times

Bedeutungen von dem Begriff "times" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 15 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
Common Usage
1	Common Usage	times prep.	kere
It's fast enough to circle the Earth seven times in just one second. Bu hız bir saniyede dünyanın etrafını yedi kere turlamaya yeter. More Sentences
2	Common Usage	times prep.	defa
I come here three times a week and she's always nice. Buraya haftada üç defa geliyorum ve o her zaman nazik davranıyor. More Sentences
3	Common Usage	times prep.	kez
We have discussed it many, many times, but it has never been acted upon. Bunu birçok kez tartıştık, ancak hiçbir zaman harekete geçilmedi. More Sentences
General
4	General	times n.	günler
The regional economic blocs, apart from our own European Union, are not living through good times. Bizim Avrupa Birliğimiz dışındaki bölgesel ekonomik bloklar iyi günler yaşamıyor. More Sentences
5	General	times n.	çağ
Only with this priority will a presidency be successful and worthy of the times we live in. Ancak bu önceliğe sahip bir başkanlık başarılı ve içinde yaşadığımız çağa yakışır olacaktır. More Sentences
6	General	times n.	zaman
This absurd situation does, however, reflect the times in which we live. Ancak bu absürt durum, içinde yaşadığımız zamanı yansıtmaktadır. More Sentences
7	General	times adv.	kat
One hectare of agricultural land costs 30 times as much in the Netherlands as in Poland. Hollanda'da bir hektar tarım arazisi Polonya'dakinin 30 katına mal olmaktadır. More Sentences
Technical
8	Technical	times prep.	defa
You should eat breakfast at least three times a day. Günde en az üç defa kahvaltı yapmalısınız. More Sentences
Math
9	Math	times n.	kere
I've listened to the song hundreds of times, prior to and since that show. Yüzlerce kere dinledim bu şarkıyı, o gösterinin öncesinde ve sonrasında. More Sentences
10	Math	times adv.	kez
I have now asked you that question three times and you have still not responded. Size bu soruyu üç kez sordum ve hala yanıt vermediniz. More Sentences
11	Math	times prep.	defa
I've asked myself that question a thousand times. O soruyu kendime bin defa sordum. More Sentences
General
12	General	times prep.	çarpı
Colloquial
13	Colloquial	times v.	çarpmak
Technical
14	Technical	times expr.	çarpı
Computer
15	Computer	times n.	istatistikler

Bedeutungen, die der Begriff "times" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	past times n.	geçmiş zaman
In books lies the soul of the whole past time. Kitaplarda bütün geçmiş zamanın ruhu yatıyor. More Sentences
2	General	difficult times n.	zor zamanlar
I know that we have had to go through some difficult times, but politics is for difficult times. Bazı zor zamanlardan geçtiğimizi biliyorum, ancak siyaset zor zamanlar içindir. More Sentences
3	General	times table n.	çarpım tablosu
The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables. Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi. More Sentences
4	General	good times n.	iyi zamanlar
Tom and Mary said that they had a good time at the concert. Tom ve Mary konserde iyi zaman geçirdiklerini söyledi. More Sentences
5	General	hard times n.	kötü günler
So, I'm really sorry that you're having a hard time. Bu yüzden, kötü günler geçirmene gerçekten üzüldüm. More Sentences
6	General	hard times n.	zor günler
It's hard times for small farmers like you and myself. Senin ve benim gibi küçük ölçekli çiftçiler için zor günler. More Sentences
7	General	ancient times n.	ilk çağlar
That castle was built in ancient times. O kale ilk çağlarda inşa edilmiştir. More Sentences
8	General	working times n.	çalışma süreleri
The same applies to the working time directive. Aynı şey çalışma süresi direktifi için de geçerlidir. More Sentences
9	General	all times n.	tüm zamanlar
In my opinion, Åchelon is one of the greatest scandals of all time. Bana göre Åchelon tüm zamanların en büyük skandallarından biridir. More Sentences
10	General	leisure times n.	boş zamanlar
In her leisure time, she enjoys swimming and tennis. Boş zamanlarında yüzmekten ve tenisten keyif alır. More Sentences
11	General	ancient times n.	eski çağlar
This energy is known since ancient times and in different cultures. Bu enerji eski çağlardan beri farklı kültürlerde bilinir. More Sentences
12	General	hard times n.	zor zamanlar
Young people, women, older people and people with disabilities have a particularly hard time of it. Gençler, kadınlar, yaşlılar ve engelliler özellikle zor zamanlar geçirmektedir. More Sentences
13	General	tough times n.	zor zamanlar
These are tough times, of course. Elbette bunlar zor zamanlar. More Sentences
14	General	times square n.	times meydanı
I work in the Times Square area. Times Meydanı bölgesinde çalışıyorum. More Sentences
15	General	recent times n.	son zamanlar
