|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
birbiriyle geçinmek |
get along v.
|
|
You know that Tom and Mary don't get along with each other, don't you?
Tom ve Mary'nin birbirleriyle geçinemediklerini biliyorsun, değil mi?
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
(süreçte) birbiriyle bağlantılı oluşma |
cline n.
|
|
The professor explained the cline of genetic variations.
Dersin hocası genetik varyasyonların birbiriyle bağlantılı oluşumunu açıkladı.
More Sentences
|
3 |
General |
geçinmek (birbiriyle) |
get on v.
|
|
Tom knows how to get on Mary's good side.
Tom Mary ile nasıl geçinileceğini biliyor.
More Sentences
|
4 |
General |
birbiriyle ilişkili |
interrelated adj.
|
|
Reporting on the objectives and the detailed work programme will take account of these issues, which are interrelated.
Hedefler ve ayrıntılı çalışma programına ilişkin raporlar, birbiriyle ilişkili olan bu hususları dikkate alacaktır.
More Sentences
|
5 |
General |
birbiriyle aynı |
identical adj.
|
|
The two buildings were virtually identical.
İki bina birbirinin neredeyse aynısıydı.
More Sentences
|
6 |
General |
birbiriyle ilgisi |
correlate n.
|
|
7 |
General |
birbiriyle bağlantılı olma |
interrelatedness n.
|
|
8 |
General |
birbiriyle ilgisi olan şeylerin her biri |
correlate n.
|
|
9 |
General |
sokakların birbiriyle dik açısıyla kesiştiği sokak planı |
gridiron pattern n.
|
|
10 |
General |
iki ya da daha çok uçağın uçma yeteneğinin birbiriyle kıyaslanması |
flyoff n.
|
|
11 |
General |
birbiriyle değiştirilebilme |
interchangeability n.
|
|
12 |
General |
birbiriyle değiştirilebilirlik |
interchangeableness n.
|
|
13 |
General |
birbiriyle benzeşmeyen şeyler |
disparates n.
|
|
14 |
General |
insanların birbiriyle yarış içerisinde olduğu mücadele ortamı |
rat race n.
|
|
15 |
General |
birbiriyle değiştirilemezlik |
unexchangeability n.
|
|
16 |
General |
herkesin birbiriyle karşılaştığı turnuva |
round robin n.
|
|
17 |
General |
birbiriyle ilişkili ya da benzer insanlar ya da şeylerin oluşturduğu grup |
constellation n.
|
|
18 |
General |
birbiriyle bağlantılı ya da birbirine benzeyen insanların ya da şeylerin oluşturduğu grup |
constellation n.
|
|
19 |
General |
birbiriyle akraba olmayan hane halkı |
nonfamily n.
|
|
|
20 |
General |
faytonun dış bölümünde birbiriyle karşılıklı duran iki arka koltuk |
basket [uk] n.
|
|
21 |
General |
insan ve diğer memelilerde görülen, kemiklerin birbiriyle kaynaşık olduğu üst çene |
maxillae n.
|
|
22 |
General |
birbiriyle karışık ve şeffaf cama gömülü renkli camdan yapılma ince çubuk ve tüpler |
millefiore glass n.
|
|
23 |
General |
(araçtaki mekanizmalar) birbiriyle etkileşim halinde olan parçaların düzeni |
hookup n.
|
|
24 |
General |
birbiriyle aynı tür olan sekiz şeyden sekizincisi |
octuplicate n.
|
|
25 |
General |
birbiriyle bağlı tekrar eden birimlerden oluşan desen |
diaper n.
|
|
26 |
General |
belirli bir sektörde birbiriyle ilişkili unsurların yer aldığı grup |
basket n.
|
|
27 |
General |
birbiriyle bağlantılı şekilde birbiriyle var olma |
concomitancy n.
|
|
28 |
General |
(kamu görevlileri) birbiriyle uyuşmayan hareketler sergileme |
incompatibility n.
|
|
29 |
General |
birbiriyle uyuşmayanlar |
incompatibles n.
|
|
30 |
General |
iki bireyin birbiriyle bağlantı kurma şekli |
interpersonal chemistry n.
|
|
31 |
General |
birbiriyle ilişkili iki vücut parçası arasındaki boşluk |
interspace n.
|
|
32 |
General |
üç formun birbiriyle eşbiçimli olması |
isotrimorphism n.
