great! - Turco Inglés Diccionario

great!

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "great!" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
great success n. büyük başarı
In this spirit, I wish you and all of us great success for the next six months in this European Union in which we share.
Bu ruhla, paylaştığımız bu Avrupa Birliği'nde önümüzdeki altı ay için size ve hepimize büyük başarılar diliyorum.

More Sentences
great adj. mükemmel
The lemonade diet is a great option for getting fast results.
Limonata diyeti hızlı sonuç almak için mükemmel bir seçenektir.

More Sentences
great adj. müthiş
Time is a great teacher, but unfortunately it kills all its pupils.
Zaman müthiş bir öğretmendir, ama ne yazık ki tüm öğrencilerini öldürür.

More Sentences
great adj. harika
It was great to see all my friends from high school.
Liseden tüm arkadaşlarımı görmek harikaydı.

More Sentences
great adj. büyük
The school fundraiser was a great success.
Okulun bağış toplama etkinliği büyük bir başarıydı.

More Sentences
General
great deal n. çok şey
Secondly, the European Union has a great deal to gain from these negotiations.
İkinci olarak Avrupa Birliği'nin bu müzakerelerden kazanacağı çok şey vardır.

More Sentences
great britain n. büyük britanya
The virus is spread across Great Britain and, following the removal of borders, it is also spread across France.
Virüs Büyük Britanya'ya ve sınırların kaldırılmasının ardından Fransa'ya da yayılmıştır.

More Sentences
great admiration n. büyük hayranlık
I had great admiration for his generosity.
Onun cömertliğine büyük hayranlık duyuyordum.

More Sentences
great power n. büyük güç
Their great power brings with it commensurate responsibility for the world.
Sahip oldukları büyük güç, dünya için aynı oranda sorumluluk da getirmektedir.

More Sentences
great plains n. büyük ovalar
There were no fences on the great plains.
Büyük ovalarda çit yoktu.

More Sentences
great britain n. ingiltere
The question is, whether the Netherlands, Sweden, Germany and Great Britain are to be added to the list.
Asıl soru, Hollanda, İsveç, Almanya ve İngiltere'nin de bu listeye eklenip eklenmeyeceğidir.

More Sentences
great surprise n. büyük sürpriz
To our great surprise, he suddenly resigned.
Onun birden istifade etmiş olması, bizim için büyük sürpriz.

More Sentences
great danger n. büyük tehlike
Let me now turn to Iraq, where I believe there are great dangers.
Şimdi büyük tehlikeler olduğuna inandığım Irak'a dönmek istiyorum.

More Sentences
great loss n. büyük kayıp
He suffered great losses.
O büyük kayıplara tahammül etti.

More Sentences
great contribution n. büyük katkı
The Commission, together with the Member States, has made a great contribution to this.
Komisyon, Üye Devletlerle birlikte bu konuda büyük katkı sağlamıştır.

More Sentences
great mistake n. büyük hata
Mistaking cadenza with decadence would be a great mistake.
Kadenzi dekadenzle yapmak büyük hata olurdu.

More Sentences
great importance n. büyük önem
I believe this is a matter of great importance that should be of interest to Parliament.
Bunun Parlamento'nun ilgisini çekmesi gereken büyük öneme sahip bir konu olduğuna inanıyorum.

More Sentences
great expectation n. büyük beklenti
I can tell you that the Palestinians have great expectations of Europe.
Filistinlilerin Avrupa'dan büyük beklentileri olduğunu söyleyebilirim.

More Sentences
great care n. büyük özen
I can assure you that those countries awarding flags would then take great care to avoid having to accept liability.
Sizi temin ederim ki bayrakları veren ülkeler sorumluluk kabul etmek zorunda kalmamak için büyük özen göstereceklerdir.

More Sentences
great problem n. büyük sorun
The great problems that we face may very well overturn the Danish Government's ambitious plan.
Karşılaştığımız büyük sorunlar, Danimarka Hükümeti'nin iddialı planını altüst edebilir.