Allow me to add that Swedish mountain regions too have been presented in Parliament in recent times. İsveç'in dağlık bölgelerinin de son zamanlarda Parlamento'ya sunulduğunu eklememe izin verin. More Sentences
16	General	meal times n.	yemek saatleri̇
Don't eat sweets between meal times. Yemek saatleri arasında tatlı yemeyin. More Sentences
17	General	behind the times adj.	çağın gerisinde
We should read the newspaper so as not to lag behind the times. Çağın gerisinde kalmamak için gazete okumalıyız. More Sentences
18	General	terrible times adj.	korkunç zamanlar
We went through terrible times to make our steel competitive. Çeliğimizi rekabetçi hale getirmek için korkunç zamanlardan geçtik. More Sentences
19	General	four times adv.	dört katı
It is at least four times as expensive to support a livestock unit of beef, compared to that of sheepmeat. Bir birim sığır etini desteklemek, koyun etine kıyasla en az dört kat daha pahalıdır. More Sentences
20	General	hundred times adv.	yüz kere
Tom kisses his child a hundred times a day. Tom çocuğunu günde yüz kere öpüyor. More Sentences
21	General	three times adv.	üç kere
You should eat breakfast at least three times a day. Günde en az üç kere kahvaltı yapmalısın. More Sentences
22	General	three times adv.	üç katı
That is three times the number of people killed in all the wars fought in the entire 20th century. Bu sayı, 20. yüzyılın tamamında yapılan tüm savaşlarda ölen insan sayısının üç katıdır. More Sentences
23	General	scores of times adv.	defalarca
I've heard this story scores of times. Bu hikayeyi defalarca dinledim. More Sentences
24	General	a few times adv.	birkaç kez
As has been said a few times, we can, and must, as Europe, play a global role in this debate. Birkaç kez söylendiği gibi Avrupa olarak bu tartışmada küresel bir rol oynayabiliriz ve oynamalıyız. More Sentences
25	General	tons of times adv.	defalarca
You've told me this story before tons of times. Sen daha önce bana bu hikayeyi defalarca anlattın. More Sentences
26	General	at times adv.	zaman zaman
The reform of the common fisheries policy has made some at times majestic waves of argument. Ortak balıkçılık politikası reformu zaman zaman görkemli tartışma dalgalarına yol açmıştır. More Sentences
27	General	at times adv.	bazen
So it can be a nice thing to use at times. Yani bazen kullanılabilecek şık bir şey olabilir. More Sentences
28	General	in old times adv.	eski zamanlarda
It was the custom in old times that as soon as a Japanese boy reached manhood he should leave his home and roam through the land in search of adventures. Eski zamanlarda bir Japon delikanlısı erkekliğe erişir erişmez evinden ayrılır ve macera aramak için diyar diyar dolaşırdı. More Sentences
29	General	two times adv.	iki kez
He looked at me and blinked two times. Bana baktı ve iki kez göz kırptı. More Sentences
30	General	many times adv.	birçok kere
I've been to Italy many times. Birçok kere İtalya'da bulundum. More Sentences
31	General	thousand times adv.	bin kere
I've already told him this a thousand times. Zaten ona bunu bin kere söyledim. More Sentences
32	General	at various times adv.	çeşitli zamanlarda
This is an important subject and has been discussed at various places and at various times. Bu önemli bir konudur ve çeşitli yerlerde ve çeşitli zamanlarda tartışılmıştır. More Sentences
33	General	at times adv.	arada bir
He gets tough at times. O arada bir saldırganlaşır. More Sentences
34	General	at all times adv.	her zaman
In short, the consumer must at all times be given a choice. Kısacası, tüketiciye her zaman bir seçenek sunulmalıdır. More Sentences
35	General	five times adv.	beş katı
That is five times what the region now receives in aid and debt relief combined. Bu rakam, bölgenin şu anda aldığı yardım ve borç ertelemesinin toplamının beş katıdır. More Sentences
36	General	three times more adv.	üç katı
He makes three times more money than I do. O, benim kazandığımın üç katı daha fazla para kazanır. More Sentences
37	General	at all times adv.	daima
Layla carried that gun with her at all times. Leyla yanında daima o silahı taşıyordu. More Sentences
38	General	so many times adv.	birçok defa
The women bowed to each other so many times. Kadınlar, birçok defa başlarıyla birbirlerini selamladı. More Sentences
39	General	seven times (more) adv.	yedi katı
Many ACP countries have lost more than seven times the amount they get in development aid. Birçok ACP ülkesi, kalkınma yardımı olarak aldıkları miktarın yedi katından fazlasını kaybetmiştir. More Sentences
40	General	ten times adv.	on katı
The fact is the cost of terminating calls in mobile networks is ten times as much as terminating in fixed networks. Gerçek şu ki, mobil ağlarda çağrıları sonlandırmanın maliyeti, sabit ağlarda sonlandırmanın on katıdır. More Sentences
41	General	several times adv.	birçok kez
