last - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
last son adj.
  • The last page of the book was missing.
  • Kitabın son sayfası kayıptı.
  • She spent all she had on a broken car, every last penny.
  • Elinde avucunda ne varsa bozuk bir arabaya harcamıştı, hem de son kuruşuna kadar.
  • As I have already emphasised, the 2003 Budget is the last for an EU of 15 Member States.
  • Daha önce de vurguladığım gibi, 2003 Bütçesi 15 Üye Devletten oluşan bir AB için son bütçedir.
Show More (803)
last geçen adj.
  • I haven't heard from her since last week.
  • Geçen haftadan beri ondan haber alamadım.
  • There are many lessons to be learned from the events of last year, but they are not necessarily new.
  • Geçen yıl yaşanan olaylardan çıkarılması gereken pek çok ders var, ancak bunların yeni olması gerekmiyor.
  • Last year, Parliament proposed in a resolution to extend this period to 36 months.
  • Geçen yıl Parlamento bir kararla bu sürenin 36 aya uzatılmasını teklif etmiştir.
Show More (606)
last en son adj., adv.
  • Standards were last established by the International Civil Aviation Organisation in 1977.
  • Standartlar en son 1977 yılında Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü tarafından belirlenmiştir.
  • The health and pensions of the citizens must be the last item on a State's budget to be altered.
  • Vatandaşların sağlık ve emekli maaşları, bir Devletin bütçesinde değiştirilecek en son kalem olmalıdır.
  • The evaluation was last carried out in April.
  • Değerlendirme en son Nisan ayında yapılmıştır.
Show More (342)
last sürmek v.
  • When Spain and Portugal acceded to the EU, there was a safeguard clause lasting up to seven years.
  • İspanya ve Portekiz AB'ye katıldığında, yedi yıla kadar süren bir koruma maddesi vardı.
  • The best that can be said about the Treaty is that it will only last for a year or two.
  • Antlaşma hakkında söylenebilecek en iyi şey, sadece bir ya da iki yıl sürecek olmasıdır.
  • Are we facing chronic pollution, which will last for years, or is a solution emerging?
  • Yıllarca sürecek kronik bir kirlilikle mi karşı karşıyayız yoksa bir çözüm mü ortaya çıkıyor?
Show More (148)
last sonuncu adj.
  • The last one deals with the Trade Union Technical Bureau for Health and Safety.
  • Sonuncusu İşçi Sendikaları Sağlık ve Güvenlik Teknik Bürosu ile ilgilidir.
  • The latest was the world conference on education, which took place in Dakar last year.
  • Sonuncusu geçen yıl Dakar'da düzenlenen dünya eğitim konferansıydı.
  • The last in this column of nations is Litavia that is, the Grand Duchy of Lithuania.
  • Bu uluslar sütununun sonuncusu Litavya, yani Litvanya Büyük Dükalığı'dır.
Show More (40)
last dayanmak v.
  • The best that can be said about the Treaty is that it will only last for a year or two.
  • Antlaşma hakkında söylenebilecek en iyi şey, sadece bir ya da iki yıl dayanacağıdır.
  • Tom didn't even last a year.
  • Tom bir yıl bile dayanamadı.
  • I thought this pair of shoes would last longer.
  • Bu ayakkabıların daha uzun süre dayanacağını düşünmüştüm.
Show More (18)
last devam etmek v.
  • The events of 11 September last year are still clearly dominating world politics.
  • Geçen yıl 11 Eylül'de meydana gelen olaylar hala dünya siyasetine hakim olmaya devam ediyor.
  • Tom ran and ran, until at last he saw the telephone booth.
  • Tom, sonunda telefon kulübesini görünceye kadar koşmaya devam etti.
  • It'll never last.
  • Asla devam etmeyecek.
Show More (4)
last önceki adj.
  • This one will no doubt meet the same fate as the last one.
  • Şüphesiz bu da bir öncekiyle aynı kaderi paylaşacaktır.
  • Nevertheless, we have already been presented with a second package, which is just as bad as the last previous one.
  • Bununla birlikte en az bir önceki kadar kötü olan ikinci bir paketle karşı karşıyayız.
  • The sixth planet was ten times larger than the last one.
  • Altıncı gezegen, bir öncekinden tam on kat daha büyüktü.
Show More (2)
last yetmek v.
  • I'm wondering how long $100 will last me.
  • Yüz doların bana ne kadar yeteceğini merak ediyorum.
  • Akira will stay in New York while his money lasts.
  • Akira parası yettiği sürece New York'ta kalacak.
  • Our food supplies will last till April.
  • Yiyecek stoklarımız Nisan ayına kadar yetecek.
Show More (1)
last son olarak adv.
  • Last of all, I'd like to say that everyone did a great job.
  • Son olarak, herkesin harika bir iş çıkardığını söylemek isterim.
  • When did you last see them?
  • Onları son olarak ne zaman gördün?
  • Tom was last seen in Boston.
  • Tom son olarak Boston'da görüldü.
Show More (0)
last en son adv.
  • It was about a year ago that I last heard from him.
  • Ondan en son bir yıl önce haber almıştım.
Show More (-2)
last önceki n.
  • She called me just the day before last.
  • Önceki gün beni aradı.
Show More (-2)
last kalan n.
  • He finished off the last of the whiskey.
  • Viskinin kalanını bitirdi.
Show More (-2)
last sonuna (kadar) n.
  • He remained a faithful husband to the last.
  • Sonuna kadar sadık bir koca olmaya devam etti.
Show More (-2)
last sonunda n.
  • He managed to finish his homework at last.
  • Sonunda ödevini bitirmeyi başardı.
Show More (-2)
last en son n.
  • He was the last to leave the building.
  • Binayı en son terk eden oydu.
Show More (-2)