|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
dışarı adım |
step out n.
|
|
Tom didn't even step out of the house yesterday.
Tom dün evden dışarı adımını bile atmadı.
More Sentences
|
2 |
General |
dışarı çıkmak |
move out v.
|
|
Tom wanted Mary to move out.
Tom, Mary'nin dışarı çıkmasını istedi.
More Sentences
|
3 |
General |
dışarı çıkmamak |
stay in v.
|
|
It is better to stay in than go out.
Evde kalmak dışarı çıkmaktan daha iyidir.
More Sentences
|
4 |
General |
dışarı çıkarmak |
stick out v.
|
|
Tom stuck out his tongue to try and catch snowflakes.
Tom kar tanelerini yakalamaya çalışmak için dilini dışarı çıkardı.
More Sentences
|
5 |
General |
dışarı çıkmak |
go out v.
|
|
The first concerns the mother of a handicapped teenager who goes out to work.
İlki, çalışmak için dışarı çıkan engelli bir gencin annesiyle ilgilidir.
More Sentences
|
6 |
General |
dışarı sızmak (sır) |
leak out v.
|
|
Don't let this information leak out.
Bu bilginin dışarı sızmasına izin verme.
More Sentences
|
7 |
General |
sırrı dışarı vermek |
give away v.
|
|
Why must you give away all of my secrets?
Neden bütün sırlarımı dışarı vermek zorundasın?
More Sentences
|
8 |
General |
dışarı çıkmak |
step out v.
|
|
Tom has stepped out for a moment.
Tom bir an için dışarıya çıktı.
More Sentences
|
9 |
General |
dışarı atmak |
throw out v.
|
|
Tom threw out the garbage.
Tom çöpü dışarı attı.
More Sentences
|
10 |
General |
dışarı atmak |
run out v.
|
|
The farmer's wife threw moldy bread out of kitchen window and the hungry farm cat ran out of the barn to eat it.
Çiftçinin karısı küflenmiş ekmeği mutfak penceresinden dışarı attı ve aç çiftlik kedisi onu yemek için ahırdan dışarı koştu.
More Sentences
|
11 |
General |
dışarı fırlamak |
leap out v.
|
|
Tom leapt out of bed.
Tom yataktan dışarı fırladı.
More Sentences
|
12 |
General |
dışarı koşmak |
run out v.
|
|
He ran out of the room in anger.
O, öfkeyle odadan dışarı koştu.
More Sentences
|
13 |
General |
ile dışarı çık |
go out with v.
|
|
Tom changed his mind about going out with Mary and stayed home.
Tom Mary ile dışarı çıkma fikrini değiştirdi ve evde kaldı.
More Sentences
|
14 |
General |
dışarı gitmek |
go out v.
|
|
Be sure to turn out the light when you go out of the room.
Odadan dışarı gittiğinizde ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
More Sentences
|
15 |
General |
dışarı sarkmak |
lean out of (a window/balcony) v.
|
|
Do not lean out of the window.
Camdan dışarı sarkma.
More Sentences
|
|
16 |
General |
(haber vb) dışarı sızmak |
get out v.
|
|
How did the news get out?
Haber nasıl dışarı sızdı?
More Sentences
|
17 |
General |
dışarı bırakmak |
exclude v.
|
|
Is cultural exception really sufficient if we only exclude the audiovisual sector?
Sadece görsel-işitsel sektörü dışarıda bırakırsak kültürel istisna gerçekten yeterli midir?
More Sentences
|
18 |
General |
yalnız dışarı çıkmak |
go out alone v.
|
|
Tom told me that I shouldn't go out alone at night.
Tom bana dedi ki geceleri yalnız dışarı çıkmamalıymışım.
More Sentences
|
19 |
General |
dışarı çıkmamak |
stay indoor v.
|
|
Catherine stayed indoors because it was raining.
Catherine yağmur yağdığı için dışarı çıkmadı.
More Sentences
|
20 |
General |
dışarı çıkmak |
go outside v.
|
|
Tom is scared to go outside, isn't he?
Tom dışarı çıkmaktan korkuyor, değil mi?
More Sentences
|
21 |
General |
dışarı çıkmak |
slip v.
|
|
She slipped outside for a smoke.
Sigara içmek için dışarı çıktı.
More Sentences
|
22 |
General |
(dışarı) çıkarmak |
stick v.
|
|
Don't stick your head out the window of a moving vehicle.
Hareket eden bir aracın camından başınızı dışarı çıkarmayın.
More Sentences
|
23 |
General |
kendini dışarı atmak |
venture v.
|
|
We were afraid to venture out for fear of bears.
Ayılardan korktuğumuz için kendimizi dışarı atmaya ürküyorduk.
More Sentences
|
24 |
General |
dışarı çıkarmak |
roust v.
|
|
The security guards roust the trespassers from the property.
Güvenlik görevlileri, izinsiz girenleri araziden dışarı çıkardı.
More Sentences
|
25 |
General |
dışarı çıkmış |
gone out adj.
|
|
Tom must've gone out.
Tom dışarı çıkmış olmalı.
More Sentences
|
26 |
General |
dışarı! |
away interj.
|
|
Tom is often away on business.
Tom genellikle iş için dışarıda oluyor.
More Sentences
|
Phrasals |
|
27 |
Phrasals |
dışarı çıkmak |
step outside v.
|
|
Step outside.
Dışarı çık.
More Sentences
|
28 |
Phrasals |
(bir şeyden) dışarı dökülmek |
pour out (of something) v.
|
|
The crowd poured out through the gate.
Kalabalık kapıdan dışarı döküldü.
More Sentences
|
29 |
Phrasals |
dışarı taşmak |
pour out v.
|
|
The crowd poured out of the auditorium.
Kalabalık, salondan dışarı taştı.