Several times over the years this Parliament has pronounced on Angola and has criticised attitudes and behaviour. Bu Parlamento yıllar içinde birçok kez Angola'ya ilişkin açıklamalarda bulunmuş ve tutum ve davranışları eleştirmiştir. More Sentences
42	General	many times adv.	çok defa
A good writer can reshape and improve his text many times. İyi bir yazar metnini pek çok defa yeniden şekillendirip geliştirebilir. More Sentences
43	General	many times adv.	çok kere
Elvis has allegedly been spotted many times since he died. Elvis'in ölümünden sonra pek çok kereler görüldüğü iddia edildi. More Sentences
44	General	many times adv.	çok kez
Tom said Mary has done that many times. Tom Mary'nin bunu bir çok kez yaptığını söyledi. More Sentences
45	General	five times adv.	beş kere
Five times five is twenty-five. Beş kere beş yirmi beş eder. More Sentences
46	General	four times adv.	dört kere
Four times five is 20. Dört kere beş 20 eder. More Sentences
47	General	a few times adv.	birkaç kere
I got shot at a few times. Birkaç kere vuruldum. More Sentences
48	General	several times adv.	defalarca
Reliable data are difficult to come by, as has already been stated here several times. Burada daha önce de defalarca ifade edildiği üzere, güvenilir verilere ulaşmak oldukça zordur. More Sentences
49	General	multiple times adv.	defalarca
Fadil was shot multiple times. Fadıl defalarca kez vuruldu. More Sentences
50	General	many times adv.	pek çok kez
I have spoken on this many times in this House over the last 20 years. Bu konuda son 20 yılda bu Meclis'te pek çok kez konuştum. More Sentences
51	General	several times adv.	birkaç kez
In this context I have already referred several times to our discussions in the Convention. Bu bağlamda, Sözleşme'deki tartışmalarımıza daha önce birkaç kez atıfta bulunmuştum. More Sentences
52	General	a hundred times adv.	yüzlerce kez
I must've told you that a hundred times already. Bunu sana zaten yüzlerce kez söylemiş olmalıyım. More Sentences
53	General	nine times adv.	dokuz kez
Layla shot nine times. Layla dokuz kez vuruldu. More Sentences
Phrases
54	Phrases	lots of times expr.	çok kez
We do it lots of times before, nothing happened. Bunu daha önce pek çok kez yaptık, hiçbir şey olmadı. More Sentences
55	Phrases	earlier times expr.	eski zamanlarda
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs. Hepimiz eski zamanlardan kalan modası geçmiş yasaları duymuşuzdur, birçoğu birkaç kahkaha için iyidir. More Sentences
56	Phrases	in tougher times expr.	zor zamanlarda
I think that, in tough times, you can cry as much as you want. Zor zamanlarda, istediğiniz kadar ağlayabileceğinizi düşünüyorum. More Sentences
Colloquial
57	Colloquial	bad times n.	kötü zamanlar
These are bad times. Bunlar kötü zamanlar. More Sentences
58	Colloquial	many times adv.	birçok defa
I've sung this next song many times. Bu bir sonraki şarkıyı birçok defa söyledim. More Sentences
Speaking
59	Speaking	at such times expr.	böyle zamanlarda
At such times, I think of my family, not my friends. Böyle zamanlarda, ben ailemi düşünürüm, dostlarımı değil. More Sentences
60	Speaking	times are changing expr.	devir değişiyor
I guess times are changing. Galiba devir değişiyor. More Sentences
61	Speaking	how many times expr.	kaç kez
How many times are we to see the Presidency, for example the Swedish Presidency, seeking results? Başkanlığın, örneğin İsveç Başkanlığının, sonuç arayışında olduğunu daha kaç kez göreceğiz? More Sentences
62	Speaking	how many times expr.	kaç kere
How many times has Tom done that to you? Tom bunu sana kaç kere yaptı? More Sentences
63	Speaking	how many times expr.	kaç defa
How many times have you been in love in your life? Hayatında kaç defa aşık oldun? More Sentences
64	Speaking	times have changed expr.	zaman değişti
You know times have changed when rivals like Hitachi and NEC get together. Hitachi ve NEC gibi rakipler bir araya gelince, zamanın değiştiğini anlıyorsun. More Sentences
65	Speaking	times are changing expr.	zaman değişiyor
Times are changing. Zaman değişiyor. More Sentences
General
66	General	times table n.	kerrat cetveli
67	General	modern times n.	çağdaş zamanlar
68	General	prehistoric times n.	tarihöncesi
69	General	good old times n.	özlem duyulan eski güzel günler
70	General	new times n.	yeni zamanlar
71	General	heaps of times n.	defalarca
72	General	modern times n.	yeniçağ
73	General	the modern times n.	yakınçağ
74	General	action times n.	hareket zamanları
75	General	modern times n.	uygar çağ
76	General	hard times n.	müşkül zamanlar
77	General	ancient times n.	antik dönemler
78	General	plenty of times n.	çok kereler
79	General	heaps of times n.	çok kez
80	General	heaps of times n.	çok kere
81	General	band of all times n.	tüm zamanların en iyi (müzik) grubu
82	General	the hardest times n.	en zor zamanlar
83	General	spare times n.	işten arta kalan zamanlar
