|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
(nefes alma sırasında) havayı içine çekme |
breathing in n.
|
|
He breathed in the frosty air.
Soğuk havayı içine çekti.
More Sentences
|
2 |
General |
üretim sırasında |
during production adv.
|
|
It is true that egg- or fish-based glues are used to eliminate suspensions in wine during production.
Üretim sırasında şaraptaki süspansiyonları gidermek için yumurta veya balık bazlı tutkalların kullanıldığı doğrudur.
More Sentences
|
3 |
General |
öğle yemeği sırasında |
during lunch adv.
|
|
I'm busy now, but we can talk during lunch.
Şu anda meşgulüm ancak öğle yemeği sırasında konuşabiliriz.
More Sentences
|
4 |
General |
akşam yemeği sırasında |
during dinner adv.
|
|
Tom kept silent during dinner.
Tom akşam yemeği sırasında sessiz kaldı.
More Sentences
|
Phrasals |
|
5 |
Phrasals |
(seçim sırasında) oy vermek |
vote in v.
|
|
People do not vote in order to meet a ritual obligation which they do not experience as useful.
İnsanlar faydalı olduğunu düşünmedikleri ritüel bir yükümlülüğü yerine getirmek için oy vermiyorlar.
More Sentences
|
Phrases |
|
6 |
Phrases |
görüşme sırasında |
during the interview expr.
|
|
Many topics were discussed during the interview, but some of them were censured.
Görüşme sırasında birçok konu tartışıldı, ancak bazıları sansürlendi.
More Sentences
|
7 |
Phrases |
hamilelik sırasında |
during pregnancy expr.
|
|
The ban on dismissal during pregnancy must be strictly complied with.
Hamilelik sırasında işten çıkarma yasağına kesinlikle uyulmalıdır.
More Sentences
|
8 |
Phrases |
ziyaret sırasında |
during the visit expr.
|
|
I raised these issues very directly with the government during the visit I just mentioned.
Az önce bahsettiğim ziyaret sırasında bu konuları hükümetle doğrudan görüştüm.
More Sentences
|
Colloquial |
|
9 |
Colloquial |
soygun sırasında |
during the robbery expr.
|
|
The owner of the store was killed during the robbery.
Mağazanın sahibi soygun sırasında öldürüldü.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
10 |
Trade/Economic |
kriz sırasında |
during the crisis expr.
|
|
His company went under during the crisis.
Onun şirketi kriz sırasında iflas etti.
More Sentences
|
General |
|
11 |
General |
yangın sırasında hortumun su aldığı cadde musluğu |
fireplug n.
|
|
12 |
General |
kilisede ibadet sırasında kutsal kitaptan bölümler okuyan kişi |
lector n.
|
|
13 |
General |
doğum sırasında rahim kaslarının kasılması |
contraction n.
|
|
14 |
General |
kilisede ibadet sırasında kutsal kitaptan okunan paragrafların derlemesi |
lectionary n.
|
|
15 |
General |
grev sırasında çalışmak isteyen işçilere engel olma |
picketing n.
|
|
16 |
General |
dava sırasında vesika veya delil ibraz etme |
exhibiting n.
|
|
17 |
General |
ayin sırasında yapılan |
ritual n.
|
|
|
18 |
General |
kuşatma sırasında askerin hücuma geçmesi |
sally n.
|
|
19 |
General |
kilisede ibadet sırasında kutsal kitaptan okunan bölüm |
lection n.
|
|
20 |
General |
deniz yolculuğu sırasında çalışan işçi |
workaway n.
|
|
21 |
General |
vasiyet edilen şeyin vasiyet edenin ölümü sırasında artık mevcut olmadığı için vasiyetin iptali |
ademption n.
|
|
22 |
General |
hamileliği sırasında krek kokain kullanan annenin doğurduğu çocuk |
crack baby n.
|
|
23 |
General |
(bir kavga sırasında) kazara adam öldürme |
accidental killing of a person in a fight n.
|
|
24 |
General |
baş piskoposun tören sırasında boynuna giydiği atkı benzeri tören giysisi (kayıp koyunun çoban tarafından boyunda taşınmasını simgeler) |
omophorion n.
|
|
25 |
General |
bazı ülkelerde belediyeler tarafından konaklama sırasında turistlerden alınan vergi türü |
city tax n.
|
|
26 |
General |
havalimanlarında uçak karşılamaları sırasında yapılan bir tür selamlama |
water salute n.
|
|
27 |
General |
ispanya ve latin amerika'da selamlaşma veya veda etme sırasında kucaklaşma |
abrazo n.
|
|
28 |
General |
boğa güreşi sırasında, matadorların boğaya attıkları iğneli çubukları yerleştirmekten sorumlu matador grubu üyesi |
banderillero n.
|
|
29 |
General |
sözleşme görüşmeleri sırasında sendika verdiği taviz |
take-away n.
|
|
30 |
General |
dans sırasında adım değişikliği için seslenen kişi |
caller-out n.
|
|
31 |
General |
2. dünya savaşı sırasında pasifikte yapılan bir savaş |
tarawa-makin n.
|
|
32 |
General |
rugby'de iki takımın sekiz oyuncusunun birbirine kenetlenmesi sırasında arka bölümdeki uç oyuncuları |
back row n.
|
|
33 |
General |
fransız devrimi sırasında popüler olan dans ve şarkı |
carmagnole n.
|
|
34 |
General |
sözleşme görüşmeleri sırasında sendikanın verdiği taviz |
takeaway n.
|
|
35 |
General |
iş sırasında mola süresi |
allowed time n.
|
|
36 |
General |
iş sırasında mola süresi |
time allowance n.
|
|
37 |
General |
atom bombalarının test veya kullanımı sırasında radyoaktiviteye maruz kalan eski silahlı kuvvetler mensubu |
atomic veteran n.
|
|
38 |
General |
ingiltere'de üniversite denetimleri sırasında içilmek için üretilen bir tür bira |
audit ale n.
|
|
39 |
General |
ziyafet sırasında misafirlerce söylenen şarkı |
banquet song n.
|
|
40 |
General |
seramik eşyaları fırınlama sırasında kum ve kille kaplayan çömlekçi |
bedder n.
|
|
41 |
General |
shiatsu gibi alternatif tıp tedavileri sırasında tespit edilen yaşam enerjisinin akışındaki eksilme |
kyo n.
|
|
42 |
General |
kraliçe victoria'nın hükümdarlığı sırasında yaşamış kimse |
victorian n.
|
|
43 |
General |
doğum sırasında yaşanan rahim kasılmaları |
birth pangs n.
|
|
44 |
General |
av sırasında tazılara yol gösteren ve onları disipline eden kimse |
master n.
|
|
45 |
General |
kullanan kişinin mastürbasyon sırasında erojen bölgelerini uyaran ve biçimsel olarak genellikle hayali bir partnerin erotik uzvuna benzetilen seks oyuncağı |
masturbator n.
|
|
46 |
General |
sahne çekimi sırasında seçilen alanı karartmak için kamerada veya tab etme girişinde kullanılan anahtar deliğine benzer açıklık barındırabilen mat plak |
mat n.
|
|
47 |
General |
kullanma veya taşıma sırasında malları korumak için üzerlerine veya badana, bakım gibi işlemler sırasında eşyaları korumak için belirli kısımlarına örtü seren işçi |
masquer n.
|
|
48 |
General |
eğitim sırasında yarış atlarını gözlemleyen kimse |
workwatcher n.
|
|
49 |
General |
eğitim sırasında yarış atlarını inceleyen kimse |
workwatcher n.
|
|
50 |
General |
dokuma sırasında çözgü ipliğinin geçmesi için deliği bulunan metal bıçak veya bükülmüş tel |
heald [uk] n.
|
|
51 |
General |
roma istilası sırasında eski britanya'da yaşayan bir kelt halkı |
briton n.
|
|
52 |
General |
endüstriyel işlem sırasında eşya tutan işçi |
holder n.
|
|
53 |
General |
anlaşmazlık sırasında argüman üreten kimse |
motionist n.
|
|
54 |
General |
antrenman sırasında kılıcın daire şeklinde sallanması |
mouline n.