More Sentences
great pleasure n. büyük zevk
Reading is one of life's great pleasures.
Okumak hayatın en büyük zevklerinden biridir.

More Sentences
great wall n. çin seddi
I would like to visit the Great Wall this year.
Bu yıl Çin Seddi'ni ziyaret etmek isterim.

More Sentences
great-grandmother n. büyük nine
My great-grandmother was a dressmaker.
Büyük ninem bir terziymiş.

More Sentences
great-grandfather n. büyük dede
I'll probably be a great-grandfather by the time I'm 75.
Muhtemelen 75 yaşıma geldiğimde büyük dede olacağım.

More Sentences
great-grandfather n. babasının dedesi
When I was a little boy, my father and I went to Boston to visit my great-grandfather.
Ben küçük bir çocukken, babam ve ben Boston'a babamın dedesini ziyarete gittik.

More Sentences
great-grandfather n. büyük büyükbaba
My family came to live in Tokyo in my great-grandfather's time.
Ailem büyük büyükbabamın zamanında Tokyo'da yaşamaya gelmiş.

More Sentences
great britain n. birleşik krallık
India was governed by Great Britain for many years.
Hindistan uzun yıllardır Birleşik Krallık tarafından yönetildi.

More Sentences
the great majority n. büyük çoğunluk
The great majority of these orphan medicinal products contain new innovative ingredients.
Bu yetim tıbbi ürünlerin büyük çoğunluğu yeni ve yenilikçi bileşenler içermektedir.

More Sentences
great hope n. büyük umut
We had such great hopes for President Mugabe.
Başkan Mugabe için çok büyük umutlarımız vardı.

More Sentences
great need n. büyük ihtiyaç
Patients are in great need of more information, but only if they ask for it.
Hastalar daha fazla bilgiye büyük ihtiyaç duyarlar ancak bunu sadece kendileri isterlerse yaparlar.

More Sentences
great lakes n. büyük göller
The problems in the Great Lakes region cover a number of countries.
Büyük Göller bölgesindeki sorunlar çok sayıda ülkeyi kapsamaktadır.

More Sentences
great deal n. büyük miktar
That would have saved the world community a great deal of money, time and embarrassing moments.
Bu, dünya kamuoyunu büyük miktarda para, zaman ve utanç verici anlardan kurtarabilirdi.

More Sentences
great deal n. çok sayı
You have accomplished a great deal of work and taken numerous decisions regarding the Lisbon Process.
Lizbon Süreci ile ilgili olarak çok sayıda çalışma gerçekleştirdiniz ve çok sayıda karar aldınız.

More Sentences
great-great-grandfather n. dedenin dedesi
Tom's great-great-grandfather was a pirate.
Tom'un dedesinin dedesi bir korsanmış.

More Sentences
great n. en iyi
LeBron ranks among NBA's all-time greats.
LeBron NBA'in tüm zamanların en iyileri arasında yer alıyor.

More Sentences
make great efforts v. canını dişine takmak
She made great efforts to pass the examination.
O, sınavı geçmek için canını dişine taktı.

More Sentences
attach great importance v. büyük önem vermek
Like its Spanish predecessor, the Danish Presidency attaches great importance to combating drugs.
İspanyol selefi gibi Danimarka Dönem Başkanlığı da uyuşturucu ile mücadeleye büyük önem vermektedir.

More Sentences
attach great importance v. çok önem vermek
They attached great importance to cleanliness.
Temizliğe çok önem verirlerdi.

More Sentences
look great v. harika görünmek
Both Tom and Mary look great.
Tom da Mary de harika görünüyor.

More Sentences
great adj. iyi
Then the general opinion on Brussels is not all that great.
O halde Brüksel'deki genel kanaat o kadar da iyi değil.

More Sentences
great adj. uzun
We have discussed this topic at great length.
Bu konuyu uzun uzun tartıştık.

