|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
stop n.
|
durak |
|
Our next stop is Sinkiang, still today belonging to China and with a sparse Muslim population.
Bir sonraki durağımız bugün hala Çin'e ait olan ve seyrek bir Müslüman nüfusa sahip Sinkiang.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
stop over v.
|
konaklamak |
|
We stopped over in Los Angeles for two nights on the way to New Zealand.
Yeni Zelanda'ya giderken Los Angeles'ta iki gece konakladık.
More Sentences
|
| 3 |
Common Usage |
stop over v.
|
mola vermek |
|
Tom stopped over in Boston for three days on his way to Australia.
Tom Avustralya'ya giderken üç gün için Boston'da mola verdi.
More Sentences
|
| 4 |
Common Usage |
stop v.
|
durmak |
|
Why stop, though, when things are going so well?
İşler bu kadar iyi giderken neden duralım ki?
More Sentences
|
| 5 |
Common Usage |
stop v.
|
durdurmak |
|
We have a duty to stop this trend.
Bu eğilimi durdurmak bizim görevimiz.
More Sentences
|
| 6 |
Common Usage |
stop v.
|
duraklamak |
|
It is a perfect place to stop and stay for a while.
Duraklamak ve bir süre kalmak için mükemmel bir yer.
More Sentences
|
| 7 |
Common Usage |
stop v.
|
dinmek |
|
He plans to stay here until it stops raining.
Yağmur dinene kadar burada kalmayı düşünüyor.
More Sentences
|
| 8 |
Common Usage |
stop by v.
|
uğramak |
|
I just stopped by to pay my respects.
Saygılarımı sunmak için uğradım.
More Sentences
|
| General |
|
| 9 |
General |
stop n.
|
nokta |
|
I'm going to put a stop to this.
Buna bir nokta koyacağım.
More Sentences
|
| 10 |
General |
stop n.
|
mola |
|
It is a perfect place to stop and stay for a while.
Bir süre mola vermek ve kalmak için mükemmel bir yerdir.
More Sentences
|
| 11 |
General |
truck stop n.
|
kamyon durağı |
|
I'm at a truck stop.
Kamyon durağındayım.
More Sentences
|
| 12 |
General |
last stop n.
|
son durak |
|
Boston is the last stop.
Boston son duraktır.
More Sentences
|
| 13 |
General |
bus stop n.
|
durak |
|
The bus had already left when I got to the bus stop.
Ben durağa vardığımda, otobüs zaten gitmişti.
More Sentences
|
| 14 |
General |
full stop n.
|
nokta |
|
One should add a full stop at the end of the sentence.
Cümlenin sonunda nokta konulmalı.
More Sentences
|
| 15 |
General |
bus stop n.
|
otobüs durağı |
|
She went to the bus stop, and the bus took off.
Otobüs durağına gitti ve otobüs hareket etti.
More Sentences
|
| 16 |
General |
stop watch n.
|
kronometre |
|
This is a stop watch made in Japan.
Bu, Japonya'da yapılan bir kronometre.
More Sentences
|
| 17 |
General |
stop n.
|
son |
|
So let there be a stop to animal experiments in the field of cosmetics.
Öyleyse kozmetik alanında hayvan deneylerine bir son verilsin.
More Sentences
|
| 18 |
General |
stop v.
|
bırakmak |
|
And then perhaps everyone will stop bandying about arguments which are asking for trouble!
O zaman belki de herkes bela arayan argümanlarla uğraşmayı bırakır!
More Sentences
|
| 19 |
General |
stop over v.
|
bir müddet kalmak |
|
Can I stop over in Chicago?
Chicago'da bir müddet kalabilir miyim?
More Sentences
|
| 20 |
General |
stop v.
|
devam etmemek |
|
The fact is that there is no stopping either time or the applications already in the pipeline.
Gerçek şu ki ne zamanı ne de halihazırda devam etmekte olan başvuruları durdurmak mümkün değildir.
More Sentences
|
|
|
| 21 |
General |
stop crying v.
|
ağlamayı kesmek |
|
I just couldn't stop crying.
Ağlamayı kesemedim.
More Sentences
|
| 22 |
General |
stop off v.
|
mola vermek |
|
Let's stop off and see a movie.
Mola verelim ve bir film izleyelim.
More Sentences
|
| 23 |
General |
stop v.
|
istop etmek |
|
The automobile stopped.
Araba istop etti.
More Sentences
|
| 24 |
General |
stop v.
|
kesilmek |
|
Has anyone ever told you that you stop breathing when you're asleep?
Size hiç uykunuz sırasında nefesinizin kesildiğini söyleyen oldu mu?
More Sentences
|
| 25 |
General |
stop by v.
|
bir yere uğramak |
|
But we need to stop by somewhere first.
Ama önce bir yere uğramamız lazım.
More Sentences
|
| 26 |
General |
stop v.
|
alıkoymak |
|
We should not let anything stop us from reaching that goal.
Hiçbir şeyin bizi bu hedefe ulaşmaktan alıkoymasına izin vermemeliyiz.
More Sentences
|
| 27 |
General |
(a sorrow, pain) to stop v.
|
acısı dinmek |
|
The only way to stop the pain is to stop the source of the pain.
Acıyı dindirmenin tek yolu, acının kaynağını durdurmaktır.
More Sentences
|
| 28 |
General |
stop v.
|
bitmek |
|
This means that the work cannot stop with Copenhagen.
Bu da işin Kopenhag ile bitmeyeceği anlamına gelmektedir.
More Sentences
|
| 29 |
General |
stop v.
|
kesmek |
|
Are the States which have so far been receiving aid going to stop doing so in favour of the new States?
Şimdiye kadar yardım alan Devletler, yeni Devletler lehine bu yardımı kesecekler mi?
More Sentences
|
| 30 |
General |
stop over in v.
|
durmak |
|
We stopped over in Athens on our way to Paris.
Paris'e giderken, Atina'da durduk.
More Sentences
|
| 31 |
General |
stop v.
|
kalmak |
|
For if we stop talking to each other, it is only the weapons that will be left to speak.
Çünkü eğer birbirimizle konuşmayı bırakırsak, konuşacak sadece silahlar kalacaktır.
More Sentences
|
| 32 |
General |
stop in v.
|
uğramak |
|
Then I'll stop in and we'll all play cards.
Sonra ben uğrarım ve hep birlikte kağıt oynarız.
More Sentences
|
| 33 |
General |
stop off at v.
|
mola vermek |
|
I stopped off at Osaka on my way to Tokyo.
Tokyo'ya giderken Osaka'da mola verdim.
More Sentences
|
| 34 |
General |
stop v.
|
son vermek |
|
We have to stop this monopoly of the bipolarisation of war.