More Sentences
|
General |
|
30 |
General |
dışarı verme |
discharge n.
|
|
31 |
General |
dışarı verme oranı |
emission rate n.
|
|
32 |
General |
dışarı çıkma |
egressing n.
|
|
33 |
General |
dışarı çıkmış |
protrusion n.
|
|
34 |
General |
dışarı uzanmış |
protrusion n.
|
|
35 |
General |
dışarı verme |
emission n.
|
|
36 |
General |
dışarı atılma |
ejaculating n.
|
|
37 |
General |
toprağın yüzeyin dışarı fırlayan kaya tabakası |
outcrop n.
|
|
38 |
General |
dışarı verme |
emitting n.
|
|
39 |
General |
dışarı çıkma |
exuding n.
|
|
40 |
General |
dışarı atma |
ejaculation n.
|
|
41 |
General |
dışarı taşma |
effusing n.
|
|
42 |
General |
yangında dışarı kaçılamayan bina |
firetrap n.
|
|
43 |
General |
dışarı çıkacak yer |
outlet n.
|
|
44 |
General |
dışarı akma |
outflow n.
|
|
45 |
General |
evden dışarı yapılan küçük gezi veya seyahat |
outing n.
|
|
46 |
General |
dışarı akma |
effluence n.
|
|
47 |
General |
dışarı fışkırtan |
ejaculator n.
|
|
48 |
General |
dışarı fışkırma |
ejaculating n.
|
|
49 |
General |
dışarı atma |
ejection n.
|
|
50 |
General |
dışarı sızan şey |
exudation n.
|
|
51 |
General |
dışarı akma |
effusing n.
|
|
52 |
General |
asıl nehirden dışarı akan kol |
distributary n.
|
|
53 |
General |
dışarı atılan |
ejaculator n.
|
|
54 |
General |
dışarı akan madde |
effluent n.
|
|
55 |
General |
dışarı atma |
ouster n.
|
|
|
56 |
General |
dışarı fırlamış göbek |
gorbelly n.
|
|
57 |
General |
kasıtlı derin nefes alma sonucu karbondioksitin ciğerlerden dışarı kaçması süreci |
hyperventilation n.
|
|
58 |
General |
dışarı verme |
exuding n.
|
|
59 |
General |
dışarı akma |
efflux n.
|
|
60 |
General |
dışarı çeken kas |
abductor n.
|
|
61 |
General |
(kas) dışarı çekme |
abduction n.
|
|
62 |
General |
ağızdan dışarı doğru çıkan büyük diş |
buckteeth n.
|
|
63 |
General |
dışarı akış |
efflux n.
|
|
64 |
General |
dışarı akma |
effusion n.
|
|
65 |
General |
dışarı atma |
evacuation n.
|
|
66 |
General |
dışarı sızma |
exfiltration n.
|
|
67 |
General |
dışarı aktarım |
export n.
|
|
68 |
General |
dışarı atma |
exhaust n.
|
|
69 |
General |
dışarı atıcı |
exhauster n.
|
|
70 |
General |
dışarı sızma |
efflux n.
|
|
71 |
General |
dışarı doğru fazlasıyla çıkıntılı göz |
bulging eye n.
|
|
72 |
General |
barda olay çıkaran müşterileri dışarı atmakla görevli koruma görevlisi |
bouncer n.
|
|
73 |
General |
barda olay çıkaran müşterileri dışarı atmakla görevli koruma görevlisi |
chucker-out n.
|
|
74 |
General |
zorla dışarı çıkarma |
disgorgement n.
|
|
75 |
General |
(kiracıyı) evden dışarı atma |
actual eviction n.
|
|
76 |
General |
kasın dışarı çekilmesi |
abducting n.
|
|
77 |
General |
şişleri kenardan dışarı çıkan tekerlek |
catharine wheel n.
|
|
78 |
General |
kartlardan veya kağıttan dışarı çıkan delik |
chad n.
|
|
79 |
General |
yeniden dışarı verme |
re-emisssion n.
|
|
80 |
General |
dışarı doğru akış |
effluxion n.
|
|
81 |
General |
dışarı çıkma |
egression n.
|
|
82 |
General |
(bir şeyin) altından dışarı çıkmış şey |
underlap n.
|
|
83 |
General |
vücuttan dışarı atma |
evacuation n.
|
|
84 |
General |
dışarı doğru sürünme |
ereptation n.
|
|
85 |
General |
dışarı fırlama |
exsiliency n.
|
|
86 |
General |
dışarı çıkarma |
exteriorization n.
|
|
87 |
General |
dışarı çıkarılma |
exteriorization n.
|
|
88 |
General |
dışarı çıkarma |
exteriorisation n.
|
|
89 |
General |
dışarı çıkarılma |
exteriorisation n.
|
|
90 |
General |
öksürürken dışarı verilen nefes |
blast n.
|
|
91 |
General |
canlı bir organizmadan dışarı atılmış veya atılan dışkı, idrar gibi madde |
matter n.
|
|
92 |
General |
süpürasyonla dışarı atılan madde |
matter n.
|
|
93 |
General |
dışarı akma |
manation [obsolete] n.
|
|
94 |
General |
dışarı atma |
wick n.
|
|
95 |
General |
çiftlikte çitleri korumak ve hayvanların dışarı çıkmasını önlemekle görevli çalışan |
boundary rider [australia] n.
|
|
96 |
General |
insan veya hayvan vücudundan dışarı atılan anormal akıntı |
gleet [rare] n.
|
|
97 |
General |
gözü dışarı doğru çıkarma |
goggle n.
|
|
98 |
General |
ceza olarak çocuğun dışarı çıkmasına izin vermeme |
grounding n.
|
|
99 |
General |
dışarı atma |
deturbation n.
|
|
100 |
General |
dışarı fırlamış göbek |
gor-belly n.
|
|
101 |
General |
dışarı çıkma |
issuance n.
|
|
102 |
General |
dışarı akma kuvveti |
issue n.