More Sentences
great adj. çok
We do not believe that a common constituency of that kind would add anything of great importance at this stage.
Bu tür bir ortak seçim bölgesinin bu aşamada çok önemli bir şey katacağına inanmıyoruz.

More Sentences
a great many adj. pek çok
The Commission is willing to help on a great many issues.
Komisyon pek çok konuda yardımcı olmaya hazırdır.

More Sentences
great adj. muhteşem
So let us moderate our great speeches on dictatorships, and murders, and dying children.
O halde, diktatörlükler, cinayetler ve ölen çocuklar hakkındaki muhteşem konuşmalarımızı ölçülü hale getirelim.

More Sentences
great adj. yüksek
The objective should be to achieve the greatest economic benefit possible.
Amaç, mümkün olan en yüksek ekonomik faydayı elde etmek olmalıdır.

More Sentences
of great use adj. çok faydalı
I thought that this very comprehensive document would be of great use.
Bu çok kapsamlı belgenin çok faydalı olacağını düşündüm.

More Sentences
great adj. ulu
The Great Mosque of Mecca is the largest mosque in the world.
Mekke Ulu Camii dünyanın en büyük camisidir.

More Sentences
great adj. önemli
What is of the essence is that we want labelling to bring about greater transparency.
Asıl önemli olan, etiketlemenin daha fazla şeffaflık getirmesini istememizdir.

More Sentences
great adj. kocaman
Spread out under the balcony was a great crowd.
Balkonun altına yayılmış kocaman bir kalabalık vardı.

More Sentences
great adj. koca
You need to raise a great army.
Koca bir ordu toparlaman gerek.

More Sentences
in great demand adj. büyük rağbet gören
Tom is in great demand.
Tom büyük rağbet görüyor.

More Sentences
a great many adj. çok
The Committee on Legal Affairs numbers a great many legal practitioners.
Hukuk İşleri Komitesi'nde çok sayıda hukukçu görev yapmaktadır.

More Sentences
great adj. büyük
I am a great admirer of Dali's early paintings.
Dali'nin ilk dönem resimlerinin büyük bir hayranıyım.

More Sentences
great adj. çok iyi
This is one area in which I believe the Commission can be a very great friend to Wales.
Komisyonun Galler için çok iyi bir dost olabileceğine inandığım alanlardan biri de budur.

More Sentences
great adj. mühim
It plays a great role in the cement industry.
Çimento inşaat alanında mühim bir rol oynar.

More Sentences
great adj. en büyük
This was one of the greatest historical events of the twentieth century.
Bu, yirminci yüzyılın en büyük tarihi olaylarından biriydi.

More Sentences
great adj. cömert
They were surprised to receive such a great donation.
Böylesine cömert bir bağış aldıklarına çok şaşırmışlardı.

More Sentences
great adj. harika!
The trains are down.' 'Great! Now we have to walk 15 blocks.'
Trenler çalışmıyor.' "Harika! Şimdi 15 blok yürümemiz gerek.'

More Sentences
great adj. yüce
But cowards do not knowingly sacrifice themselves for a greater cause.
Fakat korkaklar kendilerini bile bile yüce bir dava uğruna kurban etmez.

More Sentences
a great deal adv. pek çok
I would like to comment on both proposals at the same time, as the two have a great deal in common.
Her iki teklif hakkında da aynı anda yorum yapmak istiyorum zira ikisi arasında pek çok ortak nokta bulunmaktadır.

More Sentences
a great deal adv. bir hayli
We'll miss Tom a great deal.
Tom'u bir hayli özleyeceğiz.

More Sentences
at great length adv. uzun uzadıya
We have already debated this subject at great length, however.
Ancak bu konuyu daha önce uzun uzadıya tartışmıştık.

More Sentences
a great deal adv. çok
The Commission's records leave a great deal to be desired.
Komisyon'un kayıtları arzu edilenin çok ötesindedir.

