|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
dışarıda bırakmak |
shut out v.
|
|
We may have succeeded in shutting out the free riders that there always are with such a system.
Böyle bir sistemde her zaman var olan bedavacıları dışarıda bırakmayı başarmış olabiliriz.
More Sentences
|
2 |
General |
dışarıda yemek yemek |
dine out v.
|
|
How about dining out for a change?
Değişiklik olsun diye, dışarıda yemek yemeye ne dersin?
More Sentences
|
3 |
General |
dışarıda yemek |
eat out v.
|
|
How many times did you eat out last month?
Geçen ay kaç kez dışarıda yemek yediniz?
More Sentences
|
4 |
General |
dışarıda kalmak |
stay out v.
|
|
Tom often stays out all night.
Tom sık sık bütün gece dışarıda kalır.
More Sentences
|
5 |
General |
dışarıda olmak |
be out v.
|
|
Tom is going to be out for a while.
Tom bir süre dışarıda olacak.
More Sentences
|
6 |
General |
dışarıda oturmak |
sit out v.
|
|
Come and sit out here with us.
Buraya gel ve burada bizimle dışarıda otur.
More Sentences
|
7 |
General |
dışarıda yemek |
dine out v.
|
|
Let's dine out for a change.
Bir değişiklik yapıp dışarıda yiyelim.
More Sentences
|
8 |
General |
dışarıda vakit geçirmek |
spend time outside v.
|
|
I've been spending time outside.
Dışarıda vakit geçiriyorum.
More Sentences
|
9 |
General |
dışarıda bırakmak |
exclude v.
|
|
We should not therefore be looking to make savings with this regulation and from these small farms by excluding them.
Bu nedenle bu yönetmelikle ve bu küçük çiftlikleri dışarıda bırakarak tasarruf yapmaya çalışmamalıyız.
More Sentences
|
10 |
General |
dışarıda oynamak |
play outside v.
|
|
Tom wondered why Mary wasn't able to play outside with the other kids.
Tom Mary'nin neden diğer çocuklarla dışarıda oynayamadığını merak ediyordu.
More Sentences
|
Phrasals |
|
11 |
Phrasals |
dışarıda yemek |
eat out v.
|
|
Tom often eats out on Monday nights.
Tom genellikle Pazartesi geceleri dışarıda yemek yer.
More Sentences
|
12 |
Phrasals |
dışarıda yemek |
dine out v.
|
|
Let's dine out for a change.
Hadi değişiklik olsun diye dışarıda yiyelim.
More Sentences
|
13 |
Phrasals |
dışarıda bırakmak |
leave out v.
|
|
We must do what is needed and leave out what is not needed.
Gerekli olanı yapmalı ve gerekli olmayanı dışarıda bırakmalıyız.
More Sentences
|
14 |
Phrasals |
dışarıda uyumak |
sleep out v.
|
|
Can I sleep out?
Dışarıda uyuyabilir miyim?
More Sentences
|
Phrases |
|
15 |
Phrases |
dışarıda (bir yerde) |
out at (some place) adj.
|
|
He is never asked what he is doing out at that time or why he is intoxicated.
O sırada dışarıda ne yaptığı ya da neden alkollü olduğu asla sorulmuyor.
More Sentences
|
Colloquial |
|
16 |
Colloquial |
için dışarıda |
out to expr.
|
|
Tom is out to get me, isn't he?
Tom beni almak için dışarıda, değil mi?
More Sentences
|
Speaking |
|
17 |
Speaking |
dışarıda kar yağıyor |
it's snowing outside expr.
|
|
It's snowing outside.
Dışarıda kar yağıyor.
More Sentences
|
18 |
Speaking |
dışarıda yağmur yağıyor |
it's raining out expr.
|
|
It's raining outside right now.
Şu anda dışarıda yağmur yağıyor.
More Sentences
|
|
19 |
Speaking |
dışarıda bekle |
wait outside expr.
|
|
Would you mind waiting outside?
Dışarıda bekler misin?