|
|
55 |
General |
(hristiyanlık'ta) dini toplantılar sırasında herkesin önünde tövbe eden kimse |
mourner n.
|
|
56 |
General |
pusu sırasında yere uzanan kimse |
lier n.
|
|
57 |
General |
pusu sırasında uzanan şey |
lier n.
|
|
|
58 |
General |
(gece avcılığı sırasında) kuşları korkutmak için kullanılan bir çan |
lowbell n.
|
|
59 |
General |
ses organlarının pozisyon değiştirmesi sırasında çıkan önemsiz ses |
glide n.
|
|
60 |
General |
gök gürültüsü sırasında oluşan gümbürtü |
dint n.
|
|
61 |
General |
abd sivil savaşı sırasında kurulan bir askeri örgüt |
grand army of the republic n.
|
|
62 |
General |
bazı kart oyunlarında oyun sırasında istenmeyen veya çıkarılan kart kümesi |
graveyard n.
|
|
63 |
General |
tiyatronun ucuz sırasında oturan izleyici |
groundling n.
|
|
64 |
General |
boğazın yutma sırasında yaptığı spazmodik hareket |
gulp n.
|
|
65 |
General |
kılıç tokuşturma sırasında kılıcı rakibin kılıcını çarpışma hizasına isabet ettiremeyeceği pozisyonda tutma |
opposition n.
|
|
66 |
General |
sürüş sırasında kullanılan çubuk |
rod [obsolete] n.
|
|
67 |
General |
sürüş sırasında kullanılan anahtar |
rod [obsolete] n.
|
|
68 |
General |
çiy düşmesi sırasında biriken nem miktarı |
dewfall n.
|
|
69 |
General |
bir tartışma sırasında ortaya birçok argüman atıp, karşı tarafı bu argümanlara cevap vermeye zorlayarak tartışmadan galip ayrılma yöntemi |
gish gallop n.
|
|
70 |
General |
evlilik sırasında gelinin ailesinin gelinin mirasından damada yaptığı ödeme (mal, para) |
dowery n.
|
|
71 |
General |
özellikle ayrımsal damıtma sırasında kullanılan, daha küçük şişelerin bağlanabileceği çok borulu şişe |
pig n.
|
|
72 |
General |
kuzey amerika kızılderililerinin konsey sırasında yaktığı tören ateşi |
council fire n.
|
|
73 |
General |
bazı kızılderililerde savaş sırasında cesaret göstergesi olarak düşmana vurma veya dokunma geleneği |
coup n.
|
|
74 |
General |
resmi görev sırasında tanınmamak için giyilen sivil kıyafet |
plain-clothes n.
|
|
75 |
General |
mola sırasında kahve içme |
coffee n.
|
|
76 |
General |
efkaristiya sırasında kullanılan örtü |
corporace [obsolete] n.
|
|
77 |
General |
efkaristiya sırasında kullanılan örtü |
corporas [obsolete] n.
|
|
78 |
General |
yangın sırasında dışına çıkılamayan yer |
fire trap n.
|
|
79 |
General |
bir eylem sırasında yapılan yanlış |
flub n.
|
|
80 |
General |
ateşkes sırasında düşmanla yapılan sözlü görüşme |
parley n.
|
|
81 |
General |
fetüsün doğum sırasında rahim ağzına göre aldığı pozisyon |
presentation n.
|
|
82 |
General |
kız öğrencilerin maç ve jimnastik sırasında giydikleri bir tür kostüm |
rompers [new zealand] n.
|
|
83 |
General |
metal kesme sırasında ortaya çıkan metal tozu |
scissil n.
|
|
84 |
General |
gres yağını yeniden kullanılabilir duruma getirme işlemi sırasında santrifüjü kullanan operatör |
separator n.
|
|
85 |
General |
(taşıma sırasında) hayvanda gelişen kilo kaybı |
shrinkage n.
|
|
86 |
General |
devlet memuriyeti sırasında gerçekleşen gizli suiistimal |
prevarication n.
|
|
87 |
General |
yağışı sırasında yüzeye temas edince dağılıveren küçük beyaz buz tanesi |
snow pellet n.
|
|
88 |
General |
ikinci dünya savaşı sırasında almanya'da sinir gazı olarak geliştirilen organofosforlu bir bileşik |
soman n.
|
|
89 |
General |
doğum sırasında ölmek |
die in childbirth v.
|
|
90 |
General |
yemek sırasında sofradan kalkmak |
get down v.
|
|
91 |
General |
görevi sırasında öldürülmek |
be killed in the line of duty v.
|
|
92 |
General |
bir soygun sırasında öldürülmek |
be killed in a burglary v.
|
|
93 |
General |
seyahat sırasında mola vermek |
break a journey v.
|
|
94 |
General |
sohbet sırasında bahsetmek |
mention it in conversation v.
|
|
95 |
General |
birine seslenmek (yayın sırasında) |
give a shout out v.
|
|
96 |
General |
tutuklama sırasında tutuklanan şüpheliye yasal haklarını okumak |
mirandize v.
|
|
97 |
General |
(yolculuk sırasında) (ata/ineğe/köpeğe) su vermek |
bait v.
|
|
98 |
General |
(yolculuk sırasında) konaklamak |
bait v.
|
|
99 |
General |
geri sayım sırasında saymayı bırakmak |
hold v.
|
|
100 |
General |
seyahat sırasında verilen ihtiyaç ve dinlenme molası |
bait v.
|
|
101 |
General |
öksürük nöbeti sırasında nefessiz kalmak |
kink v.
|
|
102 |
General |
tabaklama işlemi sırasında çukurdaki derileri yukarı aşağı hareket ettirmek |
handle v.
|
|
103 |
General |
embriyolojik gelişim sırasında pozisyon değiştirmek |
migrate v.
|
|
104 |
General |
organik süreç sırasında pozisyon değiştirmek |
migrate v.
|
|
105 |
General |
(işkence sırasında) kolunu bacağını kırmak |
break v.
|
|
106 |
General |
(araç veya kaykayı) akrobasi sırasında yerden yükseltmek |
huck v.
|
|
107 |
General |
akrobasi sırasında engeli geçmek |
huck v.
|
|
108 |
General |
kar kayağı faaliyetler sırasında engelin üzerinden atlamak |
huck v.
|
|
109 |
General |
atlayış sırasında yerle teması yitirmek |
huck v.
|
|
110 |
General |
kayıt hazırlığında veya kayıt sırasında (ses) seviyesini veya kalitesini kontrol etmek |
monitor v.
|
|
111 |
General |
araştırma sırasında önemli yerleri taşlarla işaretlemek |
monument v.
|
|
112 |
General |
(şehri, yerleşimi) savaş veya isyan sırasında yağmalamak |
loot v.
|
|
113 |
General |
kazı veya maden kazısı sırasında çıkan (yumuşak toprak, killi toprak, çakıl, taş) malzemeyi temizlemek |
muck v.
|
|
114 |
General |
(donmuş balık) depodayken ve nakliyat sırasında su kaybını önlemek için buz tabakası ile kaplamak |
glaze v.
|
|
115 |
General |
(vaftiz sırasında çocuğun) vaftiz ebeveyni olmak |
christen [obsolete] v.
|
|
116 |
General |
(yayın sırasında) olayı veya hareketleri izleyip aynı anda anlatmak |
describe v.
|
|
117 |
General |
(kefaret sırasında) kamçılamak |
dinge v.
|
|
118 |
General |
çengelli demir kullanmak (arama sırasında) |
grapple v.
|
|
119 |
General |
market alışverişi sırasında reyonlardan tatlı aşırıp yemek |
graze v.
|
|
120 |
General |
(çiftleşme sırasında) üst üste binmek |
rut v.
|
|
121 |
General |
konuşma sırasında bildirmek |
discuss [obsolete] v.
|
|
122 |
General |
(at) koşu sırasında ön ayakları yanlara sallamak |
dish v.
|
|
123 |
General |
avlanma sırasında bir engelde durup atılmadan önce göz gezdirmek |
crane v.
|
|
124 |
General |
olayların gidişatı sırasında elde etmek |
draw v.
|
|
125 |
General |
(keçe şapka gövdelerini) boyutlandırma sırasında üst üste katlamak |
croze v.
