birbiriyle - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

birbiriyle



"birbiriyle" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
General
birbiriyle with one another zf.

"birbiriyle" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 243 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
birbiriyle geçinmek get along f.
General
birbiriyle ilgisi correlate i.
birbiriyle bağlantılı olma interrelatedness i.
birbiriyle ilgisi olan şeylerin her biri correlate i.
sokakların birbiriyle dik açısıyla kesiştiği sokak planı gridiron pattern i.
iki ya da daha çok uçağın uçma yeteneğinin birbiriyle kıyaslanması flyoff i.
birbiriyle değiştirilebilme interchangeability i.
birbiriyle değiştirilebilirlik interchangeableness i.
birbiriyle benzeşmeyen şeyler disparates i.
insanların birbiriyle yarış içerisinde olduğu mücadele ortamı rat race i.
birbiriyle değiştirilemezlik unexchangeability i.
herkesin birbiriyle karşılaştığı turnuva round robin i.
birbiriyle ilişkili ya da benzer insanlar ya da şeylerin oluşturduğu grup constellation i.
birbiriyle bağlantılı ya da birbirine benzeyen insanların ya da şeylerin oluşturduğu grup constellation i.
birbiriyle akraba olmayan hane halkı nonfamily i.
faytonun dış bölümünde birbiriyle karşılıklı duran iki arka koltuk basket [uk] i.
insan ve diğer memelilerde görülen, kemiklerin birbiriyle kaynaşık olduğu üst çene maxillae i.
birbiriyle karışık ve şeffaf cama gömülü renkli camdan yapılma ince çubuk ve tüpler millefiore glass i.
(araçtaki mekanizmalar) birbiriyle etkileşim halinde olan parçaların düzeni hookup i.
birbiriyle aynı tür olan sekiz şeyden sekizincisi octuplicate i.
birbiriyle bağlı tekrar eden birimlerden oluşan desen diaper i.
belirli bir sektörde birbiriyle ilişkili unsurların yer aldığı grup basket i.
birbiriyle bağlantılı şekilde birbiriyle var olma concomitancy i.
(kamu görevlileri) birbiriyle uyuşmayan hareketler sergileme incompatibility i.
birbiriyle uyuşmayanlar incompatibles i.
iki bireyin birbiriyle bağlantı kurma şekli interpersonal chemistry i.
birbiriyle ilişkili iki vücut parçası arasındaki boşluk interspace i.
üç formun birbiriyle eşbiçimli olması isotrimorphism i.
birbiriyle ilgili materyallerin oluşturduğu koleksiyon folio [new zealand] i.
yüzey üzerinde birbiriyle bağlantılı unsurlar superficies i.
(süreçte) birbiriyle bağlantılı oluşma cline i.
birbiriyle yarışmak (iki şey) pit one against another f.
birbiriyle iyi gitmemek clash f.
geçinmek (birbiriyle) get on f.
iki farklı şeyi birbiriyle mukayese etmek compare apples to oranges f.
birbiriyle mücadele etmek clash f.
birbiriyle boy ölçüşmek pit one person against another f.
birbiriyle geçinmek get on f.
geçinmek (birbiriyle) get along f.
birbiriyle yarışmak pit one thing against another f.
birbiriyle yarışmak pit one person against another f.
birbiriyle konuşmak speak to each other f.
birbiriyle karşılaştırmak compare with each other f.
ilgisiz bir şeyi birbiriyle uyumlu iki şeyin arasına koymak shoehorn f.
derz sıraları birbiriyle çakışmayacak şekilde tuğla döşemek break joints f.
birbiriyle köşe köşeye gelecek şekilde dikmek mitre f.
iki yüzü birbiriyle alakasız madeni para basmak için alakasız kalıpları birleştirmek mule f.
madeni parayı iki yüzü birbiriyle alakasız şekilde basmak mule f.
birbiriyle çelişen çeşitli ihtiyaçlar arasında uzlaşmaya vararak ortasını bulmak (teknik tasarım) optimalise f.
birbiriyle çelişen çeşitli ihtiyaçlar arasında uzlaşmaya vararak ortasını bulmak (teknik tasarım) optimalize f.
birbiriyle çelişen çeşitli ihtiyaçlar arasında uzlaşmaya vararak ortasını bulmak (teknik tasarım) optimize f.
birbiriyle çelişen çeşitli ihtiyaçlar arasında uzlaşmaya vararak ortasını bulmak (teknik tasarım) optimize f.
birbiriyle çelişen çeşitli ihtiyaçlar arasında uzlaşmaya vararak ortasını bulmak (teknik tasarım) optimise f.
birbiriyle ilişkilendirilmek commune f.
birbiriyle birleşmek coapt f.
