|
- However, we do not want to throw out the baby with the bath water either.
- Ancak, bebeği banyo suyuyla birlikte atmak da istemiyoruz.
- We should therefore be careful not to throw the baby out with the bathwater.
- Bu nedenle, bebeği banyo suyuyla birlikte atmamaya dikkat etmeliyiz.
- Today one might say, her baby is being taken to church to be baptised.
- Bugün bebeğinin vaftiz edilmek üzere kiliseye götürüldüğünü söyleyebiliriz.
- The European Union persuaded them by teaching the Kyoto baby to walk, but now it needs to learn to run.
- Avrupa Birliği, Kyoto bebeğine yürümeyi öğreterek onları ikna etti ancak şimdi koşmayı öğrenmesi gerekiyor.
- I believe that this is a step in the right direction, but we should not throw out the baby with the bathwater.
- Bunun doğru yönde atılmış bir adım olduğuna inanıyorum, ancak bebeği banyo suyuyla birlikte atmamalıyız.
- But in this area, we must not throw out the baby with the bathwater either.
- Ancak bu alanda da bebeği banyo suyuyla birlikte atmamalıyız.
- We should not, however, throw away the baby with the bath water.
- Bununla birlikte, banyo suyuyla birlikte bebeği de atmamalıyız.
- So let us keep a sense of proportion and make sure we do not throw the baby out with the bath water.
- Bu yüzden ölçülü olalım ve bebeği banyo suyuyla birlikte atmadığımızdan emin olalım.
- This baby was an embryo, and it was your baby.
- Bu bebek bir embriyoydu ve sizin bebeğinizdi.
- Kyoto is a baby that has learned to walk at the age of four.
- Kyoto dört yaşında yürümeyi öğrenmiş bir bebektir.
- Donna's compact, baby bracelet from the hospital, phone bills.
- Donna'nın pudrası, hastanenin verdiği bebek bileziği, telefon faturaları.
- That's if we still have a baby, after tonight.
- Tabii bu geceden sonra hala bir bebeğimiz olursa.
- Tom Thumb baby wins his battle for life
- Cüce bebek yaşam savaşını kazandı.
- It's her first night out since the baby was born.
- Bebeği doğduktan sonra ilk defa gece dışarı çıktı.
- It wasn't hard just because I had a new baby.
- Yeni bir bebeğim olduğu için zor olmadı.
- It wasn't hard just because I had a new baby.
- Yeni bir bebek sahibi olduğum için zor olmamıştı.
- Anyone handling your baby should first wash their hands properly.
- Bebeğinize dokunan herkes öncelikle ellerini uygun şekilde yıkamalıdır.
- Anyone handling your baby should first wash their hands properly.
- Bebeğinize dokunan herkes daha önce ellerini iyice yıkamış olmalıdır.
- This film is dedicated to all baby souls in the world.
- Bu film dünyadaki tüm bebek ruhlara adanmıştır.
- The black market's all baby teeth and spooky fluids.
- Karaborsada sadece bebek dişleri ve ürkütücü sıvılardan oluşuyor.
- Donna's compact, baby bracelet from the hospital, phone bills.
- Donna'nın küçük çantası, hastaneden gelen bebek bileziği, telefon faturaları.
- It's her first night out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri bu onun dışarıda ilk gecesi.
- Donna's compact, baby bracelet from the hospital, phone bills.
- Donna'nın pudrası, hastaneden gelen bebek bileziği, telefon faturaları.
- This film is dedicated to all baby souls in the world.
- Bu film dünyadaki tüm bebek ruhlara ithaf edilmiştir.
- Rarely glimpsed, this baby may be only a day old.
- Nadiren görülen bu bebek sadece bir günlük olabilir.
- Rarely glimpsed, this baby may be only a day old.
- Nadiren görülen bu bebek yalnızca bir günlük olabilir.
- Baby, check out in the hallway.
- Bebeğim, koridora baksana.
- That's if we still have a baby, after tonight.
- Tabii bu geceden sonra hâlâ bir bebeğimiz olursa.
- It's her first night out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri dışarı çıktığı ilk gece.
- She had a healthy baby.
- Onun sağlıklı bir bebeği vardı.
- Whereas he was weak as a baby, he is now very strong.
- O bir bebek olarak zayıfken şimdi çok güçlü.
- She showed the visitor her baby.
- Ziyaretçiye bebeğini gösterdi.
- You order and I obey, baby.
- Sen emret, ben itaat edeyim, bebeğim.
- Has the baby woken up?
- Bebek uyandı mı?
- Don't let the baby play with coins.
- Bebeğin madeni paralarla oynamasına izin verme.
- I was a baby in those days.
- O günlerde bir bebektim.
- I've already fed the baby.
- Ben zaten bebeği besledim.
- It's just a baby.
- Sadece bir bebek.
- Could you take care of the baby for a while?
- Bir süreliğine bebekle ilgilenir misiniz?
- Every child objects to being treated like a baby.
- Her çocuk kendisine bebek gibi davranılmasına itiraz eder.
- It's as smooth as a baby's bottom.
- Bir bebeğin poposu kadar pürüzsüz.
- When are you going to have another baby?
- Ne zaman bir bebek daha yapacaksın?
- Sami found the mummified remains of a baby.
- Sami bir bebeğin mumyalanmış kalıntılarını buldu.
- That baby is fat and healthy.
- O bebek tombul ve sağlıklı.
- The baby likes milk.
- Bebek sütü seviyor.
- I want to have a baby now!
- Şimdi bir bebeğim olsun istiyorum!
- The baby soon fell asleep in the cradle.
- Bebek, kısa sürede beşikte uyuyakaldı.
- We talked in low voices so we wouldn't wake the baby.
- Biz düşük sesle konuştuk bu yüzden bebeği uyandırmadık.
- He cared for the baby.
- O, bebeğe baktı.
- That woman isn't fat, she is going to have a baby.
- O kadın şişman değil, o bir bebek sahibi olacak.
- I cried like a baby.
- Bir bebek gibi ağladım.
- The baby is able to walk.
- Bebek yürüyebiliyor.
- The baby looked just like her mother.
- Bebek tam annesine benziyordu.
- I'm not a baby.
- Ben bir bebek değilim.
- He is, as it were, a grown up baby.
- O, adeta yetişkin bir bebek.
- The baby looks like his mother.
- Bebek annesine benziyor.
- The doctor examined the baby.
- Doktor bebeği muayene etti.
- The baby resembles his mother.
- Bebek annesine benzer.
- The moment I held the baby in my arms, it began to cry.
- Bebeği kucağıma aldığım anda ağlamaya başladı.
- The baby's fine.
- Bebek iyi.
- An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
- Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeğiyle eski kiliseye girdi.
- She held the kitten like a mother gorilla would hold her own baby.
- O bir anne gorilin kendi bebeğini tuttuğu gibi kedi yavrusunu tuttu.
- Milk nourishes a baby.
- Süt, bebeği besler.
- Tom's father died when he was a baby.
- Tom'un babası o bir bebekken öldü.
- The noise will wake the baby up.
- Gürültü bebeği uyandıracak.
- Sami made a trip to Cairo with his wife and baby.
- Sami karısı ve bebeğiyle Kahire'ye gezi yaptı.
- Nine women can't make a baby in one month.
- Dokuz kadın bir ayda bebek yapamaz.
- Mary nursed her baby.
- Mary bebeğini emzirdi.
- He is the baby of the family.
- O ailenin bebeği.
- Stop being such a baby.
- Böyle bebek gibi davranmayı kes.
- You were such a beautiful baby.
- Çok güzel bir bebektin.
- Please keep quiet, so you don't wake the baby up.
- Lütfen sessiz ol, böylece bebeği uyandırma.
- Every monster starts off as someone's baby.
- Her canavar birinin bebeği olarak başlar.
- She is going to have a baby.
- Bir bebeği olacak.
- Here's a picture of my baby.
- İşte bebeğimin bir resmi.
- She sat still for fear of waking the baby.
- Bebeği uyandırmaktan korktuğu için kıpırdamadan oturdu.
- Mary's baby is less than a month old.
- Mary'nin bebeği bir aylıktan daha küçük.
- Tom has a three-month-old baby.
- Tom'un üç aylık bir bebeği var.
- Left alone, the baby began to cry.
- Yalnız kalınca, bebek ağlamaya başladı.
- A baby is incapable of taking care of itself.
- Bir bebek kendi başının çaresine bakmaktan acizdir.
- I don't have any baby pictures of myself.
- Hiç bebeklik fotoğrafım yok.
- She is bathing the baby.
- Bebeği yıkıyor.
- I wish I were a baby again.
- Keşke tekrar bir bebek olsam.
- With her stomach full of milk, the baby fell asleep.
- Karnı sütle dolu olan bebek uykuya daldı.
- Don't put the baby in the bag!
- Bebeği çantaya koyma!
- She is going to have a baby this month.
- Bu ay bebek sahibi olacak.
- The big dog frightened the baby.
- Büyük köpek bebeği korkuttu.
- Sami found the body of a little baby in an abandoned suitcase.
- Sami terk edilmiş bir bavulun içinde küçük bir bebek cesedi buldu.
- She had a healthy baby.
- Sağlıklı bir bebeği oldu.
- A baby is sleeping in the cradle.
- Beşikte bir bebek uyuyor.
- Could you please put the baby to bed?
- Lütfen bebeği yatırır mısınız?
- Please keep quiet, so you don't wake the baby up.
- Lütfen sessiz olun, böylece bebeği uyandırmazsınız.
- The baby crawled on hands and knees.
- Bebek ellerinin ve dizlerinin üstünde süründü.
- Tom cried like a baby.
- Tom bir bebek gibi ağladı.
- The baby has finally stopped crying.
- Bebek nihayet ağlamayı bıraktı.
- It's my job to take care of the baby.
- Bebeğe bakmak benim işim.
- The baby was playing with a rattle.
- Bebek bir çıngırakla oynuyordu.
- Whose baby is that?
- Bu kimin bebeği?
- Can I hold your baby?
- Bebeğini tutabilir miyim?
- The baby in the cradle is very pretty.
- Beşikteki bebek çok şirin.
- Mary's husband didn't even stick around until the baby was born.
- Mary'nin kocası bebek doğana kadar ortalıkta görünmedi bile.
- An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
- Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.
- I'm keeping the baby.
- Bebeği doğuracağım.
- Sami took the baby from Layla.
- Sami bebeği Layla'dan aldı.
- They named their baby Jane.
- Onlar bebeklerine Jane adını verdiler.
- I'm not a baby.
