the flat - Türkisch Englisch Wörterbuch

the flat

Bedeutungen von dem Begriff "the flat" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 142 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
flat n. daire
Our new flat has underfloor heating.
Yeni dairemizde yerden ısıtma var.

More Sentences
flat adj. yassı
Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread.
Çatal ve yemek çubuklarından önce insanlar yemeklerini genellikle bir parça yassı ekmekle yerlerdi.

More Sentences
flat adj. düz
In ancient times, people thought the world was flat.
Kadim zamanlarda insanlar dünyanın düz olduğunu zannediyordu.

More Sentences
General
flat n. bemol
Any musical note can be a sharp or a flat.
Herhangi bir müzik notası diyez ya da bemol olabilir.

More Sentences
flat n. apartman dairesi
Are there two bathrooms in the flat?
Apartman dairesinde iki banyo var mıdır?

More Sentences
flat n. daire
When we were there the other night, 12 Palestinians were evicted from 12 flats in the middle of the city.
Geçen gece biz oradayken 12 Filistinli şehrin ortasındaki 12 daireden tahliye edildi.

More Sentences
flat n. kat
Do you have a flat or a house?
Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?

More Sentences
flat adj. yavan
We sent back the beer; it tasted flat.
Birayı geri gönderdik, tadı yavandı.

More Sentences
flat adj. havası inmiş
One of your tyres is flat.
Tekerlerinden birinin havası inmiş.

More Sentences
flat adj. inik
My bicycle has a flat tire.
Benim bisikletimin lastiği inik.

More Sentences
flat adj. patlak
I have to push my bike because one of the tyres is flat.
Lastiklerden biri patlak olduğu için bisikletimi itmek zorundayım.

More Sentences
flat adj. bitmiş (pil)
Your car won't start if it has a flat battery.
Aküsü bitmişse, arabanız çalışmaz.

More Sentences
flat adj. tekdüze
The band was flat for most of the concert.
Grup, konserin çoğunda tekdüzeydi.

More Sentences
flat adj. sabit
They are asking me to pay a flat rate for limited Internet access.
Sınırlı internet erişimi için benden sabit bir ücret ödememi istiyorlar.

More Sentences
flat adj. kesin
He gave a flat refusal.
Kesin bir ret cevabı verdi.

More Sentences
flat adj. durgun
We have experienced flat sales in the last couple of months.
Son birkaç aydır satışlarımız durgun.

More Sentences
flat adj. (pil) bitik
My battery is flat.
Bataryam bitik.

More Sentences
flat adj. donuk
He gave the shocking news with an uninterested flat voice.
Şok eden haberi kayıtsız ve donuk bir sesle verdi.

More Sentences
flat adj. (lastik) patlak
She had to pull over; her tire was flat.
Kenara çekmek zorunda kaldı, lastiği patlamıştı.

More Sentences
flat adj. kabarmamış
The bread I baked came out flat, so I think it needed more time to raise.
Pişirdiğim ekmek kabarmamıştı, sanırım kabarması için biraz daha zaman lazımdı.

More Sentences
flat adj. (müzik) bemol
The vocalist misread the b flat note on the sheet.
Vokalist sayfadaki bemol notasını yanlış okudu.

More Sentences
flat adj. düz (ayakkabı)
I'm wearing high heels, but I have a pair of flat shoes with me, just in case.
Yüksek topuklu ayakkabı giydim ama her ihtimale karşı yanımda bir çift düz ayakkabı var.

More Sentences
flat adj. soluk (ışık)
Flat lighting is a characteristic of all his paintings.
Soluk ışıklandırma onun tüm resimlerinin karakteristik özelliğidir.

More Sentences
flat adv. düz olarak
In the past the world was thought to be flat.
Geçmişte dünya düz olarak düşünüldu.

More Sentences
flat adv. sırtüstü
The patient is lying flat on her back.
Hasta sırtüstü yatıyor.

More Sentences
flat adv. (sırt) üstü
She laid flat on her back, looking at the clouds pass by.
Sırt üstü uzanmış, bulutların geçişini izliyordu.

More Sentences
Technical
flat lastik patlağı
Tom called me to tell me that he has a flat tire.
Tom lastiğinin patladığını söylemek için beni aradı.

More Sentences
flat patlak lastik
She pulled over to take care of a flat.
Patlak lastiği değiştirmek için kenara çekti.

More Sentences
Textile
flat adj. düz
Tomas believes the earth is flat.
Tomas dünyanın düz olduğuna inanıyor.

More Sentences
Construction
flat n. daire
Those who have a holiday flat or even a holiday home are affected by this.
Yazlık dairesi ve hatta yazlık evi olanlar bile bu durumdan etkilenmektedir.

More Sentences
Linguistics
flat adj. düz
In the past the world was thought to be flat.
Geçmişte dünyanın düz olduğu düşünülürdü.

More Sentences
Meteorology
flat adj. düz
If the Earth was flat, cats would've knocked everything off by now.
Dünya düz olsaydı, kediler şimdiye kadar her şeyi üzerinden devirmiş olurdu.