Savaşın iki kutuplu hale getirilmesi tekeline son vermeliyiz.
More Sentences
|
| 35 |
General |
stop short v.
|
aniden durmak |
|
Tom stopped short.
Tom aniden durdu.
More Sentences
|
| 36 |
General |
stop working v.
|
çalışmayı bırakmak |
|
The television's stopped working.
Televizyon çalışmayı bıraktı.
More Sentences
|
| 37 |
General |
stop v.
|
dinmek |
|
He plans to stay here until it stops raining.
Yağmur dinene kadar burada kalmayı düşünüyor.
More Sentences
|
| 38 |
General |
stop v.
|
geçmek |
|
My ears didn't stop ringing.
Kulaklarımın çınlaması geçmemişti.
More Sentences
|
| 39 |
General |
stop by v.
|
ziyaret etmek |
|
Thank you for stopping by.
Ziyaret ettiğin için teşekkür ederim.
More Sentences
|
| 40 |
General |
stop v.
|
tutmak |
|
Tom was about to say something, but he stopped himself.
Tom bir şey söylemek üzereydi ama kendini tuttu.
More Sentences
|
|
|
| 41 |
General |
stop by v.
|
uğramak |
|
I just stopped by to pay my respects.
Saygılarımı sunmak için uğradım.
More Sentences
|
| 42 |
General |
stop v.
|
duraklamak |
|
It is a perfect place to stop and stay for a while.
Duraklamak ve bir süre kalmak için mükemmel bir yer.
More Sentences
|
| 43 |
General |
stop someone from v.
|
engellemek (birinin) (bir şey yapmasını) |
|
You can't stop someone from lying to you.
Birinin sana yalan söylemesini engelleyemezsin.
More Sentences
|
| 44 |
General |
stop v.
|
engellemek |
|
The international community has a responsibility to stop Iraq developing weapons of mass destruction.
Uluslararası toplumun Irak'ın kitle imha silahları geliştirmesini engelleme sorumluluğu vardır.
More Sentences
|
| 45 |
General |
stop up v.
|
tıkamak |
|
The toilet is stopped up.
Tuvalet tıkalı.
More Sentences
|
| 46 |
General |
stop v.
|
durdurmak |
|
We have a duty to stop this trend.
Bu eğilimi durdurmak bizim görevimiz.
More Sentences
|
| 47 |
General |
say stop v.
|
dur demek |
|
I said stop.
Dur dedim.
More Sentences
|
| 48 |
General |
stop the bleeding v.
|
kanamayı durdurmak |
|
Put pressure on the wound to stop the bleeding.
Kanamayı durdurmak için yaranın üzerine baskı uygulayın.
More Sentences
|
| 49 |
General |
stop smoking v.
|
sigarayı bırakmak |
|
And who can say that people stop smoking when cigarettes go up in price?
Ve sigaranın fiyatı arttığında insanların sigarayı bıraktığını kim söyleyebilir?
More Sentences
|
| 50 |
General |
stop v.
|
durmak |
|
Why stop, though, when things are going so well?
İşler bu kadar iyi giderken neden duralım ki?
More Sentences
|
| 51 |
General |
stop v.
|
önlemek |
|
Because of its acidic nature, it can help break down mucus in the throat and stop bacteria from spreading.
Asidik yapısı nedeniyle boğazdaki mukusun parçalanmasına yardımcı olabilir ve bakterilerin yayılmasını önleyebilir.
More Sentences
|
| 52 |
General |
stop v.
|
mani olmak |
|
Nobody can stop what's happening now.
Şu an yaşananlara hiç kimse mani olamaz.
More Sentences
|
| 53 |
General |
stop the bleeding v.
|
kanamayı durdurmak |
|
Put pressure on the wound to stop the bleeding.
Kanamayı durdurmak için yaranın üzerine baskı uygulayın.
More Sentences
|
| 54 |
General |
stop somewhere v.
|
bir yerde durmak |
|
Let's stop somewhere to eat.
Yemek için bir yerde duralım.
More Sentences
|
| 55 |
General |
stop using drugs v.
|
uyuşturucu kullanmayı bırakmak |
|
I begged him to stop using drugs.
Uyuşturucu kullanmayı bırakması için ona yalvardım.
More Sentences
|
| 56 |
General |
stop coming v.
|
gelmekten vazgeçmek |
|
We have to make their lives difficult in our ports so that they stop coming.
Limanlarımızda hayatlarını zorlaştırmalıyız ki gelmekten vazgeçsinler.
More Sentences
|
| 57 |
General |
non-stop adj.
|
aralıksız |
|
I know you've been giving interviews non-stop since 9 AM.
Sabah 9'dan beri aralıksız röportaj verdiğinizin farkındayım.
More Sentences
|
| 58 |
General |
non-stop adj.
|
sürekli |
|
I've been listening to this song non-stop since this morning.
Bu şarkıyı bu sabahtan beri sürekli dinliyorum.
More Sentences
|
| 59 |
General |
non-stop adv.
|
durmadan |
|
My brother's cat is purring non-stop.
Kardeşimin kedisi hiç durmadan gırlıyor.
More Sentences
|
| Colloquial |
|
| 60 |
Colloquial |
stop the bleeding v.
|
kanamayı durdurmak |
|
Put pressure on the wound to stop the bleeding.
Kanamayı durdurmak için yaranın üzerine baskı uygulayın.
More Sentences
|
| 61 |
Colloquial |
stop the car interj.
|
arabayı durdur |
|
The function of the brake is to stop the car.
Frenin işlevi arabayı durdurmaktır.
More Sentences
|
| 62 |
Colloquial |
stop here interj.
|
burada dur |
|
Tom isn't going to stop here.
Tom burada durmayacak.
More Sentences
|
| 63 |
Colloquial |
stop worrying expr.
|
artık endişelenme |
|
OK, I'll stop worrying now.
Tamam, artık endişelenmeyi bırakacağım.
More Sentences
|
| 64 |
Colloquial |
stop worrying expr.
|
endişelenmeyi bırak |
|
Tell him to stop worrying.
Ona endişelenmeyi bırakmasını söyle.
More Sentences
|
| 65 |
Colloquial |
stop worrying expr.
|
endişelenmeyi kes |
|
Why don't you stop worrying and get some sleep?
Neden endişelenmeyi kesip biraz uyumuyorsun?
More Sentences
|
| 66 |
Colloquial |
stop blaming yourself expr.
|
kendini suçlamayı bırak |
|
Stop blaming yourself.
Kendini suçlamayı bırak.
More Sentences
|
| 67 |
Colloquial |
stop blaming yourself expr.
|
kendini suçlamaktan vazgeç |
|
Stop blaming yourself.
