|
- We did not come here to provide a shoulder to cry on.
- Biz buraya ağlanacak omuz olmaya gelmedik.
- Last year, late season, I started having shoulder trouble.
- Geçen yıl, sezon sonunda, omzumda sorun yaşamaya başladım.
- Likewise also, the right shoulder of the victim of peace offerings shall fall to the priest as first-fruits.
- Aynı şekilde, esenlik sunularının kurbanının sağ omzu da ilk ürün olarak kâhine verilmelidir.
- Last year, late season, I started having shoulder trouble.
- Geçen sene, sezonun sonlarında omuz sorunu yaşamaya başladım.
- Likewise also, the right shoulder of the victim of peace offerings shall fall to the priest as first-fruits.
- Aynı şekilde, esenlik kurbanının sağ omzu da ilk ürün olarak kâhinin payına düşecektir.
- Last year, late season, I started having shoulder trouble.
- Geçen yıl, sezon sonuna doğru omzumda sorun yaşamaya başladım.
- Likewise also, the right shoulder of the victim of peace offerings shall fall to the priest as first-fruits.
- Aynı şekilde esenlik kurbanının sağ omzu da ilk ürün olarak kâhine düşüyor.
- He rested his hand on my shoulder.
- Elini omzuma koydu.
- Tom has dislocated his shoulder.
- Tom omzunu yerinden çıkardı.
- Tom put both hands on Mary's shoulder.
- Tom her iki elini Mary'nin omzuna koydu.
- Tom put his hand on Mary's shoulder.
- Tom elini Mary'nin omzuna koydu.
- I hurt my shoulder.
- Omzumu incittim.
- She grabbed me by the shoulder.
- O beni omzumdan tuttu.
- She dislocated her shoulder.
- Onun omuzu çıktı.
- The kick of the rifle can break your shoulder.
- Tüfeğin tepmesi senin omzunu kırabilir.
- My shoulder is OK now.
- Omzum şimdi iyi.
- She rested her head on her mother's shoulder.
- Başını annesinin omzuna yasladı.
- I put my hand on his shoulder.
- Ben elimi onun omzuna koydum.
- Patting me on the shoulder, he thanked me for helping him.
- Omzumu okşayarak, ona yardım ettiğim için teşekkür etti.
- Tom has a chip on his shoulder.
- Tom'un omuzunda bir çatlak var.
- He fell asleep on my shoulder.
- O, benim omzumda uyuyakaldı.
- Tom felt Mary's hand on his shoulder.
- Tom, Mary'nin elini omzunda hissetti.
- Sami had a tattoo on his shoulder.
- Sami'nin omzunda bir dövme vardı.
- Tom touched Mary's shoulder.
- Tom Mary'nin omzuna dokundu.
- Tom looked over to his shoulder to see if anyone was following him.
- Tom kendisini takip eden biri olup olmadığını görmek için omzunun üzerinden baktı.
- Tom looked over to his shoulder.
- Tom omuzuna göz gezdirdi.
- She rested her head on his shoulder.
- Başını onun omzuna yasladı.
- He felt something touch his shoulder.
- Omzuna bir şeyin dokunduğunu hissetti.
- Tom cried over Mike's shoulder.
- Tom, Mike'ın omzunda ağladı.
- I fell asleep on her shoulder.
- Onun omzunda uyuyakaldım.
- Tom carried the duffle bag on his shoulder.
- Tom spor çantasını omzunda taşıdı.
- He patted me on the shoulder.
- Omzumu pışpışladı.
- He touched my shoulder.
- O benim omzuma dokundu.
- Sami injured his shoulder in a match.
- Sami bir maçta omzundan sakatlandı.
- He shook his son by the shoulder.
- O, oğlunun omuzunu salladı.
- He looked back over his shoulder.
- Omzunun üzerinden arkasına baktı.
- Tom is a shoulder cat.
- Tom omuzda durmayı seven bir kedi.
