|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
birbirini izleyen |
successive adj.
|
|
Our concerns have been expressed by successive governments to the British Government.
Endişelerimiz, birbirini izleyen hükûmetler tarafından İngiliz Hükûmetine ifade edilmiştir.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
birbirini suçlama |
recrimination n.
|
|
After the project failed, there were recriminations among the team members.
Proje başarısız olduktan sonra, ekip üyeleri arasında birbirini suçlayanlar oldu.
More Sentences
|
3 |
General |
birbirini tamamlama |
complementing (each other) n.
|
|
The principles of solidarity, flexibility and effectiveness complement rather than compete with each other.
Dayanışma, esneklik ve etkinlik ilkeleri birbirleriyle rekabet etmekten ziyade birbirlerini tamamlamaktadır.
More Sentences
|
4 |
General |
ile birbirini tutmak |
consistent with v.
|
|
What he said yesterday is not consistent with what he had said last week.
Onun dün söylediği geçen hafta söylediği ile birbirini tutmuyor.
More Sentences
|
5 |
General |
birbirini desteklemek |
support each other v.
|
|
Therefore it is vitally important that they support each other.
Bu nedenle birbirlerini desteklemeleri hayati önem taşımaktadır.
More Sentences
|
6 |
General |
birbirini tamamlamak |
complement each other v.
|
|
I think that the two reports complement each other and really do contain some innovative and very interesting proposals.
İki raporun birbirini tamamladığını ve gerçekten de bazı yenilikçi ve çok ilginç öneriler içerdiğini düşünüyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
birbirini suçlamak |
accuse each other v.
|
|
They accused each other.
Onlar birbirlerini suçladı.
More Sentences
|
8 |
General |
birbirini tanımak |
know each other v.
|
|
This is where they can get to know each other and learn from one another.
Birbirlerini tanıyabilecekleri ve birbirlerinden öğrenebilecekleri yer burasıdır.
More Sentences
|
9 |
General |
birbirini sevmek |
love each other v.
|
|
This is an issue of violence between people who at some point must have loved each other.
Bu, bir noktada birbirini sevmiş olması gereken insanlar arasındaki bir şiddet meselesidir.
More Sentences
|
10 |
General |
birbirini izleyen |
successive adj.
|
|
And I have in mind successive British governments as well as others.
Aklımda, birbirini izleyen İngiliz hükümetlerinin yanı sıra diğerleri de var.
More Sentences
|
11 |
General |
birbirini tamamlayan |
complementary adj.
|
|
However, these amendments are complementary.
Ancak bu değişiklikler birbirini tamamlayıcı niteliktedir.
More Sentences
|
12 |
General |
birbirini tutar |
consistent adj.
|
|
What he said yesterday is not consistent with what he had said last week.
Dün söylediği geçen hafta söylediğiyle birbirini tutmuyor.
More Sentences
|
13 |
General |
birbirini dışlayan |
mutually exclusive adj.
|
|
It demonstrates that economic competitiveness and social cohesion are not mutually exclusive.
Ekonomik rekabet gücü ve sosyal uyumun birbirini dışlamadığını göstermektedir.
More Sentences
|
14 |
General |
birbirini tutma |
coherent adj.
|
|
He mumbled something, but it wasn't coherent.
Bir şeyler mırıldandı ama dedikleri birbirini tutmuyordu.
More Sentences
|
Computer |
|
15 |
Computer |
birbirini dışlayan |
mutually exclusive adj.
|
|
Reducing emissions of greenhouse gases and allowing monopolies to keep making obscene profits are mutually exclusive.
Sera gazı emisyonlarını azaltmak ve tekellerin müstehcen karlar elde etmeye devam etmesine izin vermek birbirini dışlar.
More Sentences
|
Informatics |
|
16 |
Informatics |
birbirini dışlayan |
mutually exclusive adj.
|
|
Subsidiarity and the Community method are not after all mutually exclusive.
İştirakçilik ve Topluluk yöntemi birbirini dışlamaz.
More Sentences
|
Common Usage |
|
17 |
Common Usage |
birbirini izleme |
succession n.
|
|
|
General |
|
18 |
General |
birbirini anlama |
understanding n.
|
|
19 |
General |
birkaç sesin belirli aralıklarla birbirini izleyerek söylediği şarkı |
round n.
|
|
20 |
General |
birbirini uzaklaştırma gücü |
rally n.
|
|
21 |
General |
birbirini uzaklaştırma gücü |
repugnance n.
|
|
22 |
General |
birbirini izleme |
succession n.
|
|
23 |
General |
birbirini etkileme |
interaction n.
|
|
24 |
General |
birbirini izleme |
alternation n.
|
|
25 |
General |
birbirini izleme |
consecution n.
|
|
26 |
General |
birbirini izleyen iki ya da daha fazla sayıda tümce ya da dizenin sonlarının tekrarı |
epistrophe n.
|
|
27 |
General |
birbirini sırayla izlemesini sağlama |
alternation n.
|
|
28 |
General |
karşılıklı olarak birbirini tanıma |
interknowledge n.
|
|
29 |
General |
birbirini takip etme |
succession n.
|
|
30 |
General |
birbirini sırayla izleme |
alternation n.
|
|
31 |
General |
birbirini götüren hatalar |
offsetting errors n.
|
|
32 |
General |
birbirini tutma |
coherence n.
