on - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

on

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "on" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 156 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
on prep. üstünde
on prep. üzerinde
General
on v. yanmak
on adj. makbul
on adj. olmakta olan
on adj. giyilmiş
on adj. hazır
on adj. devam etmekte olan
on adj. çalışmakta
on adj. yanık
on adj. giymiş
on adj. sahnede
on adj. yanmakta
on adj. devrede
on adj. çakırkeyif
on adj. çalışır
on adj. açık
on adj. gözlem altında
on adj. planlı
on adj. planlanmış
on adj. kasıtlı
on adj. bir şeyi yapmaya istekli (kimse)
on adj. gösteri yapan
on adj. yayın yapan
on adj. aşırı canlı hareket eden
on adj. teatral davranan
on adj. açık kapaktan akmasına izin verilen
on adj. kapalı anahtardan akmasına izin verilen
on adj. akan
on adv. amacıyla
on adv. boyuna
on adv. sürekli
on adv. ileride
on adv. durmadan
on adv. ileriye
on adv. halinde
on adv. kıyısında
on adv. hususunda
on adv. aralıksız
on adv. hakkında
on adv. kenarında
on adv. ileriye doğru
on adv. konusunda
on adv. üstünde (giysi için)
on adv. ileri
on adv. ilerde
on adv. giymiş olarak
on adv. sürekli olarak
on adv. durumunda
on adv. ile ilgili
on adv. uyarınca
on adv. -e
on adv. -e doğru
on adv. desteklenme durumunda
on adv. temas durumunda
on adv. ileriki zamanda
on adv. farklı bir duruma doğru
on adv. faal durumda
on adv. işlem aşamasında
on adv. eylem aşamasında
on adv. faaliyet durumunda
on adv. şimdiki durumda
on adv. mevcut şartta
on adv. programlanma veya karara bağlanma durumunda
on adv. dayalı vaziyette
on adv. peş peşe
on adv. birinden diğerine
on adv. sıra ile
on adv. süreklilik içerisinde
on adv. bir şeyin farkında
on adv. haberdar vaziyette
on adv. bilgisi dahilinde
on adv. katılma arzusunda
on adv. sonradan
on adv. daha sonra
on adv. (taşıta) binmişken
on adv. aynen devam ederek
on prep. yönünde
on prep. ile
on prep. beri
on prep. zarfında
on prep. civarında
on prep. içinde
on prep. üzerine
on prep. için
on prep. üstüne
on prep. yanında
on prep. de
on prep. üzerindeki
on prep. göre
on prep. -ince
on prep. -de
on prep. -da
on prep. olmaya yaklaşarak
on prep. başlayarak
on prep. bağ kurarak
on prep. kullanarak
on prep. meşgul olarak
on prep. yakınında
on prep. o zamanda
on prep. imtiyazıyla
on prep. kısıtlamasıyla
on prep. yoluyla
on prep. tarzında
on prep. referans olarak
on prep. sebebiyle
on prep. yüzünden
on prep. sonucu olarak
on prep. akabinde
on prep. eşiğinde
on prep. etkisinde
on prep. ile çalışan/çalışmak
on pref. üzerinde anlamını veren bir ön ek
on pref. karşı anlamını veren bir ön ek
on pref. tarafına doğru anlamını veren bir ön ek
on pref. üzerine anlamını veren bir ön ek
Colloquial
on adj. yüksek enerji ile işleyen
on adj. dayanılabilir
on adj. uygulanabilir
on adj. kabul edilebilir
on prep. mülkiyetinde
on prep. eşliğinde
on prep. ile beraber
on prep. alışkanlıkla kullanan
on prep. müptela
on prep. sürekli dırdır eden
on prep. devamlı kusur bulan
on prep. kötü etkileyerek
Media
on adv. yayında
Technical
on adj. çalışır durumda
Computer
on adj. etkin
on prep. üzerinde
on expr. açtı
on expr. açık
on expr. bilgisayar açık
on expr. çalışır
on expr. eşittir
on expr. tarih
on expr. tarihinde
Math
on prep. özdeş tanım ve değer kümeleri bulunan
on prep. tarafından üretilen
Archaeology
on n. modern kahire'nin kuzeyinde yer alan antik bir kent
Military
on expr. tamam! komutu
Sport
on adj. (krikette) topu atan
on adj. kriket sahasının bacak tarafı ile ilişkili
on adj. kriket sahasının bacak tarafına dair
on adj. saha tarafında olan (krikette)
on adv. (krikette) sahanın vurucunun bacak tarafında kalan yarısında
on adv. (krikette) sahanın vurucunun bacak tarafında kalan yarısına doğru
on adv. (krikette) bacak tarafında
Baseball
on adj. kaleye güvenle ulaşmış
on adv. kaleye ulaşmış
on adv. kalede
on prep. -den
Music
on prep. (caz, pop müzik) çalan
Printery
on adv. -e kadar

Sens de "on" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 7 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
on ten n.