More Sentences
|
General |
|
20 |
General |
dışarıda çevirim |
location shooting n.
|
|
21 |
General |
dışarıda kullanım |
outdoor use n.
|
|
22 |
General |
doğumda mesanenin dışarıda olması |
exstrophy vesica n.
|
|
23 |
General |
dışarıda öğrenim |
foreign study n.
|
|
24 |
General |
dışarıda geçirilen süre |
green time n.
|
|
25 |
General |
(balıkçılık/avcılık gibi) dışarıda vakit geçiren kimse |
outdoorsman n.
|
|
26 |
General |
evde pişirilen kek/kurabiyenin para toplamak amacıyla dışarıda satılması |
bake sale n.
|
|
27 |
General |
dışarıda çamaşır kurutma |
airing n.
|
|
28 |
General |
dışarıda bırakılma |
exclusion n.
|
|
29 |
General |
içerde iki yolcu, dışarıda sürücü ve uşak olmak üzere toplamda dört kişi taşıyan, üstü açılabilir dört tekerlekli hafif bir at arabası |
gladstone n.
|
|
30 |
General |
akşam yemeğini dışarıda yiyen kimse |
diner-out n.
|
|
31 |
General |
dışarıda yemek yiyen kimse |
diner-out n.
|
|
32 |
General |
dışarıda uyuyan kimse |
outlier n.
|
|
33 |
General |
geceyi dışarıda geçiren kimse |
outlier n.
|
|
34 |
General |
dışarıda olan şey |
outterm [obsolete] n.
|
|
35 |
General |
dışarıda bulunan tuvalet |
petty [dialect] [uk] n.
|
|
36 |
General |
kötü havada dışarıda bulunmak |
brave the elements v.
|
|
37 |
General |
dışarıda gezip tozmak |
stay out v.
|
|
38 |
General |
dışarıda olmak |
be abroad v.
|
|
39 |
General |
dışarıda bırakmak |
keep out v.
|
|
40 |
General |
dışarıda bırakmak |
preclude v.
|
|
41 |
General |
kapıyı kilitleyerek birini dışarıda bırakmak |
lock someone out v.
|
|
42 |
General |
dışarıda tutmak |
keep out v.
|
|
43 |
General |
dışarıda çalışmak |
work in the field v.
|
|
44 |
General |
akşam yemeğini dışarıda yemek |
dine out v.
|
|
45 |
General |
dışarıda bırakmak |
lock out v.
|
|
46 |
General |
saatlerce soğukta dışarıda kalmak |
be out in the cold for hours v.
|
|
47 |
General |
birini soğukta dışarıda bekletmek/tutmak/bırakmak |
keep/leave/put someone out in the cold v.
|
|
48 |
General |
gece geç saate kadar dışarıda kalmak |
stay out late v.
|
|
49 |
General |
yağmuru dışarıda tutmak |
keep the rain out v.
|
|
50 |
General |
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak |
stay out until the early hours v.
|
|
51 |
General |
dışarıda bırakmak |
bate v.
|
|
52 |
General |
nedenini dışarıda aramak |
externalize v.
|
|
53 |
General |
nedenini dışarıda aramak |
externalise v.
|
|
54 |
General |
dışarıda bırakmak |
blanket (out) v.
|
|
55 |
General |
(kapıyı kapatarak) dışarıda bırakmak |
bolt v.
|
|
56 |
General |
dışarıda olmak |
outlie [rare] v.
|
|
57 |
General |
dışarıda bulunmak |
outlie [rare] v.
|
|
58 |
General |
dışarıda tutmak |
outward [obsolete] v.
|
|
|
59 |
General |
dışarıda bırakmak |
bar v.
|
|
60 |
General |
gözü dışarıda |
dissatisfied with what one has adj.
|
|
61 |
General |
dışarıda şekillenmiş |
exomorphic adj.
|
|
62 |
General |
gözü dışarıda |
likely to cheat one's spouse adj.
|
|
63 |
General |
dışarıda yapılan |
outdoor adj.
|
|
64 |
General |
tuvaletini dışarıda yapmaya alıştırılmış hayvan |
house-broken adj.
|
|
65 |
General |
çarşaf vb) sokulmamış/açıkta/ dışarıda/dışarı çıkkmış |
untucked adj.
|
|
66 |
General |
çarşaf vb) sokulmamış/açıkta/ dışarıda/dışarı çıkkmış |
untuck adj.
|
|
67 |
General |
dışarıda bırakılmamış |
unexcluded adj.
|
|
68 |
General |
dışarıda çalışan |
outside adj.
|
|
69 |
General |
kah dışarıda |
in and out adv.
|
|
70 |
General |
dışarıda kalan |
bating prep.
|
|
Phrasals |
|
71 |
Phrasals |
baraj aracılığıyla dışarıda tutmak |
dam out v.
|
|
72 |
Phrasals |
dışarıda bırakmak |
hem out v.
|
|
73 |
Phrasals |
dışarıda bırakmak |
set aside v.
|
|
74 |
Phrasals |
dışarıda tutmak |
close out v.
|
|
75 |
Phrasals |
dışlamak, dışarıda bırakmak |
close out v.
|
|
76 |
Phrasals |
dışarıda yemek |
eat a meal out v.