- While I was taking a walk, someone tapped me on the shoulder.
- Ben yürüyüş yapıyorken birisi omzuma dokundu.
- Tom dislocated his shoulder.
- Tom'un omzu çıkmıştı.
- He shook his son by the shoulder.
- Oğlunu omzundan sarstı.
- He put his hand gently on her shoulder.
- Elini nazikçe kızın omzuna koydu.
- Tom put his hand on Mary's shoulder.
- Tom Mary'nin omzuna elini koydu.
- How's your shoulder?
- Omuzunuz nasıl?
- Could you cut it shoulder length?
- Omuz uzunluğunda keser misiniz?
- I was shot in the shoulder.
- Omzumdan vuruldum.
- What does the doctor think is wrong with your shoulder?
- Doktor omzunda ne sorun olduğunu düşünüyor?
- She grabbed me by the shoulder.
- Beni omzumdan yakaladı.
- There is a little spider on your shoulder.
- Omzunda küçük bir örümcek var.
- Tom patted me on the shoulder.
- Tom benim omzumu sıvazladı.
- Tom fell asleep on my shoulder.
- Tom benim omzumda uyuyakaldı.
- Tom has dislocated his shoulder.
- Tom'un omzu çıktı.
- Tom looked nervously over his shoulder.
- Tom endişeyle omzunun üzerinden baktı.
- Tom put his arm around my shoulder.
- Tom kolunu omzuma doladı.
- How did you fracture your shoulder?
- Omzunu nasıl kırdın?
- He was wounded in the shoulder.
- O, omuzundan yaralandı.
- She put her head on my shoulder.
- Başını omzuma koydu.
- The shoulder joins the arm to the torso.
- Omuz, kol ile gövdeyi birleştirir.
- I fell asleep on her shoulder.
- Ben onun omzunda uyuyakaldım.
- Tom is a shoulder cat.
- Tom omuz kedisidir.
- Dan carried the bag on his shoulder.
- Dan çantayı omzunda taşıyordu.
- He cried over her shoulder.
- Adam onun omzunda ağladı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
- Başını delikanlının omzuna koyan kız şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- I have a tattoo on my left shoulder.
- Sol omzumda bir dövme var.
- Tom looked over to his shoulder to see if anyone was following him.
- Tom birinin kendisini izleyip izlemediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.
- Tom is carrying a duffel bag on his shoulder.
- Tom omzunda bir spor çantası taşıyor.
- Tom felt a tap on his shoulder.
- Tom omzuna dokunulduğunu hissetti.
- While I was taking a walk, someone tapped me on the shoulder.
- Yürüyüş yaparken biri omzuma dokundu.
- He tapped me on the shoulder.
- O benim omzuma yavaşça vurdu.
- I was shot in the shoulder.
- Omuzdan vuruldum.
- Someone tapped me on the shoulder.
- Biri omzuma dokundu.
- He patted me on the shoulder.
- Omzumu sıvazladı.
- Mary rested her head on Tom's shoulder.
- Mary başını Tom'un omzuna yasladı.
- Would you like a shoulder massage?
- Omuz masajı ister misiniz?
- A parrot was perched on the captain's shoulder.
- Kaptanın omzuna bir papağan tünemişti.
- He dislocated his shoulder.
- Omzu çıktı.
- He kissed her shoulder.
- Onun omzunu öptü.
- Sami injured his shoulder in a match.
- Sami bir maçta omzunu sakatladı.
- Bill tapped me on the shoulder.
- Bill, omuzuma yavaşça vurdu.
- Tom touched Mary's shoulder.
- Tom, Mary'nin omzuna dokundu.
- The burden is light on the shoulder.
- Omuzdaki yük hafif.
- Mary leaned her head on his shoulder.
- Mary başını onun omzuna yasladı.
- I felt a tap on my shoulder.
- Omzuma dokunulduğunu hissettim.
- Tom felt someone tap him on the shoulder.