84	General	spare times n.	boş zamanlar
85	General	leisure times n.	işten arta kalan zamanlar
86	General	5 times prayer n.	beş vakit namaz
87	General	trying times n.	zor zamanlar
88	General	bad times n.	zor zamanlar
89	General	the best of recent times n.	son zamanların en iyisi
90	General	the lean times n.	sıkıntılı dönemler
91	General	times table n.	çarpım cetveli
92	General	peak times n.	yoğun zamanlar
93	General	former times n.	eski zamanlar
94	General	former times n.	geçmiş zamanlar
95	General	former times n.	geçmiş
96	General	leaner times n.	kıtlık zamanı
97	General	present times n.	mevcut çağın şart ve düşünceleri
98	General	move with the times v.	çağa ayak uydurmak
99	General	keep up with the times v.	çağa ayak uydurmak
100	General	march with the times v.	zamana ayak uydurmak
101	General	keep up with the times v.	zamana ayak uydurmak
102	General	move with the times v.	zamana ayak uydurmak
103	General	be behind the times v.	çağın gerisinde kalmak
104	General	keep up with the times v.	çağa uymak
105	General	keep up with the times v.	çağın gerisinde kalmamak
106	General	move with the times v.	çağa uymak
107	General	change hands many times v.	elden ele dolaşmak
108	General	keep up with the times v.	zamana uymak
109	General	have hard times v.	gün görmemek
110	General	move with the times v.	çağ atlamak
111	General	have lively times v.	hareketli günler yaşamak
112	General	keep up with the times v.	modaya uymak
113	General	keep up with the times v.	çağdaş olmak
114	General	date back to old times v.	eskiye dayanmak
115	General	date back to old times v.	geçmişe dayanmak
116	General	be stabbed in six times v.	altı yerinden bıçaklanmak
117	General	make love three times a day v.	günde üç kez sevişmek
118	General	be burglarized a couple of times v.	birkaç kez soyulmak
119	General	can't keep up with the times v.	zamanın gerisinde kalmak
120	General	fall behind the times v.	zamanın gerisinde kalmak
121	General	go through difficulties/tough times/hardship v.	badire atlatmak
122	General	go through difficulties/tough times/hardship v.	zorlukları atlatmak
123	General	have hard times ahead v.	zor günler beklemek
124	General	have difficult times v.	zor günler geçirmek
125	General	have difficult times v.	kötü günler geçirmek
126	General	have hard times v.	kötü günler geçirmek
127	General	have hard times v.	zor günler geçirmek
128	General	behind the times adj.	demode
129	General	behind the times adj.	köhne
130	General	behind the times adj.	zamanı geçmiş
131	General	fallen on hard times adj.	düşkün
132	General	behind the times adj.	eski kafalı
133	General	triannual (three times in one year) adj.	yılda üç defa
134	General	triannual (three times in one year) adj.	yılda üç kez
135	General	triannual (three times in one year) adj.	yılda üç sefer
136	General	triannual (three times in one year) adj.	senede üç defa
137	General	triannual (three times in one year) adj.	senede üç kez
138	General	triannual (three times in one year) adj.	senede üç sefer
139	General	terrible times adj.	berbat zamanlar
140	General	two times adv.	iki misli
141	General	as times go adv.	bu gidişle
142	General	at times like these adv.	böyle zamanlarda
143	General	at times adv.	ara sıra
144	General	in times to come adv.	gelecekte
145	General	at times adv.	arasıra
146	General	two times more adv.	iki katı
147	General	many times more adv.	kat kat
148	General	in more recent times adv.	çok yakın zamanlarda
149	General	scores of times adv.	tekrar tekrar
150	General	for old times' sake adv.	eski günlerin hatırına
151	General	in these hard times adv.	bu devirde
152	General	in our times adv.	bu zamanlarda
153	General	in our times adv.	zamanımızda
154	General	at certain times adv.	belirli zamanlarda
155	General	in more recent times adv.	yakın geçmişte
156	General	at the best of times adv.	en uygun durumda bile
157	General	dozen of times adv.	çoğu kez
158	General	most times adv.	ekseriya
159	General	many times adv.	kerrat
160	General	twenty times (more) adv.	yirmi katı
161	General	two times adv.	iki katı
162	General	four times adv.	in dört katı
163	General	most times adv.	çok defa
164	General	numbers of times adv.	defalarca
165	General	at times adv.	bazı bazı
166	General	at different times adv.	muhtelif zamanlarda
167	General	three times adv.	3 katı
168	General	ten times adv.	10 katı
169	General	four times adv.	4 katı
170	General	one's hard times adv.	zor günlerinde
171	General	two times a day adv.	günde iki kez
172	General	three times a day adv.	günde üç kez
173	General	numbers of times adv.	çok defa
174	General	many times more adv.	kat be kat
175	General	many times more adv.	kat kat fazla
176	General	in good times and in bad times in sickness and in health adv.	iyi günde kötü günde hastalıkta ve sağlıkta
177	General	at those times adv.	o dönemlerde
178	General	in those times adv.	o dönemlerde