More Sentences
Common Usage
flat n. düz yüzey
General
flat n. düz şey
flat n. apartman katı
flat n. geniş düz yer
flat n. kumsal
flat n. düz yüzey
flat n. düzlük
flat n. yavanlık
flat n. platform vagon
flat n. sığlık
flat n. tatsızlık
flat n. ova
flat n. düz arazi
flat n. bataklık
flat n. apartman
flat v. düzeltmek
flat v. yassılmak
flat v. düşmek
flat v. yassıltmak
flat v. düzleşmek
flat v. düzleştirilmek
flat v. düz bir yüzeye batmak
flat v. düz bir yüzeye düşmek
flat adj. gazı kaçmış (içecek)
flat adj. tatsız
flat adj. hareketsiz
flat adj. kesat
flat adj. gazı kaçmış
flat adj. yıkık
flat adj. monoton
flat adj. kısık
flat adj. yatay
flat adj. kati
flat adj. boğuk
flat adj. müstevi
flat adj. boş
flat adj. tam
flat adj. yayvan
flat adj. sönük
flat adj. faizsiz
flat adj. gazı gitmiş (içecek)
flat adj. harap
flat adj. değişmez
flat adj. düzgün
flat adj. (içki) gazı gitmiş
flat adj. (lastik) havasız
flat adj. tek
flat adj. gazsız
flat adj. mat
flat adv. tamamıyla
flat adv. kesin olarak
flat adv. tam olarak
flat adv. açık olarak
flat adv. bütünüyle
flat adv. yatay biçimde
flat adv. açıkça
flat adv. monoton
Trade/Economic
flat adv. faiz işletmeden
flat adv. faiz ödemeden
flat adv. birikmiş faizi ödemeksizin
Technical
flat n. alıcıyla yığın halinde gönderilen demonte konteyner
flat n. imalat makinesinin kesici kenarının düz kısmı
flat n. dikdörtgen ve düzgün bir kesite sahip haddelenmiş metal çubuk
flat n. bazı vida dişlerinin en alt veya en üstünde bulunan tesviye eğrisinin silindirik kısmı
flat adj. basık
flat adj. donuk
flat mat
flat sönmüş lastik
flat havasız
flat yassı
Textile
flat n. çırçır makinesinin silindirinin üzerindeki zincire yerleştirilip ipliğin taraklanmasını kolaylaştıran dişli çıta
Architecture
flat n. yatay platform şeklindeki mimari eleman
Construction
flat kat
Dyeing
flat v. (yüzeyi) düz boya tabakası ile kaplamak
flat v. (boyalı veya cilalı yüzeyin) zımparalama ile parlaklığını almak
flat v. (boyaya) terebentin ekleyerek parlamasını engellemek
Automotive
flat yassı
Marine
flat adv. düz yelkenle
Mining
flat n. maden damarının yatay kapsamı
flat n. yatay ve düz cevher katmanı
flat n. düşük kalite ham elmas
Anatomy
flat n. el ayası
flat n. elin iç yüzeyi
Geometry
flat n. öklid uzayı
flat n. üç boyutlu uzay
Botanic
flat n. olgunlaşmış mantar
Agriculture
flat n. fidelerin konulduğu sığ kutu
flat n. sığ çukurlarına yumurta yerleştirilen sıkıştırılmış kağıt bölme
flat v. (soğanları) sığ kutuya koymak
flat v. (fideleri) bir yerden çıkarıp sığ bir kutuya dikmek
Linguistics
flat n. bemolleşme
flat adj. bemolleşmiş
Military
flat soluk
Hunting
flat silah gövde çerçevesi
flat gövde
Sport
flat n. engelsiz yarış parkuru
flat n. futbol sahasının her iki takımın kanatlarına bitişik kısmı
flat n. patenin iki kenarıyla birden kayma
flat n. patenin iki kenarıyla kayılınca buzda oluşan çift iz
flat teniste topa düz vuruş
Wagering
flat n. şekli kusurlu olduğu için bir yüzü diğer yüzlerinden daha sık üste gelen defolu zar
Art
flat n. keskin kenarlı uzun ve düz fırça
Music
flat n. bemol
flat n. ayak tabanının tamamının kullanıldığı dans adımı
flat v. (notayı) pesten okumak
flat v. yarım ses pesleştirmek
flat v. doğru veya amaçlanan perdeden aşağı düşmek
Theatre
flat n. ahşap çerçeve ile boyalı kumaştan oluşan sahne dekoru
Photography
flat n. fotoğraf klişesi yaparken negatif filmlerin üzerine yerleştirildiği kalın cam
flat n. foto ofset klişesinin yapıldığı negatif veya pozitif filmler topluluğu

Bedeutungen, die der Begriff "the flat" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 9 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
the battery is flat expr. şarj bitti
Phrases
the market is flat expr. piyasa durgun
Idioms
fall flat on the ground v. yere kapaklanmak
on the flat expr. düzlüğe
on the flat expr. düzlükte
on the flat expr. düz alanda/alana
on the flat expr. engelsiz at yarışında
Speaking
we live in the same flat [uk] expr. aynı dairede yaşıyoruz
we live in the same flat [uk] expr. aynı evde yaşıyoruz