|
|
33 |
General |
birbiriyle ilgili materyallerin oluşturduğu koleksiyon |
folio [new zealand] n.
|
|
34 |
General |
yüzey üzerinde birbiriyle bağlantılı unsurlar |
superficies n.
|
|
35 |
General |
birbiriyle yarışmak (iki şey) |
pit one against another v.
|
|
36 |
General |
birbiriyle iyi gitmemek |
clash v.
|
|
37 |
General |
iki farklı şeyi birbiriyle mukayese etmek |
compare apples to oranges v.
|
|
38 |
General |
birbiriyle mücadele etmek |
clash v.
|
|
39 |
General |
birbiriyle boy ölçüşmek |
pit one person against another v.
|
|
|
40 |
General |
birbiriyle geçinmek |
get on v.
|
|
41 |
General |
geçinmek (birbiriyle) |
get along v.
|
|
42 |
General |
birbiriyle yarışmak |
pit one thing against another v.
|
|
43 |
General |
birbiriyle yarışmak |
pit one person against another v.
|
|
44 |
General |
birbiriyle konuşmak |
speak to each other v.
|
|
45 |
General |
birbiriyle karşılaştırmak |
compare with each other v.
|
|
46 |
General |
ilgisiz bir şeyi birbiriyle uyumlu iki şeyin arasına koymak |
shoehorn v.
|
|
47 |
General |
derz sıraları birbiriyle çakışmayacak şekilde tuğla döşemek |
break joints v.
|
|
48 |
General |
birbiriyle köşe köşeye gelecek şekilde dikmek |
mitre v.
|
|
49 |
General |
iki yüzü birbiriyle alakasız madeni para basmak için alakasız kalıpları birleştirmek |
mule v.
|
|
50 |
General |
madeni parayı iki yüzü birbiriyle alakasız şekilde basmak |
mule v.
|
|
51 |
General |
birbiriyle çelişen çeşitli ihtiyaçlar arasında uzlaşmaya vararak ortasını bulmak (teknik tasarım) |
optimalise v.
|
|
52 |
General |
birbiriyle çelişen çeşitli ihtiyaçlar arasında uzlaşmaya vararak ortasını bulmak (teknik tasarım) |
optimalize v.
|
|
53 |
General |
birbiriyle çelişen çeşitli ihtiyaçlar arasında uzlaşmaya vararak ortasını bulmak (teknik tasarım) |
optimize v.
|
|
54 |
General |
birbiriyle çelişen çeşitli ihtiyaçlar arasında uzlaşmaya vararak ortasını bulmak (teknik tasarım) |
optimize v.
|
|
55 |
General |
birbiriyle çelişen çeşitli ihtiyaçlar arasında uzlaşmaya vararak ortasını bulmak (teknik tasarım) |
optimise v.
|
|
56 |
General |
birbiriyle ilişkilendirilmek |
commune v.
|
|
57 |
General |
birbiriyle birleşmek |
coapt v.
|
|
58 |
General |
(birkaç şeyi) birbiriyle karıştırmak |
comeddle [obsolete] v.
|
|
59 |
General |
birbiriyle birleştirmek |
commerge v.
|
|
60 |
General |
birbiriyle karıştırmak |
comingle v.
|
|
61 |
General |
birbiriyle evlenmek |
intermarry v.
|
|
62 |
General |
birbiriyle ilişkili fikir ve inançlar bütününü yok etmek |
devastate v.
|
|
63 |
General |
birbiriyle ilintili olmak |
intertwine v.
|
|
64 |
General |
birbiriyle ilgili |
interrelated adj.
|
|
65 |
General |
birbiriyle karıştırılmış |
intermixed adj.
|
|
66 |
General |
birbiriyle rekabet eden |
rival adj.
|
|
67 |
General |
birbiriyle değiştirilebilir olmayan |
noninterchangeable adj.
|
|
68 |
General |
birbiriyle mücadele eden |
waging adj.
|
|
69 |
General |
birbiriyle değiştirilebilir |
interchangeable adj.
|
|
70 |
General |
birbiriyle aynı |
same as one another adj.
|
|
71 |
General |
birbiriyle aynı |
selfsame adj.
|
|
72 |
General |
birbiriyle aynı |
same in adj.
|
|
73 |
General |
birbiriyle kesişmeyen |
skew adj.
|
|
74 |
General |
birbiriyle özdeş |
numerical [obsolete] adj.