179	General	in the recent times adv.	son zamanlarda
180	General	at different times adv.	değişik zamanlarda
181	General	at all other times adv.	tüm diğer zamanlar
182	General	at all other times adv.	bütün diğer zamanlarda
183	General	a number of times adv.	birkaç sefer
184	General	four times a week adv.	haftada dört sefer
185	General	at present times adv.	şimdiki zamanlarda
186	General	four times (in) a year adv.	yılda 4 kez
187	General	four times (in) a year adv.	yılda dört sefer
188	General	four times (in) a year adv.	yılda dört kez
189	General	four times (in) a year adv.	yılda dört kere
190	General	a few times adv.	birkaç defa
191	General	three times in one year adv.	yılda üç sefer
192	General	three times in one year adv.	senede üç sefer
193	General	three times in one year adv.	yılda üç defa
194	General	three times in one year adv.	senede üç defa
195	General	three times in one year adv.	senede üç kez
196	General	three times in one year adv.	yılda üç kez
197	General	three times per day adv.	günde üç defa/kez/kere
198	General	three times a week adv.	haftada üç sefer
199	General	few times a week adv.	haftada birkaç kez
200	General	in times past adv.	geçmiş zaman(lar)da
201	General	in times past adv.	eskilerde
202	General	in times past adv.	(çok) eskiden
203	General	six times a week adv.	haftada altı kere
204	General	four times a week adv.	haftada dört kere
205	General	two times a week adv.	haftada iki kere
206	General	five times a week adv.	haftada beş defa
207	General	four times a week adv.	haftada dört kez
208	General	three times a week adv.	haftada üç kere
209	General	five times a week adv.	haftada beş kez
210	General	five times a week adv.	haftada beş kere
211	General	six times a week adv.	haftada altı defa
212	General	two times a week adv.	haftada iki kez
213	General	three times a week adv.	haftada üç defa
214	General	six times a week adv.	haftada altı kez
215	General	two times a week adv.	haftada iki defa
216	General	three times a week adv.	haftada üç kez
217	General	four times a week adv.	haftada dört defa
218	General	five times a day on a weekend adv.	hafta sonları günde beş kere
219	General	five times a day on weekends adv.	hafta sonları günde beş kere
220	General	in modern times adv.	modern zamanlarda
221	General	in biblical times adv.	incil'in gönderildiği zamanlarda
222	General	three times a month adv.	ayda üç kere
223	General	three times a month adv.	ayda üç sefer
224	General	three times a month adv.	ayda üç kez defa
225	General	at odd times adv.	fırsat buldukça
226	General	at odd times adv.	zaman buldukça
227	General	four times (in) a year adv.	yılda dört defa
228	General	four times (in) a year adv.	senede dört defa
229	General	three times a day adv.	günde üç defa
230	General	four times a day adv.	günde dört defa
231	General	four times a day adv.	günde dört kere
232	General	three times a day adv.	günde üç kere
233	General	four times a day adv.	günde dört kez
234	General	in classical times adv.	klasik zamanlarda
235	General	quite a lot times adv.	pek çok kez
236	General	two times more adv.	2 kat fazla
237	General	two times more adv.	iki kat fazla
238	General	in times of need adv.	ihtiyaç anında
239	General	three times more adv.	üç kat fazlası
240	General	since the ancient times adv.	eski zamanlardan beri
241	General	ten times a minute adv.	dakikada on kez
242	General	ten times a minute adv.	dakikada on kere
243	General	ten times a minute adv.	dakikada on sefer
244	General	nine times adv.	dokuz kat
245	General	nine times adv.	dokuz misli
246	General	nine times adv.	dokuz kere
247	General	nine times adv.	dokuz defa
248	General	at times in history adv.	tarihte zaman zaman
249	General	in former times adv.	eski zamanlarda
250	General	in former times adv.	geçmiş zamanlarda
251	General	in former times adv.	geçmişte
252	General	times [dialect] adv.	defalarca
253	General	several times a week adv.	haftada birçok kez
254	General	several times a week adv.	haftada birçok sefer/kere
255	General	oft-times adv.	sık sık
256	General	oft-times adv.	çok kez
257	General	oft-times adv.	çoğu kez
258	General	oft-times adv.	çoğunlukla
259	General	oft-times adv.	sıkça
260	General	oft-times adv.	çok kere
261	General	oft-times adv.	sıklıkla
262	General	six times adv.	altı katsayısı ile
263	General	times in a prep.	defa
Phrases
264	Phrases	one too many times n.	birçok kereler
265	Phrases	since the ancient times n.	eski çağlardan beri
266	Phrases	in between times adv.	aradaki zamanlarda
267	Phrases	in between times adv.	aradaki sürelerde
268	Phrases	in between times adv.	geri kalan zamanlarda
269	Phrases	in between times adv.	geri kalan sürelerde
270	Phrases	in between times adv.	aradaki zamanda
271	Phrases	in between times adv.	geri kalan sürede
272	Phrases	in between times adv.	kalan zamanında
273	Phrases	in between times adv.	(diğer şeylerin) arasında kalan vaktinde
