|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
by itself adv.
|
kendi kendine |
|
We are relying on it developing by itself up to 2004.
Direktifin 2004 yılına kadar kendi kendine gelişeceğine güveniyoruz.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
life itself n.
|
hayatın kendisi |
|
The best book about life is life itself.
Hayat hakkındaki en iyi kitap hayatın kendisidir.
More Sentences
|
3 |
General |
manifest itself v.
|
kendini göstermek |
|
It is my impression that this intolerable situation is not manifesting itself in Greece alone.
Edindiğim izlenime göre bu tahammül edilemez durum sadece Yunanistan'da kendini göstermiyor.
More Sentences
|
4 |
General |
make itself felt v.
|
kendini hissettirmek |
|
To this day, its struggle for independence is making itself felt in national politics.
Bugün de bağımsızlık mücadelesi ulusal siyasette kendini hissettiriyor.
More Sentences
|
5 |
General |
by itself adv.
|
kendiliğinden |
|
The door opened by itself.
Kapı kendiliğinden açıldı.
More Sentences
|
6 |
General |
by itself adv.
|
kendi başına (yardım görmeden) |
|
I hope that the House is capable of deciding by itself that the Charter should be applied in this Parliament.
Umarım Meclis, Şart'ın bu Parlamento'da uygulanması gerektiğine kendi başına karar verebilir.
More Sentences
|
7 |
General |
in itself adv.
|
kendi içinde |
|
This would be acceptable in itself, if we were really only dealing with a pure financial market directive.
Eğer gerçekten sadece saf bir finansal piyasa direktifiyle karşı karşıya olsaydık bu kendi içinde kabul edilebilirdi.
More Sentences
|
8 |
General |
in itself adv.
|
özünde |
|
This substance is not poisonous in itself.
Bu madde özünde zehirli değildir.
More Sentences
|
9 |
General |
in itself adv.
|
başlı başına |
|
The EU Scientific Committee on Food says so, and it therefore is an element of consumer protection in itself.
AB Gıda Bilimsel Komitesi bunu söylemektedir ve bu nedenle başlı başına bir tüketici koruma unsurudur.
More Sentences
|
10 |
General |
in itself adv.
|
aslında |
|
Competitiveness is neither good nor bad in itself.
Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
More Sentences
|
11 |
General |
itself [ireland] adv.
|
bile |
|
This itself is graphic testimony to the abject failure of the measures thus far implemented.
Bu durum bile şimdiye kadar uygulanan tedbirlerin ne kadar başarısız olduğunun açık bir kanıtıdır.
More Sentences
|
|
12 |
General |
in itself pron.
|
kendisi |
|
Water and artificial proteins are injected, as if meat were not protein in itself.
Sanki etin kendisi protein değilmiş gibi su ve yapay proteinler enjekte ediliyor.
More Sentences
|
Proverb |
|
13 |
Proverb |
history repeats itself
|
tarih tekerrürden ibarettir |
|
Generally speaking, history repeats itself.
Genel olarak konuşursak, tarih tekerrürden ibarettir.
More Sentences
|
14 |
Proverb |
history repeats itself
|
tarih tekerrür eder |
|
It is often said that history repeats itself and, with regard to South Africa, this seems to be happening.
Sıklıkla tarihin tekerrür ettiği söylenir ve Güney Afrika ile ilgili olarak bu gerçekleşiyor gibi görünüyor.
More Sentences
|
Colloquial |
|
15 |
Colloquial |
speak for itself expr.
|
gün gibi ortada |
|
The thing speaks for itself.
Gün gibi ortada.
More Sentences
|
16 |
Colloquial |
opportunity presents itself expr.
|
fırsat ortaya çıkıyor |
|
The EU and the Member States reacted quickly and generously, as soon as the opportunity presented itself.
AB ve Üye Devletler, fırsat ortaya çıkar çıkmaz hızlı ve cömert bir şekilde tepki göstermiştir.
More Sentences
|
Idioms |
|
17 |
Idioms |
(something) speaks for itself expr.
|
(bir şey) kendini belli ediyor |
|
Good music speaks for itself.
İyi müzik kendini belli eder.
