1 |
coin |
bozuk para |
n. |
|
- She picked up a coin.
- Bir bozuk para aldı.
- Why do the five yen coin and the fifty yen coin have holes in the center?
- Neden 5 ve 50 yenlik bozuk paraların ortasında boşluk var?
- He picked up the coins that had fallen behind the sofa.
- Kanepenin arkasına düşen bozuk paraları aldı.
- Tom took some coins out of his pocket.
- Tom cebinden biraz bozuk para çıkardı.
- Tom reached into his pocket and pulled out a handful of coins.
- Tom cebine uzandı ve bir avuç dolusu bozuk para çıkardı.
- A coin dropped out of his pocket.
- Cebinden bir bozuk para düştü.
- This vending machine won't accept 500 yen coins.
- Bu otomat 500 yen bozuk paraları kabul etmiyor.
- Tom found an old coin just outside the back door.
- Tom arka kapının hemen dışında eski bir bozuk para buldu.
- He picked up the coins that had fallen behind the sofa.
- Kanepenin arkasına düşen bozuk paraları topladı.
- My daughter lost almost all the coins she had collected.
- Kızım biriktirdiği bozuk paraların neredeyse tamamını kaybetti.
- Tom picked up all the coins on the floor.
- Tom yerdeki bütün bozuk paraları topladı.
- I found a coin on the sidewalk.
- Kaldırımda bir bozuk para buldum.
- Tom collected old coins.
- Tom eski bozuk paraları topladı.
- Do you have a coin?
- Bozuk paran var mı?
- Tom put the coins into the box.
- Tom bozuk paraları kutuya koydu.
- I left my pack in a coin locker at the train station.
- Çantamı tren istasyonundaki bozuk para dolabına bıraktım.
- He took out some coins.
- Birkaç bozuk para çıkardı.
- Tom picked up a coin.
- Tom bir bozuk para aldı.
- He pulled a coin out of his pocket.
- O cebinden bir bozuk para çıkardı.
- Tom found many more coins under the bed.
- Tom yatağın altında daha birçok bozuk para buldu.
- She swallowed a coin.
- Bir bozuk para yuttu.
- How many coins did you find?
- Kaç tane bozuk para buldun?
- Tom accidentally swallowed a coin.
- Tom yanlışlıkla bozuk para yuttu.
- A nickel is a five-cent coin.
- Bir nikel beş kuruş değerinde bozuk paradır.
- Tom took out some coins and handed one to Mary.
- Tom birkaç bozuk para çıkardı ve birini Mary'ye uzattı.
- Tom picked up the coins that had fallen behind the sofa.
- Tom kanepenin arkasına düşmüş olan bozuk paraları topladı.
- Sami put the coin in his pocket.
- Sami bozuk parayı cebine koydu.
- Tom bent down and picked up the coin.
- Tom eğildi ve bozuk parayı aldı.
- Tom flipped the coin in the air and then caught it.
- Tom bozuk parayı havaya attı ve sonra onu yakaladı.
- Tom found a few coins on the floor.
- Tom yerde birkaç bozuk para buldu.
- He pulled a coin out of his pocket.
- Cebinden bir bozuk para çıkardı.
- The coins are metal.
- Bozuk paralar metal.
- The coins are metal.
- Bozuk paralar madenidir.
- Tom dropped a coin into the beggar's cup.
- Tom dilencinin kupasına bozuk para attı.
- She swallowed a coin.
- O bir bozuk para yuttu.
- Tom took out some coins and gave them to the old man.
- Tom birkaç bozuk para çıkarıp yaşlı adama verdi.
- The kid kept all of his coins in a piggy bank.
- Çocuk tüm bozuk paralarını bir kumbarada tuttu.
- I only stole a few coins.
- Ben sadece birkaç bozuk para çaldım.
- Tom accidentally swallowed a coin.
- Tom yanlışlıkla bir bozuk para yuttu.
- I have many coins in this box.
- Bu kutuda bir sürü bozuk param var.
- A coin rolled under the desk.
- Masanın altından bir bozuk para yuvarlandı.
- How long did it take you to collect so many coins?
- Bu kadar çok bozuk para toplaman ne kadar sürdü?
- Tom counted the coins.
- Tom bozuk paraları saydı.
- Tom picked up a coin.
- Tom yerden bir bozuk para aldı.
Show More (41)
|
2 |
coin |
para |
n. |
|
- M1 means notes and coin in circulation plus bank sight deposits.
- M1, dolaşımdaki banknotlar ve metal paralar artı vadesiz banka mevduatı anlamına gelir.
- M1 generally means notes and coin in circulation plus bank sight deposits.
- M1 genel olarak dolaşımdaki banknotlar ve metal paralar artı vadesiz banka mevduatı anlamına gelir.
- All the citizens of the European Union have amassed foreign coins from their travels abroad on business or pleasure.
- Tüm Avrupa Birliği vatandaşları, iş veya eğlence amaçlı yurtdışı seyahatlerinden yabancı paralar biriktirmiştir.
- Tom stole some old coins from Mary's house.
