birbirini - Turkish English Dictionary

birbirini

Meanings of "birbirini" in English Turkish Dictionary : 3 result(s)

Turkish English
General
birbirini each other pron.
Even if the enterprise does not provide public services, its services may cross-subsidise each other.
İşletme kamu hizmeti sunmasa bile, sunduğu hizmetler birbirini çapraz sübvanse edebilir.

More Sentences
birbirini one another pron.
Colloquial
birbirini one another expr.

Meanings of "birbirini" with other terms in English Turkish Dictionary : 365 result(s)

Turkish English
Common Usage
birbirini izleyen successive adj.
Our concerns have been expressed by successive governments to the British Government.
Endişelerimiz, birbirini izleyen hükûmetler tarafından İngiliz Hükûmetine ifade edilmiştir.

More Sentences
General
birbirini suçlama recrimination n.
After the project failed, there were recriminations among the team members.
Proje başarısız olduktan sonra, ekip üyeleri arasında birbirini suçlayanlar oldu.

More Sentences
birbirini tamamlama complementing (each other) n.
The principles of solidarity, flexibility and effectiveness complement rather than compete with each other.
Dayanışma, esneklik ve etkinlik ilkeleri birbirleriyle rekabet etmekten ziyade birbirlerini tamamlamaktadır.

More Sentences
ile birbirini tutmak consistent with v.
What he said yesterday is not consistent with what he had said last week.
Onun dün söylediği geçen hafta söylediği ile birbirini tutmuyor.

More Sentences
birbirini desteklemek support each other v.
Therefore it is vitally important that they support each other.
Bu nedenle birbirlerini desteklemeleri hayati önem taşımaktadır.

More Sentences
birbirini tamamlamak complement each other v.
I think that the two reports complement each other and really do contain some innovative and very interesting proposals.
İki raporun birbirini tamamladığını ve gerçekten de bazı yenilikçi ve çok ilginç öneriler içerdiğini düşünüyorum.

More Sentences
birbirini suçlamak accuse each other v.
They accused each other.
Onlar birbirlerini suçladı.

More Sentences
birbirini tanımak know each other v.
This is where they can get to know each other and learn from one another.
Birbirlerini tanıyabilecekleri ve birbirlerinden öğrenebilecekleri yer burasıdır.

More Sentences
birbirini sevmek love each other v.
This is an issue of violence between people who at some point must have loved each other.
Bu, bir noktada birbirini sevmiş olması gereken insanlar arasındaki bir şiddet meselesidir.

More Sentences
birbirini izleyen successive adj.
And I have in mind successive British governments as well as others.
Aklımda, birbirini izleyen İngiliz hükümetlerinin yanı sıra diğerleri de var.

More Sentences
birbirini tamamlayan complementary adj.
However, these amendments are complementary.
Ancak bu değişiklikler birbirini tamamlayıcı niteliktedir.

More Sentences
birbirini tutar consistent adj.
What he said yesterday is not consistent with what he had said last week.
Dün söylediği geçen hafta söylediğiyle birbirini tutmuyor.

More Sentences
birbirini dışlayan mutually exclusive adj.
It demonstrates that economic competitiveness and social cohesion are not mutually exclusive.
Ekonomik rekabet gücü ve sosyal uyumun birbirini dışlamadığını göstermektedir.

More Sentences
birbirini tutma coherent adj.
He mumbled something, but it wasn't coherent.
Bir şeyler mırıldandı ama dedikleri birbirini tutmuyordu.

More Sentences
Computer
birbirini dışlayan mutually exclusive adj.
Reducing emissions of greenhouse gases and allowing monopolies to keep making obscene profits are mutually exclusive.
Sera gazı emisyonlarını azaltmak ve tekellerin müstehcen karlar elde etmeye devam etmesine izin vermek birbirini dışlar.

More Sentences
Informatics
birbirini dışlayan mutually exclusive adj.
Subsidiarity and the Community method are not after all mutually exclusive.
İştirakçilik ve Topluluk yöntemi birbirini dışlamaz.