- Tom birinin omzuna dokunduğunu hissetti.
- My shoulder is fine now.
- Omzum şimdi iyi.
- Tom always has a backpack slung over his shoulder.
- Tom'un omzunda her zaman bir sırt çantası vardır.
- I reached out and tapped him on the shoulder.
- Uzandım ve omzuna dokundum.
- How's your shoulder?
- Omzun nasıl oldu?
- Tom is a shoulder cat.
- Tom omza çıkmaktan hoşlanan bir kedi.
- Tom gently touched Mary's shoulder.
- Tom nazikçe Mary'nin omzuna dokundu.
- She put her head on my shoulder.
- O, başını omzuma koydu.
- I dislocated my shoulder.
- Omzum çıktı.
- Layla felt Sami's fingertips touching the back of her shoulder.
- Layla, Sami'nin parmak uçlarının omzunun arkasına dokunduğunu hissetti.
- Tom always has a backpack slung over his shoulder.
- Tom'un her zaman omuzunda asılı bir sırt çantası vardır.
- Tom carried his duffel bag on his shoulder.
- Tom spor çantasını omzunda taşıyordu.
- Tom tapped on my shoulder.
- Tom omzuma dokundu.
- Tom tapped me on the shoulder.
- Tom omzuma hafifçe vurdu.
- Tom glanced over his shoulder, but didn't see anything.
- Tom omzunun üzerinden baktı ama bir şey göremedi.
- I put my hand on her shoulder.
- Elimi onun omuzuna koydum.
- Mary flicked her long ponytail over her shoulder.
- Mary uzun at kuyruğunu omzunun üzerinden attı.
- She patted her son on the shoulder.
- Oğlunun omzunu okşadı.
- He placed his hand on my shoulder.
- Elini omzuma koydu.
- Mary laid her head on Tom's shoulder and soon fell asleep.
- Mary başını Tom'un omzuna koydu ve kısa sürede uykuya daldı.
- Tom touched my shoulder.
- Tom omzuma dokundu.
- The shoulder joins the arm to the torso.
- Omuz kol ve gövdeyi birleştirir.
- Mary accidentally brushed Tom's shoulder.
- Mary yanlışlıkla Tom'un omzuna dokundu.
- He felt her hand on his shoulder.
- Elini omzunda hissetti.
- I fell asleep on his shoulder.
- Ben onun omzunda uyuyakaldım.
- Tom looked nervously over his shoulder.
- Tom omzunun üzerinden sinirli şekilde baktı.
- Tom felt somebody touch his shoulder.
- Tom birinin omzuna dokunduğunu hissetti.
- He has a strong shoulder for you to lean on.
- Yaslanabileceğin güçlü bir omzu var.
- I felt a severe pain on the shoulder.
- Omzumda şiddetli bir ağrı hissettim.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
- Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- He looked back over his shoulder.
- Omzunun üzerinden geriye baktı.
- I have a pain in the shoulder.
- Benim omzumda bir ağrı var.
- Tom looked over to his shoulder.
- Tom omzuna doğru baktı.
- I looked over my shoulder.
- Omzumun üzerinden baktım.
- Mary tossed her hair over her shoulder.
- Mary saçını omzunun üzerine attı.
- I have a tattoo on my left shoulder.
- Sol omzumda bir dövmem var.
- She fell asleep on my shoulder.
- O benim omzumda uyuyakaldı.
- She dislocated her shoulder.
- Omzu çıkmış.
- Tom glanced backward over his shoulder and waved goodbye.
- Tom omzunun üzerinden geriye doğru baktı ve el sallayarak veda etti.
- I cried on his shoulder.
- Omzunda ağladım.
- I have had my hair cut shoulder length.
- Saçımı omuz hizasında kestirdim.
- Mary rested her head on Tom's shoulder.
- Mary başını Tom'un omuzuna yasladı.
- He fell asleep on my shoulder.