274	Phrases	in between times adv.	bu süre içerisinde ayrıca/bir de
275	Phrases	lots of times adv.	birçok kere
276	Phrases	the times are out of joint expr.	işler çığırından çıktı
277	Phrases	the times are out of joint expr.	işlerin/dünyanın çivisi çıktı
278	Phrases	have been around the block a few times expr.	sen giderken biz geri dönüyorduk
279	Phrases	four times a month expr.	ayda 4 defa
280	Phrases	four times a month expr.	ayda 4 kez
281	Phrases	in tougher times expr.	çetin zamanlarda
282	Phrases	times without numbers expr.	defalarca
283	Phrases	at least three times a week expr.	haftada en az 3 kere
284	Phrases	all times expr.	gelmiş geçmiş
285	Phrases	at least 3 times a week expr.	haftada en az 3 kere
286	Phrases	at least three times a week expr.	haftada en az 3 sefer
287	Phrases	earlier times expr.	eskiden
288	Phrases	at some times of the day expr.	günün bazı saatlerinde/zamanlarında
289	Phrases	at least 3 times a week expr.	haftada en az 3 defa
290	Phrases	at least three times a week expr.	haftada en az üç kez
291	Phrases	at least three times a week expr.	haftada en az üç sefer
292	Phrases	in times gone expr.	geçmiş zamanlarda
293	Phrases	at least 3 times a week expr.	haftada en az üç defa
294	Phrases	at least 3 times a week expr.	haftada en az 3 kez
295	Phrases	at least three times a week expr.	haftada en az üç kere
296	Phrases	at least three times a week expr.	haftada en az üç defa
297	Phrases	at least 3 times a week expr.	haftada en az 3 sefer
298	Phrases	at least 3 times a week expr.	haftada en az üç kez
299	Phrases	at least 3 times a week expr.	haftada en az üç sefer
300	Phrases	at least three times a week expr.	haftada en az 3 defa
301	Phrases	at least three times a week expr.	haftada en az 3 kez
302	Phrases	at least 3 times a week expr.	haftada en az üç kere
303	Phrases	two to four times expr.	iki ile dört kat
304	Phrases	tens of times expr.	onlarca kez
305	Phrases	as many times as possible expr.	mümkün olduğu kadar çok kez
306	Phrases	in times of trouble expr.	sıkıntılı dönemlerde
307	Phrases	times without number expr.	sayısızca
308	Phrases	times without number expr.	tekrar tekrar
309	Phrases	in times of trouble expr.	zor dönemlerde
310	Phrases	different times, different manners expr.	her dönemin kendine has özelliği var
311	Phrases	different times, different manners expr.	her dönemin tutumu/tarzı farklı
312	Phrases	different times, different manners expr.	zaman değiştikçe tavırlar/tutumlar da değişir
313	Phrases	different times, different manners expr.	her dönemin davranış biçimi farklı
314	Phrases	fall seven times, stand up eight expr.	asla pes etme
315	Phrases	times without number expr.	birçok kez
316	Phrases	hard times always lead to better days expr.	zor zamanlar her zaman daha iyi günlere yol açar
Proverb
317	Proverb	drastic times require drastic measures v.	zor zamanlar zorlu tedbirler/önlemler gerektirir
318	Proverb	cowards die many times before their deaths	korkunun ecele faydası yoktur
319	Proverb	times change and we with time	zaman değişir insanlar değişir
320	Proverb	times change and we with time	zamanla beraber biz de değişiriz
321	Proverb	cowards die many times before their deaths	korkaklar bin defa ölür
322	Proverb	desperate times call for desperate measures	denize düşen yılana sarılır
323	Proverb	cowards die many times before their deaths	korkaklar ölmeden önce defalarca ölür
324	Proverb	cowards die many times before their death	korkaklar (ölmeden önce) bin defa ölür
325	Proverb	cowards die many times before their death	korkaklar ölmeden önce defalarca ölür
326	Proverb	cowards die many times before their deaths	korkaklar (ölmeden önce) bin defa ölür
327	Proverb	other times, other manners	zamane adetleri bunlar
328	Proverb	out of the mouths of babes (oft times come gems)	çocuktan al haberi
329	Proverb	moving three times is as bad as a fire	üç göç bir yangın yerini tutar
330	Proverb	moving three times is as bad as a fire	bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
331	Proverb	drastic times call for drastic measures	zor zamanlar zorlu tedbirler/önlemler gerektirir
332	Proverb	desperate times require desperate measures	denize düşen yılana sarılır
333	Proverb	moving three times is as bad as a fire	üç göç bir yangın yerini tutar
334	Proverb	moving three times is as bad as a fire	bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
Colloquial
335	Colloquial	bad times n.	mutsuz zamanlar
336	Colloquial	bad times n.	sorunlu/sıkıntılı zamanlar
337	Colloquial	many times adv.	birçok kez
338	Colloquial	many times adv.	birçok kere
339	Colloquial	three times a week for six months expr.	altı ay boyunca haftada üç kere
340	Colloquial	take them three times a day expr.	bunları günde üç kere alın
341	Colloquial	take them three times a day expr.	bunları günde üç kez alın