|
|
33 |
General |
cisimlerin birbirini itme gücü |
repulsion n.
|
|
34 |
General |
birbirini tutma |
cohesion n.
|
|
35 |
General |
birbirini tutma |
correspondence n.
|
|
36 |
General |
birbirini etkileme |
interacting n.
|
|
37 |
General |
aynı okuldan mezun kişilerin geliştirdiği birbirini gözetme ilişkisi |
old-boy network n.
|
|
|
38 |
General |
apostollerin birbirini takip etmesi |
apostolic succession n.
|
|
39 |
General |
birbirini seven iki kişinin evlendiklerini ilan etmek için, aile ve sevdikleriyle birlikte, dış ortamda yaptıkları, genellikle yasal olmayan, evlilik töreni |
handfasting n.
|
|
40 |
General |
birbirini izleyen devreler |
successive periods n.
|
|
41 |
General |
karşılıklı birbirini sevme durumu |
redamancy n.
|
|
42 |
General |
iki kişinin birbirine yardım ettiği ya da birbirini koruduğu sistem |
the buddy system n.
|
|
43 |
General |
belli bölüm veya dizelerin alfabede birbirini takip eden harflerle başladığı yazılar |
abecedarian psalms n.
|
|
44 |
General |
birbirini tamamlayan parçalardan oluşan bir birim veya grup |
ensemble n.
|
|
45 |
General |
birbirini tamamlayan veya görünüm olarak birbiri ile uyumlu veya benzer olan ikili |
match n.
|
|
46 |
General |
birbirini takip eden tıkırtı sesleri |
brattlings [dialect] [scotland] n.
|
|
47 |
General |
tarihsel gelişime sahip ve birbirini takip eden dişil olguların ilki veya en eskisi |
grandmother n.
|
|
48 |
General |
birbirini tekrar eden davranış |
routinism n.
|
|
49 |
General |
birbirini takip eden bir dizi şey |
consection n.
|
|
50 |
General |
(birlik, araç) tüm unsurların birbirini takip ettiği oluşum |
column n.
|
|
51 |
General |
farklı iki varlığın birbirini etkilemeyeceği görüşü |
parallelism n.
|
|
52 |
General |
birbirini takip eden tıklamalar |
click-clack n.
|
|
53 |
General |
birbirini takip eden takırtılar |
click-clack n.
|
|
54 |
General |
farklı unsurların birbirini etkilemesi |
cross-pollination n.
|
|
55 |
General |
grup üyelerin birbirini ziyareti |
intervisitation n.
|
|
56 |
General |
birbirini izleyen görüntü |
panorama n.
|
|
57 |
General |
birbirini takip eden altı harf kümesi |
pentagraph n.
|
|
58 |
General |
postacı taklidi yapan oyuncuların ödeme olarak birbirini öpmesiyle oynanan bir oyun |
post office n.
|
|
59 |
General |
yüksek kariyerli, başarılı ve birbirini tamamlayan çift |
power couple n.
|
|
60 |
General |
ipek telinin birbirini takip eden iki özünden herhangi biri |
filament n.
|
|
61 |
General |
birbirini takip eden dizi |
fire n.
|
|
62 |
General |
birbirini tamamlayan eşya takımı |
suit n.
|
|
63 |
General |
(yeniden doğumda) iman ile insan eyleminin birbirini desteklediğini öne süren teolojik bir öğreti |
synergism n.
|
|
64 |
General |
birbirini sırayla izlemek |
alternate with v.
|
|
65 |
General |
birbirini takip etmek |
alternate v.
|
|
66 |
General |
suçlamak (birbirini) |
recriminate v.
|
|
67 |
General |
birbirini suçlamak |
recriminate v.
|
|
68 |
General |
ölçüleri birbirini tutmak |
fit v.
|
|
69 |
General |
birbirini tutmak |
cohere v.
|
|
70 |
General |
birbirini tutmamak |
contradict v.
|
|
71 |
General |
birbirini örmek |
intertwine v.
|
|
72 |
General |
birbirini izlemek |
alternate v.
|
|
73 |
General |
birbirini takip etmek |
ensue v.
|
|
74 |
General |
birbirini örtecek derecede büyümek (bitkiler) |
overgrow v.
|
|
75 |
General |
iki şey birbirini tutmak |
check out with v.
|
|
76 |
General |
birbirini desteklemek |
be consistent v.
|
|
77 |
General |
birbirini tamamlamak |
go with v.
|
|
|
78 |
General |
birbirini sırayla izlemesini sağlamak |
alternate v.
|
|
79 |
General |
birbirini etkilemek |
interact v.
|
|
80 |
General |
birbirini tutmak |
tie in v.
|
|
81 |
General |
birbirini tamamlar nitelikte olmak |
complete each other v.
|
|
82 |
General |
birbirini tamamlar olmak |
complement each other v.
|
|
83 |
General |
birbirini tamamlar olmak |
complete each other v.
|
|
84 |
General |
birbirini tamamlar nitelikte olmak |
complement each other v.
|
|
85 |
General |
birbirini tamamlamak |
complete each other v.
|
|
86 |
General |
birbirini uyarmak |
warn each other v.
|
|
87 |
General |
birbirini güçlendirmek |
strengthen each other v.
|
|
88 |
General |
birbirini izlemek |
follow in quick succession v.
