| 1 |
scene |
sahne |
n. |
|
- As we know, stadiums have been the scene of appalling, tragic incidents.
- Bildiğimiz gibi stadyumlar korkunç ve trajik olaylara sahne olmuştur.
- The scenes of battle in Afghanistan bear witness to this.
- Afganistan'daki savaş sahneleri buna tanıklık etmektedir.
- Nice was yet again the scene of national haggling for individual states.
- Nice bir kez daha farklı devletler için ulusal pazarlıklara sahne oldu.
- Equatorial Guinea is at present the scene of unacceptable violations of basic human rights.
- Ekvator Ginesi şu anda temel insan haklarına yönelik kabul edilemez ihlallere sahne olmaktadır.
- The scenes in Dublin were more reminiscent of other countries, where there are greater extremes of climate.
- Dublin'deki sahneler daha çok iklimin daha uç noktalarda yaşandığı diğer ülkeleri andırıyordu.
- As we know, stadiums have been the scene of appalling, tragic incidents.
- Bildiğimiz gibi, stadyumlar korkunç ve trajik olaylara sahne olmuştur.
- The Committee of the Regions is also a relative newcomer to the European scene.
- Bölgeler Komitesi de Avrupa sahnesine nispeten yeni katılan bir kurumdur.
- We still saw those scenes of violence on the streets of that otherwise peaceful city, however.
- Ancak yine de o barışçıl şehrin sokaklarında o şiddet sahnelerini gördük.
- He left almost nothing behind in any of his scenes.
- Hiçbir sahnesinde neredeyse hiçbir şeyi ardında bırakmadı.
- This is the most terrifying shower scene since Psycho.
- Bu Psycho'dan bu yana en korkunç duş sahnesi.
- He left almost nothing behind in any of his scenes.
- Hiçbir sahnesinde neredeyse hiçbir şeyi geride bırakmamış.
- He left almost nothing behind in any of his scenes.
- Sahnelerinde geride neredeyse hiçbir şey bırakmadı.
- This is the most terrifying shower scene since Psycho.
- Bu Psycho'dan beri çekilen en korkunç duş sahnesi.
- Remember the scene in a teepee with the medicine man and a pregnant girl that was sick?
- Çadırda büyücü adam ve hasta hamile bir kızın olduğu sahneyi hatırlıyor musun?
- This is the most terrifying shower scene since Psycho.
- Bu Psycho'dan beri en korkunç duş sahnesi.
- Her eyes were filled with tears when she pictured the sad scene to herself.
- Üzücü sahneyi kendi gözünde canlandırdığında gözleri yaşlarla doldu.
- Living nativity scenes are popular in Southern Italy.
- Yaşayan doğuş sahneleri Güney İtalya'da popülerdir.
- Do you still remember the scenes of that war?
- O savaş sahnelerini hâlâ hatırlıyor musun?
- Tom has a painting depicting a hunting scene hanging on his wall.
- Tom'un duvarında bir av sahnesini tasvir eden bir tablo asılı.
- Mary described the scenes.
- Mary sahneleri anlattı.
- It was a terrible scene.
- O korkunç bir sahneydi.
- Let's rehearse the fourth scene.
- Dördüncü sahneyi prova yapalım.
- That was a ridiculous scene.
- Saçma bir sahneydi.
- The terrible scene made him shudder.
- Korkunç sahne onu ürpertti.
- Let's rehearse the fourth scene.
- Dördüncü sahneyi prova edelim.
- That scene was completely unrealistic.
- O sahne tamamen gerçek dışıydı.
- The first scene has a lot of action.
- İlk sahnede çok fazla aksiyon var.
- What's your favorite movie scene?
- En sevdiğiniz film sahnesi nedir?
- Recent comics have too many violent and sexual scenes.
- Son karikatürlerde çok fazla şiddet ve müstehcen sahne var.
- It was a scene of carnage.
- Tam bir katliam sahnesiydi.
- The DVD contains deleted and extended scenes.
- DVD silinmiş ve genişletilmiş sahneleri de içeriyor.
- The DVD contains deleted and extended scenes.
- DVD'de silinmiş ve genişletilmiş sahneler var.
- What I remember most about that movie is the last scene.
- O filmle ilgili en çok hatırladığım şey, son sahne.
- The uncut version of the DVD only included one extra scene.
- DVD'nin kesilmemiş versiyonu sadece bir ekstra sahne içeriyordu.
- That was a ridiculous scene.
- Bu çok saçma bir sahneydi.
- The uncut version of the DVD only included one extra scene.
- DVD'nin kesilmemiş versiyonu sadece bir tane ekstra sahne içeriyordu.
- Tom described the scenes.
- Tom sahneleri anlattı.
- This scene delights me.
- Bu sahne beni memnun ediyor.
- What's your favorite scene from the show?
- Gösteriden en sevdiğin sahne ne?
- The scene was a tiny mountain village in a remote section of West Virginia.
- Sahne, Batı Virginia'nın ücra bir köşesindeki küçük bir dağ köyüydü.
- Nativity scenes commemorate the birth of Jesus.
- Doğuş sahneleri İsa'nın doğumunu anmak içindir.
- The terrible scene sent shivers down his spine.
- Korkunç sahne tüylerini diken diken etti.
- That scene was so tear-jerking I couldn't stop crying.
- Bu sahne o kadar göz yaşartıcıydı ki ağlamadan duramadım.
Show More (40)
|
| 2 |
scene |
olay yeri |
n. |
|
- The police who arrived on the scene failed to make any arrests.
- Olay yerine gelen polis herhangi bir tutuklama yapamamıştır.
- At the scene of the crime indicated there are two possible victims, but they say nothing.