|
|
126 |
General |
(seks sırasında) yalamak |
fellate v.
|
|
127 |
General |
(top) ateşleme sırasında alev çıkarmak |
flash v.
|
|
128 |
General |
uçuş sırasında geçmek |
fly v.
|
|
129 |
General |
(nallama sırasında) çivi çakmak |
prick v.
|
|
130 |
General |
(sinir, sap) gelişim sırasında çıkarmak |
send v.
|
|
131 |
General |
(kütüphaneye iade sırasında) kitap kartını iade etmek |
slip v.
|
|
132 |
General |
(konser sırasında) sahneden seyirciye doğru atlamak |
stage-dive v.
|
|
133 |
General |
damıtım sırasında yakmak |
still-burn v.
|
|
134 |
General |
türün evrimi sırasında küçülerek işlevini yitiren (organ vb) |
vestigial adj.
|
|
135 |
General |
seyahat sırasında kirlenmiş |
travel-stained adj.
|
|
136 |
General |
seyahat sırasında kirlenmiş |
travel-soiled adj.
|
|
137 |
General |
doğum sırasında kullanılan |
birthing adj.
|
|
138 |
General |
yayın sırasında söylenen |
on-air adj.
|
|
139 |
General |
uçuş sırasında oyalanılan |
in-flight adj.
|
|
140 |
General |
uçuş sırasında verilen |
in-flight adj.
|
|
141 |
General |
müzakere sırasında kabul edilen |
conceded adj.
|
|
142 |
General |
oyun sırasında kolayca kaldırılabilen sahne aksesuarlarına ait veya ilgili |
fit-up adj.
|
|
143 |
General |
filogenetik gelişim sırasında edinilen |
phylogenetic adj.
|
|
144 |
General |
konuşma sırasında |
conversationally adv.
|
|
145 |
General |
görev sırasında |
in the exercise of one's duties adv.
|
|
146 |
General |
operasyon sırasında |
intraoperatively adv.
|
|
147 |
General |
olay sırasında |
at the time of incident adv.
|
|
148 |
General |
açlık sırasında |
during fasting adv.
|
|
149 |
General |
doğum sırasında |
at the downlying adv.
|
|
150 |
General |
bekleme sırasında |
on line [us] adv.
|
|
151 |
General |
kalkış sırasında |
on the fly adv.
|
|
152 |
General |
bekleme sırasında |
on-line [us] adv.
|
|
153 |
General |
doğal sırasında |
in course adv.
|
|
154 |
General |
ölüm sırasında |
dyingly adv.
|
|
155 |
General |
öğle yemeği sırasında |
over lunch adv.
|
|
156 |
General |
akşam yemeği sırasında |
over dinner adv.
|
|
157 |
General |
normal sırasında |
in course adv.
|
|
158 |
General |
.. sırasında yapılan |
performed during prep.
|
|
159 |
General |
hangisi sırasında |
wherethrough conj.
|
|
160 |
General |
ayin sırasında cemaatten toplanan para |
offering n.
|
|
Phrasals |
|
161 |
Phrasals |
ayin sırasında birini meshetmek |
bless (one) with (something) v.
|
|
162 |
Phrasals |
(bir olay/gelişme sırasında) uyuyor olmak |
sleep something away v.
|
|
163 |
Phrasals |
tabaklama sırasında derileri düz bir şekilde yaymak |
lay away v.
|
|
164 |
Phrasals |
borsadaki bir işlemin tamamlanması sırasında sermayenin ismini açıklamak |
give up v.
|
|
165 |
Phrasals |
yere daha sağlam basmak için vuruş sırasında yeri ayakla eşelemek |
dig in v.
|
|
166 |
Phrasals |
(golfte pes ettiğini belli etmek için) oyun sırasında topu yerden almak |
pick up v.
|
|
Phrases |
|
167 |
Phrases |
görüşme sırasında |
during the discussion n.
|
|
168 |
Phrases |
açılış sırasında |
during the opening expr.
|
|
169 |
Phrases |
açılış sırasında |
during the start-up expr.
|
|
170 |
Phrases |
cinayet sırasında |
at the time of the murder expr.
|
|
171 |
Phrases |
dışarıya yolculuk sırasında |
on the voyage out expr.
|
|
172 |
Phrases |
görevinin yerine getirilmesi sırasında |
in the discharge of his duties expr.
|
|
173 |
Phrases |
gelgit sırasında |
during the tide expr.
|
|
174 |
Phrases |
gebelik sırasında |
during pregnancy expr.
|
|
175 |
Phrases |
esnasında/sırasında |
on the sidelines of expr.
|
|
176 |
Phrases |
ödeme sırasında |
during checkout expr.
|
|
177 |
Phrases |
2. dünya savaşı sırasında ortaya çıkmış meşhur bir söz |
kilroy was here expr.
|
|
Colloquial |
|
178 |
Colloquial |
yoğun bir program sırasında dinlenmek veya kendine çeki düzen vermek için duraklamak |
touchdown n.
|
|
179 |
Colloquial |
buz pateninde bir hareket sırasında veya öncesinde hız kazanmak için yapılan küçük zıplama/sıçrama |
bunny hop n.
|
|
180 |
Colloquial |
damıtma sırasında alkollü içkiden buharlaşarak kaybolan alkol miktarı |
angel's share n.
|
|
181 |
Colloquial |
büyük bunalım sırasında sinema izleyicilerinden birine çıkan nakit para şeklindeki piyango |
bank night [obsolete] [us] n.
|
|
182 |
Colloquial |
vuruş sırasında ilk yarı/devre (beysbol ve softbolda) |
top n.
|
|
183 |
Colloquial |
(özellikle suç soruşturması sırasında ortaya çıkan) bir dizi bağlantılı finansal işlem ve takas |
money trail n.
|
|
184 |
Colloquial |
yasa dışı işler sırasında gözcülük yapan kimse |
cockatoo [australia] n.
|
|
185 |
Colloquial |
buz pateninde bir hareket sırasında veya öncesinde hız kazanmak için sıçramak |
bunny hop v.
|
|
186 |
Colloquial |
satış işlemleri sırasında evin fiyatını artırmak |
gazumph v.
|
|
187 |
Colloquial |
(konuşma sırasında) esir almak |
bail up [australia] v.
|
|
188 |
Colloquial |
ameliyat sırasında |
during the surgery expr.
|
|
189 |
Colloquial |
görev/görevi sırasında |
in the line of duty expr.
|
|
190 |
Colloquial |
olayın gelişimi sırasında |
in the course of event expr.
|
|
191 |
Colloquial |
toplantı sırasında kameraların kullanılması yasaktır |
use of cameras is forbidden while the meeting is in session expr.
|
|
192 |
Colloquial |
uçuş sırasında |
in flight expr.
|
|
Idioms |
|
193 |
Idioms |
bir çatışma ya da rekabet sırasında acımasız ve zalim taktiklere başvurma |
red in tooth and claw n.
|
|
194 |
Idioms |
abd’de iç savaş sırasında kölelikten azat edenlere verileceği vaat edilen küçük bir arsa ve bir katır sözü |
40 acres and a mule n.
|
|
195 |
Idioms |
abd’de iç savaş sırasında kölelikten azat edenlere verileceği vaat edilen küçük bir arsa ve bir katır sözü |
forty acres and a mule n.
|
|
196 |
Idioms |
(şehirler arası araba yolculuğu sırasında verilen) kısa mola |
a pit stop n.
|
|
197 |
Idioms |
bir savaş sırasında ilk defa çöle gelmiş asker |
desert cherry n.
|
|
198 |
Idioms |
büyük bunalım sırasında düzenlenen bir çekiliş |
bank night [obsolete] n.
|
|
199 |
Idioms |
ders sırasında öğrencinin dışarıya çıkma izni |
hall pass n.
|
|
200 |
Idioms |
seks sırasında korunmak |
fight in armour [obsolete] v.
|
|
201 |
Idioms |
seyahat sırasında iki kişi arasında sıkışıp kalmak |
sit bodkin [obsolete] v.
|
|
202 |
Idioms |
seyahat sırasında iki kişi arasında ezilmek |
sit bodkin [obsolete] v.
