|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
yoğun bir şekilde |
intensely adv.
|
|
The evidence proves it, perhaps more intensely in Greece.
Kanıtlar, belki de Yunanistan'da daha yoğun bir şekilde bunu gösteriyor.
More Sentences
|
2 |
General |
sevgisini yoğun şekilde gösteren kimse |
smoocher n.
|
|
3 |
General |
aşırı yoğun şekilde inşa etmek |
overconstruct v.
|
|
4 |
General |
yoğun bir şekilde üşüşmek |
overcrowd v.
|
|
5 |
General |
yoğun bir şekilde teşvik etmek |
overurge v.
|
|
6 |
General |
yoğun şekilde aranmak |
scrimmage v.
|
|
7 |
General |
yoğun bir şekilde meşgul |
knee-deep adj.
|
|
8 |
General |
yoğun bir şekilde veya geniş alanlara yayılan |
massy adj.
|
|
9 |
General |
yoğun şekilde renklendirilmiş |
double-dyed adj.
|
|
10 |
General |
yoğun bir şekilde |
concentratedly adv.
|
|
11 |
General |
yoğun bir şekilde |
potently adv.
|
|
12 |
General |
yoğun bir şekilde |
intensionally adv.
|
|
13 |
General |
daha yoğun şekilde/biçimde |
more intensely adv.
|
|
14 |
General |
yoğun bir şekilde |
acutely adv.
|
|
15 |
General |
yoğun bir şekilde |
up adv.
|
|
16 |
General |
yoğun bir şekilde |
overpoweringly adv.
|
|
17 |
General |
yoğun bir şekilde |
grossly adv.
|
|
|
18 |
General |
yoğun bir şekilde |
ferociously adv.
|
|
19 |
General |
yoğun bir şekilde |
shrewdly adv.
|
|
20 |
General |
yoğun bir şekilde |
snapping adv.
|
|
21 |
General |
yoğun bir şekilde |
snappingly adv.
|
|
22 |
General |
yoğun bir şekilde |
stiff adv.
|
|
Phrasals |
|
23 |
Phrasals |
(birine) ilgiyle ve yoğun bir şekilde bakmak |
bore into (someone or something) v.
|
|
24 |
Phrasals |
(birine) ilgiyle ve yoğun bir şekilde bakmak |
bore into v.
|
|
25 |
Phrasals |
yoğun bir şekilde bir yerden aşağı akmak/yağmak |
sluice down v.
|
|
26 |
Phrasals |
yoğun bir şekilde içine koymak |
stuff in v.
|
|
27 |
Phrasals |
yoğun bir şekilde (bir şeyin) içine (bir şey) koymak |
stuff into (something) v.
|
|
28 |
Phrasals |
yoğun bir şekilde (bir şeye) ulaşmaya çalışmak |
work toward (something) v.
|
|
29 |
Phrasals |
yoğun bir şekilde yayılmak |
lance through v.
|
|
30 |
Phrasals |
yoğun bir şekilde bir şey kokmak |
reek of something v.
|
|
31 |
Phrasals |
yoğun bir şekilde bir şey kokusu yaymak |
reek of something v.
|
|
32 |
Phrasals |
güçlü/yoğun bir şekilde bir şey izlenimi vermek |
reek of something v.
|
|
33 |
Phrasals |
yoğun bir şekilde uğraşmak |
battle out v.
|
|
34 |
Phrasals |
(bir duyguyu) yoğun bir şekilde hissetmek |
burn with (something) v.
|
|
35 |
Phrasals |
-e yoğun bir şekilde yayılmak |
rage through v.
|
|
36 |
Phrasals |
(bir yere) yoğun bir şekilde yayılmak |
rage through (something) v.
|
|
37 |
Phrasals |
yoğun bir şekilde (bir şeye) başlamak |
swing into (something) v.
|
|
|
Colloquial |
|
38 |
Colloquial |
yoğun bir şekilde bastırmak/mücadele etmek |
pour it on v.
|
|
39 |
Colloquial |
en yoğun şekilde yapmak |
pour it on v.
|
|
40 |
Colloquial |
yoğun şekilde çalışmaya başlamak |
hop [us] [canada] v.
|
|
41 |
Colloquial |
yoğun şekilde ilgilenmek |
drown v.
|
|
42 |
Colloquial |
tüm gücüyle, çok yoğun bir şekilde |
(one's) heart out expr.
|
|
Idioms |
|
43 |
Idioms |
çok yoğun bir şekilde gelme |
fire hose n.
|
|
44 |
Idioms |
(güneş veya ışık için) yukarından yoğun bir şekilde üstüne vurmak |
blaze down on (someone or something) v.
|
|
45 |
Idioms |
bir şeyin başlangıç dönemini yoğun olacak ve giderek yoğunluğu azalacak şekilde planlamak |
front load v.
|
|
46 |
Idioms |
birinin bir konuyu derinlemesine/yoğun bir şekilde düşünmesine neden olmak |
give someone furiously to think v.
|
|
47 |
Idioms |
rakibe yoğun bir şekilde hücum etmek |
take the game to v.
|
|
48 |
Idioms |
havada yoğun bir şekilde asılı kalmak |
lie heavy v.