General
on dix n.
on 10 n.
Colloquial
on decimal dozen n.
Idioms
on decimal dozen [australia/ne zealand] n.
Latin
on decem n.
British Slang
on cockle n.

Sens de "on" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
non-ferrous metallic coatings on steel wire n. çelik tel üzerinde demir dışı metalik kaplamalar
step on the gas v. gazlamak
step on it v. gaza basmak
get on v. binmek
draw on v. yararlanmak
go on v. devam etmek
rely on v. güvenmek
put on v. giymek
call the meeting on short notice v. acil toplantıya çağırmak
go on a walk v. yürüyüşe çıkmak
step on it v. gazlamak
turn on v. açmak
on time adv. vaktinde
on purpose adv. kasten
on purpose adv. kasıtlı olarak
on one's own adv. kendi kendine
on purpose adv. bile bile
on purpose adv. bilerek
on the contrary adv. aksine
on the occasion of prep. münasebetiyle
General
a drain on the resources n. bütçeye yük olan şey
law on criminal execution n. ceza infaz hukuku
confinement on bread and water n. katıksız hapis
doctor on call n. nöbetçi doktor
social adaptation on cultural facts n. akkültürasyon
sticking on n. yapıştırma
insurance on buildings n. bina sigortası
effect of taxation on n. vergilendirmenin etkisi
on saturday n. cumartesi günü
law on the prevention and prosecution of smuggling n. kaçakçılığın men ve takibine ilişkin kanun
convention on european social security n. avrupa sosyal güvenlik sözleşmesi
relationship on the rock n. bitmek üzere olan ilişki
social adaptation on cultural facts n. kültürel kaynaşma
on business n. iş veya ticaret maksadıyla
effects of education on n. eğitimin etkileri
convention on children’s rights n. çocuk haklarına dair sözleşme
swoop down on n. polis baskını
tariff on medical instruments and apparatus n. tıbbi aletler ve donanımda gümrük
a book on ethics n. pendname
views on modernity n. yeniliklere bakış
speech on press n. basında söylev
entrenching on n. bir başkasının hakkını çiğneme
play on words n. kelime oyunu
loss on ignition n. akkor kaybı
call on n. sesleniş
attack on n. saldırı
landing on the ground n. yere iniş
call on n. telefonla arama
hanger on n. dalkavuk
call on n. resmi çağrı
a drag on someone n. ayak bağı
call on n. hakem kararı
acting on n. bir şeye uygun olarak hareket etme
drain on the purse n. masraf
someone who is on sick leave n. raporlu
turning on n. tahrik
person putting on airs n. müstekbir
spying on n. gözetleme
dependency on foreign countries n. dış ülkelere bağımlılık
call on n. davet
rock on a seashore n. kepez
money doesn't grow on trees n. para kolay kazanılmıyor
tariff on farm produce n. çiftlik ürünlerinde tarife
insurance on freight n. yük sigortası
drug on the market n. satılmayan mal
call on n. deklare
sliced meat on a vertical spit n. döner kebap
clip on earring n. klipsli küpe
on a war foot n. yolcu durumunda
limit on the right n. sağdan limit
law on the prevention and prosecution of smuggling n. kaçakçılığın men ve takibine ilişkin kanun
descent on n. inip saldırma (düşmana)
workman on the night shift n. gece işçisi
life on other planets n. diğer gezegenlerde yaşam
a new one on me n. şaşırtıcı bir şey
general agreement on tariffs and trade n. gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması
looker on n. seyirci
effect of technological innovations on n. teknolojik yeniliklerin (bir şeye) etkisi
montreux conference on the regime of the straits n. boğazların idaresi montreux konferansı
life on other planets n. başka gezegenlerdeki hayat
add on n. ekleme
oil on canvas n. tuval üzerine yağlıboya
cash on hand n. kasa bakiyesi
on tab n. burgulanmış
views on religion n. dini görüşler
call on n. kısa ziyaret
limit on the left n. soldan limit
the bench on which the corpse is washed n. teneşir
code on criminal procedures n. ceza mukameleri usül kanunu
pharmacy on duty n. nöbetçi eczane