|
|
77 |
Phrasals |
dışarıda/açık havada pişirmek (barbekü vb) |
cook out v.
|
|
78 |
Phrasals |
dışarıda yemek |
eat something out v.
|
|
79 |
Phrasals |
(öğle yemeğini) dışarıda yemek |
lunch out v.
|
|
80 |
Phrasals |
dışarıda bırakmak |
factor out v.
|
|
81 |
Phrasals |
bir durumu/sorunu tekrar gözden geçirerek bir şeyi dışarıda bırakmak |
factor out v.
|
|
82 |
Phrasals |
bir şeyi filtreleyerek dışarıda bırakmak |
filter out v.
|
|
83 |
Phrasals |
dışarıda bırakmak |
filter out v.
|
|
84 |
Phrasals |
birinin dışarıda olduğunu öğrenmek |
find (someone or something) out v.
|
|
85 |
Phrasals |
birinin dışarıda olduğunu öğrenmek |
find someone out v.
|
|
86 |
Phrasals |
az/ küçük bir kısmı dışarıda kalmak |
peek out (from something) v.
|
|
87 |
Phrasals |
saklandığı yerden az/ küçük bir kısmı dışarıda kalmak |
peek out v.
|
|
88 |
Phrasals |
bir şeyin altından az/küçük bir kısmı dışarıda kalmak |
peek out v.
|
|
89 |
Phrasals |
dışarıda bırakmak |
subtract from (something) v.
|
|
90 |
Phrasals |
evden dışarıda, restoran, kafe gibi bir yerde yemek yemek |
eat out v.
|
|
91 |
Phrasals |
bir bitkiyi dışarıda yaşamaya dayanıklı hale getirmek |
harden off v.
|
|
92 |
Phrasals |
istenmeyen, güvenilmez kişileri/şeyleri dışarıda bırakarak grubu daraltmak |
winnow away v.
|
|
93 |
Phrasals |
küçük bir kısmı dışarıda kalmak |
peek out of something v.
|
|
94 |
Phrasals |
dışarıda yatmak |
bed out v.
|
|
95 |
Phrasals |
dışarıda uyumak |
bed out v.
|
|
96 |
Phrasals |
(özellikle dışarıda veya gayri resmi ortamlarda) çay yapmak |
brew up v.
|
|
97 |
Phrasals |
(bir şeyi) dışarıda/açık havada pişirmek |
cook (something) out v.
|
|
98 |
Phrasals |
dışarıda olduğunu öğrenmek |
find out v.
|
|
99 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) dışarıda tutmak |
keep out (of something) v.
|
|
100 |
Phrasals |
dışarıda yatmak |
lie out v.
|
|
101 |
Phrasals |
dışarıda bırakılmak |
lie out v.
|
|
102 |
Phrasals |
kapıyı kilitleyip dışarıda bırakmak |
lock out of v.
|
|
103 |
Phrasals |
küçük bir kısmı dışarıda kalmak |
peek out of v.
|
|
Proverb |
|
104 |
Proverb |
düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur |
a prophet is not without honor save in his own country
|
|
105 |
Proverb |
düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur |
prophet is not without honor save in his own country
|
|
Colloquial |
|
106 |
Colloquial |
ilk eş (özellikle zengin olmadan önce birlikte fedakarlıklara katlanan ve koca zengin olup gözü dışarıda olmaya başlayınca baştan savılan eş) |
starter wife n.
|
|
107 |
Colloquial |
yemeği dışarıda yeme |
dinner outing n.
|
|
108 |
Colloquial |
dışarıda modern görünen/modernlik taslayan kimse |
mod poser n.
|
|
109 |
Colloquial |
(bir şey) için dışarıda olmak |
be out for (something) v.
|
|
110 |
Colloquial |
dışarıda korkunç şeyler oluyor |
terrible things are happening outside expr.
|
|
111 |
Colloquial |
hava buz gibi dışarıda |
baby, it's cold outside expr.
|
|
112 |
Colloquial |
çıkışta/dışarıda buluşalım (kavga için) |
(you) wanna step outside? expr.
|
|
113 |
Colloquial |
dışarıda bekle/bekliyorum (kavga için) |
(you) wanna step outside? expr.
|
|
114 |
Colloquial |
çıkışta/dışarıda buluşalım (kavga için) |
(you) want to step outside? expr.
|
|
115 |
Colloquial |
dışarıda bekle/bekliyorum (kavga için) |
(you) want to step outside? expr.
|
|
Idioms |
|
116 |
Idioms |
dışarıda düzenlenecek bir etkinlik için uygun/güzel hava |
queen's weather n.
