particular - English Turkish Sentences
English Turkish
particular özel adj.
  • I would like to make two particular points which arise from this.
  • Bundan kaynaklanan iki özel noktaya değinmek istiyorum.
  • This particular form of trafficking is forced labour, and it is the one that is growing most rapidly.
  • İnsan ticaretinin bu özel türü zorla çalıştırmadır ve en hızlı büyüyen türüdür.
  • In this particular instance, the first proposal dates back to 1993.
  • Bu özel örnekte, ilk teklif 1993 yılına dayanmaktadır.
Show More (184)
particular belirli adj.
  • A number of speakers raised particular issues to which I should like to respond.
  • Bazı konuşmacılar, yanıt vermek istediğim belirli konuları gündeme getirdiler.
  • Previous speakers have highlighted particular points and added new ones.
  • Önceki konuşmacılar belirli noktaların altını çizmiş ve yenilerini eklemişlerdir.
  • The ISD should not prescribe a particular market structure.
  • ISD belirli bir piyasa yapısı öngörmemelidir.
Show More (41)
particular titiz adj.
  • I am very particular about the restaurants I choose.
  • Seçtiğim restoranlar konusunda çok titizimdir.
  • I'm very particular about what kind of people I invite into my house.
  • Evime davet ettiğim insanlar konusunda çok titizimdir.
  • Tom is very particular.
  • Tom çok titizdir.
Show More (28)
particular müşkülpesent adj.
  • She is very particular about her food.
  • Yemeği hakkında çok müşkülpesenttir.
  • He is particular about how he dresses.
  • Nasıl giyineceği hakkında müşkülpesent.
  • My father is very particular about food.
  • Babam yiyecekler hakkında çok müşkülpesenttir.
Show More (0)
particular hususi adj.
  • He needs this particular book for his studies.
  • Çalışmaları için bu kitaba hususi ihtiyacı var.
  • Tom was in no particular hurry to get back home.
  • Tom'un eve dönmek için hususi bir acelesi yoktu.
Show More (-1)
particular özellikle adj.
  • Although I like all cats, I like this one in particular.
  • Tüm kedileri sevmeme rağmen bunu özellikle seviyorum.
Show More (-2)
particular tam adj.
  • Tom wasn't here on that particular day.
  • Tom tam da o gün burada değildi.
Show More (-2)
particular özgü adj.
  • This plant is particular to the island of Madeira.
  • Bu bitki Madeira adasına özgüdür.
Show More (-2)