(birkaç şeyi) birbiriyle karıştırmak comeddle [obsolete] f.
birbiriyle birleştirmek commerge f.
birbiriyle karıştırmak comingle f.
birbiriyle evlenmek intermarry f.
birbiriyle ilişkili fikir ve inançlar bütününü yok etmek devastate f.
birbiriyle ilgili interrelated s.
birbiriyle karıştırılmış intermixed s.
birbiriyle rekabet eden rival s.
birbiriyle ilişkili interrelated s.
birbiriyle değiştirilebilir olmayan noninterchangeable s.
birbiriyle mücadele eden waging s.
birbiriyle değiştirilebilir interchangeable s.
birbiriyle aynı identical s.
birbiriyle aynı same as one another s.
birbiriyle aynı same in s.
birbiriyle aynı selfsame s.
birbiriyle kesişmeyen skew s.
birbiriyle özdeş numerical [obsolete] s.
üç kişinin birbiriyle yarıştığı (oyun, yarışma) three-handed s.
birbiriyle kesişen intersectional s.
birbiriyle ilişkili intersectional s.
birbiriyle evli joined s.
birbiriyle evli united s.
vücut hatları birbiriyle uyumlu harmonical s.
belirsiz bir şekilde birbiriyle karıştırılmış olan mixed-up s.
küçük ve birbiriyle ilgisiz ayrıntılarla dolu busy s.
iki kişinin yalnızca birbiriyle kurduğu ilişkiye dair one-one [us] s.
birbiriyle iletişimi olmayan incommunicating [obsolete] s.
birbiriyle münasebeti olmayan incommunicating [obsolete] s.
birbiriyle eşbiçimli (üç form) isotrimorphous s.
Phrasals
aralıklı olarak birbiriyle yer değiştirmek trade off f.
birbiriyle kıyaslamak/karşılaştırmak measure someone against someone else f.
birbiriyle uyuşmak mesh together f.
iki canlı şeyi (bitki, insan dokusu) birbiriyle birleştirmek graft (something) on f.
iki canlı şeyi (bitki, insan dokusu) birbiriyle birleştirmek graft on f.
birbiriyle örtüşmek hold together f.
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) kıyaslamak measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) karşılaştırmak measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) mukayese etmek measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) boy ölçüştürmek measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
Phrases
birbiriyle iç içe olma there is no daylight between (two things) expr.
birbiriyle yakından ilgili/ilişkili olma there is no daylight between (two things) expr.
birbiriyle iyi gitme hand in hand expr.
Proverb
benzer özelliklere sahip insanlar birbiriyle iyi geçinmeye meyillidir birds of a feather fly together
Colloquial
birbiriyle uyumsuz kıyafetler giyip gülünç duruma düşen fashion faux pas i.
erkek kankaların birbiriyle muhabbeti kesmesi dudevorce i.
birbiriyle uyuşmayan çift odd couple i.
birbiriyle bağlantılı iki kişi bedfellows i.
birbiriyle yakın bağı/bağlantısı/ilişkisi olan kişiler bedfellows i.
her şey birbiriyle alakalı everything's connected expr.
Idioms
birbiriyle bağlantılı çok sayıda grubu tanımlamak için kullanılan terim blanket term i.