- Bebek değilim.
- Mary named the baby after her grandmother.
- Mary bebeğe büyükannesinin adını verdi.
- Are you hearing, baby?
- Duyuyor musun, bebeğim?
- Not all baby animals are cute.
- Bütün bebek hayvanlar şirin değil.
- She carried a baby on her back.
- O, sırtında bir bebek taşıdı.
- She made my mother take care of the baby.
- Bebeğe annemin bakmasını sağladı.
- Stop being a baby.
- Bebek gibi davranmayı kes.
- Steve, I heard you were the baby of the family.
- Steve, ailenin bebeği olduğunu duydum.
- We talked quietly so we wouldn't wake the baby.
- Bebeği uyandırmamak için sessizce konuştuk.
- I'm worried about the baby.
- Ben bebek hakkında endişeleniyorum.
- I discussed baby names with my pregnant sister.
- Hamile kız kardeşimle bebek isimlerini tartıştık.
- They named their baby Jane.
- Onlar bebeğe Jane adını verdiler.
- The mother laid her baby on the bed.
- Anne bebeğini yatağa yatırdı.
- Sami wanted to be a father to Layla's baby.
- Sami, Layla'nın bebeğine baba olmak istiyordu.
- My wife had a baby last week.
- Karımın geçen hafta bir bebeği oldu.
- If it's a boy, I want to name the baby Tom.
- Eğer erkek olursa, bebeğin adını Tom koymak istiyorum.
- The baby has stopped crying.
- Bebek ağlamayı bıraktı.
- To Japanese, an American baby sleeping by himself seems lonely.
- Japonlara göre, tek başına uyuyan Amerikalı bir bebek yalnız görünmektedir.
- We talked quietly so we wouldn't wake the baby.
- Bebeği uyandırmayalım diye sessizce konuştuk.
- She's going to have a baby in July.
- Temmuz'da bir bebeği olacak.
- He was caught off guard when his wife announced they were going to have a baby.
- Karısı bebek sahibi olacaklarını açıkladığında hazırlıksız yakalandı.
- My grandson is still a baby.
- Torunum hâlâ bebek.
- I'm feeding my baby.
- Bebeğimi besliyorum.
- Dan is worried about Linda's baby.
- Dan, Linda'nın bebeği için endişeli.
- That baby will have slept five hours by noon.
- O bebek, öğlen beş saat uyumuş olacak.
- A baby has no knowledge of good and evil.
- Bir bebeğin iyi ve kötü hakkında bilgisi yoktur.
- The baby was sleeping soundly in his mother's arms.
- Bebek annesinin kollarında mışıl mışıl uyuyordu.
- Don't worry about the baby.
- Bebek hakkında endişelenme.
- The mother lay beside her baby on the bed.
- Anne bebeğinin yanında yatakta yatıyordu.
- The baby crept into the room.
- Bebek sürünerek odaya girdi.
- Put the baby to sleep.
- Bebeği uyut.
- Do you have a name picked out for your baby?
- Bebeğiniz için bir isim seçtiniz mi?
- A baby craves its mother's milk.
- Bir bebek annesinin sütüne hasrettir.
- She's going to have a baby, Tom.
- Bir bebeği olacak, Tom.
- The baby transferred its affection to its new mother.
- Bebek sevgisini yeni annesine aktardı.
- She showed the visitor her baby.
- O, konuğa bebeğini gösterdi.
- Tom picked the baby up and smiled at her.
- Tom bebeği yerden kaldırdı ve ona gülümsedi.
- I'm carrying Sami's baby.
- Sami'nin bebeğini taşıyorum.
- My baby's wet nurse is also my family's dietitian.
- Bebeğimin sütannesi aynı zamanda aile diyetisyenimiz.
- Tom and Mary had a baby.
- Tom ve Mary'nin bir bebekleri oldu.
- The baby's awake.
- Bebek uyandı.
- Do you need baby clothes?
- Bebek giysilerine ihtiyacınız var mı?
- Layla is carrying my baby.
- Leyla bebeğimi taşıyor.
- We just fed the baby.
- Bebeği yeni besledik.
- She held her baby in her arms.
- O, bebeğini kollarında tuttu.
- The hungry baby did nothing but cry.
- Aç bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- She had a baby.
- Bir bebeği oldu.
- The mother used her own milk to nourish the baby.
- Anne bebeğini beslemek için kendi sütünü kullandı.
- Tom looked after the baby.
- Tom bebekle ilgilendi.
- Tom wanted to have another baby, but his wife didn't.
- Tom bir bebek daha istiyordu ama karısı istemedi.
- Did the baby wake up?
- Bebek uyandı mı?
- The mother lay beside her baby on the bed.
- Anne yatakta bebeğinin yanına uzandı.
- Layla gave birth to a healthy baby.
- Leyla sağlıklı bir bebek doğurdu.
- The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.
- The baby continues to sleep.
- Bebek uyumaya devam ediyor.
- The baby is growing teeth now.
- Bebeğin dişleri çıkıyor.
- Tom gave the baby a bath.
- Tom bebeğe banyo yaptırdı.
- The baby seems to be sleeping soundly.
- Bebek mışıl mışıl uyuyor gibi görünüyor.
- I tiptoed to avoid waking the baby.
- Bebeği uyandırmamak için parmak ucunda yürüdüm.
- The baby likes milk.
- Bebek süt seviyor.
- Mary wants to breastfeed her baby, but she's not making enough milk.
- Mary bebeğini emzirmek istiyor ama yeterince süt üretemiyor.
- This is the cutest baby that I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en tatlı bebek.
- He cared for the baby.
- Bebeğe o baktı.
- Tom spoke quietly so he wouldn't wake the baby.
- Tom bebeği uyandırmamak için sessizce konuştu.
- She had a baby.
- Onun bir bebeği vardı.
- The baby is growing up.
- Bebek büyüyor.
- My job is to take care of the baby.
- Benim işim bebeğe bakmak.
- Tom is smiling at the baby.
- Tom bebeğe gülümsüyor.
- Tom and Mary told me their new baby is a boy.
- Tom ve Mary bana yeni bebeklerinin erkek olduğunu söylediler.
- Who will look after the baby?
- Bebeğe kim bakacak?
- Have you decided on a name yet for the baby?
- Bebek için bir isme karar verdiniz mi?
- The baby is sleeping.
- Bebek uyuyor.
- I'm not a baby anymore.
- Ben artık bir bebek değilim.
- The baby was in his birthday suit.
- Bebek çıplaktı.
- I didn't want the baby to catch a cold, so I closed the window.
- Bebeğin üşütmesini istemedim, bu yüzden pencereyi kapadım.
- Please put the baby to bed.
- Lütfen bebeği yatırın.
- The hero dog saved the baby from the fire.
- Kahraman köpek bebeği ateşten kurtardı.
- Whereas he was weak as a baby, he is now very strong.
- Bebekken zayıftı ama şimdi çok güçlü.
- The baby went to sleep at once.
- Bebek derhal uykuya daldı.
- The baby seemed to be fast asleep.
- Bebek uykuya dalmış gibi görünüyordu.
- I don't want to have a baby, ever.
- Bir bebek sahibi olmak istemiyorum hiç.
- She wants to keep the baby.
- Bebeği doğurmak istiyor.
- Mary is upstairs with the baby.
- Mary yukarıda bebekle birlikte.
- The baby is still sleeping.
- Bebek hala uyuyor.
- Tom wanted to have another baby, but his wife didn't.
- Tom bir bebeğe daha sahip olmak istedi ama karısı istemedi.
- In a few days, the baby will be able to walk.
- Birkaç gün içinde bebek yürüyebilecek.
- I have very few pictures of myself as a baby.
- Bebekken çekilmiş çok az resmim var.
- Tom and Mary are going to have a baby.
- Tom ve Mary'nin bir bebekleri olacak.
- I walked softly for fear of waking the baby.
- Bebeği uyandırmaktan korktuğum için yavaşça yürüdüm.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- Anne, ışıl ışıl gülümseyerek bebeğine elini uzattı.
- Either Ann or Carol is going to take care of the baby.
- Ya Ann ya da Carol bebeğe bakacak.
- Please take care of my baby while I am out.
- Ben yokken lütfen bebeğime bak.
- Tears of joy streamed down Tom's face when he saw his baby daughter for the first time.
- Bebek kızını ilk kez gördüğünde Tom'un yüzünden sevinç gözyaşları aktı.
- Tom wants to have another baby, but Mary doesn't.
- Tom bir bebeğe daha sahip olmak istiyor ama Mary istemiyor.
- He looked after the baby.
- Bebeğe o baktı.
- Having been left alone, the baby started to cry.
- Yalnız kalan bebek ağlamaya başladı.
- The baby crawled on hands and knees.
- Bebek elleri ve dizleri üzerinde emekledi.
- At last, the baby fell asleep.
- Sonunda, bebek uykuya daldı.
- The baby seemed to be fast asleep.
- Bebek derin uykuda gibiydi.
- Tom doesn't have many photos of himself as a baby.
- Tom'un bebeklik fotoğrafı pek yok.
- Mary's baby's sex has become apparent.
- Mary'nin bebeğinin cinsiyeti belli oldu.
- My cousin is having a baby next month.
- Kuzenimin gelecek ay bir bebeği olacak.
- Whose baby is this?
- Bu kimin bebeği?
- The baby nestled in his mother's arms.
- Bebek annesinin kollarına sarıldı.
- Sami was in the house all night with his baby son.
- Sami bütün gece bebeği birlikte evdeydi.
- Don't wake the baby.
- Bebeği uyandırma.
- Do you want to see a picture of Tom when he was baby?
- Tom'un bir bebeklik fotoğrafını görmek ister misin?
- She came in quietly so she wouldn't wake up the baby.
- O, bebeği uyandırmamak için sessizce içeriye geldi.
- I'll stay with the baby if you want to go.
- Gitmek istersen bebekle kalırım.
- The baby is one-hundred and fifty centimeters tall.
- Bebek yüz elli santimetre boyunda.
- Is this baby a he or a she?
- Bu bebek erkek mi yoksa kız mı?
- Mary is very gentle with her baby sister.
- Mary bebek kız kardeşine karşı çok kibardır.
- They named her baby Jane.
- Bebeğe Jane adını vermişler.
- She was afraid of waking the baby.
- Bebeği uyandırmaya korkuyordu.
- She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
- Otuzlu yaşlarına kadar bebek sahibi olmaya niyeti olmadığını söylüyor.
- Fadil fell down like a baby.
- Fadıl, bebek gibi yere düştü.