- O benim omzumda uyuyakaldı.
- Tom's muscles tightened when Mary touched his shoulder.
- Mary onun omzuna dokunduğunda Tom'un kasları gerildi.
- His shoulder hurts because he carried a very heavy suitcase.
- Çok ağır bir bavul taşıdığı için omzu ağrıyor.
- Mary put her head on Tom's shoulder and began to cry.
- Mary başını Tom'un omzuna koydu ve ağlamaya başladı.
- Tom patted his son on the shoulder.
- Tom oğlunun omzunu sıvazladı.
- She fell asleep on my shoulder.
- Omzumda uyuyakaldı.
- The kick of the rifle can break your shoulder.
- Tüfeğin tepmesi omzunuzu kırabilir.
- Show me your shoulder.
- Bana omzunu göster.
- I was walking down the street when suddenly someone tapped me on the shoulder.
- Biri omzuma aniden dokunduğunda sokakta aşağıya doğru yürüyordum.
- My shoulder hurts.
- Omzum ağrıyor.
- She flicked her hair over her shoulder.
- Saçını omzunun üzerinden attı.
- Her hair fell over her shoulder.
- Saçları omzunun üzerinden düştü.
- I carried the box on my shoulder.
- Kutuyu omzumda taşıdım.
- He carried a rifle on his shoulder.
- Omuzunda bir tüfek taşıyordu.
- She leaned against his shoulder.
- Onun omzuna yaslandı.
- Tom removed his pistol from his shoulder holster and laid it on the table.
- Tom tabancasını omuz kılıfından çıkardı ve masanın üzerine koydu.
- I feel that someone tapped my shoulder.
- Birinin omzuma dokunduğunu hissediyorum.
- A brother is like a shoulder.
- Bir kardeş, yaslanacak omuz gibidir.
- He patted me on the shoulder with a smile.
- Gülümseyerek omzumu okşadı.
- Tom cried over Mike's shoulder.
- Tom Mike'ın omuzunda ağladı.
- Show me your shoulder.
- Omzunu bana göster.
- He put his hand on my shoulder.
- Elini omzuma koydu.
- He touched my shoulder.
- Omzuma dokundu.
- Layla felt Sami's fingertips touching the back of her shoulder.
- Leyla, Sami'nin parmak uçlarının, omzunun arkasına dokunduğunu hissetti.
- I looked over my shoulder.
- Omuzumun üzerinden göz gezdirdim.
- I don't want you looking over my shoulder.
- Omzumun üzerinden bakmanı istemiyorum.
- I put my hand on Tom's shoulder.
- Elimi Tom'un omzuna koydum.
- She touched my shoulder.
- Omuzuma dokundu.
- Tom has a chip on his shoulder.
- Tom'un omzunda bir çip var.
- Tom looked over his shoulder.
- Tom omzunun üzerinden baktı.
- My cat rubbed her head against my shoulder.
- Kedim başını omzuma sürttü.
- Father laid his hand on my shoulder.
- Babam elini omzuma koydu.
- He felt something touch his shoulder.
- O bir şeyin omzuna dokunduğunu hissetti.
- I put my hand on her shoulder.
- Elimi onun omzuna koydum.
- Tom touched Mary on the shoulder.
- Tom Mary'nin omzuna dokundu.
- Tom's muscles tightened when Mary touched his shoulder.
- Mary omzuna dokunduğunda Tom'un kasları gerildi.
- I put my hand on his shoulder.
- Elimi omzuna koydum.
- Mary tossed her hair over her shoulder.
- Mary saçını omzunun üzerinden attı.
- Tom looked over his shoulder to see if Mary was still following him.
- Tom, Mary'nin hala onu takip edip etmediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.
- He put his arm around her shoulder.
- Kolunu onun omzuna doladı.
- He placed his hand on my shoulder.
- O, elini benim omzuma koydu.
- I fell asleep on his shoulder.
- Ben onun omzunda uyuyakalmışım.