More Sentences
Common Usage
birbirini izleme succession n.
General
birbirini anlama understanding n.
birkaç sesin belirli aralıklarla birbirini izleyerek söylediği şarkı round n.
birbirini uzaklaştırma gücü rally n.
birbirini uzaklaştırma gücü repugnance n.
birbirini izleme succession n.
birbirini etkileme interaction n.
birbirini izleme alternation n.
birbirini izleme consecution n.
birbirini izleyen iki ya da daha fazla sayıda tümce ya da dizenin sonlarının tekrarı epistrophe n.
birbirini sırayla izlemesini sağlama alternation n.
karşılıklı olarak birbirini tanıma interknowledge n.
birbirini takip etme succession n.
birbirini sırayla izleme alternation n.
birbirini götüren hatalar offsetting errors n.
birbirini tutma coherence n.
cisimlerin birbirini itme gücü repulsion n.
birbirini tutma cohesion n.
birbirini tutma correspondence n.
birbirini etkileme interacting n.
aynı okuldan mezun kişilerin geliştirdiği birbirini gözetme ilişkisi old-boy network n.
apostollerin birbirini takip etmesi apostolic succession n.
birbirini seven iki kişinin evlendiklerini ilan etmek için, aile ve sevdikleriyle birlikte, dış ortamda yaptıkları, genellikle yasal olmayan, evlilik töreni handfasting n.
birbirini izleyen devreler successive periods n.
karşılıklı birbirini sevme durumu redamancy n.
iki kişinin birbirine yardım ettiği ya da birbirini koruduğu sistem the buddy system n.
belli bölüm veya dizelerin alfabede birbirini takip eden harflerle başladığı yazılar abecedarian psalms n.
birbirini tamamlayan parçalardan oluşan bir birim veya grup ensemble n.
birbirini tamamlayan veya görünüm olarak birbiri ile uyumlu veya benzer olan ikili match n.
birbirini takip eden tıkırtı sesleri brattlings [dialect] [scotland] n.
tarihsel gelişime sahip ve birbirini takip eden dişil olguların ilki veya en eskisi grandmother n.
birbirini tekrar eden davranış routinism n.
birbirini takip eden bir dizi şey consection n.
(birlik, araç) tüm unsurların birbirini takip ettiği oluşum column n.
farklı iki varlığın birbirini etkilemeyeceği görüşü parallelism n.
birbirini takip eden tıklamalar click-clack n.
birbirini takip eden takırtılar click-clack n.
farklı unsurların birbirini etkilemesi cross-pollination n.
grup üyelerin birbirini ziyareti intervisitation n.
birbirini izleyen görüntü panorama n.
birbirini takip eden altı harf kümesi pentagraph n.
postacı taklidi yapan oyuncuların ödeme olarak birbirini öpmesiyle oynanan bir oyun post office n.
yüksek kariyerli, başarılı ve birbirini tamamlayan çift power couple n.
ipek telinin birbirini takip eden iki özünden herhangi biri filament n.
birbirini takip eden dizi fire n.
birbirini tamamlayan eşya takımı suit n.
(yeniden doğumda) iman ile insan eyleminin birbirini desteklediğini öne süren teolojik bir öğreti synergism n.
birbirini sırayla izlemek alternate with v.
birbirini takip etmek alternate v.
suçlamak (birbirini) recriminate v.
birbirini suçlamak recriminate v.
ölçüleri birbirini tutmak fit v.
birbirini tutmak cohere v.
birbirini tutmamak contradict v.
birbirini örmek intertwine v.
birbirini izlemek alternate v.
birbirini takip etmek ensue v.
birbirini örtecek derecede büyümek (bitkiler) overgrow v.
iki şey birbirini tutmak check out with v.
birbirini desteklemek be consistent v.
birbirini tamamlamak go with v.
birbirini sırayla izlemesini sağlamak alternate v.
birbirini etkilemek interact v.
birbirini tutmak tie in v.
birbirini tamamlar nitelikte olmak complete each other v.
birbirini tamamlar olmak complement each other v.
birbirini tamamlar olmak complete each other v.
birbirini tamamlar nitelikte olmak complement each other v.
birbirini tamamlamak complete each other v.
birbirini uyarmak warn each other v.
birbirini güçlendirmek strengthen each other v.