More Sentences
a great deal adv. hayli
We've spent a great deal of time together.
Birlikte hayli zaman geçirdik.

More Sentences
with great eagerness adv. büyük bir hevesle
She learned English with great eagerness.
O büyük bir hevesle İngilizce öğrendi.

More Sentences
great interj. süper!
The movie was great.
Film süperdi.

More Sentences
Common Usage
great bear n. büyükayı
great minds think alike expr. aklın yolu birdir
General
the great powers n. yedi düvel
great task n. zorlu görev
great nephew n. büyük erkek yeğen
great gray owl n. büyük gri baykuş
great white heron n. büyük akbalıkçıl
great indian plantain n. büyük hint muzu
great spotted cuckoo n. tepeli guguk
great and small n. büyük küçük
great skua n. iri martı
great white heron n. akbalıkçıl
great britain n. britanya
great pyrenees n. büyük pirene
great interest n. merak
great expense n. külfet
great books of the western world n. batı dünyasında büyük kitaplar
great britain parliament n. büyük britanya parlamentosu
great mullein n. sığırkuyruğu
a great occasion n. büyük şans
great russian n. büyük rus
great bustard n. taraklıkuş
great effort n. ıkıntı
great divide n. su havzası
great tit n. büyük baştankara
the united kingdom of great britain and northern ireland n. büyük britanya ve kuzey irlanda birleşik krallığı
great circle n. geniş çevre
great losses n. ağır kayıp
the great n. seçkinler
great white egret n. büyük ak balıkçıl
the great divide n. ölüm
a great deal of money n. çok para
a great nuisance n. püsküllü bela
great white shark n. büyük beyaz köpekbalığı
great northern diver & loon n. buz dalgıcı
great white heron n. ak balıkçıl
great knapweed n. büyük peygamber çiçeği
great brightness n. apaydınlık
the great bear n. büyükayı
great falls n. büyük şelale
the great unwashed n. ayak takımı
great snipe n. iri çulluk
great uncle n. büyük amca
great confusion n. mahşer
a great sleeper n. uykucu
great wall of china n. çin seddi
great stubbornness n. keçi inadı
great interest n. tecessüs
great reed warbler n. büyük kamışçın
great dane n. danua cinsi köpek
great bustard n. toy
great year n. büyük yıl
great crowd n. mahşer
great uproar n. kızılca kıyamet
great noise n. şamata
great effort n. alın teri
great gray kangaroo n. büyük gri kanguru
great charter n. büyük ayrıcalık
great salary n. yüksek gelir
great task n. büyük iş
great idea n. mükemmel fikir
someone with a great deal of experience n. feleğin çemberinden geçmiş
great differences n. çok büyük farklılıklar
great surprise n. hayret
great interest n. yoğun ilgi
great expense n. aşırı külfet
great environmental action n. büyük çevre hareketi
a great news n. güzel bir haber
great care n. aşırı özen
great anxiety n. büyük endişe
great care n. aşırı dikkat
great care n. aşırı ehemmiyet
great powers n. büyük güçler
great care n. büyük itina
great attention n. büyük itina
great responsibility n. aşırı sorumluluk
great ease n. büyük kolaylık
great facility n. büyük kolaylık
great convenience n. büyük kolaylık
great warrior n. büyük savasçı
great masses of people n. büyük halk yığınları
great effort n. üstün gayret
great exertions n. büyük uğraşlar
great efforts n. büyük uğraşlar
a great mischief-maker n. fesat kumkuması
great-aunt n. büyük teyze
great-nephew n. erkek kardeş torunu
great-grandson n. torunun oğlu
great-spotted woodpecker n. orman ağaçkakanı
great-uncle n. büyük amca
great-grandchild n. torunun torunu
great-grandson n. dördüncü kuşak erkek evlat
great-nephew n. yeğenin yeğeni
great confidence n. sonsuz güven
united kingdom of great britain and northern ireland n. büyük britanya