|
|
75 |
General |
üç kişinin birbiriyle yarıştığı (oyun, yarışma) |
three-handed adj.
|
|
76 |
General |
birbiriyle kesişen |
intersectional adj.
|
|
77 |
General |
birbiriyle ilişkili |
intersectional adj.
|
|
78 |
General |
birbiriyle evli |
joined adj.
|
|
79 |
General |
birbiriyle evli |
united adj.
|
|
|
80 |
General |
vücut hatları birbiriyle uyumlu |
harmonical adj.
|
|
81 |
General |
belirsiz bir şekilde birbiriyle karıştırılmış olan |
mixed-up adj.
|
|
82 |
General |
küçük ve birbiriyle ilgisiz ayrıntılarla dolu |
busy adj.
|
|
83 |
General |
iki kişinin yalnızca birbiriyle kurduğu ilişkiye dair |
one-one [us] adj.
|
|
84 |
General |
birbiriyle iletişimi olmayan |
incommunicating [obsolete] adj.
|
|
85 |
General |
birbiriyle münasebeti olmayan |
incommunicating [obsolete] adj.
|
|
86 |
General |
birbiriyle eşbiçimli (üç form) |
isotrimorphous adj.
|
|
Phrasals |
|
87 |
Phrasals |
aralıklı olarak birbiriyle yer değiştirmek |
trade off v.
|
|
88 |
Phrasals |
birbiriyle kıyaslamak/karşılaştırmak |
measure someone against someone else v.
|
|
89 |
Phrasals |
birbiriyle uyuşmak |
mesh together v.
|
|
90 |
Phrasals |
iki canlı şeyi (bitki, insan dokusu) birbiriyle birleştirmek |
graft (something) on v.
|
|
91 |
Phrasals |
iki canlı şeyi (bitki, insan dokusu) birbiriyle birleştirmek |
graft on v.
|
|
92 |
Phrasals |
birbiriyle örtüşmek |
hold together v.
|
|
93 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) kıyaslamak |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v.
|
|
94 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) karşılaştırmak |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v.
|
|
95 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) mukayese etmek |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v.
|
|
96 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) boy ölçüştürmek |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v.
|
|
Phrases |
|
97 |
Phrases |
birbiriyle iç içe olma |
there is no daylight between (two things) expr.
|
|
98 |
Phrases |
birbiriyle yakından ilgili/ilişkili olma |
there is no daylight between (two things) expr.
|
|
99 |
Phrases |
birbiriyle iyi gitme |
hand in hand expr.
|
|
Proverb |
|
100 |
Proverb |
benzer özelliklere sahip insanlar birbiriyle iyi geçinmeye meyillidir |
birds of a feather fly together
|
|
Colloquial |
|
101 |
Colloquial |
birbiriyle uyumsuz kıyafetler giyip gülünç duruma düşen |
fashion faux pas n.
|
|
102 |
Colloquial |
erkek kankaların birbiriyle muhabbeti kesmesi |
dudevorce n.
|
|
103 |
Colloquial |
birbiriyle uyuşmayan çift |
odd couple n.
|
|
104 |
Colloquial |
birbiriyle bağlantılı iki kişi |
bedfellows n.
|
|
105 |
Colloquial |
birbiriyle yakın bağı/bağlantısı/ilişkisi olan kişiler |
bedfellows n.
|
|
106 |
Colloquial |
her şey birbiriyle alakalı |
everything's connected expr.
|
|
Idioms |
|
107 |
Idioms |
birbiriyle bağlantılı çok sayıda grubu tanımlamak için kullanılan terim |
blanket term n.
|
|
108 |
Idioms |
(birbiriyle ilişkili/birbirine bağlı) olaylar/etkinlikler/deneyimler/kişiler vs zinciri |
daisy chain n.
|
|
109 |
Idioms |
birbiriyle çelişen duygular |
mixed emotions n.
|
|
110 |
Idioms |
birbiriyle çelişen duygular/hisler |
mixed feelings n.
|
|
111 |
Idioms |
dikkatini birbiriyle alakasız görevlere verme |
switch tasking n.
|
|
112 |
Idioms |
birbiriyle alakasız görevler arasında gidip gelme |
switch tasking n.
|
|
113 |
Idioms |
hokey gibi oyuncuların birbiriyle temas ettikleri oyunlarda fiziki darbeyle başa çıkmak ya da başa çıkmaya çalışmak |
take the body v.
