tanık

Meanings of "tanık" in English Turkish Dictionary : 22 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	tanık	witness n.
The key witness said he was tricked into destroying evidence. Kilit tanık, delilleri yok etmesi için oyuna getirildiğini söyledi. More Sentences
General
2	General	tanık	witness n.
I was a witness to the tragic event. Bu trajik olayın tanığı ben oldum. More Sentences
3	General	tanık	eyewitness n.
An eyewitness is worth more than ten auditory witnesses. Bir örgü tanığı, on tane işitsel tanıktan daha değerlidir. More Sentences
Law
4	Law	tanık	witness n.
Not even under the Franco dictatorship did the police behave as I witnessed in Genoa. Franco diktatörlüğü döneminde bile polis Cenova'da tanık olduğum gibi davranmadı. More Sentences
General
5	General	tanık	attester n.
6	General	tanık	evidence n.
7	General	tanık	deponent n.
8	General	tanık	witnesseth (archaic) n.
9	General	tanık	witnesser n.
10	General	tanık	onlooker n.
11	General	tanık	stander-by n.
12	General	tanık	wit (witness) abrev.
13	General	tanık	dept. (deponent) abrev.
Law
14	Law	tanık	testate [obsolete] n.
15	Law	tanık	testation n.
16	Law	tanık	teste n.
17	Law	tanık	testifier n.
18	Law	tanık	attestant n.
19	Law	tanık	deponent n.
20	Law	tanık	attestor n.
21	Law	tanık	attestator n.
22	Law	tanık	deposer n.

Meanings of "tanık" with other terms in English Turkish Dictionary : 122 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	tanık olmak	witness v.
A couple of shop owners nearby witnessed the robbery. Yakındaki birkaç dükkan sahibi soyguna tanık oldu. More Sentences
General
2	General	tanık kürsüsü	witness stand n.
Tom is on the witness stand. Tom tanık kürsüsünde. More Sentences
3	General	tanık olmak	witness v.
What we are witnessing here is a colonial war. Burada tanık olduğumuz şey bir sömürge savaşıdır. More Sentences
4	General	cinayete tanık olmak	witness the murder v.
Tom witnessed the murder. Tom cinayete tanık oldu. More Sentences
5	General	tanık ifadesi vermek	testify v.
Afterwards, the witnesses testified. Daha sonra, tanıklar ifade verdi. More Sentences
Idioms
6	Idioms	(bir şeye) tanık olmak	be (a) witness to (something) v.
At the moment, however, we are witness to a more gradual approach. Ancak şu anda daha kademeli bir yaklaşıma tanık oluyoruz. More Sentences
7	Idioms	tanık sandalyesinde	on the stand expr.
Tom's lawyer said that he couldn't put Tom on the stand. Tom'un avukatı Tom'u tanık sandalyesine oturtamayacağını söyledi. More Sentences
Law
8	Law	tanık koruma programı	witness protection program n.
Members of illegal organisations who provide information to the State benefit from a witness protection programme. Devlete bilgi sağlayan yasa-dışı örgüt üyeleri bir tanık koruma programından istifade etmektedirler. More Sentences
9	Law	tanık kürsüsü	witness stand n.
Sami sat in the witness stand. Sami tanık kürsüsüne oturdu. More Sentences
Technical
10	Technical	tanık olmak	witness v.
The consolidation we have witnessed may lead to less pluralism in the media. Tanık olduğumuz konsolidasyon medyada daha az çoğulculuğa yol açabilir. More Sentences
General
11	General	tanık kürsüsü	witness box n.
12	General	yeminli ifade veren tanık	dethroner n.
13	General	yalancı tanık	perjurer n.
14	General	tanık çağırmak	call the witness n.
15	General	en önemli tanık	key witness n.
16	General	tanık olarak imzalayan	attestator n.
17	General	tanık beyanı	witness acknowledgement n.
18	General	tanık ikrarı	witness acknowledgement n.
19	General	sessiz tanık	mute witness n.
20	General	tanık ifadeleri	eye witness reports n.
21	General	gizli tanık	secret witness n.
22	General	gizli tanık	anonymous witness n.
23	General	tanık olma	witnessing n.
24	General	genellikle anekdotlara dayanan veya samimi bir dille yazılmış, odağına yazarın şahsen tanıdığı kişileri ve tanık olduğu olay veya dönemleri alan otobiyografik yazı	memoir n.