united kingdom of great britain and northern ireland n. birleşik krallık
great grandchildren n. torun çocukları
great care n. azami dikkat ve itina
great lie n. kuyruklu yalan
great lie n. büyük yalan
great poverty n. aşırı yoksulluk
great poverty n. fakru zaruret
great poverty n. fakr u zaruret
great bear n. büyükayı
the great duo n. muhteşem ikili
great grandmother n. büyük büyükanne
great grandfather n. büyük büyükbaba
great expectation n. yüksek beklenti
a great risk n. büyük bir risk
100 great turks n. 100 türk büyüğü
100 great turks n. yüz türk büyüğü
great sin n. büyük günah
a great poverty n. büyük bir yoksulluk
great leader n. büyük önder
great leader n. büyük lider
a great attention n. büyük bir özen
a great care n. büyük bir özen
great hope n. büyük ümit
a great loss of time n. büyük zaman kaybı
a great waste of time n. büyük zaman kaybı
great competition n. büyük yarış/rekabet
great chain of being n. büyük varoluş zinciri
the great events of history n. tarihin en büyük olayları
a great care n. büyük bir dikkat
a great attention n. büyük bir dikkat
great misfortune n. büyük talihsizlik
nature's great events n. doğanın muazzam olayları
a great development n. büyük bir gelişme
great author n. büyük/usta yazar
great pomp n. büyük ihtişam
great treasure n. büyük hazine
with great hopes n. büyük umutlarla
great grandparents n. büyük büyükanne ve büyükbaba
great room n. oturma, çalışma, yemek, misafir odalarının ve mutfağın bir arada olduğu, yüksek tavanlı, büyük salon
great hero n. büyük kahraman
a great voice n. büyük bir ses
grand prix (great prize) n. büyük ödül
four great caliphs n. dört büyük halife
great tower n. burç
biblical great flood n. incil'de geçen büyük tufan
great grandma n. büyük-nine/babaanne/anneanne
the great pestilence n. 1660'lerin ortasında avrupa'da patlak veren büyük veba salgını
great team n. büyük takım
great triangle n. mars üçgeni
great triangle n. avuç içinde kalp, yaşam ve akıl çizgilerinin oluşturduğu düşünülen üçgen
a great fit n. mükemmel uyum
a great gross n. yüz kırk dört düzine
great niece n. yeğeninin kızı
great-heartedness n. cömertlik
great-heartedness n. eli açıklık
great-heartedness n. bonkörlük
great-heartedness n. gönlü zengin olma
great n. büyük usta
great n. belirli bir alanda üstün başarısı ile tanınan kimse
great n. çok büyük borulara sahip yüksek sesli bir org
great n. oxford üniversitesi'nin klasik bilimler lisans programından özellikle onur derecesiyle mezun olmak için geçilmesi gereken son sınav
great n. oxford üniversitesi'nin klasik bilimler lisans programından özellikle onur derecesiyle mezun olmak için geçilmesi gereken son sınava hazırlanmak için alınan ders
great n. büyük kişiler
great n. büyük ustalar
great divide n. iki şey arasındaki keskin veya önemli ayrım noktası
great divide n. ölüm
great divide n. önemli ayrım
great divide n. önemli fark
great grandchild n. torununun çocuğu
great granddaughter n. torununun kızı
great grandparent n. büyük anne ve büyük babanın ebeveynleri
great grandson n. torununun oğlu
great gross n. yüz kırk dört düzineye eşdeğer bir miktar birimi
great master n. eski şövalyelik nişanlarında lider
great master n. masonlar büyük locası gibi tarikat localarında başkan
great master n. sanat dalında büyük usta olarak görülen kimse
great master n. büyük ustaya ait sanat eseri
great master n. büyük ustaya ait tablo
great mogul n. hint imparatoru
great mogul n. önemli kimse
great mogul n. seçkin kimse
great toe n. ayak başparmağı
great white way n. geceleri parlak bir şekilde aydınlatılan ve genellikle tiyatrolara ayrılmış cadde