342	Colloquial	a bunch of times expr.	birkaç kez
343	Colloquial	take them three times a day expr.	bunları günde üç defa alın
344	Colloquial	like olden times expr.	eski günlerdeki gibi
345	Colloquial	twenty-five times expr.	yirmi beş kez
346	Colloquial	at all times expr.	sürekli
347	Colloquial	at all times expr.	aralıksız
Idioms
348	Idioms	nine times out of ten n.	hemen hemen daima
349	Idioms	nine times out of ten n.	yüzde doksan
350	Idioms	old times n.	eski güzel günler
351	Idioms	lean times ahead n.	gelecekteki sıkıntılı dönem
352	Idioms	a sign of the times n.	zamane işi
353	Idioms	a sign of the times n.	şimdiki zamanın bir özelliği/götürüsü
354	Idioms	lean times n.	sıkıntılı dönemler
355	Idioms	lean times n.	darboğaz
356	Idioms	lean times n.	zor dönemler
357	Idioms	have been around the block a few times [us] v.	deneyimli/tecrübeli olmak
358	Idioms	have been around the block a few times [us] v.	güngörmüş/yaşamış/görmüş geçirmiş olmak
359	Idioms	get with the times v.	çağa/zamana ayak uydurmak
360	Idioms	be in tune with the times v.	çağa uymak
361	Idioms	fall on hard times v.	darda olmak
362	Idioms	catch up with the times v.	çağı yakalamak
363	Idioms	move with the times v.	çağa ayak uymak
364	Idioms	be behind the times v.	çağdışı olmak
365	Idioms	be behind the times v.	demode olmak
366	Idioms	be behind the times v.	çağın gerisinde kalmış olmak
367	Idioms	change with the times v.	çağa ayak uymak
368	Idioms	keep up with the times v.	çağa uydurmak
369	Idioms	be in tune with the times v.	çağa/zamana uymak
370	Idioms	keep in tune with times v.	çağa uymak
371	Idioms	get in tune with the times v.	çağa/zamana uymak
372	Idioms	keep up with the times v.	çağa ayak uymak
373	Idioms	go with the times v.	modayı takip etmek
374	Idioms	be behind the times v.	örümcek kafalı olmak
375	Idioms	go with the times v.	modern davranmak
376	Idioms	move with the times v.	zamana ayak uymak
377	Idioms	change with the times v.	zamana ayak uymak
378	Idioms	be a sign of the times v.	zamane işi olmak
379	Idioms	be behind the times v.	zamanın çok gerisinde olmak
380	Idioms	out of the mouths of babes (oft times come gems) v.	(çocuk) cevher yumurtlamak
381	Idioms	keep up with the times v.	zamana ayak uymak
382	Idioms	fall on hard times v.	zor günler geçirmek
383	Idioms	sign of the times v.	zamanın izlerini göstermek
384	Idioms	go with the times v.	zamana uymak
385	Idioms	keep abreast of the times v.	zamana ayak uydurmak
386	Idioms	fall on hard times v.	zor günler yaşamak
387	Idioms	have been around the block a few times v.	feleğin çemberinden geçmiş olmak
388	Idioms	keep in step with the times v.	çağa ayak uydurmak
389	Idioms	keep in step with the times v.	çağa uyum sağlamak
390	Idioms	keep in step with the times v.	çağın gerisinde kalmamak
391	Idioms	keep in step with the times v.	zamana uymak
392	Idioms	keep in step with the times v.	zamana uyum sağlamak
393	Idioms	keep in step with the times v.	zamana ayak uydurmak
394	Idioms	keep in step with the times v.	modaya uymak
395	Idioms	keep in step with the times v.	çağdaş olmak/olmaya çalışmak
396	Idioms	keep in step with the times v.	modern olmak/olmaya çalışmak
397	Idioms	be behind the times v.	son havadislerden haberi olmamak
398	Idioms	be behind the times v.	son gelişmeleri kaçırmak
399	Idioms	be behind the times v.	son gelişmelerin gerisinde kalmak
400	Idioms	times change expr.	zaman değişti
401	Idioms	times change expr.	işler değişti
402	Idioms	times change expr.	devir değişti
403	Idioms	nine times out of ten expr.	hemen hemen
404	Idioms	nine times out of ten expr.	genel olarak
405	Idioms	times out of number expr.	hafta sekiz gün dokuz
406	Idioms	nine times out of ten expr.	hemen hemen her zaman
407	Idioms	at the best of times expr.	en uygun durumda
408	Idioms	at the best of times expr.	en iyi durumda
409	Idioms	at the best of times expr.	en ideal durumda
410	Idioms	at the best of times expr.	en iyi şartlarda
411	Idioms	at the best of times expr.	en uygun şartlarda
412	Idioms	at the best of times expr.	en ideal şartlarda
413	Idioms	for auld lang syne (for old times sake) expr.	eski günlerin hatırına
414	Idioms	for auld lang syne (for old times sake) expr.	eski zamanların hatırına
415	Idioms	for auld lang syne (for old times sake) expr.	eski günlerin şerefine
416	Idioms	in tune with the times expr.	çağa uygun
417	Idioms	in tune with the times expr.	zamana uyum sağlamış
418	Idioms	in tune with the times expr.	çağdaş
419	Idioms	in tune with the times expr.	modern
420	Idioms	in tune with the times expr.	modaya uygun
421	Idioms	in tune with the times expr.	çağı/zamanı yakalamış
422	Idioms	in tune with the times expr.	güncel
423	Idioms	the times (they) are a-changing expr.	zaman farklılaşıyor/değişiyor
424	Idioms	the times (they) are a-changing expr.	sosyal normlar/standartlar/beklentiler farklı yönlere doğru gidiyor/değişiyor