Kendini suçlamaktan vazgeç.
More Sentences
|
| 68 |
Colloquial |
stop it expr.
|
kes artık |
|
Stop it now.
Kes artık şunu.
More Sentences
|
| 69 |
Colloquial |
stop right there expr.
|
tam orada dur |
|
Stop right there, you criminal scum!
Tam orada dur, seni suçlu pislik!
More Sentences
|
| Idioms |
|
| 70 |
Idioms |
stop at nothing v.
|
dur durak bilmemek |
|
There are people who will stop at nothing to get what they want in this life.
Bu hayatta istediklerini almak için dur durak bilmeyecek insanlar var.
More Sentences
|
| General |
|
| 71 |
General |
stop n.
|
duraksama |
|
| 72 |
General |
short stop n.
|
kısa duruş |
|
| 73 |
General |
full stop n.
|
durma |
|
| 74 |
General |
full stop n.
|
son |
|
| 75 |
General |
stop n.
|
mercek perdesi (foto) |
|
| 76 |
General |
refuelling stop n.
|
yakıt alma durağı |
|
| 77 |
General |
stop n.
|
mani |
|
| 78 |
General |
emergency stop buttons n.
|
acil durdurma düğmeleri |
|
| 79 |
General |
stop n.
|
vakfe |
|
| 80 |
General |
stop n.
|
durduruş |
|
|
|
| 81 |
General |
stop n.
|
istasyon |
|
| 82 |
General |
request stop n.
|
bir taşıtın yolcu veya potansiyel bir yolcunun isteği üzerine durduğu durak |
|
| 83 |
General |
stop n.
|
noktalama işareti |
|
| 84 |
General |
technical stop n.
|
teknik durak |
|
| 85 |
General |
stop n.
|
durdurma |
|
| 86 |
General |
whistle stop n.
|
küçük istasyon |
|
| 87 |
General |
mail stop n.
|
posta varış noktası |
|
| 88 |
General |
full stop n.
|
nokta noktalama işareti |
|
| 89 |
General |
stop list n.
|
boykot listesi |
|
| 90 |
General |
stop n.
|
duraklama |
|
| 91 |
General |
stop n.
|
ünsüz ses |
|
| 92 |
General |
stop n.
|
stop etme |
|
| 93 |
General |
stop list n.
|
kara liste |
|
| 94 |
General |
request stop n.
|
ihtiyari durak |
|
| 95 |
General |
stop n.
|
mola yeri |
|
| 96 |
General |
stop n.
|
engel |
|
| 97 |
General |
rest stop n.
|
arabaların kısa süreli duraklama yapabilecekleri cep |
|
| 98 |
General |
police stop n.
|
polis çevirmesi |
|
| 99 |
General |
stop time n.
|
bitiş saati |
|
| 100 |
General |
stop (of pain) n.
|
ağrının geçmesi |
|
| 101 |
General |
stop lamp n.
|
stop lambası |
|
| 102 |
General |
stop pin n.
|
durdurma pimi |
|
| 103 |
General |
stop nut n.
|
durdurma somunu |
|
| 104 |
General |
stop pin n.
|
perçin |
|
| 105 |
General |
rest stop n.
|
konaklama tesisi |
|
| 106 |
General |
draft stop n.
|
yangın bölmesi |
|
| 107 |
General |
full-stop n.
|
durak |
|
| 108 |
General |
t-stop n.
|
taksi durağı |
|
| 109 |
General |
overnight stop n.
|
bir gecelik mola |
|
| 110 |
General |
stop n.
|
açıklık |
|
| 111 |
General |
stop n.
|
tapa |
|
| 112 |
General |
stop n.
|
tıkaç |
|
| 113 |
General |
stop n.
|
duruş |
|
| 114 |
General |
stop n.
|
stop |
|
| 115 |
General |
stop n.
|
durma |
|
| 116 |
General |
stop n.
|
ara |
|
| 117 |
General |
stop n.
|
mercek perdesi |
|
| 118 |
General |
subway stop n.
|
metro istasyonu |
|
| 119 |
General |
subway stop n.
|
metro durağı |
|
| 120 |
General |
warning to stop n.
|
polisin dur ihtarı |
|
| 121 |
General |
policeman's warning to stop n.
|
polisin dur ihtarı |
|
| 122 |
General |
stop n.
|
durdurma (ödemeyi) |
|
| 123 |
General |
stop n.
|
sekte |
|
| 124 |
General |
stop word n.
|
içerikten çıkarılan kelime |
|
| 125 |
General |
stop word n.
|
gereksiz kelime |
|
| 126 |
General |
failure to stop drill n.
|
gövdeye iki kafaya tek atış |
|
| 127 |
General |
failure to stop drill n.
|
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi |
|
| 128 |
General |
a place where passengers frequently stop by n.
|
yol geçen hanı |
|
| 129 |
General |
smart stop n.
|
akıllı durak |
|
| 130 |
General |
tram stop n.
|
tramvay durağı |
|
| 131 |
General |
tram stop n.
|
tramvay istasyonu |
|
| 132 |
General |
night-stop n.
|
seyahatte verilen gece molası |
|
| 133 |
General |
whistle stop n.
|
içinde küçük tren istasyonu bulunan kasaba |
|
| 134 |
General |
whistle-stop n.
|
(demiryolu hattı boyunca yer alan) küçük ve önemsiz kasaba |
|
| 135 |
General |
pit stop n.
|
pit stop alanı |
|
| 136 |
General |
pit stop n.
|
yiyecek veya içecek servis alanı |
|
| 137 |
General |
stop v.
|
dindirmek |
|
| 138 |
General |
stop in v.
|
dışarı çıkmamak |
|
| 139 |
General |
stop off in v.
|
bir yerde durmak |
|
| 140 |
General |
stop short of v.
|
işi belirli bir yere vardırmamak |
|
| 141 |
General |
stop v.
|
kapamak |
|
| 142 |
General |
stop work v.
|
mola vermek |
|
| 143 |
General |
stop by v.
|
girip çıkmak |
|
| 144 |
General |
stop following v.
|
peşini bırakmak |
|
| 145 |
General |
stop v.
|
abosa etmek |
|
| 146 |
General |
come to a stop v.
|
durmak |
|
| 147 |
General |
stop visiting v.
|
elini ayağını kesmek |
|
| 148 |
General |
stop v.
|
konaklamak |
|
| 149 |
General |
stop work v.
|
paydos etmek |
|
| 150 |
General |
(a sorrow, pain) to stop v.
|
acısı geçmek |
|
| 151 |
General |
stop round v.
|
uğramak |
|
| 152 |
General |
stop v.
|
savmak |
|
| 153 |
General |
stop short at v.