outlook on n. görüş
play on words n. cinas
person who works on a morning shift n. sabahçı
switching on n. açma
nurse on call n. nöbetçi hemşire
law on criminal procedure n. ceza muhakemesi hukuku
following on advertisement n. devam kampanyası
scurf on baby's hand n. uykuluk
purchase on credit n. veresiye alış
landing on water n. su üzerine iniş
spike on a goad n. nodul
effect of inflation on n. enflasyon/enflasyon etkisi
the crescent and the star on top of a minaret n. alem
not on the permanent staff n. kadro dışı
curves on surfaces n. yüzey eğrileri
money on deposit n. mevduat
man influence on nature n. doğaya insan etkisi
agreement on what to say n. ağızbirliği
release on probation n. meşruten tahliye
landing on the moon n. aya iniş
political and social views on turkey n. türkiye’den siyasal ve sosyal görünüş
call on n. bağırış
animadversion on n. ağır eleştiri
counting on the fingers n. parmak hesabı
candidacy on equal footing n. eşit temelde adaylık
beer on draft n. fıçı birası
soldier on patrol n. karakol nöbetçisi
effect of inflation on accounting n. muhasebede enflasyon etkisi
return on sales n. satış gelirleri
pieces of grilled meat on a stick n. çöp kebabı
add on n. üzerine ekleme
taxable income on shares n. vergiye tabi kar payları
world summit on the information society n. bilgi toplumu dünya zirvesi
papers on appeal n. celp
papers on appeal n. davetiye
sale on account n. veresiye satış
fuel on hand n. yakacak mevcudu
consignment on approval n. seçmek üzere gönderme
go bad cop on someone n. kötü polis oyunu oynayarak bilgi alma taktiği
test which is written on paper n. yazılı imtihan
violence on television n. televizyonda şiddet
one's outlook on life n. hayata bakışı
an outlook on life n. hayata bakış (açısı)
fruit on a tree n. ağaçtaki meyve
some of the people on the committee n. komiteden birileri
video on demand n. ısmarlama video
ban on smoking n. sigara yasağı
walker on n. yaya
effect on employment n. istihdam etkisi
like a house on fire n. hızla
like a house on fire n. süratle
being founded on n. baz alınarak
officer on call n. nöbetçi memur
on duty officer n. nöbetçi memur
metrical system based on a count of syllables n. parmak hesabı
land surrounded by water on its three sides n. üç tarafı denizlerle çevrili
carpet on underlay n. halı altlığı
days on end n. birbiri ardınca geçen günler
add-on n. ek
a head-on collision n. kafa kafaya çarpışma
carryings-on n. şamata
come-on n. tuzak
hanger-on n. izleyici
follow-on operational test and evaluation n. daha önceki işletim ve değerlendirmede elde edilmeyen bilgiyi tamamlayan değerlendirme
looker-on n. seyirci
knock-on effect n. zincirleme etki
hanger-on n. tufeyli
hanger-on n. asalak
clip-on n. yaka
come-on n. yeşil ışık
head-on collision n. kafa kafaya çarpışma
goings-on n. gidişat
follow-on evaluation n. takip değerlendirmesi
hanger-on n. beleşçi kimse
hanger-on n. beleşçi
have-on n. aldatma
knock-on effect n. ikincil etki
on-off mechanism n. açma kapama mekanizması
on-hook dial n. ahize kaldırmadan arama
on-slaught n. saldırı
walker-on n. yürüyen kimse
roll-on roll-off n. ro-ro
percentage of on-time deliveries n. zamanıda yapılan teslimatların yüzdesi
on-site doctor n. işyeri hekimi
on off button n. açma-kapama düğmesi
try-on n. blöf
put-on n. takılma
on-scene coordinator n. olay mahalli koordinatörü
walker-on n. yaya
on-the-spot investigation n. yerinde tetkik
on-position n. akımlı durum
on-position n. işleme durumu
try-on n. prova
putting on a belt during a master ceremony according to an ahi-order n. şed kuşanma
on-slaught n. saldırma
on-road vehicles n. karayolu araçları
on-line bibliographic searching n. online bibliyografik tarama
on-site doctor n. işyeri doktoru
slip-on n. geçme
walker-on the scene n. sahnedeki figüran
hands on training n. pratik eğitim