birbirini izlemek follow in quick succession v.
birbirini etkilemek affect each other v.
(maddeler) birbirini tutmak check v.
birbirini tutmak check v.
birbirini az tanımak be on speaking terms v.
birbirini örmek writhe v.
birbirini takip eden olayların başına veya ilk evresine dönmek rewind v.
birbirini takip etmek develop v.
(ragbide ortaya atılan topu kapmak için) takım arkadaşlarına kenetlenip birbirini itecek pozisyonu oluşturmak pack v.
birbirini etkilemek cross-pollinate v.
birbirini ziyaret etmek intervisit v.
birbirini tamamlamak cooccur v.
birbirini izleyen consequent adj.
yaptıkları birbirini tutmayan (kimse) inconsistent adj.
birbirini takip eden ensuing adj.
birbirini izleyen consecutive adj.
birbirini takip eden bir dizi (şey) succession of adj.
yan yana ve birbirini kesmeden uzayıp giden parallel adj.
birbirini takip etmiş ensued adj.
birbirini tutan coherent adj.
birbirini sırayla izleyen (şeyler) alternate adj.
birbirini izleyen alternate adj.
birbirini tutan clannish adj.
birbirini takip eden bir sürü (kimse) succession of adj.
birbirini izleyen serial adj.
birbirini etkileyen interactive adj.
birbirini izleyen sequenced adj.
birbirini izleyen sequential adj.
birbirini izlemeyen nonconsecutive adj.
birbirini tamamlayan mutually complementary adj.
birbirini tamamlayıcı mutually complementary adj.
birbirini tamamlayıcı complementary adj.
birbirini tutmayan contradictory adj.
birbirini etkileyen interacting adj.
karşılıklı olarak birbirini güçlendiren mutually reinforcing adj.
birbirini izlemeyen non-consecutive adj.
birbirini tamamlayan matchy-matchy adj.
birbirini izleyen rapid-fire adj.
birbirini suçlayan recriminative adj.
birbirini suçlayan recriminatory adj.
birbirini tutmayan nonmatching adj.
birbirini tutmayan unbalanced adj.
birbirini tutan uncontradicted adj.
birbirini izlemeyen unsuccessive adj.
birbirini kavramış meshed adj.
birbirini tamamlayan farklı parçaları bir araya getiren mix-and-match adj.
hızlı şekilde birbirini izleyen dingdong adj.
hızlı şekilde birbirini izleyen ding-dong adj.
iki mineralin ortaklaşa kristalleşerek birbirini çevrelediği bir taş yapısına sahip olan graphical adj.
birbirini izleyen consectaneous [obsolete] adj.
mantık çerçevesinde (birbirini) takip eden consectaneous [obsolete] adj.
birbirini izleyen consectary adj.
öncül ve sonucun döngüsel olarak birbirini kanıtladığı circular adj.
birbirini tutan clubby adj.
birbirini izleyen parallel adj.
(hanedan armaları) birbirini takip eden metal, altın, kürk ve renkten oluşan counter-compony adj.
(hanedan armaları) birbirini takip eden renklerde küçük kare çift sıralarından oluşan countercompony adj.
birbirini iten interrepellent adj.
grup üyelerin birbirini ziyaretiyle ilgili intervisitation adj.
birbirini karşılıklı olarak dışlayan mutually exclusive adj.
birbirini izleyen subsecutive adj.
birbirini izleyen successional adj.
(üst üste dizildiğinde) birbirini tamamlayan superimposable adj.
(çizgiler) birbirini kesen symptotic [rare] adj.
birbirini etkilemeden independently adv.
birbirini izleyerek consecutively adv.
birbirini izleyerek consequentially adv.
birbirini izleyerek running adv.
birbirini izleyerek consecutive adv.
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak per saltire adv.
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak saltirewise adv.
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak saltireways adv.
Phrasals
...ile birbirini tutmamak not jibe with v.
birbirini aşındırmak grind together v.
aralıksız birbirini kovalamak run into v.
değişimli olarak birbirini takip etmek alternate with v.
(bir şeyle) birbirini tutmamak clash with (something) v.
Phrases
birbirini izleyen aylar months running n.