425	Idioms	the times (they) are a-changing expr.	sosyal normlar/standartlar/beklentiler eskisi gibi değil
Speaking
426	Speaking	the best of all times n.	gelmiş geçmiş en iyi
427	Speaking	times have changed expr.	artık devir değişti
428	Speaking	that's three times it's attacked me expr.	bu bana üçüncü saldırışı oldu
429	Speaking	we've done this a lot of times expr.	bunu pek çok kez yaptık
430	Speaking	you've told us this story a million times expr.	bu hikayeyi milyonlarca kez anlattın bize
431	Speaking	we have heard these excuses many times expr.	bu bahaneleri çok duyduk
432	Speaking	keep that with you at all times expr.	bunu her zaman yanında taşı
433	Speaking	we've done this many times expr.	bunu pek çok kez yaptık
434	Speaking	how many times have I listened to you about this? expr.	bunun hakkında anlattıklarını kaç kere dinledim?
435	Speaking	we talked about it a hundred times expr.	bunu yüzlerce kez konuştuk
436	Speaking	5 times 5 equals 25 expr.	beş kere beş eşittir yirmi beş
437	Speaking	how many times do i have to say it? expr.	bunu daha kaç kere söylemem gerek?
438	Speaking	we tried a few times expr.	birkaç kez denedik
439	Speaking	four times five equals twenty expr.	dört kere beş eşittir yirmi
440	Speaking	if I've told you once I've told you a thousand times expr.	dilimde tüy bitti
441	Speaking	even in the best of times expr.	en uygun durumda bile
442	Speaking	how many times a day do you brush your teeth? expr.	günde kaç kere dişlerini fırçalarsın?
443	Speaking	how many times a day do you brush your teeth? expr.	günde kaç sefer dişlerini fırçalarsın?
444	Speaking	how many times a day do you brush your teeth? expr.	günde kaç sefer dişini fırçalarsın?
445	Speaking	even in the best of times expr.	en iyi durumda bile
446	Speaking	few times a week's a lot expr.	haftada birkaç kez çoktur
447	Speaking	even in the best of times expr.	her şey çok iyi giderken bile
448	Speaking	he saved my life many times expr.	hayatımı pek çok kez kurtardı
449	Speaking	like old times expr.	eski günlerdeki gibi
450	Speaking	how many times a day do you brush your teeth? expr.	günde kaç defa dişlerini fırçalarsın?
451	Speaking	let the good times roll! expr.	en kötü günümüz böyle olsun (şerefe)!
452	Speaking	how many times a day do you brush your teeth? expr.	günde kaç kez dişini fırçalarsın?
453	Speaking	even at the best of times expr.	en iyi durumda bile
454	Speaking	how many times a day do you brush your teeth? expr.	günde kaç kere dişini fırçalarsın?
455	Speaking	no, no, a thousand times no! expr.	hayır, hayır, binlerce kez hayır!
456	Speaking	it's supposed to be with you at all times expr.	her zaman yanında olmalı
457	Speaking	two to three times a day, before meals, on an empty stomach expr.	günde iki veya üç kez/defa/kere yemeklerden önce aç karnına
458	Speaking	how many times a day do you brush your teeth? expr.	günde kaç kez dişlerini fırçalarsın?
459	Speaking	how many times a day do you brush your teeth? expr.	günde kaç defa dişini fırçalarsın?
460	Speaking	how many times do you brush your teeth a day? expr.	günde kaç kere dişlerini fırçalarsın?
461	Speaking	for old times' sake expr.	eski günlerin hatrına
462	Speaking	you can be wrong a million times expr.	milyon kere yanılabilirsin
463	Speaking	how many times (bigger/larger)? expr.	kaç misli?
464	Speaking	he made the payment three times expr.	o ödemeyi üç kere yapmış
465	Speaking	he made that payment three times expr.	o ödemeyi üç kere yapmış
466	Speaking	how many times do I have to tell you? expr.	sana kaç kere söylemek zorundayım?
467	Speaking	how many times do I have to tell you? expr.	sana kaç kere daha söylemem gerek?
468	Speaking	if I've told you once I've told you a thousand times expr.	sana bin defa söyledim
469	Speaking	patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.	stresle ilgili hastalığı olan kişiler 5 kat daha fazla doktora gidiyor
470	Speaking	if I've told you once I've told you a thousand times expr.	sana bin kere söyledim
471	Speaking	how many times do I have to tell you? expr.	sana daha kaç kere söylemem gerekiyor?
472	Speaking	how many times do I have to tell you? expr.	sana bunu kaç kez söyleyeceğim?
473	Speaking	how many times do I have to tell you? expr.	size daha kaç kez söylemek zorundayım?
474	Speaking	if I've told you once I've told you a thousand times expr.	sana bin kez söyledim
475	Speaking	how many times must I tell you? expr.	sana kaç kere söylemeliyim? sana kaç kere anlatmalıyım?
476	Speaking	how many times do I have to tell you? expr.	sana kaç defa söylemek zorundayım?
477	Speaking	how many times do I have to tell you? expr.	sana bunu kaç kez söylemeliyim?
478	Speaking	how many times do I have to tell you? expr.	sana daha kaç defa söylemem gerekiyor?
479	Speaking	patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.	stresle ilgili hastalığı olan kişiler beş kat daha fazla doktora gidiyor
480	Speaking	how many times have I told you? expr.	sana kaç kere söyledim?
481	Speaking	how many times do I have to tell you? expr.	sana daha kaç kez söylemem gerekiyor?
482	Speaking	times have changed expr.	zaman değişti artık
483	Speaking	four times five equals twenty expr.	4 kere 5 eşittir 20
484	Speaking	times change people change expr.	zaman değişir insanlar değişir
485	Speaking	a few times in a year expr.	yılda birkaç kez
486	Speaking	5 times 5 equals 25 expr.	5 kere 5 eşittir 25
487	Speaking	if I've said it once i've said it a thousand times expr.	(sana) bin kere söyledim
488	Speaking	if I've said it once i've said it a thousand times expr.	(sana) belki bin kere söylemişimdir
Trade/Economic
489	Trade/Economic	times interest earned ratio n.	faiz ödeme gücü oranı
490	Trade/Economic	times interest earned ratio n.	faiz ödeme gücü rasyosu
491	Trade/Economic	trading times n.	işlem zamanları
492	Trade/Economic	reasonable access at reasonable times n.	makul zamanlarda ve makul ölçülerde erişim imkanı
493	Trade/Economic	number of times preferred dividend earned n.	rüçhanlı hisse senedi başına elde edilen kar
494	Trade/Economic	financial times stock exchange eurotrack 100 index n.	financial times tarafından yayınlanan kıta avrupası'ndan 100 şirketin fiyat indeksi
495	Trade/Economic	financial times industrial ordinary share index n.	ft 30 endeksi
496	Trade/Economic	financial times industrial ordinary share index n.	financial times'ın oluşturduğu bir hisse senedi endeksi
497	Trade/Economic	financial times stock exchange 100 index n.	ft 100 endeksi
498	Trade/Economic	financial times stock exchange 100 index n.	financial times'ın oluşturduğu bir hisse senedi endeksi
499	Trade/Economic	financial times stock exchange eurotrack 100 index n.	ftse avrupa endeksi
500	Trade/Economic	financial times stock exchange eurotrack 100 index n.	financial times tarafından oluşturulan ve avrupa kıtasından yüz farklı firma faaliyetini kapsayan bir hisse senedi endeksi