- A baby deer can stand as soon as it's born.
- Bir bebek geyik doğar doğmaz ayakta durabilir.
- Mary held the baby in her arms.
- Mary bebeği kucağında tuttu.
- Who will look after the baby while they're out?
- Onlar dışardayken bebeğe kim bakacak?
- Tom and Mary spoke quietly so they wouldn't wake the baby.
- Tom ve Mary bebeği uyandırmamak için sessizce konuştular.
- You shouldn't leave the baby alone.
- Bebeği yalnız bırakmamalısın.
- I started crying like a baby.
- Bir bebek gibi ağlamaya başladım.
- Stop whining like a baby.
- Bebek gibi sızlanmayı kes.
- Mary is going to have a baby next month.
- Mary'nin gelecek ay bir bebeği olacak.
- Sami raised Layla's baby.
- Sami, Layla'nın bebeğini büyüttü.
- The sole survivor of the crash was a baby.
- Kazadan kurtulan tek kişi bir bebekti.
- The baby was kicking and screaming.
- Bebek tekmeliyor ve çığlık atıyordu.
- Mary is going to have a baby next month.
- Mary'nin önümüzdeki ay bir bebeği olacak.
- I bet their baby is beautiful.
- Eminim bebekleri çok güzeldir.
- I am the seven billionth baby!
- Ben yedi milyarıncı bebeğim!
- Whose baby is this?
- Kimin bebeği bu?
- The baby in the cradle is very pretty.
- Beşikteki bebek çok güzel.
- What's happened to my baby?
- Bebeğime ne oldu?
- It was not until the baby was fed that he stopped crying.
- Bebek beslenene kadar ağlamayı bırakmadı.
- The baby is hungry.
- Bebek aç.
- Taking care of the baby is my job.
- Bebeğe bakmak benim işim.
- The baby seems to be sleeping soundly.
- Bebek sesli uyuyor gibi görünüyor.
- I think your baby is crying because he's hungry.
- Sanırım bebeğin aç olduğu için ağlıyor.
- The baby is called Tom.
- Bebeğin adı Tom.
- This little baby tore up a 10 dollar bill.
- Bu küçük bebek 10 dolarlık banknotu yırttı.
- She is giving the baby a bath.
- Bebeğe banyo yaptırıyor.
- The baby cried for milk.
- Bebek süt için ağladı.
- The baby doesn't walk yet.
- Bebek henüz yürümüyor.
- The sex of Mary's baby has become apparent.
- Mary'nin bebeğinin cinsiyeti belli oldu.
- Dan took Linda's baby and disappeared into the night.
- Dan, Linda'nın bebeğini aldı ve gecenin içinde kayboldu.
- Do you want to see a picture of Tom when he was baby?
- Tom'un bebek olduğu zamana ait bir resim görmek ister misin?
- The baby speaks Esperanto.
- Bebek Esperanto konuşur.
- The baby tore up a ten-dollar bill.
- Bebek on dolarlık banknotu yırttı.
- The baby stopped crying.
- Bebek ağlamayı kesti.
- Please give the baby a bath.
- Lütfen bebeğe banyo yaptırın.
- The baby takes after his mother.
- Bebek annesine çekmiş.
- Where's your baby?
- Bebeğiniz nerede?
- Their baby has just started to crawl.
- Bebekleri yeni emeklemeye başladı.
- He is the baby of the family.
- O, ailenin bebeğidir.
- They have scarcely gone out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri neredeyse hiç dışarı çıkmadılar.
- Stop whining like a baby.
- Bebek gibi sızlanmayı bırak.
- The baby is teething now.
- Bebek şimdi diş çıkarıyor.
- I have to put the baby to bed.
- Bebeği yatırmam lazım.
- You poor baby.
- Seni zavallı bebek.
- The baby fell asleep.
- Bebek uyuyakaldı.
- Sami was crying like a baby.
- Sami bir bebek gibi ağlıyordu.
- With her stomach full of milk, the baby fell asleep.
- Bebek süt dolu midesiyle uykuya daldı.
- The baby was sleeping in the cradle.
- Bebek beşikte uyuyordu.
- She went in search of a doctor for her sick baby.
- O, hasta bebeği için doktor araştırmaya gitti.
- I wasn't at home when the baby took its first steps.
- Bebek ilk adımlarını attığında ben evde değildim.
- Don't let the baby play with coins.
- Bebeğin bozuk paralarla oynamasına izin verme.
- Fadil was holding his baby.
- Fadıl bebeğini tutuyordu.
- He's just like a baby.
- Tıpkı bir bebek gibi.
- Tom isn't the baby of the family.
- Tom ailenin bebeği değil.
- I can truly say that baby is ugly.
- Bebeğin çirkin olduğunu gerçekten söyleyebilirim.
- The baby seemed to be in a deep sleep.
- Bebek derin bir uykuda gibi görünüyordu.
- Tom acted like a real baby.
- Tom gerçek bir bebek gibi davrandı.
- Why is that baby crying?
- O bebek neden ağlıyor?
- Could you take care of the baby for a while?
- Bir süre bebeğe bakabilir misin?
- He took care of the baby.
- Bebeğe göz kulak oldu.
- The baby cried all night.
- Bebek bütün gece ağladı.
- Are you hearing, baby?
- Duyuyor musun, bebek ?
- Tom doesn't have many photos of himself as a baby.
- Tom'un bebekken çekilmiş çok fotoğrafı yok.
- My job is taking care of our baby.
- Benim işim bebeğimize bakmak.
- Tom and Mary are going to have a baby next month.
- Tom ve Mary'nin önümüzdeki ay bir bebekleri olacak.
- The baby has gotten rid of its cold.
- Bebek nezlesinden kurtuldu.
- A baby was pulled alive from the rubble of the collapsed building.
- Çöken binanın enkazından bir bebek canlı olarak çıkarıldı.
- The woman over there holding a baby is my wife.
- Şurada bebek tutan kadın benim eşim.
- Having been left alone, the baby started crying.
- Yalnız bırakıldığı için bebek ağlamaya başladı.
- The sole survivor of the crash was a baby.
- Kazadan tek kurtulan bir bebekti.
- The baby started to cry.
- Bebek ağlamaya başladı.
- He took care of the baby.
- Bebeğe o baktı.
- The noise frightened the baby.
- Ses bebeği korkuttu.
- Her baby lived for one day.
- Bebeği bir gün yaşadı.
- Do you want to hold my baby?
- Bebeğimi tutmak ister misin?
- The baby has been crying for almost ten minutes.
- Bebek, neredeyse on dakikadır ağlıyor.
- Bringing up a baby is hard work.
- Bir bebeği büyütmek zor iştir.
- Tom doesn't have many photos of himself as a baby.
- Tom'un bebeklikten kalma resmi yok pek.
- Layla wanted to give Fadil the one thing he wanted most, a baby.
- Leyla, Fadıl'a en çok arzu ettiği şeyi vermek istiyordu: bir bebek.
- That baby will have slept five hours by noon.
- Bu bebek öğlene kadar beş saat uyumuş olacak.
- Keep an eye on the baby for a while.
- Bir süre bebeğe göz kulak ol.
- The baby can't walk, much less run.
- Koşmak şöyle dursun, bebek yürüyemez.
- She was in a hurry to see the new baby.
- Yeni bebeği görmek için acele ediyordu.
- But he slept like a baby.
- Ama o bir bebek gibi yattı.
- She smiled at her baby.
- O, bebeğine gülümsedi.
- She was carrying her baby in her arms.
- Bebeğini kucağında taşıyordu.
- A teenager sometimes acts like a baby.
- Bir ergen, bazen bir bebek gibi davranır.
- She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
- Otuzlu yaşlarına gelene kadar bebek sahibi olmaya niyeti olmadığını söylüyor.
- The mother laid her baby on the bed softly.
- Anne bebeğini usulca yatağa yatırdı.
- The baby has pretty little fingers.
- Bebeğin güzel küçük parmakları var.
- My sister often looks after the baby.
- Kız kardeşim sık sık bebeğe bakar.
- Tom showed Mary his baby pictures.
- Tom Mary'ye bebeklik resimlerini gösterdi.
- Tom was a fussy baby.
- Tom huysuz bir bebekti.
- Tom's not a baby anymore.
- Tom artık bebek değil.
- They named her baby Jenny.
- Bebeğine Jenny adını verdiler.
- Have you ever put your baby into bed?
- Hiç bebeğinizi yatağa yatırdınız mı?
- She never forgets to admire our baby.
- Bebeğimizi takdir etmeyi asla unutmaz.
- The baby nestled in his mother's arms.
- Bebek annesinin kollarına sokuldu.
- Tom and his wife have just had a baby.
- Tom ve karısının yeni bir bebekleri oldu.
- Will you keep the baby?
- Bebek sende kalacak mı?
- Dan took Linda's baby and disappeared into the night.
- Dan, Linda'nın bebeğini aldı ve gecenin karanlığında kayboldu.
- If your baby is prone to rashes, you may want to apply diaper cream, powder, or petroleum jelly after cleaning your baby's bottom.
- Bebeğiniz pişiklere yatkınsa, bebeğinizin altını temizledikten sonra bebek bezi kremi, pudra veya vazelin uygulamak isteyebilirsiniz.
- The baby will be able to walk soon.
- Bebek yakında yürüyebilecek.
- Look at the cute little baby sleeping in the cradle.
- Beşikte uyuyan küçük, şirin bebeğe bakın.
- Kazuko bared her breast and fed the baby.
- Kazuko göğsünü açtı ve bebeği besledi.
- She entrusted her baby to her divorced husband.
- Bebeğini boşandığı kocasına emanet etti.
- I did the washing while the baby was sleeping.
- Bebek uyuyorken bulaşık yıkadım.
- Sami is an anchor baby.
- Sami bir çıpa bebek.
- The baby was named Ichiro after his uncle.
- Bebeğe amcasından sonra Ichiro adı verildi.
- Have you decided on a name for your baby?
- Bebeğiniz için bir isim üzerinde karar verdiniz mi?
- I just got the baby to sleep.
- Bebeği daha yeni uyuttum.
- Our baby isn't speaking yet.
- Bebeğimiz henüz konuşmuyor.
- The baby is sleeping in the cradle.
- Bebek beşikte uyuyor.
- The baby cannot use a spoon yet.
- Bebek henüz kaşık kullanamıyor.
- The baby needs its mother.
- Bebeğin annesine ihtiyacı var.
- She treats me as if I were a baby.
- Bana sanki bir bebekmişim gibi davranıyor.