(birbiriyle ilişkili/birbirine bağlı) olaylar/etkinlikler/deneyimler/kişiler vs zinciri daisy chain i.
birbiriyle çelişen duygular mixed emotions i.
birbiriyle çelişen duygular/hisler mixed feelings i.
dikkatini birbiriyle alakasız görevlere verme switch tasking i.
birbiriyle alakasız görevler arasında gidip gelme switch tasking i.
hokey gibi oyuncuların birbiriyle temas ettikleri oyunlarda fiziki darbeyle başa çıkmak ya da başa çıkmaya çalışmak take the body f.
birbiriyle karşılıklı uyum yakalamak strike sparks off each other f.
birbiriyle frekansı tutmak strike sparks off each other f.
birbiriyle frekansı tutmak strike sparks off each other (or one another) f.
birbiriyle çelişen işleri aynı anda yapmaya çalışmak ride two horses at once f.
birbiriyle çelişen işleri aynı anda yapmaya çalışmak ride two horses at the same time f.
sınırlı sayıda parçayı birbiriyle farklı şekillerde eşleştirmek mix and match f.
aynı kıyafetleri birbiriyle farklı kombinasyonlar/eşleştirmeler yaparak giymek mix and match f.
birbiriyle frekansı tutmak strike sparks off one another f.
birbiriyle hiç anlaşamamak/kaynaşamamak be as oil and water f.
birbiriyle hiç anlaşamamak/kaynaşamamak be like oil and water f.
(birbiriyle/bir şeyle) eşleşmemek be at odds (with somebody/something) (about/over something) f.
farklı görünen fakat aslında birbiriyle ilişkili iki şey olmak be different sides of the same coin f.
birbiriyle dalaşmak be at somebody/something hammer and tongs f.
birbiriyle dalaşmak go at somebody/something hammer and tongs f.
iki farklı şeyi birbiriyle mukayese etmek compare apples with oranges f.
karşılaştırılması uygun olmayan çok alakasız iki şeyi birbiriyle kıyaslamak compare apples with oranges f.
birbiriyle bağdaşmayan as different as chalk and cheese s.
birbiriyle alakasız as different as chalk and cheese s.
birbiriyle bağdaşmayan like chalk and cheese s.
birbiriyle alakasız like chalk and cheese s.
birbiriyle zıt/çatışan amaçlarla at cross-purposes expr.
birbiriyle tartışma/kavga halinde at each other's throats expr.
birbiriyle tartışma/kavga halinde at one another's throats expr.
birbiriyle alakasız chalk and cheese expr.
birbiriyle hiç anlaşamayan/kaynaşamayan oil and water expr.
(birbiriyle) tanış on speaking terms expr.
Speaking
şu anda bazı şeyleri anlamaya/birbiriyle ilişkilendirmeye çalışıyorum I’m just working through some stuff right now expr.
Trade/Economic
birbiriyle yarışan talepler competing demands i.
birbiriyle yarışan talep competing demand i.
birbiriyle değiştirilebilirlik interchangeability i.
birbiriyle değiştirilebilirlik interchangeableness i.
birbiriyle iş yapan birbirine akrabalık ortaklık vb bağlarla bağlı bulunmayan kimselerin bağımsız biçimde hareket ederek yalnızca kendi çıkarlarını düşünecekleri kuralı arm's length principle i.
birbiriyle değiştirilebilirlik fungibility i.
birbiriyle değiştirilebilirlik exchangeability i.
işlerin birbiriyle olan ilgisi job relationship i.
şirketlerin veya devletlerin birbiriyle rekabet ederken birbirine karşı avantaj elde etmek amacıyla bazı avantajlarını veya karlarını düşürecek eylemlere yönelmesi race to the bottom i.
aniden ortaya çıkan şirketlerin birbiriyle kurumsal birleşme furyası/dalgası/çılgınlığı merger-mania i.
şirketlerin birbiriyle birleşme ihtiyacı/gereksinimi merger-mania i.
birbiriyle yarışan teklifler bidding contest i.
birbiriyle değiştirilebilir olan interchangeable s.
Law
birbiriyle bağdaşmayan iki suçun tek iddianamede birleştirilmesi duplicity i.
Politics
birbiriyle uyumlu çabalar concerted efforts i.
(birbiriyle) ahenkli politikalar coherent policies i.
birbiriyle mücadeleye sokmak pit one against another f.