|
|
89 |
General |
birbirini etkilemek |
affect each other v.
|
|
90 |
General |
(maddeler) birbirini tutmak |
check v.
|
|
91 |
General |
birbirini tutmak |
check v.
|
|
92 |
General |
birbirini az tanımak |
be on speaking terms v.
|
|
93 |
General |
birbirini örmek |
writhe v.
|
|
94 |
General |
birbirini takip eden olayların başına veya ilk evresine dönmek |
rewind v.
|
|
95 |
General |
birbirini takip etmek |
develop v.
|
|
96 |
General |
(ragbide ortaya atılan topu kapmak için) takım arkadaşlarına kenetlenip birbirini itecek pozisyonu oluşturmak |
pack v.
|
|
97 |
General |
birbirini etkilemek |
cross-pollinate v.
|
|
98 |
General |
birbirini ziyaret etmek |
intervisit v.
|
|
99 |
General |
birbirini tamamlamak |
cooccur v.
|
|
100 |
General |
birbirini izleyen |
consequent adj.
|
|
101 |
General |
yaptıkları birbirini tutmayan (kimse) |
inconsistent adj.
|
|
102 |
General |
birbirini takip eden |
ensuing adj.
|
|
103 |
General |
birbirini izleyen |
consecutive adj.
|
|
104 |
General |
birbirini takip eden bir dizi (şey) |
succession of adj.
|
|
105 |
General |
yan yana ve birbirini kesmeden uzayıp giden |
parallel adj.
|
|
106 |
General |
birbirini takip etmiş |
ensued adj.
|
|
107 |
General |
birbirini tutan |
coherent adj.
|
|
108 |
General |
birbirini sırayla izleyen (şeyler) |
alternate adj.
|
|
109 |
General |
birbirini izleyen |
alternate adj.
|
|
110 |
General |
birbirini tutan |
clannish adj.
|
|
111 |
General |
birbirini takip eden bir sürü (kimse) |
succession of adj.
|
|
112 |
General |
birbirini izleyen |
serial adj.
|
|
113 |
General |
birbirini etkileyen |
interactive adj.
|
|
114 |
General |
birbirini izleyen |
sequenced adj.
|
|
115 |
General |
birbirini izleyen |
sequential adj.
|
|
116 |
General |
birbirini izlemeyen |
nonconsecutive adj.
|
|
117 |
General |
birbirini tamamlayan |
mutually complementary adj.
|
|
118 |
General |
birbirini tamamlayıcı |
mutually complementary adj.
|
|
119 |
General |
birbirini tamamlayıcı |
complementary adj.
|
|
120 |
General |
birbirini tutmayan |
contradictory adj.
|
|
121 |
General |
birbirini etkileyen |
interacting adj.
|
|
122 |
General |
karşılıklı olarak birbirini güçlendiren |
mutually reinforcing adj.
|
|
123 |
General |
birbirini izlemeyen |
non-consecutive adj.
|
|
124 |
General |
birbirini tamamlayan |
matchy-matchy adj.
|
|
125 |
General |
birbirini izleyen |
rapid-fire adj.
|
|
126 |
General |
birbirini suçlayan |
recriminative adj.
|
|
127 |
General |
birbirini suçlayan |
recriminatory adj.
|
|
128 |
General |
birbirini tutmayan |
nonmatching adj.
|
|
129 |
General |
birbirini tutmayan |
unbalanced adj.
|
|
130 |
General |
birbirini tutan |
uncontradicted adj.
|
|
131 |
General |
birbirini izlemeyen |
unsuccessive adj.
|
|
132 |
General |
birbirini kavramış |
meshed adj.
|
|
133 |
General |
birbirini tamamlayan farklı parçaları bir araya getiren |
mix-and-match adj.
|
|
134 |
General |
hızlı şekilde birbirini izleyen |
dingdong adj.
|
|
135 |
General |
hızlı şekilde birbirini izleyen |
ding-dong adj.
|
|
136 |
General |
iki mineralin ortaklaşa kristalleşerek birbirini çevrelediği bir taş yapısına sahip olan |
graphical adj.
|
|
137 |
General |
birbirini izleyen |
consectaneous [obsolete] adj.
|
|
138 |
General |
mantık çerçevesinde (birbirini) takip eden |
consectaneous [obsolete] adj.
|
|
139 |
General |
birbirini izleyen |
consectary adj.
|
|
140 |
General |
öncül ve sonucun döngüsel olarak birbirini kanıtladığı |
circular adj.
|
|
141 |
General |
birbirini tutan |
clubby adj.
|
|
142 |
General |
birbirini izleyen |
parallel adj.
|
|
143 |
General |
(hanedan armaları) birbirini takip eden metal, altın, kürk ve renkten oluşan |
counter-compony adj.
|
|
144 |
General |
(hanedan armaları) birbirini takip eden renklerde küçük kare çift sıralarından oluşan |
countercompony adj.
|
|
145 |
General |
birbirini iten |
interrepellent adj.
|
|
146 |
General |
grup üyelerin birbirini ziyaretiyle ilgili |
intervisitation adj.
|
|
147 |
General |
birbirini karşılıklı olarak dışlayan |
mutually exclusive adj.
|
|
148 |
General |
birbirini izleyen |
subsecutive adj.