- Tom is still just a baby.
- Tom hâlâ sadece bir bebek.
- He is, as it were, a grown up baby.
- O, deyim yerindeyse, büyümüş bir bebek.
- Layla gave birth to her baby while she was in custody.
- Layla gözaltındayken bebeğini doğurdu.
- Tom and Mary haven't yet chosen a name for their baby.
- Tom ve Mary bebekleri için henüz bir isim seçmediler.
- I rocked the baby on my knee.
- Bebeği dizimde salladım.
- The baby held out his tiny hand.
- Bebek minik elini uzattı.
- The baby was named Alfred after his grandfather.
- Bebeğe, büyükbabasının adı olan Alfred ismi verildi.
- The baby clenched his fists.
- Bebek yumruklarını sıktı.
- The twins looked after the baby.
- İkizler bebeğe baktılar.
- Tom and I are having a baby.
- Tom'un ve benim bir bebeğimiz olacak.
- The baby must be taken good care of.
- Bebeğe iyi bakılmalı.
- The baby did nothing but cry all last night.
- Bebek dün gece boyunca ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- Tom isn't a baby anymore.
- Tom artık bir bebek değil.
- She saved her baby's life at the risk of losing her own.
- Kendi hayatını kaybetme riskini göze alarak bebeğinin hayatını kurtardı.
- My wife had a baby last week.
- Eşimin geçen hafta bir bebeği oldu.
- Layla was pregnant with Sami's baby.
- Layla, Sami'nin bebeğine hamileydi.
- We want to have a baby.
- Bir bebeğimiz olsun istiyoruz.
- I rocked the baby in my arms.
- Bebeği kollarımda salladım.
- Let's talk quietly so we don't wake up the baby.
- Sessizce konuşalım böylece bebeği uyandırmayız.
- Keep an eye on the baby while I am away.
- Ben yokken bebeğe göz kulak ol.
- My baby's wet nurse is also my family's dietitian.
- Bebeğimin sütannesi aynı zamanda ailemin diyetisyeni.
- The baby was named Tom.
- Bebeğe Tom ismi verilmişti.
- The baby needs his mother.
- Bebek, annesine ihtiyaç duyar.
- Your baby is growing inside of me.
- Bebeğin benim içimde büyüyor.
- That baby is really not cute at all.
- O bebek gerçekten hiç şirin değildir.
- Mary is upstairs with the baby.
- Mary üst katta bebekle birlikte.
- Would you take a look at this beautiful baby?
- Bu güzel bebeğe bir bakar mısın?
- The baby is still fine.
- Bebek hâlâ iyi.
- I was a baby in those days.
- O günlerde daha bebektim.
- A Danish zoo killed a baby giraffe and invited the public to watch the dissection.
- Bir Danimarka hayvanat bahçesi, bir bebek zürafayı öldürdü ve halkı diseksiyonu izlemeye davet etti.
- The baby has pretty little fingers.
- Bebeğin çok güzel parmakları var.
- The baby started crying.
- Bebek ağlamaya başladı.
- The baby was sound asleep.
- Bebek uykuya daldı.
- That baby has charming eyes.
- O bebeğin büyüleyici gözleri var.
- I want to name the baby after you.
- Bebeğe senin adını vermek istiyorum.
- I am putting my baby into the bed.
- Bebeğimi yatağa koyuyorum.
- I don't have any baby pictures of myself.
- Hiç bebeklik resmim yok.
- She looked after her baby.
- Bebeğine göz kulak oldu.
- The baby looked just like his mother.
- Bebek tıpkı annesine benziyordu.
- I didn't want the baby to catch a cold, so I closed the window.
- Bebeğin üşütmesini istemediğim için pencereyi kapattım.
- The baby almost choked on a piece of candy.
- Bebek neredeyse bir parça şekerle boğuluyordu.
- Tom played with the baby.
- Tom bebekle oynadı.
- The moment I held the baby in my arms, it began to cry.
- Bebeği kollarımda tuttuğum anda ağlamaya başladı.
- The baby is sleeping on the bed.
- Bebek yatakta uyuyor.
- The baby needs his mother.
- Bebeğin annesine ihtiyacı var.
- John tried not to wake the sleeping baby.
- John uyuyan bebeği uyandırmamaya çalıştı.
- Dan is worried about Linda's baby.
- Dan, Linda'nın bebeği için endişeleniyor.
- The baby has fallen asleep.
- Bebek uyuyor.
- They named the baby Graham after their uncle.
- Amcasının anısına bebeğe Graham adını koydular.
- Mary adores her baby's cute, round face.
- Mary bebeğinin sevimli, yuvarlak yüzünü çok seviyor.
- Let's talk quietly so we don't wake up the baby.
- Sessizce konuşalım ki bebeği uyandırmayalım.
- She had her baby drink some milk.
- Bebeğine biraz süt içirdi.
- In a few days, the baby will be able to walk.
- Bebek birkaç gün içinde yürüyebilecek.
- Cotton mittens will prevent the baby from scratching her own face.
- Pamuklu eldivenler bebeğin kendi yüzünü çizmesini önleyecektir.
- Mary's baby is less than a month old.
- Mary'nin bebeği bir aydan daha küçük.
- He is no better than a baby.
- O bir bebekten daha iyi değil.
- Tom kissed the baby's forehead.
- Tom bebeğin alnından öptü.
- The baby kept quiet.
- Bebek sessiz durdu.
- The young woman was carrying a baby in her arms.
- Genç kadın kucağında bir bebek taşıyordu.
- Hold the baby gently.
- Bebeği nazikçe tut.
- My brother gave me a charming baby doll.
- Kardeşim bana sevimli bir bebek verdi.
- My sister often looks after the baby.
- Bebeğe çoğunlukla kız kardeşim bakar.
- That baby does nothing but cry.
- O bebek ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
- She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
- The baby tried to get at the red candle on the table.
- Bebek, masadaki kırmızı muma ulaşmaya çalıştı.
- Have you decided on a name for your new baby?
- Yeni bebeğiniz için bir isim belirlediniz mi?
- The baby opened his mouth.
- Bebek ağzını açtı.
- But he slept like a baby.
- Ama o bir bebek gibi uyudu.
- The baby soon fell asleep in the cradle.
- Bebek kısa süre sonra beşikte uyuyakaldı.
- Tom was crying like a baby.
- Tom bir bebek gibi ağlıyordu.
- She's going to have a baby.
- Onun bir bebeği olacak.
- You're acting like a baby.
- Bebek gibi davranıyorsun.
- This little baby tore up a 10 dollar bill.
- Bu küçük bebek on dolarlık bir banknot yırttı.
- The baby appeared to be sleeping quietly.
- Bebek sessizce uyuyor gibi görünüyordu.
- The baby was fast asleep in her mother's arms.
- Bebek annesinin kollarında derin uykudaydı.
- She sat still for fear of waking the baby.
- Bebeği uyandırma korkusuyla oturmaya devam etti.
- My sister often takes care of the baby.
- Kız kardeşim sık sık bebekle ilgilenir.
- Don't worry about the baby.
- Bebek için endişelenmeyin.
- The baby is still fine.
- Bebek hala iyi.
- He is, as it were, a grown up baby.
- Deyim yerindeyse, o büyümüşte küçülmüş bir bebek.
- The baby was sound asleep.
- Bebek mışıl mışıl uyuyordu.
- The doctors examined the baby.
- Doktorlar bebeği muayene ettiler.
- At last, the baby fell asleep.
- Sonunda bebek uyudu.
- She acted like a real baby.
- O, gerçek bir bebek gibi davrandı.
- Baby elephants are cute.
- Bebek filler sevimlidir.
- You were supposed to be watching the baby.
- Senin bebeğe bakıyor olman gerekiyordu.
- The baby began to crawl.
- Bebek emeklemeye başladı.
- Stop being a baby.
- Bebek gibi davranmayı bırak.
- You're a baby.
- Sen bir bebeksin.
- Both of Tom's parents died when he was just a baby, so he doesn't remember either one of them.
- Tom'un anne ve babası o henüz bebekken ölmüş, bu yüzden ikisini de hatırlamıyor.
- My baby has a hereditary disease.
- Bebeğimin kalıtsal bir hastalığı var.
- The baby is still screaming.
- Bebek hâlâ bağırıyor.
- A newborn baby is liable to fall ill.
- Yeni doğmuş bir bebek hastalanabilir.
- Why is the baby crying?
- Bebek niçin ağlıyor?
- Check on the baby.
- Bebeği kontrol et.
- He's sleeping like a baby.
- Bir bebek gibi uyuyor.
- That baby is Tom.
- O bebek Tom'dur.
- What a cute baby!
- Ne şirin bir bebek!
- The baby has gotten rid of its cold.
- Bebek soğuk algınlığını atlattı.
- The baby in the cradle is very cute.
- Beşikteki bebek çok sevimli.
- Tom and Mary are about to have a baby.
- Tom ve Mary'nin bir bebeği olmak üzere.
- Tom is giving the baby a bath.
- Tom bebeğe banyo yaptırıyor.
- This baby is 3 weeks old.
- Bu bebek üç haftalıktır.
- My job is taking care of the baby.
- Benim işim bebeğe bakmak.
- Sami found the mummified remains of a baby.
- Sami bir bebeğin mumyalaşmış kalıntılarını buldu.
- My baby wants to talk.
- Bebeğim konuşmak istiyor.
- When did your baby start talking?
- Bebeğiniz ne zaman konuşmaya başladı?
- What do they call their baby?
- Bebeklerine ne isim verdiler?
- Will you please put the baby to bed?
- Lütfen bebeği yatağa koyar mısın?
- The baby held out his tiny hand.
- Bebek ufacık elini uzattı.
- Jim entered the room quietly so he wouldn't wake the baby.
- Jim bebeği uyandırmamak için odaya sessizce girdi.
- Baby teeth are sharp.
- Bebek dişleri keskindir.
- The mother kissed her baby on the lips.
- Anne bebeğini dudaklarından öptü.
- The baby is crying again.
- Bebek tekrar ağlıyor.
- I bet their baby is beautiful.
- Onların bebeğinin güzel olduğuna eminim.
- I'm keeping the baby.
- Bebek bende kalacak.
- Baby owls are cute.
- Bebek baykuşlar sevimlidirler.
- We're going to have a baby!
- Bir bebeğimiz olacak!
- Tom put the baby in the bassinet.
- Tom bebeği beşiğe koydu.
- The mother lay beside her baby on the bed.
- Anne yatakta bebeğinin yanına uzanmış.
- Is this baby a boy or a girl?