|
|
103 |
General |
dışarı çıkan şey |
issue n.
|
|
104 |
General |
dışarı akan şey |
issue n.
|
|
105 |
General |
dışarı verme |
discharge n.
|
|
106 |
General |
dışarı akma |
outflowing n.
|
|
107 |
General |
dışarı çıkma |
outgate n.
|
|
108 |
General |
dışarı çıkma |
outgo n.
|
|
109 |
General |
dışarı çıkan şey |
outgo n.
|
|
110 |
General |
dışarı çıkan kimse |
outgoer n.
|
|
111 |
General |
dışarı çıkan şey |
outgoing n.
|
|
112 |
General |
dışarı fırlama |
outleap n.
|
|
113 |
General |
dışarı döken kimse |
outpourer n.
|
|
114 |
General |
dışarı akma |
outpouring n.
|
|
115 |
General |
dışarı akma |
outrush n.
|
|
116 |
General |
dışarı atma |
outthrow n.
|
|
117 |
General |
dışarı itme |
outthrust n.
|
|
118 |
General |
dışarı çıkan şey |
outthrust n.
|
|
119 |
General |
hastalığı nedeniyle dışarı çıkamayan kimse |
shut-in n.
|
|
120 |
General |
içindekileri dışarı atmak için karın kaslarını germe |
push n.
|
|
121 |
General |
kitap kapağına ait dışarı uzanan bölüm |
square n.
|
|
122 |
General |
dışarı çıkmak |
protrude v.
|
|
123 |
General |
dışarı sürmek |
drive v.
|
|
124 |
General |
dışarı çıkmak |
pass out v.
|
|
125 |
General |
dışarı gitmek |
go abroad v.
|
|
126 |
General |
dışarı çıkarmak |
burnish v.
|
|
127 |
General |
dışarı itmek |
push out v.
|
|
128 |
General |
bir yerden dışarı atlamak |
jump out of v.
|
|
129 |
General |
eğlenmek için dışarı çıkıp insanlarla buluşmak |
go out v.
|
|
130 |
General |
dışarı vurmak |
show v.
|
|
131 |
General |
dışarı doğru büyümek |
grow outward v.
|
|
132 |
General |
dışarı çıkmamak |
stop in v.
|
|
133 |
General |
birini kapı dışarı etmek |
kick someone out v.
|
|
134 |
General |
dışarı akıtmak |
effuse v.
|
|
135 |
General |
dışarı uzatmak |
stick out v.
|
|
136 |
General |
dışarı fırlamak |
sally v.
|
|
137 |
General |
dışarı vermek |
exude v.
|
|
138 |
General |
dışarı çıkartmamak (birini ceza olarak) |
ground v.
|
|
139 |
General |
yaka paça dışarı atmak |
chuck somebody out v.
|
|
140 |
General |
yaka paça dışarı atmak |
chuck somebody out of something v.
|
|
141 |
General |
dışarı çıkmış olmak |
protrude v.
|
|
142 |
General |
dışarı atmak |
ejaculate v.
|
|
143 |
General |
dışarı atmak |
put out v.
|
|
144 |
General |
dışarı vermek |
discharge v.
|
|
145 |
General |
dışarı vurmak |
manifest v.
|
|
146 |
General |
dışarı atmak |
turf out v.
|
|
147 |
General |
dışarı atmak |
expel v.
|
|
148 |
General |
kapı dışarı etmek |
throw out v.
|
|
149 |
General |
dışarı vermek (ısı/ışık) |
give off v.
|
|
150 |
General |
aralıktan dışarı bakmak |
peer out v.
|
|
151 |
General |
dışarı atmak |
eject v.
|
|
152 |
General |
dışarı atmak |
turn out v.
|
|
153 |
General |
birini kapı dışarı etmek |
show someone the door v.
|
|
154 |
General |
dışarı göndermek |
send out v.
|
|
155 |
General |
dışarı uzanmış olmak |
protrude v.
|
|
156 |
General |
kapı dışarı etmek |
dismiss v.
|
|
157 |
General |
ağzından dışarı sarkmak (dil) |
loll out v.
|
|
158 |
General |
dışarı çıkmak |
issue v.
|
|
159 |
General |
içinde bulunduğu yeri dumanla doldurarak dışarı çıkarmak |
smoke someone out v.
|
|
160 |
General |
dışarı atmak |
shoot out v.
|
|
161 |
General |
dışarı vermek |
let off v.
|
|
162 |
General |
camdan dışarı atmak |
defenestrate v.
|
|
163 |
General |
dışarı yaptırmak |
outsource v.
|
|
164 |
General |
dışarı çıkarmak |
wheel out v.
|
|
165 |
General |
dışarı çıkarılmak |
(a tenant) be evicted v.
|
|
166 |
General |
dışarı sarkmak |
hang out of (a window/balcony) v.
|
|
167 |
General |
dışarı çıkarılmak |
be extricated (someone/something) (from) v.
|
|
168 |
General |
dışarı çıkarılmak |
be removed from v.
|
|
169 |
General |
dilini dışarı çıkarmak |
stick one's tongue out v.
|
|
170 |
General |
dışarı çıkarılmak |
extract or pull (something) from v.
|
|
171 |
General |
(kas) dışarı çekmek |
abduct v.
|
|
172 |
General |
gece dışarı çıkmak |
go out at night v.
|
|
173 |
General |
dışarı atmak |
chuck out v.
|
|
174 |
General |
kapı dışarı etmek |
turf out v.
|
|
175 |
General |
dışarı atmak |
evacuate v.
|
|
176 |
General |
dışarı çıkarmak |
exsert v.
|
|
177 |
General |
dışarı akmak |
flow out v.
|
|
178 |
General |
-den dışarı bakmak |
look out v.
|
|
179 |
General |
-den dışarı çıkmak |
project from v.
