|
- However, we do not want to throw out the baby with the bath water either.
- Ancak, bebeği banyo suyuyla birlikte atmak da istemiyoruz.
- We should therefore be careful not to throw the baby out with the bathwater.
- Bu nedenle, bebeği banyo suyuyla birlikte atmamaya dikkat etmeliyiz.
- Today one might say, her baby is being taken to church to be baptised.
- Bugün bebeğinin vaftiz edilmek üzere kiliseye götürüldüğünü söyleyebiliriz.
- The European Union persuaded them by teaching the Kyoto baby to walk, but now it needs to learn to run.
- Avrupa Birliği, Kyoto bebeğine yürümeyi öğreterek onları ikna etti ancak şimdi koşmayı öğrenmesi gerekiyor.
- I believe that this is a step in the right direction, but we should not throw out the baby with the bathwater.
- Bunun doğru yönde atılmış bir adım olduğuna inanıyorum, ancak bebeği banyo suyuyla birlikte atmamalıyız.
- But in this area, we must not throw out the baby with the bathwater either.
- Ancak bu alanda da bebeği banyo suyuyla birlikte atmamalıyız.
- We should not, however, throw away the baby with the bath water.
- Bununla birlikte, banyo suyuyla birlikte bebeği de atmamalıyız.
- So let us keep a sense of proportion and make sure we do not throw the baby out with the bath water.
- Bu yüzden ölçülü olalım ve bebeği banyo suyuyla birlikte atmadığımızdan emin olalım.
- This baby was an embryo, and it was your baby.
- Bu bebek bir embriyoydu ve sizin bebeğinizdi.
- Kyoto is a baby that has learned to walk at the age of four.
- Kyoto dört yaşında yürümeyi öğrenmiş bir bebektir.
- Donna's compact, baby bracelet from the hospital, phone bills.
- Donna'nın pudrası, hastanenin verdiği bebek bileziği, telefon faturaları.
- That's if we still have a baby, after tonight.
- Tabii bu geceden sonra hala bir bebeğimiz olursa.
- Tom Thumb baby wins his battle for life
- Cüce bebek yaşam savaşını kazandı.
- It's her first night out since the baby was born.
- Bebeği doğduktan sonra ilk defa gece dışarı çıktı.
- It wasn't hard just because I had a new baby.
- Yeni bir bebeğim olduğu için zor olmadı.
- It wasn't hard just because I had a new baby.
- Yeni bir bebek sahibi olduğum için zor olmamıştı.
- Anyone handling your baby should first wash their hands properly.
- Bebeğinize dokunan herkes öncelikle ellerini uygun şekilde yıkamalıdır.
- Anyone handling your baby should first wash their hands properly.
- Bebeğinize dokunan herkes daha önce ellerini iyice yıkamış olmalıdır.
- This film is dedicated to all baby souls in the world.
- Bu film dünyadaki tüm bebek ruhlara adanmıştır.
- The black market's all baby teeth and spooky fluids.
- Karaborsada sadece bebek dişleri ve ürkütücü sıvılardan oluşuyor.
- Donna's compact, baby bracelet from the hospital, phone bills.
- Donna'nın küçük çantası, hastaneden gelen bebek bileziği, telefon faturaları.
- It's her first night out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri bu onun dışarıda ilk gecesi.
- Donna's compact, baby bracelet from the hospital, phone bills.
- Donna'nın pudrası, hastaneden gelen bebek bileziği, telefon faturaları.
- This film is dedicated to all baby souls in the world.
- Bu film dünyadaki tüm bebek ruhlara ithaf edilmiştir.
- Rarely glimpsed, this baby may be only a day old.
- Nadiren görülen bu bebek sadece bir günlük olabilir.
- Rarely glimpsed, this baby may be only a day old.
- Nadiren görülen bu bebek yalnızca bir günlük olabilir.
- Baby, check out in the hallway.
- Bebeğim, koridora baksana.
- That's if we still have a baby, after tonight.
- Tabii bu geceden sonra hâlâ bir bebeğimiz olursa.
- It's her first night out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri dışarı çıktığı ilk gece.
- She had a healthy baby.
- Onun sağlıklı bir bebeği vardı.
- Whereas he was weak as a baby, he is now very strong.
- O bir bebek olarak zayıfken şimdi çok güçlü.
- She showed the visitor her baby.
- Ziyaretçiye bebeğini gösterdi.
- You order and I obey, baby.
- Sen emret, ben itaat edeyim, bebeğim.
- Has the baby woken up?
- Bebek uyandı mı?
- Don't let the baby play with coins.
- Bebeğin madeni paralarla oynamasına izin verme.
- I was a baby in those days.
- O günlerde bir bebektim.
- I've already fed the baby.
- Ben zaten bebeği besledim.
- It's just a baby.
- Sadece bir bebek.
- Could you take care of the baby for a while?
- Bir süreliğine bebekle ilgilenir misiniz?
- Every child objects to being treated like a baby.
- Her çocuk kendisine bebek gibi davranılmasına itiraz eder.