- Bu bebek kız mı erkek mi?
- The baby is crying for milk.
- Bebek süt için ağlıyor.
- Mary is going to have a baby.
- Mary'nin bir bebeği olacak.
- She treats me as if I were a baby.
- Bana bir bebekmişim gibi davranır.
- The baby is fast asleep.
- Bebek derin uykuda.
- The baby has been coughing all night.
- Bebek bütün gece öksürdü.
- She caressed her baby lovingly.
- Bebeğini sevgiyle okşadı.
- My mom doesn't have any baby pictures of me.
- Annemde hiç bebeklik fotoğrafım yok.
- Mary's baby was three weeks premature.
- Mary'nin bebeği üç hafta erken doğdu.
- Sami agreed to take care of the baby.
- Sami bebeğe bakmayı kabul etti.
- After several hours of labor, she delivered a lovely healthy baby.
- Birkaç saat süren doğumdan sonra çok güzel ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirdi.
- My wife is having a baby.
- Karımın bir bebeği olacak.
- Please take care of my baby while I am out.
- Lütfen ben yokken bebeğime iyi bakın.
- That baby knows how to walk.
- O bebek nasıl yürüneceğini bilir.
- Mary is being careful with her baby.
- Mary bebeğine dikkat ediyor.
- Tom is acting like a baby.
- Tom bir bebek gibi davranıyor.
- You order and I obey, baby.
- Sen emredersin ve ben itaat ederim, bebeğim.
- The baby looked just like her mother.
- Bebek tıpkı annesine benziyordu.
- I'll have your baby.
- Senin bebeğini doğuracağım.
- I slept like a baby.
- Bir bebek gibi uyudum.
- Have you decided on a name for your baby?
- Bebeğiniz için bir isim belirlediniz mi?
- I'm not your baby.
- Ben senin bebeğin değilim.
- Do you want to see my baby?
- Bebeğimi görmek ister misiniz?
- She acted like a real baby.
- Gerçek bir bebek gibi davrandı.
- The baby kept crying all night.
- Bebek bütün gece ağlamaya devam etti.
- What a beautiful baby!
- Ne güzel bir bebek!
- Tom and Mary are trying to have a baby.
- Tom ve Mary bebek sahibi olmaya çalışıyorlar.
- Tom is just a baby.
- Tom sadece bir bebek.
- I've seen Tom play peek-a-boo with his baby.
- Tom'u bebeğiyle cee-ee oynarken gördüm.
- She gave birth to a fine healthy baby.
- Gayet sağlıklı bir bebek dünyaya getirdi.
- My job is taking care of our baby.
- Benim işim bebeğimize bakmaktır.
- Tom and Mary are going to have a baby next month.
- Tom ve Mary'nin gelecek ay bir bebekleri olacak.
- Sami didn't want that baby.
- Sami o bebeği istemedi.
- The noise frightened the baby.
- Gürültü, bebeği rahatsız etti.
- I have very few pictures of myself as a baby.
- Bebekliğime ait çok az fotoğrafım var.
- A newborn baby is liable to fall ill.
- Yeni doğmuş bir bebek hasta olmaya eğilimlidir.
- Quit acting like a baby.
- Bebek gibi davranmayı bırak.
- The baby is one day old.
- Bebek bir günlük.
- The baby needs its mother.
- Bebeğin annesine ihtiyacı vardır.
- I can truly say that baby is ugly.
- Gerçekten bu bebeğin çirkin olduğunu söyleyebilirim.
- The baby did nothing but cry.
- Bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- Mary's baby's sex has become apparent.
- Meryem'in bebeğinin cinsiyeti belli oldu.
- Stop being such a baby.
- Bebek gibi davranmayı bırak.
- Sami's baby was sleeping.
- Sami'nin bebeği uyuyordu.
- We're about to have a baby.
- Bir bebek sahibi olmak üzereyiz.
- Is your baby sleeping?
- Bebeğin uyuyor mu?
- Seeing me, the baby began to cry.
- Beni görünce, bebek ağlamaya başladı.
- She made my mother take care of the baby.
- O benim annemi bebeğe baktırdı.
- Every serial killer was somebody's baby once.
- Her seri katil, bir zamanlar birinin bebeğiydi.
- Mary's husband didn't even stick around until the baby was born.
- Hatta Mary'nin kocası bebek doğuncaya kadar bir yere ayrılmadı.
- The baby's awake.
- Bebek uyanık.
- I'll stay with the baby if you want to go.
- Eğer gitmek istersen ben bebekle kalırım.
- The baby cried all night.
- Bebek tüm gece ağladı.
- The baby must be taken good care of.
- Bebeğe iyi bakılmalıdır.
- I don't want to have a baby, ever.
- Bebek sahibi olmak istemiyorum, asla.
- You were acting like a baby.
- Bebek gibi davranıyordun.
- The baby grows.
- Bebek büyüyor.
- Watch the baby's fingers.
- Bebeğin parmaklarına dikkat et.
- Mary was enraged when she found out about the baby.
- Mary bebeği öğrendiğinde küplere bindi.
- I am crawling like a baby.
- Ben bir bebek gibi sürünüyorum.
- Here's a picture of my baby.
- İşte bebeğimin resmi.
- Our baby is growing up day by day.
- Bebeğimiz günden güne büyüyor.
- The woman hugged the baby.
- Kadın bebeği kucakladı.
- Could you please give the baby a bath?
- Lütfen bebeğe banyo yaptırır mısınız?
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- Sami's wife was sleeping with their baby.
- Sami'nin karısı bebekleriyle uyuyordu.
- She laid her baby on the bed.
- Bebeğini yatağa yatırdı.
- I just lost my baby.
- Bebeğimi yeni kaybettim.
- Our baby started to talk.
- Bebeğimiz konuşmaya başladı.
- Is the baby OK?
- Bebek iyi mi?
- I was a baby then.
- Ben o zaman bebektim.
- Tom has been behaving like a baby.
- Tom bir bebek gibi davranıyor.
- My parents died when I was a baby.
- Anne babam ben bebekken öldü.
- Tom is still just a baby.
- Tom daha bir bebek.
- I don't know why the baby is crying.
- Bebeğin neden ağladığını bilmiyorum.
- Tom tiptoed across the room so he wouldn't wake up the baby.
- Tom bebeği uyandırmamak için parmak uçlarında odanın diğer tarafına geçti.
- The baby has fallen asleep.
- Bebek uykuya daldı.
- The baby screamed all night.
- Bebek bütün gece çığlık attı.
- My parents died when I was a baby.
- Ailem ben bebekken öldü.
- They took my baby.
- Onlar benim bebeğimi aldı.
- She assisted her mother in caring for the baby.
- Bebeğin bakımında annesine yardımcı oldu.
- Our baby is learning to speak.
- Bizim bebek konuşmayı öğreniyor.
- Every serial killer was somebody's baby once.
- Her seri katil bir zamanlar birinin bebeğiydi.
- Mary was enraged when she found out about the baby.
- Mary bebeği öğrendiğinde çok öfkelendi.
- Your baby is doing fine.
- Bebeğinizin durumu iyi.
- She saved her baby's life at the risk of losing her own.
- Kendi hayatını kaybetme pahasına bebeğinin hayatını kurtardı.
- This is the cutest baby that I have ever seen.
- Bu, şimdiye kadar gördüğüm en şirin bebek.
- Whose baby is this?
- Bu bebek kimin?
- Layla was pregnant with Sami's baby.
- Layla, Sami'nin bebeğine gebeydi.
- We watched the baby snuggling with her teddy bear.
- Bebeğin oyuncak ayısına sarılışını izledik.
- His wife gave birth to a baby, who was born healthy.
- Karısı bir bebek doğurdu ve sağlıklı doğdu.
- Fadil fell down like a baby.
- Fadıl bir bebek gibi yere düştü.
- Mary is going to have a baby in October.
- Mary'nin Ekim ayında bir bebeği olacak.
- Mick named the baby Richard.
- Mick bebeğe Richard adını verdi.
- She will have a baby next month.
- Önümüzdeki ay onun bir bebeği olacak.
- I think your baby is crying because he's hungry.
- Bence bebeğiniz aç olduğu için ağlıyor.
- The baby was fast asleep in her mother's arms.
- Bebek annesinin kollarında uyuyakaldı.
- That cute baby is the fruit of their love.
- Bu sevimli bebek onların aşkının meyvesi.
- Tom doesn't have many photos of himself as a baby.
- Tom'un bebekken çekilmiş pek fotoğrafı yok.
- When did your baby start talking?
- Bebeğin ne zaman konuşmaya başladı?
- The baby was sleeping soundly in his mother's arms.
- Bebek annesinin kollarında rahat uyuyordu.
- Layla was the baby of the family.
- Layla ailenin bebeğiydi.
- Sami murdered Layla and cut her baby from her womb.
- Sami, Layla'yı öldürdü ve karnındaki bebeği kesti.
- The baby turned out to be a girl after all.
- Sonuçta bebeğin kız olduğu ortaya çıktı.
- Do you want to see my baby?
- Bebeğimi görmek istiyor musun?
- Tom is acting like a baby.
- Tom, bir bebek gibi davranıyor.
- She had my mother take care of the baby.
- Bebeğe annem baktı.
- Tom lowered his voice so he wouldn't wake the baby.
- Tom bebeği uyandırmamak için sesini alçalttı.
- She was alone with her baby in the house.
- Evde bebeği ile yalnızdı.
- Who will look after the baby while they're out?
- Onlar dışarıdayken bebeğe kim bakacak?
- I want our baby to look like you.
- Bebeğimizin sana benzemesini istiyorum.
- The root of a flower is as weak as a baby's finger.
- Bir çiçeğin kökü bir bebeğin parmağı kadar zayıftır.
- Hold the baby very carefully.
- Bebeği çok dikkatli tut.
- Do you think I'm too old to have another baby?
- Sence bir bebek daha yapmak için çok mu yaşlıyım?
- Tom is crying like a baby.
- Tom bir bebek gibi ağlıyor.
- Are you seriously thinking about having a baby?
- Bir bebek sahibi olmayı ciddi olarak düşünüyor musunuz?
- Tom and I are having a baby.
- Tom ve benim bir bebeğimiz olacak.
- What are you going to name your baby?
- Bebeğinize ne ad vereceksiniz?
- The baby is asleep.
- Bebek uyuyor.
- Don't let the baby play with coins.
- Bebeğin madeni paralarla oynamasına izin vermeyin.
- Their baby is able to walk already.
- Bebekleri yürümeye başladı bile.