More Sentences
|
General |
|
18 |
General |
thing in itself n.
|
kendisi |
|
19 |
General |
being-in-itself n.
|
kendinde varlık |
|
20 |
General |
being-for-itself n.
|
kendisi için varlık |
|
21 |
General |
thing-in-itself n.
|
kendinde şey |
|
22 |
General |
entwine itself around v.
|
bir şeyin etrafına dolanmak |
|
23 |
General |
burn itself out v.
|
sönmek |
|
24 |
General |
lend itself to v.
|
yaramak |
|
25 |
General |
pay for itself v.
|
kendi masrafını çıkarmak |
|
26 |
General |
manifest itself v.
|
yüze çıkmak |
|
27 |
General |
twine itself v.
|
kıvrılmak |
|
28 |
General |
coil itself up v.
|
çöreklenmek |
|
29 |
General |
lend itself to v.
|
uygun olmak |
|
30 |
General |
manifest itself v.
|
kendini belli etmek |
|
31 |
General |
pay for itself v.
|
masrafını çıkarmak |
|
|
32 |
General |
sort itself out v.
|
çözülmek |
|
33 |
General |
spend itself v.
|
fırtına hızını kaybetmek |
|
34 |
General |
(for any desired thing) to come to (one) by itself v.
|
ayağına gelmek |
|
35 |
General |
burn (itself) out v.
|
yangın kendi kendine çıkmak |
|
36 |
General |
burn (itself) out v.
|
yangının kendi kendine çıkması |
|
37 |
General |
make itself evident v.
|
kendini hissettirmek |
|
38 |
General |
make itself apparent v.
|
kendini hissettirmek |
|
39 |
General |
lend itself to v.
|
-e elverişli olmak |
|
40 |
General |
lend itself to v.
|
-e uygun olmak |
|
41 |
General |
happen by itself v.
|
kendiliğinden olmak |
|
42 |
General |
come into being by itself v.
|
kendiliğinden oluşmak |
|
43 |
General |
lend itself to be suitable for v.
|
uygun olmak |
|
44 |
General |
lend itself to be suitable for v.
|
elverişli olmak |
|
45 |
General |
contain within itself v.
|
bünyesinde barındırmak |
|
46 |
General |
contain in itself v.
|
içinde barındırmak |
|
47 |
General |
contain in itself v.
|
bünyesinde barındırmak |
|
48 |
General |
contain within itself v.
|
içinde barındırmak |
|
49 |
General |
have little value in itself v.
|
fazla bir değeri olmamak |
|
50 |
General |
(situation) to resolve itself v.
|
(durum) kendiliğinden çözülmek |
|
51 |
General |
manifest itself v.
|
zuhur etmek |
|
52 |
General |
end/finish by itself v.
|
kendiliğinden sona ermek |
|
53 |
General |
spend itself v.
|
(fırtına) yatışmak |
|
54 |
General |
spend itself v.
|
(fırtına) dinmek |
|
55 |
General |
spend itself v.
|
(fırtına) durulmak |
|
56 |
General |
spend itself v.
|
(fırtına) sakinleşmek |
|
57 |
General |
spend itself v.
|
(sıcaklık/rüzgar) etkisini kaybetmek |
|
58 |
General |
spend itself v.
|
(sıcaklık/rüzgar) etkisini yitirmek |
|
59 |
General |
in and of itself adv.
|
özünde |
|
60 |
General |
in itself adv.
|
bağımsız olarak |
|
61 |
General |
all by itself adv.
|
başlı başına |
|
62 |
General |
of itself adv.
|
başlı başına |
|
63 |
General |
itself [ireland] adv.
|
aslında |
|
64 |
General |
itself [ireland] adv.
|
gerçekte |
|
65 |
General |
in and of itself pron.
|
kendisi |
|
66 |
General |
in itself pron.
|
haddi zatında |
|
67 |
General |
in and of itself pron.
|
bizatihi |
|
Phrasals |
|
68 |
Phrasals |
coil (itself) up v.
|
(yılan) kıvrılmak |
|
69 |
Phrasals |
coil itself around something v.
|
(kuyruğunu vb) (bir dala vb) sarmak |
|
70 |
Phrasals |
engorge itself on (something) v.
|
(bir şeyle) beslenmek |
|
71 |
Phrasals |
engorge itself on (something) v.
|
(kanla/kanıyla) beslenmek |
|
|
72 |
Phrasals |
engorge itself on (something) v.
|
ile beslenmek |
|
73 |
Phrasals |
engorge itself on (something) v.
|
kendini … ile beslemek |
|
74 |
Phrasals |
engorge itself on (something) v.
|
(bir şeyi) sömürerek beslenmek |
|
75 |
Phrasals |
engorge itself on (something) v.