|
|
149 |
General |
birbirini izleyen |
successional adj.
|
|
150 |
General |
(üst üste dizildiğinde) birbirini tamamlayan |
superimposable adj.
|
|
151 |
General |
(çizgiler) birbirini kesen |
symptotic [rare] adj.
|
|
152 |
General |
birbirini etkilemeden |
independently adv.
|
|
153 |
General |
birbirini izleyerek |
consecutively adv.
|
|
154 |
General |
birbirini izleyerek |
consequentially adv.
|
|
155 |
General |
birbirini izleyerek |
running adv.
|
|
156 |
General |
birbirini izleyerek |
consecutive adv.
|
|
157 |
General |
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak |
per saltire adv.
|
|
158 |
General |
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak |
saltirewise adv.
|
|
159 |
General |
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak |
saltireways adv.
|
|
Phrasals |
|
160 |
Phrasals |
...ile birbirini tutmamak |
not jibe with v.
|
|
161 |
Phrasals |
birbirini aşındırmak |
grind together v.
|
|
162 |
Phrasals |
aralıksız birbirini kovalamak |
run into v.
|
|
163 |
Phrasals |
değişimli olarak birbirini takip etmek |
alternate with v.
|
|
164 |
Phrasals |
(bir şeyle) birbirini tutmamak |
clash with (something) v.
|
|
Phrases |
|
165 |
Phrases |
birbirini izleyen aylar |
months running n.
|
|
166 |
Phrases |
birbirini izleyen günler |
days running n.
|
|
167 |
Phrases |
birbirini izleyen haftalar |
weeks running n.
|
|
168 |
Phrases |
birbirini izleyen yıllar |
years running n.
|
|
169 |
Phrases |
birbirini izleyen çeyrek (üç ay) |
q-o-q n.
|
|
170 |
Phrases |
(karşılıklı) birbirini sevmeme |
little love lost between (two people) expr.
|
|
171 |
Phrases |
birbirini yakından etkileme |
there is no daylight between (two things) expr.
|
|
172 |
Phrases |
zıt kutuplar birbirini çeker |
opposites attract each other expr.
|
|
173 |
Phrases |
zıt kutuplar birbirini çeker |
opposites attract expr.
|
|
174 |
Phrases |
zıt kutuplar birbirini çeker |
opposite poles attract each other expr.
|
|
Proverb |
|
175 |
Proverb |
it ulur, birbirini bulur |
birds of a feather flock together
|
|
176 |
Proverb |
körler sağırlar birbirini ağırlar |
the blind leading the blind
|
|
177 |
Proverb |
it ulur birbirini bulur |
birds of a feather fly together
|
|
Colloquial |
|
178 |
Colloquial |
polislerin birbirini koruması |
blue code of silence [us/south africa] n.
|
|
179 |
Colloquial |
polislerin birbirini koruması |
blue wall of silence n.
|
|
180 |
Colloquial |
birbirini tamamlamak |
chime in v.
|
|
181 |
Colloquial |
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamamak |
play phone tag v.
|
|
182 |
Colloquial |
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememek |
play phone tag v.
|
|
183 |
Colloquial |
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamamak |
play telephone tag v.
|
|
184 |
Colloquial |
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememek |
play telephone tag v.
|
|
185 |
Colloquial |
birbirini hükümsüz kılmak |
cancel each other out v.
|
|
186 |
Colloquial |
birbirini sıfırlamak |
cancel each other out v.
|
|
187 |
Colloquial |
birbirini götürmek |
cancel each other out v.
|
|
188 |
Colloquial |
olaylar birbirini izledi |
one thing led to another expr.
|
|
189 |
Colloquial |
sonra olaylar birbirini izledi |
then one thing led to another expr.
|
|
Idioms |
|
190 |
Idioms |
birbirini dinlemeden konuşma |
a dialogue of the deaf n.
|
|
191 |
Idioms |
birbirini dinlemeden konuşma |
dialogue of the deaf n.
|
|
192 |
Idioms |
polislerin birbirini koruması |
blue code of silence [us/south africa] n.
|
|
193 |
Idioms |
İki değişkenin birbirini götürme-sıfırlama durumu |
a wash n.
|
|
194 |
Idioms |
birbirini ardına veya aynı anda meydana gelen iki olumsuz durum |
a double whammy n.
|
|
195 |
Idioms |
birbirini tetikleyen kötü olaylar zinciri |
death spiral n.
|
|
196 |
Idioms |
birbirini takip eden komik/gülünç olaylar |
comedy of errors n.
|
|
197 |
Idioms |
birbirini takip eden aksilikler |
one-two punch n.
|
|
198 |
Idioms |
birbirini tamamlayan ikili |
the old one-two (punch) n.
|
|
199 |
Idioms |
sürekli birbirini kaçıran iki kişi |
box and cox n.
|
|
200 |
Idioms |
birbirini bir türlü denk getiremeyen iki kişi |
box and cox n.
|
|
201 |
Idioms |
birbirini tanımayan iki kişinin aralarında romantik bir ilişki başlaması ihtimaliyle ilk buluşması |
a blind date n.
|
|
202 |
Idioms |
iki kişinin birlikte vakit geçirip romantik bağlamda birbirini tanımak için ilk buluşması |
a blind date n.
|
|
203 |
Idioms |
birbirini tanımayan iki kişinin ilk buluşması |
a blind date n.