- Olay yerinde iki olası kurban olduğu belirtiliyor ancak hiçbir şey söylemiyorlar.
- Police noted that there was nothing suspicious at the scene.
- Polis olay yerinde şüpheli bir durum olmadığını kaydetti.
- Police noted that there was nothing suspicious at the scene.
- Polis olay yerinde şüpheli bir şey olmadığını belirtti.
- Layla was at the crime scene.
- Leyla olay yerindeydi.
- The police were at the scene before Tom got there.
- Tom oraya varmadan önce polis olay yerindeydi.
- Layla fled the scene of the crime.
- Layla olay yerinden kaçtı.
- I was at the scene when you had your accident.
- Kaza yaptığında olay yerindeydim.
- The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
- There was no evidence against him found at the scene.
- Olay yerinde ona karşı hiçbir kanıt bulunamadı.
- Dan left a lot of evidence at the crime scene.
- Dan olay yerinde birçok kanıt bıraktı.
- Paramedics arrived on the scene within minutes.
- Sağlık görevlileri birkaç dakika içinde olay yerine geldi.
- Fadil was shot in the chest and was pronounced dead at the scene.
- Fadıl göğüsten vuruldu ve olay yerine öldüğü ilan edildi.
- The suspects fled the scene.
- Şüpheliler olay yerinden kaçtı.
- Sami returned to the crime scene.
- Sami olay yerine geri döndü.
- Tom fled the scene.
- Tom olay yerinden kaçtı.
- She described the scene in detail.
- Olay yerini detaylı olarak tanımladı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey, avukatların olay yerine bu kadar hızlı gelmesiydi.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk vardığıydı.
- Lieutenant Dan Anderson sent a canine team to the crime scene.
- Teğmen Dan Anderson olay yerine bir köpek timi gönderdi.
- Layla escaped the crime scene.
- Leyla olay yerinden kaçtı.
- The injured were removed from the scene.
- Yaralılar olay yerinden uzaklaştırıldı.
- I was at the scene when you had your accident.
- Sen kaza geçirdiğinde ben olay yerindeydim.
- Dan was the first officer to arrive at the crime scene.
- Dan olay yerine varan ilk polis memuruydu.
- The scene of the traffic accident was a horrible sight.
- Trafik kazasının olay yeri korkunç bir manzaraydı.
- The men fled the scene.
- Adamlar olay yerinden kaçtı.
- Police questioned many persons who worked near the crime scene.
- Polis olay yerine yakın çalışan birçok kişiyi sorguladı.
- A detective arrived upon the scene of the crime.
- Olay yerine bir dedektif geldi.
- The police will soon arrive at the scene of the crime.
- Polis birazdan olay yerine gelecek.
- Layla escaped the crime scene.
- Layla olay yerinden kaçtı.
- There were ten policemen at the scene.
- Olay yerinde on polis vardı.
- The injured were removed from the scene.
- Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.
- The crime scene was in a dilapidated motel.
- Olay yeri harap olmuş bir moteldeydi.
- The pilot described the scene in detail.
- Pilot, olay yerini ayrıntılı olarak tarif etti.
- Tom fled the crime scene.
- Tom olay yerinden kaçtı.
- Tom ran over a passerby then flew the scene.
- Tom yoldan geçen birini ezdikten sonra olay yerinden kaçtı.
- Lieutenant Dan Anderson sent a canine team to the crime scene.
- Teğmen Dan Anderson olay yerine bir köpek ekibi gönderdi.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey, avukatların olay yerine bu kadar hızlı ulaşması oldu.
- Layla fled the scene.
- Leyla olay yerinden kaçtı.
- A crowd gathered at the scene.
- Olay yerinde bir kalabalık toplandı.
Show More (37)
|
| 3 |
scene |
manzara |
n. |
|
- That is the scene confronting us.
- İşte karşımızdaki manzara bu.
- This scene delights me.
- Bu manzara beni memnun eder.
- Seeing this scene, I couldn’t help but sigh.
- Bu manzarayı görünce iç çekmekten kendimi alamadım.
- It was a terrible scene.
- Korkunç bir manzaraydı.
- The pilot described the scene in detail.
- Pilot, manzarayı detaylı olarak açıkladı.
- The murder scene was a grisly sight.
- Cinayet mahalli tüyler ürpertici bir manzaraydı.
- The scene is always the same.
- Manzara hep aynıdır.
- The beautiful scene of a lake was not able to be enjoyed because of rain and fog.
- Yağmur ve sis yüzünden güzel göl manzarasının tadını çıkarmak mümkün olmadı.
Show More (5)
|
| 4 |
scene |
olay |
n. |
|
- Police noted that there was nothing suspicious at the scene.
- Polis olayda şüpheli bir durum olmadığını da vurguladı.
- Don't cause a scene now.
- Şimdi olay çıkarma.
- Tom caused a scene.
- Tom olay çıkardı.
- According to the police investigation, Tom was at the scene of the crime at the time of the event.
- Polis soruşturmasına göre, Tom olay sırasında suç mahallindeydi.
- I didn't want to cause a scene.
- Olay çıkarmak istemedim.
- Sami caused a scene at Layla's wedding.
- Sami, Layla'nın düğününde olay çıkardı.
- Tom is causing a scene.
- Tom olay çıkarıyor.
Show More (4)
|
| 5 |
scene |
hadise |
n. |
|
- Tom made a scene.
- Tom hadise çıkardı.
Show More (-2)
|
| 6 |
scene |
rezalet |
n. |
|
- Sami caused a scene at Layla's wedding.
- Sami, Leyla'nın düğününde bir rezalete neden oldu.
Show More (-2)
|