- That's the ugliest baby that I've ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en çirkin bebek.
- The baby's sleeping.
- Bebek uyuyor.
- The baby has a cute face.
- Bebeğin sevimli bir yüzü var.
- The mother kissed her baby.
- Anne bebeğini öptü.
- Sami bought baby presents.
- Sami bebek hediyeleri satın aldı.
- They're going to have a baby.
- Onların bir bebeği olacak.
- I'm going to name the baby Tom.
- Bebeğe Tom adını vereceğim.
- He's sleeping like a baby.
- Bebek gibi uyuyor.
- Layla is carrying my baby.
- Layla benim bebeğimi taşıyor.
- She looked after her baby.
- O, bebeğiyle ilgilendi.
- The hero dog saved the baby from the fire.
- Kahraman köpek bebeği yangından kurtardı.
- Tom kissed the baby's forehead.
- Tom bebeğin alnını öptü.
- Tom showed Mary his baby pictures.
- Tom Mary'ye onun bebeklik resimleri gösterdi.
- The baby wrapped his tiny hand around Tom's finger.
- Bebek minik elini Tom'un parmağına doladı.
- The little baby was born yesterday.
- Küçük bebek dün doğdu.
- Why is the baby crying?
- Bebek neden ağlıyor?
- I'm bottle-feeding my baby.
- Biberonla bebeğimi besliyorum.
- You will learn to love your baby.
- Bebeğinizi sevmeyi öğreneceksiniz.
- You're my lovely little baby.
- Sen benim küçük sevimli bebeğimsin.
- That baby is really not cute at all.
- Bu bebek gerçekten hiç sevimli değil.
- The baby is still sleeping.
- Bebek hâlâ uyuyor.
- The baby smiled at me.
- Bebek bana gülümsedi.
- Is the baby able to walk?
- Bebek yürüyebiliyor mu?
- It takes so long for my baby to fall asleep.
- Bebeğimin uykuya dalması çok uzun sürüyor.
- The baby was named Richard after his grandfather.
- Bebeğe dedesinin ismi olan Richard ismi kondu.
- I could help take care of the baby.
- Bebeğin bakımına yardım edebilirim.
- My baby brother sleeps ten hours a day.
- Bebek erkek kardeşim günde on saat uyur.
- She's going to have a baby.
- Bir bebeği olacak.
- There's no need to cry like a baby.
- Bir bebek gibi ağlamaya gerek yok.
- The baby has presumably swallowed the pacifier.
- Bebek muhtemelen emziği yuttu.
- Let's talk quietly so we don't wake the baby.
- Sessizce konuşalım böylece bebeği uyandırmayız.
- She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
- O, otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
- The baby was naked.
- Bebek çıplaktı.
- His permanent tooth is coming in behind his baby tooth.
- Onun kalıcı dişi bebek dişinin arkasından geliyor.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
- Bebek annesinin kollarında mışıl mışıl uyuyordu.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
- Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.
- We're going to have a baby!
- Biz bir bebek sahibi olacağız!
- Look at the baby sleeping in the cradle.
- Beşikte uyuyan bebeğe bakın.
- Tom and Mary had a baby three weeks ago.
- Tom ve Mary'nin üç hafta önce bir bebekleri oldu.
- I'm not a baby anymore!
- Artık bebek değilim!
- Unfortunately, the baby died.
- Maalesef, bebek öldü.
- She hugged the baby to her breast.
- Bebeği göğsüne bastırdı.
- The baby was named Tom.
- Bebeğe Tom adı verildi.
- I heard a baby's voice.
- Bir bebek sesi duydum.
- I think the baby is coming soon.
- Sanırım bebek yakında geliyor.
- I had a dream where a baby was playing with a knife.
- Rüyamda bir bebeğin bıçakla oynadığını gördüm.
- Baby animals are cute.
- Bebek hayvanlar sevimlidir.
- I was bothered by the baby's crying.
- Bebeğin ağlamasından rahatsız oldum.
- Her baby lived for one day.
- Onun bebeği bir gün yaşadı.
- I wasn't at home when the baby took its first steps.
- Bebek ilk adımlarını attığında evde değildim.
- Mary held the baby in her arms.
- Mary bebeği kucağına aldı.
- The baby has been crying for a long time.
- Bebek uzun süredir ağlıyordu.
- Your baby is doing fine.
- Bebeğin iyi.
- My sister would often cry to sleep when she was a baby.
- Kız kardeşim bebekken uyumak için sık sık ağlardı.
- We were in bed when my baby disappeared.
- Bebeğim kaybolduğunda biz yataktaydık.
- The baby resembles his mother.
- Bebek annesine benziyor.
- Tom picked the baby up and smiled at her.
- Tom bebeği kucağına aldı ve ona gülümsedi.
- The baby fell asleep.
- Bebek uykuya daldı.
- They're going to have a baby.
- Bir bebekleri olacak.
- The baby appears hungry all the time.
- Bebek her zaman aç görünür.
- She's going to have a baby in July.
- Onun temmuz ayında bir bebeği olacak.
- I did the washing while the baby was sleeping.
- Bebek uyurken çamaşır yıkadım.
- The baby wants its mother.
- Bebek annesini istiyor.
- Tom is a baby.
- Tom bir bebek.
- There are few sounds in this world more beautiful than a baby's laugh.
- Bu dünyada bir bebeğin kahkahasından daha güzel çok az sayıda ses vardır.
- Mary wants to breastfeed her baby, but she's not making enough milk.
- Mary bebeği anne sütü ile beslemek istiyor ama o yeterince süt yapmıyor.
- Even a baby would understand it.
- Bunu bir bebek bile anlardı.
- Having been left alone, the baby started crying.
- Yalnız kalınca bebek ağlamaya başladı.
- Tom is the baby of the family.
- Tom ailenin bebeği.
- Do you want to see my baby?
- Bebeğimi görmek ister misin?
- She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
- Otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
- Baby ducks are cute.
- Bebek ördekler sevimliler.
- Rosemary's Baby is a film by Roman Polanski.
- Rosemary'nin Bebeği Roman Polanski'nin bir filmidir.
- She is going to have a baby.
- Onun bir bebeği olacak.
- Mary is sewing baby clothes.
- Mary bebek kıyafetleri dikiyor.
- My wife just had a baby.
- Karımın yeni bebeği oldu.
- Mary was enraged when she found out about the baby.
- Mary bebeği öğrenince çok öfkelendi.
- He's just like a baby.
- Tıpkı bebek gibi.
- The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini susturuyordu.
- My job is to take care of the baby.
- Benim işim bebeğe bakmaktır.
- My sister is having a baby in June.
- Kız kardeşimin haziran ayında bir bebeği olacak.
- We are going to have a baby.
- Bir bebeğimiz olacak.
- I love you, baby.
- Seni seviyorum, bebeğim.
- Seeing me, the baby began to cry.
- Beni gören bebek ağlamaya başladı.
- The baby is playing with some toys.
- Bebek oyuncaklarla oynuyor.
- The baby was in a deep sleep in his mother's arms.
- Bebek annesinin kollarında derin bir uykudaydı.
- Having been left alone, the baby started to cry.
- Bebek yalnız bırakıldığı için ağlamaya başladı.
- The baby was named Richard after his grandfather.
- Bebeğe büyükbabasının adı olan Richard adı verildi.
- When I was a baby, what could I do?
- Bebekken ne yapabilirdim ki?
- Sami is an anchor baby.
- Sami bir çapa bebek.
- I am putting my baby into the bed.
- Bebeğimi yatağa yatırıyorum.
- A woman had a baby after receiving a womb transplant.
- Bir kadın rahim nakli olduktan sonra bebek sahibi oldu.
- Would you take a look at this beautiful baby?
- Şu güzel bebeğe bir bakar mısın?
- Fadil didn't want Layla to have a baby.
- Fadıl, Leyla'nın bir bebek sahibi olmasını istemedi.
- The sex of Mary's baby has become apparent.
- Meryem'in bebeğinin cinsiyeti belli oldu.
- I'm bottle-feeding my baby.
- Bebeğimi biberonla besliyorum.
- I want to keep the baby.
- Bebeği doğurmak istiyorum.
- She came in quietly so she wouldn't wake up the baby.
- Bebeği uyandırmamak için sessizce içeri girdi.
- You are no longer a baby.
- Artık bir bebek değilsin.
- The baby takes after its father.
- Bebek babasına çekmiş.
- I'm going to have a baby.
- Bir bebeğim olacak.
- When are you going to have another baby?
- Ne zaman başka bir bebeğin olacak?
- It's my job to take care of the baby.
- Bebeğe bakmak benim işimdir.
- A teenager sometimes acts like a baby.
- Bir genç, bazen bebek gibi davranır.
- I'm not a baby, you know!
- Ben bebek değilim, biliyorsun!
- Tom and Mary named their baby John.
- Tom ve Mary bebeklerine John ismini verdiler.
- This is our baby.
- Bu bizim bebeğimiz.
- The baby was crawling on all fours.
- Bebek dört ayak üstünde emekliyordu.
- I have known her since she was a baby.
- Onu bebekliğinden beri tanırım.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
- Bebekken dört ayak üzerinde emekler, sonra iki ayak üzerinde yürümeyi öğrenir ve nihayet yaşlılıkta bir bastona ihtiyaç duyar.
- Sami was crying like a baby.
- Sami bebek gibi ağlıyordu.
- The baby cannot walk yet.
- Bebek henüz yürüyemiyor.
- The baby seems to be asleep.
- Bebek, uykuda gibi görünüyor.
- He often acts like a baby when he can't get his way.
- İstediğini elde edemediğinde sık sık bebek gibi davranır.
- The mother laid her baby on the bed softly.
- Anne, bebeğini usulca yatağa koydu.
- The baby can't walk, much less run.
- Bebek bırakın koşmayı, yürüyemiyor bile.
- She carried a baby on her back.
- Bebeği sırtında taşıdı.
- Tom is feeding the baby.
- Tom bebeği besliyor.
- The baby was sleeping all day long.
- Bebek bütün gündür uyuyordu.
- Look at the baby sleeping in the cradle.
- Beşikte uyuyan bebeğe bak.
- The babysitter tried to sing the baby to sleep.
- Çocuk bakıcısı bebeği şarkı söyleyerek uyutmaya çalıştı.
- An adult tooth came in right next to a baby tooth.
- Bir bebek dişine bitişik bir yetişkin dişi geldi.
- They had a baby last week.
- Geçen hafta bir bebekleri oldu.
- Please put the baby to bed.
- Lütfen bebeği yatağa koy.