|
|
204 |
Idioms |
körler sağırlar birbirini ağırlar |
a case of the blind leading the blind n.
|
|
205 |
Idioms |
birbirini suçlama |
blame game n.
|
|
206 |
Idioms |
birbirini suçlama |
blame shifting n.
|
|
207 |
Idioms |
kedi köpek gibi birbirini yeme |
cat-and-dog life n.
|
|
208 |
Idioms |
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamama |
phone tag n.
|
|
209 |
Idioms |
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememe |
phone tag n.
|
|
210 |
Idioms |
aynı okuldan mezun kişilerin geliştirdiği birbirini gözetme ilişkisi/iletişim ağı/çevre |
the old boy network n.
|
|
211 |
Idioms |
birbirini yanlış anlamak |
be at cross-purposes v.
|
|
212 |
Idioms |
birbirini yemek |
go at it hammer and tongs v.
|
|
213 |
Idioms |
birbirini yemek |
be at it hammer and tongs v.
|
|
214 |
Idioms |
birbirini yanlış anlamak |
talk at cross-purposes v.
|
|
215 |
Idioms |
eylemleriyle verdiği sözler birbirini tutmak |
one's actions follow one's words v.
|
|
216 |
Idioms |
birbirini ezmek |
crawl (all) over each other v.
|
|
217 |
Idioms |
birbirini çiğnemek |
crawl (all) over each other v.
|
|
218 |
Idioms |
birbirini ezip geçmek |
crawl (all) over each other v.
|
|
219 |
Idioms |
birbirini boğazlayacak halde olmak |
cut each other's throats v.
|
|
220 |
Idioms |
birbirini ezmek |
crawl (all) over each other v.
|
|
221 |
Idioms |
birbirini boğazlamak |
cut each other's throats v.
|
|
222 |
Idioms |
kedi köpek gibi kavga etmek/birbirini yemek |
go at each other tooth and nail v.
|
|
223 |
Idioms |
birbirini sevmemek |
be little love lost between (two people) v.
|
|
224 |
Idioms |
birbirini ezmek |
crawl (all) over each other v.
|
|
225 |
Idioms |
birbirini çiğnemek |
crawl (all) over each other v.
|
|
226 |
Idioms |
birbirini ezip geçmek |
crawl (all) over each other v.
|
|
227 |
Idioms |
ritmik olarak birbirini bütünlemek |
be in the pocket v.
|
|
228 |
Idioms |
birbirinden farklı fakat birbirini tamamlayan parçaları (kıyafet, eşya) seçip bir araya getirerek uyumlu/düzenli bir takım oluşturmak |
mix and match v.
|
|
229 |
Idioms |
birbirini boğazlamak |
cut one another's throats v.
|
|
230 |
Idioms |
birbirini gırtlaklamak |
cut one another's throats v.
|
|
231 |
Idioms |
birbirini teşvik etmek |
strike sparks off one another v.
|
|
232 |
Idioms |
bir şey yapmak için birbirinin üstüne çullanmak/birbirini yemek |
be falling over yourself to do something v.
|
|
233 |
Idioms |
(iki kişi) birbirini sevmemek |
be no love lost between (two people) v.
|
|
234 |
Idioms |
birbirini yanlış anlamak |
be at cross purposes v.
|
|
235 |
Idioms |
birbirini yanlış anlayıp ters düşmek |
be at cross purposes v.
|
|
236 |
Idioms |
birbirini yanlış anlamak |
talk at cross purposes v.
|
|
237 |
Idioms |
birbirini yanlış anlayıp ters düşmek |
talk at cross purposes v.
|
|
238 |
Idioms |
birbirini tamamlayan |
hand-in-glove adj.
|
|
239 |
Idioms |
it ulur birbirini bulur |
birds of a feather flock together expr.
|
|
240 |
Idioms |
kimsenin gerçekten birbirini dinlemediği durum |
a dialogue of the deaf expr.
|
|
241 |
Idioms |
birbirini yanlış anlayarak |
at cross purposes expr.
|
|
242 |
Idioms |
körler sağırlar birbirini ağırlar |
blind leading the blind expr.
|
|
243 |
Idioms |
körler sağırlar birbirini ağırlar |
the blind leading the blind expr.
|
|
244 |
Idioms |
(iki kişi) birbirini sevmiyor |
no love lost between (two people) expr.
|
|
245 |
Idioms |
(birbirini) az tanıyan |
on speaking terms expr.
|
|
246 |
Idioms |
(iki kişi) birbirini hiç sevmez |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
Speaking |
|
247 |
Speaking |
çocukların birbirini sırtına alarak at taklidi yaptığı oyun |
horsey n.
|
|
248 |
Speaking |
çocukların birbirini sırtına alarak at taklidi yaptığı oyun |
horsy n.
|
|
249 |
Speaking |
kurbanlar birbirini tanıyordu |
the victims knew each other expr.
|
|
250 |
Speaking |
olaylar birbirini takip etti |
one thing led to another expr.
|
|
Trade/Economic |
|
251 |
Trade/Economic |
birbirini tamamlayan mallar |
goods complementary n.
|
|
252 |
Trade/Economic |
birbirini izleyen günler |
sequential days n.
|
|
253 |
Trade/Economic |
birbirini izleyen günler |
running days n.
