fully - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
fully tamamen adv.
  • I fully share your interest in cooperation networks and activities between regions.
  • Bölgeler arası işbirliği ağlarına ve faaliyetlerine olan ilginizi tamamen paylaşıyorum.
  • The PPE-DE Group wholeheartedly and fully endorses the compromises that have been made.
  • PPE-DE Grubu, yapılan uzlaşmaları tüm kalbiyle ve tamamen desteklemektedir.
  • Experience shows, however, that the future system must be a fully integrated system for bookkeeping purposes.
  • Ancak deneyimler, gelecekteki sistemin muhasebe amacıyla tamamen entegre bir sistem olması gerektiğini göstermektedir.
Show More (328)
fully tam olarak adv.
  • Even today the case has still not fully come to light or been brought to justice.
  • Bugün bile dava hala tam olarak aydınlığa kavuşmuş ya da adalet önüne çıkarılmış değil.
  • The Commission participates fully in the European Union's endeavours to support human rights in Syria.
  • Komisyon, Avrupa Birliği'nin Suriye'deki insan haklarını destekleme çabalarına tam olarak katılmaktadır.
  • We must follow up with the practical steps which will fully realise the potential of biotechnology.
  • Biyoteknolojinin potansiyelini tam olarak hayata geçirecek pratik adımları takip etmeliyiz.
Show More (132)
fully tam adv.
  • Further approximation is however necessary to fully align with the European legislation.
  • Ancak, Avrupa mevzuatı ile tam bir uyum sağlamak için daha fazla yakınlaşma gereklidir.
  • In conclusion, the sustainable development of mountain areas can only be achieved if all partners are fully involved.
  • Sonuç olarak, dağlık alanların sürdürülebilir kalkınması ancak tüm ortakların tam katılımıyla sağlanabilir.
  • We were fully agreed about these matters during the period in which we sat almost side by side here in Parliament.
  • Burada, Parlamento'da neredeyse yan yana oturduğumuz süre boyunca bu konularda tam bir mutabakat içindeydik.
Show More (42)
fully tümüyle adv.
  • We can only fully agree with him.
  • Ona tümüyle katılmadan edemiyoruz.
  • I fully endorse this report, which calls for a revitalisation of European youth policy.
  • Avrupa gençlik politikasının yeniden canlandırılması çağrısında bulunan bu raporu tümüyle destekliyorum.
  • I am happy to notify you that I have fully recovered.
  • Tümüyle iyileştiğimi sizlere haber vermekten mutluluk duyuyorum.
Show More (1)
fully etraflıca adv.
  • These issues were fully explored at an important conference last autumn, attended by the principal interested partners.
  • Bu konular geçtiğimiz sonbaharda ilgili başlıca ortakların katıldığı önemli bir konferansta etraflıca ele alındı.
Show More (-2)
fully tamamıyla adv.
  • I haven't had time to fully discuss the matter with Tom.
  • Tom'la konuyu tamamıyla görüşmek için zamanım yoktu.
Show More (-2)