Advertising
konu veya ürünleri birbiriyle ilişkilendirerek reklam yapmak tie in f.
Technical
birbiriyle haberleşme intercommunication i.
birbiriyle değişme sistemi interchange system i.
bir çok parçanın birbiriyle kaynamasından oluşmuş birim weldment i.
birbiriyle değiştirilebilir mercekler interchangeable lenses i.
(birbiriyle) bağlantılı boru tesisatı (sistemi) interconnecting piping i.
(grafik teorisinde) bir grafikteki bağımsız olan ve birbiriyle kesişmeyen bir dizi kenara verilen ad matching i.
dik açılardaki iki düzlemde titreşim süreleri birbiriyle aynı olan esnek çubuklar wheatstone's rods i.
(araçtaki mekanizmalar) birbiriyle etkileşim halinde olan parçaların düzeni hookup i.
(araçtaki mekanizmalar) birbiriyle etkileşim halinde olan parçaların dizilişi veya düzeni hook-up i.
ölçme aparatının iki parçasının birbiriyle temas kurduğu anda bir yöne doğru eğilmesiyle belirlenen hassas seviye contact level i.
birbiriyle haberleşmek intercommunicate f.
birbiriyle alakalı olmak interrelate f.
eriyip birbiriyle kaynaşmak fuze f.
eriyip birbiriyle kaynaşmak fuse f.
birbiriyle eleştirilebilir/eşleşebilir intermateable s.
birbiriyle değiştirilebilir interchangeable s.
birbiriyle alakalı interrelated s.
Computer
tek birim olarak çalışan birbiriyle bağlantılı ve dengeli bilgisayar seti metacomputer i.
bir programın çıktısını diğerine girdi olarak göndererek iki programın birbiriyle haberleşmesini sağlayan mekanizma pipe i.
Telecom
birbiriyle haberleşme intercommunication i.
Electric
bir enerji santralinde enerji üreten ana sistem dışındaki tüm diğer sistemleri ve bu sistemlerin birbiriyle birleştirilmesi balance of plant (bop) i.
Textile
kadınların birlikte giydiği birbiriyle eşleşen kısa kollu kazak ve hırka twinset i.
kadınların birlikte giydiği birbiriyle eşleşen kısa kollu kazak ve hırka twin-set i.
birbiriyle uyumlu renk ve desenleri olan coordinated s.
Architecture
her bir mekanizmanın birbiriyle birden fazla yolla birleştiği mimari mesh i.
birbiriyle ilişkili yapıların oluşturduğu bütün yapı complex i.
Automotive
birbiriyle ilişkili olarak çalışan iki parça arasındaki boşluk backlash i.
birbiriyle değiştirilebilen interchangeable s.
Marine
koy ve okyanus sularının birbiriyle karşıması exchange of bay and ocean waters i.
seyir fenerlerinin birbiriyle değiştirilebilme boyutları interchangeability dimensions of navigation lights i.
Medical
iki kemik veya organın birbiriyle kaynaşması symphysis i.
iki organın şekil ve yapılarını kaybetmeksizin birbiriyle birleşmesi syzygy i.
istemli kasların birbiriyle dengeli çalışmaması hali dyssynergia i.
Pathology
istemli kasların birbiriyle dengesini kontrol edememe motor ataxia i.
Math
her bir çiftinin birbiriyle ortak çarpanı aynı olmayan orantı discrete proportion i.
Geometry
koordinat eksenlerinin birbiriyle oluşturdukları açı angle of ordination i.
ardışık konumları birbiriyle kesişip yüzeyi düzleme dönüştüren (hareketli doğru) developable s.
Statistics
birbiriyle bağıntılı intercorrelated s.
Physics
yoğunluğu azalan, birbiriyle bağlantılı spektrum hattı dizisi decrement i.
Chemistry
birbiriyle ilişkili kimyasal maddelerden birine ait veya ilgili alpha s.
temas halinde olup birbiriyle karışmayan iki sıvının da çözebildiği consolute s.