|
birdenbire durmak (bir yerde) |
|
| 154 |
General |
put a stop to v.
|
son vermek |
|
| 155 |
General |
put a stop to v.
|
bitirmek |
|
| 156 |
General |
stop speaking v.
|
susmak |
|
| 157 |
General |
stop v.
|
tevakkuf etmek |
|
| 158 |
General |
stop v.
|
eğlemek |
|
| 159 |
General |
stop v.
|
stop etmek |
|
| 160 |
General |
come to an abrupt stop v.
|
zınk diye durmak |
|
| 161 |
General |
stop up v.
|
tıkanmak |
|
| 162 |
General |
stop in v.
|
evde kalmak |
|
| 163 |
General |
stop up v.
|
kapamak |
|
| 164 |
General |
stop operating v.
|
işlemi durdurmak |
|
| 165 |
General |
stop sale of v.
|
satışını durdurmak |
|
| 166 |
General |
stop working v.
|
paydos etmek |
|
| 167 |
General |
come to a dead stop v.
|
tamamen durmak |
|
| 168 |
General |
stop short at v.
|
işi belirli bir yere vardırmamak |
|
| 169 |
General |
stop v.
|
yenmek |
|
| 170 |
General |
stop off in v.
|
mola vermek |
|
| 171 |
General |
stop off v.
|
uğramak |
|
| 172 |
General |
put a stop to v.
|
kesmek |
|
| 173 |
General |
stop someone from v.
|
birini vazgeçirmek |
|
| 174 |
General |
stop having anything to do with somebody v.
|
alışverişi kesmek |
|
| 175 |
General |
stop v.
|
gidermek |
|
| 176 |
General |
come to a stop v.
|
duraksamak |
|
| 177 |
General |
stop at v.
|
bir yerde durmak (mola vb) |
|
| 178 |
General |
stop v.
|
eğleşmek |
|
| 179 |
General |
stop v.
|
çevirmek |
|
| 180 |
General |
stop v.
|
tıpalamak |
|
| 181 |
General |
stop going v.
|
semtine uğramamak |
|
| 182 |
General |
stop off v.
|
bir yerde durmak |
|
| 183 |
General |
stop for a while v.
|
aralık vermek |
|
| 184 |
General |
stop over in v.
|
bir yerde mola vermek |
|
| 185 |
General |
stop v.
|
dolgu yapmak |
|
| 186 |
General |
stop v.
|
istop ettirmek |
|
| 187 |
General |
signal to stop v.
|
durma sinyali vermek |
|
| 188 |
General |
stop v.
|
devşirmek |
|
| 189 |
General |
stop a tooth v.
|
dolgu yapmak |
|
| 190 |
General |
stop visiting v.
|
elini ayağını çekmek |
|
| 191 |
General |
stop v.
|
inkıtaya uğramak |
|
| 192 |
General |
put a stop to v.
|
durdurmak |
|
| 193 |
General |
stop dead v.
|
birdenbire durmak |
|
| 194 |
General |
stop v.
|
noktalamak |
|
| 195 |
General |
put a stop to v.
|
nokta koymak |
|
| 196 |
General |
stop v.
|
stop ettirmek |
|
| 197 |
General |
stop short v.
|
duruvermek |
|
| 198 |
General |
stop v.
|
tıkamak |
|
| 199 |
General |
stop v.
|
eğlenmek |
|
| 200 |
General |
stop working properly v.
|
bozulmak |
|
| 201 |
General |
stop going v.
|
ayağını kesmek |
|
| 202 |
General |
stop the activity v.
|
faaliyeti durdurmak |
|
| 203 |
General |
stop bleeding v.
|
kanamayı durdurmak |
|
| 204 |
General |
stop the project v.
|
projeyi durdurmak |
|
| 205 |
General |
(one's heart) stop v.
|
kalbi durmak |
|
| 206 |
General |
stop the activities v.
|
faaliyetleri durdurmak |
|
| 207 |
General |
not to stop v.
|
engel olmamak |
|
| 208 |
General |
stop one's pain v.
|
acısını dindirmek |
|
| 209 |
General |
stop the production v.
|
üretimi durdurmak |
|
| 210 |
General |
stop ones's pains v.
|
ağrılarını dindirmek |
|
| 211 |
General |
stop lever v.
|
durdurmakolu |
|
| 212 |
General |
stop off v.
|
(yolculukta) durmak |
|
| 213 |
General |
stop someone from worrying about something v.
|
içine su serpmek |
|
| 214 |
General |
stop v.
|
yolunu kesmek |
|
| 215 |
General |
stop the pain v.
|
ağrıyı gidermek |
|
| 216 |
General |
stop the bleeding v.
|
kanamayı kesmek |
|
| 217 |
General |
(one's pain) to stop v.
|
ağrısı dinmek |
|
| 218 |
General |
stop smoking v.
|
sigara bırakmak |
|
| 219 |
General |
travel non-stop v.
|
molasız seyahat etmek |
|
| 220 |
General |
stop defending one's opinion in a debate v.
|
savunulan iddadan vazgeçmek |
|
| 221 |
General |
make an overnight stop v.
|
bir gecelik mola vermek |
|
| 222 |
General |
stop short v.
|
yarı yolda durmak |
|
| 223 |
General |
wait at the bus stop v.
|
otobüs durağında beklemek |
|
| 224 |
General |
wait at the bus stop v.
|
(otobüs) durakta beklemek |
|
| 225 |
General |
stop/halt temporarily v.
|
geçici bir süre dolmak |
|
| 226 |
General |
stop/halt for a short time v.
|
geçici bir süre dolmak |
|
| 227 |
General |
stop at nothing v.
|
engel tanımamak |
|
| 228 |
General |
stop someone from hurting anyone else v.
|
başkasına zarar vermesini önlemek |
|
| 229 |
General |
stop the heart of someone v.
|
birinin kalbini durdurmak |
|
| 230 |
General |
stop eating v.
|
yemeden içmeden kesilmek |
|
| 231 |
General |
stop somewhere for the night v.
|
bir yerde gecelemek |
|
| 232 |
General |
stop somewhere for the night v.
|
gecelemek için bir yerde durmak |
|
| 233 |
General |
stop being a problem v.
|
sorun olmaktan çıkmak |
|
| 234 |
General |
stop being a problem v.
|
problem olmaktan çıkmak |
|
| 235 |
General |
not stop ringing all weekend v.
|
(telefon) bütün hafta sonu susmak bilmemek |
|
| 236 |
General |
stop somewhere v.
|
(aracı vb) bir yere çekmek |
|
| 237 |
General |
stop communicating v.
|
bağı kopmak |
|
| 238 |
General |
stop using drugs v.