|
(bir kaynağı) emerek beslenmek |
|
76 |
Phrasals |
engorge itself on (something) v.
|
(bir kaynağı) açgözlüce tüketmek/sömürmek |
|
77 |
Phrasals |
engorge itself with (something) v.
|
(bir şeyle) beslenmek |
|
78 |
Phrasals |
engorge itself with (something) v.
|
(kanla/kanıyla) beslenmek |
|
79 |
Phrasals |
engorge itself with (something) v.
|
ile beslenmek |
|
80 |
Phrasals |
engorge itself with (something) v.
|
kendini … ile beslemek |
|
81 |
Phrasals |
engorge itself with (something) v.
|
(bir şeyi) sömürerek beslenmek |
|
82 |
Phrasals |
engorge itself with (something) v.
|
(bir kaynağı) emerek beslenmek |
|
83 |
Phrasals |
engorge itself with (something) v.
|
(bir kaynağı) açgözlüce tüketmek/toplamak/sömürmek |
|
84 |
Phrasals |
engorge itself on (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) kanıyla beslenmek |
|
85 |
Phrasals |
engorge itself on (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) sömürerek beslenmek |
|
86 |
Phrasals |
engorge itself on (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) kanını emerek beslenmek |
|
Phrases |
|
87 |
Phrases |
a meal in itself n.
|
kendi başına doyurucu olan yemek |
|
88 |
Phrases |
an end itself expr.
|
başlı başına bir amaç |
|
89 |
Phrases |
in itself expr.
|
bizatihi |
|
90 |
Phrases |
the only thing that doesn’t change is change itself expr.
|
değişmeyen tek şey değişimdir |
|
Proverb |
|
91 |
Proverb |
a house divided against itself cannot stand
|
bölünmüş bir ev ayakta kalamaz |
|
92 |
Proverb |
history repeats itself
|
tarih kendini tekrar eder |
|
93 |
Proverb |
no man is an island (entire of itself)
|
kimse yalnız yaşayamaz |
|
94 |
Proverb |
no man is an island (entire of itself)
|
insanlar ayakta kalmak için birbirine ihtiyaç duyar |
|
95 |
Proverb |
no man is an island (entire of itself)
|
herkesin birine/birbirine ihtiyacı vardır |
|
96 |
Proverb |
no man is an island (entire of itself)
|
yalnızlık allah'a mahsustur |
|
97 |
Proverb |
no man is an island (entire of itself)
|
hiç kimse bir ada değildir |
|
98 |
Proverb |
no man is an island (entire of itself)
|
insan ada değildir |
|
99 |
Proverb |
no man is an island (entire of itself)
|
insanlar birbirinin/başkalarının desteğine ihtiyaç duyar |
|
100 |
Proverb |
a house divided against itself cannot stand
|
içten bölünen bir grup/kurum ayakta kalamaz |
|
101 |
Proverb |
a house divided against itself cannot stand
|
kendi içerisinde bölünen bir grup/kurum ayakta kalamaz |
|
102 |
Proverb |
a house divided against itself cannot stand
|
kendi içerisinde çatışma/çekişme yaşayan bir grup/kurum sonunda dağılır |
|
103 |
Proverb |
a house divided against itself cannot stand
|
içsel bölünme/çatışma dağılmaya yol açar |
|
Colloquial |
|
104 |
Colloquial |
reality itself n.
|
gerçeğin ta kendisi |
|
105 |
Colloquial |
an end in itself n.
|
kendi içinde bir amaç |
|
106 |
Colloquial |
end in itself n.
|
kendi içinde bir amaç |
|
107 |
Colloquial |
end in itself n.
|
kendi başına bir keyif |
|
108 |
Colloquial |
end in itself n.
|
kendi içerisinde var olan şey |
|
109 |
Colloquial |
pay for itself v.
|
kendini amorti etmek |
|
110 |
Colloquial |
pay for itself v.
|
kendi bedelini ödemek |
|
111 |
Colloquial |
speak for itself v.
|
yeterli kanıt olmak |
|
112 |
Colloquial |
be (something) itself v.
|
tam bir (bir şey) örneği olmak |
|
113 |
Colloquial |
be (something) itself v.
|
tam bir (bir şey) abidesi olmak |
|
114 |
Colloquial |
be patience itself v.
|
tam bir sabırlılık örneği olmak |
|
115 |
Colloquial |
be patience itself v.