|
|
254 |
Trade/Economic |
birbirini izleyen |
repetend n.
|
|
255 |
Trade/Economic |
birbirini götüren hatalar |
offsetting errors n.
|
|
256 |
Trade/Economic |
birbirini takip eden yatırımlar |
sequential investments n.
|
|
257 |
Trade/Economic |
birbirini izleme |
alternation n.
|
|
258 |
Trade/Economic |
birbirini izleme |
sequence n.
|
|
259 |
Trade/Economic |
birbirini izleyen günler |
consecutive days n.
|
|
260 |
Trade/Economic |
birbirini telafi eden hesap |
contra account n.
|
|
261 |
Trade/Economic |
büyük defterdeki borç ve alacakların birbirini tutup tutmadığını denetleme |
trial balance n.
|
|
262 |
Trade/Economic |
muhasebe hesaplarının birbirini tutması |
accounting identity n.
|
|
263 |
Trade/Economic |
özel çıkarlarını gözetmek üzere politikacıların karşılıklı olarak birbirini desteklemeleri |
logrolling n.
|
|
264 |
Trade/Economic |
üretimde girdi olarak kullanılan sermaye mallarının üretim sonucunda çıktı olarak tekrar sermaye malına dönüşmesi ve bu üretilen sermaye mallarının birbirini izler şekilde tekrar tekrar üretimde girdi olarak kullanılması yöntemi |
roundabout method of production n.
|
|
265 |
Trade/Economic |
birbirini tutmaz |
contradictory adj.
|
|
Law |
|
266 |
Law |
birbirini tutmama |
repugnance n.
|
|
267 |
Law |
birbirini takip eden dönemlerde hücre hapsi uygulanan bir hapishane disiplini sistemi |
crofton system n.
|
|
268 |
Law |
birbirini tutan |
consistent adj.
|
|
Politics |
|
269 |
Politics |
karşılıklı yardım yoluyla iki kişinin birbirini tutması |
logrolling n.
|
|
270 |
Politics |
birbirini taklit eden |
identic adj.
|
|
Tourism |
|
271 |
Tourism |
birbirini izleyen turlar |
back to back tours n.
|
|
Advertising |
|
272 |
Advertising |
pazarlamayı pazarlama sistemleri ile toplumun birbirini üzerindeki etkileri şeklinde bir bütün olarak ele alma |
macromarketing n.
|
|
Technical |
|
273 |
Technical |
birbirini izleme |
alternation n.
|
|
274 |
Technical |
birbirini izleyen termal şoklar |
successive thermal shocks n.
|
|
275 |
Technical |
birbirini kesmeyen milleri çeşitli dişlilerle çalıştırma |
screw gearing n.
|
|
276 |
Technical |
birbirini tutma |
coherence n.
|
|
277 |
Technical |
birbirini tutma sınayıcısı |
consistency checker n.
|
|
278 |
Technical |
birbirini izleyen |
sequent adj.
|
|
279 |
Technical |
birbirini takip eden |
successive adj.
|
|
280 |
Technical |
birbirini izleyen |
alternating adj.
|
|
281 |
Technical |
birbirini etkileyen |
interactive adj.
|
|
282 |
Technical |
birbirini izleyen |
successive adj.
|
|
283 |
Technical |
birbirini tutan |
coherent adj.
|
|
284 |
Technical |
iki mineralin ortaklaşa kristalleşerek birbirini çevrelediği taş yapısına sahip olan |
graphic adj.
|
|
Computer |
|
285 |
Computer |
birbirini tutma sınayıcısı |
consistency checker n.
|
|
Television |
|
286 |
Television |
hikayesi birbirini izleyen bölümler halinde yayınlanan televizyon yapımı |
miniseries n.
|
|
Textile |
|
287 |
Textile |
birbirini tekrar eden küçük desenleri olan bir dokuma |
huckaback n.
|
|
Architecture |
|
288 |
Architecture |
sanat ve mimaride kullanılan, kavisli ve birbirini saran çizgilerden oluşan bir süs motifi |
meander n.
|
|
Marine |
|
289 |
Marine |
fazların birbirini etkilemesi |
phase interaction n.
|
|
Mining |
|
290 |
Mining |
birbirini eğik açılarla kesen eş uzunlukla üç eksene sahip kristale ait veya ilişkin |
rhombohedral adj.
|
|
Psychology |
|
291 |
Psychology |
psikolojinin birincil ilgi alanını birbirini izleyen fikir veya zihinsel deneyimler olarak gören |
atomistic adj.
|
|
292 |
Psychology |
psikolojinin birincil ilgi alanını birbirini izleyen fikir veya zihinsel deneyimler olarak gören |
atomistical adj.
|
|
Physiology |
|
293 |
Physiology |
birbirini takip eden mekanik şoklarla sinirleri uyararak kaslarda tetanik spazmlara neden olan cihaz |
tetanomotor n.
|
|
Food Engineering |
|
294 |
Food Engineering |
birbirini çekme |
adhesion n.
|
|
295 |
Food Engineering |
birbirini izleyen |
tandem adj.
|
|
Math |
|
296 |
Math |
(elips veya hiperbolde) eğri üzerinde birbirini kesen kirişler |
supplementary chords n.
|
|
297 |
Math |
birbirini kesen iki eğrinin dışbükey bölümleri arasında tutulan |
sistroid adj.