birbirini izleyen günler days running n.
birbirini izleyen haftalar weeks running n.
birbirini izleyen yıllar years running n.
birbirini izleyen çeyrek (üç ay) q-o-q n.
(karşılıklı) birbirini sevmeme little love lost between (two people) expr.
birbirini yakından etkileme there is no daylight between (two things) expr.
zıt kutuplar birbirini çeker opposites attract each other expr.
zıt kutuplar birbirini çeker opposites attract expr.
zıt kutuplar birbirini çeker opposite poles attract each other expr.
Proverb
it ulur, birbirini bulur birds of a feather flock together
körler sağırlar birbirini ağırlar the blind leading the blind
it ulur birbirini bulur birds of a feather fly together
Colloquial
polislerin birbirini koruması blue code of silence [us/south africa] n.
polislerin birbirini koruması blue wall of silence n.
birbirini tamamlamak chime in v.
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamamak play phone tag v.
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememek play phone tag v.
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamamak play telephone tag v.
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememek play telephone tag v.
birbirini hükümsüz kılmak cancel each other out v.
birbirini sıfırlamak cancel each other out v.
birbirini götürmek cancel each other out v.
olaylar birbirini izledi one thing led to another expr.
sonra olaylar birbirini izledi then one thing led to another expr.
Idioms
birbirini dinlemeden konuşma a dialogue of the deaf n.
birbirini dinlemeden konuşma dialogue of the deaf n.
polislerin birbirini koruması blue code of silence [us/south africa] n.
İki değişkenin birbirini götürme-sıfırlama durumu a wash n.
birbirini ardına veya aynı anda meydana gelen iki olumsuz durum a double whammy n.
birbirini tetikleyen kötü olaylar zinciri death spiral n.
birbirini takip eden komik/gülünç olaylar comedy of errors n.
birbirini takip eden aksilikler one-two punch n.
birbirini tamamlayan ikili the old one-two (punch) n.
sürekli birbirini kaçıran iki kişi box and cox n.
birbirini bir türlü denk getiremeyen iki kişi box and cox n.
birbirini tanımayan iki kişinin aralarında romantik bir ilişki başlaması ihtimaliyle ilk buluşması a blind date n.
iki kişinin birlikte vakit geçirip romantik bağlamda birbirini tanımak için ilk buluşması a blind date n.
birbirini tanımayan iki kişinin ilk buluşması a blind date n.
körler sağırlar birbirini ağırlar a case of the blind leading the blind n.
birbirini suçlama blame game n.
birbirini suçlama blame shifting n.
kedi köpek gibi birbirini yeme cat-and-dog life n.
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamama phone tag n.
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememe phone tag n.
aynı okuldan mezun kişilerin geliştirdiği birbirini gözetme ilişkisi/iletişim ağı/çevre the old boy network n.
birbirini yanlış anlamak be at cross-purposes v.
birbirini yemek go at it hammer and tongs v.
birbirini yemek be at it hammer and tongs v.
birbirini yanlış anlamak talk at cross-purposes v.
eylemleriyle verdiği sözler birbirini tutmak one's actions follow one's words v.
birbirini ezmek crawl (all) over each other v.
birbirini çiğnemek crawl (all) over each other v.
birbirini ezip geçmek crawl (all) over each other v.
birbirini boğazlayacak halde olmak cut each other's throats v.
birbirini ezmek crawl (all) over each other v.
birbirini boğazlamak cut each other's throats v.
kedi köpek gibi kavga etmek/birbirini yemek go at each other tooth and nail v.
birbirini sevmemek be little love lost between (two people) v.
birbirini ezmek crawl (all) over each other v.
birbirini çiğnemek crawl (all) over each other v.
birbirini ezip geçmek crawl (all) over each other v.
