Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | disbelief n. | inançsızlık | ||
During the movie, I tried to suspend my disbelief, but failed. Film boyunca inançsızlığımı askıya almaya çalıştım ama başaramadım. More Sentences |
||||
General | ||||
General | disbelief n. | inanmama | ||
The Belgian Presidency-in-Office shakes her head in disbelief. Belçika Dönem Başkanlığı inanamayarak başını sallar. More Sentences |
||||
General | disbelief n. | güvensizlik | ||
During the movie, I tried to suspend my disbelief, but failed. Film sırasında, güvensizliğimi askıya almaya çalıştım, ama başaramadım. More Sentences |
||||
General | disbelief n. | inanmazlık | ||
They listened to him in disbelief. Onu inanmadan dinlediler. More Sentences |
||||
General | disbelief n. | inançsızlık | ||
I was in disbelief. İnançsızlık içindeydim. More Sentences |
||||
General | disbelief n. | şüphe | ||
The small town was in disbelief. Küçük kasaba şüphe içinde idi. More Sentences |
||||
General | disbelief n. | kuşku | ||
Tom stared in disbelief. Tom kuşku içinde baktı. More Sentences |
||||
General | disbelief n. | şaşkınlık | ||
Her friend looked at her in disbelief and asked why. Arkadaşı ona şaşkınlıkla bakar ve neden diye sorar. More Sentences |
||||
General | disbelief n. | inanmayış | ||
General | disbelief n. | hayret | ||
General | disbelief n. | şaşırma | ||
General | disbelief n. | şaşma |