|
|
203 |
Idioms |
seyahat sırasında iki kişi arasında sıkışıp kalmak |
ride bodkin [obsolete] v.
|
|
204 |
Idioms |
seyahat sırasında iki kişi arasında ezilmek |
ride bodkin [obsolete] v.
|
|
205 |
Idioms |
ameliyat sırasında kazara hastanın bedeni içerisinde tıbbi alet veya malzeme bırakmak/unutmak |
bury the hatchet v.
|
|
206 |
Idioms |
(bir şeyin) parasını teslimat sırasında ödemek |
pay (for something) cash on delivery v.
|
|
207 |
Idioms |
(oy verme sırasında) evet diyenler |
all in favor expr.
|
|
208 |
Idioms |
çalışma sırasında |
on the fly expr.
|
|
209 |
Idioms |
gündemin ilk sırasında |
at the top of the agenda expr.
|
|
210 |
Idioms |
gündemin ilk sırasında |
high on somebody's agenda expr.
|
|
211 |
Idioms |
gündemin ilk sırasında |
high on the agenda expr.
|
|
212 |
Idioms |
gündemin ilk sırasında |
at the top of somebody's agenda expr.
|
|
213 |
Idioms |
gündemin ilk sırasında |
at the top of the agenda expr.
|
|
214 |
Idioms |
gündeminin ilk sırasında |
at the top of one's agenda expr.
|
|
215 |
Idioms |
yarışın başlangıcında ilk sırasında/en önde |
in pole position expr.
|
|
Speaking |
|
216 |
Speaking |
banka soygunu sırasında ne yapıyordunuz? |
what were you doing at the time of the bank robbery? expr.
|
|
217 |
Speaking |
bir baba doğum sırasında ancak bu kadarını yapabilir |
a father can only do so much at the birth expr.
|
|
218 |
Speaking |
doğum sırasında babanın elinden ancak bu kadarı gelir |
a father can only do so much at the birth expr.
|
|
219 |
Speaking |
muhabbet sırasında laf bir şekilde oraya geldi |
it just seemed to come up in the conversation expr.
|
|
220 |
Speaking |
o olay sırasında buradaydım |
I was here when it happened expr.
|
|
Trade/Economic |
|
221 |
Trade/Economic |
birleşme sırasında ana girişimin diğer firmaya yaptığı iyi niyet ödemesi |
consolidated good-will n.
|
|
222 |
Trade/Economic |
birleşme sırasında ana girişimin diğer firmaya yaptığı iyi niyet ödemesi |
consolidation excess n.
|
|
223 |
Trade/Economic |
denetim sırasında yapılan düzeltme |
audit adjustment n.
|
|
224 |
Trade/Economic |
gatt'ın tokyo görüşmeleri sırasında kabul edilen ve damping yapan üyelere karşı nasıl bir anti-damping vergisi konulacağını belirten temel yasa |
anti-dumping code n.
|
|
225 |
Trade/Economic |
grev sırasında rakip iki sendika arasında patlak veren müdahale krizi |
cross picketing n.
|
|
226 |
Trade/Economic |
grev sırasında çalışan işçi |
blackleg n.
|
|
227 |
Trade/Economic |
grev sırasında işçilere yapılan ödeme |
strike pay n.
|
|
228 |
Trade/Economic |
grev sırasında çalışan işçi |
strikebreaker n.
|
|
229 |
Trade/Economic |
hesapların incelenmesi sırasında yapılan düzeltme |
audit adjustment n.
|
|
230 |
Trade/Economic |
işin normal seyri sırasında maddi duran varlıkların tasfiyesinden haynaklanan kazançlar |
gains on disposal of tangible fixed assets in the ordinary course of business n.
|
|
231 |
Trade/Economic |
işletmelerin üretim sırasında ellerinde bulundurdukları ham madde |
business inventories n.
|
|
232 |
Trade/Economic |
iç savaş sırasında abd'de çıkartılan ve altına dönüştürülemeyen itibari para |
greenbacks n.
|
|
233 |
Trade/Economic |
kara para aklama sırasında tespit edilmeme amacıyla aklanan meblağı küçük hesaplara bölerek kaçırma |
smurfing n.
|
|
234 |
Trade/Economic |
satıcının ihracat sırasında navlunu ödemediği takdirde |
freight absorption n.
|
|
235 |
Trade/Economic |
üretim sırasında inceleme |
in-process inspection n.
|
|
236 |
Trade/Economic |
ülke topraklarından geçiş sırasında hiç durmadan başka bir ülkeye geçen mallar için gümrüksüz geçme |
transit n.
|
|
237 |
Trade/Economic |
polonya'nın ikinci dünya savaşı'ndaki alman işgali sırasında kullandığı para birimi |
marka n.
|
|
238 |
Trade/Economic |
basım sırasında sikkenin üzerine hangi darphaneden çıktığını belirtmek için yerleştirilen özel harf veya işaret |
mintmark n.
|
|
239 |
Trade/Economic |
özellikle özelleştirme sırasında hisse alım satımını yürüten finansal aracı |
share shop n.
|
|
240 |
Trade/Economic |
basım sırasında sikkenin üzerine hangi darphaneden çıktığını belirtmek için özel harf veya işaret yerleştirmek |
mintmark v.
|
|
Law |
|
241 |
Law |
dava sırasında yapılan uzlaşma teklifi |
tender n.
|
|
242 |
Law |
bir kavga sırasında hiddete kapılarak adam öldürme |
chaud-medley n.
|
|
243 |
Law |
bir mahkeme kararının hükümsüz olduğunun başka bir dava sırasında iddia edilmesi |
collateral impeachment n.
|
|
244 |
Law |
dava sırasında yapılan tebligat |
mesne process n.
|
|
245 |
Law |
dava sırasında yapılan tebligat |
intermediate process n.
|
|
246 |
Law |
düğün sırasında yeni evliler için toplanan bağış |
commorth n.
|
|
247 |
Law |
düğün sırasında yeni evliler için toplanan bağış |
comorth n.
|
|
248 |
Law |
duruşma sırasında yapılan ikrar |
formal admission n.
|
|
249 |
Law |
duruşma sırasında işlenen suç |
offense committed during the trial n.
|
|
250 |
Law |
görev sırasında işlenen adam öldürme fiili |
justifiable homicidal n.
|
|
251 |
Law |
ibraz etme (dava sırasında belge/kanıt) |
exhibition n.
|
|
252 |
Law |
işlenmesi sırasında suça iştirak eden fer'i fail |
accessory at the fact n.
|
|
253 |
Law |
mahkumların duruşma sırasında mahkeme içinde tutuldukları hücre |
holding cell n.
|
|
254 |
Law |
meşru müdafaa sırasında adam öldürme |
chance-medley n.
|
|
255 |
Law |
suça işlenmesi sırasında iştirak eden fer'i fail |
accessory during the fact n.
|
|
256 |
Law |
tutuklama sırasında tutuklanan şüpheliye okunması gereken yasal haklar |
miranda warning n.
|
|
257 |
Law |
tutuklama sırasında tutuklanan şüpheliye okunması gereken yasal haklar |
miranda rights n.
|
|
258 |
Law |
vazifenin icrası sırasında işlenen suç |
felony committed during performance of office n.
|
|
259 |
Law |
(bir kavga sırasında) kazara adam öldürme |
chance-medley n.
|
|
260 |
Law |
(nefsi müdafaa veya görev sırasında) gerçekleştirilen haklı/yasal adam öldürme |
justifiable homicide n.
|
|
261 |
Law |
(nefsi müdafaa veya görev sırasında) gerçekleştirilen haklı/yasal adam öldürme |
lawful killing n.
|
|
262 |
Law |
evlilik sırasında taraflardan ikisinin de eşi ile sahip olduğu gizli içerikli iletişimi saklı tutma hakkı |
marital communications privilege n.
|
|
263 |
Law |
(ingiliz hukukunda) sanığın işlediği suç sırasında yaptığının farkında olmaması veya yaptığı şeyin yanlış olduğunu idrak edememesi durumunda cinnet getirmiş sayılacağına dair kurallar |
mcnaughten rules n.