hanger-on n. dalkavuk
adam and eve on a raft n. kızarmış ekmek üzerine kırılmış iki yumurta
infringement on n. -e tecavüz etme
play on words n. sözcük oyunu
(a) relationship based on self-interest n. çıkar ilişkisi
handwriting on the wall n. kötüye alamet
good news (tidings) on pay rise for civil servants/labourers etc n. (memura/işçiye vb) zam müjdesi
loose cannon on deck n. delifişek
shoulder to cry on n. dert ortağı
shoulder to cry on n. ağlanacak omuz
loose cannon on deck n. serseri mayın
loose cannon on deck n. sorumsuz ve pervasız
a marriage based on love n. aşk evliliği
attack on personal rights n. kişilik haklarına saldırı
pay for on delivery n. teslim anında ödeme
pay on delivery n. teslim anında ödeme
the first item on the agenda n. gündemin ilk sırası
the voice on the other side of the line n. telefonun diğer ucundaki ses
the voice on the end of the line n. telefonun ucundaki ses
the voice on the other side of the line n. telefonun ucundaki ses
the voice on the end of the line n. telefonun diğer ucundaki ses
store on the main street n. cadde üzerindeki mağaza
items on hand n. eldeki maddeler
saving on time n. zamandan tasarruf
saving on time n. zaman tasarrufu
on-air guest n. canlı yayın konuğu
excitement on the first day n. ilk günkü heyecan
walking on air n. mutluluk
walking on air n. büyük mutluluk
smile on the face n. yüzde gülümse
smile on the face n. yüzdeki gülümseme
limitation on time n. zamansal kısıtlama
latest update on n. edinilen son bilgi
latest update on n. alınan son bilgi
latest update on n. edinilen son bilgiler
latest update on n. alınan son bilgiler
cursing on air n. canlı yayında küfür etme
9 on a 10 point scale n. on üzerinden dokuz
nine on a ten point scale n. 10 üzerinden dokuz
9 on a 10 point scale n. 10 üzerinden dokuz
the war on terror n. teröre karşı savaş
wind on the roof n. çatıdaki rüzgar
the train on platform two n. iki numaralı perondaki tren
the smile on one's lips n. dudaklarındaki tebessüm
aerial on the roof n. çatıdaki anten
strap-on n. belden bağlamalı vibratör
an identifying mark on the suspect n. şüphelinin üzerinde kimlik tespitinde yardımı dokunabilecek bir işaret (dövme/ben vb)
a general outlook on the issue of slavery n. kölelik konusuna genel bir bakış
a card with a child's picture on it n. üzerinde çocuk resmi olan bir kart
sensitive dependence on initial condition n. başlangıç durumuna hassas bağlılık
hazardous substances on human health n. insan sağlığına zararlı maddeler
the facts on the ground n. fiili gerçekler
on-air interview n. canlı yayın röportajı
dead on arrival n. hastaneye yetiştirilemeden yolda ölen veya hastaneye ölü gelen
dead on arrival n. hastaneye giderken yolda hayatını kaybeden kişi
carry-on baggage n. el bagajı
responsibility on the fireground n. yangın yerindeki mesuliyet
accountability on the fireground n. yangın yerindeki mesuliyet
standing on hind legs n. arka ayakları üzerinde durma
twist on lid n. çevir aç kapak
roll-on lawn n. rulo çim
on-site daycare n. iş yerinde veya iş yerine yakın bir tesiste yapılan bakım
wealth on a large scale n. büyük çapta zenginlik
pay on time n. zamanında ödeme
first person to step on the moon n. aya ilk ayak basan kişi
first person to set foot on the moon n. aya ilk ayak basan kişi
meat on the bone n. kemikli et
the bench on which the corpse is washed n. salacak
release on parole n. şartlı tahliye etmek/salıvermek
jack on the rocks n. buzlu jack daniel's
pin the tail on the donkey n. bir çocuk oyunu
cut on finger n. parmak kesiği
feature on demand n. istenilen özellik
run-on sentence n. bağlaçsız birleşik cümle
chat on the internet n. internette sohbet
mirror on the wall n. duvardaki ayna
documentary on penguins n. penguen belgeseli
relationship based on mutual interests n. karşılıklı çıkar ilişkisi