|
|
49 |
Idioms |
yoğun bir şekilde yağmur yağmak |
rain like a cow pissing on a flat rock v.
|
|
50 |
Idioms |
yoğun bir şekilde incelemek |
powerstudy v.
|
|
51 |
Idioms |
yoğun bir şekilde çalışmak |
powerstudy v.
|
|
52 |
Idioms |
(birinin) bir konuyu derinlemesine/yoğun bir şekilde düşünmesine neden olmak |
give (one) furiously to think v.
|
|
53 |
Idioms |
yoğun bir şekilde |
like stink on a monkey expr.
|
|
54 |
Idioms |
yoğun bir şekilde |
like stink on a skunk expr.
|
|
55 |
Idioms |
yoğun bir şekilde |
like stink on a pig expr.
|
|
56 |
Idioms |
yoğun şekilde akmakta |
in spate [uk] expr.
|
|
57 |
Idioms |
yoğun şekilde akmakta |
in (full) spate [uk] expr.
|
|
58 |
Idioms |
yoğun bir şekilde |
like stink on a monkey/skunk/pig expr.
|
|
Technical |
|
59 |
Technical |
(elektrik akımı veya gerilim) yoğun bir şekilde salınım yapmak |
surge v.
|
|
Dyeing |
|
60 |
Dyeing |
(pigment) yoğun şekilde uygulamak |
load v.
|
|
Medical |
|
61 |
Medical |
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık |
hyperkulturemia n.
|
|
62 |
Medical |
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık |
stendhal syndrome n.
|
|
63 |
Medical |
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık |
florence syndrome n.
|
|
64 |
Medical |
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık |
stendhal's syndrome n.
|
|
Psychology |
|
65 |
Psychology |
hastanın korku yaratan duruma ani ve yoğun bir şekilde maruz bırakıldığı bir psikoterapi yöntemi |
flooding n.
|
|
Biochemistry |
|
66 |
Biochemistry |
belirli yeşil suyosunlarında oluşan, yoğun bir şekilde nişasta ile dolu yıldız şekilli çoğaltıcı madde |
amylum star n.
|
|
Marine Biology |
|
67 |
Marine Biology |
doğu hindistan'da bulunan, eti ve havyarı için yoğun bir şekilde avlanan bir ringa balığı |
trubu (clupea toli) n.
|
|
Astronomy |
|
68 |
Astronomy |
çekirdeği çok yoğun olduğu için bozulan düşük kütleli bir yıldızda meydana gelen helyumun patlayıcı bir şekilde yanması |
helium flash n.
|
|
Botanic |
|
69 |
Botanic |
amerika'nın kuzeybatısı ve kanada'nın güneybatısına özgü, yoğun bir şekilde kümelenmiş dik yaprakları ve sarı çiçekleri olan bir ot |
haplopappus acaulis n.
|
|
70 |
Botanic |
amerika'nın kuzeybatısı ve kanada'nın güneybatısına özgü, yoğun bir şekilde kümelenmiş dik yaprakları ve sarı çiçekleri olan bir ot |
stemless golden weed n.
|
|
71 |
Botanic |
amerika'nın kuzeybatısı ve kanada'nın güneybatısına özgü, yoğun bir şekilde kümelenmiş dik yaprakları ve sarı çiçekleri olan bir ot |
stenotus acaulis n.
|
|
72 |
Botanic |
yapısında yoğun şekilde ağır metallerin bulunduğu bir bitki |
hyperaccumulator n.
|
|
Breeding |
|
73 |
Breeding |
hayvanları çitle çevrili dar alana kapatarak kısa süreli ve yoğun bir şekilde otlatma |
folding [uk] n.
|
|
History |
|
74 |
History |
moğol hükümdarı cengiz han tarafından hizmete sokulup yoğun bir şekilde kullanılan ve büyütülen, daha sonraki hükümdarlar tarafından da kullanılan posta sistemi |
yam [mongolian] n.
|
|
Religious |
|
75 |
Religious |
kendini yoğun bir şekilde dine adama ile ilgili |
theopathetic adj.
|
|
76 |
Religious |
kendini yoğun bir şekilde dine adamaya ait |
theopathetic adj.
|
|
77 |
Religious |
kendini yoğun bir şekilde dine adayan |
theopathetic adj.
|
|
|
78 |
Religious |
kendini yoğun bir şekilde dine adama ile ilgili |
theopathic adj.
|
|
79 |
Religious |
kendini yoğun bir şekilde dine adamaya ait |
theopathic adj.
|
|
80 |
Religious |
kendini yoğun bir şekilde dine adayan |
theopathic adj.
|
|
Military |
|
81 |
Military |
diğer nükleer bombalara kıyasla, yoğun nötron ve gama ışını salınımı, daha düşük basınç dalgası ve daha az artık radyasyon ortaya çıkaracak şekilde tasarlanmış bir nükleer silah |
n-bomb n.
|
|
Archaic |
|
82 |
Archaic |
yoğun bir şekilde |
solidly adv.
|
|
Slang |
|
83 |
Slang |
başka bir eserden yoğun şekilde etkilenmiş eser |
rip-off n.
|
|