great-grandchild n. torunun çocuğu
great-granddaughter n. torunun kız çocuğu
great-grandparent n. büyük büyükanne ve büyük dede
great-grandparents n. büyük büyükanne ve büyük dede
great-great-grandson n. torunun erkek torunu
great-niece n. yeğenin kız çocuğu
great-niece n. kardeşin torunu
great fun n. göbek havası [mecazi]
the great silence n. büyük sessizlik
make a great success v. büyük başarı kazanmak
go to great lengths v. her çareye başvurmak
suffer great hardship v. ciğeri yanmak
attach great importance to v. büyük önem vermek
cause great distress v. kan kusturmak
make a great display v. hava atmak
go to great expense v. büyük masrafa girmek
take great pains with v. itina etmek
treat someone with great respect v. baş tacı etmek
have a great success v. büyük başarı kazanmak
make a great ado about nothing v. yaygarayı basmak
make a great effort v. çok çaba sarfetmek
sail at a great distance from the lande v. açıktan gitmek
make a great display v. gösteriş yapmak
place great demands on v. kapasitesini zorlamak
be struck with great fear v. yüreğine inmek
set great store on v. bir şeye çok önem vermek
have great respect for someone without fail v. saygıda kusur etmemek
make great strides in something v. aşama kaydetmek
take great care v. içi titremek
be in great demand v. kapanın elinde kalmak
be in great trouble v. hali duman olmak
be in great demand v. revaçta olmak
be in great distress v. dünya zindan olmak
show great respect v. el üstünde tutmak
make a great deal of noise v. patırtı etmek
make a great blunder v. halt yemek
go to great expense v. çok masrafa girmek
be in great trouble v. hali harap olmak
do somebody a great favour v. kıyak yapmak
be of great value v. çok değerli olmak
make a great fuss v. kıyameti koparmak
go to great expense v. bir şeyi yapmak için çok masraf etmek
go to great lengths v. her çareyi kullanmak
escape a great danger v. vartayı atlatmak
have a great time v. iyi vakit geçirmek
have a great time v. hoşça zaman geçirmek
go great v. güzel geçmek (fuar vb)
show great performance v. iyi performans sergilemek
deliver great performance v. yüksek performans sağlamak
attract a great deal of attention v. yoğun ilgi görmek
have a great time v. çok eğlenmek
make great or desperate efforts v. canını dişine takmak
be treated with great respect v. el üstünde tutulmak
have a great run v. iyi bir yükseliş gerçekleştirmek (müzik listelerinde vb)
have great expectations (for) v. büyük umutlar bağlamak
have great expectations (for) v. büyük umutları olmak
adorn with great care v. süsleyip püslemek
feel great joy v. aşırı sevinmek
live a life of great misery v. sürüm sürüm sürünmek
sound great v. kulağa hoş gelmek
develop a great interest in v. merak sarmak
develop a great interest in v. merak sardırmak
sound great v. kulağa iyi gelmek
make a great effort v. büyük emek vermek
deliver great blow v. ağır darbe indirmek
make a great contribution v. büyük katkı sağlamak
give great importance v. büyük önem vermek
place great importance v. büyük önem vermek
strike great blow v. ağır darbe indirmek
achieve a great success v. büyük başarı kazanmak
deal great blow v. ağır darbe indirmek
take a great risk v. büyük risk almak
show great interest v. büyük ilgi göstermek
take great care to v. titizlik göstermek
learn with great sorrow v. üzüntü ile öğrenmek
attract great attention v. büyük ilgi görmek
draw great interest v. büyük ilgi çekmek
attract great attention v. büyük ilgi çekmek
draw great interest v. büyük ilgi görmek
have a great imagination v. hayal gücü geniş olmak
take great care (in) v. itina göstermek