|
tam bir sabır taşı olmak |
|
116 |
Colloquial |
burn itself out v.
|
kendi kendine sönmek |
|
117 |
Colloquial |
suggest itself to v.
|
akla gelmek/getirmek |
|
118 |
Colloquial |
divided against itself adj.
|
kendi içerisinde bölünmüş |
|
119 |
Colloquial |
divided against itself adj.
|
kendi içerisinde ayrışmış |
|
120 |
Colloquial |
divided against itself adj.
|
kendi içerisinde anlaşmazlığa düşmüş |
|
121 |
Colloquial |
divided against itself adj.
|
kendi içerisinde parçalanmış |
|
122 |
Colloquial |
divided against itself adj.
|
kendi içerisinde çatışma/çekişme yaşayan |
|
123 |
Colloquial |
divided against itself adj.
|
içsel olarak bölünmüş/anlaşmazlığa düşmüş |
|
124 |
Colloquial |
divided against itself adj.
|
içten bölünmüş |
|
125 |
Colloquial |
divided against itself adj.
|
kendi içerisinde çatışma yaşayan |
|
126 |
Colloquial |
divided against itself adj.
|
kendi içerisinde ayrılık yaşayan |
|
127 |
Colloquial |
divided against itself adj.
|
kendi içerisinde ihtilafa düşmüş |
|
128 |
Colloquial |
speak for itself expr.
|
açıklama gereksiz |
|
129 |
Colloquial |
an end in itself expr.
|
bir işin kendi başına bir keyif olması |
|
130 |
Colloquial |
speak for itself expr.
|
her şey belli |
|
131 |
Colloquial |
speak for itself expr.
|
söze ne hacet |
|
132 |
Colloquial |
(something) is not going to (do something) itself expr.
|
(bir şey bir şeyi) kendi kendine yapmayacak |
|
133 |
Colloquial |
(something) is not going to (do something) itself expr.
|
(bir şey) kendiliğinden olmayacak |
|
134 |
Colloquial |
(something) is not going to (do something) itself expr.
|
(bir şey) kendi kendini (bir şey) yapmayacak |
|
135 |
Colloquial |
(something) is not going to (do something) itself expr.
|
(bir şey) kendiliğinden mi/kendi kendine mi olacak? |
|
Idioms |
|
136 |
Idioms |
an end in itself n.
|
yüksek bir amaca hizmet etmeyen şey |
|
137 |
Idioms |
an end in itself n.
|
kendi içerisinde var olan şey |
|
138 |
Idioms |
an end in itself n.
|
ne uzayıp ne kısalacak bir şey |
|
139 |
Idioms |
an end in itself n.
|
yüksek bir amaca hizmet etmeyen şey |
|
140 |
Idioms |
an end in itself n.
|
kendi içerisinde var olan şey |
|
141 |
Idioms |
an end in itself n.
|
ne uzayıp ne kısalacak bir şey |
|
142 |
Idioms |
suggest itself to someone v.
|
akla gelmek/getirmek |
|
143 |
Idioms |
be a shadow of itself v.
|
eski halinin silik bir gölgesi olmak |
|
144 |
Idioms |
be a shadow of itself v.
|
eski halini mumla aratmak |
|
145 |
Idioms |
be a shadow of itself v.
|
eski halinden eser kalmamak |
|
146 |
Idioms |
play itself out v.
|
olmak/vuku bulmak |
|
147 |
Idioms |
lend itself to v.
|
maruz bulunmak |
|
148 |
Idioms |
work itself out v.
|
sorun/problem) kendiliğinden/kendi kendine çözülmek |
|
149 |
Idioms |
work itself out v.
|
sorun/problem) kendiliğinden/kendi kendine çözüme ulaşmak |
|
150 |
Idioms |
blow itself out v.
|
şiddetini yitirmek |
|
151 |
Idioms |
lend oneself/itself to something v.
|
-e uygun olmak |
|
152 |
Idioms |
engorge itself with something v.
|
(kanıyla) beslenmek |
|
153 |
Idioms |
lend itself to v.
|
uygun düşmek |
|
154 |
Idioms |
lend itself to v.
|
uygun olmak |
|
155 |
Idioms |
lend itself to v.
|
uygun gelmek |
|
156 |
Idioms |
lend itself to v.
|
uymak |
|
157 |
Idioms |
blow itself out v.
|
(fırtına vb) dinmek |
|
158 |
Idioms |
lend itself to v.