on-time payment n. zamanında ödeme
game on n. oyuna başlama işareti/sinyali
keep on v. sebat etmek
rattle on v. durmadan konuşmak
dwell on v. üstelemek
prick something on v. bir uzva sivri bir şeyi batırmak
lay hands on v. zor kullanmak
pique oneself on something v. iftihar etmek
look back on v. geçmişe dönüp bakmak
set one's heart on v. baş koymak
trade on v. bir şeyi kendi yararına kullanmak
lean on v. baskı yapmak
stuck on v. vurulmak
take one's time on v. bir iş için istediği kadar zaman harcamak
play a joke on somebody v. oyun etmek
drop in on v. ziyaret etmek
set a high value on v. çok kıymet vermek
check on v. emin olmak
cotton on v. anlamak
place on record v. kayda geçirmek
put on a scene v. olay çıkarmak
egg somebody on v. doldurmak
add on v. bindirmek
moralize on v. ahlak bakımından değerlendirmek
tell on smb v. ihbar etmek
come down on v. cezalandırmak
hook on v. bağlamak
be on fire v. gaza gelmek
impress on v. aklına sokmak
bring pressure to bear on v. zorlamak
carry on v. devam ettirmek
impress on v. vurgulamak
set on v. kışkırtmak
dawn on somebody v. şafak atmak
set the dog on somebody v. üşürmek
work on v. yapmak
draw a bead on v. nişan almak
put emphasis on v. üzerinde durmak
latch on to v. benimsemek
step on v. gazı köklemek
concentrate on v. yoğunlaşmak
be on the road v. yola çıkmış olmak
have the edge on v. avantajlı olmak
distrain on v. el koymak
ruminate on v. üzerinde derin derin düşünmek
sit on v. toplanmak
hang on v. tutunmak
come on v. saldırmak
seize on v. yakalamak
blame on v. birisini suçlamak
insist on v. dayatmak
tell on v. ispiyonlamak
fasten on v. dikmek (gözü bir yere)
brood on something v. arpacı kumrusu gibi düşünmek
stand on ceremony v. resmi davranmak
put powder on v. pudra sürmek
wait on customers v. sipariş almak (lokantada garson)
set on fire v. tutuşturmak
check up on v. kontrol etmek
train on v. yöneltmek
indent on v. bir miktarı çıkarıp kullanmak (para fonundan/malzemeden)
take on v. üstüne almak (sorumluluğu)
fix one's attention on v. dikkatini bir yöne çevirmek
make one's hair stand on v. tüylerini diken diken etmek
turn on v. bakmak
live on v. geçinmek
rest on v. gözünü ayırmamak
get one's hands on v. yakalamak
be thrown back on one's own resources v. yalnızca kendi yetenekleriyle idare etmek zorunda kalmak
pour on the speed v. gaza basmak
stand on its hind legs v. susta durmak (köpek)
tie on a pile v. kazığa bağlamak
place on v. kondurmak
carry on with v. aşna fişne olmak
impose oneself on v. takılmak
put the finger on v. gammazlamak
work on v. tamiriyle uğraşmak
pull on v. sıkmak
verge on v. doğru gitmek
presume on v. kötüye kullanmak
bear on v. ateş etmek
draw on v. neden olmak
play a joke on somebody v. oyun oynamak
have something on someone v. elinde suçlayıcı delil bulunmak
walk on v. terketmek
go on v. bel bağlamak
be very competent on v. konuya vakıf olmak
lean something on v. dayandırmak
keep a tab on v. gözetlemek
take on v. meşgul olmak (biriyle)
place on sale v. sürmek
get back on the rails v. yoluna koymak
hop on v. atlamak
focus on v. tüm dikkatini vermek
cast a cloud on something v. berbat etmek
repose on v. üstünde yatmak
verge on v. kaçmak
pore on v. iyice düşünmek
put pressure on v. birine baskı yapmak
hang on v. ısrar etmek
go on an outing v. gezintiye çıkmak
play pranks on smb v. muziplik yapmak
be on v. açık olmak (elektrik/su/gaz)
release on bail v. kefaletle serbest bırakmak
play a trick on somebody v. oyun oynamak
be on the house v. şirketten olmak
turn on v. açmak (cihaz vb)
trespass on someone's time v. birinin zamanını almak
draw on v. kullanmak
trample on v. ayakla ezmek
be on the alert v. tetikte olmak
insist on v. diretmek
bring trouble on v. başına iş açmak
go on at v. başının etini yemek
have a lot on one's plate v. bitirilmeyi bekleyen çok sayıda görevi olmak