|
|
117 |
Idioms |
gözü dışarıda olma |
a roving eye n.
|
|
118 |
Idioms |
bir şeyi dışarıda bırakmak |
leave something in the open v.
|
|
119 |
Idioms |
gözü dışarıda olmak |
have a roving eye v.
|
|
120 |
Idioms |
bir şeyi dışarıda/sokakta yapmak |
take (out) on the street v.
|
|
121 |
Idioms |
bir şeye dışarıda/sokakta devam etmek |
take (out) on the street v.
|
|
122 |
Idioms |
bir şeyi dışarıda/sokakta yapmak |
take (out) on the streets v.
|
|
123 |
Idioms |
bir şeye dışarıda/sokakta devam etmek |
take (out) on the streets v.
|
|
124 |
Idioms |
(birini) oylamayla dışarıda/etkisiz bırakmak |
blackball (one) v.
|
|
125 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) dışında/dışarıda tutmak |
keep (someone or something) at a distance v.
|
|
126 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) dışında/dışarıda tutmak |
keep (someone or something) at arm's length v.
|
|
127 |
Idioms |
birini/bir şeyi dışarıda bırakmak |
leave someone/something out in the cold v.
|
|
128 |
Idioms |
dışarıda bırakılmış/kalmış |
left out in the cold adj.
|
|
129 |
Idioms |
dışarıda ayaz var |
baby, it's cold outside expr.
|
|
130 |
Idioms |
dışarıda/soğukta/sokakta bırakılmış |
out in the cold expr.
|
|
131 |
Idioms |
dışarıda bırakılmış |
on the outside, looking in expr.
|
|
132 |
Idioms |
dışarıda hava çok soğuk |
it's brass monkeys outside [uk] expr.
|
|
133 |
Idioms |
dışarıda dondurucu bir soğuk var |
it's brass monkeys outside [uk] expr.
|
|
134 |
Idioms |
dışarıda götünü donduran bir soğuk var |
it's brass monkeys outside [uk] expr.
|
|
Speaking |
|
135 |
Speaking |
akşam dışarıda yemek yemeye ne dersin? |
how about eating out tonight? expr.
|
|
136 |
Speaking |
akşam dışarıda yemek yiyelim mi? |
how about eating out tonight? expr.
|
|
137 |
Speaking |
ayakkabılarını dışarıda çıkarmalısın |
you should take off your shoes outside expr.
|
|
138 |
Speaking |
bizim için dışarıda bunun gibi başka bir yer yok |
there's no place like this out there for us expr.
|
|
139 |
Speaking |
dışarıda dikkatli ol |
be careful out there expr.
|
|
140 |
Speaking |
dışarıda mıydın? |
have you been outside? expr.
|
|
141 |
Speaking |
dışarıda görüşürüz |
I'll see you outside expr.
|
|
142 |
Speaking |
ne kadar sıklıkla dışarıda yersin? |
how often do you eat out? expr.
|
|
143 |
Speaking |
sen dışarıda mıydın? |
were you outside? expr.
|
|
144 |
Speaking |
sen dışarıda mıydın? |
were you just outside? expr.
|
|
145 |
Speaking |
(arayana/sorana/gelene) dışarıda olduğumu söyle |
tell them that i'm out expr.
|
|
Trade/Economic |
|
146 |
Trade/Economic |
dışarıda eğitim |
outside training n.
|
|
147 |
Trade/Economic |
dışarıda yerleşik kişi |
non-resident n.
|
|
148 |
Trade/Economic |
dışarıda kurgu |
foreign assembly n.
|
|
149 |
Trade/Economic |
dışarıda yerleşik kişi |
nonresident n.
|
|
150 |
Trade/Economic |
içeride ve dışarıda teslim |
free in and out n.
|
|
151 |
Trade/Economic |
dışarıda kalmayı tercih etmek |
opt-out v.
|
|
Law |
|
152 |
Law |
hücrede kalan bir suçlunun topluma dönüş için hazırlık olarak dışarıda geçirmesine izin verilen süre |
mobility n.
|
|
Insurance |
|
153 |
Insurance |
hasarların dışarıda ödenmesi |
claims payable abroad n.
|
|
Technical |
|
154 |
Technical |
dışarıda tanımlanan dosya |
externally described file n.
|
|
155 |
Technical |
dışarıda betimlenen dosya |
externally described file n.
|
|
156 |
Technical |
dışarıda betimlenen veri |
externally described data n.
|
|
157 |
Technical |
dışarıda yayın arabası |
outside broadcast vehicle n.
|
|
158 |
Technical |
dışarıda yayın |
field pickup n.
|
|
159 |
Technical |
dışarıda yayın |
outside broadcast n.