|
|
114 |
Idioms |
birbiriyle karşılıklı uyum yakalamak |
strike sparks off each other v.
|
|
115 |
Idioms |
birbiriyle frekansı tutmak |
strike sparks off each other v.
|
|
116 |
Idioms |
birbiriyle frekansı tutmak |
strike sparks off each other (or one another) v.
|
|
117 |
Idioms |
birbiriyle çelişen işleri aynı anda yapmaya çalışmak |
ride two horses at once v.
|
|
118 |
Idioms |
birbiriyle çelişen işleri aynı anda yapmaya çalışmak |
ride two horses at the same time v.
|
|
119 |
Idioms |
sınırlı sayıda parçayı birbiriyle farklı şekillerde eşleştirmek |
mix and match v.
|
|
120 |
Idioms |
aynı kıyafetleri birbiriyle farklı kombinasyonlar/eşleştirmeler yaparak giymek |
mix and match v.
|
|
121 |
Idioms |
birbiriyle frekansı tutmak |
strike sparks off one another v.
|
|
122 |
Idioms |
birbiriyle hiç anlaşamamak/kaynaşamamak |
be as oil and water v.
|
|
123 |
Idioms |
birbiriyle hiç anlaşamamak/kaynaşamamak |
be like oil and water v.
|
|
124 |
Idioms |
(birbiriyle/bir şeyle) eşleşmemek |
be at odds (with somebody/something) (about/over something) v.
|
|
125 |
Idioms |
farklı görünen fakat aslında birbiriyle ilişkili iki şey olmak |
be different sides of the same coin v.
|
|
126 |
Idioms |
birbiriyle dalaşmak |
be at somebody/something hammer and tongs v.
|
|
127 |
Idioms |
birbiriyle dalaşmak |
go at somebody/something hammer and tongs v.
|
|
128 |
Idioms |
iki farklı şeyi birbiriyle mukayese etmek |
compare apples with oranges v.
|
|
129 |
Idioms |
karşılaştırılması uygun olmayan çok alakasız iki şeyi birbiriyle kıyaslamak |
compare apples with oranges v.
|
|
130 |
Idioms |
birbiriyle bağdaşmayan |
as different as chalk and cheese adj.
|
|
131 |
Idioms |
birbiriyle alakasız |
as different as chalk and cheese adj.
|
|
132 |
Idioms |
birbiriyle bağdaşmayan |
like chalk and cheese adj.
|
|
133 |
Idioms |
birbiriyle alakasız |
like chalk and cheese adj.
|
|
134 |
Idioms |
birbiriyle zıt/çatışan amaçlarla |
at cross-purposes expr.
|
|
135 |
Idioms |
birbiriyle tartışma/kavga halinde |
at each other's throats expr.
|
|
136 |
Idioms |
birbiriyle tartışma/kavga halinde |
at one another's throats expr.
|
|
137 |
Idioms |
birbiriyle alakasız |
chalk and cheese expr.
|
|
138 |
Idioms |
birbiriyle hiç anlaşamayan/kaynaşamayan |
oil and water expr.
|
|
139 |
Idioms |
(birbiriyle) tanış |
on speaking terms expr.
|
|
Speaking |
|
140 |
Speaking |
şu anda bazı şeyleri anlamaya/birbiriyle ilişkilendirmeye çalışıyorum |
I’m just working through some stuff right now expr.
|
|
Trade/Economic |
|
141 |
Trade/Economic |
birbiriyle değiştirilebilirlik |
interchangeableness n.
|
|
142 |
Trade/Economic |
birbiriyle yarışan talep |
competing demand n.
|
|
143 |
Trade/Economic |
birbiriyle yarışan talepler |
competing demands n.
|
|
144 |
Trade/Economic |
birbiriyle iş yapan birbirine akrabalık ortaklık vb bağlarla bağlı bulunmayan kimselerin bağımsız biçimde hareket ederek yalnızca kendi çıkarlarını düşünecekleri kuralı |
arm's length principle n.
|
|
145 |
Trade/Economic |
birbiriyle değiştirilebilirlik |
interchangeability n.
|
|
146 |
Trade/Economic |
birbiriyle değiştirilebilirlik |
fungibility n.
|
|
147 |
Trade/Economic |
birbiriyle değiştirilebilirlik |
exchangeability n.
|
|
148 |
Trade/Economic |
işlerin birbiriyle olan ilgisi |
job relationship n.