|
|
180 |
General |
-den dışarı uzanmak |
stick out v.
|
|
181 |
General |
-den dışarı atmak |
run out of v.
|
|
182 |
General |
-den dışarı uzanmak |
project from v.
|
|
183 |
General |
-den dışarı çıkmak |
stick out v.
|
|
184 |
General |
dışarı çıkartmak |
get out of v.
|
|
185 |
General |
dışarı sızmak |
get out of v.
|
|
186 |
General |
dışarı çıkartıp uzaklaştırmak |
get out of v.
|
|
187 |
General |
dışarı almak |
oust v.
|
|
188 |
General |
dışarı fırlamak |
protrude v.
|
|
189 |
General |
dışarı atmak |
rake out v.
|
|
190 |
General |
(öğrenciyi vb)kulağından tutup dışarı atmak |
out on someone's ear v.
|
|
191 |
General |
dışarı çıkmak |
come up for v.
|
|
192 |
General |
biraz dışarı çıkmak |
get outdoors a little v.
|
|
193 |
General |
karga tulumba kapı dışarı etmek |
toss someone out of the door v.
|
|
194 |
General |
çöpü dışarı çıkarmak |
take the garbage out v.
|
|
195 |
General |
çöpü dışarı götürmek |
take the garbage out v.
|
|
196 |
General |
pencereden dışarı sarkmak |
lean out of the window v.
|
|
197 |
General |
çöpü dışarı koymak |
put the rubbish out v.
|
|
198 |
General |
çöpü dışarı çıkarmak |
put the rubbish out v.
|
|
199 |
General |
polis tarafından yaka paça dışarı çıkarılmak |
be manhandled by the police v.
|
|
200 |
General |
öğle yemeği için dışarı çıkmak |
be out to lunch v.
|
|
201 |
General |
çöpü dışarı götürmek/atmak |
take the garbage out v.
|
|
202 |
General |
çöpü dışarı götürmek/atmak |
take the trash out v.
|
|
203 |
General |
pencereden dışarı bakmak |
look out the window v.
|
|
204 |
General |
birini ayak işleri/getir götür için dışarı yollamak |
send someone on an errand v.
|
|
205 |
General |
birini ayak işleri/getir götür için dışarı yollamak |
send someone out on an errand v.
|
|
206 |
General |
bir şeyi bir yerden dışarı atmak/fırlatmak |
fling something out of something v.
|
|
207 |
General |
bir şeyi bir yerden dışarı atmak/fırlatmak |
fling something out v.
|
|
208 |
General |
kapı dışarı edilmek |
be locked out v.
|
|
209 |
General |
çöpü dışarı atmak |
throw out the trash v.
|
|
210 |
General |
dışarı çıkıp bir şeyler yapmak |
get out and do something v.
|
|
211 |
General |
(evdeki) çöpü dışarı atmak |
take out the garbage v.
|
|
212 |
General |
(evdeki) çöpü dışarı atmak |
take out the trash v.
|
|
213 |
General |
dışarı atmak/boşaltmak |
expurge v.
|
|
214 |
General |
evden dışarı çıkmak |
go out of the house v.
|
|
215 |
General |
çöpü dışarı atmak |
take out the rubbish v.
|
|
216 |
General |
çöpü dışarı koymak |
put the rubbish out v.
|
|
217 |
General |
karga tulumba kapı dışarı etmek |
frogmarch v.
|
|
218 |
General |
dışarı uzanmak |
outjut v.
|
|
219 |
General |
yeniden dışarı atmak |
re-eject v.
|
|
220 |
General |
yeniden dışarı vermek |
re-emit v.
|
|
221 |
General |
yeniden dışarı atmak |
reexpel v.
|
|
222 |
General |
yeniden dışarı atmak |
re-expel v.
|
|
223 |
General |
dışarı atmak |
reject v.
|
|
224 |
General |
dışarı itmek |
obtrude v.
|
|
225 |
General |
(bir şeyin) altından dışarı çıkmak |
underlap v.
|
|
226 |
General |
dışarı atmak |
evict v.
|
|
227 |
General |
büyük miktarlarda dışarı çıkarmak |
eruct v.
|
|
228 |
General |
dışarı vermek |
exudate [obsolete] v.
|
|
229 |
General |
kağıt hamuru öğütücüsünün içindekileri basınçla dışarı atmak |
blow v.
|
|
230 |
General |
sergilemek amacıyla dışarı asmak |
hang out v.
|
|
231 |
General |
zorla dışarı çıkmak |
break v.
|
|
232 |
General |
(baskı altındaki yapı) dışarı doğru bükülmek |
bulge v.
|
|
233 |
General |
tekmeleyerek dışarı atmak |
hoof v.
|
|
234 |
General |
dışarı atmak |
hoof v.
|
|
235 |
General |
dışarı atmak |
move v.
|
|
236 |
General |
(akü, eriyik metal) dışarı gaz vermek |
gas v.
|
|
237 |
General |
dışarı dökmek |
decant v.
|
|
238 |
General |
dışarı aktarmak |
decant v.
|
|
239 |
General |
dışarı zamk vermek |
gum v.
|
|
240 |
General |
oluk açıp dışarı çıkmak |
gut out v.
|
|
241 |
General |
(dil) dışarı çıkmak |
loll v.
|
|
242 |
General |
dışarı nem yayan |
ooze v.
|
|
243 |
General |
dışarı çıkarmak |
rout v.
|
|
244 |
General |
dışarı atmak |
deturb [obsolete] v.
|
|
245 |
General |
dışarı atmak |
deturbate v.
|
|
246 |
General |
(vahşi hayvanı) girdiği yerden dışarı sürmek |
dislodge v.
|
|
247 |
General |
zorla dışarı atmak |
drub v.
|
|
248 |
General |
dışarı taşmak |
peal [dialect] [uk] v.
|
|
249 |
General |
dışarı itmek |
peep v.