|
uyuşturucuyu bırakmak |
|
| 239 |
General |
stop to get gas v.
|
benzin almak için durmak |
|
| 240 |
General |
stop at red lights v.
|
kırmızı ışıkta durmak |
|
| 241 |
General |
stop at red lights v.
|
kırmızıda durmak |
|
| 242 |
General |
stop making honey v.
|
bal yapmayı kesmek |
|
| 243 |
General |
stop breathing at the site of the accident v.
|
kaza yerinde nefes alışverişi durmak |
|
| 244 |
General |
largely stop v.
|
büyük oranda durmak |
|
| 245 |
General |
largely stop v.
|
büyük oranda durdurmak |
|
| 246 |
General |
stop for someone v.
|
biri için durmak |
|
| 247 |
General |
stop the time v.
|
zamanı durdurmak |
|
| 248 |
General |
stop work early v.
|
erken paydos etmek |
|
| 249 |
General |
make a stop v.
|
duraklamak /uğramak |
|
| 250 |
General |
stop contacting with v.
|
iletişimi kesmek |
|
| 251 |
General |
stop/quit/give up communicating with v.
|
iletişimi kesmek |
|
| 252 |
General |
stop getting/keeping in touch (with) v.
|
iletişimi kesmek |
|
| 253 |
General |
stop landslide v.
|
heyelanı durdurmak |
|
| 254 |
General |
to never stop speaking highly of something/someone v.
|
anlata anlata bitirememek |
|
| 255 |
General |
stop worrying v.
|
endişelenmekten vazgeçmek |
|
| 256 |
General |
stop to do something v.
|
bir şeyi yapmak için durmak |
|
| 257 |
General |
stop to do something v.
|
durup bir şeyi yapmak |
|
| 258 |
General |
wait at the bus stop v.
|
(otobüs) durakta beklemek |
|
| 259 |
General |
stop the activity v.
|
faaliyeti sonlandırmak |
|
| 260 |
General |
stop up v.
|
kabız etmek |
|
| 261 |
General |
stop a gap v.
|
açığı kapatmak |
|
| 262 |
General |
stop a gap v.
|
eksiği gidermek |
|
| 263 |
General |
whistle-stop v.
|
birkaç duraktan oluşan bir yolculuğa çıkmak |
|
| 264 |
General |
whistle-stop v.
|
bir dizi küçük istasyon kasabasını ziyaret etmek |
|
| 265 |
General |
whistle-stop v.
|
küçük istasyon kasabalarında sahneye çıkmak |
|
| 266 |
General |
whistle-stop v.
|
küçük istasyon kasabalarında konuşma yapmak |
|
| 267 |
General |
non stop adj.
|
aralıksız |
|
| 268 |
General |
non-stop adj.
|
duraksız |
|
| 269 |
General |
non-stop adj.
|
molasız |
|
| 270 |
General |
non-stop adj.
|
devamlı |
|
| 271 |
General |
non-stop adj.
|
kesintisiz |
|
| 272 |
General |
non-stop adj.
|
direkt |
|
| 273 |
General |
non-stop adj.
|
ara vermeden |
|
| 274 |
General |
non-stop adj.
|
arasız |
|
| 275 |
General |
non-stop adj.
|
direkt giden |
|
| 276 |
General |
non-stop adj.
|
hiçbir yerde durmayan |
|
| 277 |
General |
non-stop adj.
|
aktarmasız |
|
| 278 |
General |
one-stop adj.
|
çeşitli ürünü veya hizmeti tek bir yerde arz eden |
|
| 279 |
General |
one-stop adj.
|
tek bir yerde bulunan çeşitli ürün veya hizmet ile ilişkili |
|
| 280 |
General |
one-stop adj.
|
çeşitli ürünün veya hizmetin bir arada bulunduğu mekanda yapılan |
|
| 281 |
General |
non-stop adv.
|
durmaksızın |
|
| 282 |
General |
non-stop adv.
|
ha babam |
|
| 283 |
General |
non-stop adv.
|
direkt |
|
| 284 |
General |
non-stop adv.
|
duraklamadan |
|
| 285 |
General |
stop! interj.
|
oha |
|
| 286 |
General |
stop! interj.
|
stop |
|
| 287 |
General |
stop! interj.
|
hop hop |
|
| 288 |
General |
stop interj.
|
dur |
|
| 289 |
General |
csl (can’t stop laughing) abrev.
|
gülmekten öldüm |
|
| 290 |
General |
csl (can’t stop laughing) abrev.
|
gülmemi durduramıyorum |
|
| Phrasals |
|
| 291 |
Phrasals |
stop over v.
|
kısa süre uğramak |
|
| 292 |
Phrasals |
stop behind v.
|
arkasında durmak/durdurmak |
|
| 293 |
Phrasals |
stop off in v.
|
bir yere uğramak |
|
| 294 |
Phrasals |
stop on (something) v.
|
(bir şeyin) üstünde durmak |
|
| 295 |
Phrasals |
stop on (something) v.
|
(bir şeyde) durmak |
|
| 296 |
Phrasals |
stop on something v.
|
bir şeye kadar ilerlemek/hareket etmek |
|
| 297 |
Phrasals |
stop on something v.
|
bir şeyin üzerine kadar ilerlemek/hareket etmek |
|
| 298 |
Phrasals |
stop on something v.
|
bir noktaya kadar ilerlemek/hareket etmek |
|
| 299 |
Phrasals |
stop on something v.
|
bir şeyi/noktayı geçmemek |
|
| 300 |
Phrasals |
stop (someone or something) from (doing something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek |
|
| 301 |
Phrasals |
stop (someone or something) from (doing something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapmaktan) vazgeçirmek |
|
| 302 |
Phrasals |
stop (someone or something) from (doing something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapmaktan) caydırmak |
|
| 303 |
Phrasals |
stop at (something) v.
|
(bir şeyde/bir yerde) durmak/duraklamak |
|
| 304 |
Phrasals |
stop at (something) v.
|
(bir şeye/bir yere) uğramak |
|
| 305 |
Phrasals |
stop at (something) v.
|
(bir şeyde/bir yerde) kalmak/konaklamak |
|
| 306 |
Phrasals |
stop at (something) v.
|
(bir şeyi elde ettikten sonra) bırakmak/durmak |
|
| 307 |
Phrasals |
stop at (something) v.
|
(bir şeyi elde ettikten sonra) çekilmek/vazgeçmek |
|
| 308 |
Phrasals |
stop behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasında/arkasına durmak |
|
| 309 |
Phrasals |
stop for v.
|
için durmak |
|
| 310 |
Phrasals |
stop for v.
|
(bir süreliğine) durmak |
|
| 311 |
Phrasals |
stop for (something) v.
