
play on someone's affections v. karşısındakinin hislerine hitap etmek
be bent on doing something v. bir şeyi yapmaya azmetmek
rattle on v. habire konuşmak
recoil on v. geri tepmek
stand on one's own two feet v. kendi yağıyla kavrulmak
wreak one's anger on v. öfkesini birinden çıkarmak
go on v. güvenmek
call on v. uğramak
ride on v. binmek
tell on somebody v. ihbar etmek
go on a jaunt v. gezmeye gitmek
move on v. ileri gitmek
get on v. geçinmek
whip something on v. bir giysiyi giyivermek
serve a summons on v. birinin eline celpname vermek
turn on v. bağlı olmak
be in on v. haberi olmak
prevail on v. razı etmek
tighten up on v. sertleştirmek
proceed on one's way v. yoluna devam etmek
put someone on the shelf v. birini kızağa çekmek
go back on v. caymak
breathe hard on v. uhlamak
put something on v. sahneye koymak
be on guard v. tetikte olmak
fasten on v. hedef almak
grill on the embers v. közlemek
get on to somebody v. temasa geçmek
confer on v. görüşünü almak
depend on v. inanmak
have somebody on v. kafaya almak
get on with v. biriyle iyi geçinmek
be on the road v. seyahat etmek
impose on v. vermek (ceza)
welsh on v. sözünü tutmamak
pride oneself on v. gurur duymak
fasten on v. saplanmak
get on someone's tits v. birisini rahatsız etmek
cheat on v. aldatmak
fix up on v. kararlaştırmak
go on the rampage v. kıyameti koparmak
go on the booze v. içki içmek
kept an eye on v. gözetlemek
keep on v. devam etmek
bite on granite v. baltayı taşa vurmak
be on the razor's edge v. ölümle kalım arasında olmak
key on v. kilitlemek
bestow favors on v. ayrıcalık tanımak
compromise on v. bir konuda uzlaşmak
make inroads on v. bir payını elde etmek (bir piyasanın)
be in on v. payı olmak
chance on v. tesadüfen karşılaşmak
pattern oneself on someone v. birini örnek almak
pride oneself on v. övünmek
come down on v. saldırmak
put on weight v. toplamak
spy on somebody v. gözetlemek
lay on v. ayarlamak
toss on v. sırtına geçirivermek
swear on the koran v. kitaba el basmak
be on salary v. aylık almak
hang on v. bağlı olmak
go on shank's pony v. yürüyerek gitmek
get on someone's good side v. birinin gözüne girmek
hurl oneself on v. üstüne atılmak
live on v. yaşamını idame ettirmek
feed on v. ile beslemek
be hell on v. hor kullanmak
put on an act v. poz yapmak
rain down on v. yağmak
put on v. sahnelemek
chance on v. tesadüf etmek
go on v. konuşmaya devam etmek
be on the rails v. rayında gitmek
venture on v. riske girmek
have something on v. üzerinde olmak
base oneself on v. güvenmek
ground on v. esas almak
switch on v. elektrik yakmak
be on the air v. yayında olmak
be on the alert v. teyakkuz etmek
slog on v. zorla yürümek
levy a tribute on v. haraca kesmek
have no pity on somebody v. gözünün yaşına bakmamak
go on v. çalışmaya başlamak
look down on v. hor görmek
slap paint on v. gelişigüzel boya vurmak
be on heat v. kızışmak
sneak on v. gizlice sokmak
plump down on one's knees v. dizlerinin üzerine çöküvermek
catch on with somebody v. popüler olmak
hold on v. dayanmak
tread on somebody's corns v. dalına basmak
latch on v. çakozlamak
vent something on v. acısını çıkarmak
stamp on v. etkilemek
pass on to v. geçmek (başka bir konuya)
put pressure on v. birini sıkıştırmak
put down on v. inmek (uçak)
lie on one's back v. sırtüstü yatmak