- The doctor treated my shoulder.
- Doktor omzumu tedavi etti.
- Tom put a hand on Mary's shoulder.
- Tom elini Mary'nin omzuna koydu.
- Tom tapped me on the shoulder.
- Tom omzuma dokundu.
- Mary laid her head on Tom's shoulder and soon fell asleep.
- Mary başını Tom'un omzuna koydu ve kısa süre sonra uykuya daldı.
- Tom glanced over his shoulder, but didn't see anything.
- Tom omzunun üzerinden baktı ama bir şey görmedi.
- She touched him on the shoulder.
- Omzuna dokundu.
- He put a hand gently on her shoulder.
- Bir elini yavaşça omzuna koydu.
- I was walking down the street when suddenly someone tapped me on the shoulder.
- Caddede yürürken aniden biri omzuma dokundu.
- He patted his brother on the shoulder.
- Kardeşinin omzunu sıvazladı.
- Tom hurt his shoulder.
- Tom omzunu incitti.
- Tom felt Mary's hand on his shoulder.
- Tom omuzunda Mary'nin elini hissetti.
- Tom is carrying a duffel bag over his shoulder.
- Tom omzunda bir spor çantası taşıyor.
- Someone tapped me on the shoulder.
- Birisi omuzuma hafifçe vurdu.
- Mary leaned over and pressed her head against Tom's shoulder.
- Mary eğildi ve Tom'un omzuna başını bastırdı.
- Mary leaned her head on his shoulder.
- Mary başını onun omzuna dayadı.
- Tom slung his bag over his shoulder.
- Tom çantasını omuzuna astı.
- Put your hand on my shoulder.
- Elini omzuma koy.
- Mary put her head on Tom's shoulder.
- Mary başını Tom'un omzuna koydu.
- I felt a tap on my shoulder.
- Omzumda bir dokunuş hissettim.
- Bill tapped me on the shoulder.
- Bill omzuma hafif hafif vurdu.
- Tom felt somebody touch his shoulder.
- Tom birisinin omzuna dokunduğunu hissetti.
- Tom put his arm around my shoulder.
- Tom kolunu benim omzuma koydu.
- Tom has a pain in the shoulder.
- Tom'un omzunda bir ağrı var.
- Tom put his head on Mary's shoulder and began to cry.
- Tom başını Mary'nin omzuna koydu ve ağlamaya başladı.
- Tom wrapped his arm around her shoulder.
- Tom kolunu onun omzuna doladı.
- Tom rested his hand on my shoulder.
- Tom omzuma elini koydu.
- Tom squeezed Mary's shoulder.
- Tom, Mary'nin omzunu sıktı.
- Tom fell asleep on my shoulder.
- Tom omzumda uyuyakaldı.
- I felt somebody pat me on the shoulder.
- Ben, birinin omzuma hafifçe vurduğunu hissettim.
- Tom put a hand on Mary's right shoulder.
- Tom bir elini Mary'nin sağ omzuna koydu.
- Patting me on the shoulder, he thanked me for helping him.
- Omzuma hafifçe vurarak ona yardım ettiğim için bana teşekkür etti.
- I cried on his shoulder.
- Onun omzunda ağladım.
- Tom rested his hand on my shoulder.
- Tom elini omzuma koydu.
- Tom is a shoulder cat.
- Tom bir omuz kedisi.
- He touched her on the shoulder.
- Onun omzuna dokundu.
- Liisa put her hand on Markku's shoulder.
- Liisa elini Markku'nun omzuna koydu.
- Tom put both hands on Mary's shoulder.
- Tom iki elini Mary'nin omzuna koydu.
- She patted me on the shoulder.
- Omzumu okşadı.
- He was wounded in the shoulder.
- Omzundan yaralanmıştı.
- Mary leaned over and pressed her head against Tom's shoulder.
- Mary eğildi ve başını Tom'un omzuna yasladı.