|
|
250 |
General |
(krokette topu dışarı atarak) oyunu sonlandırmak |
peg out v.
|
|
251 |
General |
dışarı pörtlemek |
pout v.
|
|
252 |
General |
dışarı atmak |
fire v.
|
|
253 |
General |
kuş sürüsü gibi dışarı koşmak |
flush [obsolete] v.
|
|
254 |
General |
dışarı akmak |
outflow v.
|
|
255 |
General |
dışarı göndermek |
outlaunch v.
|
|
256 |
General |
dışarı çıkartmak |
outlead v.
|
|
257 |
General |
(pusudan) dışarı fırlamak |
outleap v.
|
|
258 |
General |
hızla dışarı akmak |
outpour v.
|
|
259 |
General |
dışarı itmek |
outpush v.
|
|
260 |
General |
zorla dışarı çıkmak |
outrush v.
|
|
261 |
General |
dışarı çıkmak |
outshoot v.
|
|
262 |
General |
dışarı atmak |
outthrow v.
|
|
263 |
General |
dışarı itmek |
outthrust v.
|
|
264 |
General |
nefesle dışarı atmak |
pluff v.
|
|
265 |
General |
üfleyerek dışarı atmak |
pluff v.
|
|
266 |
General |
nefesle dışarı atmak |
pluff [scotland] v.
|
|
267 |
General |
bir şeyi duman bulutu şeklinde dışarı vermek |
plume v.
|
|
268 |
General |
dışarı atmak |
shake v.
|
|
269 |
General |
dışarı çıkarmak |
poke v.
|
|
270 |
General |
dışarı uzatmak |
poke v.
|
|
271 |
General |
dışarı uzanmak |
poke out v.
|
|
272 |
General |
ucunu dışarı pörtletmek |
protuberate v.
|
|
273 |
General |
dışarı atmak |
spet v.
|
|
274 |
General |
basınçla dışarı çıkarmak |
spew v.
|
|
275 |
General |
basınç altındaymışçasına dışarı atmak |
spew v.
|
|
276 |
General |
dışarı fırlamak |
stick v.
|
|
277 |
General |
dışarı veren |
exhalent adj.
|
|
278 |
General |
dışarı uzanmış |
protuberant adj.
|
|
279 |
General |
dışarı atılmış |
ejaculated adj.
|
|
280 |
General |
dışarı çıkmış |
protuberant adj.
|
|
281 |
General |
dışarı veren |
exhalant adj.
|
|
282 |
General |
dışarı akan |
excurrent adj.
|
|
283 |
General |
dışarı çıkmış |
egressed adj.
|
|
284 |
General |
dışarı verilmiş (soluk vb) |
exhaled adj.
|
|
285 |
General |
dışarı fırlamış |
protuberant adj.
|
|
286 |
General |
dışarı götüren |
efferent adj.
|
|
287 |
General |
dışarı akmış |
effused adj.
|
|
288 |
General |
dışarı atılabilen |
ejective adj.
|
|
289 |
General |
dışarı çıkan |
protrusive adj.
|
|
290 |
General |
dışarı giden |
outgoing adj.
|
|
291 |
General |
dışarı akan |
effusing adj.
|
|
292 |
General |
dışarı atılmış |
ejected adj.
|
|
293 |
General |
dışarı fışkırmış |
ejaculated adj.
|
|
294 |
General |
dışarı taşan |
effusing adj.
|
|
295 |
General |
dışarı verilmiş |
emitted adj.
|
|
296 |
General |
dışarı taşmış |
effused adj.
|
|
297 |
General |
dışarı çıkmış |
exuded adj.
|
|
298 |
General |
sudan dışarı |
high and dry adj.
|
|
299 |
General |
dışarı atılabilen |
ejectable adj.
|
|
300 |
General |
dışarı verilmiş |
exuded adj.
|
|
301 |
General |
dışarı akan |
effluent adj.
|
|
302 |
General |
dışarı fışkırtılabilen |
ejectable adj.
|
|
303 |
General |
dışarı giden |
outbound adj.
|
|
304 |
General |
çarşaf vb) sokulmamış/açıkta/ dışarıda/dışarı çıkkmış |
untuck adj.
|
|
305 |
General |
çarşaf vb) sokulmamış/açıkta/ dışarıda/dışarı çıkkmış |
untucked adj.
|
|
306 |
General |
dışarı kavis yapmış |
embowed adj.
|
|
307 |
General |
dışarı büyüyen |
enate adj.
|
|
308 |
General |
dışarı büyüyen |
enatic adj.
|
|
309 |
General |
dışarı çıkmış |
exsert adj.
|
|
310 |
General |
dışarı çıkmış |
exserted adj.
|
|
311 |
General |
dışarı çıkmış |
exsertile adj.
|
|
312 |
General |
aniden dışarı atılmış |
jaculatory adj.
|
|
313 |
General |
dışarı akımlı |
excurrent adj.
|
|
314 |
General |
dışarı taşmış |
exsert adj.
|
|
315 |
General |
dışarı taşmış |
exserted adj.
|
|
316 |
General |
dışarı çıkan |
jutting adj.
|
|
317 |
General |
dışarı doğru çıkıntılı |
bosomy adj.
|
|
318 |
General |
dışarı nem yayan |
oozy adj.
|
|
319 |
General |
(hanedan arması) dışarı çıkar gibi tasvir edilen |
issuant adj.
|
|
320 |
General |
dışarı fışkıran |
salient adj.
|
|
321 |
General |
dışarı akan |
outflowing adj.
|
|
322 |
General |
dışarı akan |
outsetting adj.
|
|
323 |
General |
(el) avuç içi dışarı bakan |
supine adj.
|
|
324 |
General |
dışarı götüren bir halde |
efferently adv.
|
|
325 |
General |
dışarı doğru |
outward adv.