|
(bir süre) için durmak |
|
| 312 |
Phrasals |
stop for (something) v.
|
(bir süreliğine) durmak |
|
| 313 |
Phrasals |
stop for (something) v.
|
(bir şey) için durmak/mola vermek |
|
| 314 |
Phrasals |
stop for (something) v.
|
(bir şey yapmak, almak için durmak/mola vermek |
|
| 315 |
Phrasals |
stop for (someone) v.
|
(birini) arabaya/araca almak için durmak |
|
| 316 |
Phrasals |
stop for (someone) v.
|
(biri) binsin diye durmak |
|
| 317 |
Phrasals |
stop from doing v.
|
bir şey yapmasını engellemek |
|
| 318 |
Phrasals |
stop from doing v.
|
bir şey yapmaktan vazgeçirmek |
|
| 319 |
Phrasals |
stop from doing v.
|
bir şey yapmaktan caydırmak |
|
| 320 |
Phrasals |
stop on v.
|
-e kadar ilerlemek/hareket etmek |
|
| 321 |
Phrasals |
stop on v.
|
-i geçmemek |
|
| 322 |
Phrasals |
stop on v.
|
-in üstünde durmak |
|
| 323 |
Phrasals |
stop on v.
|
'-de durmak |
|
| 324 |
Phrasals |
stop out v.
|
bir hisse düştüğünde otomatik olarak satmak |
|
| 325 |
Phrasals |
stop out v.
|
bozulmak |
|
| 326 |
Phrasals |
stop out v.
|
durmak |
|
| 327 |
Phrasals |
stop out v.
|
çalışmayı durdurmak |
|
| 328 |
Phrasals |
stop out v.
|
işlememek |
|
| Phrases |
|
| 329 |
Phrases |
to heal a wound you must stop touching it expr.
|
bir yarayı iyileştirmek için ona dokunmayı bırakman gerek |
|
| 330 |
Phrases |
if you want to go big, stop thinking small expr.
|
büyük işler yapmak istiyorsan küçük düşünme |
|
| 331 |
Phrases |
if you want to go big, stop thinking small expr.
|
büyük işler yapmak istiyorsan küçük düşünmeyi bırak |
|
| 332 |
Phrases |
know where to stop expr.
|
durman gerektiği yeri bil |
|
| 333 |
Phrases |
know where to stop expr.
|
duracağın yeri bil |
|
| 334 |
Phrases |
stop, look, and listen expr.
|
dur, bak ve dinle |
|
| 335 |
Phrases |
despite the officer's warning to stop expr.
|
polisin dur ihtarına rağmen |
|
| Proverb |
|
| 336 |
Proverb |
if you're in a hole, stop digging
|
eğer kötü bir duruma düştüysen durumu daha da kötüleştirecek hamlelerden kaçın |
|
| 337 |
Proverb |
if you're in a hole, stop digging
|
çukura düştüysen kazmayı bırakacaksın |
|
| Colloquial |
|
| 338 |
Colloquial |
comfort stop n.
|
tuvalet molası |
|
| 339 |
Colloquial |
stop by without calling v.
|
aramadan gelmek |
|
| 340 |
Colloquial |
stop by without calling v.
|
aramadan uğramak |
|
| 341 |
Colloquial |
stop at nothing v.
|
her şeyi yapmak |
|
| 342 |
Colloquial |
stop at nothing v.
|
hiçbirşeyden çekinmemek |
|
| 343 |
Colloquial |
stop at nothing v.
|
elinden geleni ardına koymamak |
|
| 344 |
Colloquial |
can't stop v.
|
kendini yapmaktan alıkoyamamak |
|
| 345 |
Colloquial |
stop halfway through an act v.
|
oyunu yarıda kesmek |
|
| 346 |
Colloquial |
stop deluding yourself v.
|
kendini aldatmayı bırak |
|
| 347 |
Colloquial |
stop halfway through an act v.
|
sahneyi yarıda kesmek |
|
| 348 |
Colloquial |
rain stop v.
|
yağmur dinmek |
|
| 349 |
Colloquial |
non-stop adj.
|
biteviye |
|
| 350 |
Colloquial |
stop playing dumb expr.
|
aptalı oynama |
|
| 351 |
Colloquial |
somebody stop me! expr.
|
biri beni durdursun! |
|
| 352 |
Colloquial |
some people just don't know when to stop expr.
|
bazı insanlar nerede/ne zaman duracağını bilmiyorlar/bilmezler |
|
| 353 |
Colloquial |
put a stop to this horseshit expr.
|
bu saçmalığa bir son verin |
|
| 354 |
Colloquial |
stop it expr.
|
dur artık |
|
| 355 |
Colloquial |
stop right there! expr.
|
dur bakalım orada biraz! |
|
| 356 |
Colloquial |
stop repeating me expr.
|
dediklerimi tekrarlamayı kes |
|
| 357 |
Colloquial |
glad you could stop by expr.
|
geldiğin için teşekkür ederim |
|
| 358 |
Colloquial |
glad you could stop by expr.
|
geldiğin için teşekkür ederiz |
|
| 359 |
Colloquial |
glad you could stop by expr.
|
geldiğine sevindik |
|
| 360 |
Colloquial |
non-stop expr.
|
gece gündüz durmadan |
|
| 361 |
Colloquial |
glad you could stop by expr.
|
geldiğine sevindim |
|
| 362 |
Colloquial |
glad you could stop by expr.
|
gelebilmene sevindik |
|
| 363 |
Colloquial |
glad you could stop by expr.
|
gelebilmene sevindim |
|
| 364 |
Colloquial |
stop right there! expr.
|
olduğun yerde dur! |
|
| 365 |
Colloquial |
stop right there expr.
|
orada dur bakalım |
|
| 366 |
Colloquial |
wait at the bus stop expr.
|
otobüs durağında bekle |
|
| 367 |
Colloquial |
stop feeling sorry for yourself expr.
|
kendine acımayı kes |
|
| 368 |
Colloquial |
stop in the name of the law! expr.
|
kanun adına dur! |
|
| 369 |
Colloquial |
stop deluding yourself expr.
|
kendini kandırmayı kes |
|
| 370 |
Colloquial |
stop in the name of the law! expr.
|
kanun namına dur! |
|
| 371 |
Colloquial |
stop asking the same questions over and over expr.
|
sürekli aynı soruları sorup durmayı kes |
|
| 372 |
Colloquial |
stop playing dumb expr.
|
salağı oynama |
|
| 373 |
Colloquial |
stop playing dumb expr.
|
salağa yatma |
|
| 374 |
Colloquial |
stop whining! expr.
|
sızlanmayı/şikayet etmeyi bırak! |
|
| 375 |
Colloquial |
stop spreading those rumors expr.
