near - English Turkish Sentences
English Turkish
near yakın adv.
  • Work is now near completion, and the Commission intends to submit a proposal to the Council soon.
  • Çalışmalar tamamlanmak üzeredir ve Komisyon yakında Konseye bir teklif sunmayı planlamaktadır.
  • He is rather surprisingly in his house near Malaga in Spain.
  • İspanya'da Malaga yakınlarındaki evinde oldukça şaşırtıcı bir şekilde.
  • The wall cuts through the University of Aboudis, near Jerusalem.
  • Duvar Kudüs yakınlarındaki Aboudis Üniversitesi'ni kesmektedir.
Show More (53)
near yakınında adv., prep.
  • The Commission does not plan to create a single charter of rights for people living near airports.
  • Komisyon, havaalanlarının yakınında yaşayan insanlar için tek bir haklar sözleşmesi oluşturmayı planlamamaktadır.
  • Taking the complaints of people living near airports seriously is just as important.
  • Havalimanlarının yakınında yaşayan insanların şikayetlerini ciddiye almak da bir o kadar önemlidir.
  • We are nowhere near doing that.
  • Bunu yapmanın yakınından bile geçmiyoruz.
Show More (20)
near yanında adv.
  • Some children were playing frisbee near the pond.
  • Bazı çocuklar göletin yanında frizbi oynuyorlardı.
  • Do you want to be near him?
  • Onun yanında olmak istiyor musun?
  • Tom sat near the fire, playing his guitar.
  • Tom ateşin yanında oturmuş gitarını çalıyordu.
Show More (10)
near yanına prep.
  • She sat down near him.
  • Onun yanına oturdu.
  • While walking down the street, I saw two white cats pissing near a car tire.
  • Sokakta yürürken, bir araba lastiğinin yanına işeyen iki beyaz kedi gördüm.
  • Please do not go near the dog.
  • Lütfen köpeğin yanına gitmeyin.
Show More (1)
near neredeyse adv.
  • The near break-up of the European Union in connection with the war in Iraq is no accident.
  • Avrupa Birliği'nin Irak'taki savaşla bağlantılı olarak neredeyse dağılacak olması bir tesadüf değildir.
  • So I take it that you are telling us we are going down a path that could lead to near disaster.
  • Yani anladığım kadarıyla bize neredeyse felakete yol açabilecek bir yolda ilerlediğimizi söylüyorsunuz.
  • Tom came near being drowned.
  • Tom neredeyse boğuluyordu.
Show More (0)
near civarında adv.
  • It was near the river that I lost my way.
  • Yolumu nehir civarında kaybettim.
Show More (-2)