1 |
breakthrough |
atılım |
n. |
|
- Many major technological breakthroughs were made by small-time entrepreneurs with an ingenious streak.
- Birçok büyük teknolojik atılım, dahiyane bir çizgiye sahip küçük çaplı girişimciler tarafından gerçekleştirilmiştir.
- This is a very important breakthrough.
- Bu çok önemli bir atılımdır.
- This is an historic breakthrough.
- Bu tarihi bir atılımdır.
- Environmental breakthroughs were achieved in Rio.
- Çevresel atılımlar Rio'da gerçekleştirildi.
- New mechanisms are constantly being tried out, but, as yet, nobody has made the great breakthrough.
- Sürekli olarak yeni mekanizmalar denenmektedir, ancak henüz kimse büyük atılımı gerçekleştirememiştir.
- New mechanisms are constantly being tried out, but, as yet, nobody has made the great breakthrough.
- Sürekli olarak yeni mekanizmalar deneniyor, ancak henüz kimse büyük bir atılım gerçekleştiremedi.
- These are not the great breakthroughs in democracy that will bring the European Union closer to the citizens.
- Bunlar Avrupa Birliği'ni vatandaşlara yakınlaştıracak büyük demokrasi atılımları değildir.
- We should, however, note the fact that this is a fundamental breakthrough.
- Bununla birlikte, bunun temel bir atılım olduğu gerçeğini de not etmeliyiz.
- Ultimately the political breakthrough came.
- Nihayetinde siyasi atılım geldi.
- For this reason, I think it will be an important breakthrough.
- Bu nedenle, önemli bir atılım olacağını düşünüyorum.
- It is for such reasons that the Northern Dimension is still awaiting its big breakthrough.
- İşte bu gibi nedenlerden ötürü Kuzey Boyutu hala büyük atılımını beklemektedir.
- It is true that we need an international breakthrough in terms of the ICAO.
- Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü açısından uluslararası bir atılıma ihtiyacımız olduğu doğrudur.
- The concluding of the negotiations in Copenhagen in 23 days' time will be an incredible breakthrough.
- Kopenhag'daki müzakerelerin 23 gün içinde sonuçlandırılması inanılmaz bir atılım olacaktır.
- Only a breakthrough into the export market can save us.
- Sadece ihracat pazarına yönelik bir atılım bizi kurtarabilir.
- We have achieved a breakthrough during the course of this year.
- Bu yıl boyunca bir atılım gerçekleştirdik.
- We achieved a breakthrough in EU transport policy.
- AB ulaştırma politikasında bir atılım gerçekleştirdik.
- That was a huge breakthrough.
- Bu büyük bir atılımdı.
- He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
- Bir atılım yapma yeteneğini çok abarttı.
- This is a real breakthrough.
- Bu gerçek bir atılım.
- That was a huge breakthrough.
- O büyük bir atılımdı.
- He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
- O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
Show More (18)
|
2 |
breakthrough |
ilerleme |
n. |
|
- We must not allow the breakthrough at Doha to be watered down.
- Doha'da elde edilen ilerlemenin sulandırılmasına izin vermemeliyiz.
- There has definitely been a breakthrough this year in the area of aid, on which I have been working.
- Üzerinde çalıştığım yardım alanında bu yıl kesinlikle bir ilerleme kaydedildi.
- Fortunately, however, a partial breakthrough was achieved in the field of energy for the first time.
- Neyse ki enerji alanında ilk kez kısmi bir ilerleme kaydedildi.
- We must not allow the breakthrough at Doha to be watered down.
- Doha'da elde edilen ilerlemenin etkisizleştirilmesine izin vermemeliyiz.
- In my view, Parliament has fought with him a successful battle towards a breakthrough in Doha on this score.
- Bana göre Parlamento, Doha'da bu konuda bir ilerleme sağlanması için başarılı bir mücadele vermiştir.
- It is essential that we achieve breakthrough in the negotiations on the agricultural portfolio.
- Tarım portföyüne ilişkin müzakerelerde ilerleme kaydetmemiz elzemdir.
Show More (3)
|
3 |
breakthrough |
buluş |
n. |
|
- Most scientific breakthroughs are nothing else than the discovery of the obvious.
- Bilimsel buluşların çoğu, aşikar olanın keşfinden başka bir şey değildir.
- There are no breakthroughs.
- Hiçbir buluş yok.
- Most scientific breakthroughs are nothing else than the discovery of the obvious.
- Bilimsel buluşların çoğu, apaçık ortada olanın keşfinden başka bir şey değildir.
Show More (0)
|
4 |
breakthrough |
dönüm noktası |
n. |
|
- The Biarritz Summit was a breakthrough for reinforced cooperation.
- Biarritz Zirvesi güçlendirilmiş işbirliği için bir dönüm noktası olmuştur.
- The directive will signify a breakthrough for both climate change and emissions trading.
- Direktif, hem iklim değişikliği hem de emisyon ticareti için bir dönüm noktası anlamına gelecektir.
Show More (-1)
|