Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | remedy n. | çare | ||
Whether this is the remedy, I do not know. Çare bu mudur, bilemiyorum. More Sentences |
||||
General | ||||
General | remedy n. | ilaç | ||
The best remedy for the flu is lemon tea with ginger and honey. Grip için en iyi ilaç zencefil ve ballı limon çayıdır. More Sentences |
||||
General | remedy n. | tedavi | ||
Is there another remedy? Başka bir tedavi var mı? More Sentences |
||||
General | remedy n. | çare | ||
That is a really effective remedy. Bu gerçekten etkili bir çaredir. More Sentences |
||||
General | remedy v. | düzeltmek | ||
This is why it is crucial, in tomorrow's voting time, to remedy these aspects. Bu nedenle yarınki oylamada bu hususların düzeltilmesi büyük önem taşımaktadır. More Sentences |
||||
General | remedy v. | düzeltmek | ||
What can we do to remedy the situation if one or the other manufacturer does not respect the deal? Üreticilerden biri veya diğeri anlaşmaya uymazsa durumu düzeltmek için ne yapabiliriz? More Sentences |
||||
General | remedy v. | tamir etmek | ||
Our contractors agreed to remedy the broken chimney. Müteahhitlerimiz kırık bacayı tamir etmeyi kabul etti. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | remedy | yol | ||
We wish to indicate our vote that this legal remedy should have a place in European law. Bu hukuk yolunun Avrupa hukukunda bir yeri olması gerektiği yönündeki oyumuzu belirtmek isteriz. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | remedy n. | çare | ||
Is there a remedy? Bir çare var mı? More Sentences |
||||
Technical | remedy n. | çözüm | ||
Unemployment levels show us we need an urgent remedy. İşsizlik seviyeleri gösteriyor ki bize acil bir çözüm gerek. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | remedy n. | deva | ||
General | ||||
General | remedy n. | umar | ||
General | remedy n. | çıkar yol | ||
General | remedy n. | derman | ||
General | remedy n. | em | ||
General | remedy n. | deva | ||
General | remedy n. | şifa | ||
General | remedy n. | onarım | ||
General | remedy n. | tamir | ||
General | remedy n. | düzeltici önlem | ||
General | remedy n. | ıslah | ||
General | remedy v. | tedavi etmek | ||
General | remedy v. | çözüm getirmek | ||
General | remedy v. | gereğine bakmak | ||
General | remedy v. | çare bulmak | ||
General | remedy v. | onarmak | ||
General | remedy v. | iyileştirmek | ||
General | remedy v. | sağaltmak | ||
General | remedy v. | iyi etmek | ||
General | remedy v. | çaresini bulmak | ||
General | remedy v. | şifa vermek | ||
General | remedy v. | icabına bakmak | ||
General | remedy v. | ıslah etmek | ||
General | remedy v. | doğru yola getirmek | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | remedy n. | çıkar | ||
Trade/Economic | remedy n. | yasal çözüm yolu | ||
Law | ||||
Law | remedy n. | kanun yolu | ||
Technical | ||||
Technical | remedy n. | madeni paralarda yasal olarak izin verilen ağırlık veya incelik sapması | ||
Telecom | ||||
Telecom | remedy n. | tedbir | ||
Mechanic | ||||
Mechanic | remedy n. | arızaların giderilme çözümü | ||
Education | ||||
Education | remedy n. | ingiliz okullarında yarıyıl tatili |