|
|
149 |
Trade/Economic |
şirketlerin veya devletlerin birbiriyle rekabet ederken birbirine karşı avantaj elde etmek amacıyla bazı avantajlarını veya karlarını düşürecek eylemlere yönelmesi |
race to the bottom n.
|
|
150 |
Trade/Economic |
aniden ortaya çıkan şirketlerin birbiriyle kurumsal birleşme furyası/dalgası/çılgınlığı |
merger-mania n.
|
|
151 |
Trade/Economic |
şirketlerin birbiriyle birleşme ihtiyacı/gereksinimi |
merger-mania n.
|
|
152 |
Trade/Economic |
birbiriyle yarışan teklifler |
bidding contest n.
|
|
153 |
Trade/Economic |
birbiriyle değiştirilebilir olan |
interchangeable adj.
|
|
Law |
|
154 |
Law |
birbiriyle bağdaşmayan iki suçun tek iddianamede birleştirilmesi |
duplicity n.
|
|
Politics |
|
155 |
Politics |
birbiriyle uyumlu çabalar |
concerted efforts n.
|
|
156 |
Politics |
(birbiriyle) ahenkli politikalar |
coherent policies n.
|
|
157 |
Politics |
birbiriyle mücadeleye sokmak |
pit one against another v.
|
|
Advertising |
|
158 |
Advertising |
konu veya ürünleri birbiriyle ilişkilendirerek reklam yapmak |
tie in v.
|
|
Technical |
|
159 |
Technical |
birbiriyle değişme sistemi |
interchange system n.
|
|
160 |
Technical |
bir çok parçanın birbiriyle kaynamasından oluşmuş birim |
weldment n.
|
|
161 |
Technical |
birbiriyle değiştirilebilir mercekler |
interchangeable lenses n.
|
|
162 |
Technical |
birbiriyle haberleşme |
intercommunication n.
|
|
163 |
Technical |
(birbiriyle) bağlantılı boru tesisatı (sistemi) |
interconnecting piping n.
|
|
164 |
Technical |
(grafik teorisinde) bir grafikteki bağımsız olan ve birbiriyle kesişmeyen bir dizi kenara verilen ad |
matching n.
|
|
165 |
Technical |
dik açılardaki iki düzlemde titreşim süreleri birbiriyle aynı olan esnek çubuklar |
wheatstone's rods n.
|
|
166 |
Technical |
(araçtaki mekanizmalar) birbiriyle etkileşim halinde olan parçaların düzeni |
hookup n.
|
|
167 |
Technical |
(araçtaki mekanizmalar) birbiriyle etkileşim halinde olan parçaların dizilişi veya düzeni |
hook-up n.
|
|
168 |
Technical |
ölçme aparatının iki parçasının birbiriyle temas kurduğu anda bir yöne doğru eğilmesiyle belirlenen hassas seviye |
contact level n.
|
|
169 |
Technical |
birbiriyle haberleşmek |
intercommunicate v.
|
|
170 |
Technical |
birbiriyle alakalı olmak |
interrelate v.
|
|
171 |
Technical |
eriyip birbiriyle kaynaşmak |
fuze v.
|
|
172 |
Technical |
eriyip birbiriyle kaynaşmak |
fuse v.
|
|
173 |
Technical |
birbiriyle eleştirilebilir/eşleşebilir |
intermateable adj.
|
|
174 |
Technical |
birbiriyle alakalı |
interrelated adj.
|
|
175 |
Technical |
birbiriyle değiştirilebilir |
interchangeable adj.
|
|
Computer |
|
176 |
Computer |
tek birim olarak çalışan birbiriyle bağlantılı ve dengeli bilgisayar seti |
metacomputer n.
|
|
177 |
Computer |
bir programın çıktısını diğerine girdi olarak göndererek iki programın birbiriyle haberleşmesini sağlayan mekanizma |
pipe n.
|
|
Telecom |
|
178 |
Telecom |
birbiriyle haberleşme |
intercommunication n.
|
|
Electric |
|
179 |
Electric |
bir enerji santralinde enerji üreten ana sistem dışındaki tüm diğer sistemleri ve bu sistemlerin birbiriyle birleştirilmesi |
balance of plant (bop) n.
|
|
Textile |
|
180 |
Textile |
kadınların birlikte giydiği birbiriyle eşleşen kısa kollu kazak ve hırka |
twinset n.