|
|
326 |
General |
her şeye rağmen dışarı çıktık. |
regardless adv.
|
|
327 |
General |
-den dışarı |
out of prep.
|
|
328 |
General |
-den dışarı |
ex prep.
|
|
Phrasals |
|
329 |
Phrasals |
manyetik kart okutarak dışarı çıkmak |
card out v.
|
|
330 |
Phrasals |
dışarı atmak |
read out of v.
|
|
331 |
Phrasals |
dışarı atmak |
read out v.
|
|
332 |
Phrasals |
dışarı atmak |
cast forth v.
|
|
333 |
Phrasals |
dışarı atmak |
cast out v.
|
|
334 |
Phrasals |
(sıvının dışarı akabileceği şekilde) delik açmak |
set abroach v.
|
|
335 |
Phrasals |
kapı dışarı etmek |
cast by v.
|
|
336 |
Phrasals |
bir yeri yakarak (birini) dışarı çıkmaya zorlamak |
burn (one) out of (something) v.
|
|
337 |
Phrasals |
hızla dışarı çıkmak |
burst out v.
|
|
338 |
Phrasals |
hızla dışarı çıkmak |
burst out (of something) v.
|
|
339 |
Phrasals |
(birini/bir hayvanı bir yerden) dışarı çıkarmak |
put (one) out of (something or some place) v.
|
|
340 |
Phrasals |
(birini/bir hayvanı bir yerden) dışarı çıkarmak |
put (someone or an animal) out of something v.
|
|
341 |
Phrasals |
dışarı atmak |
turf off [brit] v.
|
|
342 |
Phrasals |
kapı dışarı etmek |
turf off [brit] v.
|
|
343 |
Phrasals |
öksürerek dışarı atmak |
choke up v.
|
|
344 |
Phrasals |
(birini ya da bir şeyi bir yerden) dışarı götürmek |
conduct (someone or something) out of (some place) v.
|
|
345 |
Phrasals |
birini bir yerden ya da bir şeyden dışarı çıkarmak |
conduct someone out of something v.
|
|
346 |
Phrasals |
dışarı çıkarmak |
conduct someone out of something v.
|
|
347 |
Phrasals |
dışarı çıkmak |
come out v.
|
|
348 |
Phrasals |
dışarı çıkmak |
come out v.
|
|
349 |
Phrasals |
dışarı pijamayla, şortla, ince elbiseyle vb. çıkmak |
come out in something v.
|
|
350 |
Phrasals |
üstünde pijamayla, kısacık etekle vs. dışarı çıkmak |
come out in something v.
|
|
351 |
Phrasals |
dışarı fırlamak |
charge off v.
|
|
352 |
Phrasals |
birini yaka paça dışarı atmak |
chuck someone out of some place v.
|
|
353 |
Phrasals |
birilerini dışarı çıkarmak |
clear someone out v.
|
|
354 |
Phrasals |
birini yaka paça dışarı atmak |
chuck someone out v.
|
|
355 |
Phrasals |
birilerini dışarı çıkarmak |
clear someone out of some place v.
|
|
356 |
Phrasals |
dışarı çıkartmak |
give off v.
|
|
357 |
Phrasals |
dışarı salmak |
give off v.
|
|
358 |
Phrasals |
dışarı çıkartmak |
lead out v.
|
|
359 |
Phrasals |
dışarı itmek |
jab out v.
|
|
360 |
Phrasals |
dışarı atmak |
chuck out v.
|
|
361 |
Phrasals |
dışarı itmek |
thrust out v.
|
|
362 |
Phrasals |
dışarı çıkmaya zorlamak |
force out v.
|
|
363 |
Phrasals |
dışarı püskürmek |
spray out v.
|
|
364 |
Phrasals |
dışarı sıçramak |
spatter out v.
|
|
365 |
Phrasals |
dışarı fırlamak |
sweep off v.
|
|
366 |
Phrasals |
eşlik ederek dışarı çıkarmak |
bustle someone off v.
|
|
367 |
Phrasals |
hızla dışarı çıkmak |
light out of v.
|
|
368 |
Phrasals |
hızla dışarı çıkmak |
sweep off v.
|
|
369 |
Phrasals |
hızla dışarı çıkmak |
pelt out v.
|
|
370 |
Phrasals |
hızla dışarı çıkmak |
light out v.
|
|
371 |
Phrasals |
kapı dışarı etmek |
chuck out v.
|
|
372 |
Phrasals |
kapı dışarı etmek |
chuck out of v.
|
|
373 |
Phrasals |
(güç kullanarak) dışarı atmak |
muscle out v.
|
|
374 |
Phrasals |
(bir yerden) dışarı çıkmak istemek |
want out (of something) v.
|
|
375 |
Phrasals |
(bir yerden dışarı) çıkmak/gitmek |
run along v.
|
|
376 |
Phrasals |
(bitki) dışarı doğru büyümek |
bush out v.
|
|
377 |
Phrasals |
dışarı dökmek/saçmak/fırlatmak |
toss off v.
|
|
378 |
Phrasals |
dışarı düşmek |
drop out v.
|
|
379 |
Phrasals |
dışarı saçılmak/dökülmek |
drop out v.
|
|
380 |
Phrasals |
dışarı atmak/çıkarmak |
drop out v.
|
|
381 |
Phrasals |
dışarı atlamak/düşmek |
dropout v.
|
|
382 |
Phrasals |
dışarı atmak |
drop out v.
|
|
383 |
Phrasals |
birini/bir şeyi dışarı atmak |
drop out of (something) v.
|
|
384 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) dışarı atmak |
drop (someone or something) out of v.
|
|
385 |
Phrasals |
dışarı fırlamak |
stick up v.
|
|
386 |
Phrasals |
'-den dışarı bir şey vermek |
emit (something) from (something) v.
|
|
387 |
Phrasals |
ön yüzü dışarı bakacak şekilde konumlandırmak |
face out v.