- We all need a shoulder to cry on.
- Hepimizin ağlayacak bir omuza ihtiyacı var.
- Tom gave Mary a pat on the shoulder.
- Tom Mary'nin omzunu sıvazladı.
- Tom is carrying a duffel bag on his shoulder.
- Tom omuzunda bir spor çantası taşıyor.
- His shoulder hurts because he carried a very heavy suitcase.
- Çok ağır bir bavul taşıdığı için omzu acıyor.
- He put a hand gently on her shoulder.
- Omuzuna hafifçe elini koydu.
- She touched my shoulder.
- Omzuma dokundu.
- She cried over his shoulder.
- Kız onun omzunda ağladı.
- Tom looked over his shoulder to see if Mary was still following him.
- Tom Mary'nin hala onu takip edip etmediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.
- Tom hurt his shoulder.
- Tom omuzunu incitti.
- My shoulder really aches.
- Omzum gerçekten ağrıyor.
- He tapped me on the shoulder.
- Omzuma dokundu.
- My shoulder is OK now.
- Omzum şu an iyi.
- Tom is carrying a duffel bag over his shoulder.
- Tom omuzunda bir spor çanta taşıyor.
- Tom carried his duffel bag on his shoulder.
- Tom spor çantasını omuzunda taşıdı.
- He patted me on the shoulder with a smile.
- O, bir gülümseme ile omuzumu okşadı.
- He carried a rifle on his shoulder.
- Omzunda bir tüfek taşıyordu.
- I hurt my shoulder yesterday.
- Dün omzumu incittim.
- Could you cut it shoulder length?
- Omuz uzunluğunda kesebilir misiniz?
- How's your shoulder?
- Omuzun nasıl?
- My shoulder is fine now.
- Omuzlarım şimdi iyi.
- Dan carried the bag on his shoulder.
- Dan çantayı omuzunda taşıdı.
- Would you like a shoulder massage?
- Omuz masajı ister misin?
- I felt pressure on my shoulder and turned around.
- Omzumda bir baskı hissettim ve arkamı döndüm.
Show More (226)
|
|
- This is a further responsibility which we will have to, which we will be able to shoulder.
- Bu, omuzlamak zorunda olduğumuz ve omuzlayabileceğimiz bir başka sorumluluktur.
- The people affected cannot reasonably be expected to shoulder the burden.
- Etkilenen insanların yükü omuzlamaları makul olarak beklenemez.
- Rather, it is the victim of these, which is why it should not be left to shoulder the burden alone.
- Aksine, bunların kurbanıdır ve bu nedenle yükü tek başına omuzlamak zorunda bırakılmamalıdır.
- I also wish to mention that the EU cannot shoulder this burden alone.
- Ayrıca AB'nin bu yükü tek başına omuzlayamayacağını da belirtmek isterim.
- This is a political responsibility that we must shoulder.
- Bu, omuzlamamız gereken siyasi bir sorumluluktur.
- President-in-Office, with such a magnitude of tasks you shoulder a great burden.
- Dönem Başkanı, bu kadar büyük bir görevle büyük bir yükü omuzluyorsunuz.
- President-in-Office, with such a magnitude of tasks you shoulder a great burden.
- Dönem Başkanı, bu kadar önemli bir görevle büyük bir yükü omuzluyorsunuz.
- Let me once again give as an example the pensions burden, which we will have to shoulder.
- Bir kez daha omuzlamak zorunda kalacağımız emekli maaşları yükünü örnek olarak vermek istiyorum.
- A boycott was introduced, the effects of which Macedonia had to shoulder.
- Makedonya'nın etkilerini omuzlamak zorunda kaldığı bir boykot başlatıldı.
- Local authorities alone cannot shoulder the financial burden of ensuring that water quality remains high.
- Yerel yönetimler su kalitesinin yüksek kalmasını sağlamanın mali yükünü tek başlarına omuzlayamazlar.
Show More (7)
|