25	General	tanıklık etmek üzere tanık kürsüsüne çıkmak	take the witness stand v.
26	General	tanık olmak	be a witness to v.
27	General	tanık olmak	bear witness v.
28	General	-e tanık olmak	witness v.
29	General	tanık kürsüsünden inmek	stand down v.
30	General	babasının ölümüne tanık olmak	witness one's father's death v.
31	General	annesinin ölümüne tanık olmak	witness one's mother's death v.
32	General	bir otopsiye tanık olmak	witness an autopsy v.
33	General	bir cinayete tanık olmak	witness a murder v.
34	General	tanık koruma programına girmek	go into witness protection v.
35	General	suça tanık olmak	witness a crime v.
36	General	tanık olmak	overeye [obsolete] v.
37	General	tanık olunabilir	witnessable adj.
38	General	tanık olunmamış	unwitnessed adj.
39	General	tanık yeminiyle suçu aklayan	compurgatorial [obsolete] adj.
Phrasals
40	Phrasals	tanık olmak	pick up v.
41	Phrasals	'-e tanık/şahit olmak	witness to v.
Phrases
42	Phrases	-ye tanık olarak	in testimony whereof expr.
Idioms
43	Idioms	doğrudan tanık olmak	see something with one's own eyes v.
44	Idioms	tanık göstermek	give evidence to v.
45	Idioms	bir şeye tanık/şahit olmak	witness to something v.
46	Idioms	bir şeye tanık olmak	be witness to something v.
47	Idioms	tanık kürsüsünde	on the witness stand expr.
Trade/Economic
48	Trade/Economic	sadece başkalarından işittiğini aktaran tanık	ear-witness n.
49	Trade/Economic	tanık olarak kaydedilme	attestation n.
50	Trade/Economic	tanık görevi izni	witness duty leave n.
Law
51	Law	tanık olan kimse	testificator n.
52	Law	sanığın mazeret sunarken dayandığı tanık	alibi witness n.
53	Law	açılmış davanın tanık ifadelerine duruşma tarihinden önce başvurma talebi	bill to take testimony de bene esse n.
54	Law	aleyhte tanık	adverse witness n.
55	Law	baş tanık	material witness n.
56	Law	bir davada karşı tarafa yardımcı olan kanıt sunan tanık	hostile witness n.
57	Law	bir davada karşı tarafa yardımcı olan kanıt sunan tanık	adverse witness n.
58	Law	bilirkişi tanık	expert-witness n.
59	Law	bir belgenin doğruluğunu ve varlığını ispat için düzenleyenin isteğiyle o belgeye imza koyan tanık	attesting witness n.
60	Law	davada tanık durumunda bulunan kimse	prosecuting witness n.
61	Law	davanın gidişatını etkileyecek bilgilere sahip tanık	material witness n.
62	Law	duruşmaya gelmeyen tanık	defaulting witness n.
63	Law	esas tanık	material witness n.
64	Law	esas tanık	principal witness n.
65	Law	karşıt tanık	adverse witness n.
66	Law	maddi tanık	material witness n.
67	Law	mügayir tanık	hostile witness n.
68	Law	mügayir tanık	adverse witness n.
69	Law	mukabil tanık	adverse witness n.
70	Law	muhasım tanık	hostile witness n.
71	Law	olayı gören tanık	eyewitness n.
72	Law	önemli tanık	material witness n.
73	Law	savcının gösterdiği tanık	witness for the prosecution n.
74	Law	şahsen gördüğü konularda tanıklık eden tanık	eye witness n.
75	Law	tanık celbi için çıkarılan mahkeme müzekkeresi	subpoena n.
76	Law	tanık koruma programı	witsec n.
77	Law	tanık ifadesi	deposition n.
78	Law	tanık ifadesinin alınması	deposition n.
79	Law	tanık kürsüsü	witness box n.
80	Law	tanık yemini	witness's oath n.
81	Law	tarafsız tanık	non-party witness n.
82	Law	tanık ifadesi	witness acknowledgement n.
83	Law	tanık ifadesi	witness statement n.
84	Law	tanık tarafgirliği	bias of witness n.
85	Law	tanık olarak dinlenen şahit	prosecuting witness n.
86	Law	tanık dinletme hakkı	call to witness n.
87	Law	tanık yeri	witness box n.
88	Law	tanık dinletme	call witnesses n.
89	Law	tanık beyanı	witness statement n.
90	Law	tanık beyanı	witness acknowledgement n.
91	Law	tanık yolluğu	conduct money n.
92	Law	tanık koruma dairesi	witness protection department n.
93	Law	tanık koruma kanunu	witness protection act n.
94	Law	yeminli tanık beyanı	witness' affidavit n.
95	Law	yeminli tanık beyanı	witness' sworn statement n.
96	Law	yalancı tanık	false witness n.
97	Law	yalancı tanık	perjurer n.
98	Law	yeminli tanık ifadesi	testimony n.
99	Law	gördüğü değil işittiği bir şeyi aktaran tanık	earwitness n.
100	Law	bir duruşmadaki en önemli veya asıl tanık	star witness n.
101	Law	tanık beyanı	declaration n.
102	Law	tanık ifade tutanağı	information n.
103	Law	tanık kürsüsü	stand n.
104	Law	tanık olmak	testify v.
105	Law	tanık dinlemek	hear the witness v.
106	Law	tanık ifadesi dinlemek	hear the witness testimony v.
107	Law	tanık çağırmak	summon a witness to court v.
108	Law	tanık çağırmak	bring a witness to court v.
109	Law	tanık göstermek	produce a witness v.
110	Law	tanık olarak çağırmak	call witness v.
111	Law	tanık göstermek	protest [obsolete] v.
112	Law	tanık olan kimse ile ilgili	testificatory adj.
113	Law	cezai ehliyeti bulunan (tanık)	competent adj.
Politics
114	Politics	atandığı eyalette yeminli belgeler, tanık ifadeleri gibi verileri edinme yetkisi bulunan memur	commissioner of deeds [us] n.
Institutes
115	Institutes	tanık koruma kurulu	board of witness protection n.
116	Institutes	tanık koruma kurulu	board of witness protection n.
Technical
117	Technical	tanık örnek	proof bar n.
Automotive
118	Automotive	tanık işaretleri	witness marks n.
Psychology
119	Psychology	içsel tanık	inner witness n.
Chemistry
120	Chemistry	tanık deney	blank determination n.
Latin
121	Latin	tanık olarak dinlenme yeterliğinden yoksun olan kimse	intestabilis n.
Slang
122	Slang	tanık kürsüsüne çıkmak	mount v.