|
|
Geometry |
|
298 |
Geometry |
birbirini keserek düğüm oluşturan iki kola ayrılmış üçüncü dereceden denklemli eğri |
nodated hyperbola n.
|
|
299 |
Geometry |
köşe noktaları çizili bir daireye göre birbirini keserek geçen üçgen türü |
self-conjugate triangle n.
|
|
300 |
Geometry |
birbirini kesen iki kola ayrılmış eğri ile ilgili |
nodated adj.
|
|
Logic |
|
301 |
Logic |
birbirini izleyen adımların geçerliliğini tamamen ortaya koyan (kanıt) |
rigorous adj.
|
|
302 |
Logic |
mantıksal olarak birbirini izleyen |
sequacious adj.
|
|
Physics |
|
303 |
Physics |
(atom fiziğinde) birbirini çeken iki kuarkın antisimetrik renklere ve dönüşlere sahip olmasından ötürü oluşan düşük enerjili dizilim |
diquark n.
|
|
304 |
Physics |
mikrofizikte bir fenomenin eksiksiz tanımının yapılması için birbirini tamamlayan iki farklı teoriye ihtiyaç duyulduğu ilkesi |
complementarity n.
|
|
Chemistry |
|
305 |
Chemistry |
birbirini izleyen üyeleri arasında düzenli farka sahip olan bir dizideki kimyasal bileşikler arasındaki ilişki |
homology n.
|
|
Biology |
|
306 |
Biology |
dna veya rna molekülünde birbirini izleyen üç nükleotit |
triplet n.
|
|
307 |
Biology |
döllenme ve ilgili süreçlerin iyi işaretlenmiş, birbirini izleyen, diploid ve haploid fazlarla sonuçlandığı bir organizma özelliği |
mixis n.
|
|
308 |
Biology |
gametlerin birbirini çekme eğilimi |
gamotropism n.
|
|
309 |
Biology |
hücrelerin birbirini çekme veya itme hareketi |
cytotaxis n.
|
|
310 |
Biology |
birbirini tekrar eden, gen kodlamayan nükleotid sekansları içeren |
redundant adj.
|
|
Biochemistry |
|
311 |
Biochemistry |
kimyasal grupların ve elektrik yüklerinin birbirini tümleyecek şekilde dizilimi |
complementarity n.
|
|
Astronomy |
|
312 |
Astronomy |
yörünge düzleminde iki veya daha fazla gökcisminin kütle çekimleri birbirini dengelediği için kütle çekimi yokmuş gibi hissedilen noktaların her biri |
lagrangian point n.
|
|
Zoology |
|
313 |
Zoology |
(metamer) birbirini izleyen segmentlerde tekrarlanan |
segmental adj.
|
|
Botanic |
|
314 |
Botanic |
birbirini saran doku tipine sahip (iletim demeti) |
centric adj.
|
|
315 |
Botanic |
birbirini saran doku tipine sahip (iletim demeti) |
centrical adj.
|
|
Agriculture |
|
316 |
Agriculture |
nöbetleşe ekimde birbirini takip eden mahsullerden her biri |
trick n.
|
|
317 |
Agriculture |
ekimi birbirini takip eden mahsullerin her biri |
shift n.
|
|
Tobacco |
|
318 |
Tobacco |
birbirini izleyen iki nefes arasındaki süre |
puff interval n.
|
|
Literature |
|
319 |
Literature |
birbirini takip eden dizelerin son harflerinin bir kelime oluşturduğu kısa şiir |
telestich n.
|
|
320 |
Literature |
birbirini takip eden kelimelerdeki vurgulanan ünlülerin tekrar etmesi |
vowel rhyme n.
|
|
321 |
Literature |
birbirini takip eden kelimelerdeki vurgulanan ünlülerin tekrar etmesi |
assonance n.
|
|
322 |
Literature |
birbirini takip eden cümle veya satırların sonunda kulağa benzer gelen ifadelerin kullanıldığı söz sanatı |
homoeoteleuton n.
|
|
323 |
Literature |
süslü bir etki yaratmak için kelime veya ifadenin birbirini takip edecek şekilde tekrarlanması |
gemination n.
|
|
324 |
Literature |
birbirini takip eden sayılar halinde yayınlanmayan yayın |
one shot n.
|
|
325 |
Literature |
birbirini takip eden sekiz ve altı hecelik dört dizeden oluşan kıta |
common metre n.
|
|
Linguistics |
|
326 |
Linguistics |
birbirini tanımlayan kafiyeli kelimelerden oluşan bulmaca (deli veli) |
alphagram n.
|
|
327 |
Linguistics |
süslü bir etki yaratmak için bir kelimenin veya ifadenin birbirini takip edecek şekilde tekrarlanması |
gemmination n.
|
|
328 |
Linguistics |
birbirini takip eden birden fazla yan cümlede yapılan kelime veya ifade tekrarı |
simploce n.
|
|
329 |
Linguistics |
(kökenbilimde) sıfır ile dönüşümlü olarak birbirini takip eden |
movable adj.
|
|
History |
|
330 |
History |
belirli bir tarihsel dönemde birbirini izleyen önemli olayları listeleyen tablo |
time chart n.
|
|
331 |
History |
belirli bir tarihsel dönemde birbirini izleyen önemli olayları listeleyen tablo |
time line n.