|
|
264 |
Law |
(ingiliz hukukunda) sanığın işlediği suç sırasında yaptığının farkında olmaması veya yaptığı şeyin yanlış olduğunu idrak edememesi durumunda cinnet getirmiş sayılacağına dair kurallar |
mcnaghten rules n.
|
|
265 |
Law |
eski sahibinin yaşamı sırasında mülkünü alan kimse |
heir n.
|
|
266 |
Law |
eski sahibinin yaşamı sırasında mülkünü alma hakkına sahip kimse |
heir n.
|
|
267 |
Law |
(iskoç hukukunda) dava sırasında davacı tarafından sunulan vaka tebliği |
condescendence [scotland] n.
|
|
268 |
Law |
cenaze sırasında kiliseye yapılan bağış |
corsepresent n.
|
|
269 |
Law |
cenaze sırasında kiliseye sunulan adak |
corsepresent n.
|
|
270 |
Law |
görev sırasında ticari gemilerde sunulan tıbbi hizmet |
cure n.
|
|
271 |
Law |
malikin istila sırasında borazan öttürmekle yükümlü olduğu arazi mülkiyeti |
cornage n.
|
|
272 |
Law |
din adamının günah çıkarma sırasında öğrendiği mahrem bilgileri gizli tutma hakkı |
priest-penitent privilege n.
|
|
273 |
Law |
tehlikeli olduğu düşünülen zanlının dava öncesi ve sırasında hapis tutulması |
preventive detention n.
|
|
274 |
Law |
ibraz etmek (dava sırasında belge/kanıt) |
exhibit v.
|
|
275 |
Law |
eşlerin evlilik sırasında edindikleri mülklerin tasarrufunu kontrol eden ispanyol hukuk sistemi ile ilgili |
ganancial adj.
|
|
276 |
Law |
dava sırasında |
pendente lite adv.
|
|
277 |
Law |
tahkikat sırasında |
during the investigation expr.
|
|
Politics |
|
278 |
Politics |
bazı yetkilerin savaş sırasında artması |
war powers n.
|
|
279 |
Politics |
hükümete görev sırasında verilen güvenoyu |
vote of confidence while in office n.
|
|
280 |
Politics |
savaş sırasında bakanlar kurulunun sadece bazı üyelerinin katıldığı çok geniş yetkilere sahip kabine |
war cabinet n.
|
|
281 |
Politics |
savaş sırasında tarafsız bir geminin taraflara verdiği taşıma hizmeti |
unneutral service n.
|
|
282 |
Politics |
savaş sırasında savaş gemilerinin tarafsız devlet gemilerini kontrol etmesi |
visit and search n.
|
|
283 |
Politics |
mensuplarının evlenmediği, ibadet sırasında yaptıkları dans nedeniyle shakers (sallanan insanlar) adını alan bir hristiyan mezhebi |
united society of believers in christ's second appearing n.
|
|
284 |
Politics |
mensuplarının evlenmediği, ibadet sırasında yaptıkları dans nedeniyle shakers (sallanan insanlar) adını alan bir hristiyan mezhebi |
shakers n.
|
|
285 |
Politics |
(fransız devrimi sırasında) radikal cumhuriyetçi |
jacobine n.
|
|
286 |
Politics |
savaş sırasında veya hemen sonrasında yapılan genel seçim |
khaki election [uk] n.
|
|
287 |
Politics |
(apartheid sırasında) hükümet politikasındaki liberal trendlere karşı olan afrikaner milliyetçisi |
verkrampte n.
|
|
288 |
Politics |
(apartheid sırasında) hükümet politikasındaki liberal trendlere karşı olan afrikaner milliyetçisi |
verligte n.
|
|
289 |
Politics |
vietnam savaşı sırasında abd'nin uyguladığı bir politika |
vietnamization n.
|
|
290 |
Politics |
vietnam savaşı sırasında abd'nin uyguladığı bir politika |
vietnamisation n.
|
|
291 |
Politics |
ikinci dünya savaşı'nda fransa'nın işgali sırasında nazilere karşı mücadele vermiş olan gizli bir fransız direniş hareketi |
maquis n.
|
|
292 |
Politics |
ikinci dünya savaşı'nda fransa'nın işgali sırasında nazilere karşı mücadele vermiş olan gerilla savaşçısı |
maquisard n.
|
|
293 |
Politics |
(seçim kampanyası sırasında) peronda yapılan kısa konuşma |
whistle-stop n.
|
|
294 |
Politics |
savaş sırasında düşman ülkeyi destekleme |
boloism n.
|
|
295 |
Politics |
(abd'de) işçilerin istihdam sırasında yaralanmalarını veya hastalanmalarını önlemek için iş güvenliği ve sağlığı idaresi'ni kuran yasa |
occupational safety and health act n.
|
|
296 |
Politics |
ingiliz iç savaşı sırasında stuart'ların destekçisi |
royalist n.
|
|
297 |
Politics |
ingiliz iç savaşı sırasında ı. ve ıı. karl'ın destekçileri |
royalists n.
|
|
298 |
Politics |
amerikan devrimi sırasında genellikle new york'ta faaliyet göstermiş bir gerilla veya süvari grubu |
cowboy n.
|
|
299 |
Politics |
(abd'de amerikan iç savaşı sırasında) güney eyaletlerinin halinden anlayan kuzeyli |
doughface n.
|
|
Institutes |
|
300 |
Institutes |
araba gibi taşıtları, taşıt sigortaları ve arıza sırasında verilen yardım hizmeti ile ilgilenen kuruluş |
motoring organization n.
|
|
Industry |
|
301 |
Industry |
endüstriyel operasyonlar sırasında malzemelerin depolanması, taşınması ve dağıtımında kullanılan kutu |
tote-box n.
|
|
302 |
Industry |
kullanma veya taşıma sırasında malları korumak için belirli kısımlarına örtü seren işçi |
masker n.
|
|
303 |
Industry |
taşıma sırasında yüklerin kaymasını önlemek için yükü sabitleyip sıkıştıran işçi |
blocker n.
|
|
304 |
Industry |
taşıma sırasında yüklerin kaymasını önlemek için yükü sabitleyip sıkıştıran işçi |
bracer n.
|
|
305 |
Industry |
yıkama veya boyama sırasında boyutu değişebilecek kumaşların ölçülerini alıp kaydeden işçi |
measurer n.
|
|
306 |
Industry |
katılma yoluyla birleşme sırasında başka bir şirket tarafından satın alınan şirket |
mergee n.
|
|
307 |
Industry |
pamuğu çırçırdan geçirme sırasında ayıklanmamış olan küçük ve gelişmemiş tohum |
mote n.
|
|
308 |
Industry |
bakır arıtma işlemi sırasında eriyik metalin yüzeyine çubukla vuran işçi |
flapper n.
|
|
309 |
Industry |
demir dökümü sırasında döküm deliğinin başında bulunan kimse |
gater n.
|
|
310 |
Industry |
(kağıt yapımında) hamurun hazırlanması sırasında tamamen ayrılmayan küçük lif demeti |
shive n.
|
|
311 |
Industry |
görev sırasında yapılan |
on-the-job adj.
|
|
312 |
Industry |
görevi sırasında alınan |
on-the-job adj.
|
|
313 |
Industry |
görev sırasında meydana gelen |
on-the-job adj.
|
|
Insurance |
|
314 |
Insurance |
aktarma sırasında hasar |
loss during transshipment n.
|
|
315 |
Insurance |
geminin seferi sırasında oluşan rizikolar |
navigation risks n.
|
|
316 |
Insurance |
hizmet sırasında ölüm |
death in service n.
|
|
317 |
Insurance |
tahliye sırasında hasar |
loss during discharge n.
|
|
318 |
Insurance |
yükleme sırasında hasar |
loss during loading n.
|
|
Tourism |
|
319 |
Tourism |
uçuş sırasında uçakta bulunanlar |
souls on board n.
|
|
Media |
|
320 |
Media |
yayın sırasında sesin kesilmesi |
dead air n.
|
|
321 |
Media |
yayın sırasında mikrofonun dışarıdan aldığı ses |
quonk n.
|
|
322 |
Media |
belirli bir faaliyet sırasında haber toplama ve içerik paylaşma amacı güden ve çok sayıdaki haber medyası kuruluşunu temsil eden sınırlı sayıdaki haber medyası |
media pool n.