ritmik olarak birbirini bütünlemek be in the pocket v.
birbirinden farklı fakat birbirini tamamlayan parçaları (kıyafet, eşya) seçip bir araya getirerek uyumlu/düzenli bir takım oluşturmak mix and match v.
birbirini boğazlamak cut one another's throats v.
birbirini gırtlaklamak cut one another's throats v.
birbirini teşvik etmek strike sparks off one another v.
bir şey yapmak için birbirinin üstüne çullanmak/birbirini yemek be falling over yourself to do something v.
(iki kişi) birbirini sevmemek be no love lost between (two people) v.
birbirini yanlış anlamak be at cross purposes v.
birbirini yanlış anlayıp ters düşmek be at cross purposes v.
birbirini yanlış anlamak talk at cross purposes v.
birbirini yanlış anlayıp ters düşmek talk at cross purposes v.
birbirini tamamlayan hand-in-glove adj.
it ulur birbirini bulur birds of a feather flock together expr.
kimsenin gerçekten birbirini dinlemediği durum a dialogue of the deaf expr.
birbirini yanlış anlayarak at cross purposes expr.
körler sağırlar birbirini ağırlar blind leading the blind expr.
körler sağırlar birbirini ağırlar the blind leading the blind expr.
(iki kişi) birbirini sevmiyor no love lost between (two people) expr.
(birbirini) az tanıyan on speaking terms expr.
(iki kişi) birbirini hiç sevmez there is no love lost between (two people) expr.
Speaking
çocukların birbirini sırtına alarak at taklidi yaptığı oyun horsey n.
çocukların birbirini sırtına alarak at taklidi yaptığı oyun horsy n.
kurbanlar birbirini tanıyordu the victims knew each other expr.
olaylar birbirini takip etti one thing led to another expr.
Trade/Economic
birbirini tamamlayan mallar goods complementary n.
birbirini izleyen günler sequential days n.
birbirini izleyen günler running days n.
birbirini izleyen repetend n.
birbirini götüren hatalar offsetting errors n.
birbirini takip eden yatırımlar sequential investments n.
birbirini izleme alternation n.
birbirini izleme sequence n.
birbirini izleyen günler consecutive days n.
birbirini telafi eden hesap contra account n.
büyük defterdeki borç ve alacakların birbirini tutup tutmadığını denetleme trial balance n.
muhasebe hesaplarının birbirini tutması accounting identity n.
özel çıkarlarını gözetmek üzere politikacıların karşılıklı olarak birbirini desteklemeleri logrolling n.
üretimde girdi olarak kullanılan sermaye mallarının üretim sonucunda çıktı olarak tekrar sermaye malına dönüşmesi ve bu üretilen sermaye mallarının birbirini izler şekilde tekrar tekrar üretimde girdi olarak kullanılması yöntemi roundabout method of production n.
birbirini tutmaz contradictory adj.
Law
birbirini tutmama repugnance n.
birbirini takip eden dönemlerde hücre hapsi uygulanan bir hapishane disiplini sistemi crofton system n.
birbirini tutan consistent adj.
Politics
karşılıklı yardım yoluyla iki kişinin birbirini tutması logrolling n.
birbirini taklit eden identic adj.
Tourism
birbirini izleyen turlar back to back tours n.
Advertising
pazarlamayı pazarlama sistemleri ile toplumun birbirini üzerindeki etkileri şeklinde bir bütün olarak ele alma macromarketing n.
Technical
birbirini izleme alternation n.
birbirini izleyen termal şoklar successive thermal shocks n.
birbirini kesmeyen milleri çeşitli dişlilerle çalıştırma screw gearing n.
birbirini tutma coherence n.
birbirini tutma sınayıcısı consistency checker n.
birbirini izleyen sequent adj.
birbirini takip eden successive adj.
birbirini izleyen alternating adj.
birbirini etkileyen interactive adj.
birbirini izleyen successive adj.
birbirini tutan coherent adj.
iki mineralin ortaklaşa kristalleşerek birbirini çevrelediği taş yapısına sahip olan graphic adj.
Computer
birbirini tutma sınayıcısı consistency checker n.
Television