|
(yanlış anlaşılmaya) açık olmak |
|
159 |
Idioms |
wreathe itself around something v.
|
(duman) bir şeyin üzerinde döne döne yükselmek |
|
160 |
Idioms |
engorge itself on someone v.
|
(kanıyla) beslenmek |
|
161 |
Idioms |
be patience, honesty, simplicity itself v.
|
tam bir sabır taşı, dürüstlük abidesi, sadelik örneği olmak |
|
162 |
Idioms |
coil (itself) around someone or something v.
|
birinin/bir şeyin etrafına sarılmak |
|
163 |
Idioms |
coil (itself) around someone or something v.
|
birinin/bir şeyin etrafına dolanmak |
|
164 |
Idioms |
coil (itself) around someone or something v.
|
birinin/bir şeyin etrafını sarmak |
|
165 |
Idioms |
coil (itself) up into something v.
|
bükülüp bir şekle girmek |
|
166 |
Idioms |
coil (itself) up into something v.
|
kıvrılıp bir şekle girmek |
|
167 |
Idioms |
coil (itself) up into something v.
|
kendini (bir şekilde) dolamak |
|
168 |
Idioms |
coil (itself) up into something v.
|
(belli bir şekilde) dolanmak/sarılmak |
|
169 |
Idioms |
lend oneself or itself to v.
|
-e uygun olmak |
|
170 |
Idioms |
lend oneself or itself to something v.
|
bir şeye uygun olmak |
|
171 |
Idioms |
something speaks for itself expr.
|
apaçık ortada |
|
172 |
Idioms |
something speaks for itself expr.
|
gün gibi ortada |
|
173 |
Idioms |
in a class by itself expr.
|
türünün en iyisi |
|
174 |
Idioms |
tomorrow will take care of itself expr.
|
yarına allah kerim |
|
175 |
Idioms |
(something) speaks for itself expr.
|
(bir şey) kendini açıkça ortaya koyuyor |
|
176 |
Idioms |
(something) speaks for itself expr.
|
(bir şeyin) açıklamaya ihtiyacı yok |
|
177 |
Idioms |
(something) speaks for itself expr.
|
(bir şey) görünce anlaşılıyor |
|
Speaking |
|
178 |
Speaking |
it can speak for itself expr.
|
görünce anlaşılıyor zaten |
|
179 |
Speaking |
when the opportunity presents itself expr.
|
fırsat buldukça |
|
180 |
Speaking |
can the dog get out of the house by itself? expr.
|
köpek kendi başına evden çıkabiliyor mu? |
|
181 |
Speaking |
the best part of travelling is not arriving but the journey itself expr.
|
seyahat etmenin en keyifli yanı istenen yere varmak değil seyahatin kendisidir |
|
182 |
Speaking |
tomorrow will take care of itself expr.
|
yarın ola hayır ola |
|
183 |
Speaking |
the best part of travelling is not arriving but the journey itself expr.
|
yolculuğun en güzel kısmı gidilen yere varmak değil yolculuğu yapmaktır |
|
Trade/Economic |
|
184 |
Trade/Economic |
class for itself n.
|
kendi için sınıf |
|
185 |
Trade/Economic |
class in itself n.
|
kendiliğinden sınıf |
|
Law |
|
186 |
Law |
complete in itself n.
|
müstakil |
|
187 |
Law |
complete in itself adj.
|
bir bütün olan |
|
Philosophy |
|
188 |
Philosophy |
thing-in-itself n.
|
yalnız akıl ile idrak edilen şey |
|
189 |
Philosophy |
thing-in-itself n.
|
bilinçten bağımsız ve deneyin ötesinde olan şey |
|
190 |
Philosophy |
thing in itself n.
|
kendinde şey |
|
191 |
Philosophy |
in itself expr.
|
kendinde |
|
Geology |
|
192 |
Geology |
collapse in on itself v.
|
kendi üzerine çökmek |
|
193 |
Geology |
collapse in on itself v.
|
kendi içine çökmek |
|
Slang |
|
194 |
Slang |
up-itself adj.
|
gösterişçi |
|
195 |
Slang |
up-itself adj.
|
gösteriş meraklısı |
|
196 |
Slang |
up-itself adj.
|
övüngen |
|
197 |
Slang |
up-itself adj.
|
şatafatlı |
|
198 |
Slang |
up-itself adj.
|
gösterişli |
|
199 |
Slang |
up-itself adj.
|
görkemli |
|