|
|
323 |
Media |
televizyon yayını sırasında ekranın altında yer alan ve ekrandaki görüntüyü tanımlayan, bilgi amaçlı grafik, resim veya metin içeren kısım |
lower third n.
|
|
324 |
Media |
yayın sırasında yapılan gaf |
beard n.
|
|
325 |
Media |
(yazıyı) düzeltme sırasında silmek |
edit out v.
|
|
326 |
Media |
yayın sırasında kazara ses yapmak |
quonk v.
|
|
327 |
Media |
yayın sırasında söylenen |
on-air adj.
|
|
Technical |
|
328 |
Technical |
kuruması sırasında koruma amacıyla çin kilinin üzerine serilen kamış kaplı çerçeve |
reeder n.
|
|
329 |
Technical |
şarj sırasında sondaj kuyusuna doldurma esnasında yerleştirilen konik çubuk |
needle n.
|
|
330 |
Technical |
fırında pişirme sırasında plakalara destek olarak kullanılan boru şeklinde koni |
thimble n.
|
|
331 |
Technical |
bir cismin vakum içi düşüşü sırasında kazandığı hız |
gravitational acceleration n.
|
|
332 |
Technical |
dolum sırasında muayene |
inspection at time of filling n.
|
|
333 |
Technical |
elektrolitli pillerin çalışması sırasında anotta görülen ince bir kızarma |
galvanoluminescence n.
|
|
334 |
Technical |
eğme sırasında çatlama direnci |
resistance to cracking on bending n.
|
|
335 |
Technical |
gelgit sırasında suların çekilmesi |
ebb tide n.
|
|
336 |
Technical |
gönderme sırasında otomatik kaydetme |
auto-save on submit n.
|
|
337 |
Technical |
kablolardan alınan malzemelerin yanması sırasında açığa çıkan gazlara yapılan deneyler |
tests on gases evolved during combustion of materials from cables n.
|
|
338 |
Technical |
kesme işlemi sırasında metalden dökülen cevher kalıntısı yığını |
slag heap n.
|
|
339 |
Technical |
kaynak ve benzeri işlemler sırasında göz ve yüzü korumak İçin donanım |
equipment for eye and face protection during welding and allied processes n.
|
|
340 |
Technical |
kaynak ve benzeri işlemler sırasında gözü ve yüzü koruma teçhizatı |
equipment for eye and face protection during welding and allied processes n.
|
|
341 |
Technical |
kaynak işlemi sırasında erimiş metal parçacıkları |
weld slag n.
|
|
342 |
Technical |
kaynak işlemi sırasında erimiş metal parçacıkları |
welding slag n.
|
|
343 |
Technical |
makine tamiri sırasında kullanılan bakım kılavuz işaretleri |
timing marks n.
|
|
344 |
Technical |
metalin kesilmesi sırasında ortaya çıkan metal tozu |
scissel n.
|
|
345 |
Technical |
numune alma sırasında örselenme |
sampling disturbance n.
|
|
346 |
Technical |
pişirme sırasında hamurdan karbon dioksiti çıkaran bir madde |
leavening agent n.
|
|
347 |
Technical |
sindirim sırasında proteinlerin parçalanması |
proteolysis n.
|
|
348 |
Technical |
sıkıştırma başlangıcı sırasında silindirdeki hava dolgusu |
initial pressure n.
|
|
349 |
Technical |
şarabın mayalanması sırasında buharlarını toplamak çin kullanılan bir cihaz |
vinificator n.
|
|
350 |
Technical |
test sırasında dış sıcaklık |
outside temperature during testing n.
|
|
351 |
Technical |
termoset yapışkan bantların kürleme sırasında yapışmasının ölçülmesi |
measurement of bonding of thermosetting adhesive tapes during curing n.
|
|
352 |
Technical |
vanaların çalışma mekanizmasının bükülme sırasında ve sonrasında sızdırmazlık deneyi |
test of leaktightness under and after bending applied to the operating mechanism of valves n.
|
|
353 |
Technical |
vanadyumun yanma sırasında oluşturduğu bir oksit |
vanadium pentoxide n.
|
|
354 |
Technical |
yenileme sırasında malzemede meydana gelen kayıp |
reprocessing loss n.
|
|
355 |
Technical |
yanma sırasında karbon monoksit oluşturulmayan bir karışım |
perfect mixture n.
|
|
356 |
Technical |
fırınlama sırasında seramik eşyayı dik tutan ayaklık |
cockspur n.
|
|
357 |
Technical |
işletmeye alma sırasında güvenlik ile ilgili teknik doğrulama |
safety-related technical verification during commissioning n.
|
|
358 |
Technical |
demir döküm sırasında ortaya çıkan katışıklı grafit cürufu |
keesh n.
|
|
359 |
Technical |
kristalin ana hatlarını izleyen ve oluşumu sırasında meydana gelen değişiklikleri gösteren yapı |
zonal structure n.
|
|
360 |
Technical |
dövülme veya işlenme sırasında ortaya çıkan izlere benzeyen çentik veya çöküntü |
malleation n.
|
|
361 |
Technical |
perdahlama sırasında seramik objeyi desteklemesi için kullanılan pişmiş kil |
saddle n.
|
|
362 |
Technical |
sinterleme sırasında metal partiküllerinin yapışmasına yardımcı olmak için metal tozuna eklenen madde |
binder n.
|
|
363 |
Technical |
bir sahnenin çekimi sırasında seçilen alanı karartmak için kamerada veya tab etme girişinde kullanılan anahtar deliğine benzer bir açıklık barındırabilen mat bir plak |
matte n.
|
|
364 |
Technical |
kullanım sırasında şoku azaltmak için bazı aletlere takılan elastik tutacak |
withe n.
|
|
365 |
Technical |
tabaklama sırasında derilerin atıldığı çözelti dolu çukur |
layaway n.
|
|
366 |
Technical |
tabaklama sırasında derilerin atıldığı çözelti dolu çukur |
layer [obsolete] n.
|
|
367 |
Technical |
mekanik işleme sırasında alete destek olması için bir deliğe yerleştirilmiş dingil veya mil |
mandril n.
|
|
368 |
Technical |
çelik bir boru vasıtasıyla kaynak yapma sırasında iç kısmın pürüzsüz olmasını sağlayan birbirine eklenmiş üniteler dizisi |
mandril n.
|
|
369 |
Technical |
(çip üretimi) kaplama veya dağlama işlemi sırasında ışığa duyarlı bir yüzeyin belirli kısımlarını korumak için kullanılan, ışık geçirmeyen malzemeden kapılmış bir kalıp |
mask n.
|
|
370 |
Technical |
işleme sırasında silindirlerin taşıdığı kesintisiz bir malzeme şeridi |
web n.
|
|
371 |
Technical |
üfleme sırasında jeneratörden çıkan gaz |
blowing gas n.
|
|
372 |
Technical |
kalayı sıvılaştırarak saflaştırma sırasında elde edilen beyaz renkli kırılgan bir atık madde |
hardhead n.
|
|
373 |
Technical |
zor vuruşlar sırasında kullanılan, üzerinden bilardo sopasının kaydırıldığı metal köprülü sopa |
mechanical bridge n.
|
|
374 |
Technical |
elde üretilen kağıdın üretim sırasında kalıba temas eden yüzü |
wrong side n.
|
|
375 |
Technical |
makinede üretilen kağıdın üretim sırasında tel eleğe temas eden yüzü |
wrong side n.
|
|
376 |
Technical |
deniz uçağının su ile teması sırasında kaldırma gücünü sağlayan ve ana taşıyıcı yüzeyleri içeren bölümü |
hull n.
|
|
377 |
Technical |
cevherin kalsinasyon için ısıtılma sırasında külçe haline getirilmesi |
looping n.
|
|
378 |
Technical |
ısıl işlem sırasında alaşımı aşırı ısıtma |
burning n.
|
|
379 |
Technical |
kaynak işlemi sırasında bırakıntı metalin ana metal ile kaynaşmayan bölgesi |
overlap n.
|
|
380 |
Technical |
disk kaydetme veya çoğaltma sırasında düşük frekanslı titreşimin pikaba iletilmesi sebebiyle oluşan gürültü |
rumble n.