- The baby did nothing but cry all last night.
- Dün gece bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- He looked after the baby.
- O bebekle ilgilendi.
- Tom acted like a baby.
- Tom bir bebek gibi davrandı.
- The baby woke up in the middle of the night.
- Bebek, gecenin bir yarısı uyandı.
- She wrapped her baby in a blanket.
- Bebeğini bir battaniyeye sardı.
- The baby has finally stopped crying.
- Bebek sonunda ağlamayı kesti.
- My grandson is still a baby.
- Torunum hala bir bebek.
- You're acting like a baby.
- Bir bebek gibi davranıyorsun.
- She is bathing the baby.
- O bebeğe banyo yaptırıyor.
- She was afraid of waking the baby.
- Bebeği uyandırmaktan korkuyordu.
- Keep an eye on the baby for a while.
- Bir süre bebeğe göz kulak olun.
- You will learn to love your baby.
- Bebeğini sevmeyi öğreneceksin.
- Mary is going to have another baby.
- Mary bir bebek daha doğuracak.
- The baby fell asleep in the cradle.
- Bebek, beşikte uykuya daldı.
- The baby's kicking.
- Bebek tekmeliyor.
- Tom and Mary are about to have a baby.
- Tom ve Mary bir bebek sahibi olmak üzereler.
- We used to live in Boston when you were a baby.
- Sen bebekken Boston'da yaşıyorduk.
- The baby is crawling.
- Bebek emekliyor.
- Fadil was holding his baby.
- Fadıl bebeğini kucağına almıştı.
- It's time to feed the baby.
- Bebeği besleme vakti.
- She is giving the baby a bath.
- O, bebeği yıkıyor.
- Our baby is learning to speak.
- Bebeğimiz konuşmayı öğreniyor.
- Be quiet so you don't wake up the baby.
- Bebeği uyandırmamak için sessiz ol.
- Do you need baby clothes?
- Bebek kıyafetlerine ihtiyacın var mı?
- The baby ceased crying.
- Bebek ağlamayı kesti.
- Tom and Mary are trying to have a baby.
- Tom ve Mary bir bebek sahibi olmaya çalışıyorlar.
- The baby took another careful step.
- Bebek dikkatli bir adım daha attı.
- The noise is going to wake the baby.
- Gürültü bebeği uyandıracak.
- The baby has stopped crying.
- Bebek ağlamayı kesti.
- Our baby cannot talk yet.
- Bebeğimiz henüz konuşamıyor.
- She gave birth to a healthy baby.
- Sağlıklı bir bebek doğurdu.
- Tom looked after the baby.
- Tom bebeğe baktı.
- She is going to have a baby this month.
- Onun bu ay bir bebeği olacak.
- The baby fell into the well.
- Bebek kuyuya düştü.
- Sami's wife and baby were asleep in the next room.
- Sami'nin karısı ve bebeği yan odada uyuyordu.
- She asked me to look after her baby in her absence.
- Yokluğunda bebeğine bakmamı istedi.
- Mary is about to have a baby.
- Mary'nin bebeği olmak üzere.
- Who will take care of the baby?
- Bebekle kim ilgilenecek?
- Will you please put the baby to bed?
- Lütfen bebeği yatırır mısınız?
- The mother was very scared because of the baby's cold.
- Anne, bebeğin üşümesinden dolayı çok korkmuştu.
- Unfortunately, the baby died.
- Maalesef bebek öldü.
- My brother gave me a cute baby doll.
- Kardeşim bana sevimli bir bebek verdi.
- We have a three-month-old baby.
- Üç aylık bir bebeğimiz var.
- This baby cannot yet walk.
- Bu bebek henüz yürüyemiyor.
- I sent flowers to the baby's mother.
- Bebeğin annesine çiçek gönderdim.
- The baby was named John after his uncle.
- Bebeğe amcasının anısına hürmeten John adı verildi.
- I am feeding my baby.
- Bebeğimi besliyorum.
- Stop acting like a baby.
- Bebek gibi davranmayı bırak.
- They took my baby.
- Bebeğimi aldılar.
- The baby was crawling on all fours.
- Bebek dört ayak üzerinde emekliyordu.
- The baby is no bigger than this doll.
- Bebek bu oyuncak bebekten daha iri değil.
- Mary adores her baby's cute, round face.
- Mary bebeğinin sevimli, yuvarlak yüzüne bayılıyor.
- I'm not a baby anymore!
- Artık bir bebek değilim!
- She assisted her mother in caring for the baby.
- Bebek bakımında annesine yardım etti.
- My baby began crying, asking for milk.
- Bebeğim ağlamaya başladı, süt istiyordu.
- We adopted a baby.
- Bir bebek evlat edindik.
- Bringing up a baby is hard work.
- Bir bebek yetiştirmek zordur.
- Layla gave birth to her baby while she was in custody.
- Leyla bebeğini gözaltındayken doğurdu.
- The baby weighed seven pounds at birth.
- Bebek doğduğunda yaklaşık 3,5 kilo ağırlığındaydı.
- I'm worried about the baby.
- Bebek için endişeleniyorum.
- I'm the baby of the family.
- Ben ailenin bebeğiyim.
- Left alone, the baby began to cry.
- Yalnız bırakılınca, bebek ağlamaya başladı.
- Be careful with the baby.
- Bebeğe dikkat et.
- Great, another baby screaming on the airplane.
- Harika, uçakta çığlık atan bir bebek daha.
- She went in search of a doctor for her sick baby.
- Hasta bebeği için doktor aramaya gitti.
- She caressed her baby lovingly.
- Sevgiyle bebeğini okşadı.
- She didn't let him touch her baby.
- Onun bebeğine dokunmasına izin vermedi.
- The baby was crying to be fed.
- Bebek beslenmek için ağlıyordu.
- We're going to have a baby.
- Bir bebeğimiz olacak.
- She never forgets to admire our baby.
- Bebeğimize hayranlığını göstermeyi asla unutmaz.
- Sami made a trip to Cairo with his wife and baby.
- Sami karısı ve bebeği ile birlikte Kahire'ye bir yolculuk yaptı.
- You were supposed to be watching the baby.
- Bebeğe bakman gerekiyordu.
- Mary is going to have another baby.
- Mary bir bebek sahibi daha olacak.
- Tom and Mary took turns caring for the baby.
- Tom ve Mary sırayla bebekle ilgilendiler.
- She hugged the baby to her breast.
- Bebeği kucağına aldı.
- Stop acting like a baby.
- Bebek gibi davranmaya son ver.
- Put the baby to sleep.
- Bebeği uyutun.
- My girlfriend is pregnant and she wants to keep the baby.
- Kız arkadaşım hamile ve bebeği doğurmak istiyor.
- Tom wants to have another baby, but Mary doesn't.
- Tom bir bebek daha istiyor ama Mary istemiyor.
- A baby is incapable of taking care of itself.
- Bir bebek kendisine bakamaz.
- The woman over there holding a baby is my wife.
- Orada bir bebek tutan kadın benim karım.
- The baby is crying again.
- Bebek yine ağlıyor.
- Tom slept like a baby.
- Tom bir bebek gibi uyudu.
- The baby was named Peter after his grandfather.
- Bebeğe büyükbabasının adı olan Peter adı verildi.
- The doctors examined the baby.
- Doktorlar bebeği muayene etti.
- The baby was quiet all night.
- Bebek bütün gece sessizdi.
- Sami named the baby Layla.
- Sami bebeğe Layla adını verdi.
- You may leave the baby with me for two days.
- Bebeği iki günlüğüne bana bırakabilirsin.
- Our baby was born healthy.
- Bebeğimiz sağlıklı doğdu.
- What did Tom and Mary name their baby?
- Tom ve Mary bebeklerine ne isim verdiler?
- The baby cried loudly.
- Bebek yüksek sesle ağladı.
- Don't be a baby!
- Bebek gibi davranma!
- Are you seriously thinking about having a baby?
- Bebek sahibi olmayı ciddi ciddi düşünüyor musunuz?
- Sami didn't want Layla to have the baby.
- Sami, Layla'nın bebeği doğurmasını istemedi.
- She was carrying the baby on her back.
- Bebeği sırtında taşıyordu.
- Hold the baby gently.
- Bebeği nazikçe tutun.
- It's time to feed the baby.
- Bebeği besleme vakti geldi.
- Mary is going to have another baby.
- Mary'nin bir bebeği daha olacak.
- I'm having a baby.
- Bir bebeğim olacak.
- Layla gave birth to a healthy baby.
- Layla sağlıklı bir bebek doğurdu.
- That cute baby is the fruit of their love.
- O sevimli bebek onların aşkının meyvesidir.
- The baby is no bigger than this doll.
- Bebek bu oyuncak bebekten daha büyük değildir.
- You can't leave a baby alone.
- Bir bebeği yalnız bırakamazsın.
- I played with the baby on my knee.
- Bebekle dizimde oynadım.
- Tom often acts like a baby when he can't get his way.
- Tom istediğini elde edemediğinde sık sık bebek gibi davranır.
- They named their baby Jane.
- Bebeklerine Jane ismini verdiler.
- Don't wake the baby.
- Bebeği uyandırmayın.
- The baby seems to be asleep.
- Bebek uyuyor gibi görünüyor.
- They have scarcely gone out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri neredeyse hiç dışarı çıkmadım.
- The baby was crying in bed.
- Bebek yatakta ağlıyordu.
- Tom and Mary are having a baby.
- Tom ve Mary'nin bir bebekleri olacak.
- That baby has charming eyes.
- Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- Layla desperately wanted to give Fadil a baby.
- Leyla çaresizce Fadıl'a bir bebek vermek istiyordu.
- Tom is holding a baby in his arms.
- Tom kollarında bir bebek tutuyor.
- The baby weighed seven pounds, eight ounces.
- Bebek 2 kilo 8 gram ağırlığındaydı.
- The baby is not capable of walking yet.
- Bebek henüz yürüyemiyor.
- What do they call their baby?
- Onlar bebeklerine ne diyorlar?
- I have to put the baby to bed.
- Bebeği yatırmalıyım.
- You shouldn't have lied to him about the baby.
- Bebek konusunda ona yalan söylememeliydin.
- We adopted a baby.
- Biz bir bebeği evlat edindik.
- I am crawling like a baby.
- Bir bebek gibi emekliyorum.
- She held her baby in her arms.
- Bebeğini kucağına aldı.
- A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing.
- Bir uçak inişten önce alçalmaya başlarken şiddetli türbülansa girdiğinde bir bebek annesinin kollarından fırladı.