Biology
coğrafi bir eksen boyunca ve genellikle belirgin ekolojik açıklama olmadan birbiriyle ilgili bir grup organizmada meydana gelen morfolojik veya fizyolojik değişim topocline i.
birbiriyle ilgili bir grup organizmada meydana gelen morfolojik veya fizyolojik değişim cline i.
birbiriyle ilişkili organizmaların birbirinden ayrı coğrafi bölgelerde meydana gelmesi allopatry i.
birbiriyle fark edilebilir şekilde bağlantılı organizma grubu gens i.
ortak amaca hizmet eden birbiriyle ilişkisiz parçaların tekrarlaması irrelative repetition i.
birbirine benzeyip birbiriyle melezlenemeyen canlı türleri sibling species i.
coğrafi bir eksen boyunca ve genellikle belirgin ekolojik açıklama olmadan birbiriyle ilgili bir grup organizmada meydana gelen morfolojik veya fizyolojik değişimle ilgili topoclinal s.
birbiriyle çiftleşmiş üç farklı ırktan gen taşıyan trihybrid s.
birbiriyle üremeyen intersterile s.
Astronomy
çekimsel olarak birbiriyle ilişkili binlerce galaksiden oluşan geniş bir tabaka great wall i.
Botanic
linne sistemine göre birbiriyle veya pistil ile birleşik olmayan sekiz stamene sahip bir bitki takımı octandria i.
birbiriyle dik açılı olan (bitki parçaları) contrary s.
Apiculture
iki organın birbiriyle birleşme yeri commissure i.
Social Sciences
tarihsel olayları birbiriyle bağlantılı ele alan pragmatic s.
Literature
karakterlerin birbiriyle sırayla konuştuğu şiir amoebaeum i.
birbiriyle bağlantılı bir dize serisinin açılış dizesi hokku i.
Linguistics
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi contronym i.
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi auto-antonym i.
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi autantonym i.
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi contronym i.
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi contranym i.
aynı kelimenin birbiriyle zıt anlamlara gelmesi anus word i.
farklı isimler olup birbiriyle ilişkisi olan heteronymous s.
Philosophy
gerçekliği oluşturan tüm ilişkilerin içsel ve birbiriyle bağlantılı olduğu doktrini theory of internal relations i.
(aristo felsefesinde) töz ve ilineklerin birbiriyle bağı immanence i.
Environment
birbiriyle ilişkili girişimleri, işletmeleri veya araştırma kurumlarını barındırmak için tasarlanmış alan park i.
Geology
birbiriyle ilişkili katmanlar measure i.
birbiriyle sürekli olmayan kayaçları ayıran yüzey discontinuity i.
Military
komutanlar arasında birbiriyle ilişkili sorumluluklar command relationships i.
(amfibi operasyonlarda) ordu birimlerinin birbiriyle olan paralel komuta-yanıt sistemi parallel chains of command i.
Sport
üç yarışmacının birbiriyle mücadele ettiği golf müsabakası threesome i.
herkesin sırayla birbiriyle yarıştığı bir turnuva all-play-all [brit] i.
bir hücum oyuncusu ile bir savunma oyuncusu birbiriyle yarıştıran oyun one-on-one i.
Card
herkes birbiriyle partner olacak şekilde kart değişimi yapmak pivot f.
Music
birbiriyle ilişkili olduğundan tek bir eserin parçaları gibi görülen belirli bir döneme, yere veya besteciye ait şarkılar songbook i.
birbiriyle birleşik olup aynı anda çalınarak ses çıkarılan (nefesli çalgı) double-reed s.
Cinema
birbiriyle bağlantılı gidişat veya dizi continuity i.
Archaic
ormanda geçit oluşturan birbiriyle bağlantılı bir grup ağaçsız alan slade i.
esasen birbiriyle ilişkili commensurate s.
Slang
ortak görünüme sahip birbiriyle alakalı bir grup nesne veya fikir shmear i.
ortak görünüme sahip birbiriyle alakalı bir grup nesne veya fikir schmeer i.
birbiriyle çatışmak butt heads f.
birbiriyle takılmak screw around f.
Modern Slang
birbiriyle çok yakın bir ilişki içerisinde all over eachother (all over each other) s.
birbiriyle aşırı derecede içli dışlı all over eachother (all over each other) s.