|
şu söylentileri yaymayı bırak |
|
| 376 |
Colloquial |
stop causing problems expr.
|
sorun yaratmayı bırak |
|
| 377 |
Colloquial |
glad you could stop by expr.
|
uğradığına sevindik |
|
| 378 |
Colloquial |
pay up or get off at the next stop expr.
|
ya ödeyin ya da şimdiki durakta inin |
|
| 379 |
Colloquial |
wait at the bus stop expr.
|
(otobüs) durakta bekle |
|
| 380 |
Colloquial |
stop lying to me! expr.
|
yalan söylemeyi kes! |
|
| 381 |
Colloquial |
stop feeling sad expr.
|
üzülmeyi bırakın |
|
| 382 |
Colloquial |
glad you could stop by expr.
|
uğradığın için teşekkür ederiz |
|
| 383 |
Colloquial |
stop lying to me expr.
|
yalan söylemeyi kes |
|
| 384 |
Colloquial |
glad you could stop by expr.
|
uğradığın için teşekkür ederim |
|
| 385 |
Colloquial |
glad you could stop by expr.
|
uğradığına sevindim |
|
| 386 |
Colloquial |
stop the music! hold everything! expr.
|
müziği durdurun! her şeyi durdurun! (bir konuşma esnasında araya girip birinin dikkatini çekmek için söylenir) |
|
| 387 |
Colloquial |
stop the music! hold everything! expr.
|
bir dakika! (bir konuşma esnasında araya girip birinin dikkatini çekmek için söylenir) |
|
| 388 |
Colloquial |
stop the music! hold everything! expr.
|
durun! (bir konuşma esnasında araya girip birinin dikkatini çekmek için söylenir) |
|
| 389 |
Colloquial |
stop the presses! hold everything! expr.
|
her şeyi durdurun! |
|
| 390 |
Colloquial |
stop the presses! hold everything! expr.
|
herkes dursun! |
|
| 391 |
Colloquial |
stop the presses! hold everything! expr.
|
herkes durup dinlesin! |
|
| 392 |
Colloquial |
stop the presses! hold everything! expr.
|
son haberleri dinleyin! |
|
| 393 |
Colloquial |
stop ironing my head expr.
|
kafa ütüleme |
|
| 394 |
Colloquial |
stop ironing my head expr.
|
kafamı ütüleme |
|
| 395 |
Colloquial |
stop ironing my head expr.
|
kafa ütülemeyi kes |
|
| 396 |
Colloquial |
stop ironing my head expr.
|
kafamı ütülemeyi kes |
|
| 397 |
Colloquial |
stop ironing my head expr.
|
beni sinir etmeyi kes |
|
| 398 |
Colloquial |
stop ironing my head expr.
|
benim sinirimi bozma |
|
| 399 |
Colloquial |
stop ironing my head expr.
|
başımın etini yemeyi kes |
|
| 400 |
Colloquial |
stop loafing (about/around) expr.
|
aylaklık etmeyi bırak |
|
| 401 |
Colloquial |
stop talking trash expr.
|
boş konuşmayı bırak |
|
| 402 |
Colloquial |
stop talking trash expr.
|
saçma sapan konuşma |
|
| 403 |
Colloquial |
(I'm) (so) glad you could stop by expr.
|
geldiğine/geldiğinize (çok) memnun oldum |
|
| 404 |
Colloquial |
(I'm) (so) glad you could stop by expr.
|
uğradığına/uğradığınıza (çok) memnun oldum |
|
| 405 |
Colloquial |
(I'm) (so) glad you could stop by expr.
|
uğrayabilmene/uğrayabilmenize (çok) sevindim |
|
| 406 |
Colloquial |
(I'm) (so) glad you could stop by expr.
|
ne iyi ettiniz de uğradınız/geldiniz |
|
| 407 |
Colloquial |
(we're) (so) glad you could stop by expr.
|
geldiğine/geldiğinize (çok) memnun olduk |
|
| 408 |
Colloquial |
(we're) (so) glad you could stop by expr.
|
uğradığına/uğradığınıza (çok) memnun olduk |
|
| 409 |
Colloquial |
(we're) (so) glad you could stop by expr.
|
uğrayabilmene/uğrayabilmenize (çok) sevindik |
|
| 410 |
Colloquial |
(we're) (so) glad you could stop by expr.
|
ne iyi ettiniz de uğradınız/geldiniz |
|
| 411 |
Colloquial |
stop phubbing me! expr.
|
kaldır başını şu telefondan! |
|
| 412 |
Colloquial |
stop phubbing me! expr.
|
kafanı telefondan kaldır da biraz beni dinle! |
|
| 413 |
Colloquial |
stop phubbing us! expr.
|
kaldır başını şu telefondan! |
|
| 414 |
Colloquial |
stop phubbing us! expr.
|
kafanı telefondan kaldır da biraz beni dinle! |
|
| 415 |
Colloquial |
stop the lights [ireland] exclam.
|
ne diyorsun? |
|
| 416 |
Colloquial |
stop the lights [ireland] exclam.
|
hadi be |
|
| 417 |
Colloquial |
stop the lights [ireland] exclam.
|
yok canım |
|
| 418 |
Colloquial |
stop the lights [ireland] exclam.
|
yok artık |
|
| 419 |
Colloquial |
stop the lights [ireland] exclam.
|
daha neler |
|
| 420 |
Colloquial |
stop the lights [ireland] exclam.
|
inanılır gibi değil |
|
| 421 |
Colloquial |
stop the world, I want to get off exclam.
|
durdurun dünyayı, inecek var |
|
| Idioms |
|
| 422 |
Idioms |
stop splitting hairs n.
|
armudun sapı üzümün çöpü deme |
|
| 423 |
Idioms |
a quick drop and a sudden stop n.
|
asılarak veya yüksek bir yerden düşerek ölme |
|
| 424 |
Idioms |
stop giving me hard time n.
|
bana sıkıntı verme |
|
| 425 |
Idioms |
nature stop n.
|
tuvalet molası |
|
| 426 |
Idioms |
a pit stop n.
|
(şehirler arası araba yolculuğu sırasında verilen) kısa mola |
|
| 427 |
Idioms |
stop-watch critic n.
|
katı, muhafazakar eleştirileriyle mevzunun anlaşılmasını engelleyen tenkitçi |
|
| 428 |
Idioms |
a whistle-stop tour n.
|
aynı dönem içerisinde birçok yere yapılan ziyaret |
|
| 429 |
Idioms |
stop the mouth v.
|
utandırmak |
|
| 430 |
Idioms |
stop the mouth v.
|
susturmak |
|
| 431 |
Idioms |
stop the mouth v.