|
|
Archaeology |
|
332 |
Archaeology |
birbirini izleyen tabakalarda elde edilen buluntu dizisi |
sequence n.
|
|
Religious |
|
333 |
Religious |
(roma katolik kilisesinde) dokuz gün boyunca birbirini takip eden dualar |
neuvaines n.
|
|
334 |
Religious |
isa'nın kutsal üçlü'den ayrı bir kişi olmadığı, daha çok tanrı'nın birbirini izleyen üç şeklinden veya tezahüründen biri olduğunu savunan monarşianizm görüşü |
modalistic monarchianism n.
|
|
Philosophy |
|
335 |
Philosophy |
eski çin felsefesinde birbirini tamamladığı düşünülen iki doğa kuvvetinden biri |
yang n.
|
|
336 |
Philosophy |
birbirini destekleyen ardışık elemanlı teorileri destekleyen kimse |
serialist n.
|
|
Environment |
|
337 |
Environment |
bölgedeki biyotik gelişimi sırasında birbirini takip eden ekolojik topluluklar silsilesi |
sere n.
|
|
338 |
Environment |
biyotik gelişim sırasında birbirini takip eden bir dizi ekolojik topluluğa ait veya ilgili |
seral adj.
|
|
Geography |
|
339 |
Geography |
birbirini izleyen olay |
consequent n.
|
|
340 |
Geography |
birbirini izleyen birden fazla kıvrımı bulunan ve taşkın yatağı gibi nispeten düz arazilerde görülen bir akarsu |
meandering stream n.
|
|
341 |
Geography |
birbirini izleyen dik ve yumuşak eğimli yamaçları bulunan (topoğrafya) |
dip-and-scarp n.
|
|
Meteorology |
|
342 |
Meteorology |
birbirinden çok uzaktaki hava olaylarının birbirini etkilemesi |
teleconnection n.
|
|
Geology |
|
343 |
Geology |
birbirini kesme |
crosscut n.
|
|
Hunting |
|
344 |
Hunting |
kabza içindeki çerçeve uzantısının birbirini kuvvetle tutmasını sağlayan iç kabza bağlantısı |
stock insert n.
|
|
Football |
|
345 |
Football |
(ragbide ortaya atılan topu kapmak için) takım arkadaşlarına kenetlenerek birbirini itecek pozisyonu oluşturma |
packing n.
|
|
346 |
Football |
(ragbide ortaya atılan topu kapmak için) takım arkadaşlarına kenetlenmiş bir biçimde birbirini itecek pozisyonu oluşturmak |
pack (down) v.
|
|
Card |
|
347 |
Card |
(poker) birbirini takip eden dört karttan oluşan ve iki kart dizisinden biriyle tamamlanabilen bir el |
open-ended adj.
|
|
Art |
|
348 |
Art |
harika manzaraların veya bölümlerin hayali olarak kaynaşıp birbirini izlemesi |
diorama [uk] n.
|
|
349 |
Art |
çiftlerin yan adımlar ile birbirini çevrelediği bir dans hareketi |
sashay n.
|
|
350 |
Art |
tasvir ettiği sahneleri belirgin bir kesintiye uğramadan birbirini takip eden (heykel) |
continuous adj.
|
|
Music |
|
351 |
Music |
(boru sesinde olduğu gibi) notaların birbirini takip etmesi |
tiralee n.
|
|
352 |
Music |
zıplama sırasında ayakların birbirine vurduğu sırada çalan birbirini takip eden vuruşlar |
batterie n.
|
|
353 |
Music |
birbirini takip eden sekiz notanın gövdesini birbirine bağlayan kalın yatay çizgi |
beam n.
|
|
354 |
Music |
birbirini takip eden tonlar arasındaki hızlı geçiş |
glissando n.
|
|
355 |
Music |
birbirini takip eden iki nota |
conjoint degrees n.
|
|
356 |
Music |
toplu ve solo çalınan kısımların birbirini izlediği beste |
concertante n.
|
|
357 |
Music |
birbirini kesintisiz olarak takip eden aynı türden akorlar |
consecutive chords n.
|
|
358 |
Music |
iki ayağın birbirini takip ederek kaydırıldığı bir dans adımı |
slip n.
|
|
359 |
Music |
toplu ve solo çalınan kısımların birbirini izlediği |
concertante adj.
|
|
Painting |
|
360 |
Painting |
eşleşen iki parça üzerine yapılan, genel tek bir konu hakkında birbirini tamamlayıcı veya zıtlık içeren resimlerden oluşan eser |
diptych n.
|
|
Photography |
|
361 |
Photography |
bir hareketin birbirini izleyen aşamalarını kaydetmek için hızlı ve art arda gelen flaşlar kullanılarak çekilen (fotoğraf) |
multiflash adj.
|
|
Printery |
|
362 |
Printery |
farklı dillerdeki aynı metni birbirini takip eden satırlar olarak içeren (kitap) |
interlineal adj.
|
|
363 |
Printery |
birbirini takip eden satırlarda farklı dillerde yazılmış |
interlinear adj.
|
|
364 |
Printery |
birbirini takip eden satırlarda farklı metinlerde basılmış |
interlinear adj.
|
|
Latin |
|
365 |
Latin |
günler birbirini takip eder |
truditur dies die expr.
|
|