|
|
381 |
Technical |
testere ile kesme sırasında kütüğün sıkışmasını önleyen kısa parça |
dutchman n.
|
|
382 |
Technical |
işlem sırasında ayrılan küçük parça |
cut n.
|
|
383 |
Technical |
sevkiyat sırasında ağırlığı değiştirme |
drift n.
|
|
384 |
Technical |
sevkiyat sırasında değiştirilen ağırlık miktarı |
drift n.
|
|
385 |
Technical |
katılaşma sırasında döküm yapılan metalde oluşabilen boşluk |
pipe n.
|
|
386 |
Technical |
eski lokomotiflerde kalkış sırasında sürtünmeyi arttırmak için tekerlek ile ray arasına kum dökme vazifesi gören boru |
sand gall n.
|
|
387 |
Technical |
eski lokomotiflerde kalkış sırasında sürtünmeyi arttırmak için tekerlek ile ray arasına kum dökme vazifesi gören boru |
sand pipe n.
|
|
388 |
Technical |
antrenman sırasında atları pistteki çamurdan uzak tutmak için tırabzanlara yerleştirilen tahta engellerden her biri |
dog n.
|
|
389 |
Technical |
makine ile işleme sırasında çalışılan malzemeyi sabit tutan cıvata |
dogbolt n.
|
|
390 |
Technical |
cevherlere döküm sırasında kaynaşmaları için katılan cüruf |
slalom n.
|
|
391 |
Technical |
fotografik emülsiyon sırasında üretilen yıldızcık görüntüsü |
star n.
|
|
392 |
Technical |
gelgit sırasında limana girmek |
tide v.
|
|
393 |
Technical |
katılaşma sırasında boşluklu hale gelmek |
pipe v.
|
|
394 |
Technical |
döküm sırasında boşluklar oluşturmak |
pipe v.
|
|
395 |
Technical |
(cüruf yüzeyine) bakırın ateşte arıtma işlemi sırasında çubukla vurup eriyik metalin havayla temasını sağlayarak oksidasyonu hızlandırmak |
flap v.
|
|
396 |
Technical |
süreç sırasında |
in-process adj.
|
|
397 |
Technical |
deney sırasında önyargıya neden olabilecek bilgiye sahip olmayan |
blind adj.
|
|
398 |
Technical |
dolum sırasında |
at time of filling expr.
|
|
Computer |
|
399 |
Computer |
programın çalışması sırasında işlemcide en fazla zaman alan kısım |
hot-spot n.
|
|
400 |
Computer |
bir problemi çözmek için yapılan hesaplama sırasında gerekecek kaynakları ele alan teorik bir bilgisayar bilimi dalı |
complexity theory n.
|
|
401 |
Computer |
arama sırasında kapat |
close on dial expr.
|
|
402 |
Computer |
boşta olma sırasında |
at idle time expr.
|
|
403 |
Computer |
istek sırasında bir hata oluştu |
there has been an error processing your request expr.
|
|
404 |
Computer |
oturum açma sırasında |
at logon time expr.
|
|
405 |
Computer |
slayt gösterisi sırasında |
during the slide show expr.
|
|
Informatics |
|
406 |
Informatics |
işleme sırasında |
nondisruptive n.
|
|
Telecom |
|
407 |
Telecom |
yayın sırasında konuşulmayan |
off-air adj.
|
|
408 |
Telecom |
yayın sırasında gerçekleşmeyen |
off-air adj.
|
|
409 |
Telecom |
yayın sırasında kullanılmayan |
off-air adj.
|
|
Electric |
|
410 |
Electric |
atmosfer kaynaklı veya anahtarlama sırasında meydana gelen aşırı gerilimlere karşı koruma |
protection against over-voltages of atmospheric origin or due to switching n.
|
|
Mechanic |
|
411 |
Mechanic |
iletim sırasında gücün emilmeden veya tüketilmeden ölçüldüğü dinamometre |
transmission dynamometer n.
|
|
412 |
Mechanic |
cıvata somununun vidalanması sırasında dönmesini engelleyen kısım |
snug n.
|
|
Television |
|
413 |
Television |
(gösteri veya filmde) kapanış sırasında gösterilen klip |
stinger n.
|
|
Textile |
|
414 |
Textile |
balyalama sırasında pamuğu sıkıştırmaya yarayan parça |
tramper n.
|
|
415 |
Textile |
pamuğun ağartılması sırasında oluşan alkali-selüloz bileşiği |
alkali cellulose n.
|
|
416 |
Textile |
boyama işlemi sırasında boyanın dağılmasını engellemek amacıyla işleme katılan kimyasal madde |
antimigrant n.
|
|
417 |
Textile |
yaş boya işlemi sırasında renklendiricinin dağılması |
migration n.
|
|
418 |
Textile |
kumaşı tamamlama ve boyama işlemleri sırasında tekneye koymak için kullanılan silindire sahip çeşitli tekstil makinelerinden biri |
winch n.
|
|
419 |
Textile |
eğirme sırasında ipliğe takılan veya yanlışlıkla kumaşa dokunan atık lif |
gout n.
|
|
420 |
Textile |
eğirme sırasında ipliğe takılan veya yanlışlıkla kumaşa dokunan atık liflerden kaynaklanan kumaş kusuru |
gout n.
|
|
421 |
Textile |
tekstil işlemi sırasında atık olarak ortaya çıkan kısa ve hafif iplik |
flying n.
|
|
422 |
Textile |
dokuma hazırlığı sırasında çözgü ipliklerinin bölündüğü parçalardan her biri |
section n.
|
|
423 |
Textile |
örgü sırasında iğneyi destekleyen kaplama |
sheath [dialect] [uk] n.
|
|
424 |
Textile |
dokuma veya örme sırasında iplerin dolaşmasını önlemek için (iplikleri) buhara maruz bırakmak |
twist-set v.
|
|
425 |
Textile |
dokuma sırasında çektirilmiş |
preshrunk adj.
|
|
426 |
Textile |
dokuma sırasında çektirilmiş |
pre-shrunk adj.
|
|
427 |
Textile |
patentli bir işlemle dokuma sırasında çektirilmiş (kumaş) |
sanforized® adj.
|
|
428 |
Textile |
patentli bir işlemle dokuma sırasında çektirilmiş (kumaş) |
sanforised® adj.
|
|
Architecture |
|
429 |
Architecture |
(cüppe) ayinler sırasında kullanılan eşyaların koyulduğu bir oda |
diaconicon n.
|
|
430 |
Architecture |
yıkım sırasında yapıyı desteklemek için kullanılan geçici çerçeve |
false works n.
|
|
Construction |
|
431 |
Construction |
beton dökme sırasında kalıbın etrafındaki çelik çerçeve |
yoke n.
|
|
432 |
Construction |
yanma sırasında yağmurun çatlattığı tuğla |
chuff n.
|
|
433 |
Construction |
kumun daha sonra iş sırasında eklendiği sıva altlığı |
compound n.
|
|
Dyeing |
|
434 |
Dyeing |
uygulama sırasında damlamayı en aza indirmek için özel olarak formüle edilmiş (boya) |
nondrip adj.
|
|
Automotive |
|
435 |
Automotive |
bakım veya denetim sırasında egzoz gazındaki kirleticilerin ölçüm yöntemleri |
measurement methods for exhaust gas emissions during inspection or maintenance n.
|
|
436 |
Automotive |
fazla ivmelenme sırasında fren bandına etki eden basıncı artırmak üzere tasarlanan valf |
compensator valve n.
|
|
437 |
Automotive |
hızlanma sırasında zenginleştirme |
acceleration enrichment n.
|
|
438 |
Automotive |
soğuk çalıştırma sırasında zenginleştirme |
cold start enrichment n.
|
|
439 |
Automotive |
sıcak çalıştırma sırasında zenginleştirme |
hot start enrichment n.
|
|
440 |
Automotive |
sürücünün hareket sırasında ayağını debriyaj pedalı üzerinde tutması |
riding the clutch n.
|
|
441 |
Automotive |
motorlu taşıtlarda frenleme sırasında tekerlek hızlarını tek tek ayarlayan (fren sistemi) |
antilock adj.