|
|
388 |
Phrasals |
yüzünü dışarı doğru konumlandırmak |
face out v.
|
|
389 |
Phrasals |
ön yüzü dışarı bakacak şekilde konumlandırmak |
face out v.
|
|
390 |
Phrasals |
dışarı fışkırmak |
spring forth v.
|
|
391 |
Phrasals |
dışarı püskürmek |
spring forth v.
|
|
392 |
Phrasals |
dışarı taşmak |
spring forth v.
|
|
393 |
Phrasals |
birden dışarı dökülmek |
spring forth v.
|
|
394 |
Phrasals |
dışarı fışkırmak |
vomit forth v.
|
|
395 |
Phrasals |
dışarı püskürmek |
vomit forth v.
|
|
396 |
Phrasals |
dışarı taşmak |
vomit forth v.
|
|
397 |
Phrasals |
dışarı kusmak |
vomit forth v.
|
|
398 |
Phrasals |
dışarı fışkırmak |
vomit forth v.
|
|
399 |
Phrasals |
dışarı püskürmek |
vomit forth v.
|
|
400 |
Phrasals |
dışarı taşmak |
vomit forth v.
|
|
401 |
Phrasals |
dışarı kusmak |
vomit forth v.
|
|
402 |
Phrasals |
bir şeyden dışarı sızıntı yapmak |
ooze from v.
|
|
403 |
Phrasals |
(birini) dışarı atmak |
remove from (someone or something) v.
|
|
404 |
Phrasals |
(bir şeyden) dışarı fışkırmak |
spout from (something) v.
|
|
405 |
Phrasals |
(bir şeyden) dışarı fışkırmak |
squirt from (something) v.
|
|
406 |
Phrasals |
dışarı fışkırtmak |
squirt from (something) v.
|
|
407 |
Phrasals |
dışarı püskürtmek |
squirt from (something) v.
|
|
408 |
Phrasals |
dışarı fışkırmak |
squirt from something v.
|
|
409 |
Phrasals |
dışarı püskürmek |
squirt from something v.
|
|
410 |
Phrasals |
dışarı taşmak |
squirt from something v.
|
|
411 |
Phrasals |
dışarı bakmak |
gaze out on (something) v.
|
|
412 |
Phrasals |
bir yerden dışarı bakmak |
gaze out on something v.
|
|
413 |
Phrasals |
(bir şey) yemek için dışarı çıkmak |
go out for (something) v.
|
|
414 |
Phrasals |
birini/bir şeyi geri getirmek için dışarı çıkmak |
go out for someone or something v.
|
|
415 |
Phrasals |
birini/bir şeyi alıp getirmek için dışarı çıkmak |
go out for someone or something v.
|
|
416 |
Phrasals |
öksürerek dışarı atmak |
hack up v.
|
|
417 |
Phrasals |
dışarı sürüklemek |
haul out v.
|
|
418 |
Phrasals |
dışarı çıkarmak |
haul out v.
|
|
419 |
Phrasals |
dışarı taşımak |
haul out v.
|
|
420 |
Phrasals |
bir şeyi dışarı çıkarmak |
bring out v.
|
|
421 |
Phrasals |
(bir şeyden/yerden) dışarı kaydırmak |
slide out of (something or some place) v.
|
|
422 |
Phrasals |
dışarı kaydırmak |
slide something out of something v.
|
|
423 |
Phrasals |
dışarı kaydırmak |
and slide something out v.
|
|
424 |
Phrasals |
dışarı çıkarmak |
sling out v.
|
|
425 |
Phrasals |
dışarı atmak |
sling out v.
|
|
426 |
Phrasals |
kapı dışarı etmek |
sling out v.
|
|
427 |
Phrasals |
sıkıp içindekini dışarı çıkarmak |
squeeze out v.
|
|
428 |
Phrasals |
dışarı itmek |
squeeze out v.
|
|
429 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir yerden dışarı çıkarmak |
take someone or something out of something v.
|
|
430 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir yerden dışarı çıkarmak |
and take someone or something out v.
|
|
431 |
Phrasals |
(birini/bir hayvanı) bir yerden dışarı çekmek |
tease out of (someone or something) v.
|
|
432 |
Phrasals |
(birini/bir hayvanı) bir yerden dışarı çekmek |
tease something out of something v.
|
|
433 |
Phrasals |
(birini/bir hayvanı) bir yerden dışarı çekmek |
tease something out v.
|
|
434 |
Phrasals |
dışarı atmak/çıkarmak |
toss out v.
|
|
435 |
Phrasals |
olumsuz hava koşulları dışarı çıkmasına izin vermemek |
weather in v.
|
|
436 |
Phrasals |
tekerlekli bir araçla dışarı çıkarmak |
wheel out v.
|
|
437 |
Phrasals |
dışarı yatmak |
lay out v.
|
|
438 |
Phrasals |
dışarı uzanmak |
lay out v.
|
|
439 |
Phrasals |
(birinin) yanından ayırmamak/dışarı çıkarmamak |
keep in with (someone) v.
|
|
440 |
Phrasals |
(bir şeyden) dışarı akmak |
pour out (of something) v.
|
|
441 |
Phrasals |
(bir şeyden) dışarı dökmek |
pour out (of something) v.
|
|
442 |
Phrasals |
(bir şeyden) dışarı akıtmak |
pour out (of something) v.
|
|
443 |
Phrasals |
dışarı akmak |
pour out v.
|
|
444 |
Phrasals |
dışarı dökülmek |
pour out v.
|
|
445 |
Phrasals |
dışarı fışkırmak |
pour out v.
|
|
446 |
Phrasals |
dışarı akın etmek |
pour out on (somewhere or something) v.
|
|
447 |
Phrasals |
dışarı akın etmek |
pour out onto (somewhere or something) v.