- Tom Mary'nin evinden bazı eski paraları çaldı.
- Tom gave me some old coins.
- Tom bana biraz eski para verdi.
- Tom flipped the coin.
- Tom parayı çevirdi.
- Tom picked the coin up and examined it more closely.
- Tom parayı aldı ve daha yakından inceledi.
- Tom picked up the coin.
- Tom parayı aldı.
- Tom showed me his collection of old coins.
- Tom bana eski para kolleksiyonunu gösterdi.
- Tom picked up the coins.
- Tom paraları aldı.
- She bent down and picked up the coin.
- Eğildi ve parayı aldı.
- Tom pocketed the coin.
- Tom parayı cebine attı.
- The date on the coin is 1921.
- Paranın üzerindeki tarih, 1921.
- This coin will bring you good luck.
- Bu para sana iyi şans getirecek.
- How much is this coin worth?
- Bu paranın değeri ne kadar?
- Where did you get those old coins?
- O eski paraları nereden aldın?
- Tom buys and sells old coins.
- Tom eski paraları alıp satıyor.
- Tom stooped and picked up the coin.
- Tom eğildi ve parayı aldı.
- Tom bent over to pick up a coin that was on the floor.
- Tom yerdeki parayı almak için eğildi.
- Tom buys and sells old coins.
- Tom eski paraları alır ve satar.
- Ancient coins were found inside the mysterious tomb.
- Eski paralar gizemli mezar içinde bulundu.
- Where did you pick up those old coins?
- O eski paraları nerede buldun?
- Tom gave me some old coins.
- Tom bana bazı eski paralar verdi.
- Tom pulled a coin out of his pocket.
- Tom cebinden bir para çıkardı.
- The Italian paid for his coffee in Germany with Greek euro coins.
- İtalyan, Almanya'da kahve parasını Yunan Euro'su ile ödedi.
- I got these old coins from Tom.
- Bu eski paraları Tom'dan aldım.
- Tom told me where he had hidden the old coins.
- Tom bana eski paraları nereye sakladığını söyledi.
- Tom bent down and picked up the coin.
- Tom eğildi ve parayı aldı.
- Tom found a very old coin in the garden.
- Tom bahçede çok eski bir para buldu.
- Ken collects old coins.
- Ken eski paralar toplar.
- It is said that he has a lot of old coins.
- Çok fazla eski parası olduğu söyleniyor.
- He came across this old coin in an antique shop.
- Bu eski paraya bir antikacıda rastlamış.
- He came across this old coin in an antique shop.
- Bu antik paraya bir antikacı dükkanında rastladı.
Show More (30)
|
3 |
coin |
sikke |
n. |
|
- Tom gave Mary an old coin.
- Tom, Mary'ye eski bir sikke verdi.
- I got these old coins from her.
- Bu eski sikkeleri ondan aldım.
- Tom found a Roman coin.
- Tom bir Roma sikkesi buldu.
- How many coins did you give me?
- Bana kaç sikke verdin?
- Tom showed me his collection of old coins.
- Tom bana eski sikke koleksiyonunu gösterdi.
- Tom picked up the coins.
- Tom sikkeleri aldı.
- Do you collect coins?
- Sikke topluyor musun?
- I asked my friend to send me a couple coins of his country.
- Arkadaşımdan bana ülkesinden birkaç sikke göndermesini istedim.
- Tom stole some old coins from Mary's house.
- Tom, Mary'nin evinden birkaç eski sikke çaldı.
- Tom counted the coins.
- Tom sikkeleri saydı.
- This is a silver coin.
- Bu bir gümüş sikkedir.
- Tom picked the coin up and examined it more closely.
- Tom sikkeyi yerden aldı ve onu daha yakından inceledi.
- The kitten loved to chase rolling coins.
- Kedi yavrusu yuvarlanan sikkeleri kovalamayı severdi.
Show More (10)
|
4 |
coin |
madeni para |
n. |
|
- The elephant's trunk is so prehensile that it can pick up a coin from the ground.
- Filin hortumu o kadar kavrayıcıdır ki yerden bir madeni parayı dahi alabilir.
- This is the largest coin factory in the United States.
- Burası Birleşik Devletler'deki en büyük madeni para fabrikası.
- The date on the coin is 1921.
- Madeni paradaki tarih, 1921'dir.
- The 5 yen coin is made from brass and the 10 yen coin is made from bronze.
- 5 yenlik madeni para pirinçten, 10 yenlik madeni para ise bronzdan yapılır.
- You gave me an extra coin.
- Bana fazladan bir madeni para verdin.
- Tom bent over and picked the coin up.
- Tom eğildi ve madeni parayı aldı.
- The boys have found a coin.
- Çocuklar bir madeni para buldular.
- A coin rolled under the desk.
- Masanın altına madeni para yuvarlandı.
- Tom stooped to pick up a coin he saw on the sidewalk.
- Tom kaldırımda gördüğü madeni parayı almak için durdu.
Show More (6)
|
5 |
coin |
bozukluk |
n. |
|
- Tom counted the coins.
- Tom bozuklukları saydı.
Show More (-2)
|