|
|
Transportation |
|
442 |
Transportation |
demiryoluyla taşıma sırasında hayvan muhafaza alanının kullanılması |
yardage n.
|
|
443 |
Transportation |
demiryoluyla taşıma sırasında hayvan muhafaza alanı kullanımı için alınan ücret |
yardage n.
|
|
444 |
Transportation |
taşıma sırasında mal ve konteynerleri sabitlemek için kullanılan nesne |
brace n.
|
|
445 |
Transportation |
sevkiyat sırasında yükü bir taşıyıcıdan diğerine aktarmak |
interline v.
|
|
446 |
Transportation |
tek seyahat sırasında birden fazla ulaşım şekli içeren |
intermodal adj.
|
|
Railway |
|
447 |
Railway |
balast serme veya diğer ray işlemleri sırasında rayları kaldırmakta kullanılan bir cihaz |
track jack n.
|
|
448 |
Railway |
onarım sırasında rayları geçici olarak tek bir tarafa çeviren mekanizma |
shoefly n.
|
|
Aeronautic |
|
449 |
Aeronautic |
havayolu şirketlerinin rezervasyon sırasında ilk etapta satılmamak üzere ayırdıkları koltuklar |
allotment n.
|
|
450 |
Aeronautic |
hareketi seyri sırasında uçak kanadını aşağıya doğru iten hava |
down-wash n.
|
|
451 |
Aeronautic |
imalat sırasında muayene |
in-process inspection n.
|
|
452 |
Aeronautic |
uçuş sırasında yolculara gösterilen film |
in-flight movie n.
|
|
453 |
Aeronautic |
yolcu uçaklarında iniş sırasında hızı azaltmak için motorların ters istikamete doğru çalıştırılmasını sağlayan sistem |
reverse thrust n.
|
|
454 |
Aeronautic |
uçuş sırasında uçağın yan ekseninin yatay düzlemle oluşturduğu açı |
angle of bank n.
|
|
455 |
Aeronautic |
uçuş sırasında görsel ve işitsel sinyaller vererek pilota yardımcı olan bir seyrüsefer cihazı |
visual–aural radio range n.
|
|
456 |
Aeronautic |
uçuş sırasında görsel ve işitsel sinyaller vererek pilota yardımcı olan bir seyrüsefer cihazı |
visual–aural range n.
|
|
457 |
Aeronautic |
pilotların uçuş sırasında kullandığı harita ve kontrol listesinin asılı olduğu pano |
kneeboard n.
|
|
458 |
Aeronautic |
hava aracının uçuş sırasında yapacağı planlanan hareketi |
manoeuvre n.
|
|
459 |
Aeronautic |
(uçuş sırasında) jet motorunun bozulması |
blow-out n.
|
|
460 |
Aeronautic |
(uçuş sırasında) jet motorunun bozulması |
blowout n.
|
|
461 |
Aeronautic |
uçuş sırasında tanker uçağından başka bir uçağa yakıt ikmali yapmaya yarayan uzun boş tüp |
boom n.
|
|
462 |
Aeronautic |
uçuş sırasında gözlem yapmak için pilota eşlik eden kimse |
observer n.
|
|
463 |
Aeronautic |
uçağın kalkış veya iniş sırasında yere temas alanı |
pad n.
|
|
464 |
Aeronautic |
jet uçaklarında özellikle uçuş sırasında gerçekleşen ve motorun ateşleme ünitesinde alevin sönmesinden kaynaklanan arıza |
flameout n.
|
|
465 |
Aeronautic |
uçak pilotuna iniş sırasında kılavuzluk etmesi için ışıklarla belirlenmiş uçuş pisti hatları |
flare path n.
|
|
466 |
Aeronautic |
ikinci dünya savaşı sırasında ingiltere'de geliştirilmiş bir navigasyon sistemi |
gee n.
|
|
467 |
Aeronautic |
kalkış sırasında pistten sapmak |
veer off the runway during take off v.
|
|
468 |
Aeronautic |
(uçak) iniş sırasında bir anda yükselmek |
balloon v.
|
|
469 |
Aeronautic |
(pilot) kırsal bölgelerdeki turne sırasında gösteri uçuşu yapmak veya yarışa katılmak |
barnstorm v.
|
|
470 |
Aeronautic |
füze veya uzay aracı fırlatma sırasında geri sayımı durdurmak |
hold v.
|
|
471 |
Aeronautic |
uçuş sırasında |
mid-flight adj.
|
|
472 |
Aeronautic |
uçuş sırasında |
mid-flight adv.
|
|
Marine |
|
473 |
Marine |
gelgit sırasında rüzgara karşı seyreden sandal |
tide boat n.
|
|
474 |
Marine |
gelgit sırasında bir yere bağlanmış tekneleri çekerek yürüten ingiliz işçi |
tidewaiter n.
|
|
475 |
Marine |
afet sırasında hasar görebilirlik |
vulnerability n.
|
|
476 |
Marine |
gel-git sırasında göl halinde kalan su bölgesi |
retarding basin n.
|
|
477 |
Marine |
gel-git sırasında yapının arkasında kalan su düzeyi |
residual water level n.
|
|
478 |
Marine |
gel-git sırasında yapının arkasında kalan su basıncı |
residual water pressure n.
|
|
479 |
Marine |
gel-git sırasında yapının arkasında kalan hidrolik basınç |
residual hydraulic pressure n.
|
|
480 |
Marine |
halatın bükümü sırasında uygulanan kuvvet |
lay n.
|
|
481 |
Marine |
karışım gaz dalışlarında dip karışımından önce iniş sırasında kullanılan gaz |
travel mix n.
|
|
482 |
Marine |
kırılma sırasında sıçrayan su damlacıkları |
spray n.
|
|
483 |
Marine |
kasırga sırasında oluşan rüzgarın hız dağılımı |
hurricane wind pattern n.
|
|
484 |
Marine |
harekat sırasında tayfanın alacağı pozisyonu belirten liste |
quarter bill n.
|
|
485 |
Marine |
birinci dünya savaşı sırasında ingilizler tarafından inşa edilen, sahte hedef görevi görebilen veya denizaltıları yok etmekte kullanılabilen kamuflajlı ve silahlı bir ticaret gemisi |
mystery ship n.
|
|
486 |
Marine |
birinci dünya savaşı sırasında ingilizler tarafından inşa edilen, sahte hedef görevi görebilen veya denizaltıları yok etmekte kullanılabilen kamuflajlı ve silahlı bir ticaret gemisi |
mystery boat n.
|
|
487 |
Marine |
geminin yapım-onarım sırasında üzerinde durduğu destek yapı |
bed n.
|
|
488 |
Marine |
tayfa ücretinin sefer sırasında limandayken çekilebilen kısmı |
draw n.
|
|
489 |
Marine |
fırtına sırasında geminin sürüklenmesini azaltmak için suya batırılmış yelken |
drift sail n.
|
|
490 |
Marine |
camadan vurma sırasında yelkenin grandin halatında yapılan küçük büküm |
dog-ear n.
|
|
491 |
Marine |
fırtına sırasında geminin kapaklarını kapatmak |
batten down v.
|
|
492 |
Marine |
gelgit sırasında demir atmış bir gemiyi yönetmek |
tend a vessel v.
|
|
493 |
Marine |
(gemi) demirleme sırasında palamar yerini almak |
berth v.
|
|
494 |
Marine |
seyahat sırasında |
en route adv.
|
|
495 |
Marine |
seyir sırasında |
en route adv.
|
|
496 |
Marine |
yolculuk sırasında |
en route adv.
|
|
Mining |
|
497 |
Mining |
çinko sublimasyonu sırasında ortaya çıkan çinko oksit |
cadmia n.
|
|
498 |
Mining |
ikinci dünya savaşı sırasında ingiltere'de askere gitmek yerine kurayla kömür madeninde çalışması için seçilen genç erkek |
bevin boy n.
|
|
499 |
Mining |
uranyum cevherinin öğütülmesi sırasında oluşan konsantre uranyum oksit |
yellowcake n.
|
|
500 |
Mining |
kalay cevherinin işlenmesi sırasında ortaya çıkan kil veya maden atıkları |
loob n.
|
|