- It's as smooth as a baby's bottom.
- Bir bebeğin poposu kadar pürüzsüz.
- When are you going to have another baby?
- Ne zaman bir bebek daha yapacaksın?
- Sami found the mummified remains of a baby.
- Sami bir bebeğin mumyalanmış kalıntılarını buldu.
- That baby is fat and healthy.
- O bebek tombul ve sağlıklı.
- The baby likes milk.
- Bebek sütü seviyor.
- I want to have a baby now!
- Şimdi bir bebeğim olsun istiyorum!
- The baby soon fell asleep in the cradle.
- Bebek, kısa sürede beşikte uyuyakaldı.
- We talked in low voices so we wouldn't wake the baby.
- Biz düşük sesle konuştuk bu yüzden bebeği uyandırmadık.
- He cared for the baby.
- O, bebeğe baktı.
- That woman isn't fat, she is going to have a baby.
- O kadın şişman değil, o bir bebek sahibi olacak.
- I cried like a baby.
- Bir bebek gibi ağladım.
- The baby is able to walk.
- Bebek yürüyebiliyor.
- The baby looked just like her mother.
- Bebek tam annesine benziyordu.
- I'm not a baby.
- Ben bir bebek değilim.
- He is, as it were, a grown up baby.
- O, adeta yetişkin bir bebek.
- The baby looks like his mother.
- Bebek annesine benziyor.
- The doctor examined the baby.
- Doktor bebeği muayene etti.
- The baby resembles his mother.
- Bebek annesine benzer.
- The moment I held the baby in my arms, it began to cry.
- Bebeği kucağıma aldığım anda ağlamaya başladı.
- The baby's fine.
- Bebek iyi.
- An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
- Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeğiyle eski kiliseye girdi.
- She held the kitten like a mother gorilla would hold her own baby.
- O bir anne gorilin kendi bebeğini tuttuğu gibi kedi yavrusunu tuttu.
- Milk nourishes a baby.
- Süt, bebeği besler.
- Tom's father died when he was a baby.
- Tom'un babası o bir bebekken öldü.
- The noise will wake the baby up.
- Gürültü bebeği uyandıracak.
- Sami made a trip to Cairo with his wife and baby.
- Sami karısı ve bebeğiyle Kahire'ye gezi yaptı.
- Nine women can't make a baby in one month.
- Dokuz kadın bir ayda bebek yapamaz.
- Mary nursed her baby.
- Mary bebeğini emzirdi.
- He is the baby of the family.
- O ailenin bebeği.
- Stop being such a baby.
- Böyle bebek gibi davranmayı kes.
- You were such a beautiful baby.
- Çok güzel bir bebektin.
- Please keep quiet, so you don't wake the baby up.
- Lütfen sessiz ol, böylece bebeği uyandırma.
- Every monster starts off as someone's baby.
- Her canavar birinin bebeği olarak başlar.
- She is going to have a baby.
- Bir bebeği olacak.
- Here's a picture of my baby.
- İşte bebeğimin bir resmi.
- She sat still for fear of waking the baby.
- Bebeği uyandırmaktan korktuğu için kıpırdamadan oturdu.
- Mary's baby is less than a month old.
- Mary'nin bebeği bir aylıktan daha küçük.
- Tom has a three-month-old baby.
- Tom'un üç aylık bir bebeği var.
- Left alone, the baby began to cry.
- Yalnız kalınca, bebek ağlamaya başladı.
- A baby is incapable of taking care of itself.
- Bir bebek kendi başının çaresine bakmaktan acizdir.
- I don't have any baby pictures of myself.
- Hiç bebeklik fotoğrafım yok.
- She is bathing the baby.
- Bebeği yıkıyor.
- I wish I were a baby again.
- Keşke tekrar bir bebek olsam.
- With her stomach full of milk, the baby fell asleep.
- Karnı sütle dolu olan bebek uykuya daldı.
- Don't put the baby in the bag!
- Bebeği çantaya koyma!
- She is going to have a baby this month.
- Bu ay bebek sahibi olacak.
- The big dog frightened the baby.
- Büyük köpek bebeği korkuttu.
- Sami found the body of a little baby in an abandoned suitcase.
- Sami terk edilmiş bir bavulun içinde küçük bir bebek cesedi buldu.
- She had a healthy baby.
- Sağlıklı bir bebeği oldu.
- A baby is sleeping in the cradle.
- Beşikte bir bebek uyuyor.
- Could you please put the baby to bed?
- Lütfen bebeği yatırır mısınız?
- Please keep quiet, so you don't wake the baby up.
- Lütfen sessiz olun, böylece bebeği uyandırmazsınız.
- The baby crawled on hands and knees.
- Bebek ellerinin ve dizlerinin üstünde süründü.
- Tom cried like a baby.
- Tom bir bebek gibi ağladı.
- The baby has finally stopped crying.
- Bebek nihayet ağlamayı bıraktı.
- It's my job to take care of the baby.
- Bebeğe bakmak benim işim.
Show More (93)
|