|
|
181 |
Textile |
kadınların birlikte giydiği birbiriyle eşleşen kısa kollu kazak ve hırka |
twin-set n.
|
|
182 |
Textile |
birbiriyle uyumlu renk ve desenleri olan |
coordinated adj.
|
|
Architecture |
|
183 |
Architecture |
her bir mekanizmanın birbiriyle birden fazla yolla birleştiği mimari |
mesh n.
|
|
184 |
Architecture |
birbiriyle ilişkili yapıların oluşturduğu bütün yapı |
complex n.
|
|
Automotive |
|
185 |
Automotive |
birbiriyle ilişkili olarak çalışan iki parça arasındaki boşluk |
backlash n.
|
|
186 |
Automotive |
birbiriyle değiştirilebilen |
interchangeable adj.
|
|
Marine |
|
187 |
Marine |
koy ve okyanus sularının birbiriyle karşıması |
exchange of bay and ocean waters n.
|
|
188 |
Marine |
seyir fenerlerinin birbiriyle değiştirilebilme boyutları |
interchangeability dimensions of navigation lights n.
|
|
Medical |
|
189 |
Medical |
iki kemik veya organın birbiriyle kaynaşması |
symphysis n.
|
|
190 |
Medical |
iki organın şekil ve yapılarını kaybetmeksizin birbiriyle birleşmesi |
syzygy n.
|
|
191 |
Medical |
istemli kasların birbiriyle dengeli çalışmaması hali |
dyssynergia n.
|
|
Pathology |
|
192 |
Pathology |
istemli kasların birbiriyle dengesini kontrol edememe |
motor ataxia n.
|
|
Math |
|
193 |
Math |
her bir çiftinin birbiriyle ortak çarpanı aynı olmayan orantı |
discrete proportion n.
|
|
Geometry |
|
194 |
Geometry |
koordinat eksenlerinin birbiriyle oluşturdukları açı |
angle of ordination n.
|
|
195 |
Geometry |
ardışık konumları birbiriyle kesişip yüzeyi düzleme dönüştüren (hareketli doğru) |
developable adj.
|
|
Statistics |
|
196 |
Statistics |
birbiriyle bağıntılı |
intercorrelated adj.
|
|
Physics |
|
197 |
Physics |
yoğunluğu azalan, birbiriyle bağlantılı spektrum hattı dizisi |
decrement n.
|
|
Chemistry |
|
198 |
Chemistry |
birbiriyle ilişkili kimyasal maddelerden birine ait veya ilgili |
alpha adj.
|
|
199 |
Chemistry |
temas halinde olup birbiriyle karışmayan iki sıvının da çözebildiği |
consolute adj.
|
|
Biology |
|
200 |
Biology |
coğrafi bir eksen boyunca ve genellikle belirgin ekolojik açıklama olmadan birbiriyle ilgili bir grup organizmada meydana gelen morfolojik veya fizyolojik değişim |
topocline n.
|
|
201 |
Biology |
birbiriyle ilgili bir grup organizmada meydana gelen morfolojik veya fizyolojik değişim |
cline n.
|
|
202 |
Biology |
birbiriyle ilişkili organizmaların birbirinden ayrı coğrafi bölgelerde meydana gelmesi |
allopatry n.
|
|
203 |
Biology |
birbiriyle fark edilebilir şekilde bağlantılı organizma grubu |
gens n.
|
|
204 |
Biology |
ortak amaca hizmet eden birbiriyle ilişkisiz parçaların tekrarlaması |
irrelative repetition n.
|
|
205 |
Biology |
birbirine benzeyip birbiriyle melezlenemeyen canlı türleri |
sibling species n.
|
|
206 |
Biology |
coğrafi bir eksen boyunca ve genellikle belirgin ekolojik açıklama olmadan birbiriyle ilgili bir grup organizmada meydana gelen morfolojik veya fizyolojik değişimle ilgili |
topoclinal adj.
|
|
207 |
Biology |
birbiriyle çiftleşmiş üç farklı ırktan gen taşıyan |
trihybrid adj.
|
|
208 |
Biology |
birbiriyle üremeyen |
intersterile adj.
|
|
Astronomy |
|
209 |
Astronomy |
çekimsel olarak birbiriyle ilişkili binlerce galaksiden oluşan geniş bir tabaka |
great wall n.
|
|
Botanic |
|
210 |
Botanic |
linne sistemine göre birbiriyle veya pistil ile birleşik olmayan sekiz stamene sahip bir bitki takımı |
octandria n.