|
sesini kesmek |
|
| 432 |
Idioms |
stop the bleeding v.
|
kan kaybetmeyi durdurmak |
|
| 433 |
Idioms |
stop the bleeding v.
|
kan kaybetmenin önüne geçmek |
|
| 434 |
Idioms |
stop the bleeding v.
|
bir sorunun daha da büyük sorunlara yol açmasını engellemek |
|
| 435 |
Idioms |
stop (one's) clock v.
|
öldürmek |
|
| 436 |
Idioms |
stop (one's) clock v.
|
yaşamına son vermek |
|
| 437 |
Idioms |
stop (one's) clock v.
|
(birinin) işini bitirmek |
|
| 438 |
Idioms |
stop (one's) clock v.
|
hesabını görmek |
|
| 439 |
Idioms |
stop (one's) clock v.
|
defterini dürmek |
|
| 440 |
Idioms |
stop someone's clock v.
|
öldürmek |
|
| 441 |
Idioms |
stop someone's clock v.
|
yaşamına son vermek |
|
| 442 |
Idioms |
stop someone's clock v.
|
(birinin) işini bitirmek |
|
| 443 |
Idioms |
stop someone's clock v.
|
hesabını görmek |
|
| 444 |
Idioms |
stop someone's clock v.
|
defterini dürmek |
|
| 445 |
Idioms |
stop cold v.
|
afallatmak |
|
| 446 |
Idioms |
stop dead v.
|
aniden bırakmak |
|
| 447 |
Idioms |
stop cold v.
|
aniden bırakmak |
|
| 448 |
Idioms |
stop on a dime v.
|
aniden durmak |
|
| 449 |
Idioms |
stop dead v.
|
aniden durmak |
|
| 450 |
Idioms |
stop cold v.
|
aniden durmak |
|
| 451 |
Idioms |
stop one dead in one's tracks v.
|
aniden durmak |
|
| 452 |
Idioms |
stop in your tracks v.
|
aniden durmak |
|
| 453 |
Idioms |
stop dead in one's tracks v.
|
aniden durmak |
|
| 454 |
Idioms |
stop one dead in tracks v.
|
aniden durmak |
|
| 455 |
Idioms |
jolt to a stop v.
|
aniden durmak |
|
| 456 |
Idioms |
stop seeing things in black and white v.
|
at gözlüğünü çıkarmak |
|
| 457 |
Idioms |
stop cold v.
|
birden durmak |
|
| 458 |
Idioms |
stop dead v.
|
birden durmak |
|
| 459 |
Idioms |
put a stop to something v.
|
bir şeye nokta koymak |
|
| 460 |
Idioms |
put a stop to something v.
|
bir şeye bir son vermek |
|
| 461 |
Idioms |
stop on a dime v.
|
birdenbire durmak |
|
| 462 |
Idioms |
stop dead in one's tracks v.
|
birden durmak |
|
| 463 |
Idioms |
stop one's ears v.
|
dinlememek |
|
| 464 |
Idioms |
stop one dead in tracks v.
|
donakalmak |
|
| 465 |
Idioms |
jolt to a stop v.
|
duruvermek |
|
| 466 |
Idioms |
stop one dead in one's tracks v.
|
donakalmak |
|
| 467 |
Idioms |
stop dead in one's tracks v.
|
donup kalmak |
|
| 468 |
Idioms |
stop to smell the roses v.
|
hayatın tadını çıkartmak |
|
| 469 |
Idioms |
stop and smell the roses v.
|
hayatın tadını çıkartmak |
|
| 470 |
Idioms |
stop at nothing v.
|
engel tanımamak |
|
| 471 |
Idioms |
stop one's breath v.
|
öldürmek |
|
| 472 |
Idioms |
stop the rot v.
|
kötü gidişata dur demek |
|
| 473 |
Idioms |
not know when to stop v.
|
ne zaman duracağını bilmemek |
|
| 474 |
Idioms |
stop one's ears v.
|
kulaklarını tıkamak |
|
| 475 |
Idioms |
stop dead in one's tracks v.
|
kalakalmak |
|
| 476 |
Idioms |
stop the rot v.
|
kötü gidişe dur demek |
|
| 477 |
Idioms |
stop and smell the roses v.
|
rahatlamak |
|
| 478 |
Idioms |
come to a full stop v.
|
sekteye uğramak |
|
| 479 |
Idioms |
stop to smell the roses v.
|
rahatlamak |
|
| 480 |
Idioms |
come to a full stop v.
|
tamamen durmak |
|
| 481 |
Idioms |
come to a full stop v.
|
tam anlamıyla bitmek |
|
| 482 |
Idioms |
stop on a dime v.
|
teklemek |
|
| 483 |
Idioms |
stop on a dime v.
|
zınk diye durmak |
|
| 484 |
Idioms |
stop one's breath v.
|
(birinin) soluğunu kesmek |
|
| 485 |
Idioms |
stop on a dime v.
|
(araba vb) iki adım gidip durmak |
|
| 486 |
Idioms |
stop short of a place v.
|
'e kadar gidememek |
|
| 487 |
Idioms |
stop a gap v.
|
geçici olarak bir açığı kapatmak |
|
| 488 |
Idioms |
stop a gap v.
|
geçici olarak bir boşluğu doldurmak |
|
| 489 |
Idioms |
stop a gap v.
|
geçici olarak bir ihtiyacı gidermek |
|
| 490 |
Idioms |
stop a gap v.
|
geçici olarak idare etmek |
|
| 491 |
Idioms |
stop/halt/freeze in your tracks v.
|
donakalmak |
|
| 492 |
Idioms |
stop/halt/freeze in your tracks v.
|
donup kalmak |
|
| 493 |
Idioms |
stop/halt/freeze in your tracks v.
|
kalakalmak |
|
| 494 |
Idioms |
stop/halt/freeze in your tracks v.
|
olduğu yerde dondurmak |
|
| 495 |
Idioms |
stop/halt/freeze in your tracks v.
|
korkudan, şaşkınlıktan dondurmak |
|
| 496 |
Idioms |
make a pit stop v.
|
araba yarışında yakıt ikmali veya tamir için duraklamak |
|
| 497 |
Idioms |
make a pit stop [us] v.
|
(araba seyahatinde) ihtiyaç molası vermek |
|
| 498 |
Idioms |
make a pit stop [us] v.
|
uzun bir seyahatte dinlenmek, yemek yemek, tuvalet için mola vermek |
|
| 499 |
Idioms |
stop (one) cold v.
|
(birini) olduğu yerde dondurmak |
|
| 500 |
Idioms |
stop (one) cold v.
|
(birinin) aniden donup kalmasına neden olmak |
|