put kohl on v. rastık çekmek
be on television v. televizyonda olmak
be on someone's side v. birinin tarafını tutmak
run on the rocks v. kayalara oturmak (gemi)
border on v. bitişik olmak
take on v. uğraşmak (biriyle)
round on v. saldırmak
lay on v. saldırmak
transmit on v. göndermek
keep tabs on v. izlemek
push on v. ilerlemek
flash on v. ışık tutmak
put it on thick v. abartmak
take on v. boy ölçüşmek
figure on v. güvenmek
dote on v. üstüne titremek
put on a mask v. maske takmak
hook on v. kancayı takmak
drag on v. sürmek
be on a par with v. eşit olmak
go on a pilgrimage to mecca v. hacca gitmek
stick on v. yapışmak
jar on v. tırmalamak
be on one's honeymoon v. balayına gitmek
draw on v. cezbetmek
put on the market v. piyasaya çıkarmak
comment on v. yorumlamak
put the cards on the table v. dürüst ve açık olmak
lead somebody on v. yutturmak
lay the blame on v. üstüne atmak
add on v. eklemek
be on the mend v. (hasta) iyileşmek
get on with somebody v. anlaşmak
carry on v. kızgınlıktan bağırıp çağırmak
pass on v. geçmek
keep a tight rein on v. kontrol altında tutmak
pique oneself on something v. övünmek
bank on v. bel bağlamak
keep an eye on v. gözünü ayırmamak
put on makeup v. makyaj yapmak
lean on v. güvenmek
put something on the market v. satışa çıkarmak
have one's nerves on edge v. asabileşmek
lie down on the job v. işi savsaklamak
have something on v. giymek
happen on v. tesadüf etmek
slip on v. geçirmek
go on trial v. mahkemelik olmak
pivot on v. mil üzerinde dönmek
rub off on v. (huyunu) almak
be all square on the accounts v. alıp vereceği olmamak
keep an eye on v. göz kulak olmak
frown on something v. uygun bulmamak
be on show v. sergilenmekte olmak
drag on v. sürüklenmek
be fixed on v. dikilmek
put someone on a pedestal v. birine fazla değer vermek
come on v. rastlamak
ground on v. temel almak
foist on v. zorla kabul ettirmek
tune in on v. açmak
pick on v. kusur bulmak
be on v. yanmak
lay stress on v. vurgulamak
put the lid on something v. engellemek
leave a mark on v. üzerinde işaret bırakmak
get on well with somebody v. anlaşmak
set one's mind on something v. kafasına koymak
hang on to v. yapışmak
be based on v. dayanmak
egg on v. kışkırtmak
get on with v. anlaşmak
come on v. üstüne gelmek
dote on v. çok sevmek
act on behalf of v. yerine hareket etmek
go on the loose v. çapkınlık yapmak
catch up on v. ertelenmiş bir işi yapmak
check on v. göz atmak
go on shank's mare v. tabanvayla gitmek
lay it on with a trowel v. methetmek
dote on v. üzerine düşmek
travel on foot v. yürüyerek dolaşmak
keep a tab on v. takip etmek
keep an eye on v. dikkat etmek
be on heat v. kösnülmek
keep something on the back burner v. daha sonra bakmak üzere bir kenara koymak
live on v. ile geçinmek
depend on somebody for a living v. eline bakmak
base on v. esas almak
pile on the agony v. mağdura yatmak
operate on v. ameliyat etmek
check up on v. gözden geçirmek
stand on one's own feet v. kendi yağıyla kavrulmak
trespass on v. kötüye kullanmak
go on v. çalışmaya başlamak (aygıt)
put it on v. abartmak
touch somebody on the raw v. can damarına basmak
be on somebody's wavelength v. frekansları tutmak
wish harm on another v. kötülük beslemek
focus one's attention on v. ağırlık vermek
distrain on v. haczetmek
horn in on v. burnunu sokmak
devolve on v. devrolmak
sic on v. birini birine saldırtmak
bargain on v. bel bağlamak
urge on v. cesaretlendirmek
be on edge v. sinirleri gergin olmak
be on call v. nöbete kalmak
start on v. ilgilenmek (hobi vb)
slap on v. bir şeyi gürültülü bir şekilde (bir yere) koyuvermek
be on something's trail v. bir şeyi aramak
put something on v. ileri almak
drag on v. beklenenden daha uzun sürmek
look down on v. aşağı görmek
keep a close watch on v. sıkı bir gözetim altında tutmak
sic on v. köpeği birine saldırtmak