|
|
160 |
Technical |
ucu dışarıda bırakılmış kiriş |
hammer beam n.
|
|
161 |
Technical |
ucu dışarıda bırakılmış kiriş |
hammerbeam n.
|
|
Computer |
|
162 |
Computer |
dışarıda tanımlanan veri |
externally described data n.
|
|
163 |
Computer |
dışarıda tanımlanan kütük |
externally described file n.
|
|
164 |
Computer |
dışarıda göster |
view outside expr.
|
|
165 |
Computer |
dışarıda kalanlar ekle |
add exclusions expr.
|
|
166 |
Computer |
dışarıda bırakılacak ıp adreslerini ekle |
add exclusion expr.
|
|
167 |
Computer |
yolu dışarıda bırak |
exclude path expr.
|
|
Television |
|
168 |
Television |
dışarıda yayın |
field pickup n.
|
|
169 |
Television |
dışarıda yayın |
outside broadcast n.
|
|
170 |
Television |
dışarıda yayın arabası |
outside broadcast vehicle n.
|
|
Construction |
|
171 |
Construction |
(yağmur suyunu dışarıda tutup akıtmak için) tahtaları üst üste binecek şekilde çivilemek |
weatherboard v.
|
|
172 |
Construction |
(yağmur suyunu, karı dışarıda tutup akıtmak için) tahtaları üst üste binecek şekilde çivilemek |
weather-board v.
|
|
Automotive |
|
173 |
Automotive |
dışarıda kalan teker |
outer wheel n.
|
|
174 |
Automotive |
dışarıda yayın arabası |
ob van (outside broadcast van) abrev.
|
|
Anatomy |
|
175 |
Anatomy |
dışarıda oluşup beyin zarına doğru geçen (sinir lifi, uyarı) |
corticipetal adj.
|
|
176 |
Anatomy |
dışarıda oluşup beyin zarına doğru geçen (sinir lifi, uyarı) |
corticoafferent adj.
|
|
Psychology |
|
177 |
Psychology |
dışarıda tutma |
externalisation n.
|
|
178 |
Psychology |
dışarıda tutma |
externalization n.
|
|
Gastronomy |
|
179 |
Gastronomy |
balık kafalarının dışarıda bırakıldığı bir balık turtası tarifi |
stargazey pie n.
|
|
Botanic |
|
180 |
Botanic |
dışarıda yetişen |
half-hardy adj.
|
|
Breeding |
|
181 |
Breeding |
baş bölgesinin dışarıda kaldığı bir tür sığır kafesi |
squeeze n.
|
|
Education |
|
182 |
Education |
okul dışarıda günü |
outdoor classroom day n.
|
|
183 |
Education |
dışarıda değerlendirilen |
external adj.
|
|
Religious |
|
184 |
Religious |
aşai rabbani ayinine katılmayı hak edenlere ciddiyetle hitap ederek katılamayanları dışarıda bırakmak |
fence the tables v.
|
|
Sport |
|
185 |
Sport |
(beyzbol) dışarıda |
away adj.
|
|
Volleyball |
|
186 |
Volleyball |
arka orta dışarıda |
6-man back defense n.
|
|
Cinema |
|
187 |
Cinema |
dışarıda filme alma |
location shooting n.
|
|
188 |
Cinema |
dışarıda çevirim |
outdoor shooting n.
|
|
189 |
Cinema |
dışarıda çevirim |
exterior shooting n.
|
|
190 |
Cinema |
dışarıda çevirim |
location shooting n.
|
|
Engineering |
|
191 |
Engineering |
taşkın suyunu tahliye ederken deniz suyunu dışarıda tutan bentli bir su yolu |
aboideau n.
|
|
Slang |
|
192 |
Slang |
(evsizler için) dışarıda yatmak |
sleep rough v.
|
|
193 |
Slang |
dışarıda içmek |
be on the piss [uk] v.
|
|
194 |
Slang |
dışarıda bırakılmış |
exed out adj.
|
|
195 |
Slang |
dışarıda görüşelim |
knuck if you buck expr.
|
|
British Slang |
|
196 |
British Slang |
dışarıda yatmak |
doss v.
|
|
197 |
British Slang |
dışarıda yatmak |
dossdown v.
|
|
Modern Slang |
|
198 |
Modern Slang |
gözü dışarıda kimse |
a dog n.
|
|
199 |
Modern Slang |
birçok kelimenin kısaltılmasından oluşan bir kısaltma ile ifade edilen lgbtq+ topluluğunu kimseyi dışarıda bırakmadan belirtebilmek için kullanılan bir ifade |
alphabet spectrum n.
|
|