hikayesi birbirini izleyen bölümler halinde yayınlanan televizyon yapımı miniseries n.
Textile
birbirini tekrar eden küçük desenleri olan bir dokuma huckaback n.
Architecture
sanat ve mimaride kullanılan, kavisli ve birbirini saran çizgilerden oluşan bir süs motifi meander n.
Marine
fazların birbirini etkilemesi phase interaction n.
Mining
birbirini eğik açılarla kesen eş uzunlukla üç eksene sahip kristale ait veya ilişkin rhombohedral adj.
Psychology
psikolojinin birincil ilgi alanını birbirini izleyen fikir veya zihinsel deneyimler olarak gören atomistic adj.
psikolojinin birincil ilgi alanını birbirini izleyen fikir veya zihinsel deneyimler olarak gören atomistical adj.
Physiology
birbirini takip eden mekanik şoklarla sinirleri uyararak kaslarda tetanik spazmlara neden olan cihaz tetanomotor n.
Food Engineering
birbirini çekme adhesion n.
birbirini izleyen tandem adj.
Math
(elips veya hiperbolde) eğri üzerinde birbirini kesen kirişler supplementary chords n.
birbirini kesen iki eğrinin dışbükey bölümleri arasında tutulan sistroid adj.
Geometry
birbirini keserek düğüm oluşturan iki kola ayrılmış üçüncü dereceden denklemli eğri nodated hyperbola n.
köşe noktaları çizili bir daireye göre birbirini keserek geçen üçgen türü self-conjugate triangle n.
birbirini kesen iki kola ayrılmış eğri ile ilgili nodated adj.
Logic
birbirini izleyen adımların geçerliliğini tamamen ortaya koyan (kanıt) rigorous adj.
mantıksal olarak birbirini izleyen sequacious adj.
Physics
(atom fiziğinde) birbirini çeken iki kuarkın antisimetrik renklere ve dönüşlere sahip olmasından ötürü oluşan düşük enerjili dizilim diquark n.
mikrofizikte bir fenomenin eksiksiz tanımının yapılması için birbirini tamamlayan iki farklı teoriye ihtiyaç duyulduğu ilkesi complementarity n.
Chemistry
birbirini izleyen üyeleri arasında düzenli farka sahip olan bir dizideki kimyasal bileşikler arasındaki ilişki homology n.
Biology
dna veya rna molekülünde birbirini izleyen üç nükleotit triplet n.
döllenme ve ilgili süreçlerin iyi işaretlenmiş, birbirini izleyen, diploid ve haploid fazlarla sonuçlandığı bir organizma özelliği mixis n.
gametlerin birbirini çekme eğilimi gamotropism n.
hücrelerin birbirini çekme veya itme hareketi cytotaxis n.
birbirini tekrar eden, gen kodlamayan nükleotid sekansları içeren redundant adj.
Biochemistry
kimyasal grupların ve elektrik yüklerinin birbirini tümleyecek şekilde dizilimi complementarity n.
Astronomy
yörünge düzleminde iki veya daha fazla gökcisminin kütle çekimleri birbirini dengelediği için kütle çekimi yokmuş gibi hissedilen noktaların her biri lagrangian point n.
Zoology
(metamer) birbirini izleyen segmentlerde tekrarlanan segmental adj.
Botanic
birbirini saran doku tipine sahip (iletim demeti) centric adj.
birbirini saran doku tipine sahip (iletim demeti) centrical adj.
Agriculture
nöbetleşe ekimde birbirini takip eden mahsullerden her biri trick n.
ekimi birbirini takip eden mahsullerin her biri shift n.
Tobacco
birbirini izleyen iki nefes arasındaki süre puff interval n.
Literature
birbirini takip eden dizelerin son harflerinin bir kelime oluşturduğu kısa şiir telestich n.
birbirini takip eden kelimelerdeki vurgulanan ünlülerin tekrar etmesi vowel rhyme n.
birbirini takip eden kelimelerdeki vurgulanan ünlülerin tekrar etmesi assonance n.
birbirini takip eden cümle veya satırların sonunda kulağa benzer gelen ifadelerin kullanıldığı söz sanatı homoeoteleuton n.
süslü bir etki yaratmak için kelime veya ifadenin birbirini takip edecek şekilde tekrarlanması gemination n.
birbirini takip eden sayılar halinde yayınlanmayan yayın one shot n.
birbirini takip eden sekiz ve altı hecelik dört dizeden oluşan kıta common metre n.
Linguistics
birbirini tanımlayan kafiyeli kelimelerden oluşan bulmaca (deli veli) alphagram n.