- She made her crying baby drink some milk.
- Ağlayan bebeğine biraz süt içirdi.
- The baby isn't crying anymore.
- Bebek artık ağlamıyor.
- That baby knows how to walk.
- Bu bebek nasıl yürüneceğini biliyor.
- Tom's not a baby anymore.
- Tom artık bir bebek değil.
- The baby takes after his mother.
- Bebek, annesine benziyor.
- My sister often takes care of the baby.
- Kız kardeşim sık sık bebeğe bakar.
- I want to go back to being a baby.
- Bebekliğime geri dönmek istiyorum.
- The baby is looking for its mother.
- Bebek annesini arıyor.
- She is holding her baby in her arms.
- O kollarında bebeğini tutuyor.
- Is this baby a boy or a girl?
- Bu bebek bir erkek mi yoksa bir kız mı?
- What are you going to name your baby?
- Bebeğine ne isim vereceksin?
- Look at the cute little baby sleeping in the cradle.
- Beşikte uyuyan sevimli, küçük bebeğe bak.
- Layla was the baby of the family.
- Leyla, ailenin bebeği idi.
- The baby woke up in the middle of the night.
- Bebek gece yarısı uyandı.
- Tom and Mary named their baby John.
- Tom ve Mary bebeklerine John adını verdiler.
- I was a baby then.
- O zamanlar bebektim.
- The baby was fast asleep.
- Bebek derin uykudaydı.
- I was bothered by the baby's crying.
- Bebeğin ağlaması beni rahatsız etti.
- She laid her baby on the bed.
- O, bebeğini yatağa yatırdı.
- This baby is 3 weeks old.
- Bu bebek 3 haftalık.
- Nine women can't make a baby in one month.
- Dokuz kadın bir bebeği bir ayda doğuramaz.
- I wish I were a baby again.
- Keşke yine bebek olsaydım.
- Although I have been called Dicky since I was a baby, my real name is Richard.
- Bebekliğimden beri Dicky diye çağrılsam da gerçek adım Richard.
- She held the kitten like a mother gorilla would hold her own baby.
- Yavru kediyi bir anne gorilin kendi bebeğini tuttuğu gibi tuttu.
- Have you ever had a baby?
- Hiç bebeğiniz oldu mu?
- The baby cried himself to sleep.
- Bebek uyuyana kadar ağladı.
- They named their baby Tom.
- Onlar bebeklerine Tom adını verdi.
- Cathy is coming to see our baby tonight.
- Cathy bu gece bizim bebeği görmek için geliyor.
- I had a dream where a baby was playing with a knife.
- Rüyamda bir bebek bıçakla oynuyordu.
- That dog's bark wouldn't even scare off a baby.
- O köpeğin havlaması bir bebeği bile korkutmaz.
- The baby is not capable of walking yet.
- Bebek henüz yürüyebilecek durumda değil.
- Mary found an orphaned baby squirrel.
- Mary yetim bir bebek sincap buldu.
- The baby has been crying for a long time.
- Bebek uzun zamandır ağlıyor.
- His baby can walk.
- Onun bebeği yürüyebilir.
- Her hands are full taking care of the baby.
- O, bebekle ilgilenmekle meşgul.
- That's the ugliest baby that I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en çirkin bebek.
- The baby is crying.
- Bebek ağlıyor.
- She is holding her baby in her arms.
- Bebeğini kucağında tutuyor.
- I've been crying like a baby.
- Bir bebek gibi ağlıyordum.
- The baby seemed to be in a deep sleep.
- Bebek derin bir uykudaymış gibi görünüyordu.
- Quit acting like a baby.
- Bebek gibi davranmaya son ver.
- Your baby is growing inside of me.
- Bebeğin içimde büyüyor.
- Tom played with the baby.
- Tom bebek ile oynadı.
- Don't be such a baby.
- Bebek gibi davranma.
- Tom is sleeping like a baby.
- Tom bir bebek gibi uyuyor.
- Their baby has just started to crawl.
- Onların bebeği henüz emeklemeye başladı.
- The baby went to sleep at once.
- Bebek hemen uykuya daldı.
- Have you picked out a name yet for the baby?
- Bebek için bir isim seçtiniz mi?
- Layla desperately wanted to give Fadil a baby.
- Leyla, Fadıl'a bir bebek vermeyi çaresizce istiyordu.
- Tom cried like a little baby.
- Tom küçük bir bebek gibi ağladı.
- A baby does not know good or evil.
- Bir bebek iyi veya kötüyü bilmez.
- Tom was crying like a baby.
- Tom bebek gibi ağlıyordu.
- What did Tom and Mary name their baby?
- Tom ve Mary bebeklerine ne ad verdiler?
- Tom and Mary haven't had a decent night's sleep since the birth of their baby six months ago.
- Tom ve Mary altı ay önce bebekleri doğduğundan beri doğru dürüst bir gece uykusu çekemediler.
- Stop being a baby.
- Bebekliği bırak.
- The baby fell asleep in the cradle.
- Bebek beşikte uyuyakaldı.
- They named the baby Graham after their uncle.
- Bebeğe ad olarak amcalarının ismi olan Graham'ı verdiler.
- Even a baby would understand it.
- Bir bebek bile anlayabilir.
- Whose baby is that?
- Kimin bebeği bu?
- Be quiet so you don't wake up the baby.
- Sessiz ol da bebeği uyandırma.
- The baby was crying.
- Bebek ağlıyordu.
- Tom is just like a baby.
- Tom aynı bir bebek gibi.
- Sami found the body of a little baby in an abandoned suitcase.
- Sami küçük bir bebeğin cesedini terk edilmiş bir bavulda buldu.
- Tom's father died when he was a baby.
- Tom'un babası o bebekken öldü.
- Is this baby a he or a she?
- Bu bebek erkek mi kız mı?
- The baby can't walk yet.
- Bebek henüz yürüyemiyor.
- She gave birth to a fine healthy baby.
- Çok sağlıklı bir bebek doğurdu.
- The accident's only survivor was a baby.
- Kazadan kurtulan tek kişi bir bebekti.
- The baby is sucking his finger.
- Bebek parmağını emiyor.
- A baby does not know good or evil.
- Bir bebek iyiyi ya da kötüyü bilmez.
- The baby kept quiet.
- Bebek sessiz kaldı.
- Tom has very few photos of himself as a baby.
- Tom'un bebekken çekilmiş çok az fotoğrafı var.
- I'm watching out for your baby.
- Bebeğine göz kulak oluyorum.
- The baby is screaming.
- Bebek çığlık atıyor.
- The baby appears hungry all the time.
- Bebek her zaman acıkmış görünüyor.
- I've already fed the baby.
- Bebeği besledim bile.
- The baby is still screaming.
- Bebek hâlâ çığlık atıyor.
- We just fed the baby.
- Bebeği az önce besledik.
- Let's talk quietly so we don't wake the baby.
- Sessizce konuşalım ki bebeği uyandırmayalım.
- You may leave the baby with me for two days.
- İki gün boyunca bebeği benimle bırakabilirsin.
- Fadil didn't want Layla to have a baby.
- Fadıl, Leyla'nın bebek sahibi olmasını istemiyordu.
- There's no need to cry like a baby.
- Bebek gibi ağlamana gerek yok.
- The baby is one day old.
- Bebek bir günlüktür.
- When I was a baby, what could I do?
- Ben bir bebekken, ne yapabilirdim?
- She's going to have a baby, Tom.
- Onun bir bebeği olacak, Tom.
- A baby has delicate skin.
- Bir bebeğin hassas cildi vardır.
- It's just a baby.
- Bu sadece bir bebek.
- More than 500 baby sea turtles were released into the sea.
- 500'den fazla bebek deniz kaplumbağası denize bırakıldı.
- Can you put the baby in the car seat?
- Bebeği araba koltuğuna koyabilir misin?
- A baby has delicate skin.
- Bir bebeğin hassas bir cildi vardır.
- Mary is going to have another baby.
- Mary bir bebek daha yapacak.
- Layla gave birth to her ninth baby.
- Leyla dokuzuncu bebeğini doğurdu.
- That baby is Tom.
- O bebeğin adı Tom.
- There are few sounds in this world more beautiful than a baby's laugh.
- Bu dünyada bir bebeğin gülüşünden daha güzel çok az ses var.
- Take care not to awake the sleeping baby.
- Uyuyan bebeği uyandırmamaya dikkat et.
- Tom is a big baby.
- Tom koca bir bebek.
- Sami bought baby presents.
- Sami bebek hediyeleri alırdı.
- They named their baby Tom.
- Bebeklerine Tom adını verdiler.
- Be quiet, or the baby will wake up.
- Sessiz ol, yoksa bebek uyanacak.
- The baby can stand but can't walk.
- Bebek ayakta durabiliyor ama yürüyemiyor.
- Would you please put the baby to bed?
- Lütfen bebeği yatırır mısın?
- You shouldn't have lied to him about the baby.
- Bebek hakkında ona yalan söylememeliydin.
- She found her baby still asleep.
- Bebeğini hala uyurken buldu.
- We talked in low voices so we wouldn't wake the baby.
- Bebeği uyandırmamak için kısık sesle konuştuk.
- The baby was taken care of by its grandmother.
- Bebeğe büyükannesi bakıyordu.
- They named their baby Jane.
- Bebeklerine Jane ismini koydular.
- Tom is the baby of the family.
- Tom ailenin bebeğidir.
- Tom isn't a baby anymore.
- Tom artık bebek değil.
- The baby was kicking and screaming.
- Bebek tekmeliyordu ve çığlık atıyordu.
- She will have a baby next month.
- Gelecek ay bebeği olacak.
- Mary is sewing baby clothes.
- Mary, bebek kıyafetleri dikiyor.
- The baby speaks Esperanto.
- Bebek Esperanto konuşuyor.
- The baby takes after its father.
- Bebek babasına benziyor.
- She smiled at her baby.
- Bebeğine gülümsedi.
- Cathy is coming to see our baby tonight.
- Cathy bu gece bebeğimizi görmeye geliyor.
- Who will take care of the baby?
- Bebeğe kim bakacak?
- That woman isn't fat, she is going to have a baby.
- O kadın şişman değil, bir bebeği olacak.
- The baby is speaking Esperanto.
- Bebek Esperanto konuşuyor.
- She is going to have a baby this month.
- Bu ay içinde bir bebeği olacak.
- We're about to have a baby.
- Bir bebeğimiz olmak üzere.
- The woman hugged the baby.
- Kadın bebeğe sarıldı.
Show More (942)
|