show great care v. itina göstermek
go great expense v. çok masrafa girmek
attract a great deal of attention v. çok dikkat çekmek
offer great discounts v. büyük indirimler yapmak
offer great discounts v. büyük indirimler sunmak
great trouble to arise v. kıyamet kopmak
have great difficulty in v. çok zorlanmak
make great/major strides in v. -de büyük adımlar atmak
take a great opportunity v. büyük fırsat yakalamak
be in great pain/agony v. acının dibine vurmak
be great in the part v. role çok uygun olmak
be great at anything he/she sets one's mind to v. aklına koyduğu her şeyde çok iyi olmak
lay great stress on something v. bir şeyin üzerinde ısrarla durmak
make a great wife v. (kocasına) harika bir eş olmak
come to the job with great enthusiasm v. işe büyük bir hevesle gelmek
provide great convenience v. büyük kolaylık sağlamak
get great light v. harika ışık/güneş almak
receive a great deal of attention v. büyük ilgi görmek
put oneself at great risk v. büyük bir riske girmek
put oneself at great risk v. kendini tehlikeye atmak
give great fortune v. büyük servet kazandırmak
place a great emphasis on something v. bir şeye çok önem vermek
be in great shape v. çok iyi kondisyonda/durumda olmak
be in great shape v. çok formda olmak
make a great team v. iyi bir ekip olmak
have great fashion sense v. harika bir moda anlayışı/zevki olmak
have great importance v. büyük öneme sahip olmak
use to great effect v. doğru biçimde kullanmak
use to great effect v. fayda doğuracak biçimde kullanmak
use to great effect v. yararlanmak
put the great seal into commission v. devlet mührünü bir komisyon üyesine teslim etmek
put forth great effort v. dişini tırnağına takarak uğraşı vermek
great deal of adj. çok miktarda
great and wealthy (person) adj. devletli
great adj. meşhur
great adj. dağlar kadar
great adj. kebir
great adj. sürekli
great adj. kıyak
great hearted adj. cömert
in great demand adj. çok revaçta
great adj. fevkalade
a great many adj. bir hayli
a great many adj. epey
great adj. hayvani
great adj. hevesli
great adj. asil
in great demand adj. sürümlü
in great demand adj. tutulan
in great demand adj. çok aranan
great adj. usta
great adj. mahir
great adj. fazla
great adj. ünlü
a great quantity of adj. çok miktarda
great adj. büyük (derece/miktar)
a great number of adj. çok
a great number of adj. bir sürü
a great deal of adj. epey
great adj. şanlı
a great deal of adj. pek çok
a great number of adj. epey
great adj. nefis
great adj. cüsseli
great adj. muazzam
great many adj. bin bir
great adj. iri
great adj. azametli
a great number of adj. çok sayıda
great adj. baba
a great variety of adj. çok çeşitli
great-hearted adj. cesur
great-hearted adj. iyi kalpli
great-hearted adj. cömert
great-hearted adj. yüce
great-hearted adj. yürekli
great-hearted adj. yiğit
great adj. yetenekli
a great majority of adj. büyük çoğunluğu
great numbers of adj. çok sayıda
as great as adj. ...kadar büyük/harika
great adj. mehabetli
tun-great adj. çevresi şarap fıçısı kadar olan
a great amount of adj. birçok
great numbers of adj. birçok
great [dialect] adj. hamile
great adj. nispeten büyük olan (bitki veya hayvan)
great [scotland] adj. kabarmış (çay, nehir)
great [scotland] adj. yükselmiş (çay, nehir)
great adj. baskın
great adj. çoğunlukta olan
great adj. hükmeden
great adj. yüksek (ses)
great adj. şiddetli
great adj. güçlü
great adj. keskin
great adj. yoğun
great adj. geniş kapsamlı
great adj. etki alanı geniş
great adj. canciğer
great adj. duygu yüklü
great adj. aristokrasi sınıfına mensup
great adj. aristokrat
great adj. asil, ağırbaşlı ve mağrur duruşlu