süslü bir etki yaratmak için bir kelimenin veya ifadenin birbirini takip edecek şekilde tekrarlanması gemmination n.
birbirini takip eden birden fazla yan cümlede yapılan kelime veya ifade tekrarı simploce n.
(kökenbilimde) sıfır ile dönüşümlü olarak birbirini takip eden movable adj.
History
belirli bir tarihsel dönemde birbirini izleyen önemli olayları listeleyen tablo time chart n.
belirli bir tarihsel dönemde birbirini izleyen önemli olayları listeleyen tablo time line n.
Archaeology
birbirini izleyen tabakalarda elde edilen buluntu dizisi sequence n.
Religious
(roma katolik kilisesinde) dokuz gün boyunca birbirini takip eden dualar neuvaines n.
isa'nın kutsal üçlü'den ayrı bir kişi olmadığı, daha çok tanrı'nın birbirini izleyen üç şeklinden veya tezahüründen biri olduğunu savunan monarşianizm görüşü modalistic monarchianism n.
Philosophy
eski çin felsefesinde birbirini tamamladığı düşünülen iki doğa kuvvetinden biri yang n.
birbirini destekleyen ardışık elemanlı teorileri destekleyen kimse serialist n.
Environment
bölgedeki biyotik gelişimi sırasında birbirini takip eden ekolojik topluluklar silsilesi sere n.
biyotik gelişim sırasında birbirini takip eden bir dizi ekolojik topluluğa ait veya ilgili seral adj.
Geography
birbirini izleyen olay consequent n.
birbirini izleyen birden fazla kıvrımı bulunan ve taşkın yatağı gibi nispeten düz arazilerde görülen bir akarsu meandering stream n.
birbirini izleyen dik ve yumuşak eğimli yamaçları bulunan (topoğrafya) dip-and-scarp n.
Meteorology
birbirinden çok uzaktaki hava olaylarının birbirini etkilemesi teleconnection n.
Geology
birbirini kesme crosscut n.
Hunting
kabza içindeki çerçeve uzantısının birbirini kuvvetle tutmasını sağlayan iç kabza bağlantısı stock insert n.
Football
(ragbide ortaya atılan topu kapmak için) takım arkadaşlarına kenetlenerek birbirini itecek pozisyonu oluşturma packing n.
(ragbide ortaya atılan topu kapmak için) takım arkadaşlarına kenetlenmiş bir biçimde birbirini itecek pozisyonu oluşturmak pack (down) v.
Card
(poker) birbirini takip eden dört karttan oluşan ve iki kart dizisinden biriyle tamamlanabilen bir el open-ended adj.
Art
harika manzaraların veya bölümlerin hayali olarak kaynaşıp birbirini izlemesi diorama [uk] n.
çiftlerin yan adımlar ile birbirini çevrelediği bir dans hareketi sashay n.
tasvir ettiği sahneleri belirgin bir kesintiye uğramadan birbirini takip eden (heykel) continuous adj.
Music
(boru sesinde olduğu gibi) notaların birbirini takip etmesi tiralee n.
zıplama sırasında ayakların birbirine vurduğu sırada çalan birbirini takip eden vuruşlar batterie n.
birbirini takip eden sekiz notanın gövdesini birbirine bağlayan kalın yatay çizgi beam n.
birbirini takip eden tonlar arasındaki hızlı geçiş glissando n.
birbirini takip eden iki nota conjoint degrees n.
toplu ve solo çalınan kısımların birbirini izlediği beste concertante n.
birbirini kesintisiz olarak takip eden aynı türden akorlar consecutive chords n.
iki ayağın birbirini takip ederek kaydırıldığı bir dans adımı slip n.
toplu ve solo çalınan kısımların birbirini izlediği concertante adj.
Painting
eşleşen iki parça üzerine yapılan, genel tek bir konu hakkında birbirini tamamlayıcı veya zıtlık içeren resimlerden oluşan eser diptych n.
Photography
bir hareketin birbirini izleyen aşamalarını kaydetmek için hızlı ve art arda gelen flaşlar kullanılarak çekilen (fotoğraf) multiflash adj.
Printery
farklı dillerdeki aynı metni birbirini takip eden satırlar olarak içeren (kitap) interlineal adj.
birbirini takip eden satırlarda farklı dillerde yazılmış interlinear adj.
birbirini takip eden satırlarda farklı metinlerde basılmış interlinear adj.
Latin
günler birbirini takip eder truditur dies die expr.