|
|
211 |
Botanic |
birbiriyle dik açılı olan (bitki parçaları) |
contrary adj.
|
|
Apiculture |
|
212 |
Apiculture |
iki organın birbiriyle birleşme yeri |
commissure n.
|
|
Social Sciences |
|
213 |
Social Sciences |
tarihsel olayları birbiriyle bağlantılı ele alan |
pragmatic adj.
|
|
Literature |
|
214 |
Literature |
karakterlerin birbiriyle sırayla konuştuğu şiir |
amoebaeum n.
|
|
215 |
Literature |
birbiriyle bağlantılı bir dize serisinin açılış dizesi |
hokku n.
|
|
Linguistics |
|
216 |
Linguistics |
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi |
contronym n.
|
|
217 |
Linguistics |
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi |
auto-antonym n.
|
|
218 |
Linguistics |
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi |
autantonym n.
|
|
219 |
Linguistics |
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi |
contronym n.
|
|
220 |
Linguistics |
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi |
contranym n.
|
|
221 |
Linguistics |
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi |
anus word n.
|
|
222 |
Linguistics |
farklı isimler olup birbiriyle ilişkisi olan |
heteronymous adj.
|
|
Philosophy |
|
223 |
Philosophy |
gerçekliği oluşturan tüm ilişkilerin içsel ve birbiriyle bağlantılı olduğu doktrini |
theory of internal relations n.
|
|
224 |
Philosophy |
(aristo felsefesinde) töz ve ilineklerin birbiriyle bağı |
immanence n.
|
|
Environment |
|
225 |
Environment |
birbiriyle ilişkili girişimleri, işletmeleri veya araştırma kurumlarını barındırmak için tasarlanmış alan |
park n.
|
|
Geology |
|
226 |
Geology |
birbiriyle ilişkili katmanlar |
measure n.
|
|
227 |
Geology |
birbiriyle sürekli olmayan kayaçları ayıran yüzey |
discontinuity n.
|
|
Military |
|
228 |
Military |
komutanlar arasında birbiriyle ilişkili sorumluluklar |
command relationships n.
|
|
229 |
Military |
(amfibi operasyonlarda) ordu birimlerinin birbiriyle olan paralel komuta-yanıt sistemi |
parallel chains of command n.
|
|
Sport |
|
230 |
Sport |
üç yarışmacının birbiriyle mücadele ettiği golf müsabakası |
threesome n.
|
|
231 |
Sport |
herkesin sırayla birbiriyle yarıştığı bir turnuva |
all-play-all [brit] n.
|
|
232 |
Sport |
bir hücum oyuncusu ile bir savunma oyuncusu birbiriyle yarıştıran oyun |
one-on-one n.
|
|
Card |
|
233 |
Card |
herkes birbiriyle partner olacak şekilde kart değişimi yapmak |
pivot v.
|
|
Music |
|
234 |
Music |
birbiriyle ilişkili olduğundan tek bir eserin parçaları gibi görülen belirli bir döneme, yere veya besteciye ait şarkılar |
songbook n.
|
|
235 |
Music |
birbiriyle birleşik olup aynı anda çalınarak ses çıkarılan (nefesli çalgı) |
double-reed adj.
|
|
Cinema |
|
236 |
Cinema |
birbiriyle bağlantılı gidişat veya dizi |
continuity n.
|
|
Archaic |
|
237 |
Archaic |
ormanda geçit oluşturan birbiriyle bağlantılı bir grup ağaçsız alan |
slade n.
|
|
238 |
Archaic |
esasen birbiriyle ilişkili |
commensurate adj.
|
|
Slang |
|
239 |
Slang |
ortak görünüme sahip birbiriyle alakalı bir grup nesne veya fikir |
shmear n.
|
|
240 |
Slang |
ortak görünüme sahip birbiriyle alakalı bir grup nesne veya fikir |
schmeer n.
|
|
241 |
Slang |
birbiriyle çatışmak |
butt heads v.
|
|
242 |
Slang |
birbiriyle takılmak |
screw around v.
|
|
Modern Slang |
|
243 |
Modern Slang |
birbiriyle çok yakın bir ilişki içerisinde |
all over eachother (all over each other) adj.
|
|
244 |
Modern Slang |
birbiriyle aşırı derecede içli dışlı |
all over eachother (all over each other) adj.
|
|