|
|
448 |
Phrasals |
bir şeyi/sıvıyı dışarı fışkırtmak |
spout something out v.
|
|
449 |
Phrasals |
bir şeyi/sıvıyı dışarı sızdırmak |
spout something out v.
|
|
450 |
Phrasals |
bir şeyi/sıvıyı dışarı akıtmak |
spout something out v.
|
|
451 |
Phrasals |
bir şeyi/sıvıyı dışarı kaçırmak |
spout something out v.
|
|
452 |
Phrasals |
dışarı uzatmak |
stretch forth v.
|
|
453 |
Phrasals |
bir akımla (su, rüzgar) dışarı süpürmek |
sweep out v.
|
|
454 |
Phrasals |
dışarı sürüklemek |
sweep out v.
|
|
455 |
Phrasals |
(bir şeyden/yerden) dışarı itmek |
sweep out of (something or some place) v.
|
|
456 |
Phrasals |
(bir şeyden/yerden) dışarı sürüklemek |
sweep out of (something or some place) v.
|
|
457 |
Phrasals |
(evcil bir hayvanı) dışarı çıkarmak |
take out v.
|
|
458 |
Phrasals |
birini dışarı çıkarmak |
take out v.
|
|
459 |
Phrasals |
gece dışarı çıkmak |
take someone out v.
|
|
460 |
Phrasals |
(bir şey) sınırından/kapsamından dışarı çıkarmamak |
keep within (something) v.
|
|
461 |
Phrasals |
(bir şeyden/yerden) dışarı akmak |
surge out of (someone, something, or some place) v.
|
|
462 |
Phrasals |
(bir şeyden/yerden) dışarı sızmak |
surge out of (someone, something, or some place) v.
|
|
463 |
Phrasals |
(bir şeyden) dışarı püskürmek |
well out of (something) v.
|
|
464 |
Phrasals |
(bir şeyden) dışarı taşmak |
well out of (something) v.
|
|
465 |
Phrasals |
tekerlekli bir araçla (bir şeyden/yerden) dışarı çıkarmak |
wheel out of (something or some place) v.
|
|
466 |
Phrasals |
birini/bir şeyi tekerlekli bir araçla bir şeyden dışarı çıkarmak |
wheel someone or something out of something v.
|
|
467 |
Phrasals |
birini/bir şeyi tekerlekli bir araçla bir şeyden dışarı çıkarmak |
wheel someone or something out v.
|
|
468 |
Phrasals |
dışarı akmak |
pump out v.
|
|
469 |
Phrasals |
dışarı sızmak |
pump out v.
|
|
470 |
Phrasals |
dışarı fışkırmak |
pump out v.
|
|
471 |
Phrasals |
zorla dışarı atmak |
force out v.
|
|
472 |
Phrasals |
(bir şeyden/yerden) dışarı yönlendirmek |
lead out of (something or some place) v.
|
|
473 |
Phrasals |
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden dışarı yönlendirmek |
lead (someone or an animal) out of something v.
|
|
474 |
Phrasals |
(birini bir şeyden/yerden) kapı dışarı etmek |
put (one) out of (something or some place) v.
|
|
475 |
Phrasals |
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden kapı dışarı etmek |
put (someone or an animal) out of something v.
|
|
476 |
Phrasals |
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden kapı dışarı etmek |
put (someone or an animal) out v.
|
|
477 |
Phrasals |
birini/bir hayvanı bir şeyden/yerden dışarı çıkması için korkutmak |
terrify someone or an animal out of something v.
|
|
478 |
Phrasals |
(birini) bir etkinlik için dışarı davet etmek |
ask (one) out v.
|
|
479 |
Phrasals |
dışarı fışkırtmak |
bellow out v.
|
|
480 |
Phrasals |
dışarı püskürtmek |
bellow out v.
|
|
481 |
Phrasals |
dışarı salmak |
bellow out v.
|
|
482 |
Phrasals |
dışarı atmak |
boot or an animal out v.
|
|
483 |
Phrasals |
kapı dışarı etmek |
boot or an animal out v.
|
|
484 |
Phrasals |
birini/bir hayvanı dışarı atmak |
boot someone or an animal out v.
|
|
485 |
Phrasals |
birini/bir hayvanı kapı dışarı etmek |
boot someone or an animal out v.
|
|
486 |
Phrasals |
(bir şeyden) dışarı/geri sekmek |
bounce out (of something) v.
|
|
487 |
Phrasals |
soluğunu dışarı vermek |
breathe something out v.
|
|
488 |
Phrasals |
dışarı taşmak |
bulge out v.
|
|
489 |
Phrasals |
dışarı fırlamak |
bulge out v.
|
|
490 |
Phrasals |
bir şeyi yakıp birini dışarı çıkartmak/çıkmaya zorlamak |
burn someone out of something v.
|
|
491 |
Phrasals |
evini/işini yakıp birini dışarı çıkmak zorunda bırakmak |
burn someone out of something v.
|
|
492 |
Phrasals |
yakıp dışarı çıkartmak/çıkmaya zorlamak |
burn out of v.
|
|
493 |
Phrasals |
evini/işini yakıp dışarı çıkmak zorunda bırakmak |
burn out of v.
|
|
494 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden) dışarı akmak |
burst out of (somewhere or something) v.
|
|
495 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden) hızla dışarı çıkmak |
burst out of (somewhere or something) v.
|
|
496 |
Phrasals |
birini/bir şeyi dışarı taşımak |
carry someone or something out v.
|
|
497 |
Phrasals |
birini/bir şeyi alıp dışarı çıkarmak |
carry someone or something out v.
|
|
498 |
Phrasals |
dışarı doğru çıkıntı yapmak |
break out v.
|
|
499 |
Phrasals |
dışarı çıkarmak |
move out v.
|
|
500 |
Phrasals |
sosyalleşmek için birileriyle dışarı çıkmak |
look in v.
|
|