great adj. favori
great adj. ana
great adj. asıl
great adj. esas
great adj. (belirtilen akrabalık derecesinden) bir nesil daha yaşlı veya genç
great [dialect] adj. dostane
great [dialect] adj. sıkı fıkı
great [dialect] adj. yakın (arkadaş)
great adj. (bir şeye) alışılmadık biçimde meraklı
great adj. (bir şeye) alışılmadık derecede düşkün
great adj. gayretli
great adj. ısrarcı
great and small adj. tüm mevki ve rütbelerden olan
great bellied adj. koca göbekli
great bellied adj. göbeği çıkık
great-bellied adj. koca göbekli
great-bellied adj. hamile
great-bellied adj. sıkış tıkış
great adj. en iyi
great adj. ne ala!
at great cost adv. çok giderle
with great difficulty adv. güçbela
from a great distance adv. uzaktan uzağa
to a great extent adv. büyük ölçüde
with great difficulty adv. zoru zoruna
great extent adv. büyük çapta
with great effort adv. ıkına sıkına
at great length adv. ayrıntılarıyla
in a great hurry adv. yel yeperek
at great length adv. detaylarıyla
with great desire adv. aç kurt gibi
with great difficulty adv. dara dar
in great detail adv. enine boyuna
in great puffs adv. pofur pofur
with great difficulty adv. düşe kalka
in great quantities and continuously adv. sapır sapır
with great difficulty adv. güç bela
with great difficulty adv. zorbela
to a great extent adv. büyük çapta
with great appetite adv. aç kurt gibi
with great difficulty adv. zor bela
a great extent adv. büyük çapta
with great extent of scope adv. ayrıntılı bir şekilde
at great length adv. ayrıntılı olarak
with great passion adv. büyük tutkuyla
in great detail adv. son derece detaylı biçimde
in the great scheme of things adv. büyük resimde
in the great scheme of things adv. büyük resme bakarsak
in the great scheme of things adv. daha geneli düşünürsek
in the great scheme of things adv. daha genel anlamda bakacak olursak
with great interest adv. büyük ilgiyle
with great accuracy adv. büyük bir doğrulukla
at a great pace adv. büyük bir hızla
to a great extent adv. büyük ölçüde/çapta
in great measure adv. büyük ölçüde/çapta
with great eagerness adv. koşa koşa
in a great hurry adv. aceleyle
in a great hurry adv. acele bir şekilde
great guns adv. durmak bilmeyen gayretle
great guns adv. aralıksız enerji ile
great guns adv. müthiş şekilde
great guns adv. başarıyla
in great confusion adv. karmaşa ve acele içinde
god is great interj. allah kerim
great job interj. aferin
great interj. harika!
great interj. ne ala!
great- pref. iki üst soy anlamı veren ön ek
great- pref. iki alt soy anlamı veren ön ek
a great amount of expr. epey
great expr. yüce (lider)

Significados de "great!" con otros términos en diccionario inglés turco: 12 resultado(s)

Turco Inglés
General
(abd'nin great lakes bölgesinde) mendirek pierhead n.
Speaking
they look great on you üstünde harika göründüler expr.
Botanic
great plains bölgesinde bulunan bir bitki horsetail milkweed (acacia galioides) n.
kuzey amerika'nın great plains bölgesine özgü yerde yetişen bir kaktüs cinsi pediocactus n.
kuzey amerika'nın great plains bölgesine özgü yerde yetişen bir kaktüs cinsi genus pediocactus n.
Social Sciences
great plains'in güneyinde yaşayan yerli bir amerikan halkı paducah n.
great plains'in güneyinde yaşayan yerli bir amerikan halkı paduca n.
Geography
great rann of kutch rann of kutch n.
kanada'daki great bear gölünün batısı ve kuzeybatısında yaşayan atabask halkı hare n.
great basin ulusal parkı great basin national park n.
Meteorology
great basın yükseği great basin high n.
Mythology
kansas, great bend şehrinin yakınında yer aldığı düşünülen efsanevi şehir quivira n.